Zaire'nin diktatörü Mobutu, ya da tam adıyla "Joseph Desire Mobutu Sese Seko Kuku Ngbendu Wa Za Banga" (Tavukların Korkulu Rüyası, Cesur Savaşçı), bir kaç gün önce öldü. Üçüncü Dünya'nın en kanlı, en acımasız ve en hırsız diktatörlerinden biri olan Mobutu, eski adı kongo olan Zaire'yi tam 32 yıl tam bir işkence rejimi ile yönetmişti. Siyasi rakiplerini öldürterek başa geçmiş, sonra da ülkenin tüm kaynaklarını kendisinin ve ailesinin servetine dönüştürmüştü. Diktatör İsviçre'deki banka hesaplarına milyarlar pompalarken, Zaire'nin insanları açlıktan ölmek üzereydi ve yılda 80 dolardan az bir gelire sahiptiler. Ülkenin zenginliklerinin diktatör ve arkadaşları arasında sistematik bir şekilde yığılması ve paylaşılması sonucunda, Mobutu'nun şahsi servetinin 7 milyon dolara ulaştığı hesaplanıyordu.
Mobutu, ülkesi Zaire'de bebekler ve küçük çocuklar açlıktan ölmekte iken, her ay özel bir Concorde uçağı kiralıyor ve saç traşı olmak için New York'un doğu yakasındaki ünlü kuaförüne gidiyordu! Saraylarında kullandığı klozetleri altınla kaplatmıştı. Kendisine karşı çıkmaya çalışan muhalifleri ise palalarla doğratıyor, korkunç işkencelerden geçiriyordu. Kısacası, dünyanın gördüğü en büyük zalimlerden biriydi.Mobutu'nun bir kaç gün önce ölmesinden sonra, diktatörün bu zulmü dünya basınında yeniden konu edildi. Yerli medya da Mobutu ile ilgili haberler ve yorumlar yayınlandı. Bu yazılarda diktatörün iktidarını ABD, Belçika ve Fransa gibi ülkelerin kendisine verdiği desteği borçlu olduğu da belirtildi. Ancak bu ülkelerin yanında Mobutu'nun kanlı diktasında önemli bir rolü olan bir ülke daha vardı ki, adından pek söz edilmedi.Bu ülke İsrail'dir. Yahudi Devleti, 1950'li yılların sonlarında ciddi bir Afrika stratejisi belirlemiştir ve bu strateji gereği kara kıtadaki çoğu diktatörle bağlantıya geçmiş, çoğuyla üstü kapalı ama etkili ittifatlar kurmuştur.
İsrail Bağlantısı
İsrail'in sözkonusu Afrika stratejisi ve bu strateji gereği Mobutu'yla kurduğu gizli ittifak,Hafya Üniversitesi'nde eğitim veren İsrailli profesör Benjamin Beit-Hallahmi'nin "The Israeli Connection: Who İsrael Arms and Why" (İsrail Bağlantısı: İsrail Kimi Neden Silahlandırıyor) adlı önemli kitabında (Pantheon Books, New York, 1987) ayrıntılarıyla anlatılır.Hallahmi'ye göre, İsrailli askeri uzmanlar, 1969 yılında Mobutu'nun ordusundaki özel timleri eğitmeye başlamışlardı. İlerleyen yıllarda da ilişkiler hızla gelişmiş, Mossad Zaire'de son derece aktif hale gelmişti. Savunma Bakanı Ezer Weizmann (şu anki Cumhurbaşkanı) 1979'da Zaire'yi gizlice ziyaret etmiş ve Mobutu'ya askeri yardımı artırma sözü vermişti. 1981'de ise Mossad'ın ünlü ajanlarından David Kimche Mobutu'nun konuğu oldu. Aynı yıl Savunma Bakanı Ariel Şaron gizlice Zaire'ye geldi ve Mobutu'yla, diktatörün özel koruma birliğini eğitmek için anlaşma imzaladı. 1982 yılında, Mobutu, İsrail'le ilişkilerini geliştirmesine karşılık 10 milyon dolar bahşiş aldı. 1983'de Ariel Şaron 4 günlük bir Zaire ziyareti yaptı ve Mobutu'nun özel koruma birliğindeki askerlerin sayısının 3 binden 7 bine çıkması ve İsrailli uzmanlar tarafından eğitilmesi kararlaştırıldı. 1984'de İsrail Devlet Başkanı Haim Herzog, dünya yahudilerini Zaire'de yatırım yapmaya davet etti. İlerleyen yıllarda İsrail lobisi, Washington'da Mobutu lehine lobilicilik yaptı.
