"Hakikaten akledebilen bir kul, ameliyle nasıl övünebiliyor? Amel yapabilmek Allah'ın bir nimetidir. Bu fırsatı ona nasip ettiği için şükür ve tevazu hisleri içinde olması gerekir." Ebu Süleyman ed-Darani
Gökleri ve yeri hak olmak üzere yarattı ve size düzenli bir biçim (suret) verdi; suretlerinizi de güzel yaptı. Dönüş O'nadır. Göklerde ve yerde olanların tümünü bilir; sizin saklı tuttuklarınızı da, açığa vurduklarınızı da bilir. Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Tegabün Suresi, 3-4)
Sahabe-i Kiram'ın hayatı pek çok açıdan zorluklarla geçmiştir. Müşrik ve batıl geleneklerine son derece bağlı bir toplumda Müslümanlığı ilk kabul eden kimseler olmaları, bir anda tüm müşrik toplumunun düşmanlığını kazanmalarına neden olmuştur. Kendi batıl dinlerinin zarar göreceğ düşüncesiyle hareket eden bu müşrik toplum, her ne pahasına olursa olsun iman edenleri yollarından çevirmek, etkisiz hale getirmek ve hatta yok etmek için ellerinden gelen herşeyi yapmışlardır.
Sahabe-i Kiram bu dönemde toplumun manevi baskısının yanı sıra, her türlü eziyet, işkence ve suçlamayla da karşı karşıya kalmıştır. Hayatlarının büyük bölümünü ölüm tehdidi altında geçirmiş, Kuran'da bildirildiğ gibi şiddetli bir korku, açlık ve baskılarla mücadele etmek zorunda kalmışlardır. Yıllar süren bir uygulamayla Müslümanlarla yapılacak olan her türlü alım, satım ve ticaret ilişkilerinin kesilmesi, Müslüman olan kimselerin aileleri ve kabileleri tarafından dışlanmalarına yol açmıştır. Sahabeler çoğu zaman yiyecek hiçbir şey bulamayacak kadar ciddi boyutlarda bir açlığa, susuzluğa, soğuğa ve bunların yol açtığı hastalıklara karşı mücadele etmek zorunda kalmışlardır. Ancak Allah'ın "Andolsun, Biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele." (Bakara Suresi, 155) ayetiyle bildirdiğ üzere, yaşadıklarının dünya hayatındaki imtihanın bir parçası olduğunu, güzel bir sabır ile tevekkül ettikleri takdirde Allah'ın rızasını kazanacaklarını bilerek tüm bunlara şevk, cesaret ve metanetle karşı koymuşlardır. Büyük bir birlik, beraberlik ve dayanışma ruhu içerisinde hareket etmiş, ellerindeki tüm imkanları kulanarak Allah'ın izniyle bu zorlukların üstesinden gelmişlerdir.
Allah'ın rızasını kazanabilmek için mallarını ve canlarını hiç düşünmeden feda etmeye hazır olan sahabeler bu dönemde infak konusunda da büyük fedakarlık örnekleri göstermişlerdir. Allah'a ve ahirete kesin bir bilgiyle inanmış olmalarından dolayı, infak etmeyi hiçbir zaman kendileri için bir kayıp olarak görmemiş; tam aksine bunu Allah'ın sevgisini, yakınlığını kazanabilecekleri önemli bir fırsat olarak değerlendirmişlerdir.
Peygamberimiz (sav) döneminde sahabelerin bu konudaki çabalarına bakıldığında da, Allah yolunda infak ettikleri şeyin miktarı ya da mahiyetinden çok ihlasları dikkat çekmektedir. Sahabelerin her biri "Herkesin (her toplumun) yüzünü çevirdiği bir yön vardır. Öyleyse hayırlarda yarışınız. Her nerede olursanız, Allah sizleri biraraya getirecektir. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir." (Bakara Suresi, 148) ayetiyle belirtildiğ gibi, tüm imkanlarıyla İslamiyet'in yayılması için çalışmışlardır.
İnkar edenlerin, Müslümanlara büyük eziyet ettikleri, müminlerin açlık, susuzluk, soğuk, hastalık, korku, her türlü tehdit, baskı ve işkence riski altında yaşadıkları bu dönemde hamiyet-i İslamiyeleri nedeniyle çok büyük bir azim ve kararlılık göstermişlerdir. Kimileri bağını, bahçesini, su kuyusunu; kimisi evini, yiyeceğni, kimisi de malını infak ederek Müslümanlara destek olmaya çalışmıştır. Önceki bölümde Peygamberimiz (sav)'i korumak için elini siper ettiğnden bahsettiğmiz Hz. Talha da bu konuda örnek bir tavır sergilemiştir. Müslümanların en ihtiyaç duydukları dönemlerden birinde elindeki imkanlarla bir kuyu satın almış ve bunu müminlerin kullanımına sunmuştur. Rivayetlerde Hz. Talha bin Ubeydullah'ın infak konusundaki üstün ahlakı ve gösterdiğ fedakarlıklar şöyle anlatılmaktadır:
Hz. Talha, Zi'l-Karâde Savaşında Müslümanların susuz kalmaması için kuyu satın alıp onu mü'minlere vakfetmiş idi. O zaman kuyu satın almak ve vakfetmek çok büyük cömertlikti. Zü'l-Usra gazvesinde ise savaşa katılanları tek başına doyurmuştur. Günlük geliri bin altın idi. Öksüzleri gözetir, fakirlerin ihtiyaçlarını görür, biçârelere yardım eder. Muhtâç olanlara para verirdi. Teymoğulları'nın bütün muhtaçları, onun yardımları altında idi. Hz. Talhâ, bunların dullarını evlendirir, borçlularının borçlarını öderdi.
http://www.huzuradogru.com/eshabikiram/talha_bin_ueydullah.htm