Bazı insanlar, temelde son derece canlı, dışa dönük, neşeli insanlar oldukları halde bile bile kendilerini ağırlaştırırlar. Şeytanın gösterdiği yöntemlere sarılarak, soğuk, donuk, içine kapalı, hiçbir şeyden zevk almayan, yaşama sevincini kaybetmiş, adeta "ölü gibi, cansız bir karakter" gösterirler. Oysa şeytanın etkisinde olmadıklarında hoşsohbet olmalarıyla, dışadönük tavırlarıyla dikkat çeken, kendilerinin yanı sıra çevrelerindeki insanları da canlandıran, neşe veren kimselerdir. Ama şeytanın etkisine girdiklerinde bu hal birdenbire değişir, öyle ki sanki yaratılış olarak böyle cansız bir karakterleri varmış gibi ciddi bir kararlılık ve çözülmezlik izlenimi vermeye çalışırlar.
Mat, Donuk Ve Anlamsız Bakışların Ardındaki Gizli Mesajlar
Allah'ın insanlara verdiği en önemli nimetlerden biri gözlerdir. Akıl sağlığı yerinde olan her insan bakışlarını güzel kullanma ve bakışları ile duygularını ifade etme yeteneğine sahiptir. Şeytanın etkisinde olan kişiler ise bu önemli özelliği tam tersi şekilde değerlendirir, Allah'ın kendilerine nimet olarak verdiği gözlerini içlerinde sakladıkları kötülükleri yansıtmak için bir araç olarak kullanırlar. Mat ve donuk bakışları ile bu bakışlarının sonucunda oluşan cansız, ölüye benzer halleri, bu kişilerin en belirgin özelliklerindendir.
Cansız bakışlarını destekleyen bezgin, bıkkın, yorgun halleri ile genellikle çevrelerindeki insanlara birtakım mesajlar vermeyi hedeflerler. Kimi zaman dikkat çekip, huzursuzluklarını belli etmeyi ve bu huzursuzluklarıyla çevrelerindeki insanları da tedirgin etmeyi planlarlar. Kimi zaman ise sessiz bir dille kalplerinde öfke, kin, kıskançlık gibi olumsuz duygular olduğunu ima etmeye çalışırlar. Ancak elbette ki bir insanın böyle şeytani bir irade gösterip, normal insani bir fonksiyonunu baskılaması, saatlerce kesintisiz olarak anlamsız bakışlarla bakabilmesi son derece güçtür. Dolayısıyla sağlıklı ve normal akıldaki bir insanın gözlerini dondurabilmesi, duygularını gözlerinden yansıtmaması için özel olarak güç harcaması; duygularını ve tepkilerini belli etmemek için özel irade kullanması gerekir. Dahası böyle bir hale girebilmesi için kişinin Kuran'da bildirilen güzel ahlak doğrultusunda değil de şeytanın istekleri doğrultusunda hareket etmesi gerekir.
Sevgisiz, İlgisiz, Soğuk Ve Umursuz Tavırlar Göstermek
Allah insanları yaratılış olarak sevgiye uygun olarak yaratmıştır. Ancak şeytanın kimi insanlara kullandığı taktikler sonucunda, bu kimseler iradelerini kullanarak kendilerini bu nimetten mahrum bırakırlar. İlk başta çevrelerindeki insanlara şeytani yöntemlerle birtakım mesajlar vermek için gösterdikleri protesto tavırları, bu insanları sevmekten ve sevilmekten uzak kimseler haline getirir. Şeytanın gösterdiği yola uymak adına, kendilerine çok zor bir hayat yaşatır ve kendilerini tüm güzelliklerden bilerek ve isteyerek mahrum ederler. Sevilecek pek çok özelliğe sahip olan insanlara karşı kasıtlı olarak ters ve soğuk bir tavır içerisine girmeleri, bu kimseleri de sevilmeyecek insanlar haline getirir; şeytanın etkisiyle sevilecek tüm özellikleri körelir.
Güzel Sözden, İltifattan, Hoşsohbet Olmaktan Kaçınmak
Kibirli bir kişi, kendisi için hayati önemi olan büyüklenme duygusunu bir kenara bırakıp çevresindeki insanlara güzel sözler söylemeyi, iltifatta bulunmayı ve onlarla hoş sohbetler yapmayı son derece zor görür. Çünkü ona göre en akıllı insan kendisidir, kendisi o kadar akıllıyken başka birini kendi isteğiyle övmesi mümkün olmayacaktır. Şeytanın etkisine giren bu kimselerin güzel söz söylemekten kaçınmalarının bir diğer nedeni ise kalplerindeki "kin ya da kıskançlık" duygularıdır. Allah'tan korkup sakınan müminler bu ayet gereği kıskançlıktan Allah'a sığınır ve nefislerinin bu yönünü eğitirler. Çevrelerindeki her olayda Allah'ın üstün tecellilerini fark eder ve bunları coşkuyla dile getirmekten kendilerini alamazlar.