1985'te ise Mobutu İsrail'e resmi ve anlı şanlı bir ziyaret yaptı. Zaire diktatörü, başkan Haim Herzog tarafından 21 el silah atışı ve İsrail hava gücü jetlerinin uçuşuyla gösterişli bir şekilde karşılandı.Bu dönemde Mobutu'nun İsrail'den iki büyük ricası vardı: Zaire'deki baskıcı gizli polis servisinin İsrail tarafından eğitilmesi ve yahudi lobisinin ABD'de Mobutu'yu desteklemesi. Bu isteklerin ikisi de İsrail tarafından kabul edildi. Kısa bir süre sonra iki İsrailli general, Ehud Barak (şu anda muhalefetteki İşçi Partisi'nin lideri ) ve Abraham Tamir'in Zaire'ye yaptığı ziyarette Mobutu'nun gizli polisinin, sayıları yüzleri bulan özel "bodyguard"larının ve istihbarat servisinin İsrailli uzmanlar tarafından eğitilmesi kararlaştırıldı.
Mobutu İçin Yahudi Lobisi Devrede
İsrail Mobutu'ya yardım etmek için gerçekten Amerika'daki nüfuzunu kullandı. Dışişleri Bakanı Yitzhak Şamir'in Aralık 1982 Zaire ziyaretinde, iki yahudi ABD Kongre üyesinin, Howard Wolpe ve Stephen Solarz'ın Mobutu lehine lobi yapacağına söz verdi. Gerçekten de Solarz ve Wolpe Mobutu lehine lobi yaptılar ve etkili de oldular. İsrail, bu iki yahudi Kongre üyesi aracılığıyla, Zaire'ye yapılan Amerikan yardımının artmasını ve Reagan yöneti Zaire'nin rezil diktatörü Mobutu, ya da uzuntam adıyla "Joseph Desire Mobutu Sese Seko Kuku Ngbendu Wa Za Banga" (Tavukların Korkulu Rüyası, Cesur Savaşçı), bir kaç gün önce öldü. Üçüncü Dünya'nın en kanlı, en acımasız ve en hırsız diktatörlerinden biri olan Mobutu, eski adı kongo olan Zaire'yi tam 32 yıl tam bir işkence rejimi ile yönetmişti. Siyasi rakiplerini öldürterek başa geçmiş, sonra da ülkenin tüm kaynaklarını kendisinin ve ailesinin servetine dönüştürmüştü. Diktatör İsviçre'deki banka hesaplarına milyarlar pompalarken, Zaire'nin insanları açlıktan ölmek üzereydi ve yılda 80 dolardan az bir gelire sahiptiler. Ülkenin zenginliklerinin diktatör ve arkadaşları arasında sistematik bir şekilde yığılması ve paylaşılması sonucunda, Mobutu'nun şahsi servetinin 7 milyon dolara ulaştığı hesaplanıyordu.
