1. "HAYATIN İLKEL DÜNYADA TESADÜFEN OLUŞABİLDİĞİ İSPATLANMIŞTIR" YALANI:
Bu iddiayı öne süren evrimci kaynaklarda tek kanıt olarak 1953 yılındaki Miller Deneyi gösterilir. Oysa bu deneyde canlı bir hücre oluşturulmamış, sadece bir kaç basit aminoasit sentezlenmiştir. Aminoasitlerin tesadüfen doğru sıralamayla dizilerek proteinleri oluşturmaları, bunların da bir hücre meydana getirmeleri matematiksel olarak imkansızdır. Kaldı ki, Miller’ın sentezlediği aminoasitler dahi anlam taşımamaktadır. Çünkü Miller deneyinde ilkel dünya atmosferinde bulunmayan gazlar ve cold trap (soğuk tuzak) adı verilen ve normal dünya atmosferinde bulunmayan özel bir düzenek kullanmıştır. (bkz. Miller Deneyi)
2. "İNSAN EMBRİYOSUNDA SOLUNGAÇLAR VARDIR" YALANI:
Bu iddia, evrimci biyolog Ernst Haeckel tarafından 20. yüzyılın başında yapılan bir bilim sahtekarlığına dayanmaktadır. Haeckel, evrime delil oluşturmak için, insan, tavuk, balık gibi canlıların embriyolarını yanyana çizmiş, ancak bu çizimler üzerinde çarpıtmalar yapmıştır. yapılan uygulamanın gerçekleri yansıtmadığının anlaşılması üzerine Haeckel de çizimlerde çarpıtmalar yaptığını itiraf etmiş ancak çarpıtma yapmanın diğer evrimci meslektaşlarının da uyguladığı bir metod olduğunu da kabul etmiştir.. Bugün tüm bilim dünyası bunun bir sahtekarlık olduğunu kabul etmektedir. Haeckel’in "solungaç" diye gösterdiği yapı, gerçekte insanın orta kulak kanalının, paratiroidlerinin ve timüs bezlerinin başlangıcıdır. (bkz. Rekapitülasyon Yanılgısı)
3. "DOĞA TARİHİ, HAYAT AĞACINI DOĞRULAMAKTADIR" YALANI:
Darwinizm, yeryüzündeki yaşamın bir ağaç gibi tek bir kökten doğup giderek geliştiğini ve dallara ayrıldığını öne sürer. Evrimciler, doğa tarihini bu iddiaya uyarlamak için 150 yıldır çabalamaktadırlar. Oysa doğa tarihi, tam aksi bir tablo ortaya koymuştur. Fosil kayıtları Darwin"in sandığı gibi giderek gelişip büyüyen bir "hayat ağacı" bulunmadığını, temel canlı gruplarının yeryüzünde aynı anda ve aniden ortaya çıktığını göstermektedir. Darwinizm"in iddia ettiği şekilde ilkelden gelişmişe doğru bir gelişim söz konusu değildir. Bilinen günümüz filumlarının (temel canlı gruplarının) tamamı, hatta soyu tükenmiş daha fazlası, canlı tarihinin daha en başında, yani 530-520 milyon yıl önceki Kambriyen devirde ortaya çıkmıştır. Bu gerçek, tüm Darwinist iddiaları geçersiz kılmak için yeterlidir. (bkz. Fosiller "Hayat Ağacı"nı Reddediyor)
4. ""ARCHAEOPTERYX, SÜRÜNGENLER VE KUŞLAR ARASINDAKİ KAYIP HALKADIR" YALANI:
Archaeopteryx adlı 150 milyon yıllık kuş fosili, evrimciler tarafından 19. yüzyıldan beri "evrimin en büyük fosil kanıtı" olarak gösterilmiştir. Bu kuşun bazı sürüngen özellikleri gösterdiği ve bu yüzden sürüngenler ile kuşlar arasındaki "kayıp halka" olduğu iddia edilmiştir. Oysa çeşitli bilgisayar tomografileri, canlının çene yapısının, dişlerinin, bilek kemiklerinin ve diğer uzuvlarının diğer dişli kuşlarla aynı özellikler gösterdiğini ortaya çıkarmıştır. Canlının iskeletinin sürüngenler gibi eğik durduğu iddiasının doğru olmadığı ortaya çıkmış, iskelet yapısının diğer kuşlarda olduğu gibi geriye doğru durmasına elverişli olmadığı ortaya çıkmıştır. Kulak bölgesi, parmak morfolojisi de evrimcilerin iddialarını reddetmektedir. En büyük problem ise zaman problemidir. Archaeopteryx"in atası olduğu iddia edilen yerde koşan iki ayaklı dinozorlar, fosil kayıtlarında Archaeopteryx"den daha sonra ortaya çıkarlar. (bkz. Archæopteryx Yanılgısı)
