Bundan yüz yıl önce dünyada pek çok şey farklıydı. Teknoloji, iletişim, bilim, ulaşım yetersizdi. Büyük afetlere alınan tedbirler sınırlıydı. Ülkeler, afet bölgelerine yardım için ulaşamazlardı. Ama daha da önemlisi, bundan yüz yıl önce büyük afetler büyük değildi. Yanardağlar 300 yılda bir patlar, büyük depremler 100 yılda bir meydana gelir, dev tsunamilerin neredeyse ismi bile geçmezdi.
Son yüz yılı ise başka türlü geçirdi dünya. İnsanlık felaket ve afetleri peş peşe izler hale geldi. Bir kıyaslama yapılacak olursa, ABD Jeolojik Araştırma Kurumu'nun raporlarına göre 1556-1975 yılları arasında yani yaklaşık 400 yıl içinde meydana gelen 5.0 ve daha büyük şiddetteki depremlerin sayısı 110. Oysa sadece 1999 yılında yeryüzünde küçük veya büyük şiddette 20.832 deprem meydana geldi.
Depremler konusunda son 30-40 yılın bilançosu ise binlerce yıllık insanlık tarihi dikkate alındığında gerçekten oldukça şaşırtıcı. Rakamlarla ifade etmek gerekirse, 1976’da Çin’de 7.8, 1988’de Ermenistan’da 6.9, 1995’de Japonya Kobe’de 7.7, 1999 yılında Türkiye’de 7.4, 2001’de Hindistan’da 7.9, 2003’de İran’da 6.7, 2004’de Endonezya’da 9.1, 2005’de Pakistan’da 7.6, 2010’da Şili’de 8.8, 2011’de Japonya’da 9.0 ve 2015’de Nepal’de 7.9 büyüklüğünde meydana gelen sarsıntılar, oldukça kısa bir zaman aralığı içinde yaşanmış büyük depremlerden bazılarıdır. Son 30-40 yıl aslında sadece depremler değil, tsunamiler, yanardağ patlamaları, seller, hatta önceki yıllarda çok da ismi duyulmamış olan yer çökmelerinin dehşetle arttığı yıllardır.
Bu dönemde beklenmedik garip olaylar da gerçekleşmiştir. Örneğin, dünyanın manyetik alanı 1980 yılından itibaren şiddetli değişimlere uğramış, dünyanın çevresini şaşırtıcı bir şekilde göktaşı halkaları sarmaya başlamıştır. İngiliz astronom Scott Manley, yaptığı bir araştırma ile dünyanın etrafındaki göktaşlarını yıl bazında sayısal olarak tespit etmiştir. Buna göre, 1980 yılında dünyanın etrafında 8,954 göktaşı tespit edilmişken, 1985 yılında göktaşı sayısı 11.696’ya, 1990’da 14.536’ya, 1995’de 23.104’e ulaşmıştır. 1999 yılında bu sayı 49.009’a yükselirken, bu tarihten sonra artışta bir patlama olmuş ve 2000 yılında dünya çevresinde halkalanan göktaşlarının sayısı 118.441’e ulaşmıştır. 2003’te göktaşı sayısı 226.693 olmuş, 2007 yılında ise göktaşı sayısı 27 yıl öncesine göre 44 kat artarak 389.325’e ulaşmıştır. 2010 yılına gelindiğinde ise dünyanın yörüngesi, yoğun göktaşı bulutuyla çevrelenmekle kalmamış, oldukça tehlikeli olan kırmızı göktaşlarının sayısı oldukça artmıştır. Söz konusu durumu Daily Mail gazetesi “Ürkütücü kalabalığa sahip Güneş sistemimiz” başlığı ile ortaya çıkan bu garip ve tedirgin edici manzarayı manşetlere taşımıştır.1
Kainat huzursuzdur. Kainatın karşılaştığı dehşetli felaketler sadece birkaç on yıl içinde yüzlerce kat artmıştır. Tıpkı 2011 Japonya depreminde gözlemlediğimiz gibi, deprem içinde tsunami, tsunami içinde nükleer patlama ve yangın gibi “felaket içinde felaketler” yaşanır hale gelinmiştir. Bununla kalmamış, insanlar kendi içlerinde huzursuz ve rahatsız hale gelmiş, nefret dalgaları ülkeleri iç savaşlara kadar götürmüştür. Şu an yeryüzünde milyonlarca insanı ölüme götüren savaşların tümü iç savaştır. Kardeş kardeşi kırmakta, vatandaş kendi insanını, dindaş kendi dindar kardeşini öldürmektedir. Deprem ve doğal felaketlerin beraberinde getirdiği acı kayıplar, ülkelerdeki iç çatışmalarda katledilen sayılarla birlikte adeta unutulup gitmektedir.
