Körelmiş organlar iddiası bundan bir asır kadar önce ortaya atılmıştı. İddiaya göre, canlıların bedenlerinde atalarından kendilerine miras kalmış, ancak kullanılmadıkları için zamanla körelmiş işlevsiz organlar yer alıyordu. Evrimcilerin "işlevsiz organlar" olarak tanımladıkları organlar gerçekte "işlevi tespit edilememiş" organlardı. Bunun en iyi göstergesi, evrimciler tarafından sayılan uzun "körelmiş organlar" listesinin giderek küçülmesi oldu. Alman anatomist R. Wiedersheim tarafından 1895 yılında ortaya atılan "körelmiş insan organları" listesi, apandisit, kuyruk sokumu kemiği gibi yaklaşık 100 organı içeriyordu. Ancak bilim ilerledikçe, Wiedersheim'ın listesindeki organların hepsinin vücutta çok önemli işlevlere sahip olduğu ortaya çıktı. Örneğin "körelmiş organ" sayılan apandisitin, gerçekte vücuda giren mikroplara karşı mücadele eden lenf sisteminin bir parçası olduğu belirlendi. Bu gerçek, 1997 tarihli bir tıp kaynağında şöyle belirtilir:
"Vücuttaki timus, karaciğer, dalak, apandisit, kemik iliği gibi başka organlar lenfatik sistemin parçalarıdır. Bunlar da vücudun enfeksiyonla mücadelesine yardım ederler. " (The Merck Manual of Medical Information, Rahway, 1997)
Aynı "körelmiş organlar" listesinde yer alan bademciklerin ise boğazı, özellikle erişkin yaşlara kadar, enfeksiyonlara karşı korumada önemli rol oynadıkları keşfedildi. Omuriliğin sonunu oluşturan kuyruk sokumunun, leğen kemiği çevresindeki kemiklere destek sağladığı ve küçük bazı kasların tutunma noktası olduğu anlaşıldı. İlerleyen yıllarda yine "körelmiş organlar" olarak sayılan timüs bezinin T hücrelerini harekete geçirerek vücudun savunma sistemini aktif hale getirdiği, pineal bezin önemli hormonların üretilmesinden sorumlu olduğu, tiroid bezinin bebeklerde ve çocuklarda dengeli bir büyümenin gerçekleşmesini sağladığı, pitüiter bezin de birçok hormon bezinin doğru çalışmasını kontrol ettiği ortaya çıktı. Darwin tarafından "körelmiş organ"olarak nitelendirilen gözdeki yarım ay şeklindeki çıkıntının ise gözün temizlenmesi ve nemlendirilmesi işine yaradığı anlaşıldı.
Körelmiş organlar iddiasında evrimcilerin yaptıkları çok önemli bir de mantık hatası vardı. Evrimciler tarafından ortaya atılan iddia, canlılardaki körelmiş organların geçmişteki atalarından miras kaldığıydı. Oysa "körelmiş organ" olduğu söylenen bazı organlar, insanın atası olduğu iddia edilen canlılarda bulunamadı! Örneğin bazı maymunlarda apandisit bulunmaz. Körelmiş organlar tezine karşı çıkan biyolog H. Enoch bu mantık hatasını şöyle dile getirmektedir: "İnsanların apandisiti vardır. Ancak daha eski ataları olan alt maymunlarda apandisit bulunmaz. Süpriz bir biçimde apandisit, daha alt yapılı memelilerde, örneğin opossumlarda tekrar belirir. Öyleyse evrim teorisi bunu nasıl açıklayabilir?" (H. Enoch, Creation and Evolution, 1966, s.18-19)
"İşlevsiz organ" listesinin durmadan bu şekilde çürütülmesi bu savın reddedilmesi ile sonuçlanmıştır. Bazı deneyimli evrimciler de sonunda bu gerçeği kabul etmek zorunda kalmışlardır. S. R. Scadding bir seferinde "Evolutionary Theory " (Evrim Teorisi) adlı bir dergide yayınlanan makalesinde şunları yazmıştır:
"İşlevsiz organ evrim için bir kanıt oluşturur mu? Yararsız yapıların belirsiz olmayan tanımlarının mümkün olamaması ve bu savın yapısının bilimsel olarak geçerli olmaması nedeni ile, "işlevsiz organların" evrim teorisi için özel bir kanıt teşkil etmeyeceği sonucuna vardım." (S. R. Scadding, "Do 'Vestigial Organs' Provide Evidence for Evolution?", Evolutionary Theory, sayı. 5, May 1981, s. 173)
Sonuçta evrimciler tarafından ortaya atılan körelmiş organlar senaryosu kendi içinde hem mantık hataları içermektedir, hem de bilimsel olarak yanlıştır. İnsanlarda, sözde atalarından miras kalmış olan hiçbir körelmiş organ yoktur. Çünkü insanlar diğer canlılardan rastlantılarla türememiş, bugünkü formlarıyla eksiksiz ve mükemmel bir biçimde yaratılmışlardır.
