Güzel Ahlakın Yaygınlaşması İçin Fedakarane Bir Çaba Harcamak
ucgen

Güzel Ahlakın Yaygınlaşması İçin Fedakarane Bir Çaba Harcamak

58546

İman eden bir insan hayatının her anında vicdanlı, dürüst, samimi ve güzel ahlaklı olmak için çaba gösterirken çevresindeki insanları da aynı ahlakı yaşamaları yönünde teşvik eder. Çünkü Allah (cc)'ın "Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır." (Al-i İmran Suresi, 104) ayetiyle bildirdiği gibi insanları güzel ahlaka teşvik etmek müminler üzerinde bir sorumluluktur. Bunun yanı sıra iman sahipleri, güzel ahlaklı olmalarının hayatlarına getirdiği bereketi ve huzuru diğer insanların da yaşamalarını isterler.

"... Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur." (Rad Suresi, 28) ayetiyle bildirildiği gibi, insan ancak Rabbimiz'e yönelip, O'nun rızasını kazanabileceği bir ahlak gösterdiği takdirde dünya hayatında güzel bir yaşam sürebilir. Aksinde ise "Kim de Benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve Biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz." (Taha Suresi, 124) ayetiyle belirtildiği gibi, huzurlu ve mutlu bir hayat yaşayabilmesi mümkün değildir. Nitekim tarih boyunca toplumların yaşadığı sıkıntıların, savaş, kargaşa ve zulüm ortamlarının, açlık ve sefalet çeken, yurtlarından sürülen, eziyet gören insanların, kimsesiz çocukların, yardıma muhtaç durumda oldukları halde gereken ilgi ve ihtimam göremeyen yaşlı insanların yaşadıkları sıkıntıların ana nedeni, toplumda din ahlakının hakim olmaması olmuştur.

Bu gerçeğin farkında olan müminler, güzel ahlakın insanlar arasında yaygınlaşması için tüm imkanlarıyla, şevk ve heyecanla çaba gösterirler. Ancak bu da fedakarlık, sabır ve kararlılık gerektiren bir durumdur. Kuran'da tarif edilen gerçek fedakarlığın nasıl olması gerektiğini kavrayan müminler, çevrelerindeki insanların yaşadıkları sıkıntılara, karşılaştıkları sorunlara şahit olduklarında doğal olarak tüm bunların sorumluluğunu kendi üzerlerinde hissederler.
Allah (cc)'ın kendilerine yol göstermiş, akıl, anlayış ve vicdan açıklığı vermiş olmasını büyük bir nimet olarak görür ve bu bilinçle davranırlar. Birilerinin gelip kendilerinden yardım talep etmesini beklemeden, her sorumluluğa kendileri talip olurlar. Sadece kendi çevrelerindeki olaylara değil, dünyanın dört bir yanındaki insanların yaşadığı zorluklara ve sıkıntılara çözüm bulmaya çalışırlar. Allah (cc)'ın , "... kimi de Allah'ın izniyle hayırlarda yarışır öne geçer. İşte bu, büyük fazlın kendisidir." (Fatır Suresi, 32) ayetiyle bildirdiği gibi güzel ahlaklarıyla tüm insanlara örnek olabilmek için gayret gösterirler.

Kuran'da tarih boyunca yaşamış olan tüm peygamberlerin ve salih müminlerin güzel ahlakı yaygınlaştırabilmek için ciddi bir çaba harcadıklarından bahsedilmektedir. Onlar, bu uğurda pek çok zorlukla karşı karşıya kaldıkları halde, büyük bir şevk ve fedakarlıkla güzel ahlakı tebliğ etmeye devam etmişlerdir. Yüce Allah (cc), dünyevi hiçbir karşılık beklemeden yalnızca Kendi rızasını gözeterek fedakarlıklarda bulunan kullarını ise dünyada ve ahirette şöyle müjdelemektedir:

... Kim dünyanın yararını (sevabını) isterse ona ondan veririz, kim ahiret sevabını isterse ona da ondan veririz. Biz şükredenleri pek yakında ödüllendireceğiz. (Al-i İmran Suresi, 145)

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo