Yüce Allah, Sahabe-i Kiram`ın ihlaslı tavırlarını tarih boyunca yaşamış olan tüm Müslümanlar için bir örnek kılmıştır. Onların o dönemin çok zor şartları altında verdikleri halisane mücadele, yaşadıkları derin iman coşkusu ve sadakat, Allah`a olan sevgileri, Peygamberimiz (sav)`e olan düşkünlükleri Allah`ın izniyle İslamiyet`in kısa sürede tüm dünyaya yayılmasına ve insanların geniş kitleler halinde hak din ahlakına yönelmesine vesile olmuştur.
Ümmü Gülsüm Binti Ukbe (ra)
Mekkeli olan Ümmü Gülsüm Binti Ukbe, Kureyş kabilesine mensup bir hanım sahabedir. Allah ve Resulüne (sav) hicret etmek için Mekke`deki evini terk edip Medine`ye tek başına hicret etme cesaretini ve kararlılığını göstermiş bir muhacir hanım olan Ümmü Gülsüm Binti Ukbe, Hz. Osman`ın -anne bir- kız kardeşidir. Babası ise Peygamber Efendimiz (sav)`e ve İslam ahlakına kin ve düşmanlık duyan Ukbe bin Ebî Muayt`tır.
Ümmü Gülsüm Binti Ukbe, Mekke`de Müslüman olarak Resulullah (sav)`a biat ettiği andan itibaren, diğer Müslümanlar gibi işkenceye maruz kalmıştı. Din ahlakını terk etmesi için başta babası olmak üzere müşriklerden zulüm ve baskı görmüş ancak yapılan tüm zalimliklere rağmen Allah`a ve Resulüne olan sevgi ve bağlılığından ve din ahlakından asla taviz vermeyerek tüm müminlere örnek bir ahlak sergilemiştir. Ailesinden gördüğü baskı nedeniyle Peygamberimiz (sav) ve mümin kardeşleri ile birlikte Medine`ye göç edemeyip, yedi yıl boyunca Mekke`de müşriklerin arasında tek başına yaşamak mecburiyetinde kalmıştır. Yedi yılın sonunda tüm tehlike ve engellere rağmen büyük bir kararlılıkla Medine`ye Peygamber Efendimiz (sav)`in ve mümin kardeşlerinin yanına tek başına hicret etmiştir. Medine`ye vardığında ``Beni müşriklere geri çevirmeyin`` diyerek Hz. Muhammed (sav)`e sığınmıştır.
Ümmü Gülsüm Binti Ukde, Yüce Allah`ın takdir ettiği kadere her ortam ve şartta rıza gösteren imanlı bir hanımdı. Yedi yıl boyunca ailesinin baskısıyla Mekke müşriklerinin arasında yaşadığı özel imtihan ortamında Allah`a sığınarak, O`na dua ederek güç bulmuş en sonunda da Medine`ye hicret ederek Peygamberimiz (sav)`in yanında feraha ve huzura kavuşmuştur. Tüm zorluklara rağmen tek başına yaptığı hicret yolculuğu tüm müminlere örnek olması gereken imani heyecanının, gayretinin ve fedakarlığının açık birer delilidir.
Fatıma Zehra (ra)
Fatimeh El Zehra veya Ez Zehra olarak da bilinen Hz. Fatıma, Hz. Muhammed (sav)`in ve ilk hanımı Hz. Hatice`nın kızı, dördüncü İslam halifesi Hz. Ali`nin eşi ve seyyidlerin validesidir. Değerli Peygamberimiz (sav)`in soyu Hz. Fatıma vesilesi ile devam etmiştir. Hz. Fatıma ve Hz. Ali`nin 2 oğlu (Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin) ve 2 kızı (Hz. Zeynep ve Hz. Umm Kulthum) olmuştur.
