Kullarına karşı sonsuz şevkat ve merhamet sahibi olan, insanın en yakın dostu, yegane yardımcısı ve velisi olan Yüce Rabbimiz, Kuran ile insanları beğendiği ahlakı yaşamaya çağırmıştır. Rabbimiz Kuran'da "İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir." (Fussilet Suresi, 34) buyurmuş, insanlara iyilikte kararlı olmalarını emretmiştir.
Sonsuz akıl ve rahmet sahibi olan Cenab-ı Allah (cc), kötülüğe karşı en güzel tavırla karşılık verildiği takdirde mutlaka güzel bir sonuç olacağını vaat etmiştir. Hatta bir insanın, karşısındaki kişiyle arasında düşmanlık dahi olsa, sıcak bir dostluk oluşabileceğini bildirmiştir. Kötülüğe karşı iyilikle karşılık vermek, inananların merhamet anlayışlarının da bir gereğidir. Karşı tarafın Allah (cc)'ın beğenmeyeceği kötü bir tavır içerisinde olduğunu gördükleri zaman, bunun o kişinin ahireti açısından önemli olduğunu düşünürler. Kibir ve gurura kapılmadan, bu kişiyi hoşgörü ve tevazuyla güzel ahlaka davet ederler.
İman edenler hayatları boyunca çok farklı karakterde insanla karşılaşabilirler. Ama karşılarındaki insanların tavırlarına göre, ahlak anlayışlarını değiştirmezler. Karşı taraf alaycı konuşabilir, çirkin sözler sarf edebilir, öfkelenebilir, kötülükte bulunabilir ya da düşmanca tavırlar sergileyebilir. Ancak müminin efendiliği, tevazusu, merhametli ve yumuşak başlı tavrı hiçbir zaman değişmez. Kendisine söylenen kötü bir söze bir benzeriyle karşılık vermez. Alay edene alayla, öfkeye öfkeyle cevap vermez. Öfkelenen bir insana karşı sakin ve itidalli olur. Allah (cc) rızası için vicdanlı ve akılcı bir tavır gösterir. Yanlış bir tavra karşılık, kişiyi güzel ahlaka özendirecek bir hoşgörü ve merhamet anlayışıyla hareket eder. Peygamberimiz (sav)'in bize tavsiye ettiği ahlak da budur. Peygamberimiz (sav) bir hadisinde müminlere bu konuyu şöyle hatırlatmıştır:
Hiçbiriniz: "Ben insanlarla beraberim. İnsanlar iyilik yaparsa ben de yaparım, kötü davranırsa ben de kötü davranırım" diyen şahsiyetsiz kimselerden olmasın!' Aksine insanlar iyilik yaparlarsa iyilik yapmak, kötü davranırlarsa, haksızlık etmemek için nefsinizi terbiye edin.(Tırmizi, Rudani, Büyük Hadis Külliyatı Cem'ul-fevaid, cilt 5, No: 9692, İz Yayıncılık, İstanbul, s. 323)
Peygamberimiz Resul-ü Ekrem Efendimiz (sav) hadislerinde Allah (cc)`ın, güzel ahlakla davranan, iyilikte bulunan kimselere vadettiği güzel karşılığı şöyle bildirmiştir:
``Bir kul Müslüman olur ve Müslümanlığı da güzel olursa, Allah onun evvelce işlemiş olduğu her kötülüğü örter. Ondan sonra sıra kısasa (yani mükafat ve mücazata) gelir. Bir hasene (iyilik), ondan yedi yüz kat büyük hasene ile; bir seyyie (yani kötülük) ise yalnız kendi misli ile karşılanır. Meğer ki Allah o seyyieyi affeder``. (Sahih-i Buhari, cilt 1, s. 193-194)
``Biriniz İslam`a girişini güzel yaparsa, yapacağı her bir hasene, kendisi lehine on mislinden yedi yüz katına kadar büyük derecelerle yazılır; yapacağı her bir seyyie ise, ancak kendi misli ile yazılır``. (Sahih-i Buhari, cilt 1, s. 194)
Ziyad İbn Ilaka şöyle demiştir: Ben Cerir`den işittim, şöyle diyordu. Ben Resulullah`a beyat ettim. O bana her Müslümana iyilik isteyici olmayı da şart kıldı. (Sahih-i Buhari, cilt 6, s.2536)
Bana Kays İbnu Ebi Hazim, Cerir İbn Abdillah`tan tahdis etti. O: Ben Resulullah`a namazı devamlı kılmak, zekat vermek ve her Müslümana samimiyetle iyilik isteyici olmak üzere beyat ettim demiştir. (Sahih-i Buhari, cilt 6, s.2536)
Peygamberimiz (sav)'in de hadislerinde bildirdiği gibi, iyilikte bulunanların dünyada ve ahirette mutlaka iyilikle karşılık görecek olmaları, Allah (cc)'ın Kuran'da bildirdiği sırlardan biridir. Bu konuyla ilgili ayetlerden biri şöyledir:
"De ki: "Ey iman eden kullarım, Rabbinizden sakının. Bu dünyada iyilik edenler için bir iyilik vardır. Allah'ın Arz'ı geniştir. Ancak sabredenlere ecirleri hesapsızca ödenir.``(Zümer Suresi, 10)