Darwinizmi çürütmek neden bu kadar önemli? Yayınlarınızda öne sürüldüğü gibi, gerçekten bunu (Darwinizmi) bütün kötülüklerin kaynağı olarak görüyor musunuz?
Darwinizm, insanların sözde bir hayvan türü olduğunu, insanların ırklarına göre birbirlerine üstünlük sağladıklarını, ilerlemenin ve gelişmenin olabilmesi için üstün olan ırkların zayıf olanları acımasızca ezmelerinin sözde bir doğa kanunu olduğunu iddia eden bir düşüncedir. Örneğin Darwin, Türkleri örnek vererek (milletimi tenzih ederim), Avrupalılar dışındaki toplumlardan "aşağı, barbar, yok edilecek ırk" olarak bahsetmektedir. "…. Avrupa ırkları olarak bilinen medeni ırklar, yaşam mücadelesinde TÜRK BARBARLIĞINA karşı galip gelmişlerdir. Dünyanın çok da uzak olmayan bir geleceğine baktığımda, BU TÜR AŞAĞI IRKLARIN çoğunun medenileşmiş YÜKSEK IRKLAR TARAFINDAN ELİMİNE EDİLECEĞİNİ (YOK EDİLECEĞİNİ) GÖRÜYORUM." (The Life and letters Of Charles Darwin, New York,1.Cilt, Sayfa: 266) Böyle bir ideolojinin insanlığın başına ne büyük felaketler getirebileceğini görmek için çok uzun düşünmeye gerek yoktur. Felaketin boyutu çok açık ve net görülmektedir. Nitekim geçmişte yaşanan iki büyük dünya savaşı, emperyalizmin pek çok topluma çektirdiği acılar, Stalin'in, Mao'nun zulümleri, Hitler'in "ari ırk hezeyanı", Mussoli'nin katliamları temelinde hep aynı zihniyetin ürünüdür.
"Eski-dünya" yaratılışçılığı ile Akıllı Tasarım arasındaki fark olarak neyi görüyorsunuz? Hangisini savunuyorsunuz?
Hıristiyan yaratılışçıların dünyanın ömrüyle ilgili iddiaları pek gerçekçi görünmemekte, bilimsel olarak da desteklenmemektedir. Kitab-ı Mukaddes'te yeryüzünün 6 günde yaratıldığı bildirilmektedir. Kuran'da da Allah evreni 6 devrede (günde) yarattığını bildirmektedir. Ancak Allah zamandan ve mekandan münezzehtir. İnsanlar ise zamana ve mekana bağımlıdır. Dolayısıyla bizim algımıza göre olan 6 devre (gün), Allah'ın Kuran'da bildirdiği 6 devre (gün) süresinden çok farklı olabilir. Nitekim bilimsel araştırmalar ve kanıtlar evrenin yaklaşık 15 milyar yıl önce yaratıldığını, dünyanın yaşının ise ortalama 5 milyar yıl olduğunu ortaya koymaktadır.
Sizin fikirlerinizle Batıda yayılan Akıllı Tasarım teorisi arasında bir ilişki var mı?
Akıllı tasarım düşüncesini ve ifadesini ben o kadar dürüstçe bulmuyorum. Yani, bunların hiçbiri tesadüfen olmadı, bunları var eden bir akıl vardır deyip bu üstün aklın Yüce Allah olduğunu açıkça söylememeyi makul bulmuyorum. Allah'ın varlığı, yaratışı çok açık. Bunu gizlemeye, üstünü kapamaya çalışmanın bir manası ve mantığı yok.
Amerika'nın Discovery Enstitüsü evrimi "krizde bir teori" olarak yanlış nitelendirmekle suçlandı. Onun için çevresinde ihtilaf üretti ve yaratılışçılığın alternatif bir teori olarak savunulmasına izin verdi. Discovery enstitüsünün ve sizin BAV'ın karşı kampanyasından önce, evrim teorisinin ciddi bir krizde olduğuna dair herhangi bir delil verebilir misiniz?
Evrim teorisi sonradan krize giren ya da sadece krizde olan bir teori değildir. İlk ortaya atıldığı andan itibaren geçersiz olan çürük bir teoridir. Yani, evrimi yeni krize girmiş gibi göstermenin bir anlamı yoktur. Ancak evrimin kriz içinde olduğu ve geçersiz olduğu sonradan bizim çalışmalarımızla halka tanıtılmış oldu. Bir kere Darwinizm henüz tek bir proteinin dahi nasıl oluştuğunu açıklamaktan acizdir. Taşın, toprağın, çamurun, bir yığın cansız maddenin nasıl olup da canlı bir hücreye dönüştüğünü bilimsel ve akılcı olarak açıklayamamaktadır. Evrimcilere göre bir avuç şuursuz atom biraraya gelip hücre olmaya, dünyanın en mükemmel görme sistemini, dünyanın en iyi duyma sistemini, dokunmayı, koklamayı, düşünmeyi, sevmeyi, merhamet etmeyi bilen insanları meydana getirmeye karar vermişlerdir. Bir avuç şuursuz atom, elektron mikroskobunda kendisini inceleyen bilim adamlarını, müthiş senfoniler besteleyen, görkemli binalar inşa eden, büyük medeniyetler kuran insanları oluşturmuştur. Bunun ne şekilde gerçekleştiği ise meçhuldur.
Ben kitaplarımda daha önce de söyledim, şimdi de söylüyorum. Evrimciler önlerine bir varil koysunlar, içinde taşı, toprağı, hatta istedikleri tüm kimyasal maddeleri doldursunlar. Varil üzerinde yıldırım etkisi meydana getirecek elektriksel akımlar oluştursunlar, sonra da beklemeye başlasınlar. İstedikleri kadar beklesinler, çünkü biliyorsunuz evrimciler genelde tek sorunun zaman olduğunu, yeterince uzun zaman geçince akıl almaz olayların gerçekleşebileceğini savunurlar. Bu nedenle isterlerse binlerce, on binlerce, milyonlarca yıl birbirlerine miras bırakarak beklemeye devam etsinler. Bu varilin içinden güller, karanfiller, sincaplar, kediler, tavşanlar, elmalar, portakallar, çilekler çıkacak mı? Bu varilin içinden Mozart, Beethoven, George Washington, Einstein çıkacak mı? Elbette çıkmayacak. O zaman vazgeçsinler, boşa çaba harcamasınlar. Darwinizm'in 19. yüzyılın ilkel bilim seviyesiyle ortaya atılmış bir hurafeler yığını olduğunu görmek için http://www.darwinismisso19thcentury.com/ sitesini detaylı olarak inceleyebilirsiniz.
Amerika'dan Discovery Enstitüsü ile herhangi bir bağınız var mı?
Hayır teknik bir bağlantımız yok. Ancak bundan yaklaşık bir on yıl önce Amerika'dan farklı kurumlardan çeşitli bilim adamları, Bilim Araştırma Vakfı'nın İstanbul'da düzenlediği bir konferansa konuşmacı olarak katılmışlardı. Bunun ardından herhangi Amerika'da faaliyet gösteren yaratılışçılarla ortak bir çalışmamız olmadı.
Neden Yaratılış Atlası'nı dağıttınız? Bununla neyi amaçladınız?
Yaratılış Atlası'nda Darwinizm'e öldürücü darbeyi indiren somut deliller birarada sunuluyor. Daha önce dikkat ederseniz, fosiller kamuoyunun gündemine hiç getirilmezdi. Kolay kolay sergilenmezdi. Ya müzelerin depolarında, ya evrimci bilim adamlarının koleksiyonlarında gizli tutulurdu. Sonra biz bu fosilleri günyüzüne çıkardık. Halkın gözünün önüne getirdik. Herkes kendi gözüyle gördü, 100 milyon yıl önce yaşamış yusufçukla bugünkü yusufçuk aynı. 200 milyon yıl önce yaşamış örümcekle günümüzdeki tıpatıp aynı. Bitkiler, balıklar, böcekler, sürüngenler, memeliler hepsi aynı. Bugün hangi özelliklere sahiplerse, bundan on milyonlarca yıl önce de tamamen aynı özelliklere sahipler. O zaman nerede aşama aşama gelişme? Nerede sözde canlıların birbirinden türediğinin delili? Nerede hayali ortak ata? Bunların hiçbiri yok. 100 milyon fosil var, ama bir tane bile sözde evrimin yaşandığını gösteren fosil yok. Bu durumda tabi evrimcilere susmaktan başka bir seçenek kalmıyor, çünkü delili olmayan bir teoriyi daha doğrusu hikayeyi savunmaya çalışıyorlar.
Richard Dawkins, Britanya Eski-Müslümanlar Konseyinde konuşurken, Atlas'ta birçok hata olduğunu iddia etti, buna bir deniz yılanının yılan balığı olarak yanlış tanımlanması da dahil. Onun belirttiği hususlardan herhangi birini kabul ediyormusunuz? Bu hataların düzeltildiği ikinci bir baskısını planlıyor musunuz?
Bu iddiaları sanki büyük bir keşifmiş gibi ortaya koymayı ben biraz yadırgıyorum aslında. Herhalde biraz bilgisizlikten kaynaklanıyor bu durum. Dikkat ederseniz Dawkins iddialarında, bu canlıların milyonlarca yıldır yaşayıp yaşamadıklarıyla ilgili hiçbir yorumda bulunmamaktadır. Sadece Yaratılış Atlası'nda sunulan resimlerin teknik niteliğiyle ilgili yorumda bulunmaktadır. Oysa Dawkins'in asıl üzerinde durması gereken yılan balıklarının on milyonlarca yıldır hiç değişmeden varlıklarını devam ettiriyor olmalarının evrimciler tarafından nasıl açıklanabileceğidir. Değil buna bir açıklama getirmek, bu konuya girmekten dahi özenle kaçınmaktadır kendisi. Aynı şey yine Dawkins'in dile getirdiği ve Atlas'ta kullanılmış olan evcikli böcek resmi için de geçerlidir. Buradaki fosil amber gerçektir, 25 milyon yıllık evcikli böcektir ve Dominik amberlerine aittir. Bu canlının halen yaşıyor olduğunu ifade etmek için onun yaşayan bir örneği de verilebilir, maketi de, çizimi de. Önemli olan bu canlının halen yaşadığının bilinmesidir. Burada evrimi çürüten gerçek, canlının milyonlarca yıl boyunca hiçbir değişime uğramaması ve evrim teorisini kesin olarak reddetmesidir. Dawkins’in binlerce sayfalık Yaratılış Atlası’nın hemen her sayfasında gördüğü yüzlerce yaşayan fosil hakkında da söyleyecek hiçbir şeyi olmamıştır. Bu önemli fosil deliller karşısında uzun zamandır diğer evrimcilerde olduğu gibi Dawkins cephesinde de bir suskunluk hakimdir.
Türkiyede sizin ısrarlı isteğinizle gerçekleşen Richard Dawkins sitesinin sansürüne karşı geniş çaplı taarruz vardı. Bunu neden yaptınız?
Mahkemenin bu sitenin kapatılması için karar almasının sebebi, sitede yayınlanan hakaretamiz yorumlardır. Dünyanın neresinde olursa olsun hiç kimsenin bir başka kişiye hakaret etme hakkı yoktur. Böyle bir davranışı olan hukuk çerçevesinde cezasını çeker. Düşünce özgürlüğü, hakaret etme özgürlüğü değildir. Herkes düşüncesini saygı ve nezaket çerçevesinde ifade etmekle yükümlüdür ve her kişinin bu yöndeki hakkı kanunlar tarafından korunur. Ayrıca eğer ben Dawkins'in bilimsel düşüncelerini ifade etmesine karşı olsam, zaten onu karşılıklı tartışmaya davet etmem. Ne demektir tartışmaya davet etmek? "Gel, bütün düşüncelerini tüm açıklığıyla anlat, ifade et" demektir. Bir insan birisinin fikirlerini yasaklatmaya çalışsa, niye onu düşüncesini anlatmak için davet etsin?
