İnsanların, yaşamları boyunca kendi anlayışlarına göre belirledikleri bir "hayat felsefeleri"vardır. Bu, onların dünyaya bakış açılarını yansıtır. Ancak burada gözden kaçırılan çok önemli bir nokta vardır: Bu hayatı yaratan Allah`tır ve onun en doğru nasıl yaşanacağını da sadece O bildirmektedir.
İdeolojilerin Aldatıcılığı
Kimi insanların da ``hayat felsefeleri``, hayatlarını adadıkları bazı ideolojiler üzerine kuruludur. Tüm zamanlarını ve enerjilerini bu amaç uğruna harcayabilirler. Haftalarca hatta yıllarca bir konu üzerinde yoğunlaşmaları gerekse, bunu seve seve yerine getirirler. Ancak onlara ahirette hiçbir şey kazandırmayacak din dışı ideolojileri için katlandıkları tüm bu zorlukların çok azını dahi Allah rızası için yapmaları istense, buna çok büyük tepki göstererek reddedeceklerdir. Bu ideolojilere ve bunların liderlerine olan bağlılıkları ahirette hiçbir anlam ifade etmeyecek, onlara hiçbir yardımı dokunmayacaktır.
Allah bir Kuran ayetinde Kendisi'nden başka ilah edinenlerin, bu kişilere olan bağlılıklarını ``hazır bulundurulmuş askerler`` olarak tanımlamış ve ahiret günü yardımsız bırakılacaklarını şöyle bildirmiştir:
"Onların (o İlahların) kendilerine yardım etmeye güçleri yetmez; oysa kendileri onlar için hazır bulundurulmuş askerlerdir." (Yasin Suresi, 75)
Küçük Dünyalarına Olan Bağlılıkları
Genellikle insanlar, yaşamları boyunca kendi anlayışlarına göre kurdukları "hayat felsefelerinin" değişmesini kesinlikle istemezler. Zaten tarih boyunca elçilere karşı gösterilen direncin ve reddin altında da hep bu endişe yatmıştır. Çünkü hayatı boyunca benimsediği felsefenin değişmesi, kişinin yaşam biçimini de kökten değiştirecektir. Kuran'da Hz. Şuayb'ın davetine karşı kavminin verdiği cevap bu konuda çok önemli bir örnektir. Bu kavmin en büyük korkusu eski hayatlarını ve mallarını terk etmektir. Bu durum ayetlerde şöyle haber verilir:
"Dediler ki: "Ey Şuayb, atalarımızın taptığı şeyleri bırakmamızı ya da mallarımız konusunda dilediğimiz gibi davranmaktan vazgeçmemizi senin namazın mı emrediyor? Çünkü sen, gerçekte yumuşak huylu, aklı başında (reşid bir adam)sın." (Hud Suresi, 87)
Bu kişiler o ana kadar sürdürdükleri batıl hayatlarından razıdırlar. Bu hayat tarzlarının ve alıştıkları sistemin değişmesini kesinlikle istemezler. Kendilerini doğru yolda sanmaktadırlar. Kuran okumaktan ve Kuran'da bildirilen gerçekleri düşünmekten kaçtıkları için, başka insanların kendilerine bu apaçık gerçeği anlatmasına da fırsat vermezler. Oysa Kuran okusalar ya da kendilerine yapılan davetlere kulak verseler, Allah'ın ayetlerde bildirdiği gerçeklerden haberdar olacak, Allah'ın hoşnut olacağı şekilde bir hayat sürdürmenin önemini ve aciliyetini kavrayacaklardır. Böylece kendileri ve yakınları için yarar sağlayacak, sonsuz cehennem azabından kurtulmayı umabileceklerdir. Bu kavrayış ve umut her insan için çok önemlidir, çünkü asıl varılacak yurt, sonsuz ahiret hayatıdır. Allah, Al-i İmran Suresi'nde şu şekilde bildirir:
"Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katındadır." (Al-i İmran Suresi, 14)
Asıl Olan Ahiretteki Sonsuz Yaşamdır
Hayatın devamı için üzerinde düşünülmesi gereken ve çok önemli olan bazı konuları kimi insanlar yanlış belirlenen hedefler haline getirirler. Hayatın sadece işleri, okulları arasında bir koşuşturmadan ibaret olduğunu, bunların dışında bir hayatın mümkün olmadığını düşünürler. Bu nedenle de zihinlerini sadece dünyevi konular meşgul eder. Olayları yanlış bir bakış açısına göre değerlendirir, kararlarını buna göre alırlar. Üzerinde düşünülmesi gerektiğine inandıkları konuları da bu bakış açılarına göre sıralarlar: Nasıl para kazanacakları, geleceklerinin nasıl olacağı, iş hayatında nasıl başarılı olacakları, eğitimleri, kariyerleri…
Elbette ki bunların tümü önemli konulardır ancak bunlardan daha önemli olan bir konu vardır, o da kişinin ``sonsuza kadar`` yaşayacak olduğu hayattır.
``Sonsuzluk kavramı`` üzerinde çok kısa düşünmek bu konunun öneminin kavranmasına faydalı olacaktır. İşte bu sonsuz hayatı bırakıp sadece dünya hayatı ile ilgili konuları düşünen ve hayatın en büyük gerçeği olan ölümü düşünmekten kaçan insanlar Kuran`da, şeytanın "kışkırttığı ve uzun emellere kaptırdığı" kimseler olarak tarif edilmiştir. (Muhammed Suresi, 25) Bu kişilerin dünya hayatının hiç bitmemesini istemelerinin altında yatan neden de işte bu uzun emelleri, gelecekten beklentileri ve yıllara yaydıkları hedefleridir.
Gerçeklerden Kaçanların Sürüklendikleri Karanlık
İnsanların din ahlakını yaşamaktan kaçmalarının en önemli nedeni dünya hayatına olan şiddetli bağlılıkları ve bu hayatlarının hiç bitmeyeceği yönündeki büyük yanılgılarıdır. Bu nedenle de dünya hayatının ne kadar kısa olduğunu düşünmezler. Her insanın hiç beklemediği bir anda ölüm melekleriyle karşılaşacağını, sonra yerin altına konularak üzerine küreklerle toprak atılacağını, o an yanına dünya hayatına dair hiçbir şey alamayacağını da akıllarına getirmezler.
O gün hiçbir insana ne tüm hayatı boyunca sahip olmak için çabaladığı mal ve mülk, ne değer verdiği yakınları ne de ömrü boyunca benimsediği hayat felsefeleri eşlik edecektir. O gün insan, yapayalnız bir şekilde Allah'ın karşısına çıktığında, tüm yapıp ettikleri önüne getirilecektir. İşte o an dünya hayatının geçici bir deneme yeri olduğunu istisnasız tüm insanlar idrak edeceklerdir. Ama o gün pişman olmak için artık çok geç olacaktır. Öyleyse insana düşen henüz vakit varken bu gerçeklerin farkına varmak ve Rabbimiz`e yönelip O`nun hoşnut olduğu hayatı yaşamaya başlamaktır