"Muttakilerden olunuz. Şirk dışta da olur, içte de. Dıştaki şirk putlara tapmaktır. İçteki şirk ise Allah'ı bırakıp insanlara dayanmak, onlara güvenmek ve zararı da, faydayı da onlardan bilmektir." Abdülkadir Geylani
Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et. (İnşirah Suresi, 7)
Peygamberimiz (sav) Mekke'ye dönüşünde Kureyşlilerin Müslümanlara baskılarını şiddetlendirdiklerini görmüş ve İslamiyet'i diğer kabilelere tebliğe devam etmiştir. Hz. Muhammed (sav)'in peygamberliğnin 11. senesinde Medine'den gelen altı kişilik bir kafile Peygamber Efendimiz (sav)'in tebliğnin vesilesiyle Müslüman olmuşlardır. Kabileleri tarafından sevilen ve söz sahibi olan bu kişiler Medine'ye döndüklerinde akrabalarını da İslam'a davet etmiş ve kısa sürede İslamiyet Medine'de geniş ölçüde yayılmıştır. Bu tarihten sonraki iki Hac mevsiminde tekrar kafileler halinde Mekke'ye Peygamberimiz (sav)'le görüşmeye gelen Medineliler, Allah'ın Resulüne bağlılık ve itaat sözü vermişlerdir. Medinelilerin Peygamberimiz (sav)'e biat ettiğni duyan Mekkeli müşrikler ise, Müslümanlara olan baskılarını daha da artırarak, Mekke'yi iman edenler için yaşanmaz hale getirmeye çalışmışlardır. Bu dönemde Allah'tan gelen vahiy üzerine Hz. Muhammed (sav) Mekkeli Müslümanlara Medine'ye hicret edeceklerini bildirmiştir. Mekkeli müşrikler, Müslümanların Medine'deki müminlerle birleşerek büyük bir güç elde edecekleri endişesiyle, Müslümanların hicret etmelerine de engel olmaya çalışmışlardır. Kimilerini tutuklayıp işkence etmiş, kimilerinin de "yollarını keserek" onlara zorluk çıkarmak istemişlerdir.
Peygamberimiz (sav) Allah'ın emri gelene kadar Hz. Ebubekir ve Hz. Ali ile birlikte Mekke'de bir süre daha kalmıştır. Hz. Muhammed (sav)'in Allah'ın İlahi koruması altında olduğundan gafil olan Ebu Cehil, Ebu Leheb ve inkar edenlerin diğer önde gelenleri, pek çok defa deneyip başarısız olduklarını gördükleri halde, Peygamberimiz (sav)'e karşı fiili bir saldırı daha düzenlemeye karar vermişlerdir. Bu amaçla Kureyş'in her kabilesinden güçlü birer kişi seçilmiş ve bu kişilerin Hz. Muhammed (sav)'e karşı hep birlikte bir tuzak hazırlamalarına karar verilmiştir. Böylece her kabilenin olaya dahil olacağını ve bu yüzden Peygamberimiz (sav)'in kabilesinin bu duruma karşılık veremeyeceğni düşünmüşlerdir. Allah Kuran'da Peygamber Efendimiz'e hazırlanan bu tuzağı şöyle bildirmektedir:
Hani o inkar edenler, seni tutuklamak ya da öldürmek veya sürgün etmek amacıyla, tuzak kuruyorlardı. Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken, Allah da bir düzen (bir karşılık) kuruyordu. Allah, düzen kurucuların (tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır. (Enfal Suresi, 30)
Ancak Resulullah, ayetten de anlaşıldığı üzere, puta tapan müşriklerin tüm girişimlerinden olduğu gibi, Allah'ın yardımıyla bu tuzaktan da korunmuştur. Bu olayın ardından Hz. Ebubekir ile birlikte Medine'ye doğru yola çıkan Peygamberimiz (sav)'e yeni bir tuzak daha kurulmuş, Mekke'nin önde gelenleri Resulullah'ın arkasından O'nu bulabilmek için silahlı kişiler göndermişlerdir. Ancak Allah'ın İlahi korumasıyla Peygamber Efendimiz (sav)'e kurulan bu tuzak da boşa çıkmıştır. Allah Kuran'da Hz. Muhammed (sav)'in içerisinde bulunduğu bu durumu şöyle bildirir:
Siz O'na (peygambere) yardım etmezseniz, Allah O'na yardım etmiştir. Hani kafirler ikiden biri olarak O'nu (Mekke'den) çıkarmışlardı; ikisi mağarada olduklarında arkadaşına şöyle diyordu: "Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir." Böylece Allah O'na 'huzur ve güvenlik duygusunu' indirmişti, O'nu sizin görmediğiniz ordularla desteklemiş, inkar edenlerin de kelimesini (inkar çağrılarını) alçaltmıştı...(Tevbe Suresi, 40)
Peygamber Efendimiz (sav)'i durdurmak için kurulan tuzaklar elbette ki bu kadarla sınırlı kalmamıştır. Ebu Leheb, Ümmü Cemil ve Ebu Cehil gibi müşriklerin önde gelenleri hemen her fırsatta Resul-ü Ekrem Efendimiz (sav)'e zorluk çıkarmaya, ona eziyet vermeye çalışmış ve pek çok kere öldürme girişiminde bulunmuşlardır. Ancak Rabbimiz her seferinde sevgili Peygamberimiz (sav)'i galip getirmiştir.