Doğruyu yanlıştan ayıran bir anlayış, Allah'ın Kendisi'nden korkanlara, Kuran ayetlerinde müjdelediği bir sırdır ki bu anlayışın adı "akıl"dır. Allah bunu Enfal Suresi'nde şöyle bildirir:
"Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir." (Enfal Suresi, 29)
Bir önceki konuda söz edildiği gibi, Allah inkar edenlerin akıllarını ve anlayışlarını kapatır. Bu insanlar ne kadar zeki olurlarsa olsunlar, akıldan yoksun olurlar ve dinle ilgili en açık konuları dahi kavrayıp anlayamazlar. Akıl, sadece müminlere has bir özelliktir. Toplum içinde pek çok insan zeka ile aklın aynı şey olduğunu zanneder. Oysa zeka her insanın sahip olduğu zihinsel bir yetenektir. Örneğin bir insanın atom mühendisi olması veya matematikte başarılı olması onun zeki olduğunu gösterir. Akıl ise kişinin Allah'tan korkması ve vicdanını kullanması ile artan bir özelliktir, zeka ile bir ilgisi yoktur. Bir insan çok zeki olabilir ama Allah korkusu yoksa akıllı değildir.
Bu yüzden akıl, inananlara verilen çok büyük bir nimettir. Böyle bir anlayıştan yoksun olan insan içinde bulunduğu kötü durumun dahi farkına varamayacak haldedir. Örneğin sahip olduğu gücü ve imkanı kendinden zanneden bir insan bununla böbürlenir, kibirlenir ve insanlara gösteriş yapar. Bu o insanın akılsızlığının bir göstergesidir. Çünkü, akıl sahibi olsa Allah dilemedikçe hiçbir şeye güç yetiremeyen aciz bir insan olduğunu bilir ve ona göre tevazu ile davranır. Allah'ın dilemesi ile birkaç saniye içinde elindeki tüm mülkün yerle bir olabileceğini veya kendisinin ölümle karşılaşarak herşeyini dünyada bırakıp hesap vermek üzere cehennemin kenarında durdurulabileceğini düşünmez. Bunlar aklına bile gelmez. Halbuki tüm bunlar, onun sahip olduklarından daha kesin ve gerçektirler. Ancak Allah'tan korkup sakınan müminler bu anlayışa sahiptirler ve onlar dünya hayatının aldatıcı yönüne kapılmaz, herşeyin iç yüzünü ve gerçek yönünü bilerek yaşarlar. Allah imanlarından dolayı müminlere anlayış verir ve Allah'a olan yakınlıkları arttıkça, anlayış ve kavrayıştaki derinlikleri de artar, Allah'ın yaratışındaki sırlara daha çok vakıf olurlar.