RAMAZAN 2008, 18. GÜN
ucgen

RAMAZAN 2008, 18. GÜN

46067




Mü’minler gerçekten felah bulmuştur; Onlar namazlarında hûşû içinde olanlardır;
(Mü’minun Suresi, 1-2)





  “Gıybetin ne olduğunu bilir misiniz? Kardeşinin hoşlanmadığı, kerih gördüğü şey'i söylemendir. Dediler ki: «Söylediğimiz hâl onda varsa? Buyurdu ki: O söyledikleriniz doğru ise, onun hâli ise işte o zaman gıybet etmiş olursunuz. Ve eğer o söyledikleriniz onda yoksa o zaman da iftira etmiş olursunuz”.
(Mehmed Zahid Kotku, Hadislerle Nasihatlar, Cilt 1, s.71)




Allah’ın Kuran’da Övdüğü Örnek Müslüman Karakterine Nasıl Sahip Olunur?

Birçok insan insan, bulundukları ortama göre değişen kişilik yapılarına sahiptir. Bu kişiler eğlenceli bir ortamda neşeli, ciddi bir ortamda ağırbaşlı ve olgun, çıkar elde etmek istedikleri ortamda menfaatleri doğrultusunda tavır gösterirler. Evlerinde ise tüm bu çizdikleri karakterlerden uzak davranarak, gerçek kişiliklerini sergilerler. Bu tip insanlara toplumda her ortamın insanı adı verilir ve aslında son derece yanlış olan bu kişilik yapısı sanki güzel bir özellikmiş gibi algılanır.  Oysa bu, çok tehlikeli bir yapıyı beraberinde getirir. Çünkü bu insanlar değişen koşullar karşısında hiç beklenmedik tavırlar sergileyebilirler. Örneğin yumuşak başlı görünen bir kişi bazı olayların istediği gibi gitmemesi durumunda son derece sinirli ve öfkeli bir tavır sergileyebilir, olgun görünen biri çok basit bir olay karşısında çocuksu bir karaktere bürünebilir.

Aslında, bu insanların bulundukları ortama göre değişik karakterler sergilemelerinin nedeni pek çok puta sahip olmalarından kaynaklanır. Bu insanlar herkes için kendi kafalarında bir sınıflama yapmışlardır ve buna göre davranışlarını düzenlerler. Yüce Allah bu kişilerin durumunu Kuran’da şöyle bildirir: 

Allah (ortak koşanlar için) bir örnek verdi: Kendisi hakkında uyumsuz ve geçimsiz bulunan, sahipleri de çok ortaklı olan (köle) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adam. Bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd, Allah'ındır. Hayır, onların çoğu bilmiyorlar. (Zümer Suresi, 29)

Yüce Allah Kuran’da, Razı Olacağı Müslüman Karakterine Dikkat Çekmiştir

Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, gönülden (Allah'a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah'a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah'tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah'tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çokça zikreden erkekler ve (Allah'ı çokça) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır. (Ahzab Suresi, 35)

Yukarıdaki ayette buyrulduğu gibi, Yüce Allah’ın beğendiği tek bir Müslüman karakteri vardır. Müslüman karakterinde birbirinden farklı kadın ve erkek özellikleri, toplumun insanlara yüklediği farklı roller, makam, mevki, meslek ya da mala dayalı sınıfsal farklılıklar ya da bu sınıfların ve mesleklerin kalıplaşmış özellikleri yoktur. Müminin tek özelliği takva sahibi olması, çeşitli olaylar ve kişiler karşısında mümin vasıflarından taviz vermemesidir. Şimdi Yüce Allah’ın Kuran’da çeşitli örneklerle dikkat çektiği bu Müslüman karakterinin nasıl kazanılacağını birkaç örnekle inceleyelim.
  • Samimiyet:
Müminlerin kişilik yapılarının temelini samimiyet oluşturur. Çünkü samimiyet her ortam ve durum karşısında müminin Yüce Allah’ın beğendiği tavrı sürdürmesi, hiç kimsenin görmediği ve bilmediği anlarda bile nefsinin isteklerine karşı gelerek daima Rabbimiz’in sınırlarını koruması anlamına gelir. Müminin bu samimi tavrına en güzel örneklerden biri, Hz. Yusuf’un, kendisinden murad almak isteyen ve onu hapse attırmakla tehdit eden kadınla ilgili olarak verdiği şu yanıttır.