5. "ATIN EVRİMİ FOSİL KAYITLARIYLA İSPATLANMIŞTIR" YALANI:
Onlarca yıldır, "atın evrimi", evrimin teorisinin en iyi belgelenmiş kanıtlarından biri olarak gösterilmiştir. Farklı devirlerde yaşamış dört ayaklı memeliler küçükten büyüğe doğru dizilmiş ve bu sözde "at serileri" doğa tarihi müzelerinde sergilenmiştir ve hala sergilenmektedir. Oysa son yıllardaki araştırmalar, at serilerindeki canlıların birbirlerinin atası olmadığını, sıralamaların özel olarak çarpıtılmış olduğunu, atın atası olarak gösterilen canlıların gerçekte attan daha sonra ortaya çıktıklarını, hatta bir tanesinin halen yaşamakta olduğunu ortaya koymaktadır. Bu büyük çarpıtmanın halen evrimci kaynaklar tarafından evrim delili olarak gösterilmeye çalışılması, teorinin çaresizce sahtekarlığa dayandırılmaya devam ettiğini göstermektedir. (bkz. Atın Evrimi Efsanesi)
6. "CANLILARDA KÖRELMİŞ ORGANLAR VE HATALI TASARIMLAR VARDIR" YALANI:
Uzun zamandır evrimci kaynaklarda canlılardaki bazı organların işlevsiz olduğu, bazı organların da hatalı tasarım örneği sergilediği ileri sürülmekte ve bunların o canlıların atalarından miras kalmış evrimsel kör noktalar olduğu iddia edilmektedir. Örneğin insan vücudundaki appendiks veya kuyruk sokumu, evrimciler tarafından yıllarca "körelmiş organ", pandanın başparmağı "hatalı tasarım" sayılmıştır. Oysaki son yılların bilimsel araştırmaları, tüm bu organların önemli işlevleri olduğunu ortaya koymuş durumdadırlar. DNA"nın işlevsiz zannedilen kısımları Darwinistler tarafından "hurda DNA" olarak isimlendirilmiş fakat bir süre sonra bu parçaların son derece fonksiyonel ve hayati işlevleri olduğu anlaşılmıştır. Evrimcilerin 20. yüzyıl başında çıkardıkları ve hayali evrim sürecinde zamanla işlevini yitirdiğini iddia ettikleri "körelmiş organlar" ve "hatalı tasarımlar" listesi bugün tamamen çürümüş durumdadır. (bkz. Körelmiş Organlar Yanılgısı)
7. "İNSAN EVRİMLEŞMİŞTİR, BUNUN DELİLLERİ VARDIR" YALANI:
Darwinistler, insanın hayali evrimini kanıtlayabilmek için buldukları fosilleri çeşitli rekonstrüksiyonlar yoluyla (sahte ve hayali çizimlerle) hayali maymun-insan haline getirmeye çalışırlar. Söz konusu iddiaları için öne sürdükleri en önemli iki hayali delil ise Piltdown ve Nebraska adamı fosilleridir. Ancak her iki fosilin de büyük birer sahtekarlık örneği olduğu anlaşılmıştır. Maymundan insana geçişin en önemli delili olarak kamuoyuna tanıtılan ve British Museum"da 40 yıl boyunca sergilenen Piltdown adamı kafatası, 500 bin yıllık bir insan kafasına yeni ölmüş bir orangutan çene kemiğinin eklendiği evrim tarihinin en büyük sahtekarlık örneklerinden biridir. İkinci en büyük delil olarak gösterilmeye çalışılan Nebraska adamının ailesiyle birlikte sosyal ortamında çizilen rekonstrüksiyonları ise tek bir dişten yola çıkılarak geliştirilmiştir. Fakat kısa bir süre sonra söz konusu dişin bir yaban domuzuna ait olduğu anlaşılmıştır. Sonuç olarak, insanın hayali evrimine sunulan en önemli sözde "kanıtların" büyük birer sahtekarlık örneği olduğu ortaya çıkmıştır. Söz konusu sahte deliller Darwinizm"in büyük bir aldatmaca üzerine kurulu olduğunu açıkça göstermektedir. (bkz. İnsanın Evrimi Yanılgısı)