Sevgisizlik pek çok insanın insani duyarlılığını da yok etmiş, insanı insan yapan şefkat kavramı unutulmuş, acımasızlık ve vurdumduymazlık normal karşılanır hale gelmiştir. Köhne tekneler içinde canlarının kurtarılmasını bekleyen göçmenler suda boğulmaya terk edilmiş, halklar, kendi ülkelerinde mülteci haline gelmiştir. Havadan mazlumları bombalayan uzaktan kumandalı dronelar unutulup gitmiş, mazlumların öldürülmesi artık tümüyle gündemden düşmüştür.
Nepal depremi, işte bu trajedilerden bir diğeri. Ölü sayısının her geçen gün arttığı bu korkunç deprem zaten uzun yıllardır Maocu komünist yönetimin acımasız idaresi altında yoksulluk ve trajedilerle çalkalanan Nepal halkı için kuşkusuz daha büyük zorlukları beraberinde getiriyor. Bu büyük trajedi karşısında ise acımasız sesler yine kendilerini belli etmekten geri kalmadılar; ülkeyi Hindu, şaman veya komünist olduğu veya tapınaklara hayvan kurban verdikleri için suçlayanlar yine başrollerdeler. Bu izahları ciddiye almak anlamsız olacaktır; çünkü bu ifadeler genellikle insanların içlerinde barındırdıkları sevgisizliğin yansımasıdır. Sevgisiz insan ise zaten kendi kabusu içinde bir cehennemi yaşamaktadır. Dolayısıyla sevdiği hiçbir şey yoktur. Sevgisiz bir insanın bir trajedi karşısında insani bir şefkat gösterebilmesi güçtür.
Toplumların Hindu, şaman veya komünist olmaları, bizim onları kötülememizi değil, bizim onlara daha fazla eğitim ve tebliğ ile yaklaşmamızı gerektirir. Özellikle doğal afet, savaş ve trajediler, en büyük şefkati, dostluğu, sevgiyi ve yardımı yaşatmamız gereken özel anlardır. İnsanların, ülkelerin, milletlerin şefkatleri ve dostlukları özellikle böyle zamanlarda ortaya çıkar. Böyle zamanlarda siyaset ve ideolojik farklılıklar yoktur. Nitekim, Müslüman Türkiye dahil dini ve ideolojisi tümüyle farklı milletlerin yardım görevlileri deprem haberini alır almaz Nepal’e ulaşmışlardır. Böyle zamanlar, insanların insan olarak birbirlerine ve birbirlerinin dualarına ihtiyaçları olduğu özel zamanlardır. Böyle zamanlar, insanlığın en mükemmel şekilde gösterilebileceği nadir zamanlardır. Dünyanın felaketler ve afetler içinde kavrulduğu, yeryüzünün ıstırap çekip titrediği bu özel dönem, belli ki insanlığımızın, sevgimizin, merhametimizin ve sabrımızın denendiği özel bir dönemdir. Unutulmamalıdır ki, bu imtihan dünyasında, tüm zorluklara rağmen iyilik yapmakta ısrarcı olan iyi insanlar daima kazançlı çıkacaklardır.
Nepal depreminde yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, yaralananlara şifa, evsiz ve zorluk içinde kalanlara sabır ve kolaylık diliyorum. Allah bizleri, felaketlerin ve sevgisizliğin olmadığı güzel günlere bir an önce kavuştursun.
1. http://www.dailymail.co.uk/sciencetech/article-1306555/Our-terrifyingly-crowded-solar-How-asteroids-closing-in.html
Adnan Oktar'ın Arab News & Urdu Times'da yayınlanan makalesi:
http://www.arabnews.com/columns/news/740831