Küçük yaşlardan itibaren bir insanın öğrendiği en önemli kavramlardan biri "iyi insan olmak"tır. Kötülüklerden sakınmak ve gerçek anlamda iyi bir insan olmak için gösterilen bu çaba gerçekten de son derece önemlidir. Ama insan, bu çabayı gösterirken, kötülüğün aslında kendisine çok yakın olduğunun farkında bile değildir. Çünkü bu insanların ölçüleri, Kuran'da bildirilen gerçekler değil, kendi belirledikleri ölçülerdir.
Örneğin, birini öldürmek, hırsızlık yapmak, bir başkasının hakkını çiğnemek gibi Kuran`da yasaklanan eylemler herkes tarafından kabul edilen kötü ahlak örnekleridir. Oysa kötülüğün bir de açıkça görülmeyen, sinsice ve gizlice yaşanan yönleri vardır ki, çoğu insan bunların kötülüğün bir parçası olduğunun farkında bile değildir.
Kuran'a göre kötülük, Allah (cc)'tan korkup sakınmadan yapılan tavırların tümüdür. Allah (cc)'tan başka ilahlar edinen, kendi çıkarını ön planda tutan ve dünya hırsı ile her şeyi göze alan insanlar, menfaatlerini elde edebilmek için etraflarındaki kişileri kötülüğe sürüklerler. Bu dünyevi hırs ve tutku, onları güzel ahlaktan uzaklaştırır. Dünya hayatından olabilecek en fazlasını, en iyisini elde edebilmek için her şeyi rahatlıkla yapabilecek hale gelirler. Vefa, dürüstlük, yardımseverlik, dostluk, kardeşlik gibi insani yönlerini tamamen terk eder, kendi isteklerini her şeyin üstünde tutarlar. Kendi isteklerinin peşinde koşmak, bu insanların kötülüğün pek çok türüne eğilim göstermelerine neden olur. Dünyadaki tüm kötülüklerin kökeni, Allah (cc)'a olan başkaldırı ve dünyevi menfaatleri elde etme tutkusudur.
İyilik kavramının da Kuran'a göre değerlendirilmesi gerekir. Allah (cc)'tan korkan bir kişi, karşısına çıkan her olayda Allah (cc)'ın rızasına ve Kuran'a uygun tavır gösterecektir. Daima dürüst olacak, insanların hakkını yemeyecek, ahirette hesap vereceğini bilerek hareket edecek ve bu nedenle daima karşısındakinin iyiliğini düşünecektir. Çevresinde olup biten tüm olayların Allah (cc)'ın hakimiyetinde geliştiğini bilmesi, her şeye hayır ve hikmet gözüyle bakması, gizli ve açık yaptığı her tavrın ahirette karşısına çıkacağını düşünmesi kişiyi sürekli olarak doğru düşünmeye ve güzel davranışlarda bulunmaya sevk eder. Dolayısıyla iyiliğin gerçek anlamıyla yaşanabilmesi için insanın; "Allah (cc)'tan korkması, ahirete inanması ve kendisine Allah (cc)'ın rızasını kazanmayı amaç edinmiş olması" gerekir. Bu özellikler olmadan yapılan davranışlar, Kuran'a göre gerçek iyilik değildir. Allah (cc), Kuran'da şöyle buyurur:
Nefse ve ona 'bir düzen içinde biçim verene', sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun). Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur. Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır. (Şems Suresi, 7-10)