Cahiliye toplumunun atalarından miras aldığı ve titizlikle uyguladığı karakterlerin başında "ev kadını karakteri" gelir. Bu karakter toplumun neredeyse hemen hepsi tarafından çok iyi bilinmekte ve hangi kültüre dahil olursa olsun dünyanın dört bir yanındaki kadınların büyük çoğunluğu tarafından uygulanmaktadır.
Bu karakter, her kız çocuğunun, çocukluk yıllarından itibaren özendiği ve bir gün mutlaka yaşamak istediği bir modeldir. Bu konuda onlara örnek teşkil eden en yakın insan da anneleridir. Annelerini ve çevrelerindeki diğer kadınları gözlemlemeleri sonucunda, yetişkin bir kadının nasıl bir kişilik sergileyeceği, hayatını hangi idealler üzerine kuracağı ya da günlerini nasıl geçireceği konusunda çocukların akıllarında yavaş yavaş bir model şekillenmeye başlar. İyi bir evlilik yapabilmek, güzel bir ev sahibi olup, sağlıklı çocuklar dünyaya getirmek, bir yandan akraba ve arkadaş ziyaretleri, kadın kadına yapılan çay toplantıları bir yandan çocukların yetiştirilmesi, alışveriş, ev temizliği, ve benzeri işler bu modelin temel karakter yapısını oluşturur.
Dünyaya dair henüz pek birşey bilmeyen çocuklar tüm bu uğraşıların bir kadın için olabilecek en ideal hayatı oluşturduğunu sanırlar. Ve herhangi bir sorgulamaya tabi tutmadan ileride mutlaka bu hayatı yaşama konusunda kararlarını verirler. Nitekim bu kararlarını uygularlar da.
Bir insanın eviyle ilgilenmesi elbette ki kötü ya da kınanacak bir davranış değildir. Ancak insanın tüm dünyasının sadece dört duvarla sınırlı olması ve ideallerinin, zevklerinin, alışkanlıklarının, sorunlarının ve ufkunun da yine aynı dört duvar arasına sıkışmış olması, ve yaşamının Kuran'da bildirilen gerçek amacını unutması yanlıştır. Nitekim bu kimseler yaşadıkları mekan ile birlikte düşüncelerini de sınırlar ve küçük bir dünyada yaşamaya başlarlar. Küçük hedefleri, küçük amaçları, küçük beklentileri, küçük hesapları olur. Kuran'da tarif edilen, Allah'a karşı kulluk görevini en iyi biçimde yerine getiren, Allah'ın hoşnutluğunu kazandıracağı umulan tavır ve davranışların en çoğunu yapmayı hedefleyen, sürekli Allah'a yönelip dönen, devamlı ahiret yurdunu anan müminlerden tamamen uzak bir karaktere sahip olurlar.
Cahiliye toplumundaki ev kadını modelinde, en önemli konular; kendileri, aileleri, çocukları ve geleceğe yönelik planlarıdır. Orta halli bir ailede bu planlar kira ödemekten kurtulup ev sahibi olmak, elektrik, su faturasını ya da çocuklarının okul masraflarını karşılayabilmek, hatta belki bir gün bir araba sahibi olmak ya da evin eşyalarını yenilemek olabilir. Ancak daha iyi şartlarda yaşayan bir ev kadınının idealleri de en az bunlar kadar sınırlıdır. Bu kimselerin planları da yine aynı şekilde evleri, aileleri ya da çocukları üzerine kurulmuştur. Arkadaşları arasında evinin güzelliğiyle, çocuklarının hangi kolejlerde okuduklarıyla ya da eşlerinin kendilerine aldığı arabayla sükse yapabilmek, bu kimselerin hayatlarına anlam katan en önemli konulardır. Tekrar belirtmek gerekir ki, burada sayılanların tümü elbette ki gerekli işlerdir, ancak cahiliye kadınlarının hatası, sıralanan bu birkaç küçük zevk dışında yüksek bir ideal edinmemiş olmalarıdır. Yoksa yaşadıkları bu hayatı yüksek bir ruh ve büyük idealler üzerine kurmuş olsalar, hatta aynı şartlarda dahi bulunsalar bu karakterde sıkışıp kalmazlar. Bunun en güzel örneklerini mümin kadınlarda görmek mümkündür.
Allah'a iman eden bir insanın kadın olsun, erkek olsun ufku geniş, idealleri büyüktür. Mümin karakterini taşıyan bir kadın sadece evinin, ailesinin ya da akrabalarının değil, tüm dünyanın sorumluluğunu üstlenmiştir. Gerektiğinde o da dört duvar arasında oturabilir, ev işi yapıp arkadaş toplantıları düzenleyebilir, ama düşüncelerini, hedeflerini ya da yükümlülüklerini asla bu mekan ile sınırlamaz. Küçük hedeflerin peşinden koşan küçük bir insan olmayı kesinlikle kendisine yakıştırmaz ve kabullenmez. Oturduğu yerden tüm dünyanın sorunlarına çözümler arar, fikirler geliştirir, kilitlenen noktaların açılmasını sağlar ve en önemlisi de tüm bunlardan kalıcı sonuçlar elde eder.
Toplumun kendisi için belirlediği modelde takılıp kalan ve bundan öteye gitmeyi hedeflemeyen cahiliyedeki ev kadını hayatını kendisi için çizilen sınırlar içerisinde geçirir. Bunun en önemli sebeplerinden biri dünyanın yaşanacak tek yer olduğunu düşünmesi, ahiretin ve Allah'a hesap vereceği günün yaklaşmakta olduğunu göz ardı etmesidir. Elbette ölümden sonrasını düşünmeyen bir insanın tüm yaşamı da bu kısa dünya hayatına yönelik çıkarlar elde etme çabası içinde geçer. Ve böyle bir insan çevresindeki kişilerin belirlediği kuralların dışına çıkmadan yaşamaya çalışır. Allah'ın rızasını değil, çevresindeki yüzlerce insanın rızasını arar. İşte bunun sonucu da, cahiliyenin ilkel yaşam tarzıdır.