(Yusuf) Dedi ki: "Rabbim, zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir. Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara (korkarım) eğilim gösterir, (böylece) cahillerden olurum." (Yusuf Suresi, 33)

  • Her yerde ve ortamda Yüce Allah’ı hatırlatan konuşmalar yapılması:
Müminler Yüce  Allah’ın  "Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır..." (Nahl Suresi, 125) emrini yerine getirmek, Hak dini anlatmak, Kuran ile öğüt vermek, iyiliği emredip kötülükten men etmek ve Allah'ın ayetlerini hatırlatmakla yükümlüdürler. Müminler bu yükümlülüklerini yerine getirirken  bulundukları ortam zorlu, karşılarındaki kişi güç ve makam bakımından üstün konumda olsa dahi tebliğ etmeleri gereken konulardan asla taviz vermezler. Bu amaçla hikmetsiz ve boş konuşmaların yönünü değiştirerek, karşılarındaki insanları Kuran ile uyarırlar. Her olayda tüm gücün Yüce Allah’a ait olduğunu anlatır, bulundukları ortamda insanları Yüce Allah ve yarattıkları konusunda düşünmeye davet ederler, konuşmalarında mutlaka Rabbimiz’i hatırlatan hikmetli örnekler kullanır, alaycı ve çarpık mantıkla sorulan sorulara da Kuran’dan örnekler kullanarak akılcı cevaplar verirler.
  • Zorlu ortamlarda da Yüce Allah’a olan teslimiyetin kaybedilmemesi
Allah’ın, “Şüphesiz: “Bizim Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar (yok mu)...” (Fussilet Suresi, 30) ayetinde bildirdiği gibi, müminlerin zorluk anlarında Allah’a olan güven ve teslimiyetleri tamdır. Bu teslimiyet nedeniyle müminler, iman etmeyen kişilerde rastlanan tavır veya üslup değiştirme, geriye çekilme, savunduğu fikirlerden vazgeçme gibi bozuk kişilik yapıları sergilemezler. Müminlerin zorluklar karşısında gösterdikleri tevekküle en güzel örneklerden biri, Peygamber Efendimiz (sav)’in arkadaşıyla mağaraya sığındıklarında "...Hüzne kapılma, elbette Allah bizimle beraberdir..." (Tevbe Suresi, 40) demesidir. 
  • Tevazulu olmak
Müminlerin en güzel kişilik yapılarından biri de sahip oldukları imkânlardan dolayı kibir ve büyüklüğe kapılmamalarıdır. Allah, Müslümanların bu özelliğini bir ayette şöyle bildirir:

Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah'ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız. Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Hadid Suresi, 23)

Müminlere bu konuda örnek gösterilen kişi Hz. Süleyman’dır. Hz. Süleyman, kendisine sunulan mallar nedeniyle kibirlenen Karun’un tam aksine davranmıştır. Kuran'da, "...Gerçekten ben, mal (veya at) sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih ettim..." (Sad Suresi, 32) ayetiyle bildirildiği üzere Hz. Süleyman zenginliği, sahip olduğu ihtişamlı malları düşünüp Allah'ın şanını övgüyle yüceltmek, alçakgönüllü bir boyun eğicilikle bu malları kendisine  Allah’ın verdiğini hatırlamak, O'nu zikretmek ve O'nun yolunda harcamak için istediğini belirtmiştir.
  • İbadetlerin titizlikle korunması

Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbidir; şu halde O'na ibadet et ve O'na ibadette kararlı ol. Hiç O'nun adaşı olan birini biliyor musun? (Meryem Suresi, 65)