İlgi Çekmek İçin Kendilerini Esrarengiz Gösterme Çabaları
Şeytanın etkisindeki kişilerin çevrelerindeki insanların ilgisini çekebilmek için başvurdukları sessiz yöntemlerden bir diğeri ise, kendilerini "esrarengiz kimseler olarak tanıtmaya çalışmaları"dır. Bunun için de durgun, sessiz ve cansız bir karaktere bürünürler. Kendilerini olduklarından daha farklı göstermeye çalışırlar; ama bu farklılığın gerçek hallerinden daha olumsuz bir izlenim bırakmasına özen gösterirler. Bunun onlara nasıl bir çıkar sağlayacağı ise meçhuldür. Çünkü hiçbir insan kendisini çevresine kötü bir insan olarak tanıtmak istemez. Pek çok iyi özelliği varken, olumsuzluklarını ön plana çıkarıp vurgulamayı talep etmez. Aksine her zaman olduğundan daha akıllı, daha güzel huylu, daha kişilikli, daha güvenilir biri olarak tanıtmak ister. Bir insanın böyle bir çaba içerisine girmesi, hiç kuşkusuz ancak şeytanın bu insanın doğru yolları üzerine oturması ve onu şaşırtıp saptırmaya çabalamasıyla gerçekleşir.
Uyuşukluk Ve Tembellik Haliyle Gizli Mesajlar Vermeye Çalışmaları
Donuk ve sessiz bir karaktere bürünerek çevrelerindeki insanlara mesajlar vermeye çalışan insanların birçoğu bu amaçla uyuşuk, ağır ve dalgın tavırlar sergilerler. Bu şekilde şevksizliklerini, isteksizliklerini, bir şeylerden huzursuzluk duyduklarını sessiz bir dille çevrelerindeki insanlara hissettirmeye çalışırlar. Bu durum yürüyüşlerinden, oturup kalkmalarına, yemek yemelerine, temizlik yapmalarına, kısacası herşeylerine hakimdir. Herkes konuşurken onlar uzaklara bir yerlere bakıp kalırlar; sohbet ortamından kopar, ancak ara ara tekrar bu kişilerle bağlantıya geçerler. İlginç olan ise, çok gerçekçi bir izlenim vermelerine rağmen aslında taklit yapmalarıdır.
Bu Gizli Azabın Çözümü…
Kötü ahlakın verdiği vicdani sıkıntı ve yaptığı ciddi baskı bir insanın uzun süre dayanabileceği bir durum değildir. Vicdan azabı insanı maddi manevi çok büyük bir sıkıntı içine sokar. Bu, Allah'ın insanlara bir rahmeti; doğru yolu görmeleri için yarattığı özel bir durumdur.
Donuk ve cansız bir karakter sergileyen kimseler bilmelidirler ki, gösterdikleri bu ahlakın sıkıntısını çeken de yine sadece kendileridir. Çoğu insan, ellerinde açık bir delil olmasa bile karşılarındaki kişinin gizliden gizliye samimiyetsiz bir tavır içerisinde olduğunu anlar. Mümin olan bir kişi, yine Kuran ahlakına uygun olarak bu tarz davranışlarda bulunan kişilere fayda verecek, onları güzel ahlaka davet edecek şekilde samimiyetle karşılık verir. Böylece güzel ahlak göstermenin huzurunu yaşar. Bu yanlış tavırlarda ısrar eden kişinin kendisi ise başkalarına protesto gösterisi yapacağım diye içinden geldiği gibi hareket edemez, gülemez, konuşamaz. Olayları ya da insanları hep olumsuz bir gözle değerlendirdiği için güzellikleri göremez, çevresindeki nimetlerin farkına varamaz. Her şeyi sorun olarak algılayıp hep sıkıntı ve azap içerisinde yaşar. İşte bu, insanın kendi eliyle kendine zulmetmesidir. Tek çözümü ise, kişinin Allah'tan korkarak Kuran ahlakına yönelmesidir. Ancak samimi bir kalple Allah'a yönelen ve O'nun razı olmayacağı her davranıştan şiddetle kaçınan müminler, dünyada ve ahirette huzur ve mutluluk bulabilirler.