Richard Dawkinsin sizin bir röportaj veya halka açık tartışma teklifinize cevap vermeyerek başarısızlığa uğradığını söylediniz. Bunun neden böyle olduğunu düşünüyorsunuz?
Bunun cevabı çok açık. Bence yenileceğini bildiği için, tüm ısrarlı davetlerimize rağmen, bizimle karşı karşıya gelmekten, kamuoyu önünde tartışmaktan kaçınmakta, bu konuda yemin ettiğini söylemektedir. Oysa savunduğu düşünceden emin olan bir insanın tartışmadan kaçınması, bu konuda tartışmamaya yemin etmesi için hiçbir sebep yoktur. Buyursun gelsin, varsa delilleri ortaya koysun, biz de delillerimizi ortaya koyalım. Halk karar versin kimin bilimsel olduğuna, kimin doğruyu savunduğuna.
Richard Dawkins'in size hakaret ettiği doğruysa, onun sitesine yönelik hareketiniz anlayışla karşılanabilir. Peki Wordpres.com sitesini ve bu sitenin altındaki her bloğu -ki birçoğunun yaratılışçılık tartışması ile hiçbir ilgisi de yoktu- bloke etmenizi nasıl haklı gösterebilirsiniz?
Mahkemenin kapatma kararı aldığı tüm sitelerde şahsıma açık olarak hakaret ediliyordu. Hiç kimse kendisine hakaret edilmesini istemez. Siz ister misiniz? Sizin hakkınızda böyle hakaretler yayınlanıyor olsa bir sitede, bunlar için gerekli hukuki işlemi başlatmaz mısınız? Benim de avukatlarım bu yönde yayın yapan bir site olduğunda, önce site editörleriyle bağlantıya geçiyorlar. Hakaret içeren yorumlara yer verilmemesini rica ediyorlar. Hatta bir defa da değil, birkaç kere ayrı ayrı yazılı olarak taleplerini dile getiriyorlar. Bu yolla bir sonuç alamazlarsa mahkemeye başvuruyorlar. Zaten çok net ve açık hakaretler olmasa, kanuna aykırı bir durum olmasa mahkeme neden bu yönde bir karar alsın? Demek ki kanun ihlal ediliyor, mahkemede gereken tedbiri alıyor.
Sansüre inanıyor musunuz? İnsanların herşeyi okuyabilmesi ve kendi kararını kendisinin vermesi gerekmez mi? Elbetteki yaratılış gerçeği hakkında güveniyorsanız, evrim gibi "kriz içinde bir teoriden" korkacağınız birşey olmamalı.
Her konuşmamda, yazımda bunu açıkça söylüyorum. Ben düşünce özgürlüğünden, herkesin düşüncesini dilediği gibi ifade etmesinden, inanç özgürlüğünden yanayım. Bu tarz hür bir ortamın oluşmasını isterim. Herkesin düşüncesine, inancına katılmam o ayrı, ama bir ateist de bir dinsiz de ne düşünüyorsa açıkça ifade edebilsin isterim. Ben bugüne kadar Darwinistlerin yayınlarının yasaklanmasını hiç istemedim, böyle bir talebim de hiçbir zaman olmadı. Tam tersine, mesela okullarda Darwinizm de okutulsun ama Yaratılış da okutulsun, öğrenciler neyin doğru neyin yanlış olduğuna hür kanaatleriyle karar versinler dedim. Ama Yaratılış Atlası kitabım Avrupa'ya ulaştığı andan itibaren Darwinistler dört bir koldan kitabımın yasaklanması için girişim başlattılar. Okullara sokulmasın dediler, yasaklansın dediler. Talimatnameler yayınladılar, öğrencilere okutulmaması için. Hatta Avrupa Konseyi toplanıp karar aldı kitabın yasaklanması için. Ben bugüne kadar Avrupa'nın hiçbir kitap karşısında böylesine büyük bir panik yaşadığını görmedim. Müthiş bir dehşet ve panik yaşadı evrimciler kitabım karşısında. Demek ki, çok ciddi etkisi oldu kitaptaki bilgilerin.
Bugüne kadar, Türkiyede kaç site bloke olmasına sebep oldunuz?
Bunu avukatlarım daha iyi bilirler, bu tarz hukuki konularla ben ilgilenmiyorum.
Başka yasaklamayı düşündüğünüz var mı?
Eğer şahsıma hakaret edilen bir site olursa ve bu çirkin tutumlarında kendilerine hatırlatmamıza rağmen bir değişiklik olmazsa, tabi ki ben de doğal olarak kanuni haklarımın korunmasını talep ederim. Çünkü bir sitede hakaret içeren yorumların, izahların yer alıp almaması tamamen o sitenin yöneticilerinin denetiminde olan birşey. Neden benim sitelerimin hiçbirinde kimse hakkında böyle hakaret içeren yorumlar yer almıyor? Benim sitelerime de sayısız yorum geliyor, ama kimseyi rahatsız edecek bir yoruma yer verilmiyor. Demek ki yapılabiliyormuş. Biz nasıl özen gösteriyorsak, herkese saygı gösteriyorsak, herkesin de o sayıgıyı göstermesi gerekir.
Sizinle aynı fikirde olmayan kişilerin sitelerini yasaklamaya çalışmanız, sizce insanların size ve fikirlerinize saygı duyulmasını zorlaştırdığını düşünüyor musunuz?
Kendisi hakkında akıl almaz hakaretler yapılmasına, çok çirkin sözler söylenmesine göz yuman, bu durum karşısında hukuka başvurmayan, "siz de başvurmayın herkes hakkınızda her türlü kötü sözü söylesin, bu fikir özgürlüğüdür" diyen varsa, o zaman benim bu kişilerin bakış açılarına katılmam mümkün değil.
Türkiye'de bazı yasal güçlükler yaşadınız ve sizin kişisel güvenilirliğiniz çeşitli kereler sorgulandı. Bazı kaynaklar çeşitli kereler şantaj, gasp, yasal olmayan silah bulundurma ve reşit olmayan kişilerle cinsel ilişki gibi suçlardan suçlu bulunduğunuzu bildiriyor. Bunun üzerinde durmak ister miydiniz?