Bu ayette emredildiği gibi, müminlerin en belirgin karakter özelliklerinden biri de ibadetlerinde kararlı olmalarıdır. Namaz, oruç, hac, zekat gibi farz olan hükümler dışında Allah için yaptıkları her eylem, konuşma, hal ve tavrın da birer ibadet olduğunu bilirler. Bu nedenle namaza verdikleri önem kadar; öfkeyi yenmenin, güzel söz söylemenin, insanlara Hak dini tebliğ etmenin, zanda bulunmamanın ya da tartışmacı olmamanın da birer ibadet olduğunu düşünerek, bunu tavır ve davranışlarına daima yansıtırlar. 



Müslüman Karakterinin Tek Olmasının Nedeni, Allah’ın Rızasını Kazanma İsteğidir

"Müminlerden öyle erkek -adamlar vardır ki- Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar hiç bir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler." (Ahzab Suresi, 23)

Müminler, Allah’a duydukları samimi sevgi ve saygı dolu korku nedeniyle O’nun “Selam” (güven ve esenlik) sıfatının en çok tecelli ettiği kimselerdir.  Rabbimiz’in her an kendilerini izlediğini ve ahirette her yaptıklarından hesaba çekileceklerini bilen müminler, bu nedenle bir tek Allah’ın rızasını kazanmak için O’nun beğendiği, Kuran’da çeşitli örneklerle ve ayetlerle tarif ettiği Müslüman karakterine sahip olabilmek için büyük titizlik gösterirler. Bir ayette ‘kurtuluşa ve mutluluğa’ erenlerin özellikleri genel olarak şöyle bildirilir:

"İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cehd edenlerin (çaba harcayanların) Allah Katında büyük dereceleri vardır. İşte 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenler bunlardır." (Tevbe Suresi, 20)






Semud Kavmi Hakkındaki Arkeolojik Bulgular

Günümüzde Semud kavmi, Kuran'da bahsi geçen kavimler içinde hakkında en fazla bilgiye sahip olunanlardan bir tanesidir. Tarih kaynakları Semud isimli bir kavmin gerçekten yaşadığına işaret etmektedir. Kuran'da bahsi geçen Hicr halkı ve Semud kavminin aslında aynı kavim oldukları tahmin edilmektedir; zira Semud kavminin bir başka ismi de Ashab-ı Hicr'dir. Bu durumda "Semud" kelimesi bir halkın ismi, Hicr şehri ise bu halkın kurduğu şehirlerden biri olabilir. Nitekim Yunan coğrafyacı Pliny'nin tarifleri de bu yöndedir. Pliny, Semud kavminin oturmakta olduğu yerlerin Domatha ve Hegra olduğunu yazmıştır ki, buralar günümüzdeki Hicr kentidir.

Semud kavminden bahseden bilinen en eski kaynak, Babil Kralı II. Sargon'un bu kavme karşı kazandığı zaferleri anlatan Babil devlet kayıtlarıdır. (MÖ 8. yüzyıl) Sargon, Kuzey Arabistan'da yaptığı bir savaş sonunda onları yenmiştir. Yunanlılar da bu kavimden bahsetmekte ve Aristo, Batlamyus ve Pliny'nin yazılarında isimleri "Thamudaei", yani "Semudlar" olarak anılmaktadır. Peygamberimiz (sav)'den önce, yaklaşık MS 400-600 yılları arasında ise izleri tamamen silinmiştir.

Andolsun Hicr halkı da gönderilen(elçi)leri yalanlamışlardı. Onlara ayetlerimizi vermiştik de ondan yüz çevirmişlerdi. Dağlardan güvenli evler yontuyorlardı. Derken sabah vaktine girdiklerinde, onları o dayanılmaz çığlık yakalayıverdi. buna rağmen kazandıkları şeyler, (uğrayacakları sondan kurtulmak için) onlara yetmedi. (Hicr Suresi, 80-84)

Günümüzde Ürdün'deki Rum Vadisi ya da diğer bir adıyla Petra'da bu kavmin taş işçiliğinin en güzel örneklerini görmek mümkündür. Nitekim Kuran'da da Semud kavminin taş işçiliğindeki ustalıklarından şöyle bahsedilir.