Peygamberimiz (sav)`in en küçük kızı olan Hz. Fatıma, hicretten on üç sene önce Mekke`de doğmuştur. Ona Fatıma ismini veren Peygamberimiz (sav) bir hadislerinde Hz. Fatıma`nın ismiyle ilgili şöyle buyurmuşlardır:
Deylemi Ebû Hureyre (ra)'den rivayet etmiştir:
"Onu sevenleri, Allah'ın Cehennem'den uzaklaştıracağı için kızıma Fâtıma adını verdim." (Hazret-i Fatıma (r.a))
Kendisine güzel ahlakı nedeniyle ``ak yüzlü, nur, beyaz, parlak, ve aydınlık yüzlü`` anlamına gelen ``Zehra`` ve ``dünyevi heveslerden uzak, ibadet için kendisini Allah'a yönelten, iffetli ve namuslu`` anlamına gelen ``Betül`` lakapları yakıştırılmıştır. Çok küçük yaşlarda dahi örnek bir ahlaka sahip olan Hz. Fatıma, son derece mütevazı, söz ve davranışlarında vakur bir hanımdı. Daima hikmetli, az ve öz konuşurdu.
Küçük yaşına rağmen İslam ahlakına tabi olmanın verdiği imani güç ile Peygamber Efendimiz (sav)`e yardım etmiş ve babasının yanından ayrılmayarak Kureyş kafirlerinin işkencelerine karşı büyük bir dirayet göstermiştir. Mekke`de Müslümanlara yapılan baskı ve zulmün arttığı bir dönemde Rabbimiz`in Peygamberimiz (sav)`e verdiği hicret izni üzerine, babası ile birlikte Medine`ye göç etmiştir.
Peygamber Efendimiz (sav)`in vefatından altı ay sonra vefat etmiş, genç yaşında gösterdiği imani kararlılık ve şevk ile tüm müminlere örnek bir yaşam sürmüştür.
Zeynep Bint-i Ali b. Ebu Tâlib (ra)
Hz. Zeynep (ra), Peygamberimiz (sav)`in torunu ve Hz. Fatıma (ra)`nın sevgili kızıdır. Resullullah (sav)`ın vefatından beş yıl önce dünyaya gelen Hz. Zeynep, aklı selim, zeki, düzgün ve edebi konuşan bir hanımdı. Annesi Fatımatü'z-Zehrâ'dan ve Esmâ binti Umeys'ten hadis rivayet etmiştir.
Emevi halifesi Muaviye`nin oğlu olan Yezid`in çıkardığı Kerbela olayında tüm müminlere örnek bir cesaret göstererek kardeşi Hz. Hüseyin`in yanında bulunmuştur. Hz. Hüseyin ve yanında bulunan yaklaşık 72 kişi şehit edildikten sonra esir alınan Hz. Zeynep bu esareti sırasında da her türlü baskıya rağmen Yüce Allah`a olan sevgisini ve İslam ahlakının güzelliklerini tebliğ etmekten vazgeçmemiştir. Kardeşinin ve diğer müminlerin şehadetinden sonra esaret altındayken kendisine manevi baskı yapan Ubeydullah b. Ziyad`a verdiği ``Bizleri Muhammed (sav) ile şereflendiren ve tertemiz yapan Allah`a hamdolsun! Onların üzerine ölüm yazılmıştı. Onlar da öldürülecekleri yere geldiler. Allah onlar ve seni bir araya getirecek ve sizler karşılıklı olarak O`nun huzurunda muhakemeleşeceksiniz.`` yanıtı mümin kardeşlerine olan sevgisinin ve Allah`a olan güçlü tevekkülünün açık bir delilidir. Yezid`in mahkemesine çıkarıldığında Hz. Zeynep büyük bir cesaret örneği daha göstererek Yezid`in halifeliğinin geçersiz olduğunu ilan etmiştir. (Kerbela Savaşı, Vikipedi)
Hz. Zeynep, H. 65 (684-85) yılı civarında Mısır`da vefat etmiş ve Kanâtırü`s-Sibâ` denilen yerde defnedilmiştir. (Şamil İslam Ansiklopedisi)