Sabır, insana üstün bir ahlak kazandıran, onu pek çok yönden geliştiren ve kişiye din ahlakını yaşamayan insanlarla kıyaslanmayacak derecede güzel ve huzurlu bir yaşam sunan bir özelliktir. En önemlisi de iman edenler, Allah rızası için gösterdikleri sabrın karşılığını dünya hayatında ve ahirette kat kat artırılmış olarak alırlar.
Müminler sabrın gerçek anlamını bilen ve Allah'ın beğeneceği umulan şekilde sabırlı olmaya çalışan tek topluluktur. Çünkü onlar, Kuran'ı rehber edinmişlerdir. Kuran ise sabrın gerçek manasını, Allah Katında nasıl bir sabrın makbul olduğunu açıklayan bir kaynaktır. İşte bu nedenle de Allah'ın ayette emrettiği gibi, "güzel bir sabırla sabreden"ler sadece Kuran'a tabi olan müminlerdir.
Allah`ın Emrine Uyarak Sabretmek Neden Önemlidir?
İnsanların akılcı davranmalarını engelleyen en önemli sebeplerden biri, sabırsızlıkları neticesinde ortaya çıkan fevri düşünceleri ve tavırlarıdır. Ani bir öfke ya da ani bir hırsa kapılmak aklı kapatır ve insanı bir anda hiç düşünmeden hareket etmeye itebilir. Aynı şekilde korku, alınganlık, dargınlık gibi tavırlar da, insanın mantıklı ve akılcı düşünmesini engelleyebilir. İşte Kuran ahlakının kazandırdığı sabrı yaşamayan kimseler, hayatlarının büyük bölümünde bu tür duygularına yenik düşer ve akılcılıktan tamamen uzaklaşırlar.
Müminler ise Allah'ın emrine uyarak sabretmeleri sonucunda, akıl gibi çok büyük bir nimete kavuşmuş olurlar. Sabırlı bir insan, bu özelliği sayesinde karşılaştığı olayları ani bir heyecan, korku ya da duygusallık içerisinde değil, sakin ve itidalli bir biçimde değerlendirebilme imkanına sahip olur. Olayları derinlemesine ve çok yönlü düşünerek, her konuda olabilecek en akılcı sonuçlara varıp en faydalı kararları alabilir. Daha da önemlisi mümin, sabrı neticesinde Kuran'ın tüm emirlerini en güzel şekilde uygulayabilir. Sabırlı davrandığı için hayatının her aşamasında, olayları Kuran hükümlerine uygun olarak değerlendirdikten sonra harekete geçme fırsatını yakalar. Kuran ahlakına uyanları Allah doğru yola ve en mükemmel tavırlara, en akılcı düşüncelere yöneltir. Dolayısıyla sabreden bir insan, Kuran hükümlerini en güzel şekilde uygulamakla bir yandan da bu hükümlere uymanın getirdiği üstün aklı kazanmış olur.
Sabır İncelikleri Görmeyi Sağlar
Sabrın önemli bir başka özelliği de insanlara ilk anda göremedikleri detayları gösterebilme ve bu yönde akıl yürütebilme fırsatı kazandırmasıdır. Sabırsız insanlar, herşeyin bir an önce halledilmesini hedef edinir ve bunun dışındaki detaylarla pek ilgilenmezler. Dolayısıyla belki de kendileri için son derece önemli olan ayrıntıları kaçırır ve yanlış kararlar alırlar. Yine aynı şekilde karşılarındaki insanların içerisinde bulunduğu durumu da göremez, onların ihtiyaçlarını fark edemez ve bu nedenle de düşüncesiz ve insaniyetsiz tavırlar sergilerler.
Müminler ise sabırlı davranabildikleri için, bir konuyu çözüme ulaştırırken gereksiz bir telaşa kapılmazlar. Şüphesiz bir işin vakit kaybedilmeden ve zamanında yapılması önemlidir. Ancak burada müminlerin sakındıkları, gereksiz bir telaştır. Zira telaş insanın aklını kapatan, doğru düşünebilmesini, incelikleri görebilmesini, isabetli kararlar alabilmesini engelleyen en önemli unsurlardan biridir. Sabırlı insan, telaşlanmadan aklını kullanarak hareket eder. Bu nedenle de akılcı hareket eder ve olayların belki de kimsenin fark etmediği noktalarını kolaylıkla görür ve bu detaylar doğrultusunda en doğru adımları atar.
Sabır İyilik Yapabilmeyi Sağlar
Sabır, insanın, nefsinin pek çok kötü özelliğinin üstesinden gelebilmesini ve böylece güzel davranışlarda bulunabilmesini sağlar. Ancak unutmamak gerekir ki, bu, sadece iman edenlere has bir özelliktir. Allah'tan korkmayan ve gösterdiği ahlakın ahirette karşılık bulacağını unutan kimseler, nefislerinin kötü bir özelliğini yenmek için çaba sarf etmezler. Karşılığında dünyevi bir menfaat sunulmadığı sürece, canlarının istediği gibi davranmamak için bir sebep görmezler. Örnek olarak eşinin hasta olan annesine bakması gereken bir kişiyi ele alalım. Bu, bir insan için elbette sabırla yerine getirilmesi gereken bir hayırdır. Ancak Kuran'da emredilen sabır anlayışını kavrayamayan bir kişi, buna sadece kısa süre tahammül gösterebilir. Bir süre sonra söylenmeye, ardından da "Bir bakımevine verelim, ben bakamayacağım" demeye başlayabilir. Başka bir örnek olarak, bir insanın eşi kaza geçirip felç olur, ciddi bir tedaviye ve bakıma ihtiyaç duyabilir. Böyle bir durumda belki çevreden tepki görmemek için veya başka sebeplerle söz konusu kişi bir süreliğine bu görevi üstlenebilir, ama bu yine sınırlı bir süre için geçerli olur. Bir süre sonra bu kişi zorluğa, fedakarlık göstermeye sabredemediği için bakıma muhtaç olan eşini rahatlıkla terk edebilir.
Müminler ise Allah'tan içli bir korkuyla korkarlar ve Allah için yaptıkları her tavrın ahirette güzellik ve iyilik olarak karşılarına çıkacağını bilirler. Bu nedenle de iyi davranışlarda bulunma konusunda kararlı bir sabır gösterir ve ciddi bir çaba harcarlar. Bu sayede nefislerinin tüm kötü yönlerinden arınıp bunları iyiliklere çevirme imkanını elde etmiş olurlar.
Sabır Adaletli Davranmayı Sağlar
Allah Kuran'da, "Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir." (Nisa Suresi, 58) ayetiyle müminlere adaleti emrettiğini bildirmiştir. Müminler, sonuçta kendilerinin ya da bir yakınlarının çıkarlarına uygun olmasa bile Allah'ın bu emri dolayısıyla dürüstlükten ve adaletten kesinlikle taviz vermezler. Onların, bu üstün ahlakı yaşayabilmelerindeki en büyük yardımcıları, yine Kuran hükümlerine uymakla kazandıkları bir özellik olan sabırdır.
Bir insanın adaleti sağlayabilmesi için kişisel düşüncelerine, duygularına kapılmaması, öfkesine yenilmemesi, kin ve intikam gibi hislerle hareket etmemesi gerekmektedir. Bunların oluşacağı bir ortamla karşılaştığında ise ciddi bir sabır gösterebilmesi şarttır. Allah bu konuyu Kuran'da şöyle bildirmiştir:
"Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır." (Maide Suresi, 8)