Bir kere şunu söyleyeyim bunlar tamamen hayal ürünü, hiçbir delili olmayan mahkeme süreci boyunca da (yaklaşık 9 yıl) hiç ispatlanmamış iftiralardır. Aslında yaşadığım bu ve benzeri olaylar, yürüttüğüm fikri mücadelenin ne kadar etkili olduğunun en önemli ispatlarından biridir. Tarih boyunca Allah yolunda mücadele eden herkes benzer zorluklarla, denemelerle karşılaşmıştır. Peygamberler bu konudaki en değerli örneklerdir. Hz. Musa, Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. İsa, Hz. Muhammed sözde deli olmakla, menfaat sağlamaya çalışmakla, yalancı olmakla, büyücü olmakla suçlanmış, akıl almaz iftiralara ve zorluklara maruz kalmışlardır. Peygamberlerin yolunu takip eden müminler de benzer sıkıntılardan geçmişlerdir. Firavun'un zulmü o kadar şiddetlidir ki, Kuran'da sayısı çok az olan gençler dışında kimsenin Hz. Musa'ya birlikte olmaya cesaret edemedikleri bildirilmektedir. İlk Hıristiyanlar çok uzun yıllar kendilerini gizlemek zorunda kalmışlar, dönemin önde gelenleri tarafından toplum düzenini bozmakla itham edilmişlerdir. Dolayısıyla bir dava insanının, fikri bir mücadele içinde bulunan bir insanın bu tarz iftiralara maruz kalması son derece doğaldır. Bunlar bir tür psikolojik harp tekniğidir. Ortaya koyduğum eserlere, delillere, düşünceye bilimsel olarak veya benzeri çalışmalarla karşılık veremeyenler bu tarz psiklojik savaş yöntemlerine başvurarak akıllarınca, bu çalışmaların etkisini azaltacaklarını sanmaktadır. Ama hep tam tersi olmaktadır, çünkü halk herşeyi çok iyi görüp anlamakta, neyin ne olduğunu iyi kavramaktadır. Bu iftira kampanyalarının nedenini de çok iyi bilmektedir.
Biliyorsunuz bana düzenlenen bir kokain komplosu var, hiçbir sebep gösterilmeden göz altında alındım ve daha sonra yapılan testlerde kanımda kokain olduğu söylendi. Ben adli tıp raporuyla kokainin emniyette yiyeceğime karıştırılarak verildiğini ispat ettim. Kokain insanın kanında en fazla 24 saat kalan bir madde diğer antibiyotikler gibi, diğer ilaçlar gibi vücutta kalmıyor, hemen atılıyor vücuttan. Benim kanımda 5 mikrogram/mililitre, çok yüksek oran kokain çıktığını söylediler. Ama ben 72 saatten beri poliste gözaltındayım ve kelepçeli vaziyetteyim. O zaman nasıl oluyor bu? Emniyette yiyeceğime, içeceğime karıştırılarak kokain verildiği çok açık. Adli tıp da bu yönde rapor verdi. Mahkemeye çıktığımda hakim bu durumu çok şüpheli buldu, komplo düzenlendiğini hemen anladı. Adli tıp raporuyla, mahkeme kararıyla bu suçlamadan beraat ettim. Bir gazeteye verdiğim demeçte kullandığım tek bir söz nedeniyle tutuklandım ve 9 ay hücre hapsinde 10 ay da cinayet işlemiş, şuuru tamamen kapalı 300 kadar akıl hastasının içinde kaldım. Benim bulunduğum süre içerisinde 7 kişiyi öldürdü akıl hastaları. Yani hayatımı ciddi şekilde tehlikeye atan bir yerde yaşadım ve ruhen de bedenen de insanların dayanamayacağı bir ortamda 10 ay kaldım. Sonra askeri hastane bu raporu bozdu. Sağlıklı ve sıhhatli bir insan olduğumu söyledi. Ama yıllarca akıl hastası olduğumu söyleyerek Darwinizm’e karşı mücadelemde kendilerince bana koz olarak kullandılar. Ayrıca 9 kere silahlı suikaste maruz kaldım. Ama Allah her seferinde kurulan oyunları bozdu, yerle bir etti. Şunu da söylemek isterim, ben bu tarz yöntemleri, planları çok çirkin buluyorum, çok yanlış buluyorum. Bilime bilimle, fikire fikirle karşılık vermek gerekir. Karanlık planlar yapmak, bu tarz tuzaklar kurmak acziyet göstergesidir.
Sizin Ankara'da bazı etkinliklerinizi sorgulayan Hürriyet gazetesinden Emin Çölaşan'a ve Fatih Altaylı'ya şantaj yaptınız mı ya da teşebbüste bulundunuz mu?
Bu iddiaların hepsi ağır ceza mahkemesinde değerlendirildi ve ben tüm bu suçlamalardan beraat ettim. Ben bir yazarım, benim bu tarz faaliyetlerle bir bağlantım olmayacağı çok açık. Çocuk bile inanmaz böyle bir şeye. Zaten tek bir delili dahi olmayan tamamen hayal ürünü iddialardı bunlar, mahkeme de durumu değerlendirdi ve gereken kararı verdi.
2008'de "kişisel menfaat sağlamak için suç örgütü kurmaktan" dolayı bir Türk mahkemesince üç yıl hapis cezası aldığınıza dair haberlere nasıl cevap vermek isterdiniz?