Mobutu, ülkesi Zaire'de bebekler ve küçük çocuklar açlıktan ölmekte iken, her ay özel bir Concorde uçağı kiralıyor ve saç traşı olmak için New York'un doğu yakasındaki ünlü kuaförüne gidiyordu! Saraylarında kullandığı klozetleri altınla kaplatmıştı. Kendisine karşı çıkmaya çalışan muhalifleri ise palalarla doğratıyor, korkunç işkencelerden geçiriyordu. Kısacası, dünyanın gördüğü en büyük zalimlerden biriydi.Mobutu'nun bir kaç gün önce ölmesinden sonra, diktatörün bu zulmü dünya basınında yeniden konu edildi. Yerli medya da Mobutu ile ilgili haberler ve yorumlar yayınlandı. Bu yazılarda diktatörün iktidarını ABD, Belçika ve Fransa gibi ülkelerin kendisine verdiği desteği borçlu olduğu da belirtildi. Ancak bu ülkelerin yanında Mobutu'nun kanlı diktasında önemli bir rolü olan bir ülke daha vardı ki, adından pek söz edilmedi.Bu ülke İsrail'dir. Yahudi Devleti, 1950'li yılların sonlarında ciddi bir Afrika stratejisi belirlemiştir ve bu strateji gereği kara kıtadaki çoğu diktatörle bağlantıya geçmiş, çoğuyla üstü kapalı ama etkili ittifatlar kurmuştur.
Mossad ve Mobutu
İsrail ile Mobutu arasındaki ilişkilerde, Yahudi Devleti'nin istihbarat servisi Mossad da önemli rol oynamıştı. Benjamin Beit-Hallahmi'nin yazdığına göre, Bu arada Mossad ajanı Meir Meyouhas, "Mobutu'nun sağ kolu" haline gelmiş ve Afrika diktatörüne hemen her konuda danışmanlık yapmıştı. Meyouhas, Zaire diktatörünün dış gezilerinin tümünde ona eşlik etti. Özellikle Mobutu'nun Amerika gezisinde önemli görüşmeler ayarladı: Zaire diktatörünü Amerika'daki yahudi örgütleriyle görüştürdü ve bu örgütlerin aracılığıyla da IMF'nin Mobutu rejimine cömert krediler vermesini sağladı... Hallahmi, Meir Meyouhas'ın "Mobutu'nun en yakın dostu ve en iyi iş ortağı" olduğunu yazıyor.
Kirli Çamaşırlar
Benjamin Beit-Hallahmi'nin kitabında yazıldığına göre, İsrail'in Afrika'daki tek dostu Mobutu değildi. İdi Amin, Bokassa gibi en az Mobutu kadar eli kanlı olan diktatörler, Angola ve Mozambik'teki faşist terör örgütleri ve hepsinden önemlisi onyıllarca Güney Afrika Cumhuriyetindeki siyahlara kan kusturan ırkçı rejim (Apartheid rejimi) İsrail'den büyük destekler görmüşlerdir. İsrail'in bu faşist ve ırkçı rejimlerle ittifaklar kurmasının nedeni ise, bunları, o dönemde Afrika'da hızla yayılan ve Filistin direnişine sempatiyle bakan sol hareketlere karşı bir kalkan olarak kullanma niyetidir.Ve tüm bunların bize gösterdiği önemli bir sonuçvardır: İsrail'in tarihi, pek çok "kirli çamaşır" ile doludur ve Yahudi Devleti, nasıl Filistinlileri karşı acımasız bir terör politikası yürütüyorsa, başka ülkelerdeki terörist rejimlerle de kolaylıkla işbirliği yapmıştır ve yapmaktadır.
Bu gerçeğin bilinmesi ise oldukça önemlidir, çünkü Türkiye'nin Ortadoğu politikasını İsrail'in eksenine oturtmayı kendisine göre sayan "bir kısım medya", İsrail'i adeta bir barış havarisi gibi sunmaktadır. İsrail, "Ortadoğu'nun yegane demokrasisi", "uluslararası terörün önündeki en büyük engel" gibi sıfatlarla tanımlanmakta ve "terörizm mağduru" sayılmaktadır. İsrail'in Mobutu gibi "yamyam"larla kurduğu dostlukların bilinmesi, umarız, bu gerçek dışı tablonun biraz olsun aşılmasına yardımcı olur.