Peygamber Efendimiz (sav)`in mübarek zatını tanıyan, onunla birlikte yaşama şerefine erişmiş müminlerden oluşan Sahabe-i Kiram`ın yaşamları ve ahlakları, İslam tarihi boyunca yaşamış tüm Müslümanlar için büyük şevk kaynağı olmuştur. Hanım ya da erkek fark etmeden, cesaretleri, azim ve kararlılıkları, iman kuvvetleri, gördükleri tüm baskı ve zulme karşın Yüce Allah`a ve Resulü (sav)'ne olan sadakatleri ve Resulullah (sav)`ın nefsini kendi nefislerinden üstün tutmaları, yüzyıllardır İslam tarihinde şerefle anılmaktadır.
Hamne Binti Cahş (ra)
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)`in halasının kızı ve hanımlarından Zeynep binti Cahş (ra)`ın da kardeşidir. Bu vesile ile Peygamber Efendimiz (sav)`e yakın akraba olma şerefini elde etmiştir.
Hz. Hamne, Resullullah (sav)`e ilk biat eden, İslam`la ilk şereflenen hanımlardandır. Bütün kalbiyle Yüce Allah`a ve Resul (sav)`üne teslim olmuş, Peygamberimiz (sav)`in bildirdiği emir ve yasaklara gönülden itaat etmiş bir hanımdır. O dönemde müşriklerin yaptıkları tüm baskı ve zulümlere imani bir olgunlukla direnmiş ve imanından taviz vermemiştir. Kendisi gibi değerli bir sahabe olan eşi Mus`ab İbni Umeyr (ra) ile birlikte İslam ahlakını yaşamak amacıyla müşriklere karşı imani bir mücadele sürdürmüş ve bundan taviz vermemişlerdir. Mekke`de zulümler artınca Peygamberimiz (sav) ile birlikte hareket ederek Medine`ye göç eden ilk hanım sahabelerden olmuştur.
Mus`ab İbni Umeyr (ra)
Mekke`nin zengin ailelerinden birine mensup olan Mus`ab İbni Umeyr (ra), İslamiyet`i kabul eden ilk Müslüman hanımlardan olan Hamne Binti Cahş`ın da eşidir. O günün şartlarına göre zenginlik ve ihtişam içinde yaşayan Hz. Mus`ab, Peygamber Efendimiz (sav)`in insanları İslam ahlakına davet ettiğini öğrendiğinde vakit kaybetmeden Hz. Muhammed (sav)`e tabi olarak Müslüman olmuştur. Peygamber Efendimiz (sav) bu değerli sahabemiz hakkında şöyle buyurmuştur:
"Mekke'de Mus'ab b. Umeyr'den daha güzel giyinen, daha yakışıklı ve nimetler içinde yüzen başka bir genç görmedim."( İbn Sa'd, et-Tabakâtü'l-Kübrâ, Beyrut 1960, III, 116)
O dönemde Mekke`de Müslümanlara yoğun bir baskı uygulandığı için Müslüman olduğunu ailesinden gizlemek zorunda kalsa da Peygamberimiz (sav)`i gizlice ziyaret etmeyi sürdürmüştür. Gizlice namaz kıldığı, ailesi tarafından öğrenildiğinde akrabaları tarafından yakalanıp hapsedilmiş ve Habeşistan`a hicret imkanı çıkınca ilk kafile ile birlikte din ahlakını daha rahat bir şekilde yaşayabilmek için Habeşistan`a hicret etmiştir. Ailesinin sunduğu ihtişamlı yaşamı hiç düşünmeden geri çeviren ve tüm baskılara rağmen İslam ahlakına tabi olmayı seçen Hz. Mus`ab`ı Habeşistan dönüşünde ailesi tekrar hapsetmek istese de karşılarında kalbi İslam ve imanla dolu, güçlü bir genç görünce yaptıkları baskıyı hafifletmek zorunda kalmışlardır.