(Salih kavmine dedi ki: Allah'ın) "Ad (kavminden) sonra sizi halifeler kıldığını ve sizi yeryüzünde yerleştirdiğini hatırlayın. Ki onun düzlüklerinde köşkler kuruyor, dağlardan evler yontuyordunuz. Şu halde Allah'ın nimetlerini hatırlayın, yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın." (Araf Suresi, 74)

Semud Kavmi, Allah'ın elçilerine uymamanın karşılığında helak olmuşlardır. Yapmakta oldukları yapılar, sanat eserleri kendilerini azaptan koruyamamıştır. Semud Kavmi, daha önceki ve sonraki birçok inkarcı kavim gibi şiddetli bir azapla helak edilmiştir.






İNSANLARDAKİ ORGANLARIN GELİŞİM SIRASI

O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri inşa edendir; ne az şükrediyorsunuz. (Mü'minun Suresi, 78)

Allah, sizi annelerinizin karnından hiçbir şey bilmezken çıkardı ve umulur ki şükredersiniz diye işitme, görme (duyularını) ve gönüller verdi. (Nahl Suresi, 78)

De ki: "Düşündünüz mü hiç; eğer Allah sizin işitmenizi ve görmenizi alıverir ve kalplerinizi mühürlerse, onları size Allah'tan başka getirebilecek ilah kimdir?"... (En'am Suresi, 46)

Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık. (İnsan Suresi, 2)

Yukarıdaki ayetlerde Allah'ın insana bahşettiği birtakım duyulardan bahsedilmektedir. Dikkat edilirse, Kuran'da bu duyulardan hep belli bir sıra ile bahsedilmektedir: Duyma, görme, hissetme ve anlama.

Embriyolog Dr. Keith Moore, Journal of Islamic Medical Association'da yayınlanan bir makalesinde, embriyonun gelişim sürecinde iç kulakların ilk halinin belirmesinden sonra gözün oluşmaya başladığını ifade etmektedir. Hissetme ve anlama merkezi olan beynin ise, kulak ve gözün ardından gelişimine başladığını söylemektedir. (1)

Anne karnındaki çocuk fetus halindeyken, hamileliğin yirmi ikinci günü gibi erken bir dönemde kulaklar gelişir ve hamileliğin dördüncü ayında kulak tam olarak fonksiyonel hale gelir. Fetus bundan sonra annenin karnındaki sesleri duyabilir. Dolayısıyla yeni doğan bir bebek için işitme duyusu, diğer yaşamsal fonksiyonlardan önce oluşur. Kuran ayetlerindeki öncelik sırası bu bakımdan dikkat çekicidir.


(1) Dr. Mazhar U. Kazi, 130 Evident Miracles in the Qur'an, Crescent Publishing House, New York, ABD, 1998, ss. 78-79.




HAVADA ASILI DURAN KUŞLAR

Yüce Allah uçma eylemini gerçekleştiren pek çok canlı yaratmıştır. Bu canlı gruplarından biri de kuşlardır. Kuşlar iskelet sistemlerinden akciğerlerine, tüylerinin diziliminden kanat şekillerine kadar tüm detaylarıyla, uçmalarını sağlayacak özel yapı ve düzenle yaratılmıştır. Yüce Allah’ın detay sanatına ve üstün aklına örnek oluşturan yaratılış delilleri ile donatılmış olan kuşların uçuşlarını kolaylaştıran özelliklerinden bazıları şunlardır: 


 
Kanatların üstündeki ve altındaki farklı hava basınç alanları:
Kuşlar her kanat çırptıklarında kanatları altındaki havayı hızla aşağı doğru iterler. Bu hareket onların etki tepki prensibi sayesinde havada yükselmelerini sağlar. Kuş kanatlarının üst kısmı bombeli, alt kısımları düzdür. Bu şekil, kanadın üst tarafında, altına göre daha alçak bir basınç oluşturur. Hava basıncındaki bu fark, kanatları yukarı iterek kuşun yükselmesini sağlayan kaldırma kuvvetini oluşturur. Bu, tıpkı yatay vaziyetteki bir kağıdı üflediğimizde kağıdın havalanmasına benzer bir sistem oluşturur.