Ben tabi mahkemenin kararına saygı duyuyorum, herkesin de bu saygıyı göstermesini isterim. Ancak bu davaya bakan savcı bu davada benim için ve tüm arkadaşlarım için tek tek beraat talebinde bulundu, "ortada hiçbir suç unsuru" yok dedi. Savcı beraat talebinde bulunurken, şu konuları özellikle belirtti. Birinci olarak şunu söyledi savcı: "Siz, aynı mahkeme, bu kişiler için daha önce bu iddialar için beraat kararı vermiştiniz, şimdi aynı iddialar için hiçbir delil olmadan hüküm verilmesi imkansızdır". İkincisi, "Ortada sadece avukat olmadan alınan ve kanunen geçersiz olan emniyet ifadeleri vardır. Mahkemeniz daha önce bu ifadelerin geçerli sayılamayacağını ifade etmiştir. Şimdi bu geçersiz ifadelere dayanarak hükümde bulunması mahkemenin kendisiyle çelişmesidir" dedi. Üçüncüsü, "Dava boyunca sanıklar aleyhine dosyaya tek bir delil dahi girmemiştir, sanıkların suçu işlediklerine dair delil bulunmamaktadır." dedi. Ama tüm bunlara rağmen mahkeme bana ve üç kız arkadaşıma daha ceza vermeyi uygun gördü. Bunda bir hayır vardır inşaAllah. Ben bunu saygıyla karşılıyorum, ama ben bir çete lideri değilim, yazarım. Sayın savcının söylediği gibi de dosyada, mahkeme dosyasında bu suçlamaya ait tek bir delil yok. Fakat mahkeme böyle karar verdiyse, bu karara saygı duymak lazım. Davayla ilgili daha detaylı bilgi edinmek isteyenler http://www.bav-savunma.org/tr/index.html sitesini inceleyebilirler.
Neden insan bedeni, kuyruk sokumu ve apandiks gibi "işe yaramaz" ("körelmiş" denilen) unsurlara sahip? Neden bunlar var?
Bu körelmiş organ iddiası, geçtiğimiz yüzyılın bilim dışı bir iddiası, artık saygın bilim adamlarının hiçbiri böyle bir iddiayı gündeme getirmiyor. Çoktan terk edilmiş bir iddia bu. Eskiden bazı cahil evrimciler tarafından sürekli öne sürülen sözde körelmiş organlar listesi, Alman anatomist R. Wiedersheim tarafından 1895 yılında ortaya atılan "körelmiş insan organları" listesidir. Ama bu listede "körelmiş organ" olarak gösterilen yapıların gerçekte çok önemli işlevlere sahip olduğu bir bir anlaşılmıştır. Bunlardan biri, sizin de soru da bahsettiğiniz apendikstir. Apendiks (halk arasında "apandisit" olarak bilinen kör bağırsak) uzun yıllar evrimci kaynaklar tarafından işlevsiz ve körelmiş bir organ olarak tanımlanmasına rağmen, 1980'lerden sonraki tıp araştırmaları, bu organın vücudun savunma sisteminde rol oynadığını göstermiştir. Omuriliğin sonunu oluşturan kuyruk sokumunun ise, leğen kemiği çevresindeki kemiklere de destek sağladığı ve küçük bazı kasların tutunma noktası olduğu anlaşıldı. Gördüğünüz gibi evrimcilerin öne sürdüğü iddialar genelde hep geçtiğimiz yüzyılda, bilimin henüz yeterince gelişmediği bir dönemde ortaya atılan köhne iddialardır. Bilim bu kadar gelişmişken, adeta bir saplantı gibi 1800'lerin ilkel iddialarını savunmak bu yüzyıla artık yakışmıyor.
Neden bazı canlıların doğal süreçleri bu kadar verimsiz tasarlanmış? Örneğin, neden bazı hayvanlar (bazı balık türlerinde olduğu gibi) sadece bir çocuk üretmek için binlerce yumurta bırakıyor?
Bazen balıkların bıraktığı binlerce yumurtadan, dediğiniz gibi sadece bir kısmı yeni balıkların üremesine vesile oluyor; ama diğeri kalanları da başka canlılar için besin oluyor, onların yararlanacağı bir nimet olarak kullanılıyor. Ayrıca, o balığın bıraktığı her bir yumurtada, evrimin hiçbir zaman açıklayamayacağı bir düzen ve yapı vardır. Evrim, tek bir balığın tek bir hücresinin hatta tek bir pulunun dahi nasıl oluştuğunu açıklamaktan acizdir. O balığın bıraktığı her bir yumurtanın nasıl meydana geldiğini açıklamaktan acizdir. O yumurtadan tüm fiziksel yapısı ve sistemleri mükemmel olarak oluşmuş yeni bir balığın nasıl ortaya çıktığını açıklamaktan acizdir. Bu sistemin on milyonlarca yıldır hiç değişmeden aynen devam ediyor olmasını açıklamaktan acizdir. Evrimcilerin asıl düşünmesi gereken bu büyük acizlik ve açmazdır. Canlılığın ortaya çıkışını, canlı yapılarının oluşumunu açıklaması mümkün olmayan bir teorinin ısrarla savunulmasının bir mantığı yoktur. Benim tavsiyem, canlılardaki mükemmel sistemleri ve Yaratılış harikasını anlatan ve eserlerimden faydalanılarak hazırlanan http://www.imanhakikatleri.com/ sitesindeki bilgileri okusunlar ve ön yargılarını bir kenara bırakarak yeniden düşünsünler.
Dinozorlar hakkında ne söylerdiniz? Allah neden onların fosillerini yarattı?
Geçmişte yaşamış ve soyu tükenmiş tek canlı türü dinozorlar değildir. Sadece dinozorların değil, bu canlıların da fosilleri elde edilmektedir. Ama bu fosillerin hiçbiri evrime delil değildir, tam tersine yaratılışı ispatlamaktadır. Çünkü dinozorlar da, diğer tüm canlılar gibi sahip oldukları tüm özelliklerle kusursuz ve tam canlılardır. Başka bir canlı türünden oluşmamış, başka bir canlı türüne de dönüşmemişlerdir.
"Fosil ödülü" nedir?
Ben uzun zamandır Darwinistlere aynı çağırıyı yapıyorum, varsa elinizde evrimi gösteren bir ara fosil, getirin ortaya koyun diyorum. Aylardır bekliyoruz, tek bir kişi bile çıkmadı henüz. Çıkması da mümkün değil, yok çünkü böyle bir fosil.
