Müslümanlar her türlü zorluk, sıkıntı ve yokluk anında dayanıklı, cesur, tevekküllü, hoşgörülü, fedakar ve merhametlidirler. Güzel ahlakından asla taviz vermeyen, her olayı büyük bir olgunluk ve tevekkülle karşılayan, olayların hikmetlerini ve hayırlı yönlerini gören, çevresindeki insanları da aynı üstün ahlakı yaşamaya davet eden Müslüman, zor durumlar karşısında bu tavrını değiştirmeyen kişidir.
Zorluk anları dendiği zaman, birçok insanın aklına değişik örnekler gelebilir. Zorluk, bazısı için bir doğal felaket, bazısı için işinden çıkarılmak, bazısı için de iflas etmektir. Oysa iman eden insanlar için zorluk anları çok daha şiddetli olay ve durumları ifade eder. Zor anlardaki yokluk ve sıkıntı sıradan değildir. İnsanın en temel ihtiyaçlarından bile mahrum bırakıldığı bir yokluk ve insanın günlük hayatında yaşadığı sıkıntılardan çok daha şiddetli bir sıkıntıdır. Kuran'da tarif edilen "yüreklerin hançereye dayandığı" bu gibi dönemler, her türlü zorluğun, hastalıkların, felaketlerin üst üste geldiği, Müslümanların sadece "iman ettim" dedikleri için evlerinden çıkarıldıkları, yurtlarından sürüldükleri, ailelerine, kendilerine ve kavimlerine tuzakların kurulup, maddi ve manevi baskıların yapıldığı dönemlerdir.
Kuran'da elçilerin ve salih müminlerin tarih boyunca karşılaştıkları bu tür zorluklar örnek verilmektedir. Salih müminler yaşadıkları her zorluk anında çok şiddetli denemelerden geçirilmiş, ancak tüm bunlara göğüs germişlerdir.
Allah tüm inananların benzer zorluklarla karşılaşacağını bildirmekte ve sabır gösterenleri de sonsuz güzelliklerle müjdelemektedir. İşte Müslümanların yaşadıkları bu zorluklar, Kuran ahlakının gösterilmesi açısından en değerli zamanlardır. Müslümanlar zor anlarda üstüste gelen sıkıntılara ve zorluklara karşı "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz." (Bakara Suresi, 156) cevabını verenlerdir.
Zor Anlarda Nefsin ve Vicdanın Sesi
Her insan bir zorlukla ya da bir sıkıntıyla karşılaştığında içinde iki farklı ses duyar. Bunlardan biri fedakarlığı, cesareti, güzel ahlakı ve her zaman Allah'ın dilediği şekilde davranmayı emreden vicdanın sesidir. Bu sesi dinleyen kişi her zaman için Allah'ın en çok razı olacağını umduğu tavrı gösterecek, sabrı ve tevekkülü tercih edecektir.
İkinci ses ise Yusuf Suresi'nin 53. ayetinde de bildirildiği gibi "var gücüyle kötülüğü emreden" nefsin sesidir. Bu ses insana isyanı, fıskı, bencilliği ve korkaklığı fısıldar. Bu sesi dinleyenler ise çok büyük bir kayba uğramış ve nefse etki eden şeytanı kendilerine dost edinmişlerdir. İnsanların nefislerine uyarak nasıl bir kayba uğrayacaklarını anlamak için, şeytanın bu kişiler üzerindeki etkisinin nasıl olduğunu da bilmek gerekir. Kuran'da bu konuda ayrıntılı olarak bilgi verilmekte ve müminler şeytanın tuzaklarına karşı uyarılmaktadırlar.
Şeytan insanları doğru yoldan engellemek için her türlü yolu deneyecek, şükretmelerine ve güzel ahlak göstermelerine mani olmaya çalışacaktır. Bunun sonucunda da insanların büyük bir bölümünü kendi fırkasına katacaktır. İşte nefis de, şeytanın insanları aldatmak ve doğru yoldan engellemek için kullandığı sesidir. Bu nedenle de bir zorlukla karşılaştığında insana her zaman için bencilliği, kendi menfaatini düşündürtecek, fedakarlığı, şefkati ve merhameti kötü ve zor gösterecektir.
Tüm bu nedenlerden ötürü Müslümanların bir zorluk, sıkıntı ya da musibet karşısında hemen vicdanlarına uymaları çok önemlidir. Çünkü önlerindeki iki seçenekten biri şeytanın taraftarlarının yoludur. Bu yolda bencillik, menfaatperestlik, rahatına düşkünlük, ikiyüzlülük, yani kısaca kötü ahlaka dair pek çok özellik yatmaktadır. Diğeri ise salih müminlerin yoludur. Müslümanlar vicdanlarının sesini dinler ve her zaman iyilerin yolunu izlerler.
İnsan herşeyin yolunda gittiği, çok büyük bir bolluk ve bereketin içinde yaşadığı, sağlığının yerinde olduğu ya da hiçbir eksikliğin olmadığı durumlarda zaten rahatlıkla güzel bir ahlak sergileyebilir. Ama asıl önemli olan, insanın zarara uğradığı ya da kötü bir muameleyle, ters bir tavırla, haksız bir iftira ve karalamayla, incitici sözlerle, maddi kayıplarla karşılaştığında güzel ahlaklı bir tavır göstermesi, kötülüğe iyilikle karşılık vermesidir. İnsanın tokken yiyeceğini, sıcak bir ortamdayken kıyafetini vermesi de güzel bir ahlaktır. İkisi de Allah Katında değerli olduğu umulan ibadetlerdir, fakat zorluk anında sergilenen güzel ahlak insanın samimiyetini, ihlasını, imanının gücünü ve üstün erdem sahibi bir kişi olduğunu göstermesi bakımından çok daha önemli ve kıymetli olabilir. (En doğrusunu Allah bilir)
Her Zorlukla Beraber Bir Kolaylık Vardır
Unutulmamalıdır ki Allah`ın Enbiya Suresi'nin 101. ayetinde, "Bizden kendilerine güzellik geçmiş bulunanlar" olarak tanımladığı müminlere bir deneme olarak verilen zorlukların yanında çok büyük kolaylıklar da sağlanmaktadır. Müslümanların bir birlik içinde hareket etmeleri, herşeyin bir denemeden ibaret olduğunu bilmeleri, sonsuz ahiret yurduna hazırlık içinde olduklarının şuurunda olmaları, aslında bu zorluklar karşısında onlara verilmiş büyük birer kolaylık hükmündedir. Bunun yanında Allah müminleri çok daha büyük bir güzellikle müjdelemektedir. Peygamberlerin ve salih müminlerin hayatlarında da olduğu gibi Allah her zorluğun ardından inananlara mutlaka bir zafer, başarı ve galibiyet vermiştir.