Evrimcilerin körelmiş organlar tezini çürüten bir araştırma atların bacakları üzerinde yapılan son araştırma evrimcilerin ``körelmiş organlar`` tezine yeni bir darbe vuruyor. 20 Aralık 2001 tarihli ünlü evrimci bilim dergisi Nature'da yayınlanan "Biyomekanizma: Zararlı Titretişimi Azaltan Araç" başlıklı makalede, önceleri körelmiş organ olarak nitelendirilen ve atların bacaklarında bulunan bazı kas elyaflarının aslında bacakta oluşan zararlı titreşimleri engelledikleri aktarılmaktadır.
Atların ve develerin bacaklarındaki 6 milimetreden az uzunluktaki kas elyaflarla, 300 milimetreden uzun olanlar tendonlarda birleşmektedirler. Bu kadar kısa kaslar hayvan hareket ettikçe sadece çok küçük milimetrelerle boy değiştirmekte ve karada yaşayan diğer büyük memeli canlılardan oldukça farklı gözükmektedirler. Bu canlılardaki tendon bağları pasif bir yay işlevi gördüğünden, evrimci bilim adamları kısa kas elyaflarının gereğinden fazla olduğunu düşünmekte ve bu kas dokularını evrim artıkları olarak adlandırmaktaydılar. Ancak yapılan bu son araştırma sayesinde evrimcilerin bu iddiasının da diğer körelmiş organlar örneklerinde olduğu gibi açıkça bir propaganda olduğu anlaşılmıştır. Ve bilim adamları tarafından gerçekleştirilen deneyler, kısa kas elyaflarının ayak yere vurdukça oluşan titreşimin olumsuz etkilerini azalttıklarını göstermektedir. Koşan bir hayvanın ayağı yere vurdukça oluşan titreşim, bacağı olumsuz olarak etkiler; titreşimin sıklığı oldukça yüksektir -örneğin: atta 30-40 Hz-. Bu kadar çok titreşim dalgası eğer bir engelleme olmazsa yerdeki ayağa mutlaka yansıyacaktır. Bacaktaki bu titreşimler kaçınılmaz bir sakatlanmaya yol açmaktadırlar, çünkü kemik ve tendon yorgunluktan kaynaklanacak zararlara karşı çok hassastır. Dolayısıyla yorgun kemikler ve tendon bağlarında tekrarlanan gerilme sakatlanmanın toplandığı yerler olacaktır. İşte tam bu noktada atların bacağında bulunan kısa kas elyafları devreye girmekte, bacaktaki titreşimi ve yorgunluğu azaltmaktadırlar.
Kısaca, atın anatomisinde yapılan bu araştırma evrimciler tarafından fonksiyonsuz olarak tanımlanan yapıların çok önemli fonksiyonları olduğunu ortaya çıkarmıştır. Başka bir deyişle bilimsel gelişmeler, evrim teorisi için kanıt gösterilen şeylerin aslında Allah`ın yaratmasındaki benzersizliğe kanıt oluşturduğunu ispatlamaktadır. Rabbimiz bir ayette bize şöyle buyurur:
Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O'dur. Sonra göğe yönelip (istiva edip) de onları yedi gök olarak düzenleyen O'dur. Ve O, herşeyi bilendir." (Bakara Suresi, 29)