Richard Dawkins, sizin evrimi yanlış anladığınızı öne sürerek, sizin "arageçiş fosili" kavrayışınızı eleştirdi. Sizin durumunuzu "bana timso-ördek gösterin diyen bazı Amerikalı yaratılışçılarla eşleştirdi. Sizin "arageçiş fosili" tanımınız nedir?
Eğer canlılar Darwinistlerin iddia ettiği gibi aşama aşama oluştularsa, o canlının geçirdiği aşamaları gösteren pek çok fosil olması gerekir. Örneğin bir aslan, günümüzdeki aslan halini alana kadar pek çok aşamadan geçmelidir. Mesela aslan kafatasının bugünkü halinden farklı olan hallerinin olması gerekir. Çenesi alnında, kulakları çenesinde, üç tane gözü olan gibi, son ve mükemmel hali oluşmadan önceki garip ve sözde evrim geçiren aşamalarının olması gerekir. Ve en önemlisi de bu aşamaların büyük çoğunluğunu bizim fosil kayıtlarında görmemiz gerekir. Yani eğer evrim yaşandıysa fosil kayıtları tam ve mükemmel canlılarla değil, ne olduğu belirsiz garip, yarım, ucube varlıklarla dolu olmalıdır. Yarım kanatlı, yarım gözlü, yarım yüzgeçli varlıkların izleri görülmelidir. Böylece bizler de hayali evrimle bir kanatın nasıl aşama aşama oluştuğunu, bir gözün nasıl kademeli olarak meydana geldiğini görebilmeliyiz. Ama yok, böyle bir fosil bir tane bile yok. 100 milyon fosil var, bunların bir kısmı da soyu tükenmiş canlılara ait ama hepsi mükemmel ve tam canlılar, balığa bakıyorsunuz tam balık, örümcek tam örümcek, kuş tam kuş, aslan tam aslan. O zaman evrim diye birşeyden söz etmek bilimsel olarak mümkün değil.
Bir fosil gösterebilen bir kişiye olağanüstü miktarda bir para ödülü teklif ettiniz. Sadece Atlas'ın 10.000 kopyasının dağıtımının maliyetinin 500.000£ olduğu tahmin edildi. Bu tür faaliyetleri nasıl finanse edebiliyorsunuz?
"Ara fosil getirin" demek, "Güneş'i bana getirin" demek gibi birşey. Nasıl ki Güneş'i asla bize getirmeleri mümkün değilse, ara fosil getirmeleri de hiçbir zaman mümkün değil. Yaratılış Atlası'nın basımı, satışı ve dağıtımı ise tamamen yayınevini ilgilendiren bir konu. Benim kitaplarım çok satıyor biliyorsunuz, örneğin geçen yıl 8 milyon kitabım satıldı, bu yıl ise yaklaşık 16 milyon ama ben kitaplarımın hiçbirinden herhangi bir ücret almıyorum. Yayınevi kitaplardan elde ettiği geliri, kitapların basılması ve dağıtımı için dilediği gibi kullanıyor.
Eğer yanlışsanız, fosil ödülü parasını nasıl ödemeye güç yetirebilirsiniz? Bu arada, parayı üçüncü bir kişiye, emanetçiye veya hesaba vermeye hazırlıklı olacak mısınız?
Olmayan ve asla olmayacak birşeyden bahsediyorsunuz. Önceki soruda da söylediğim gibi, Güneş'i getirmek ne kadar imkansızsa bir ara fosil ortaya koymak da bu kadar imkansız.
Yaratılış hakkındaki inançlarınız imanınızı ne kadar tamamlayıcı? Eğer Müslüman olmasaydınız, yine bir yaratılışçı olur muydunuz?
Allah'ın varlığına iman eden bir insan, evreni ve içindeki tüm varlıkları yaratanın Allah olduğuna iman eder. Allah canlılığı evrimle de yaratmış olabilirdi, bunu Kuran'da bildirir ve yeryüzünde bunun izlerini bize gösterirdi. Biz de o zaman, "Allah evrimle canlılığı yaratmıştır" derdik. Ama böyle birşey yok, evrimin yaşanmış olabileceğine dair tek bir bilimsel bulgu, en küçük bir iz dahi yok. Tüm bilimsel deliller evrimin olmadığını gösterirken, bilime rağmen, açık ve net delillere rağmen aksini iddia etmenin bir manası yoktur.
"Materyalizm" teriminden ne anlıyorsunuz ve bunun hakkında söyleyecekleriniz neler?
Bildiğiniz gibi materyalizm, maddenin ezeli ve ebedi olduğu yanılgısına dayanır. Ancak 20. yüzyılda elde edilen bilimsel bilgiler, özellikle astronomi ve fizik dallarında ortaya konulan bulgular, materyalizmi tam anlamıyla çürütmüştür. Big Bang, sabit evren teorisinin geçersizliğini göstermiş; kuantum fiziği maddenin yapısı hakkındaki yanılgıları ortadan kaldırmış; Darwinizmin geçersizliğinin ortaya konmasıyla da materyalizm tam anlamıyla çökmüştür. Ancak materyalizmin asıl olarak açıklayamadığı konu, görüntünün nasıl oluştuğu, beynin içinde kapkaranlık bir yerde rengarenk, ışıl ışıl bir dünyayı kimin gördüğü, derin sessizlik içinde tüm sesleri en mükemmel şekilde kimin duyduğudur. Bildiğiniz gibi göz görmez, göz sadece elektrik sinyallerini görme merkezine iletir. Kulak duymaz, sadece elektrik sinyallerini duyma merkezine iletir. Gören ve duyan bu merkezdeki birkaç gramlık et parçası da değildir, duyan, gören, dokunduğunda hisseden ruhtur ve ruhun varlığını materyalizmin açıklaması mümkün değildir.
Geçtiğimiz Amerikan seçimlerinde, Sarah Palin uluslararası basında bazıları tarafından bir yaratılışçı olarak tanımlandı. Amerika'da politik durumda sizin konumunuz nedir?
Sayın Sarah Palin'in okullarda yaratılışın da okutulması gerektiği yönündeki açıklamaları daha önce basından izlemiştim. Bence bu yaklaşımı çok güzel. Öğrencilerin yaratılışı da okumaları ve doğru ve yanlış hakkında kendilerinin karar vermeleri gerektiğini söylüyor ki, makul olan, doğru ve demokrat olan da budur.
Barack Obama yönetiminden özel bir beklentiniz var mı?
Sayın Obama seçimi kazanmadan önce Amerika dış siyasetinde önemli değişiklikler yapacağını vaat etmişti. Bu vaatlerini yerine getirmesini ve dünya barışına katkıda bulunmasını temenni ederim. 21. yüzyıl, Allah'ın izniyle barış yüzyılı, sevgi yüzyılı olacak. Umarım, Sayın Obama da bu aydınlık geleceğin tesisi için katkıda bulunanlardan olur.
İslam'ın demokrasi, özgürlük ve laiklikle çelişmediğini söylemiştiiniz. Bununla neyi kastettiğinizi açıklar mısınız?
Laiklik, insanların fikrini özgürce savunabildiği gerçek "demokrat laiklik" şeklinde uygulandığında çok güzel bir sistemdir. İslamiyet hoşgörüyü, sevgiyi, kardeşliği savunan bir dindir. Laiklik ve demokrasi ise, İslamiyet’in özünde, kendi bünyesinde vardır. Allah Kuran'da, "Dinde baskı yoktur" diye bildiriyor. İslam barış ve hoşgörü dinidir. Kuran ahlakının tam yaşandığı bir toplumda, tüm insanlar inançlarında, ibadetlerinde ve düşüncelerinde hürdür. Düşüncelerini diledikleri gibi ifade etme hakkına sahiptir. Laiklik inananın da inanmayanın da birinci sınıf bir hayat yaşamasını sağlar. İnananların inançlarına ve ibadetlerine de, inanmayanların düşüncelerine de saygı gösterilir. İdeali budur. Bu sağlandığında hiçbir sorun kalmaz. İslam dini aşırılıklara ve şiddete karşıdır. Salih Müslümanlar için estetik, güzellik, sevgi, huzur çok hayati ihtiyaçlardır. Bunun fanatik ve din ahlakına uygun olmayan bir yorumla karartılmaya çalışılmasını kimse istemez, buna izin de verilmez.
Darwinizm ve terör bağlantılı mı?
Evrim teorisi, ortaya atıldıktan kısa bir süre sonra biyoloji ve paleontoloji gibi bilim dallarının dışına çıkarılarak, insan ilişkilerinden tarihin yorumlanmasına, politikadan toplum hayatına kadar birçok alanda, belli çevreler tarafından, etkili hale getirilmiştir. Özellikle de Darwinizm'in "doğanın bir mücadele ve çatışma yeri olduğu" yalanı toplumlara uygulandığında; Hitler'in üstün ırkı oluşturma saplantısı, Marx'ın "İnsanlık tarihi sınıf çatışmalarının tarihidir." yanılgısı, Mao'nun milyonlarca insanı, sözde bir tür hayvan gibi görüp akıl almaz vahşetler uygulaması, Mussolini'nin "Savaşın tüm insan enerjisini en yüksek noktaya taşıdığı" iddiası, Kapitalizmin "güçlülerin zayıfların üzerine basarak daha da güçlenmelerini" öngörmesi, Stalin'in zalim çalışma kampları, üçüncü dünya ülkelerinin emperyalist ülkeler tarafından acımasızca sömürülmeleri, insanlık dışı muamelelere maruz kalmaları sözde bilimsel bir kılıf kazanmıştır. Masum insanları acımasızca katleden, sorunların şiddete başvurarak çözülebileceğini sanan, çatışmanın kaçınılmaz olduğuna inanan teröristler de Darwinist telkinlerle beslenmektedir. Darwinizm, terörün gıdasıdır. Bu zehirli gıda artırıldığında, yani Darwinist iddialar desteklenip gündemde tutulduğunda, terör güçlenip kuvvet kazanır. Bu gıda kesildiğinde, yani Darwinizm'in yalanları ifşa edilip bilimsel olarak geçersizliği gözler önüne serildiğinde, terör de son bulur.
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne sunacağı ne olabilir?
Avrupa Birliği çok iyi bir birlik, çok da gerekli. Türkiye’nin girmesi gerekiyor, ama bu şekilde değil. Türk İslam aleminin lideri olarak. Avrupa’ya köprü olan süper devlet olarak girmesi gerekir. O zaman Avrupa Birliği birse bin olur. Son derece rahat ederler. Avrupa için, Türk İslam Birliği'nin kurulması ve Türkiye'nin bu birliğin lideri olarak AB'ye girmesi bir kurtuluş. Avrupa’nın jandarması gibi olmuş olacak aynı zamanda Türk İslam Birliği. Çünkü Avrupa’yı koruyan, dünyayı koruyan, dünyaya huzur ve güvenlik veren çok güçlü bir yapılanma oluşacak. Avrupa esenlik ve huzur içinde yaşayacak. Güçlü bir Türk İslam Birliği'nin olması, Batı dünyasının, kitle imha silahlarının yok edilmesi, teröre destek verilmemesi gibi meşru taleplerinin en hızlı şekilde yerine getirilmesini sağlayacak bir unsur olmasının yanı sıra, enerji kaynaklarının ve yer altı zenginliklerinin adil kullanımı açısından da önemli bir güvence olacaktır. İslam Birliği'nin uygulayacağı yöntemlerle her konuda kısa sürede netice alınacak, büyük can ve mal kaybına neden olan savaşlar hiç yaşanmadan, güvenlik endişesi oluşmadan, ekonomik krizler oluşmadan istenilen neticeye ulaşılabilecektir.
Varsayalım ki bütün dünyada evrimin bir sahtekarlık olduğunu açığa çıkardınız. Ondan sonra ne olacak? Başarmak istediğiniz daha başka bir şey var mı?
Darwinizm insanları tarafsız düşünmekten, hür düşünmekten alıkoyan batıl bir din. Bu batıl dinin etkisinden kurtulan insanlar, doğru olan hak olan inanışa Allah’ın varlığını kabule yönelecektir. Dikkat ederseniz özellikle son birkaç yıl içinde, Avrupa da dahil olmak üzere, tüm dünyada genel bir din ahlakına yöneliş, imanda bir artış var. Bu yönelişin temel sebebi, insanların Darwinizmin geçersiz olduğunu görmeleridir. Allah'ın izniyle, bu yöneliş önümüzdeki dönemde daha da artacak, dünya çok aydınlık ve güzel olacak. Huzur olacak, bereket olacak, estetik ve sanat çok güçlenecek, refah artacak.
Mevcut küresel ekonomik krizi nasıl çözerdiniz?
Faiz üzerine kurulu bir mali sistem olmadığında, insanlar paralarını cimrilik edip saklamadıklarında, cömert olup üretime yöneldiklerinde, ellerindeki parayı hareketlendirdiklerinde, sadaka verdiklerinde ve en önemlisi kendilerine mal ve zenginliği verecek olanın Allah olduğuna kalpten inanarak O’na tevekkül ettiklerinde böyle bir mali krizin gerçekleşmesi imkansızdır. Böyle bir sistem içinde insanların yoksullaşması mümkün olmaz. Zenginler fakirlere yardım ettiklerinde, onların da alım gücü olacaktır. Bu üretimi gerektirecektir. Üretim arttığında ve insanların da alım gücü olduğunda fabrikalar işleyecek, satış yüksek oranda artacaktır. Piyasa bir anda hareketlenecek, bankalarda ve yastık altlarında saklı tutulan ve hiçkimseye fayda getirmeyen paralar piyasaya dahil edilmiş olacaktır. Yoksul halk zenginleşecek, zengin halk daha da zenginleşecektir. Saklanan paraların ortaya çıkmasının bereketi elbette ki çok büyük olacaktır. Bu, tüm dünyada, tüm ülkelerin sorunlarını kesin olarak ortadan kaldıracak yegane çözümdür.
Siz kendi "ideal toplum"unuzu nasıl nitelendirirdiniz?
İnsanların birbirini çok sevdiği, şefkat duyduğu, merhamet ettiği, yüzünün güldüğü, mutlu olduğu bir toplum. Bunun için de samimi olarak Allah'ı sevmek, derin iman, derin Allah korkusu, sadece Allah'a yönelmek gerekir. Bu insanların sadece dünyada kurtuluşu ve güzelliği değil, ahirette de kurtuluşu ve güzelliği olur inşaAllah. http://www.endoftimes.net/ sitesine girdiğinizde, gelecekte dünyayı bekleyen güzellikler hakkında daha detaylı bilgi edinebilirsiniz.
Bir sonraki projeniz nedir?
Yaratılış Atlası'nın yedi cilt olarak hazırlıyorum. 4. cildi bitmek üzere, diğer ciltler üzerine çalışıyorum. Atlasın ilk 7 cildi bittikten sonra bir 7 cilt daha hazırlamayı planlıyorum. Onun da çalışmalarına başladım. Bu 7 cilt daha çok resim ağırlıklı olacak inşaAllah. Sırf kafatası fosillerinden oluşan ayrı bir kitap hazırladım. Türkçe olarak yayınlandı. İngilizcesi de internet üzerinden yayınlanıyor. (http://harunyahya.com/en.m_book_index.php) Bu kitabın da yeni ciltlerini hazırlıyorum şu anda.
Müslümanlarla Müslüman olmayanlar arasında barış ve anlayışı geliştirmek için dünyada neler yapabileceğinizi düşünüyorsunuz? "Türk İslam Birliği" ile ilgili fikirlerinizden bahsedebilir misiniz, bunun nasıl işleyeceğini düşünüyorsunuz?
Benim düşündüğüm Türk İslam Birliği, bir sevgi ve gönül birliği. İtidalli, akılcı, güvenilir bir birlik. Çözüm getirici, kucaklayan, koruyan, kollayan bir birlik. Hıristiyanların, Müslümanların, Yahudilerin, Budistlerin, Hinduların, inançsızların ve ateislerin, yani her inançtan ve düşünceden insanın rahat içinde yaşayayabileceği bir birlik. Saygıyı, merhameti, laikliği ve düşünce hürriyetini temel alan bir birlik. Böyle bir birliğin oluşturulması hem çok kolay hem de zaruri. Hem Müslümanların rahatı ve güvenliği için hem de diğer toplumların huzuru için şart bu birliğin oluşturulması. Türk İslam Birliği oluştuğunda terör diye bir sorun kalmaz, ekonomik sıkıntılar, hammadde kaynaklarına ulaşma sorunları vs. hepsi ortadan kalkar. Ticaret canlanır, askeri giderler neredeyse sıfıra iner. Müthiş bir kültürel ve ekonomik kalkınma olur. Sanat ve bilim gelişir. Avrupa da rahat eder böyle bir birlik kurulduğunda, Amerika da, Rusya da, Çin de.
Farklı dinlerin mensupları arasında dostluk ve barış olmaması için hiçbir sebep yok aslında. Bunun için din ahlakının gereği olarak sevginin tam yaşanması lazım. Birbirimize merhametle ve anlayışla yaklaşmamız gerekir. Hepimiz aynı Allah'a inanıyoruz. Hepimiz Hz. İsa'yı, Hz. Musa'yı, Hz. Süleyman'ı, Hz. İbrahim'i ve Allah'ın tüm elçilerini seviyoruz, onları saygıyla yüceltiyoruz. Sevdiklerimiz bir, inandıklarımız bir, biz niye ayrı olalım? Niye kardeş olmayalım? Düşmanlık, kavga, anlaşmazlık hiç kimseye yakışmaz. Bu devir sevgi devri. Dostluk, kardeşlik devri. Ben Hıristiyan kardeşlerimi çok seviyorum, Hz. İsa'ya duydukları candan coşku müthiş hoşuma gidiyor. Musevi kardeşlerimi de aynı şekilde. Dinlerine sadakatlerine, imanlarına çok saygı duyuyorum. Eğer birbirimize sevgiyle yaklaşırsak, halledemeyeceğimiz hiçbir sorun olmaz.