Bu sırada Medine`de İslamiyet`i kabul etmiş olan bir grup Müslüman, Hz. Muhammed (sav)`den kendilerine İslam ahlakını anlatacak ve İslamiyet`i diğer insanlara da tebliğ edecek bir öğretici isteyince Resullullah (sav) Hz. Mus`ab`ı Medine`ye gitmek üzere görevlendirmiştir. Bu vesile ile Medine`ye ilk göç eden sahabe olmuş ve nezaketi, muhabbeti, tevazu ve merhametiyle Medinelilerin gönüllerini İslam ahlakına ısındırmıştır. Onun insanlara güler yüzle, samimi ve içten yaklaşması, sıcak ve yakın alakası, gönülleri Sevgili Peygamberimiz (sav)`e ve İslam ahlakına ısındırmıştı. Bir yıl sonra Hac zamanında Mekke`ye gelen Hz. Mus`ab, İslam`ın Medine`deki hızlı yayılışını Sevgili Peygamberimiz (sav)`e ``İslâm'ın girmediği ve konuşulmadığı ev kalmadı``( http://www.mecelle.com/hayatus-sahabe/hz-musab-ibni-umeyr.html) sözleriyle müjdelemiştir.
Mus`ab İbni Umeyr (r.a)`ın İslam ahlakını tebliğdeki heyecanı, aşkı, muhabbeti ve hassasiyeti örnek alınacak en güzel davranışlar olarak bizlere kadar ulaşmıştır. O, yumuşak başlı, merhametli ve tevazu sahibi bir Kur`an öğreticisi olduğu kadar, savaş meydanlarında da yalnızca Allah`tan korkan bir mümindi. Bedir Savaşında da Uhud Savaşında da sancağı taşıdığı için ``Resulullah (sav)`in Bayraktarı`` olarak anılma şerefine erişmiş ve Uhud Savaşında şehit olmuştur.
Afrâ Hatun (ra)
Medineli olan Afrâ Hatun, Neccar oğullarına mensuptur. İslamiyet`i Medine`de tanımış, hiç tereddüt etmeden Peygamber Efendimiz (sav)`e biat etmiştir. "Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler…" (Haşr Suresi, 9) ayetinin bir tecellisi olarak hicret ederek Medine`ye gelen Mekke`li muhacir kardeşlerine hizmet etmeyi şeref bilmiş bir hanım sahabemizdir. Yüce Allah`ın rızasını kazanmak için muhacir kardeşlerinin yardımına koşmuş, elinden gelen hizmeti esirgememiştir.
Neccar oğullarından Hâris İbni Rıfâa ile yaptığı evliliğinden Muâz, Muavviz ve Avf isimlerinde üç oğlu bulunan Afrâ Hatun, tüm oğullarını Allah`ın izniyle İslam ahlakına uygun olarak yetiştirmiştir. Cesaret sahibi yiğit bir Müslüman hanım olan Afrâ Hatun, bu üç oğlunu Bedir Savaşına katılması için teşvik etmiş Allah yolunda mücadele etmiştir. Rabbimiz ve Resulü (sav) yolunda sebat etmiş, genç oğullarının Allah ve Resulü (sav) yolunda şehadetlerine örnek bir sabır göstermiştir.
Ümm-i Ümare Nesibe binti Kab (ra)
Ümm-i Ümare Nesibe binti Kab, Peygamberimiz (sav) döneminde ihlas, cesaret ve fedakarlıklarıyla öne çıkan saliha mümin kadınlardan biri olmuştur. Gazilere su dağıtmak ve yaralarını sarmak göreviyle katıldığı Uhud Savaşının şiddetli bir anında, Resulullah (sav)`a saldıran bir kimseye karşı fedakarane bir mücadele vermiştir.
Kendilerini ve çocuklarını korudukları gibi Allah Resulü'nü de koruyacaklarına dair Akabede Allah`ın Resulü'ne biat eden Nesibe binti Kab, savaşın bir anda Müslümanların görünürde aleyhine dönüştüğünü ve düşmanların Allah`ın Resulünün (sav) etrafında yoğunlaştığını görmüş ve kılıca sarılarak Peygamberimiz (sav)`i korumaya çalışmıştır. Diğer sahabelerle birlikte Peygamberimiz (sav)in etrafını çevirerek vücutlarını ona kalkan yapan kişilerden biri olan Nesibe binti Kab, pek çok yerinden yaralanmıştır.6 Hz. Ömer Peygamber Efendimiz (sav)`den naklettiği bir hadiste Hz. Ümm-i Ümare`nin Allah yolundaki şevkli mücadelesini şöyle aktarmıştır:
``Savaşta ne tarafa baktımsa, hep Ümm-i Ümare, hep Ümm-i Ümare`yi gördüm``.(http://turk.ch/islam/eshab/ummiumarenesibehstun.html)