8. "SANAYİ DEVRİMİ KELEBEKLERİ, DOĞAL SELEKSİYONLA EVRİME DELİLDİR" YALANI:
Evrim teorisinin tüm dünya çapında en çok tekrar edilen sözde "delil"lerinin başında, 19. yüzyıl İngilteresi’nde gerçekleşen sanayi devrimi sırasındaki kelebek popülasyonu gelir. İddiaya göre sanayi devrimindeki hava kirliliği ağaç kabuklarının rengini koyulaştırmış, bu nedenle koyu renkli kelebekler daha kolay kamufle olarak avcı kuşlardan korunmuş ve sonuçta koyu renkli kelebeklerin nüfusu artmıştır. Darwinistler, bu iddiayı kullanarak açık renkli kelebeklerin zamanla evrim geçirerek koyu renkli kelebeklere dönüştüğü gibi bir çıkarımda bulunurlar. Fakat yakın zamanda bunun son derece büyük bir evrim sahtekarlığı olduğu ortaya çıkmıştır. 1985 yılında söz konusu kelebeklerin ağaç kabuklarına Bernard Kettlewell isimli bir böcek bilimcinin yapıştırdığı ve bunu sahte bir evrim delili olarak sunduğu anlaşılmıştır. Söz konusu nüfus artış ve azalış oranları, bir türü bir başka türe dönüştürmemekte, bir kelebek türüne diğerinin özelliğini eklememektedir. Sonuçta, yıllardır hakkında sayısız spekülasyon yapılan sanayi devrimi kelebekler hikayesi de bir Darwinist sahtekarlık örneğidir. (bkz. Sanayi Devrimi Kelebekleri Yanılgısı)
9. "MUTASYON DENEYLERİ EVRİME DELİLDİR" YALANI:
Mutasyonlar, neo-Darwinizm’in öne sürdüğü iki "evrim mekanizması"ndan biridir. DNA üzerindeki bu rastlantısal değişikliklerin canlıları evrimleştiği öne sürülür. Bu iddiaya destek oluşturabilmek için binlerce mutasyon deneyi yapılmıştır. Başta meyve sinekleri olmak üzere seçilen bazı canlı popülasyonları yoğun mutasyona uğratılmıştır. Evrimci yayınlar bu mutasyon deneylerini "evrimin laboratuvardaki kanıtı" gibi gösterirler. Oysa gerçekte bu deneyler evrimi kanıtlamak bir yana çürütmüştür. Çünkü mutasyona uğrayan hiç bir canlıda genetik bilgi artışı gözlemlenmemiştir. Aksine, mutasyona uğrayan canlılar, hep sakat, kısır ve hasta olmaktadır. (bkz. Mutasyonlar)
10. "FOSİLLER, YARI MAYMUN İNSANLARIN YAŞADIĞINI İSPATLAMAKTADIR" YALANI:
Darwinizm’in en önde gelen aldatmacası, insanların maymun benzeri canlılardan evrimleştiği iddiasıdır. Bu iddia, oluşturulan binlerce hayali çizim ve maket yoluyla kitlelere empoze edilir. Oysa gerçekte "maymun-adamlar"ın yaşamış olduğuna dair hiç bir kanıt yoktur. İnsanın en eski atası olarak ileri sürülen Australopithecus, şempanzelerden pek farklı olmayan soyu tükenmiş bir maymun türüdür. Sözde evrim şemasında Australopithecus’un sonrasına yerleştirilen Homo erectus, Homo sapiens neanderthalensis, Homo sapiens archaic gibi sınıflamalar ise, günümüz insanlarından farksız değişik insan ırklarıdır. Darwinistler, farklı insan ırklarına ait buldukları kafataslarını belirli kategorilere yerleştirerek arada bir evrimleşme varmış izlenimi oluşturmaya çalışırlar. Oysa bu büyük bir aldatmaca, büyük bir yalandır. (bkz. İnsanın Hayali Soy Ağacı)