Kanadın özel aerodinamik yapısı:
Herhangi bir cisim hava içerisinde hareket ettirildiğinde hareketine etki eden değişik kuvvetler ortaya çıkar. Bu kuvvetlere “aerodinamik kuvvet”, hareketini hava içerisinde devam ettirebilen cismin şekline de “aerodinamik şekil” adı verilir. İşte kuşlar Yüce Allah tarafından var edilmiş bu aerodinamik kanatları sayesinde havada hareket ederken aynı zamanda taşıma kuvveti oluştururlar. Bu taşıma kuvveti onların havada tutunabilmelerini sağlar. Tüyler, üst yüzeydeki havanın alt yüzeydeki havadan daha hızlı akmasını sağlayarak kuşun havalanması için yaratılmışlardır. Böylece kanat üzerindeki hava basıncı da azaltılır.

Kanatlar üzerindeki bu kaldırma etkisine "Bernoulli etkisi" denilir. Uçaklarda da, kanatların üst tarafı alt tarafından uzun ve eğimlidir. Bu şekilde hava, kanadın üst tarafından daha hızlı akar ve buradaki basınç azalır. Kanadın alt tarafındaki basınç üst tarafındakinden fazla olduğu için, uçağı yukarı doğru kaldıracak bir kuvvet oluşur ve uçak yer çekiminin etkisinden kurtularak havalanır. Kuşlarda ise bu etkinin sağlanması için uçuş tüyleri asimetriktir. Ayrıca uçuş esnasında hava ile doğrudan temasta olan ön uçta, daha küçük bir tüy kanadı vardır. Kuşun kanadındaki kompleks aerodinamik prensipler, uçak kazalarının en temel nedeni olan hava boşluğunun olumsuz etkilerini azaltıcı bir mekanizma içerirler. Kuşun kanat ucunda bulunan yarıklar da, hava akımının bir kısmını geçirirler. Bu, modern uçaklarda mühendislerin, kanat üzerlerinde küçük ek kanat uçları tasarlayarak taklit ettikleri bir yeniliktir.


 
Kanatlardaki farklı tüy tasarımları:
Kuşlar uçmak için gereken yükselmeyi, ileri doğru hareket ederek sağlarlar. Bunun için kanatlarındaki birincil ve ikincil tüyler olarak adlandırılan tüyleri kullanırlar. Kanat aşağı doğru çırpılırken, birincil tüyler uçakların pervaneleri gibi iş görür. Tüyler öyle kusursuz bir açıyla dururlar ki, alçak basınçla karşılaşan tarafları kuşun ön tarafında kalır. Bu durum kuşu yukarı doğru çeker. İkincil tüyler de özellikle kuyruğun yukarı çekilmesine ve kanadın çırpılmasına katkıda bulunur. 

Kanatlardaki müthiş kas gücü:
Kuşların yükselirken, kanatlarını ileri ve yukarı doğru güçlü bir biçimde hareket ettirmeleri gerekir. Ancak bu işlem sırasında vücudun sürüklenmesini önlemek için kanatların vücuda yaklaştırılması gereklidir. İşte kuşların böyle önemli bir hareketi gerçekleştirebilmeleri için ciddi bir kas gücüne ihtiyaçları vardır. Nitekim en küçük kuş türlerinden biri olan sinekkuşlarının bile vücut ağırlıklarının %30’u uçuş kaslarından oluşmaktadır.

Ağırlığın azlığı:
Kuşların kolaylıkla uçabilmeleri için kemiklerinin içi boşluklu olarak yaratılmıştır.  Ancak, penguenler gibi dalgıç kuşların boşluklu kemikleri yoktur, çünkü avlarına ulaşabilmeleri ve suya dalabilmeleri için ağırlığa ihtiyaçları vardır. Uçan kuşların kemiklerinin içinin boşluklu olması, suya dalanların kemiklerinin ağır olması başka bir deyişle vücut yapılarının tam da ihtiyaçlarına göre olması onları Yüce Allah’ın yarattığının delillerinden sadece bir tanesidir.

Uçmaya yardımcı solunum sistemleri:
Kuşların solunum sistemleri bizimkine göre daha verimlidir. Çünkü uçmak için yürüme ve koşmaya göre daha fazla havaya gereksinim duyarlar. İşte bu sebeple birçok kuşun akciğeri ona özel bir yapıyla yaratılmıştır. Allah kuşların akciğerlerini de onlar için en elverişli olacak şekilde ihtiyaçlarına yönelik kusursuz bir yaratılışla yaratmıştır.

Kuşlarda hava akciğer kanalı boyunca "tek yönlü" hareket eder. Akciğerlerin giriş ve çıkış kanalları birbirlerinden farklıdır ve hava daimi olarak akciğer içinde tek yönlü olarak akar. Böylece kuş, havadaki oksijeni kesintisiz olarak alabilir. Kuş nefes aldığında, hava nefes borusundan hem akciğere hem de arka hava kesesine akar ve akciğerlerdeki mevcut hava da öndeki hava kesesine dolar. Kuş aldığı nefesi verdiğinde, arka hava kesesinde olan temiz hava akciğere geçer ve ön hava kesesinden nefes borusu yoluyla dışarı çıkar. Nefes alış-veriş sırasında gerçekleşen her iki devrin, kuşun aldığı tek bir nefes için bile mutlaka tam olarak gerçekleşmesi gerekir. Kuşların akciğerlerinde memelilerin ciğerlerinde bulunan "alveoli" yerine, akciğer boyunca uzanan milyonlarca küçük tüp bulunur.

Bu kompleks hava kesesi sisteminin amacı, kuş akciğerlerindeki hava akışının aynı yönde -arkadan öne- kesintisiz olarak gerçekleşmesini sağlamaktır. Bu, akciğerdeki hava akış yönünün, nefes alıp verme esnasında tersine döndüğü bizdeki akciğer sisteminden farklıdır. Kuşlarda hava akışının tek bir yönde olması, havadaki oksijenin daha etkili kullanılmasını sağlar.

Kuşların kendilerine özel bu verimli solunum sistemi, hava direncini en aza indirir; havalanmak ve havada kalmak için gerekli enerji miktarını azaltır. Uçmak için gerekli yapılardan biri de furkulum kemiğine yapışık, iyi gelişmiş göğüs kaslarıdır. Bu kaslar, kasa oksijen taşıyan kimyasallar nedeniyle kırmızı renklidir. (Uçuş kası olmayan kaslar renkçe daha açıktır- “beyaz et”)  Uçuş kasları kanat çırpma hareketine güç sağlar. Kanattaki uzun tüyler, uçak kanadı gibi işlev görerek uçuş için gerekli olan kaldırma kuvvetini oluştururlar.

Kanat şeklindeki çeşitlilik:
Kanatlar, kuşların uçuş özelliklerinde belirleyici rol oynar. Kanadın uzunluğunun genişliğine oranı “en-boy oranı” olarak adlandırılır.

Düşük en-boy oranlı kuşlardan olan güvercin, ağaçkakan ve dünyadaki kuşların yarısını içine alan “Passeriformes” grubunun diğer kuşları düşmanlarından hızla kaçabilecek fakat  hızlı olmayan uzun süreli uçuşa ihtiyaç duyarlar. Bu kuşların kanatlarındaki en-boy oranının düşük olması kuşlara bu imkanı verir.

Atik ve hızlı olmak zorunda olan şahin gibi kuşların manevra için uca doğru sivrilen kanatları vardır. Kanatların uçlarındaki tüylerin arasındaki boşluklar çalıbülbülü gibi küçük kuşlara da çeviklik kazandırır.

Kuşların Uçuşundaki Kusursuz Özellikler, Onları Yüce Allah’ın Yarattığının Delillerindendir 

Kuşların kemiklerinin kara canlılarına göre çok daha hafif olması, akciğerlerinin farklı yapı ve işlevleri, kas ve iskelet yapılarının kara canlılarından farklı olması, çok daha özelleşmiş bir kalp-dolaşım sisteminin varlığı, kuşların uçmak üzere yaratılmış özel canlılar olduklarını gösterir. Yüce Allah bir Kuran ayetinde kuşları eksiksiz bir sistemle yaratanın ve onları uçuranın Kendisi olduğunu şöyle bildirir:

Göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş (musahhar kılınmış) kuşları görmüyorlar mı? Onları (böyle boşlukta) Allah'tan başkası tutmuyor. Şüphesiz, iman eden bir topluluk için bunda ayetler vardır. (Nahl Suresi, 79)






Ahlaki Çöküş

İçinde bulunduğumuz zamanda dünya toplumlarının sosyal yapılarını tehdit eden çok büyük bir tehlike söz konusudur. Bu tehlike insan bedenini ölüme götüren virüslere benzer şekilde sinsi bir faaliyet göstererek toplumları yıkıma sürüklemektedir. Bu, bir insan topluluğunu ayakta tutan ahlaki değerlerin yozlaşmasıdır.

Ahir zamanda ahlaki çöküşün yaygınlaşacağı Peygamberimiz (sav)'in hadislerinden anlaşılmaktadır. Fuhşun açıkça yapılmasının bir kıyamet alameti olduğunu Peygamberimiz (sav) bir hadiste şöyle belirtmiştir:

Fuhuş açık olmadan… kıyamet kopmaz. (Ramuz-El Ehadis, 91/7)

Günümüzde de eşcinselliğin, fuhuş ticaretinin, evlilik dışı cinselliğin, cinsel suçların, tecavüz vakalarının ve cinsel hastalıkların artışı ahlaki çöküşün bazı önemli göstergeleridir.

Bahsi geçen konular sürekli olarak dünya kamuoyunun gündemindedir. Bazı insanlar çevrelerinde olup bitenlerin, tehlikenin boyutlarının farkında değildirler veya bu olayları sosyal hayatın bir parçası olarak değerlendirme gafletine düşmektedirler. Ancak istatistikler tehlikenin boyutlarının görülmemiş bir şekilde her geçen gün büyüdüğünü göstermektedir.

Cinsel hastalık oranları insanlığın önündeki sorunların büyüklüğünü gözler önüne seren önemli bir kriterdir. Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) kayıtlarına göre, cinsel yoldan bulaşan hastalıklar en çok rastlanan hastalık gruplarından birini oluşturmaktadır; 1997 yılı raporları her yıl tahmini olarak 333 milyon yeni vakanın meydana geldiğini göstermekteydi. (1) Bunlara ek olarak, AIDS büyük bir sorun olma konumunu korumaktadır. WHO 2000 yılı istatistikleri o döneme kadar 18.8 milyon insanın bu hastalıktan hayatını kaybettiği gerçeğini ortaya koymaktaydı. (2) Dünya Sağlık Örgütü'nün AIDS ile ilgili 2000 yılı raporundaki şu ifadeler konuyu özetlemektedir: "AIDS sosyal, ekonomik ve demografik yapılar üzerindeki yıkıcı etkisiyle benzersizdir. (3)

Düşündürücü gelişmeler arasında eşcinselliğin yayılışı da oldukça dikkat çekicidir. Eşcinsellerin bazı ülkelerde resmi olarak evlenebilmeleri, evliliğin getirmiş olduğu sosyal haklardan istifade edebilmeleri, dernek ve partiler kurmaları, dünya çapında yapılanmaları, kutsal inançlara karşı gelmeleri, dini değerlere savaş açmaları, Peygamberimiz (sav)'in döneminden bu yana geçen on dört yüzyıllık süre zarfında sadece çağımıza mahsus olaylardır.

Günümüzde eşcinselliğin bu yayılışı, geçmişte eşcinselliği ile tanınmış Lut halkının başına gelenleri akla getirmektedir. Kuran'da anlatıldığı gibi, Allah Hz. Lut'un doğru yola davetine azgınlıkla karşılık veren Lut şehri ve halkını büyük bir felaketle helak etmiştir. Bu sapık toplumdan geri kalanlar halen bir ibret belgesi olarak Lut Gölü'nün suları altında durmaktadır.

Ahir zaman toplumlarındaki ahlaki dejenerasyonu tasvir eden hadislerin bugünün dünyasında tam anlamıyla ortaya çıktığı açık bir gerçektir. Bu da bizlere bir kez daha, Allah'ın izniyle, Hz. İsa'nın yeniden dünyaya gelişinin oldukça yakın olduğunu hatırlatmaktadır.

----
1. WHO, "Young People and Sexually Transmitted Diseases", Fact sheet no: 186, Aralık 1997; http://www.who.int/inf-fs/en/fact186.html

2. WHO, "Report on the Global HIV/AIDS Epidemic", Haziran 2000,http://www.unaids.org/epidemic_update/report/Epi_report.htm#aids

3. WHO, "Report on the Global HIV/AIDS Epidemic", Haziran 2000,http://www.unaids.org/epidemic_update/report/Epi_report.htm#aids






 


Türkiye'de Masonluğun Gizli Tarihi

Masonluk asırlardır tartışılan bir konudur. Masonluğun tarih sahnesine çıkışından bu yana masonlara çeşitli suçlamalar yöneltilmiştir. Masonlar ise tarih boyunca kendilerine yöneltilen suçlamalar karşısında ketumiyetlerini daha da artırmış ve kendilerini sıradan bir sosyal klüp gibi göstermeye çalışmışlardır.

Masonları birleştiren en önemli etken, inandıkları felsefedir. Ancak bu felsefe yanlıştır. Tamamen yanlış varsayımlara ve yanlış teorilere dayanmaktadır. Allah'ın varlığını inkar eden materyalist felsefe, bunlardan biridir. Masonluğun eleştirilmesi gereken asıl yönü budur.

Bu filmde masonluğun Türkiye'deki tarihini ve son 150 yıllık geçmişimizdeki rolünü izleyeceksiniz.





 



LAMPREY BALIĞI

YAŞ:               
325-310 milyon yıllık

DÖNEM:           
Karbonifer

BULUNDUĞU YER:
   
Mazon Creek, İllinois, ABD







Resimde görülen yaklaşık 325-310 milyon yıllık bu lamprey balığı günümüzdeki lamprey balıklarından en ufak bir farklılık göstermemektedir. Yüz milyonlarca yıldır aynı olan lamprey balıkları evrimi çürütmektedir.

YAŞAYAN ÖRNEĞİ









www.cocukbahcesinesesi.com

Çocuklar sizinle ilgili herşeye bu siteden ulaşabilirsiniz. Kitaplar bölümünde Darwin’in insanları kandırmak için söylediği yalanları, küçük dostlarımız karıncaların dünyasını, bir müminin bütün bir gün boyunca neler yaptığını, nasıl yaşadığını, vücudumuzdaki mucizeleri, kusursuz petekler yapanlar arıları ve daha birçok ilgi çekici konuyu bulacaksınız.

Aynı şekilde Filmler bölümümüzde sizin için hazırlanmış videoları seyredebileceksiniz. Dergiler, Konferans setleri, Oyunlar, Radyo Programları/Piyesler, Dinimizi Öğrenelim bölümlerinin yanısıra ayrıca hoşunuza gidecek diğer bazı sitelere de www.cocukbahcesinesesi.com sitesinden ulasabilirsiniz.


PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo