Sohbetler (20 Ağustos 2017; 10:00)

2333

BÜLENT SEZGİN: İyi günler değerli izleyicilerimiz. Hoş Sohbetler’e başlıyoruz.

ADNAN OKTAR: Evrimle dünyayı dinsiz yapmak istiyorlar. Hayret, Allah’ın yanlarına bırakacaklarını zannetmeleri de çok garip yani kıyametin kopmayacağından eminler. Gökyüzünde gidiyorsun bir taş parçasının üstünde, milyonlarca taş gökyüzünde, birbirine çarpmayacağından nasıl eminsin de dünyayı böyle dehşetin, çirkinliğin, haramın içine sokmaya kalkıyorsun? Allah’ı denemek istiyorlar Allahualem ne yapacak acaba gibisinden. Kıyamet koptu mu kopar biter bu kadar. Allah belalarını verdi mi verir. Ama tabii o bir yönüdür ama ledün yönü ayrıdır. Ledün yönüne göre dünyanın önce dinsiz olması gerekiyor. Dinsiz olması için de işte Darwinizm gerekiyor. Dinsiz olmasa Hz. Mehdi (as) çıkmıyor, Hz. İsa Mesih (as) inmiyor. Savaşlar kargaşa olmasa felaketler olmasa Hz. Mehdi (as) da çıkmaz, Hz. İsa Mesih (as) da gelmez.

Herkes en az profesör ayarında olsun. En iyi uzmanlık dalımız Darwinizm konusunda olsun, genel yaygın olarak.

OKTAR BABUNA: “86 yılında bir şey oldu” diyorlar, “Darwinizm tepetaklak oldu, ne olduysa oldu.”

ADNAN OKTAR: “Artık dinlemiyor gençler” diyor. Demek ki yetmişiz bunlara evvelAllah Seyit Battal Gazi gibi.

TARKAN YAVAŞ: Profesör de bulamıyorlar anlatacak.

ADNAN OKTAR: Televizyona çıkaracak adam, nasıl bile bile doğru olmadığını bildiği halde gidip anlatsın? Adam ekrana bakamıyor utancından. Öbürü de diyor “bunlar ahiretlik sorular” diyor “nasıl cevap vereyim ben?” diyor. Ellerinde iki-üç kişi kaldı. Ama ilk başlangıçta bütün gelenekçi hocaları falan yanlarına almışlardı. İlahiyat profesörleriyle falan esaslı bir çıkış yapacaklarını zannediyorlardı. Bunlar Türkiye’yi çoktan bitirmişti bu konuda biz olmasak. Darwinizm konusu da çoktan bitmişti, PKK’yı da ultra kaliteli bir örgüt gibi göstereceklerdi. Öcalan’ı da kurtuluş sembolü gibi göstereceklerdi. Felaket her yeri saracaktı Allahualem nefes aldırmadık, elhamdülillah.

Her ülkede zalim de var, her ülkede güzel insan da var. Allah her ülkenin zalimine lanet etsin, her ülkenin iyi olanına, güzel olanına da yardım etsin, destekçi olsun. İsrail’in de zalimi var, Türkiye’nin de zalimi var, Azerbaycan’ın da zalimi var, Ermenistan’ın da zalimi var, Rusya’nın da zalimi var, Amerika’nın da, İngiltere’nin de zalimi var. Allah bütün zalimlere lanet etsin. Bütün iyilere, doğrulara yardım etsin, güçlendirsin, galip etsin, kötüleri mağlup etsin.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Cumhurbaşkanı Erdoğan Denizli’de daha önce tanıdığı Cesur isimli bir köpeği otobüsüyle giderken yeniden yolda görünce köpeği sevmek için otobüsü durdurup yola indi. Köpeğin başını sırtını okşayarak sahibiyle konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan Cesur’u çok iyi gördüğünü söyledi.

ADNAN OKTAR: Cesur da hakikaten şeker bir şey.

Münafık Müslümanların içindeyken kendi ahlaksızlığını görür ama karşılığını alamaz. Fakat küfre gittiğinde münafık, ahlaksızlığının karşılığını hemen yalnız kalır bir kere. Çok alçak ve pislik bir mahluk olduğu için herkes dışlar. Böyle uyuz köpek gibi dışlanır, uyuz köpek bile ondan üstündür. Hiç kimse öyle bir ahlaksızla muhatap olmak istemez mikrop gibi görürler. Ama ajanlık için kullanmak isteyenler zaten öyle bir pisliğe ihtiyaçları vardır onu kullanırlar. Yoksa kiralık katil de kullanıyor mesela gizli servisler, aşağılık adamları kullanırlar, o yönde kullanırlar ayrı mesele. Ama normal bir insan değil kafir bile münafıkla muhatap olmak istemez. Süper aşağılık görür yani çok ahlaksız görür.  

Evet, dinliyorum.

VTR: Müslümanlar düzelirse dünyadaki kötülükler de düzelecek mi?

ADNAN OKTAR: Müslümanlar düzelirse tabii ki dünyadaki bütün kötülükler düzelir her şey düzelir. Bütün mesele İslam’ın rayına oturmasında. Dünyanın iyi olması veyahut kötü olması ona bağlı. Mehdiyet’le tam rayına oturacak. Treni Hz. Mehdi (as) idare edecek. Kaptan Hz. Mehdi (as)’dır, inşaAllah.

VTR: Ben Fatih. Dünyada 2007’den başka kriz yaşanır mı?

ADNAN OKTAR: Halen kriz devam ediyor zaten. Eğer imana dönerlerse 2007’den sonra oturacaktı kriz otururdu. Hz. Mehdi (as) çıkıncaya kadar devam eder kriz, durmaz durmayacak da.

Evet.

VTR: Sevgi neden bu kadar önemlidir? İnsan neden aldatır?

ADNAN OKTAR: Sevgi dünyanın kuruluş amacıdır, kainatın kuruluş amacıdır. Allah sevgi zaten. Allah saf sevgidir, Allah’ın tek amacı da sevgidir, sevgiyi ister, her şeyi sevgi için yaratır. Kendisi sevgiyi sever, sevilmeyi sever, sevmeyi sever. Kainatın bütün amacı, imtihanın bütün amacı da sevgidir.

Evet.

VTR: Ben şunu merak ediyorum, sizce yeni Diyanet Başkanı kim olmalı?

ADNAN OKTAR: Onu Tayyip Hocam iyi bilir. Tayyip Hocam’ın istihbaratı iyidir.

Evet.

VTR: İnsanlar merhamet duygusunu nasıl geliştirebilirler?

ADNAN OKTAR: Hepsini Allah, Allah korkusunu Allah sevgisine bağlamış. Yaratılışımız öyle. Allah korkusu, Allah sevgisi olmadı mı merhamet de olmaz. İnsan çünkü Allah ayette diyor “zalim ve cahildir ve nankördür.” Öbür türlü zalim cahil ve nankör oluyor.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Yabancı basında en son yayınlanan makaleleriniz şunlar: 1957 yılından beri yayınlanan günlük tirajı 110 bin olan Malezya’nın en büyük gazetelerinden Berita Harian’da Malezyaca olarak “Rock star intiharları son bulacak mı?” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, eğer sanatçılar ve müzik endüstrisi ahlaki değerlerin materyalist değerlerden daha üstün olduğunu ve sevgi ve samimiyetin gerçekten yaşanabileceğini anlarlarsa üzüntü, depresyon gibi bir sorunlarının da kalmayacağını anlatıyorsunuz. Bu değişimin yaptıkları müziğe olumlu etkisi olacağı gibi, dinleyenlerin de üzerinde olumlu bir etki bırakacağını belirtiyorsunuz.

Güney Afrika’dan yayın yapan Independent News & Media’ya ait haftalık İngilizce Gazete The Sunday Independent’te “Afrika’da Kolonyalizme yeni kılıf” başlıklı yazınız yayınlandı.

Londra’dan yayın yapan en tanınmış liberal haber sitelerinden Huffington Post’un Arapça yayınında “Modernizm ötesi İslam ve bağnazlık tuzağı” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, İslam’ın özüne yani sadece Kuran’a dayalı saf ve gerçek dine dönmenin yalnız İslam aleminin değil tüm dünyanın kurtuluşu, huzuru, mutluluğu ve selametinin anahtarı olacağını anlatıyorsunuz. Bu yazınız İngilizce olarak da Amerika’dan yayın yapan haber portalı News Rescue’de yayınlandı.

Merkezi Londra’da bulunan Irak’ın günlük Arapça Gazetesi Azzaman’ın hem basılı yayınında hem internet sitesinde “Dünya kaynakları herkese yeter mi?” başlıklı yazınız yayınlandı. Yazınızda, savaş ideolojilerinin yerini barışa bıraktığı, fedakarlığın bencilliğin önüne geçtiği, insanların her şeye sahip olmak yerine paylaşmaktan zevk aldığı bir dünyada kötülüğün barınamayacağını anlatıyorsunuz. Bu yazınız aynı zamanda Suudi Arabistan’ın önde gelen İngilizce haber sitesi Riyadh Vision’da da yayınlandı, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Bilim neden bu kadar önemsenmiyor?

ADNAN OKTAR: Bilim; gelenekçi İslam anlayışında yani gelenekçi Ortodoks İslam anlayışında bilim diye bir şey yoktur ilim vardır. Bilimi kabul etmez gelenekçi Ortodoks sistem. Adamlar kaçamak geliştirmişler daha önce yapanlar. Zaten birçoğu lanetlenmiş, aforoz edilmiş adamlar. Bilimi gelenekçi Ortodoks sistem hiçbir zaman için desteklememiş. Öyle bir ifade de yok, öyle bir açıklama da yok. Bakın ilmihal kitaplarına falan öyle bilimi teşvik eden bir izah göremezsiniz. Sanatı ve bilimi teşvik eden hiçbir şey göremezsiniz. Varsa yoksa hurafe, Kurani ifadeleri tenzih ederim varsa yoksa hurafe. O yüzden bütün Ortadoğu’yu mahvettiler ve Müslümanlar rahatça ezilecek beyin yapısına ve kültür yapısına doğru çekildi. Irak bak kısa sürede yerle bir edildi. Suriye kısa sürede yerle bir edildi. Afganistan öyle, Irak dışında her yerde Libya’da da, Yemen’de de aynı felaket oldu kısa sürede bunu bitirdiler. Şimdi Türkiye için hazırlık yapıyorlar. Türkiye’nin Güneydoğu’suna yani Güneydoğu’daki sınır bölgesine akıl almaz bir silah yığınağı başladı şu an. IŞİD’e yönelik diyorlar ama IŞİD orada kalmaz zaten IŞİD yok oldu. Irak bombalanırken, Suriye bombalanırken binalarla beraber IŞİD’i tamamen yok ettiler. Şu an orada IŞİD diye bir güç yok. Verilen silahlar zaten IŞİD için yüz kere fazla, yani IŞİD için yüz kere fazla. Mesela tanksavarlar veriliyor. IŞİD’in elinde hiç tank kalmadı, uydurma tanklar vardı beş-on tane, onları da darmadağın ettiler hepsini yaktılar havadan bombaladılar. Şu an IŞİD’in elinde tank yok. IŞİD’in elinde uçaksavar yok, uçak yok, helikopter yok hiçbir şey yok, onlara şu an yoğun olarak uçaksavar veriliyor PKK’ya. Yani uçaksavar roket bataryaları veriliyor ve yönü Türkiye’ye yönelik. Dolayısıyla Türkiye’ye bir hücuma hazırlanıyorlar. Güneydoğu sınırlarından bir hücuma hazırlanıyorlar. Kardeşim yüzlerce uçaksavar niçin oluyor bu? Amerika habire uçaksavar veriyor İngiliz derin devletinin talimatıyla. Bizim milletçe bir kere teyakkuz halinde olmamız gerekiyor yani büyük bir milli hazırlık içinde olmamız lazım. Milis kuvveti oluşturulması gerekiyor. Ve bizim de çok sayıda uçaksavarımız, tanksavarımız olması gerekiyor. Hatta askere ve polise dağıtıldığı kadar da milis kuvvetlerine dağıtılması lazım tanksavar ve uçaksavar. Ve Güneydoğu sınırında çok yoğun tedbir almamız gerekiyor. Çünkü verilen uçaksavarların sayısı ilk önce 5-10’du, sonra 100-150, şu an yüzlerce tank. Adamların elinde hiç tank yok kardeşim, bu tanksavarları niye veriyorsun? Adamların elinde hiç uçak yok niye bu kadar çok uçaksavar veriyorsun? Burada bir anormallik var. Ayrıca orada IŞİD diye bir şey kalmadı bak bu çok önemli. Havadan karadan bombalayarak şehirlerde ne Irak halkını bıraktılar, ne Suriye halkını ne IŞİD’i bıraktılar. Şu an orada bin tane bile IŞİD’li çıkmaz. Yerle yeksan ettiler şu an oyun oynuyorlar. IŞİD için hazırlık yapıyoruz diyerek orada muazzam bir fitne ve Türkiye’ye yönelik bir saldırı hazırlığındalar. Türkiye’ye yapılan bu hazırlığa Türkiye’nin Rusya’yla ve Çin’le ittifak ederek esaslı bir karşılık vermesi gerekiyor. Hatta gerekirse Kuzey Kore’yle bile ittifak edilebilir. Çünkü bayağı tehlikeli adamların gözü dönmüş İngiliz derin devletinin. Ve en gelişmiş silahlarla silahlanmamız lazım. Silah sanayinin gece-gündüz silah üretmesi gerekiyor. Ama tabii bizim iyi yönümüz millet kabadayı yiğit, yani biz ne Irak’a benzeriz ne Suriye’ye benzeriz. PKK herhangi bir atılım yaptığında benim kanaatim bir gecenin içinde bitiririz. Gece 12’de başlasak sabah 6’da bitiririz onu söyleyeyim.

Bizim Tehran Times’te de yazımız çıkmıştı onu da oku.

KARTAL GÖKTAN: “Türkiye’ye önemli ziyaret” başlıklı yazınız yayınlandı. İran’ın en çok okunan İngilizce gazetesi Tehran Times’te baş sayfadan yayınladılar yazınızı.

ADNAN OKTAR: Hep baş sayfadan oluyor elhamdülillah maşaAllah. İran’da bir tek benim yazım yayınlanıyor. Ve bir tek benim kitaplarım satılabiliyor. Rusya’da da bir tek benim kitaplarım satılıyor, başka kitapların satışı yasak. İran’da da başka kitapların satışı yasak. Bir tek benim kitaplarım serbest. Türkiye’den hiçbir kimsenin kitabı satılamıyor benim dışımda, Sünni olarak başka hiç kimseye müsaade etmiyorlar.  Yazılarım da hep başyazı olarak yayınlanıyor İran’da. Rusya’da da öyle Pravda’da hep başyazı tarzında yayınlanıyor.

KARTAL GÖKTAN: Yazınızın içeriği de şöyle Adnan Bey: İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri’nin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Savunma Bakanı Nurettin Canikli ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’la görüşmeler yapmak üzere Ankara’ya yaptığı ziyaretten bahsediyorsunuz. 1979 İran devriminden itibaren bu seviyede yapılan ilk ziyaret olmasının da altını çizdiğiniz yazınızda, Kuzey Irak yönetiminde yapılacak olan referandum, PKK ve PJAK’a karşı işbirliği, El-Kaide yanlısı bir grubun Suriye-İdlib’i ele geçirmesinden sonra iki ülke sınırının korunması konularının görüşüldüğünü ele alıyorsunuz. Makalenizi, Rusya Genelkurmay Başkanı’nın da önümüzdeki günlerde gerçekleştireceği Türkiye ziyaretinden bahsederek bölgenin güvenliği için Türkiye-İran-Rusya arasında kurulacak olan ittifakın önemini vurgulayarak bitiriyorsunuz.

ADNAN OKTAR: Zaten Türkiye-İran-Rusya askeri ittifak yaptı mı bitti, kimse onlara artık bir şey diyemez bitti yani. Bunu hemen yapsınlar. Türkiye-İran ve Rusya askeri ittifak, Tayyip Hocam hiç bekletmesin. Çağırsın, Ankara’ya mı çağırıyor, kendi de gidip oraya Moskova’da yapabilirler yahut Tahran’da toplanabilirler bassınlar imzayı Türkiye adına kararı hemen açıklasınlar. Türkiye-İran-Rusya askeri pakt. Dış saldırılara karşı ortak karşılık vereceğiz diyecekler. Yani dışarıdan bu ülkelere yapılan saldırıda hep beraber karşılık vereceğimize söz veriyoruz desinler. Türkiye-Rusya-Azerbaycan-İran ortak büyük bir tatbikat yapalım yeri göğü inletelim, gerçek mermilerle. Yani geniş alanda yapalım. Mesela biz 50 bin askerle katılalım, Rusya 50 bin, İran 50 bin, Azerbaycan 50 bin, hava kuvvetleri, kara ve deniz muazzam bir askeri tatbikat yapalım her yerleri kasılır ilgililerin. Dünyaya “biz birliğiz” diye bir mesaj verelim ortak savunma mesajı. İran’la, Azerbaycan’la, Türkiye, Rusya muhteşem olur muhteşem. Hiç bekletmesin Tayyip Hocam. İngiliz derin devletinin oyununu bozalım. Çünkü Türkiye’nin Güneydoğu’sundan girip Türkiye’yi Karadeniz’den Akdeniz’e kadar bölmek istiyorlar. Gelen silah miktarı IŞİD’in yüz misli, IŞİD’le mücadelenin yüz misli silah geldi daha ilk aşamada şu an. Ve hiç uçak olmadığı halde IŞİD’in elinde yüzlerce uçaksavar verildi, roket, uçaksavar roket ve yüzlerce tanksavar roket verildi. Felaket büyük. Rusya-İran-Türkiye-Azerbaycan hemen birlikte bir savunma paktı. Ve net hiç lamsız cimsiz. Herhangi bir saldırı olduğunda yani mantığı hiç önemli değil, herhangi bir saldırı olduğunda derhal karşılık vereceğiz desinler birlikte. Sonra içine Pakistan da alınır, gerekirse Hindistan da alınır, Çin de alınır bu kadar.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Geçtiğimiz cumartesi günü Hollanda’nın Montfort şehrinde bir fosil sergisi düzenlendi. Başta Avrupa’da çok büyük yankı uyandıran Yaratılış Atlası olmak üzere çeşitli eserleriniz de yer aldı sergide. Hollandalılardan ilgi gösteren çok fazla kişi oldu. Bu faaliyeti Hollanda ve Belçika’dan üç kardeşimiz birlikte gerçekleştirdi.

ADNAN OKTAR: Aferin benim aslanlarıma, yedikleri içtikleri helal olsun. Nefesleri sayısınca, adımları sayısınca, konuştukları kelimelerdeki harfler sayısınca Allah sevap yazmıştır, inşaAllah.

PKK’ya şu an koridor şeklinde kanton veriyorlar kantonlar. İkinci aşamada muazzam bir ordu meydana geliyor aslında, düzenli ordu sistemini açıklayacaklar düzenli ordu. Güneydoğu sınırını her yönden güçlü hale getirmek lazım, yeraltında da çok fazla tünel olsun tünel de hazırlayalım. Burada bak çok acı, havaalanları yapılıyor havaalanı. Her yere uçaksavar bataryaları yerleştiriliyor her yere. Nedir bu nereye hazırlanıyorsunuz? Şu an IŞİD’in elinde hiç uçak yok, bak tekrar tekrar söylüyorum, hiç tank yok, yüzlerce tanksavarı niçin alıyorsunuz? Niçin veriyorsunuz PKK’lılara? İngiliz derin devleti bunu açıklaması lazım. Ha neyi açıklayacak; belli ki işte Türkiye’yi istiyor adam bu kadar basit. O zaman biz de silahlanmayı hızlandıralım. Gençliği de savaşa hazır hale getirelim. Genç kızları da eğitelim, delikanlıları da eğitelim silah kullanmayı öğretelim, bomba kullanmayı öğretelim. Otomatik silah nasıl kullanılır, tabanca nasıl kullanılır bunları öğretelim. Ve Güneydoğu bölgesinde özellikle askerlerin birbirleriyle bağlantı kurabilmesi için yeraltı tünelleri oluşturalım. Çünkü o zaman hava bombardımanı falan hiç etkilemez. Ha bunu yaparlarsa yanlarına kalır mı? Ben söyleyeyim bak ne İngiltere kalır, ne Amerika kalır, ne başka bir yer kalır kıyamet kopar onu söyleyeyim. Demedi demesinler. Dünyayı seviyorlar dünya kalmaz, dünya düz tepsiye döner. Yani her yer her şey bir anda yerle bir olur. Akıllarını başlarına alsınlar. Kıyamet kopar yani.

Dış saldırıya karşı, İngiliz derin devletinin saldırısına karşı, Türkiye’yi bölme ihtimallerine karşı, çünkü Karadeniz’den Akdeniz’e kadar bölmek istiyorlar. Bir savaş durumunda gençlerimizin büyük bölümü savaşacak konumda değiller. Silah eğitimi almamış durumdalar, bomba eğitimi almış değiller, tabanca kullanmayı da bilmezler. Silah kullanmayı savaş tehlikesine karşı öğretelim. Tabii bu kanunla hukukla olsun, meclisten kanun çıksın gereği yapılsın. Genç kızlara dahi öğretilsin eğitilsin.

OKTAR BABUNA: Siz daha önce örnek vermiştiniz, İsrailli liseyi bitiren her kız 2 yıl, erkekler de liseyi bitirdikten sonra 3 yıl askerlik yapıyorlar, bütün silahları kullanmayı öğretiyorlar.

ADNAN OKTAR: Yani. Bizim gençlerimiz de aynı şekilde öğrenmesi gerekir, hatta tanksavar, uçaksavar kullanmayı, işgal durumunda ne yapacaklar.

Dün sınırda biliyorsunuz bir Amerika Birleşik Devletleri dronu bulundu, dron düştü. PKK’ya, YPG’ye istihbarat verdiği iddia edildi bu dronun. Zaten başka da bir şey yok o bölgede. Türkiye’nin üstünde uçuyor, askeri tesislerin üstünde uçuyor. Yani Türk askerlerinin üstünde uçuyor bu dron. Türk askerlerinin üstünde dron uçmasına izin verilmesin. Kanun çıkarılsın görüldüğü yerde vurulsun. Zaten otomatik silahla falan rahatça vurulabilir. Kanun çıkarılsın, PKK’ya istihbarat kastıyla dron uçurulduğunda hemen vurulsun gereği yapılsın.

Rusya’yla da S-400 sistemini hızlandıralım uzun vadeye yaymayalım derhal uygulansın. İsrail’den de demir kubbe savunma sistemini alalım. İsrail’le de işbirliği yapalım. İsrail’le de ortak savunma anlaşması yapalım. İsrail’e bir saldırı olduğunda Türkiye’ye yapılmış sayılsın, Türkiye’ye bir saldırı olduğunda İsrail’e yapılmış sayılsın. İsrail’i de bu işin içine sokalım bu çok önemli.

KARTAL GÖKTAN: YPG’nin bir açıklaması var Adnan Bey. Amerikan ordusunun IŞİD yenildikten sonra Rojava’da on yıllarca kalacağını ve Kürtlerin ağırlıkta olduğu bölgeyle uzun dönemli ilişki kuracağını söylüyor YPG.

ADNAN OKTAR: Yani devlet kuracağız onu demek istiyor. Gereği yapılsın. Ama bir de şuna çok dikkat etmek lazım; Türkiye’yi böyle gelenekçi Ortodoks göstermek çok tehlikeli. Gelenekçi Ortodoks sistemde her ülke batıyor mahvoluyor. Şeytanın bir oyunu o. Mesela Mısır bak gelenekçiydi çöktü, Irak gelenekçiydi çöktü, Suriye gelenekçiydi çöktü, Libya gelenekçiydi çöktü, Yemen gelenekçiydi çöktü, Afganistan gelenekçiydi çöktü. Bak kaç ülke ana ülkelerin hepsi çöktü. Sebebi ne? Gelenekçi Ortodoks İslam anlayışı. Şimdi de Türkiye’yi bu gelenekçi Ortodoks bir avuç adamla çökertmeye çalışıyorlar. Abdurrahman Dilipak şu bu falan bunların hepsi gelenekçi. Gelenekçi Ortodoks bunlar. Zaten kendi inançlarında samimi değil bunlar ayrıca. Bu inançta kadın dövme var, kadını aşağılama var, müzik yok, resim yok, heykel yok, sanat yok, bilim yok, gülmek yok, eğlenmek yok, neşe yok, sevinç yok, kalite yok hiçbir şey yok. Yani Türkiye’yi ve dünyayı mahvedecek bir sistemdir gelenekçi Ortodoks İslam anlayışı. Bunu bir kısmı bilerek yapıyor bir kısmı bilmeyerek yapıyor, iyi niyetinden yapıyor. Bu felakete karşı Kuran’ın Müslümanlık anlayışıyla karşı koymamız gerekiyor. Ve acil bekletmeden. Felaket kapıda öbür türlü, Allah esirgesin.

Evet, dinliyorum.

VTR: Beyin kapasitemizi artırmak için neler yapmalıyız?

ADNAN OKTAR: Güzeller güzeli, beyin kapasitesi nasıl artırılır? Beyin kapasitesi diye bir kapasite yok. Bir aklın, yüksek aklın, yüce aklın, kainatın yüce mimarının, kainatın yegane sahibinin yüce Allah’ın kaderde akıttığı bir akıl var bunun dışında bir akıl yok. Yani beynin bir deposu bir sistemi bir şeyi yok. Öyle gibi görünüyor ama değil. O zaman aklın gelişmesi nasıl olur? “Ya Rabbi” dersin, Ben kendimi ruhumu tamamen Sana bıraktım, bende tecellini güçlendir, bende akıl olarak tecelli et” dersin. “Bana akıl ver” dersin. Allah da senin aklını artırır. İmanla, Allah sevgisiyle olur. Yoksa beyin kapasitesi var, zorlarsak açarız öyle bir şey yok. Beyin ettir, bir avuç et, hiçbir şey çıkmaz beyinden. Yani kanlı bir avuç ettir.

SEMİH MERİÇ: Şeytandan Allah’a sığınırım: “Rabbim ilmimi artır.” (Taha Suresi, 114) diye duası var müminlerin.

ADNAN OKTAR: Tabii.

Tayyip Hocam modern görünümü çok artırsın. Dekolte hanımlarla resim çektirsin, başı açık hanımlarla resim çektirsin. Büyük müzik organizasyonlarında gitsin en önde otursun. Gençlerle birlikte resim çektirsin, başı kapalı başı açık, dekolte herkes karışık. Yani halkın kendisine olan sevgisini bütün dünyaya göstersin. Resim, resim sergilerine katılsın. Hatta kendisi de bir tualde bir resimde ilave bir şeyler yapabilir o anda, değil mi? Bir resmi kendince daha güzelleştirebilir. Böyle bir resim de çektirebilir. Efendim, heykeltıraşları onları teşvik etsin. Yabancı heykeltıraşlar gelsin ve bilim adamlarını toplasın bilimin ne kadar önemli olduğuna dair bir konuşma yapsın. Bak, ilim vardır gelenekçi Ortodoks İslam anlayışında bilim yoktur. Bilim adamları kaçamak geliştirmişlerdir adamların hiçbirini sevmez onlar. Mesela “nücum ilmi” diyor çok tehlikeli bilinir astronomi nücum ilmi. Astronomi “boş iş” diyor zaten söylüyor “boş iş bunlar, sakın” diyor. Kimya, fizik asla kabul etmezler böyle şeyleri. Zaten kaynak da bulamazsınız bak söylüyorum arayın, sanata ait kaynak bulamazsınız. Bilime ait kaynak bulamazsınız ve kaliteye ait de kaynak bulamazsınız. Ama Kuran’da bulursun, Kuran’da bunların hepsini bulursun. Ama gelenekçi Ortodoks İslam anlayışında bulmazsın. Onun için Tayyip Hocam sanata, bilim adamlarına, estetiğe, müziğe, güzelliğe, kaliteye ne kadar önem verdiğini vurgulayan çok fazla açıklamalar yapsın. Dünya kamuoyunda çok destek görür. Bu çok önemli hiç bekletmesin. Mesela halaya katılsın, halay çeksinler halaya kısaca katılabilir. Mesela şarkı söyleyene mikrofonu alıp kısa bir katılım yapabilir. Daha önce yapıyordu, bunlar çok güzel olur. Modern spor kıyafetler giyebilir, halkın arasına gençlerin arasına öyle katılabilir. Hiçbir şey olmaz. Gelenekçi Ortodoks kesim de onu destekler. Zaten o onlara karşı şefkatli bir şey yok. Onlar bizim kardeşimiz zaten, biz onları öfkeyle düşman gibi görmüyoruz. Merhametle, bizim kendi insanımız. Benim zaten tarikat ve cemaatlere ne kadar sahip çıktığımı görüyorsunuz bir tek ben sahip çıkıyorum. Önüne gelen “şeffaflaştırılsın, kontrol altına alınsın” bilmem ne diyor, ama ben sürekli onların özgürlüğünden yanayım ve onları koruyup kolluyorum. Onda bir tereddüdümüz yok.

Bak, Türkiye’de sanatçı kalmadı bu çok büyük bir tehlike. Ne müzik ne resim ne heykel hiç sanatçı yok. Pop sanatçısı falan da kalmadı, bir tek Ajda Pekkan kaldı o da 70 yaşında falan bir kadın. Çok eski sanatçılar var arada sırada çıkıyorlar, hiç sanatçı yok. Felaket büyük, bu çok kötü bir imaj verir dışarıya karşı, bu felakettir. Tayyip Hocam bunları darmadağın etsin. Spor kıyafetleriyle, gençlere olan sevgisiyle, güzel çok güzel şeyler yapıyor ama modern gençlere yöneldiğini de göstermesinde çok büyük fayda var. Başörtülü başörtüsüz dekolte herkesin olduğu topluluklara hitap etmesi meseleyi vuzuhata kavuşturur. Bu Ed Hüseyin’ler falan bunu aleyhinde kullanıyorlar Tayyip Hoca’nın, İngiliz derin devleti bunu aleyhinde kullanıyor. Ben açık açık söylemiyorum ama çok muazzam aleyhinde kullanıyorlar.

Evet.

KARTAL GÖKTAN: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın horona katıldığı birkaç resmi vardı.

ADNAN OKTAR: Evet, çok güzel işte bunları çoğaltalım. Mesela eskiden şarkı da söylüyordu. Özellikle modern gençler, modern genç kızlar, aralarında yine kapalı genç kızlar da olsun, çarşaflı genç kızlar da olsun, ama sırf kapalı falan olmaz bu. Yani bu iyi bir imaj vermez. Mesela bütün bilim adamlarını toplasın, bilime ne kadar önem verdiğine dair sarayda bir konuşma yapsın. Modern bilimin önemini anlatsın. Mesela astronomi, biyoloji her yönden gelsin bilim adamları, profesörler, doçentler falan, onlara devlet desteğini açıklasın bunlar önemli.

Dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Adnan Bey, dün Diyarbakır’da Atatürk heykeline bir saldırı daha gerçekleştirildi. 30 yaşındaki İbrahim Yeşil isimli kişi gündüz vakti durup dururken Diyarbakır’ın Şeyh Said Meydanı’nda bulunan Atatürk anıtına tırmanarak elindeki çekiçle heykele vurmaya başladı. Heykelin ortasını delerek tahrip eden saldırgan polis tarafından gözaltına alındı.

ADNAN OKTAR: Bu polis değil mi? Adam basit bir provokatör. Türkiye’yi karıştırmak istiyorlar, güya böyle eylemlerle etkili olacaklarını zannediyorlar. 28 Şubat öncesinde bu çok etkili oluyordu böyle şeyler büyük infial meydana getiriyordu. Şu an hiç kaale almıyoruz biz böyle adamları. Heykelin daha büyük daha muhteşemini yapsınlar araya. Böyle tunçtan, bu tunç değil, kalın tunçtan daha büyüğünü yapsınlar. Her seferinde daha büyüğü. Bunları hiç kaale almaya gerek yok, bunlar beş-on bin kişilik çete, dekolteye de saldırıyorlar, hanımlara da saldırıyorlar, hürriyetlere de karşılar, Atatürk’e de karşılar bunlar it-kopuk takımından oluşuyor ve büyük bölümü de homoseksüel bunların. Hiç kaale alınacak gibi değil. İngiliz derin devletinin devşirdiği it-kopuk takımı parayla tutuluyor, büyük bölümü öyle.

Evet, dinliyorum.

VTR: İlk dinlerin farklılaşması ne zaman olmuştur?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, şimdi sana adamlar bir şey diyor sen de hemen ona inanıyorsun. Sanki o dönemde onlar yaşamış gibi anlatıyorlar. Dediler ki “5 bin yıl önce insanlar yazıyı icat etti, çok vahşi yaşıyorlardı ve Kabataş çağı vardı” dediler 5 bin yıl önce. Baktık 12 bin yıl önce adamlar mason dergahı kurmuş, 12 bin yıl önce mason dergahı kurmuş. Onun için benim yakışıklımın aldığı bilgi yanlış. Dinler hiç farklılaşmadı. Hz. Adem (as) devrinden itibaren hiç farklılaşmadı. Bütün dinlerde namaz vardı, oruç vardı, zekat vardı, hac vardı, Allah’a şehadet getirmek vardı, hepsinde vardı. Sadece duruma göre bazen helalde ve haramlarda değişme olurdu şeriatlarda. Bazı yiyecekler helal bazıları haram oluyordu o kadar. Onun dışında hiçbir değişiklik olmadı. Hepsi İslam dinidir tamamı. Hz. Adem (as)’dan itibaren gelen bütün dinlerin tamamı Hz. İbrahim (as), Hz. İshak (as), Hz. Yakup (as), Hz. İsmail (as), Hz. Yusuf (as), Hz. Nuh (as), hepsi Hz. İsa (as), Hz. Musa (as) onların getirdikleri dinlerin tamamı İslam dinidir. Ve hiçbir değişiklik yoktur. Çok ufak tefek değişikliklerin dışında ana unsurlarda hiçbir değişiklik olmamıştır.

Evet.

VTR: PKK şerefsizleri ülkemizden ne zaman temizlenecek?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım aslanım kabadayım benim aslanım. Senin gibi aslanlar olduğu müddetçe onlar zaten nefes alamayacaklar. Hz. Mehdi (as) devrindedir tamamen temizlenmesi. Yoksa görüyorsunuz adamlar katlanarak devam ediyorlar. Operasyon yapıyorlar ama İngiliz derin devleti desteklediği için gittikçe silahlanıyorlar pusatlanıyorlar Türkiye’nin etrafını sarmaya başladılar. Ben onlara söyledim, sonları felaket olacak. Bu dediğimi bir yere yazsınlar.

Evet.

BÜLENT SEZGİN: Kuzey Amerika’da 21 Ağustos Pazartesi yani yarın güneş tutulması görülecek Adnan Bey. Tam güneş tutulması olayı, 1918’den beri gerçekleşen ilk tutulma olacak.

ADNAN OKTAR: 1918, önemli. Bir daha duyayım bu haberi.

BÜLENT SEZGİN: Kuzey Amerika’da 21 Ağustos Pazartesi yani yarın güneş tutulması görülecek. Tam güneş tutulması olayı 1918’den beri gerçekleşen ilk tutulma olacak, yüz sene.

ADNAN OKTAR: 1918’den beri, o zaman anlamlı. Yüz yıl geçmiş.

Evet, dinliyorum.

VTR: Eskiden satıcı kraldı, şu anda müşteri imparatorluğu var. Acaba bu satıcılardan mı kaynaklandı, yoksa dünya genelindeki satış politikalarından mı kaynaklandı?

ADNAN OKTAR: Ya kardeşim gençler filozof, gençler öyle konuşuyor ki yani o konuşmanın üzerine kitap yazılır, yani öyle bir soru soruyor ki. Muhteşem. Kimsenin kral olduğu da yok, imparator olduğu da yok. Satıcılar da sürünüyor, alıcılar da sürünüyor dünya çapındaki genel itibariyle yani yüzde doksan dokuz-yüzde doksan sekiz hepsi şikayetçi ve ızdırap içindeler. Kral olmayı hepsi isterler, imparator olmayı da isterler. Kral olmaları, imparator olmaları Hz. Mehdi (as) devrindedir. Onun dışında gizli sistem bunu devam ettirecek. “Eskiden satıcıların dediği oluyordu” anlamında diyor ama eskiden satıcıların dediği olmuyordu, millet cayır cayır dediğini yaptırıyordu veyahut almıyordu, bir protesto sistemi vardı. Sistemde değişen hiçbir şey olmadı. Alıcılar da, satıcılarda her ikisi de imkanları var, her ikisi de güç sahibi ama mutlu değiller özetle.

Evet.

VTR: Bu hafta sonu haberlerde en çok neden etkilendiniz?

ADNAN OKTAR: “Bu hafta sonu haberlerde en çok neden etkilendiniz?” Mesela hiç ummadık sorular, çok güzel, maşaAllah. Dikkatimi çeken “büyük olaylar olacak” dememin ertesi günü büyük bir olayın olması o dikkatimi çekti ve önümüzdeki günlerde bu olaylar tırmanarak devam edecek, onu da söylüyorum ve katlamalı. Özellikle 2018’de, bak altını çizerek söylüyorum yer yerinden oynayacak, Allahualem. Hadislerin işareti öyle gösteriyor.

Evet.

BÜLENT SEZGİN: Tomasin’in yeni fotoğrafları var.

ADNAN OKTAR: Hele şöyle bir ele gelsin bu sabah akşam burada. O patileri bak nasıl ısıracağım ben senin, o saftirik bakışların karşılığını bana ödeyeceksin. O bıyıklar nasıl öyle kadayıf gibi oluyor, onları hep bana anlatacak. Ya bunun ağzı, burnu her yeri öpülür. Bu çok şeker bir şey. Allah’ın bunu bu kadar sevimli yaratması yani o kadar zorlayıcı bir sevimliliği var ki, bak kendime zor hakim oluyorum. Bunu yanına bırakmayacağım onun ben söyleyeyim. O patileri hepsini ısıracağım tek tek. Veterinerde bayağı usluymuş çok akıllı duruyor böyle. Veteriner de çok seviyor, “acayip güzel” diyor maşaAllah.

Evet.

KARTAL GÖKTAN: Hakkari’nin Yüksekova ilçesinin Irak sınırındaki dağlarında terör örgütü PKK’ya yönelik operasyonlarda bulunan askerimize bir mağarada bulunan iki kedi arkadaşlık ediyor. Resimler var. Güvenlik güçleri bölücü terör örgütüne yönelik İkiyaka Dağları’nda bulunan 3 bin 400 rakımlı Düztepe Üs Bölgesi’nde başarılı operasyonlarını sürdürüyor. Beş aydır sarp kayalarla çevrili bu bölgedeki bir mağarada iki kedi bulundu. Mehmetçik’in üs bölgesine getirdiği ve güvenlik korucularıyla baktığı kediler, üç ay sonra üç yavru dünyaya getirdiler.

ADNAN OKTAR: Çok güzel olmuş. Askerlerimizin yanında kedi bulunması lazım. Nereye gidiyorsa birlik kediler de olay yerinde olması lazım.  Ama çok şekerler mesela bir patlama falan duyduklarında kudurmuş gibi kaçıyorlar. Hemen uygun bir yerde mevzi alıyorlar anında. Sonra kulağını dikiyor etrafa bir bakıyor, bir yamuk yumuk durum var mı falan, ona göre çıkıyor. Yoksa hiç yerlerinden kıpırdamıyorlar. İlk bunlar fırlıyor bir olay olduğunda.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ben karanlıktan çok korkuyorum. Bu korkumu nasıl yenebilirim?

ADNAN OKTAR: Şimdi canımın içi, sen şu sevimliliğinin bir farkına vardın mı bir kere önce onu bana bir anlat. Biz de seni müthiş sevdik ve çok tatlısın, maşaAllah. Karanlıkta nasıl korkmazsın? Allah’ın her yerde olduğunu bilirsin, Allah’ın seni sardığını bilirsin. Allah senin içinde, dışında, şahdamarının da içinde, her yerde. “Ya Rabbi” dersin “beni koru, kolla” dersin, Allah’a sığınırsın. Allah seni daima korur, kollar. Hiçbir şey olmaz. Karanlığı meydana getiren de Allah, aydınlığı meydana getiren de Allah, her ikisinin de sahibidir, senin de sahibin. Seni de sevdiği için bak, böyle güzel yaratmış inşaAllah.

Evet.

VTR: Bursa’dan geliyorum ben buraya, öğrenciyim. Tatil köylerine gitmiştim ben de. Tatil köylerinde kapalı olduğum için çok farklı karşılandım açıkçası. Nasıl farklı karşılandım? Dilenci gibi davranıyorlar insanlara. Karşıdan geçerken mesela atıyorum bir plajda, “bunu buraya kim soktu?” tarzı sorular yani ki onlar Bursa’ya ya da Ankara’ya ya da farklı bir şehre geldiğinde aynı davranışı biz göstermiyoruz. Bence artık insanların bilinçlenmesi gerekiyor.

ADNAN OKTAR: Canımın içi Allah sana velayet makamı versin ki velayetin de oluşuyor böylece. O ahlaksız, alçak, haysiyetsiz, namussuzların sözlerinden sen hiç alınma. En ufak kalbinde bir burkuntu olmasın. Onun amacı ne? Allah’ın senin velayet makamını yükseltmesi, cennetteki dereceni yükseltmesi. Sen bu sıcak havada çarşaf niyetine Ahzab Suresi’nin hükmüne göre kendi içtihadınla örtünmüşsün ve bu bir ibadet namaz gibi, oruç gibi ama daha yüksek sevap aldığın bir ibadet. Namazdan daha çok sevap alıyorsun. Dolayısıyla her yerde öyle kaşar, haysiyetsiz, namussuz, ahlaksız insanlar olur. Senin başörtüne laf ederler. Sen gururla, onurla onu duyduğunda Allah’ın sana vereceği sevabı düşünerek sevin, köpek havlaması kadar kıymet verme. İt hırlaması kadar kıymet verme. O senin asaletinden olur. Ve nur gibisin, çok güzel kızsın. Allah ömrünü uzun etsin. Allah sana hidayet versin, hidayetiyle sarsın. Cennet nasip etsin sana.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: AK Parti’ye yakınlığıyla bilinen Yeni Söz Gazetesi Başyazarı Can Kemal Özer, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir içecek markasının önünde konuşma yapmasının ona yakın bir ekip tarafından Sayın Erdoğan’ı yıpratmak için kasıtlı olarak planlandığını iddia etti. “Bir ülkenin Cumhurbaşkanını herhangi bir şirketin isminin yazılı olduğu bir panonun önünde konuşturmak müthiş bir kurnazlık. Böylece o marka milyarlarca dolara yapamayacağı PR faaliyetini yaptı. Erdoğan’ın konuştuğu bir mekanın arkasında şirket marka adının yer almaması sağlanabilirdi ama yapılmadı. Bunda da bir kasıt olduğu açık. Bunun faili kimdir ve halen görevde midir bilmiyoruz. Ama bu yapılarak Erdoğan’ın yıpratılmasına izin verildiği açıktır” dedi.

ADNAN OKTAR: Hayır, o düşüncesi çok yanlış, çok sıradan, gelenekçi Ortodoks bir teşhis. Zaten kolaya da karşı bu adamlar, gazoza da karşı, her şeye karşı. Kavun bile yemez bunlar içinde alkol var diye. “Efendim tahammür etmiş, içilmez, yenmez” diyor. Meyve suyuna bile karşı oluyorlar. Tayyip Hoca özel sektörü her zaman destekler. Özel sektöre ait her yerde resim çektirir. Gayet de güzel olur. Özel sektör canlanırsa Türkiye canlanır. Ekonomiyi canlandırmak için sürekli atak üstüne atak yapıyor Tayyip Hoca. Resim çektirmesi de çok güzel olmuş, isabetli olmuş. Diğer özel sektör mensupları da öyle anlı şanlı güzel gösteriler hazırlarsa Tayyip Hocam seve seve gider. Tanınıyorsa tanınsın güzel, ekonomi canlanır. Kafa takacağı bir şey yok, hatalı bir hareket de yok orada.

Evet.

 VTR: Gökkuşağı renklerini hayatımızda kullanabilir miyiz?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, şimdi şöyle: Mesela gamalı haç var, bunu neo Naziler, Naziler almışlar. Normalde onda bir şey yok o işarette. Gayet normal, yani herkes kullanabilir. Ama bir ahlaksızın alameti oldu mu ve bunu da adamlar savundu mu bu artık kullanılmaz. Homoseksüel alametine gelince, o renkleri homoseksüellerin desteklenmesi için İngiliz derin devleti dünya çapında tanıttı ama milyarlarca lira dökerek bunu yaptı. Yollar, köprüler, sokaklar homoseksüel renklerle kirletildi. Madem onlar bunu bir alamet olarak dünyaya oturttular, biz de o alameti, o kirli alameti söküp atarız, hiçbir yerde kullandırtmayız ve bu oyuna da hiç kimse gelmesin. Ama yani bunu Nazi işareti gibi düşün. Adam onu yaptığında nasıl biz onu kullanmıyorsak madem bunlar bir oyun olarak bunu hazırladılar ve trilyonlarca, katrilyonlarca lira parayla bunu bir amblem haline getirdiler o amblemi biz her gördüğümüzde söküp atalım kanunla hukukla ve bunların oyununu bozalım ve bozmalıyız.

Evet.

 VTR: A9 TV kanalının amacı nedir?

ADNAN OKTAR: Canımın içi, güzel olan her şey, sevgidir, tek amacı sevgidir. A9 kanalının tek amacı Allah’ı sevmek, Allah’ın sevdiklerini sevmek, insanları sevmek, hayvanları, bitkileri sevmek, güzel olan her şeyi sevmek, sevilmeyi hak edeni sevmek, sevgi, sevgi, sevgi. Başka bir şey değil.

Evet.

VTR: Bir kadın ve bir erkeğin asla yapmaması gereken şey nedir?

ADNAN OKTAR: Samimiyetsizlik tabii ki, en kaçınılması gereken olay samimiyetsizliktir. Kadın, erkek kim olursa olsun. Eğer samimiyse bir insan mükemmel insandır. Samimi değilse felaket. Bütün olay o noktada toplanır, samimiyet noktasında. Samimi olan bir insandan hiçbir şey çıkmaz. Ama hainse, sinsiyse, münafıksa bu bir ahlaksızlıktır, namussuzluktur, çok korkunç bir şey. Her şey çıkar o adamdan. Kıyafeti de çok güzel olmuş benim güzelimin, dekoltesi de yakışmış, kendi de çok güzel. Allah uzun ömür versin hidayetle.

Evet, dinliyorum.

VTR: Çanakkale Zaferimizle ilgili neden kaliteli filmler yapamıyoruz?

ADNAN OKTAR: Nur yüzlü aslanım, çok pahalıya mal olur yani öyle bir parayı devletin karşılaması çok zor olur, özel sektörün karşılaması da çok zor olur. Yani tahmin edemeyeceğin kadar pahalıya mal olur.

Evet.

VTR: İnsan rüyayla mesaj alabilir mi?

ADNAN OKTAR: Yani ben de sakin sakin sana cevap vereceğim. Hem sen bu kadar güzel olacaksın, bu kadar nefes kesecek şekilde muhteşem olacaksın, ben de duracağım birden cevap vereceğim. Canımın içi çok çok güzelsin. Allah sana çok uzun ömür versin. Sağlık, sıhhat, hidayet versin. Çok çarpıcı güzelliğin maşaAllah. Rüyayla tabii Allah mesaj verebilir. Bir belaya karşı insan uyarılır ama çok kapalıdır oradaki sembol. Hidayet ehli, aklı başında arif insanlar oradaki işareti hisseder. Rüyanın dışında da gün içinde de olur. Mesela bir şey içiyor, dökülüyor, yine içmeye kalkıyor. Bir daha dökülüyor bir daha içmeye kalkıyor. Demek ki içmemen gerekiyor, içmezsin. Bir işaret vardır. Mesela bir şey eline alır, düşer elinden, yani oradan o şahıs onu çıkartır, hisseder yani işaretle bilinir. Gün içinde çok fazla işaret vardır. Mesela tam dışarıya çıkacakken sen birden yağmur yağar, bir işaret vardır, yani “illaki çıkacağım” denmez, çıkmazsın. Ama onu anlayabilecek feraset, basiret de ayrı bir şeydir. Rüyada da işaret vardır, çok kapalı olur. O kapalı işareti çözebilmek önemlidir, Yani çok kapalı bir sembolizmle anlatılır. Onu tefsir etmek akıl ve yetenek gerektirir.

Evet.

VTR: Türkiye’de neden evde eğitim yapılmıyor?

ADNAN OKTAR: Bu kadar güzel insan çok olması bir mucize bu, maşaAllah. Canımın içi, herhalde biraz onu sıradan bir eğitim olarak görüyorlar. Yani ancak okula gidecek, binanın içine girecek, daha psikolojik doyuruyor olabilir. “O sert sıralara oturacak, kara tahtayı görecek. Hocanın o monoton anlatımlarını dinleyecek. Kafası pişecek şöyle. Kantine gittiğinde böyle kuru sandviçten başka bir şey bulamayacak. Böyle uydurma bir çay bulacak, ayakta içecek. Üşüyecek, oralar tozlu ve kirli olacak. Böyle dört sene-beş sene oralarda uğraşacak. Saçı başı sökülecek, okuduğunu hissedecek ki okumuş olsun” desek mantıklı olur mu? Olmaz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sizce insanların az ve öz konuşmaları gerekmez mi?

ADNAN OKTAR: Bak benim dünyalar güzelim, nurlu insanım hikmet üzerinde duruyor. Mesela bazen bazı dangalak ahmaklar olur böyle güzel bir insanı beğenmez başörtülü falan, çok büyük bir ahlaksızlıktır başörtülü bir insana kötü gözle bakmak, laf atmak en haysiyetsiz, şerefsiz, namussuzun bile yapmayacağı karaktersizce bir eylemdir. Çünkü o örtüden rahatsız olması için bir neden yok. Bu çok kızdırıcı ve çok ahlaksızca bir hareket. O içtihadıyla, imanının gereği olarak başını örtmüş ki doğru da. Çünkü çarşaf niyetine örtünüyor. Dışarıda rahatsız oluyordur laf atılmasından şundan, bundan. Örtünebilir. Sen buna karışamazsın. Ama bazı hanımlar da içtihat eder laf atılmayacağına yani kendinin taciz edilmeyeceğine düşünür ve inanır dekolte gezer. Ona da hiçbir şey diyemeyiz. Ona da çok büyük saygı, hürmet duyarız, kapalı olana da. Çünkü içtihatlar farklı olabilir. Ben güzelimi bir daha göreyim.

VTR: Sizce insanların az ve öz konuşmaları gerekmez mi?

ADNAN OKTAR: Tabii ki, hikmet Kuran’da Allah’ın istediği Müslüman’ın vasfıdır az ve öz, hikmetli kafada kalacak şekilde konuşmak. Bütün peygamberler hikmetli konuşurlar. Gelenekçi Ortodoks Müslümanların büyük bölümü bilmiyorum sizi hiç esir aldılar mı, acayip geveze olurlar. Yani nefes alamazsın şu arada beş dakika mesela “su içebilir miyim” falan bile diyemezsin ve çokbilmiş olurlar. Halbuki kısa ve öz konuşmak güzeldir. Hepsi için demiyorum ama bir kısmı öyle.

BÜLENT SEZGİN: İzmir’de motosikletli erkeklerin tacizine uğradığı için polisten yardım isteyen ancak polisin darp etmesi sonucu karakola şikayette bulunan iki genç kızı taciz eden kişiler yakalandı. İzmir Emniyet Müdürü Hüseyin Aşkın olayı tüm ayrıntılarıyla inceleyeceklerini, kesinlikle böyle bir davranışa izin vermeyeceklerini söylemişti. Nitekim ekiplerin ulaştığı güvenlik kameralarında motosikletlilerden Onur G’nin Derya Kılıç’ı eliyle taciz ettiği belirlendi. Tacizciler yaptıkları suçu itiraf ettiler ve gözaltına alındılar.

ADNAN OKTAR: Kardeşim, o çocukları döven polis de vardı. Onların da akıbetini ben duyacağım. Yani halen görevde mi o adamlar, ben onu da merak ediyorum yani bu çok kızdırıcı bir şey. “Bize küfretti” diyor. Ya kardeşim o panikle hadi diyelim de çocuk çok darlandı küfretti. Kız çocuğunu sen nasıl döversin? Nasıl döversin yani? Kadına yumruk atılır mı? Ayrıca niye küfretsin sana? Ne zoru yani? Polis diye sana sığınıyor, güvenliğini sağlaması için geliyor. Küfredip, arkasından güvenlik sağlamasını ister mi senden? Bir de her ikisi de çok güzel kızlar, yani bu çok kızdırıcı bir hareket. Bilmiyorum yani şu an nedir konu tabii hukuka intikal ettiyse mahkeme en güzel kararı verir. Bizim onlara saygımız var. Her ikisine de geçmiş olsun diyorum. Allah sağlık sıhhat versin, uzun ömür versin. Sakın yılmasınlar. Zaten cesur da delikanlı kızlar maşaAllah yiğitler. İkiniz de çok güzel, çok efendisiniz nur gibi eliniz, yüzünüz. Gönlünüz çok rahat olsun. Bu sokakta tacizler şunlar bunlar, bunların hep bir örgüt yapılanması olduğu anlaşılıyor. Bunların hepsini İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirin. İsim isim, cisim cisim hepsini bildirin. Orada bir bunlar arşivlensin.

Evet.

VTR: Tırların frenleri patlıyor sürekli ve birçok kazalar oluyor ve insanlar kaybediliyor bu yüzden buna neden çözüm bulunamıyor? Bu soruyu öğrenmek istiyorum.

ADNAN OKTAR: Benim akıllım güzel yüzlüm aferin sana. Bak çok hayati bir konuya dikkat çektin. Arabaların fren sisteminde sık sık kontrol yapılması gerekiyor. On beş günde bir, ayda bir kontrol yapılması. Hiç kontrol yapmıyorlar. Araba da çok büyük olduğu için kontrolü mümkün olmuyor bu sefer freni patladığında. Yani o frenin sisteminde hiçbir kusur olmaması gerekiyor. Ara ara kontroller meseleyi halleder. Bunu Trafik Şube Müdürlüğü’ne bildirebiliriz. İçişleri Bakanlığı’na söyleyebiliriz. Gerekenleri yapacağız. Daha önce de ben bu konuda uyarmıştım yani iki kere konuşma yapmıştım bu konuda. Ama durmuyor. En iyisi dilekçeyle her yere bu konuyu yine yaymaya devam etmek.

Evet dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: “Allah akılla bilinir” etiketi 3. sırada.

ADNAN OKTAR: Çok güzel. Bomboş yazılar yerine artık hep böyle imani yazılar oluşturuyoruz elhamdülillah ve çok güzel netice alıyoruz. Bazen güzel yazılar oluyor ama çoğu boş.

Bu gelenekçi kardeşlerimizin boş konuşma özelliği negatif özelliklerinden bir tanesi. Dini konuları tenzih ederim, insanları esir alıp akıl almaz uzun, gereksiz, münasebetsiz konuşmalar yapıyorlar. İmani konuları tenzih ediyorum.

Evet.

VTR: Ölü ya da yaşayan biriyle tanışmak isteseydiniz bu kim olurdu?

ADNAN OKTAR: Ölü demeyelim de vefat etmiş diyelim. Ölü biraz daha alt bir ifade oluyor. Tabii ki Resulullah (sav)’le. Muhteşem. Zaten inşaAllah tanışacağız Allah’ın izniyle.

Evet dinliyorum.

VTR: İsmim Sadık. En iyi alışkanlığınız hangisidir?

ADNAN OKTAR: En iyi alışkanlığım; samimiyim. Benim en iyi alışkanlığım odur. Bir de sevgi. Sevgiden böyle adeta coşuyorum bu çok güzel.

Evet.

VTR: Kimyada hiç unutamadığınız bir keşfiniz oldu mu?

ADNAN OKTAR: Kimyadaki keşfim en önemlisi iki tane var. Bir tanesi bakır teli eritmiştim asitle, nitrik asitle; muhteşem güzel bir görünüm alıyor. Yani o yeşil şahane bir yeşil böyle zehir yeşili, çok hoş. Ve fokur fokur kaynıyor. Eğer teli çıkartmazsan sallıyor artık kabloyu o derece. Üstüne sülfirik asit döküldüğünde ama tabii teli çıkartmak şartıyla birden sakinleşiyor o ısı da düşüyor. Çok ısı yüksek oluyor normalde. Isı da düşüyor sakinleşiyor. Dibine tuz gibi bembeyaz çöküyor, bembeyaz derken beyaza yakın çöküyor. Suyun rengi açılıyor o yeşillik gidiyor. Tuz olarak çöküyor dibe. Yani beyaza yakın bir renk oluyor daha Türkçesi. Sonra o tuzu alıp içine su karıştırıp, içine demir sokulduğunda demir o anda hemen bakır kaplanıyor. Bildiğin bakır böyle kırmızı bakır kaplanıyor. Şahane yani. En güzel oyuncaklarımızdan bir tanesiydi o yani benim laboratuvarım. İkincisi potasyum nitrat eritmiştim tüpte. Pamuğu ilerlettim böyle ilerlettim ilerlettim sonra ilginç bir şekilde patladı. Çünkü potasyum nitrat zaten muazzam oksijen çıkartıyor. Pamuk da zaten selüloz olduğu için yanıcı madde. İkisi birleşince mutlu oldular. Ama kimse yapmasın çok tehlikeli işler.

BÜLENT SEZGİN: Türkiye Yazarı Fuat Uğur Barzani başkanlığındaki bir heyetin Türkiye’ye gelerek referandum konusunda Türkiye’yi ikna etmeye çalışacağını söyledi. Şöyle devam etti yazısına; “Kişisel fikrim Kürdistan’ın bağımsız olması. Türkiye ile Irak Kürdistanı arasındaki ilişkiler çok olumlu. Ancak Barzani PKK’nın kendi topraklarından sökülüp atılması için garanti verebilecek mi bunu bilmiyoruz. Kürdistan referandumu eğer Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehlikeye atacak bir sonuç doğuracaksa sürecin farklı işleyeceğini taraflar bilmek zorunda. Yoksa Kürdistan’ın bağımsızlığı konusunda normal koşullar altında söylenecek pek fazla bir şey olmaz” dedi.

ADNAN OKTAR: Bence Türkiye pek bu işe karışmasın. Yani lehte, aleyhte bir şeye karışmasın. O kadar diyorum.

Evet dinliyorum.

VTR: Trafikte cam silen ve para isteyen kişilere karşı nasıl önlem alalım?

ADNAN OKTAR: Riskli bir hareket o. Yani genç kızların arabalarını falan siliyorlar, gidip önüne dikiliyor falan biraz tehditimsi oluyor o ve rahatsız edici. Para vermezse suç işlemiş gibi oluyor. Çünkü “Ben camı sildim” diyor “Sen para vermedin” diyor. Ayıp ve çirkin bir hareket. Öyle olmaz. Yolun kenarında dursalar onlara para verilebilir yani isteyen para verebilir. Ama cam silerek bu yakışık alan bir şey değil. Çünkü kullandığı su da nasıl bir su, ne ile siliyor, arabayı temizliyor mu, kirletiyor mu? O da belli değil. Dolayısıyla riskli bir hareket. Hiç olmaması gerekiyor. Yani bunu devletin, hükümetin engellemesi lazım. Ama yol kenarında durursa ışıkların konumuna göre araba durduğunda pencereden belki para uzatabilir yani tehlikeli bir tip değilse, tenha bir yer değilse. Ama tenha bir yerde bir genç kızın arabanın camını açıp para vermesi çok tehlikeli olur. Yani arabanın kapısı hiç açılmayacak gibi olması lazım. Ve birisi de dur falan dediğinde durmaması gerekir. Normal ayakta duruyor adam ama dur diyorsa durmaması lazım ve onu polise bildirmesi lazım. Çünkü yardım istiyorsa polis yardım eder. Genç kızın yapacağı bir şey olmaz. Ama iki-üç delikanlı var arabada onlarda bir mahsur yok “Ne istiyorsun?” diye konuşabilirler. Ama genç kızlar bu konuda çok çok özenli olsunlar. Sakın arabanın kapısını açmasınlar. “Bir şey diyeceğim” diye yanaşan kişi çok riskli olabilir. Tabii açar pencereyi mesela kapıyı içerden açabilir, yanına oturur zorla bir yere götürtmeye kalkabilir. Memleketin psikopatı, manyağı tükenmez. Çok tehlikeli olabilir. Pencere de açık olmaması lazım. Normal dümdüz gitmesi lazım. Ama mesela bayılmış düşmüş birisi varsa o zaman durum ayrı. Biraz ilerleyip -o da bir oyun olabilir tenha bir yerdeyse çok tehlikeli olabilir- hemen ambulans çağırması lazım. Çünkü onun yapabileceği bir şey olmaz zaten orada. Riskli bir durum. Ama ikinci bir araba, ikinci bir şey gelirse o ayrı. Çünkü eğer onun oradan geçeceğini bilerek özellikle onu yapıyorsa bir oyun görünümü yani oyun olup olmadığı anlaşılır onun zaten. Bakılır yani vicdani kanaatine göre bir tuzak değilse o ve başka arabalar da yardım edecekse olur o zaman onda bir şey olmaz. Yani çok özenli olmak lazım özellikle genç kızların çok dikkatli olması gerekiyor. Polise haber verilmesi çok önemli. Hemen polis. Polisin de olay yerine hemen yetişmesi çok önemli. Yani her yerde polis olsun, her noktada yakın yerlerde polis olması gerekir.

Evet.

KARTAL GÖKTAN:  Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olan beş ülke aynı zamanda dünyada en çok silah satan 5 ülke konumunda. Bu ülkeler sırası ile Amerika, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin.

ADNAN OKTAR: Mesela silah satmak çok garip ve çirkin bir şey bana göre. Silah ile geçim sağlamak. Kardeşim niye silah var ki? Bir kere silahların tamamı kaldırılsın. Anlaşın, herkes anlaşsın silahları kaldıralım. Dünyada silah kalmasın. Niye silah olsun yani? Sadece polisin silahı olur o kadar. Ne silahı? Tank, top, uçak bunlar hiç olmaması lazım. 

Evet.

VTR: İnsanları tanımasanız da yardım eder misiniz?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm tabii ki. Zaten yolda öyle oluyor. Hiç tanımıyoruz, bilmiyoruz. Mesela Suriyeli küçük çocuklar geliyor ufak. Ama bayağı güzel o çocuklar. Yani fizik yönden de çok düzgün güzeller. Elleri yüzleri de çok güzel. Bir de güneşte yanmışlar bir de şapalak şapalak acayip rahatlar yani. Küçük kediler gibi aralara dolanıyorlar. Biri para aldı mı öbürleri de artık acayip musallat oluyor. Hepsi sıra ile bana da bana da diye. İnsan acıyor az da olsa onlara para vermek gerekir. Ama yani tabii oradaki akışa bakmak lazım. Eğer çok fazla para toplayacak gibiyseler seyrek verilmesi gerekiyor. Normal geçimlerini sağlayacak kadar bir para verilmesi gerekiyor özetle. Ama benim güzelim çok güzel onu bir kere daha ben göreyim.

VTR: İnsanları tanımasanız da yardım eder misiniz?

ADNAN OKTAR: Tabii güzeller güzeli, çok güzelsin. Allah seni cennet kuzusu yapsın. Annenle babanla seni uzun yaşatsın.

Evet.

VTR: Çay içmeyi sever misiniz, günün hangi zamanında çay içersiniz?

ADNAN OKTAR: Çay içmeyi, benim Karadenizlim, aslan delikanlım tabii ki herkes sever. Ben de çok severim. Ama çayın bardağı özel olması lazım. Kokusu özel olması lazım. Mesela ısısı çok önemli. Ve yanındaki malzeme çok önemli. Bir kere çayın yanında bisküvi olmaması bir faciadır. Ben misafirliğe giderken mutlaka yanıma iki kilo falan çikolatalı bisküvi alırdım. Yani kakaolu bisküvi alırdım. En az iki kilo. Çünkü gittiğim yerde eğer bisküvi yoksa bu bir facia demektir. Hayat kalitesi düştü demektir. Her seferinde öyle yapardım.

Evet dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Güzel bir bebek var.

ADNAN OKTAR: Yani insan ne kadar zor durumda kalıyor. Şu tatlılığına bak. Yalnız şapur şupur öpüyorlar çocukları. Bunların cildi incecik olur çocukların. Ve çok alerjik olur. Mesela babası falan fırça gibi sakalları ile batıra batıra çocuğu öpüyor. Bütün çocuğun eli yüzü kıpkırmızı oluyor. Yavrum diyerekten. Kardeşim tamam yavrun olduğunu kabul ediyoruz da öyle öpülmez yani. Kirli elleri ile tutuyor çocuğu. Havalara hoplatıyor atıyor tutuyor falan. Bayağı tehlikeli şey yapıyor. Öyle sevme olmaz. Çok nazenin onlar çok nazik. Çiçeğe muamele eder gibi çok özenli olmak lazım. Böyle şapur şupur çocuk öpülmez. Bir Hasibe teyzesi geliyor şırrak diye öpüyor vantuz gibi çocuğun yanağını. Geliyor bilmem Naciye halası gelip öpüyor. Eniştesi geliyor enseden. Çocuğun her tarafı kıpkırmızı oluyor. Her yeri alerji oluyor. Kabarıyor çocuğun her tarafı. Olmaz yazık günah yani. Öyle çocuk sevilmez.

Evet.

VTR: Aile birliğini nasıl koruyabiliriz?

ADNAN OKTAR: Hayret, ben çocukların bu güzelliğine hayret ediyorum. Çok çok güzel değil mi bu? Nasıl güzel hayret maşaAllah. Yaklaştırabiliyor musun? Canım benim nasıl güzel. Allah sana uzun ömür versin hidayet versin. Cennet kuzusuna benziyorsun sen. Canımın içi Allah’a dua ederek dindar olarak olur. Aile dindarsa aile birliğine hiçbir şey olmaz. Çünkü tevekkül edersin Allah’a güvenirsin. Zaten aile çok sağlıklı olur öyle bir şeyde. Allah korkusu, Allah sevgisi aile bireylerinde varsa tamam. Hiçbir şey olmaz. Samimi olmak lazım, sevecen.

Evet.

VTR: Ben çok yakışıklıyım mı?

ADNAN OKTAR: Şimdi ben orada olsam o burnunu ısırırım senin. Sonra da cevabını verirdim. Bir daha ben senin güzelliğini göreyim.

VTR: Ben çok yakışıklıyım mı?

ADNAN OKTAR: Sen bal, şeker, kaymak karışımı, biraz da sütlaç karışımı olan saf şeker bir şeysin sen. Dünyalar tatlısısın, çok güzelsin. MaşaAllah. Cennet kuzusuna benziyorsun sen.

VTR: Merhaba dünya çocuklar için güvenli bir yer mi?

ADNAN OKTAR: Benim güzelim, doğru söylüyorsun. Dünya çocuklar için tam bir cehennem. Allah vermesin çok korkunç. O yüzden ben imkanım olsa bile evli bile olsam eşimin çocuk yapmasını istemem. Ama Türkiye için bunu söyleyemem, çünkü Türkiye’nin çökmesine sebep olur bu. Dünya için de bunu söyleyemeyiz çökmesine sebep olur. Ama çocuklar için tam bir cehennem dünya. Akıl almaz korkunç. Mehdiyet’le çocuklara cennete çevireceğiz Allah’ın izni ile. Ve kısa sürede bunu yapacağız. Bu cehennemi cennete çevirip çocuklar için en mutlu, güvenilir bir yer haline getireceğiz inşaAllah.

Evet.

VTR: Para hayatımızın gerçek amacı mı?

ADNAN OKTAR: Tabii ki Allah’ın rızasıdır gerçek amacımız. Ama para Allah’ın rızasını elde etmede mühim bir imtihandır. Para ile ne güzel şeyler yapılıyor. Fakirlere yardım ediyorsun sevdiklerine güzel hediyeler alıyorsun. Sanat faaliyetleri yapabiliyorsun. Her şey, kitap dağıtabiliyorsun. Tebliğ yapıyorsun. Her şey.

BÜLENT SEZGİN: Kemal Kılıçdaroğlu Suriyelilerin ülkelerine geri gitmelerini istediklerini söyledi. “Kilis’te bugün seçim olsa deseler ki herkes oy kullanacak, Kilis’te belediye başkanı ve belediye meclis üyelerinin tamamı Suriyeli olur. Kilis’teki bizim vatandaşlardan daha fazla Suriyeli var. Hem de iki kat. Bizim bundan kurtulmamız lazım. Artık kendi ülkelerine dönmeleri lazım” dedi.

ADNAN OKTAR: Kendi ülkelerini göstersene.

BÜLENT SEZGİN: Evet bazı fotoğraflar gösterebiliriz. Geldikleri yerler.

ADNAN OKTAR: İşte o kardeşlerimizin geldiği yerler buralar. Bu harabelerin içine girip yaşayacaklarsa o ayrı mesele. Tam bir cehennem, cehennem mahallelerine dönmüş. İşte gelenekçi Ortodoks İslam anlayışının Müslümanlara hediyesi bu. Gelenekçi İslam anlayışı bunu meydana getirir. Gelenekçi Ortodoks İslam anlayışı nereye girerse İslam ülkesini felakete, belaya ve yıkıma götürür. Her yerde Müslümanları bekleyen tehlike budur. Gelenekçi Ortodoks İslam anlayışından kurtulup Kuran’a göre hareket etmemiz lazım. Bunun dışında kurtuluş olmaz.

Evet.

VTR: Kibir insanı küçültür mü?

ADNAN OKTAR: Tabii güzel yüzlüm çok aşağılayıcı bir şey kibir. Bir akıl hastalığı yani tam zavallı ve tiksindirici bir mahluk olarak görünüyor. Klasik ahmak olduğunu anlıyorsun. Ama ahmaklığını da yüzüne de söyleyemezsin. İğrenerek insanlar kibirli insanlara bakarlar. Ve onlar da çok büyük olduğunu zanneder. Ukalalığa ve züppeliğe devam ederler. Münafıklarda öyledir bu. Çok züppe ve ukala olurlar. Çok kibirli olurlar. Kendilerini çok akıllı günleri dolu dolu geçen, her yere yetişen, dünyaca ünlü, herkesin üstünde durduğu, çok önem verdiği yedi dünya güzeli gibi görürler. Halbuki insanların tiksindiği domuz gibi gördüğü pislik mahluklardır münafıklar ve kibirli insanlar.

Evet.

VTR: Son zamanlarda insanların alım gücü neden düştü?

ADNAN OKTAR: Çünkü ekonomik ayarı İngiliz derin devleti yapıyor. Doları sürekli yükseltiyor Euro’nun değerini sürekli yükseltiyor. Oturdukları yerden kamyonlar hesabı tırlar hesabı para onlara gidiyor.

VTR: Gülmek vücudu gençleştirir mi?

ADNAN OKTAR: Deşarj sağlar yani bir sinir yatışması sağlar gülmek. Yani çok kahkaha ile gülen hani böyle yerlere yatıyor ya güleceğim diye gözlerinden yaş geliyor. Hemen sakinleşiverir insanlar dikkat edin. Gülme sonucunda hiçbir stresinin kalmadığını görürler. Hatta vücudunda müthiş abartılı bir sakinlik oluşur. Yani o bir sinir boşalmasıdır aynı zamanda bayağı keyifli bir şey güzel. Öyle hafif gülme değil. Yani yere yatıp uğunacak o derece.

Evet dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Darbe gecesi Ömer Halisdemir’e gerekirse şehit olma emri veren Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı İkinci Kolordu Komutanı oldu.

ADNAN OKTAR: Paşama yakışır, paşama yakışır. Paşama orgenerallik de yakışır. Bir de meydan muharebesi kazanacak herhalde. Öyle görünüyor, o zaman da mareşal yapacağız Allah’ın izni ile inşaAllah.

VTR: Çevre kirliğinin nedeni nedir? Bunu merak ediyorum ben de.

ADNAN OKTAR: Hanzolar, kenzolar, sığırlar hepsi, hayvanlar. İnekler, öküzler yani kirletiyorlar.

Evet dinliyorum.

VTR: Kurban bayramında kurban kesmeyi düşünüyor musunuz?

ADNAN OKTAR: Senin bu tatlılığın ne peki ben önce o soruyu sana sorayım. Çok tatlı ve çok güzelsin. Kurban bayramı geldi mi ben zaten yutkunmaya başlıyorum. Kurban bayramı demek mis gibi kuyruk yağı ile pişirilmiş ciğerli buttan kesilmiş parçalar ile olan ve hafif salçalı bol acılı çıtır ekmek arasındaki kebap demektir. Sabah kardeşim erkenden pişecek. Kurbanı beklet diyor. İki gün sürünelim mi? Lafa bak kurbanı kesip bekleyecekmişiz. Öyle bir şey yok keseceğiz hemen taze taze ciğeri doğrayacağız, akciğeri doğrayacağız güzel ala kalbi doğrayacağız. Buttan parçalayacağız güzel doğrayacağız. Et kasıldıysa biraz karbonat atarsın biter. Yani ne kadar, etin fazlalığına göre, bir tatlı kaşığı da olur. Karbonat güzel ala pişerken suyunu bırakıyor ya mübarek o arada suyuna atarsan biraz da tuz atacaksın iyice ölsün. O ne olur? Eriyecek. Suyunu tam çektiği anlarda, kızartmayacaksın o çok büyük hata yapıyorlar. Kızartma olmaz. Tam o suyunu çekip kendine geldiği anda ne yapıyoruz? Salçamızı karıştırıyoruz. Ocakta tutuyor muyuz? Tutmuyoruz. İndiriyoruz artık. Çünkü ete istediğimiz rengi vermiş olacak o. Etin zehrini almak için ne yapacağız? Pul biber üstüne güzelce atacağız. Midesi güçlü olanlar tabii. Et nasıl yenir? Çıtır ekmek lazım francala. Nar gibi ayrıca fırında kızartılması lazım. Durumun vahametine göre eğer çok ızdırap çekiyorsa yarım ekmeğin içini oyacak. Yarım ekmeğin oyacak. Tamamen o beyaz kısmını ekmeğin çıkaracak. Çaka çaka kurban eti dolduracak ve kapatacak. Ama milletin gözü önünde yenmez o, bir köşede sakin olacak kendini kaptırmayacak. Dilini falan ısırmaya kalkabilir. Aordunu ısırır maazAllah. Böyle abartılı heyecanlı yemelerde öyle riskler meydana gelir. Sakin ol kardeşim. Kendi ismi ile sürekli konuşabilir. Kendine böyle sakin ol bak bitireceksin, hepsi senin diyecek falan ve böylece o güzel olay tamamlanacak. İlk gün olay çok önemli ikinci gün de tabii olacak inşaAllah. Fakire fukaraya dağıtmak çok önemli. Elden elden. Kapı kapı gezerek dağıtacaksın gönül alarak. Öyle kıytırık et verilmez. Senin yemediğin kısımlarını falan değil öyle. Et oldu mu hakkıyla vereceksin. Hakikaten fakir bir aile ise direkt but. Sağ ya da sol but. Böyle iri parça verilmesi lazım. Ne kadara gücün yetiyorsa.

Evet.

VTR: Çocuğunuz olsaydı ismini ne koyardınız?

ADNAN OKTAR: Canımın içi dünyalar güzelim benim. Hepsi güzel çok seviniyorum böyle güzel olmalarına. Bayağı içim açılıyor çok insanı sevindiren bir şey bu kadar çok güzel insanımız olması. İlk aklıma gelen Muhammet, Ahmet Muhammet olabilir. Yahut Mustafa olabilir. Hepsi güzel. Yahut İbrahim, İsrail de güzel isim. Hiç İsrail koymuyorlar. Niye çekiniyorlar acaba? Tabii İsrail ismi hiç koymuyorlar. Halbuki Kuran’da peygamber ismi olarak geçiyor İsrail. Yakup diyorlar ama İsrail halbuki Yakup’un ismi olarak ayet. İsrail diyor Allah açıkça. İsrail peygamberin ismidir. O çok hatalı bir tavır.

Evet dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Düz ağaca tırmanmış bir keçi var.

ADNAN OKTAR: Ben yanlış görmüyorum değil mi? Bu nasıl olur böyle bir şey? Hayvanı oraya bırakmış olmasınlar öyle. O tırmanmaz o kadar. Kıpırdamıyor da o. Kötülük yapmışlar bence birisi koymuş oraya hayvan da düşmeme korkusu ile tutunuyor.

Altıya kadar derken namazı kılacak kadar vakit ayırıyorum. Bana yirmi beş-otuz dakika yetiyor. Namaz için, sabah namazı için. Ondan geri uyku.

Evet dinliyorum.

VTR: Bugünün yarını olmasaydı ne yapardınız?

ADNAN OKTAR: Allah ne kadar güzel tecelli ediyor. Bu çok büyük bir mucize. Hepsi birbirinden güzeller maşaAllah. Hayret ediyorum. Canımın içi ne yapardım? Sevdiklerimi bir daha daha coşku ile severdim. Allah’a yine dua ederdim. Ve sevinç içinde olurdum Allah’ın yanına gideceğim için. Müthiş heyecanlanırdım bir bayram havasına girerdim.

Evet.

VTR: Ev partisi yapıyor musunuz?

ADNAN OKTAR: Tabii ki parti yapıyorum. Ev partisi yapıyorum. Yani eğleniyoruz. Müzik var. Dans oluyor güzel yiyecekler oluyor. Toplanıp eğlenmeye ev partisi denmiyor mu?

BÜLENT SEZGİN: Tabii, evet.

ADNAN OKTAR: E tamam.

Evet dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Minik civcivler var.

ADNAN OKTAR: Bu çok iyi. Ne şeker şeyler onlar.

Evet dinliyorum.

VTR: Katıldığınız en kalabalık ve en önemli organizasyon nedir?

ADNAN OKTAR: Canımın içi ben büyük konferansların çoğuna katıldım. Darwinizm ile ilgili konferanslar olmuştu genellikle. Barış, dünya barışı ile ilgili konferanslar oldu. Onlara katıldım.

Evet.

VTR: İnsanlar dünyada ne kadardır var?

ADNAN OKTAR: Benim anladığım bir yüz bin yıl olmuş olabilir. İnsan için yüz bin yıl var gibi geliyor. Öyle görünüyor. Yani çok daha eskiye gittiğini zannetmiyorum.

Evet dinliyorum.

VTR: Aşk insanı değiştirir mi?

ADNAN OKTAR: Tabii, bayağı neşeli olur insan, dışa dönük olur. Sıkılmaz. Üzülmez. Yorulmaz. Uykusu varsa uykusu gider. Bitkinse canlanır. Yaşlandıysa gençleşir. Münafıklarda mesela muazzam çökme olur, sevgisizlikten, ahlaksızlıktan dolayı böyle katmanlar halinde çökerler. Feci şekilde çöküp çok iğrenç, çok itici bir görüntü alırlar. Münafığın alametidir o. Müminlerde dinçliğe, gençliğe sebep olur sevgi.

Azerbaycan'dan benim canlarım bir haber getirdiler. Hocam dediler “Siz Azerbaycan halkının aleyhine konuşmuşsunuz” diye. Benim sevgilime ben nasıl ters bir söz ederim, olacak iş mi? Biz Azerbaycan için, Allah için canımızı veririz. Türk Milleti olarak da öyle. Azerbaycan, Türkiye'nin canı, kalbi, parçasıdır. Çok sevdiğimiz, çok değer verdiğimiz tertemiz muhterem insanların yaşadığı can parçalarımız onlar. Ruhumuzdan parça olan mübarek insanlar. Öyle bir üslup mümkün değil. Ama her zaman söylediğim bir şey var. Her ülkenin zalimi vardır. Türkiye'nin de zalimleri var. Allah onlara lanet etsin. Azerbaycan'ın da zalimi var. Allah onlara lanet etsin. Azerbaycan'ı yıkmak isteyen, Azerbaycan'a kötülük isteyen, Azerbaycan'ın aleyhinde faaliyet yapan Azerbaycan'da hainler var. Allah onlara lanet etsin. Benim kastettiğim bunlardır. Türkiye'de de Türkiye'yi yıkmaya kalkan, Türk Devleti'ni yıkmaya kalkan, münafıklık yapan, sahtekarlık yapan, ahlaksızlar var. Allah onlara da lanet etsin. Bu her ülke için denebilir ve diyorum. Ama Azerbaycan halkını sevgiyle, muhabbetle kucaklıyorum. Onları ne kadar sevdiğimi yıllardan beri herkes bilir. En titiz olduğum konulardan biridir ve bizim sohbetlerimizde hep Azerbaycan bayrağı olmuştur. Hep buradaydı. Geçici olarak geçenlerde kaldırmıştık ve hatta büyük bayrak olarak Azerbaycan bayrağı durur değil mi bizde? Evet. Türk bayrağı ve Azerbaycan bayrağı yıllarca yanımızda durdu. Böyle bir konu benim için söylenmesi hiç olmayacak bir söz. Türkiye'de Azerbaycan'ı benim kadar savunan, benim kadar sevdiğini söyleyen hiç kimse olmamıştır. Bu kadar gündeme getiren televizyonda, bu kadar Azerbaycan'ın iyiliği ve güzelliği için gayret eden gizli ve açık hizmetler veren olduğunu pek zannetmiyorum. Çok seveni var Azerbaycan'ın çok koruyup kollayanı var ama benim gecem gündüzüm Azerbaycan’dır. Azerbaycan zaten sonu bak canla bitiyor. Can olduklarını gösteriyor. Onların tertemiz ve nurlu insanlar olduğunu gösteriyor. Allah onlara güç kuvvet versin, sağlık sıhhat versin. Ermenilerle aralarının açılmasını istemiyoruz. Ermenistan’la Azerbaycan’ı birleştireceğiz. Azerbaycan'dan alınan toprakları Azerbaycan'a geri iade edeceğiz. Azeri kardeşlerimizi katleden Ermeni katillerden hesap soracağız ve hepsinin ceza almasını sağlayacağız. Allah onlara lanet etsin. Azeri kardeşlerimizi şehit eden Ermenilere Allah lanet etsin. Onları biz asla kabul etmiyoruz ama Ermenistan’daki Ermeni kardeşlerimi hürmetle ve sevgiyle kucaklıyorum. Onların hepsini seviyorum. Ermeniler de bizim dostumuz ve kardeşimizdir. Neden? Çünkü Osmanlı döneminde biz onlardan paşalar yaptık. Ordumuzu Ermeni paşalara teslim ettik ve “milleti sadıka” dedik onlara. Yine eski günlere döneceğiz. Azerbaycan, Ermenistan, Türkiye hep birleşecek. Çok güzel bir mutluluk tablosu oluşacak. Sevgi içinde yaşayacağız. Ama zalimlere yaptığını yanına kar bırakmayacağız. Onlardan intikam alacağız kanunla hukukla. Azerbaycan'ın kaybettiği toprakları geri Azerbaycan'a vereceğiz ve böylece o karanlık devri bitirmiş olacağız. Yani sürgit bir nefret politikası olmaz. Çünkü Ermenistan'da cinayet işlememiş tertemiz insanları ben kardeş olarak kabul ediyorum. Onların bir suçu yokken onlar suçlanırsa, bu zulüm olur. Yani çok büyük bir zulüm olur. Ben onu kabul etmiyorum. Benim anlattığım bu. Yoksa konuşmalarımda falan montaj falan sözü, öyle bir ifadem de olmadı. Nerenin montajı? Dümdüz konuştum anlattım. Konuşmalarım aynı bu mahiyettedir ve gayet düzgün ve mantıklı bir ifade bu. “Bunu kabul etmiyorum. Bu montajla oldu” falan ben bunu demem. Çünkü çok mantıklı sözlerim. Zaten güzel ve doğru ve Azerbaycan'a da buradan selam ediyorum. Yönetimine de selam ediyorum. Güzel devletleri var. Güzel bir millet. Güzel bir milletiz. Allah bizlere yardımcı olsun inşaAllah birleşiriz. Azerbaycan’la Türkiye, iki devlet bir millet olarak tarihte güzel bir şan bırakacaklar inşaAllah.

Evet.

VTR: Sigara yasağı olan yerlerde neden hala sigara içiliyor?

ADNAN OKTAR: Evet, o her yerde var zor oluyor bizim için de. Mesela çarşıya girerken sigara içilen yerden geçiyoruz, çok rahatsız edici. Ben acıyorum da sigara içen genç kızlara, genç delikanlılara. Benim de bir kız arkadaşım var çok seviyorum ama sigaradan perişan. İçme dedim. Yalvardım. Yine içiyor. Boğazında çok ciddi hastalık meydana getirmiş. Kendine acımıyor. Ben ona açıyorum ama o kendine acımıyor. Ne yaptıysam vazgeçiremedim. Çok kötü bir alışkanlık. Çok gereksiz, çok zararlı bir alışkanlık.

Evet.

VTR: Bugün en çok ihtiyaç duyduğunuz şey nedir?

ADNAN OKTAR: Benim doymadığım şey sevgidir. Sevgi, daha çok sevgi, daha çok sevgi, daha çok sevgi. Sonsuza doğru açıktır benim kalbimde sevgi anlayışı. Mesela beni delice bir sevene, ben hiçbir zaman için bu sevgi tamam demem. Daha fazlasını isterim daha fazlasını isterim.

Evet.

VTR: 112 ambulanslarda tecrübesiz eleman çalıştırılmasını nasıl buluyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Güzel bir söz söyledin. Ben gerçi böyle bir şeyle karşılaşmadım ama sen muhtemelen karşılaşmışsın. Çok tehlikeli olur tabii. Çok tecrübeli olmalarını sağlamak lazım. O tecrübe için de egzersizler yapılabilir. Tatbikatlar yapılabilir. Ehemmiyetli bir husus tabii. Çok riskli olur aksi.

Evet dinliyorum.

VTR: Cevap vermekten nefret ettiğiniz soru nedir?

ADNAN OKTAR: Cevap vermekten nefret ettiğim soru olmaz. Ama karşımdaki kin dolu, ahlaksızsa ve nefretten kaynaklanan bir üslupla alçakça bir girişimle bunu yapıyorsa, ondaki bu negatifliği görürsem ona cevap vermem. Ama her türlü eleştiriye açık sözü cevaplamaktan zevk alırım, hoşuma gider. Yani her şey olabilir. Yeter ki içindeki kini, içindeki o kokuşmuşluğu, o negatif elektriği etrafa yaymak isteyen biri olmasın. Böyle olursa kabul etmem. Onun dışında güzel.

VTR: Mehdi (as)'nin ilk amacı ne olacak?

ADNAN OKTAR: Sadece sevgi. Mehdi (as)'nin tek amacı sevgidir. Sevginin ve samimiyetin dünyaya hakim olması, o kadar. Sevgi öğretmenidir. “Mehdiyül dem” diyor Peygamber Efendimiz (sav) “Kan durduran Mehdi.” Kan durduran. Terör anarşi olmuyor sadece sevgi kalıyor. Dünyadan hiçbir şey istemez Mehdi (as). İnsanlar zannediyor ki gidecek saraylarda oturacak. Peygamberimiz (sav) “evinden idare eder” diyor. Mehdi (as)'nin hiçbir şeye ihtiyacı olmaz. Sadece sevgiyi öğretmeye bize memur olan bir Allah'ın tecellisidir Mehdi (as).

Azerbaycan'da bazı bozuk adamlar benim kız arkadaşlarım adına yalan haberler yapmışlar. O ayrı. O tabii ki montaj ve oyun o. O gayri ahlaki çok çirkin, yakışıksız bir tavır. Yani şimdi ağır bir söz kullanmak istemiyorum ama arkadaşlarımın asla kullanmadıkları, bilgisayarlarında olmayan, yazmadıkları bir yazı. Adam tamamen uydurma, kendi kafasından bir şey yazmış. Bir de onları da montajlanmış bir şeyler yapmış. Bu oyun çok çirkin ve akılsızca. Yani bozulacağı belli olan bir oyun. Ve bu oyuna kanmak da çok ayıp olur. Yani gece gündüz Azerbaycan sevgisinden bahseden bir insanın bir gün “Ben Azerbaycan'dan nefret ediyorum” demesi mümkün mü? Ama bir ahlaksız, mesela der ki; şu kullandığım kelimeyi alır der ki “Ben Azerbaycan'dan nefret ediyorum demem mümkün mü?” Sadece o kısmını alırsa, “Ben Azerbaycan'dan nefret ediyorum” sözünü alırsa bu bir ahlaksızlıktır.  Bu bir montajdır. Cümleyi bölmüş. “Demem mümkün mü? Asla olmaz. Çünkü ben Azeri halkını canımdan çok seviyorum” dediğime göre ve bunu her zaman söylediğime göre, böyle bir montaja inanmak yani insanın kendi zekasına saygıya yakışmaz. Kendi aklına saygıya yakışmaz. Nasıl olsun yani? Gece gündüz çocuğunu seven bir insan düşün. Yahut çocuğunu seven bir baba düşün. Yahut bir babanın çocuğunu çok sevmesini düşün. Bir gün çocuğundan “Ben nefret ediyorum” der mi, mümkün mü bu? Ve uydurma yazıyla buna inanırsan, bu ne kadar yanlış bir hareket olur. Ne kadar hatalı hareket olur. Bir de benim kız arkadaşlarıma diye kullandıkları kelimeler çok çirkin. Kız arkadaşlarımızın asla kullanmayacağı, yakışıksız son derece mantıksız münasebetsiz izahlar. Benim kız arkadaşlarım yıllardan beri Azerbaycan'ı göklere çıkarır. Hep sevgilerini ifade ederler. Hep muhabbetlerini ifade ederler ve çok nezaketli, saygılı, akılcı bir dil kullanırlar. Orada çok çirkin bir dille yakışıksız münasebetsiz ifadeler var. Sen buna inandığında ne konuma düşmüş olursun? Senin zekanla alay etmiş oluyor o insan. Bunu niye kabul ediyorsun? On yıl, yirmi yıl Azerbaycan’ı öven bir insan bir gün içerisinde, bir saat, bir dakikanın içerisinde öyle bir duruma gelir mi? Böyle bir şey olur mu? Buna nasıl inanırsın sen? Ben buna hayret ediyorum. Yakışmaz. Hadi hata yaptın. O zaman düzeltmen gerekir.

Çok çok kötü yaptıkları şeyler. Bir kısmı fotomontaj. Bir kısmı fotomontaj hakikaten. Bir kısmı da tamamen iftira. Hiç alakası yok. Çok çirkin. Özetle bir oyun oynamışlar. Buna inanmaları yani kendi zekaları ile alay etmek gibi olur. Kardeşlerimize çok yakışmaz. Çok ayıp yapar kim buna inanırsa. Bir de şu üsluptan çocuk olsa anlar. O kadar münasebetsiz ve çirkin bir üslup kullanmışlar ki. Yıllarca Azerbaycan'ı öven, seven bir insan, bir dakika zarfında bu kadar çirkin bir üsluba döner mi? Ve buna nasıl inanırsın sen? Bir de montaj, montaj yapılan bir şey bilinmez mi? İnsan bakar bakmaz anlar.

Benim kız arkadaşlarım gerek karakterleri, gerek örgüleri, gerek kalite anlayışları, gerek hitabet şekilleri çok mükemmel ve çok yüksektir. Burada çok basit sıradan, çok çirkin bir üslup kullanmış. “Bu kaliteli insanlar bunu kullanmaz, böyle bir söz etmezler” demesi gerekir kardeşlerimizin. Yani kimse buna inananlar çok yanlış, çok hatalı bir şey yapmışlar. Mesela bir yazıdan, mesela İngiliz derin devleti aleyhine veyahut Azeri kardeşlerimize zarar verenler yahut Müslümanları ezenler aleyhine yazılan bir yazıyı almış. Bak bunu Azeriler aleyhine söylüyor diyor. Montaj yapmış. Oradan çıkarıp, Azerbaycan aleyhine bir yazının içine koymuş yazıyı. Yani böyle bir oyuna hiç kimse gelmez. Kardeşlerimiz de gelmesin. Böyle bir oyuna gelmek de zaten yakışmaz. Aklı başında bir insana hiç yakışmaz.

Ben canlı yayında Azerbaycan'ın bayrağını şerefle öpmüş bir insanım. Var mı resimleri?

KARTAL GÖKTAN: Evet.

ADNAN OKTAR: Bak öptüğümüz bayrak Azerbaycan bayrağı. Dolayısıyla kardeşlerimiz sakın böyle oyunlara gelmesinler. Böyle küçük basit sıradan oyunlara hiç gelmesinler. Yani İngiliz derin devleti küçük bir oyun oynadığında, bu oyuna gelirseler bu yakışık almaz.

Evet dinliyorum.

VTR: Saç stilini hangi sıklıkla değiştiriyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Canımın içi öyle bir programım olmuyor. Bazen hoşuma gidiyor uzun saç. Saç uzadıkça hoşuma gidiyor. Öyle bırakıyorum. Bazen de kısa saç hoşuma gidiyor. Yazın iyi oluyor kısa saç.

Evet dinliyorum.

VTR: İlk bilgisayarınızı hangi yaşta elde ettiniz?

ADNAN OKTAR: Siz çok nasipli nesilsiniz. Bizim zamanımızda buzdolabı bile yoktu. Televizyon yoktu. İlk geldiğinde biz acayip heyecanlanmıştık. Komşuya gelmişti Almanya'dan falan. Cümbür cemaat hepimiz komşuya gidiyorduk. Küçük ufak bir televizyondu. Karşısına geçip diziliyorduk. Sonra Bahçelievler'de dayımlar vardı. Onların evine gelmişti televizyon. O steyşın arabalara binip, doluşup dolmuşla oraya gidiyorduk. Bayağı da uzaktı, bir köy kadar uzaktı. İstiklal Marşı okununcaya kadar seyrediyorduk. Yani heyecanla. Şimdiki nesil için olaylar muazzam. Çok hızlı gelişiyor ve çok güzel gelişiyor.

Evet.

VTR: Ailenizden en çok kimi seviyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Ayırmak doğru değil bence. Yani o hata olur. Anneyi ve babayı eşit sevmek lazım. Çünkü ikisi de mübarek insan. İkisi de Allah'ın tecellisi. İkisi de çile insanı olur, bütün anneler babalar. Zordur evlat yetiştirmek. Birbirleriyle yarıştırmak doğru değil bence. “İkisini de eşit seviyorum” demek doğru olur.

Evet dinliyorum.

VTR: Tavsiye almak için kiminle görüşüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Ben herkesten tavsiye alırım. Kız arkadaşlarımdan, kardeşlerimden, bilen herkesten. Halktan. Mesela size de soruyorum bazen. Halkın, insanların, sevdiklerimin kanaatine göre hareket ederim. Ve çoğu zaman da onların dediğini de yaparım.

VTR: 6 bin 666 rakamının bir anlamı var mıdır?

ADNAN OKTAR: Kuran'daki ayetlerin 6 bin 666 ayetten olduğu söylenir. Olabilir yani. Eğer hesaplama şekli yapılırsa, uygun şekilde 6 bin 666 ayet çıkıyor.

VTR: En son kime kızdınız ve neden kızdınız?

ADNAN OKTAR: Kızma demeyelim de buğz ederim. Mesela bir münafık olduğunda buğz ederim. Kızmam çünkü Müslüman akılcı hareket eder. Kızma kontrolsüz bir harekettir. Yani kendi bedenini kontrol edememe, kendi aklını kontrol edememeye kızma denir. Yani onda ne olur? Kalp şiddetli çarpmaya başlar. El ayak boşalır. Bağırıp çağırmaya, dengesiz hareketler yapmaya başlarsın. Kendini kontrol edemezsin. Bu bir zaaftır. Kızma olmaz Müslümanda. Müslüman mutlaka akıllı hareket eder. Hamiyeti İslamiyesi feveran edebilir. O ayrı mesele. Ama akıllı, Kuran'a uygun en uygun tavır neyse o yapılır.

VTR: Ortaçağdaki Haçlı Seferleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: İşte bağnazlığın gelenekçi Ortodoks Hristiyanlığın insanlara çektirdiği acı. Gelenekçi Ortodoks Müslümanlık anlayışı da şu an Müslümanlara kan kusturuyor. Birçok yerde ve birçok ekolüyle kan kusturuyor. Hepsi olmasa da büyük bölümü İslam alemini mahvediyor.

Evet dinliyorum.

VTR: Yerler ve gökler gerçekten birbirinden ayrıldı mı?

ADNAN OKTAR: Evet delikanlı doğru. Enbiya Suresi’nde geçiyor o. Enbiya Suresi 30’du hatırladığım kadarıyla. İşte Cenab-ı Allah “Yerle gök birleşikti” diyor. “Biz ayırdık.” Özetle mealen söylüyorum. “Ve canlı olan her şeyi sudan yarattık” diyor. Ama “Yerle gök başlangıçta bitişikti” diyor. “Sonradan ayırdık” diyor. Yani atmosfer yoktu. Yere yapışıktı. Sonra kalktı atmosfer yukarıya ve yer ve gök ayrılmış oldu.

Evet.

VTR: Dünyanın yaratılış amacı nedir?

ADNAN OKTAR: Tek sevgidir. Başka bir şey yok. Bir tek sevgi. Coşkun sonu olmayan bir sevgi. Bak sonlu bir sevgi istemez Allah. Bu çok önemli. Sevgi deyince adam bir kalıp gibi bir şey zannediyor, o kadardır. Öyle değil. Sonsuzluğa açılan bir kapıdır sevgi, ucu bucağı yoktur. Git git bitmez sevgi, öyle bir güzelliktir, öyle bir güçtür.

Evet.

VTR: Affetmek mi daha kolay unutmak mı daha kolay?

ADNAN OKTAR: Affetmek tabii kolaydır. Unutmayı, beyin unutmaz. Yani istesen de unutmaz ama affetmek kolaydır.

VTR: Merhaba adım Mustafa. Vanlıyım. Ve şuna dikkat ediyorum. Batıyı geziyorum bu aralar. Doğu hep genellikle medyada kötü gösterilir, geri kalmış gösterilir. Oysaki tüm ülke toprakları bir neredeyse. Tamam Batı tarafı biraz daha gelişmiş olabilir ama Doğu’yu medya çok kötü gösteriyor. Bu İnsanlarda bir önyargı oluşturuyor. İnsanlar oraya geldiğinde önyargılarını kırıp geliyorlar. Bu çok güzel bir şey. Sorduğum soru ise Doğu neden hep kötü gösteriliyor medyada?

ADNAN OKTAR: O İngiliz derin devletinin bir oyunu. Basında yavaş yavaş bilinçaltını ele geçirme politikası, İngiliz derin devletinin çirkin oyunlarından bir tanesidir. Sürekli Doğu insanını küçük gösteren, kalitesiz gösteren, Doğu'yu kötü gösteren, düşünemeyen insanlar olarak gösteren bir politikayı sistemli olarak uyguladılar. Abdülhamit devrinden beri uyguladılar. Eski bir politikadır bu. Ama bu oyunu tamamen tersine çevirdik. Gece gündüz Kürt kardeşlerimizin, Güneydoğulu kardeşlerimizin güzelliğini, kalitesini, efendiliğini, dindarlığını, akıllığını anlatarak bunların oyunlarını tamamen terse çevirmiş olduk.

Evet dinliyorum.

VTR: Benzetildiğiniz ünlü var mı?

ADNAN OKTAR: Çok zeki kızlar da, delikanlılar da var. Çok seviyorum onu. Mesela sıradan sorular sormuyorlar. Çok şaşırtıcı çok hoş soruları. Benzetildiğim ünlü. Böyle şeylerde ekabir tipler “onlar bana benzesin” falan derler. Yani bir bakmak lazım. Şöyle bir resimleri genel gezelim buluruz evvelAllah.

Evet dinliyorum.

VTR: Hayatınızda asla değiştirmek istemediğiniz şey nedir?

ADNAN OKTAR: Tabii ki insan sevgisini değiştirmez. Samimiyetini değiştirmez. İmanını değiştirmez. Onun dışında yani yanlış olan bir tavrı varsa onu mutlaka düzeltmesi lazım. Çünkü daha güzel daha kaliteli olur insan.

Evet dinliyorum.

VTR: Yemek pişirmede ne kadar iyisiniz?

ADNAN OKTAR: Yemek kardeşim. Bak geçen gün çocuklar sürekli pilav falan yer, yavrum dedim bunların hiçbir pilav değil dedim. Sonra Ebru dedi ki “Hocam bana öğretir misin bu ilmi?” dedi. Neyse gel bakalım dedim. Mutfağa geldi. Pirinçleri yıkattırdım. Hazırladım. Kısa sürede pilavı bitirdim ve dinlendi. Getirdim. Yani iki kaşık alan bile kendini kaybetti. Hatta eve götürdüler bir kısmı, olayın şiddetinden. Şimdi bana diyorlar yine “ilmini öğret.” Yavrucuğum dedim. Bunu yaşamak lazım. Sevgi pilavı canlandırır. Pilav sevgiyi anlar. Orada ölçü mölçü. Kardeşim bu nerede yok işte on dakika kaynayıp çevirip öyle bir şey yok. Aslı Hocam’ın dediği gibi, göz kararı.  Yani gönül kararlı olması gerek inşaAllah. Evet, dolayısıyla patlıcan yemeğinin şahane yaparım. Kebabı şahane yaparım. Pilavı şahane yaparım. Yani saymakla bitmez. Tatlılar, şahane tatlılar yaparım. Kurban kavurma. Mesela benim yönetmediğin bir kurban kavurma hiç olmuyor. Hiç. Şu ana kadar asla yapamadılar. Yani illa ki benim yönetmem gerekiyor. Çünkü orada saniyeler konuşuyor. Kurbanın yapılması, onun doğranması, hacmi, ateşin harı. Yani onun özel ayarlanması lazım.  

Evet dinliyorum.

VTR: Yapabilseydiniz kendinizi kopyalayabilir miydiniz?

ADNAN OKTAR: Kendi kopyam var zaten. Nerede? Zer aleminde. Tabii. Bir paralel evren var. Orada bizim aynı benzerlerimiz var. Yaşıyor. Peygamberimiz (sav)’in hadisleriyle sabit. Aynısı. Yalnız orada diyor Peygamberimiz (sav) “yeşillik yoktur. Bembeyaz her yer” diyor. Beyaz. Sadece beyazlık hakim. Ne hikmetle olduğunu Peygamberimiz (sav) söylemiyor.

Evet dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Sayın Deniz Baykal kendisine sorulan “2002’de Erdoğan'a neden destek oldunuz?” sorusuna şöyle cevap verdi. “Milletin çoğunluğunun verdiği yetkiyi engelleyebilir misin? Seçim yapılmış. Seçimlerden yüzde otuz dört alınmış. Hem demokrasi olacak, hem birileri yasak koyacak. Biz millete, sen buna oy veriyorsun ama Kenan Evren'in yasağı daha mukaddestir. Kenan Evren'in getirdiği düzenlemeyi devam ettirelim arkadaşlar diye bir kampanya mı yapacaktık? Yapsak ne olurdu? Kepaze olurduk kaybederdik” dedi.

ADNAN OKTAR: Evet çok samimi bir ifade olmuş.

Evet.

VTR: Annenizle en çok hangi konuda anlaşabiliyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Annem çok şeker. Önce benim bu faaliyetlerime şiddetle karşı çıkıyordu. Akşam altı ya artık insaf, altıda bile geç kaldığımı söylüyordu. Sekiz, dokuz cinnet geçiriyordu. Onu alıştırmam çok çok uzun sürdü. Sonra arkadaşlar eve, arkadaş kesin kabul etmiyordu. Üç kişiye alıştırdım. Beş kişiye. Sonra yetmiş, seksen kişiye alıştırdım. Evin içi zaten küçük bir evdi çaka çaka doluyordu böyle. Efendim Annem aklı başında Çerkez. Yamandır inşaAllah. Doksan yaşında maşaAllah zımba gibi. Saçlar falan siyah daha hala.

Evet dinliyorum.

VTR: Sizce insanların ikinci bir hakkı var mıdır ikinci bir şansı var mıdır?

ADNAN OKTAR: Tabii olması gerekir. Yani insanlarla ilişkide olması gerekir. Ama bazı olaylar, devlet şeyinde olmaz tabii. Adam mesela hata yaptım dersen, bir hata yaptığında cezayı alırsın. İkinci bir hakkın olmaz. Ama insanlarla ilişkide ikinci, üçüncü, dördüncü de olur. Niye olmasın?

Evet dinliyorum.

VTR: Dünyada herkes tarafından duyulacağını düşündüğünüz bir kelime olsaydı bunun ne olmasını isterdiniz?

ADNAN OKTAR: Tabii ki her Müslüman “Allah” denmesini ister. Başka bir şey istemez. Bir kelime isteniyorsa, değil mi? En ideali o olur. Sevgilimiz’in adının duyulmasını isterdik.

Evet.

VTR: En çok hangi sebzeden nefret edersiniz?

ADNAN OKTAR: Pırasa. Yani pırasa pişen bir eve girmek dahi istemem. Boynumun kenarları kasıldı şu an. Soğan bir, pırasa iki. Aman Allah vermesin.

Evet.

VTR: İstanbul büyük bir depreme hazır mı?

ADNAN OKTAR: Tesettür ne kadar yakışıyor genç kızlara, güzel kızlara. Çok çok kat kat daha güzel oluyorlar maşaAllah. Canımın için tabii ki hazır değil. Yani deprem olduğunda Allah esirgesin. Eğer büyük bir deprem olsa sekiz falan Allah esirgesin can kaybı en az üçte bir falan bir can kaybı olabilir. Binaların hepsi eski ve hurda. Çoğu öyle. Ancak bu yeni yapılan özel binalar var. Onlar dayanabilir. Onun dışında hepsi yerle bir olur Allah vermesin. Ama şunu söyleyebilirim. Yani en az altmış, yetmiş yıl İstanbul’da deprem olmaz. Yani Mehdi (as)’nin olduğu bir yerde deprem olmaz. Onu söyleyeyim ve olmayacak da. Söylüyorum ve olmuyor. Görüyorsunuz. Adamlar dediler “Kesin olacak” dediler. İngilizler şunlar bunlar bütün uzmanlar söyledi. 2017’de en geç 2017’de olacak dediler. Ben de “olmayacak” dedim. Benim dediğim doğru çıktı. Kuran'a göre ve hadise göre bu böyle.

Mesela Fatır Suresi 11’de. Şeytandan Allah'a sığınırım. “Allah sizi topraktan yarattı. Sonra bir damla sudan. Sonra da sizi çift çift kıldı” çift yaratıldınız diyor. Bir kopyamız işte zer aleminde. Bir kopyamız burada. Aynı zamanda buna işarettir ayet. Mesela Allah diyor ki yine Yasin Suresi 36’da “yerin bitirdiklerinden” yani bitkilerden “ve kendi nefislerinizden ve daha bilmedikleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah çok yücedir” çift yaratıldınız diyor. İşte o da zer alemine bakıyor. Yani iki dünya var. Bizim bir de paralelimiz var.

Evet.

VTR: En iyi arkadaşınızla nerede tanıştınız acaba?

ADNAN OKTAR: En iyi arkadaşımla nerede tanıştım acaba? Bizim Yasin Gürlek var işte bir kardeşimiz. İlk, akademide onunla karşılaşmıştım ben. En eski kardeşim odur benim. İlk, akademide ben camiye gidip geliyordum. Herkes tir tir titriyordu korkuyordu o maşaAllah yiğit davrandı geldi camiye böyle çekingen gözlüğünü falan düzelterek yanıma geldi “Ben acaba sizinle tanışabilir miyim?” dedi “Okuldan. Sizi çok takdir ediyorum. Siz namaza geliyorsunuz” dedi “Ben de sizinle burada namaz kılmak istiyorum” dedi. “Çok iyi olur” dedim sonra okulun hademesi de bizimle beraber gelmeye başladı. Üç kişi olmuştuk üç kişilik cemaattik. Ne hikmetse korkuyorlardı. Süleymancı bir çocuk vardı Hiç çaktırmıyordu kendisini hiç hissettirmiyordu. Ama herkese tersti böyle garip bir tipti. Kız arkadaşım olarak söylüyorsan o ayrı çok fazla kız arkadaşım oldu.

Evet dinliyorum.

VTR: Bilgisayar olmadan yaşanılabilir mi?

ADNAN OKTAR: Yani artık olmaz herhalde. Çünkü bilgisayarı gördük bir kere görmeseydik yaşardık ama gördükten sonra yaşayamayız yaşarız da kaliteli olmaz.

Evet dinliyorum.

VTR: Astronomi bilimi bize doğru bilgiler veriyor mu?

ADNAN OKTAR: Tabii ki. Yani yaklaşık doğru bilgi veriyor ama mesela 13 milyon ışık yılı uzaktaki görüntüyü gösteriyor. 13 milyon ışık yılı düşünün yani o kadar eski zamanda olmuş ki olay bize daha yeni ulaşıyor görüntüsü yeni ulaşıyor. 13 milyon yıllık yani 13 milyon ışık yılı zaman içerisinde bize ulaşabiliyor ve biz onu görüyoruz. Belki o hiç kalmadı oralar tuz buz oldu haberimiz bile yok ama bizim gördüğümüz görüntüsü çok çok eski görüntüsü baktığımızda biz onu yerli yerinde görüyoruz yani sanki duruyor gibi görüyoruz. Halbuki o çoktan kaybolup gitmiş olabilir kara deliğe dönüşmüş olabilir yani milyarlarca yıl önce kaybolmuş olabilir ama biz onu halen var görüyoruz.

Evet.

VTR: Dünyadaki en güzel insan kimdir?

ADNAN OKTAR: Dünyadaki en güzel insan Allah'ı en çok seven insandır. En çok kim seviyorsa en güzel olan odur.

Münafıkları anlatıyorsunuz.

BERİL KONCAGÜL: Evet.

ADNAN OKTAR: Çok hayati bir konu. Müslümanlar ona önem vermedikleri için bütün İslam ülkeleri tek tek yıkılıyor. Halbuki münafıklarla işbirliği yaparak onları yıkıyorlar çok dikkat etmek lazım.

Evet dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Cumhurbaşkanı Erdoğan darbecilerin tek tip tulum giyeceklerini söyledi.

ADNAN OKTAR: Hadi hadi hadi hemen acele. Vakit geçmeden, mahkemeleri bitecek neredeyse. Biraz acele edelim.

KARTAL GÖKTAN: “Yakın zamanda göreceksiniz tulumlar içerisinde bunları” dedi.

ADNAN OKTAR: O şımarıklıklarını falan bir göreyim o zaman.

Evet dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Reisçi adı altında etrafa karşı sert ve üst perdeden konuşmalar yapan kişilere şöyle bir mesaj verdi, videosu vardı.

ADNAN OKTAR: Evet Tayyip Hocam’a yakışır racon kesmek.

BÜLENT SEZGİN: Cumhurbaşkanımız kendisi adına millete ayar veren köşe yazarlarına hitaben de şunları söyledi. “Batı ile ne konuşmamız gerekiyorsa kapıların arkasında değil milletin, dünyanın önünde konuşuyoruz. Benim ve partim adına sadece Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, Başbakanımız ve Parti Sözcümüz gerekli açıklamaları yapıyor. Bu kişilerin dışında yapılan hiçbir açıklamanın benimle ve partimle ilgisi yoktur. Efendim şu köşe yazarı şöyle yazmış, bu köşe yazarı böyle yazmış, şu köşe yazarının Cumhurbaşkanıyla şöyle dostluğu var; bunların hiçbiri beni bağlamaz. Bunlara da ihtiyacım yok” dedi “Ben zaten konuşuyorum ya bunlara gerek yok ki ben derdimi anlatmakta aciz de değilim.”

ADNAN OKTAR: Doğru söylüyor bundan sonra Cumhurbaşkanı adına onun yanında olduğunu ve onunla sürekli bağlantı halinde olduğunu ve kurye görevi yaptığını söyleyen adamlar ortalıkta artık gezinmeyi bıraksınlar. Bundan sonra ayaklarını denk alırlar tahmin ediyorum.

Evet dinliyorum.

VTR: Merhabalar Adnan Hocam ben Latin dansları ile ilgileniyorum. İleride siz de Latin dansı yapmayı düşünür müsünüz? Bunu merak ediyorum ve Latin dansları hakkında ne düşünüyorsunuz düşüncelerinizi çok merak ediyorum ve bekliyorum. Çok teşekkür ederim şimdiden.

ADNAN OKTAR: Canımın içi seni Allah gönderdi bak seni görünce içim heyecan, sevinç ve şevkle doldu ve bir sanatçının güzelliği, inceliği, zarafeti, heybeti, hoşluğu üzerinde. Yani tam konunun üstüne geldi. Latin dansı konusunda bize yardımcı olmanı istiyorum. Bu konuda güzel dans eden arkadaşların vardır. Hep beraber davet ediyorum burada güzel bir Latin dansı ziyafeti oluşsun sanat neymiş, dans neymiş insanlar bir görsün. Ayrıca Cindy’ye benziyor değil mi? Ondan daha da güzel maşaAllah. En kısa sürede bekliyorum.

Evet.

BÜLENT SEZGİN: Cumhurbaşkanımız aynı zamanda “Başkaları adına açılmış sosyal medya hesaplarını aracı yapma gibi bir alışkanlığım kesinlikle bulunmuyor bu da böyle biline” dedi.

ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam biz yanındayız milletçe de yanındayız gönlü çok rahat olsun. Ama çok iyi oldu bu açıklamaları çünkü böyle tipler var hakikaten insanları korkutuyor bunlar.

Yani bunu Tayyip Hoca’nın adamı gibi görünüp adamlar oradan buradan para da topluyordur bunlar. Birçok kişiyi tehdit ediyorlardır bunları bir soruştursunlar, araştırsınlar. Halk da bilgisi olan kardeşlerimiz çok rahat olsunlar bize yazsınlar, savcılığa bildirsinler sakın kendilerine oyun oynattırmasınlar sakın ha.

Evet dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Adnan Bey Azerbaycan'da oxu.az sitesinde bugünkü yaptığınız açıklamalardan bir bölüm yayınlandı Azerbaycan hakkında. “Azerbaycan için canımızı veririz.”

ADNAN OKTAR: Doğru. Ha Türkiye,  ha Azerbaycan. Türkiye için de canımızı veririz Azerbaycan için de canımızı veririz. Çünkü oradakiler de bizim canımız, kendi insanımız, kendi kanımız, kendi vatanımız, kendi insanımız.

Evet.

BÜLENT SEZGİN: Bir video vardı Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah çok iyi olmuş.

Evet dinliyorum.

VTR: Merhaba Merve. Ben mutlu olup olmadığınızı merak ediyorum. Mutlu olduğunuzu düşünüyorsanız nelerin sizi mutlu ettiğini de merak ediyorum. Bir de mutluluğunuzun ne kadar sürdüğünü merak ediyorum. Çünkü ben mutlu değilim galiba üç-beş saniye sürüyor. Ondan sonra boşluğa düşüyorum.

ADNAN OKTAR: Benim canımın içi bir kere sen çok güzelsin nasıl mutlu olmazsın ben hayret ediyorum. Harikulade güzelsin, çok cazibeli, kaliteli, klas bir kızsın. Allah sana mutluluk versin, huzur versin, hidayet versin, kalbini ferahlandırsın, üzerindeki sıkıntıyı kaldırsın, uzun ömürlü, mutlu yaşatsın Allah seni. Benim mutlu olmanın nedeni Allah'ı çok seviyor olmam. Allah'la bağlantımı hiç kesmem ben. Sürekli itinalı bir dikkatle Allah'la bağlantımı devam ettiririm. Allah bana çok güzel insanlarla sevgimi ifade edeceğim ortam meydana getiriyor. Kız arkadaşlarım çok ve hepsi birbirinden güzeller ve tertemizler, iffetli, akıllı, dürüst, kaliteli ve nezihler bak saatlerden biri buradalar hiç en ufak bir bıkkınlık, bezginlik alameti göstermiyorlar ve müthiş sevgileri var bir de çok çok çok güzeller. Hem sevgileri çok güzel, hem ahlakları çok güzel, her şeyleri çok güzel. Güzellik de benim ruhumu en çok etkileyen nimet olduğuna göre ben mutlu olmayayım da kim mutlu olsun değil mi? Allah'ı seviyorum ve Allah'ın tecellilerini seviyorum. Onlar da beni seviyorlar, tecellileri de seviyor beni o zaman mutluluk gelir.

Evet dinliyorum.

VTR: Hocam merhabalar. Ben insanın neden yaratıldığını merak ediyorum.0

ADNAN OKTAR: Canım benim biz sudan yaratıldık. Su diyor Allah yani esir. Su ile kastedilen bildiğimiz çeşme suyu değil. Esirden yaratıldık ama esirin toprak haline gelmiş şeklinden yaratıldık. Ama asıl maddemiz esirdir bizim. Esir toprak haline gelir topraktan da biz şekilleniriz. Maddeye benzemeyen bir şeydir esir, maddeye benzemeyen bir madde. Gölge bir varlıktır ve akıllıdır Allah'ın ruhunu taşır üstünde.

Evet dinliyorum.

VTR: Günde kaç para harcıyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Günde kaç para harcıyorum? Bazı günler hiç sıfır ama bazı günler bütün kazandığımı harcıyorum yani bayağı harcıyorum. Ben para tutmam hemen sevdiklerime harcarım. Herkes bilir.

Evet.

VTR: Kaybettiğiniz en yüksek para kaç paradır?

ADNAN OKTAR: Ah severim ben senin yakışıklılığını güzelliğini. Bayağı güzel maşaAllah. Canımın içi para hiçbir zaman için kaybolmaz. Mesela bir yerde kaybedersen onu da farz edelim aldı birisi götürdü. Onu kaybetmiş olmazsın. Sen orada sadaka sevabı almış olursun. Paran çalınsa bile sen sadaka sevabı kazanmış olursun ve bir hayır vardır. Hastane parası yapacakken onu ondan kurtulmuş olursun. Sağlığını kazanmış olursun sabredersen ve tevekkül edersen. Dolayısıyla Müslüman hiçbir zaman için kaybetmez. Yani her şeyde hayır olduğu için kaybetmez. Zaten para dediğin şey esirin sana gösterdiği bir görüntüdür. Esirin şekil almasıdır. Her şeyi Allah yaratır.

Evet.

VTR: Adnan Hocam uzun yolculuklarda ne tarz şarkılar dinlersiniz?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım ben eskiden Tokat'a giderdim anneannemlerle falan yolda bana Bedia Akartürk dinletirlerdi. “Elmaların yongası aslanım aslan” mahvolurdum böyle yani duyduğum acıyı tarif edemem rahatsızlığı yahut uzun havalar falan araba bütün hızıyla gidiyor alakasız bir parça ve zor bela duyuluyor hışırtılı falan. Ama normal arabayla gelirken şu an tabii nasıl bir parça mesela şu yolculuk için çok iyi arabada dinlemek için. Altında beyaz Jaguar olacak açık, üstü açık yani kökleyeceksin böyle gaza artık trafik sana ne kadar müsaade ediyorsa yani estireceksin olay bu. Böyle gidilir böyle başka türlü gidilmez bu havada.

Evet dinliyorum.

VTR: En çok para harcadığınız şey nedir?

ADNAN OKTAR: En çok para harcadım şey herhalde kitaplara para harcıyorumdur. En çok ona harcıyorum dağıtılmasına. Yani hediye ediyorum arkadaşlarıma falan kendim de ediyorum kendi paramla. Ayrıca yayınevi hediye ediyor, sevdiklerimiz hediye ediyorlar. En güzel hediye kitaptır.

Evet dinliyorum.

VTR: Adım Samet Kocakaya. Benim sorum Türk İslam Birliği nasıl sağlanabilir? Baktığımız zaman Turan ve Türk İslam Birliği’ni bütün ülkeler istemiyor. Mesela bu ülkeler arasında öncelikle İsrail gelecek, İsrail Siyonizm’i. O Siyonizm’in engellenmesi gerekiyor o engellenmeden Türk Birliği hiçbir şekilde kolay bir şekilde sağlanamayacak.

ADNAN OKTAR: Yakışıklım öyle değil. Ben İsrail'in önde ileri gelenleriyle konuşuyorum İsrail'i asıl idare eden beyin ekibi ile görüşüyorum. Yani İsrail bir din devletidir. Tevrat şeriatı ile yönetilir. Tevrat şeriatının asıl muhatabı olan yüksek din bilginleri ebrar olan kişilerle ben burada görüşüyorum. Bu insanlar gerçek İslam'ın olması şartıyla ne istersek yapmaya hazırlar, gerçek İslam olması şartıyla yani Kuran Müslümanlığı olması şartıyla her türlü işbirliğine hazırlar öyle bir şey yok. Ve nitekim de öyle olacak. Yani bu insanları biz ezmeyi hedeflemezsek, bunları seversek bu insanları, bağrımıza basarsak ve dinlerini yaşamayı engellemezsek ne istiyorsak yapmaya hazırlar öyle bir şey olmaz. Gönlün rahat olsun. Turan zaten sosyolojik bir olay mutlaka olacak. Onun hiç çözümü yok yani ikinci bir ihtimali yok o olacak. İslam Birliği de çok büyük olaylar olacak önümüzdeki günlerde ama çok çok büyük olaylar olacak. Allah vermesin kimse de korkmasın belki bazen küçük de olsa küçük çaplı da olsa korkan insanlar oluyor ama milletimizin yüzde 99’u korkmaz yiğittir. Ama az da olsa korkanlar olabilir. Sakın korkmasınlar çok büyük olayların içinden geçerek İttihad-ı İslam'ı oluşturacağız inşaAllah. Allah devletimize, milletimize zeval vermesin. EvvelAllah ordumuz inayet altındadır özel inayet altında. Yenecek hiçbir güç yok açık söyleyeyim net.

Evet.

VTR: Okulda ne gibi sorunlar yaşıyordunuz?

ADNAN OKTAR: Canımın içi zaten her yer sorun, bir kere tahta sırada oturuyorsun. Üç kişi tahta sırada yani on yedi yaşındasın. On altı-on beş inanılır gibi değil tahta. Dirseğini koyduğun yer de tahta kıpırdayamıyorsun. Konuşmak da yok yer de beton, betona basıyorsun. Havasız bir ortam. Gri duvarlar ve önünde de kara tahta; hapishanede yok bu hapishanede. Bu bir delikanlıya yapılır mı? Benim gibi adama yapılır mı bu? Çok felaket bir şey inanamıyorum kabus gibi. O bitiyor zır bir tane daha. İnsan orada nasıl derse kendini versin yani çok zor. Kardeşim ev ortamı gibi ortam olacak oturacaksın kızlar çok hanım kızlar onlar da istediği gibi dekolte de giyecekler, rahat giyecekler. Ama tam anlamıyla namusuna sahip çıkacaksın, haysiyetine, şerefine. Çok iyi tanışacaksın, konuşacaksın bir kültür akışı olacak. Karşılıklı sohbet edeceksin. Nezaket gösterilecek, efendilik gösterilecek, kalite gösterilecek, asalet gösterilecek. İman; Allah'a iman, Kuran'a iman anlatılacak. Kuran Müslümanlığı anlatılacak. Bilimden bahsedeceksin fizikten, kimyadan. Sohbet ortamında olacak güzel de bir ekran ders böyle olur. Ben böyle bir olay görmedim yani çileyle yaşadık çileyle büyüdük. İlkokulda da siyah gömlek. Ya niye siyah kardeşim? Yakamıza da bir şey takarlardı beyaz, kolalı, sert mika gibi. Onu da düğümlerdik ümüğümüze kadar. Saçlar alabuluz tıraş. Sıraya otururuz akıl almaz havasız bir ortam ellerimiz dizimizin üstünde. Böyle hayat olur mu? Hiç hoşlanmamıştım ben bu işten hiç.

Evet, dinliyorum.

VTR: Uçak yolculuklarından korkar mısınız?

ADNAN OKTAR: Uçak yolculuklarından korkmayan hiç kimse yoktur. Herkes korkar. Arabaya binmekten de herkes korkar, araba da çok tehlikelidir. Sokağa çıkmak da tehlikelidir. Evde oturmak da tehlikelidir deprem de olabilir her şey olabilir. O zaman en güzeli hiçbir şeyden korkmamak. Bir tek Allah'tan korkmak lazım. Ama çok güzel bir daha göreyim ben o güzelimi.

VTR: Uçak yolculuklarından korkar mısınız?

ADNAN OKTAR: Canımın içi gençliğin güzelliğin çok hoş. Hayat dolusun maşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Hocam merhaba Adıyaman Menzil Şeyhi hakkında ne düşünüyorsunuz? Ehlisünnet diyorlar Ehlisünnet olduğu bir gerçek bildiğim kadarıyla sizin görüşlerinizi bu konu hakkında almak istiyorum bilgi verirseniz memnun kalırım bu konu hakkında, sağ olun.

ADNAN OKTAR: Yakışıklım Menzil Cemaati çok mütevazi, temiz, nurlu insanlardan oluşur. Seyit bir ailedir gerçek seyit ailedir. Şecerede seyittirler. Mütevazilikleri, candanlıkları, misafirperverlikleri, dindarlıkları son derece samimidir. Siyasete girmezler bir hırsları yoktur. Herkese kapıları açıktır. Kimseden bir şey istemezler. Herkese hizmet etmek isterler. Birçok yanlış yolda insanın hidayetine vesile olmuşlardır. Modern, aklı başında muhterem insanlardır. Ehlisünnettir ama Kuran Müslümanıdırlar güvenebilirsiniz. Eğer oraya müntesipsen çok doğru yere gitmişsin. Doğru yerdesin.

Evet.

BÜLENT SEZGİN: Siz bir seyirci sorusu üzerine kreşlere çocuk vermenin aslında gereksiz bir tavır olduğunu söylemiştiniz Adnan Bey. Ve bunun üzerine Yeni Akit Gazetesi’nden Ali Karahasanoğlu şöyle bir yazı yazdı. “Beş yaşın altındaki tüm çocuklara yönelik anaokullarını ve kreşleri kapatsak daha iyi olmaz mı? Çocuğuna evinde bakan annelere yeni destekler bulalım. Küçük çocuğu olup eşi çalışmayan babaların maaşlarına ciddi eklemeler yapalım. Anneler de ikilemde kalmasınlar çocuklarını evlerinde baksınlar” dedi.

ADNAN OKTAR: Allah vermesin şimdi işin doğrusu pek devletin yapabileceği gibi bir şey değil bu. Çok para gerekir. Devletin baş edebileceği bir şey değil. Mecburen anneler gönderiyor. Ama kardeşim ben düşünüyorum benim üç yaşında çocuğum olacak yani ne bakıcıya verebilirim bakıcıya da veremem ben. Nasıl bileyim ben adam Litvanya’dan gelmiş, oradan buradan gelmiş bir adam. Tanımam bilmem etmem çocuk bakıcısı diye eve almak olacak iş değil. Ben yapamam. Çocuk ağzı var dili yok kendini savunamaz. Kreşleri tenzih ediyorum da bilmem etmem adam kimdir neyin nesidir? Orada bir tane manyak çıkar çocuğa eziyet edebilir. Hiçbir şekilde güvenmem ben asla ve asla. O yüzden de benim böyle bir konuda bir atağım olmaz. Böyle bir riske atamam çocuğu ben. Sokağa da bırakamam böyle bir ortamda sokağa da bırakamam. “Git çocuğum bakkaldan ekmek al gel” demem ben olacak iş mi şu? Nereye gönderiyorsun? Nasıl yapıyorsun? Çocuk gider bir daha gelmez Allah esirgesin. Adam alır kaçırır. Kayboluyor çocuklar nitekim. Yani ahir zaman çok şiddetli bunu anlamazdan gelemeyiz. Allah bize Mehdimizi nasip etsin. Allah bize İsa Mesih'i nasip etsin. Bunun dışında bir yol yok. Her yer böyle her yer sırf Türkiye değil her yer böyle. İslam ülkeleri zaten cehenneme döndü mahvoldu yani. Mehdi (as)’ın dışında, İsa Mesih'in dışında bir yol yok kesin. Şimdi dediğimi anlamayanlar olabilir bakın önümüzdeki yıl nasıl anlayacaklar ve daha sonraki yıl nasıl anlayacaklar göreceğiz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Kararlarınızı çabucak mı alırsınız ya da belli bir süre alır mı?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım benim çok seridir kararlarım bilinir. Alışverişe gittiğimde de oradaki esnaf da bilir. Süratle gezerim derhal karar veririm hemen bitiririm. Pazarlığı da hemen bitiririm hiç uzatmam.

Evet.

VTR: Bir milyon doların olsa onunla ne yapardın?

ADNAN OKTAR: Vay vay vay vay neler yapılmaz ya bir milyon dolara. Ucu bucağı yok. Bir kere hayır hasenat tabii geniş çaplı hayır hasenat. Ama sen hayır hasenatın dışında bir şey soruyorsun benim kanaatim. Yoksa o para kalmaz bende zaten bir günde dağılır. Ama senin soruyu başka türlü yorumladığın için başka türlü bir mantıkla sorduğun için cevaplayayım. Lamborghini bir tane.

BÜLENT SEZGİN: Neredeyse bitiyor zaten.

ADNAN OKTAR: Para bitiyor değil mi? Evet, onunla bitiririz.

Evet dinliyorum.

VTR: Cinleri anlatan filmleri nasıl buluyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Çok uydurma, cinlerle alakası yok gösterdiklerinin. Öyle değildir. Cinler usulüyle çağırırsan, saygı duyarsan bilgi veriyorlar. Ama duman haline geliyorlar o doğru. Yani bir azot gazı gibi duman haline geliyorlar. Yani o net, nakil değil bu yani bu net. Gören arkadaşlarım var biliyorum. Ama orada abartıyorlar çok abartıyorlar. Gereksiz ama insanın ufkunu açar. O yönden iyi. İmanına vesile olabilir. O tip filmler ruhaniyeti, ruhları, cinleri anlatan filmler hepsi insanların inancına vesile olur.

VTR: Kedicikler neden bu kadar bakımlı ve elit oluyor?

ADNAN OKTAR: Bak sevimliliğe bak sen sevimliliğe bak. En az Müslüman kadının böyle olması lazım en az bu kadar. Bütün kadınların çok bakımlı, çok temiz, çok klas, cazibeli ve çekici olması lazım. O zaman homoseksüelliğin h’si bile olmaz. Homoseksüelliğin ilk harfi bile olmaz. Homoseksüelliğin nedeni kalitesiz kadın imajını yaymaya çalışmak. Kadınları erkekleştirmek, kadın imajını tamamen yok etme gayreti. O yüzden yayılıyor homoseksüellik. Yani kadına karşı bir takdir etme, onu ideal bir varlık olarak görme, hayran olma, aşık olma, tutku ile sevme duygusunu öldürmeye çalışıyorlar. Yolda bak bugün geliyorduk yolda bir kadın normal arabayı kullanırken bir zorlandı oradan buradan baktım adamlar sırıtmalar bilmem ne falan. Hani aklı zayıf havasında veriyorlar inanmışlar buna. Bir de acıyarak söylüyor. “Kadın madın” diyor. Berbat bir imaj var. Gelenekçi Ortodoks İslam anlayışı ve Darwinizm kadınları yok etmek üzereydi. Ucu ucuna yetiştik Allah'a çok şükür. Kadınları yok ettirmeyeceğiz. Dünyanın sultanı yapacağız onları. Bu cennet güzeli varlıklara asla şeytanın dinini, aklını, boynuzunu yaklaştırtmayacağız.

VTR: Sevgi dünyaya hakim olur mu? İnşaAllah olur ama inanmıyorum. Neden? Ahir zaman yaşıyoruz tekrar da olacağını hiç tahmin etmiyorum. İnşaAllah olur. Hoca’ya selamlar.

ADNAN OKTAR: Aleykümselam nurlum benim. Aleykümselam aslan. Bütün konuşmalar Mehdiyet konuşması ve “insanların ümidini kestiği bir sırada” diyor “Allah Mehdisini gönderir, zahir eder.” İsa Mesih de şu an görevde. Mehdi (as)’da görevde. Bir süre sonra göreceğiz. Zaten hükümet durduk yere demiyor “2019, 2023 ve en sonda 2071.” Göster bu Mehdiyet’in tarihleri hükümetin gösterdiği. Gençlik geleceğe hazır işte bu 2019, 2023, 2053, 2071 Mehdiyet’in başlangıç ve orta safhaları ve son safhaları 2071. 2071’den sonra yavaş yavaş azalıyor artık. 2081’e kadar gidiyor ondan sonra azalıyor ve bitiyor. Bak daha ileri tarihi vermiyor. İnandırıcı olmaz çünkü kıyamet var. 2071’e kadar verebiliyorlar daha ileri bir tarih veremez.

BÜLENT SEZGİN: Daha önceden 2019 demiyorlardı. Siz hep 2019'dan bahsedince…

ADNAN OKTAR: Ben 2019'dan bahsedince 2019 devreye girdi.

BÜLENT SEZGİN: 2023'ten başlıyorlardı.

ADNAN OKTAR: Evet.

Evet, dinliyorum.

VTR: Adnan Hoca ben Tanfer, sizin televizyonunuzu arada bir izliyorum. Yaptığınız programlardan hiçbir şey de anlamıyorum. Dini mesajsa ondan bir şey anlamıyorum. Eğlenceyse ondan bir şey anlamıyorum. Senelerdir de sizi arada bir de olsa izliyorum. Lütfen ne yapmak istediğinizi topluma açıkça anlatın. Teşekkür ederim Adnan Hoca’ya.

ADNAN OKTAR: Tanfer Amca çok kibarsın, çok saygılısın. Allah sana uzun ömür versin. Ama “ben anlamıyorum” de Tanfer Amca “toplum anlamıyor” dersen bir garip olacak yani. Çünkü gençler anladığını gösteriyor bak binlerce gençle konuştuk hepsi anlamış. Tanfer Amcam anlamamış. Tanfer Amcam anlayıncaya kadar da anlatacağız Allah'ın izniyle. Ama senin inşaAllah ömrünü uzun etsin. Güzel günler göreceksin onu düşün. Sevgi hakim olacak senin yaşayacağın huzurlu bir dünya için uğraşıyorum. Özetle bunu bil. Bütün bu emekler senin mutlu yaşaman için. Sonuçta sevgi ile yaşaman için o kadar. Ama gençleri bir takip etsen hemen anlayacaksın. Bak bütün gençler Mehdiyet ruhunda tamamı, bir tane eksik değil. Tanfer Amca da bizden de bakma sen öyle dediğine. Benimle niye ilgilenmiyorsunuza getiriyor yani.

Evet.

VTR: Hangi şarkı sizi coşturur?

ADNAN OKTAR: Canımın içi çok hareketli olacak. Ama Ankara havaları çok güzeldir hareketli oluyor. Bir tane bakayım sen madem öyle dedin. Hangisi coşturur? En güzeli bence Fendiye’dir çok hareketli parça.

Evet.

VTR: Bütün hastalıkların tedavisi ne zaman bulunacak?

ADNAN OKTAR: Mehdi (as) devrinde. Peygamberimiz (sav)’in hadisi var “hastalıklara deva bulunacak” diyor “Mehdi (as) devrinde” benim kanaatim çok kapsamlı bir gelişme olacak.

Evet.

VTR: Sosyal medyada çok fazla geziyor musunuz?

ADNAN OKTAR: Bir kere önce senin güzelliğinden bir bahsedeyim ben. Çok çok güzel kızsın yüzünde müthiş bir etkileme gücü var. Çok heybetli, hoş, temiz, kaliteli bir kız olduğun, güvenilir bir kız olduğun anlaşılıyor. Allah ömrünü uzun etsin. Ben güzelimi bir daha dinleyeyim.

VTR: Sosyal medyada çok fazla geziyor musunuz?

ADNAN OKTAR: Canımın içi tabii, her şeyden o şekilde haberdar oluyoruz.

VTR: Gözlüklerimi beğendiniz mi?

ADNAN OKTAR: Canımın içi o kadar güzel olmuş ki. Baştan sona karizma olmuşsun. Bir kere saçlar çok güzel, yüzün çok güzel, burun her şey çok güzel ama gözlük olayı bitirmiş, gözlük muhteşem. Çok tatlısın. Allah sana uzun ömür versin Bir de patilerindeki ojeler de muhteşem olmuş. Çok güzel aferin sana.

BÜLENT SEZGİN: Cumhurbaşkanımız şöyle konuştu: “Ülkemizin terör örgütleri üzerinden tehdit edilmesi varlığımıza, birliğimize, egemenliğimize yönelik bir saldırıdır. Biz bunlara karşı 80 milyon olarak birlik olup ahitleştik. Birincisi biz 80 milyon tek millet olduk mu? Olduk. Yetmez. İki; biz tek bayrak olduk mu? Onlar Güneydoğu'da kendilerine farklı paçavralar hazırlıyorlar ama bizim bayrağımız bu tek bayrak. Üç; tek vatan 780 bin kilometrekare ile Türkiye tek vatan. Bunlar ne yaptılar? Güneydoğu'yu, Doğu’yu hatta İç Anadolu'ya doğru bölme operasyonlarına girdiler. Böyle bir şeye bizim müsaade etmemiz mümkün mü? Neredeyiz? Gabar’da, Cudi’de, Tendürek'te, Küpeli’de. Oraları bunlara mezar yaptık mezar. Başkan yardımcılarımızı şehit edenler de gebertildi bunları ödeteceğiz bunlara” dedi.

ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam kabadayının hasıdır, hakiki kabadayıdır. Yakışıyor da ona kabadayılık. Tipine de gider mekana da gidiyor Kasımpaşalı. Üslup güzel, gençlerin gönlünü fethediyor hoşumuza gidiyor üslubu, güzel gidiyor.

Evet dinliyorum.

VTR: Depremin güneş tutulmasıyla veya diğer gezegenlerin hareketi ile bir bağlantısı var mı?

ADNAN OKTAR: Depremin güneş tutulmasıyla veya diğer gezegenlerin hareketi ile bir bağlantısı var mı? Tabii depremi tetikleyebilir Allah vesile edebilir. Güneş tutulmaları ay tutulmalarındaki yerdeki basınca ve gerilme etki edeceği için Allah onunla vesile edip tetikleyebilir yani şimdi mesela yakında bir güneş tutulması olacak. Bu güneş tutulması İncil'de geçen güneş tutulması asıl budur güneş tutulması. Tam anlamıyla oluyor 100 yıl önce olmuştu şimdi bir daha oluyor. Mehdiyet devrinin alametlerinden birisi ve İsa Mesih'in çıkış alametlerinden birisidir.

Evet dinliyorum.

VTR: Korkularımı nasıl yenebilirim?

ADNAN OKTAR: Canımın içi seni yaratan Allah'a sen kendini teslim et. Allah seni çok sever ve korkuyu kalbinden alır. Sen dua et Allah'a. Tam kendini bırak çok huzurlu çok rahat olursun ve sürekli sev Allah'ı hiç unutma. Gece gündüz Allah'la beraber ol yani Allah'ı unutanlardan da etkilenme. Çünkü sen ruh sahibiysen onlar ruh sahibi olmayabilirler O zaman çok mahcup olursun yani ruh sahibi olmayanlardan etkilenme yani şimdi boş taş mankenler olsa boş taş mankenler bir insanın da onlardan etkilendiğini düşün çok küçük düşer öyle olmaz. Yani ruh sahiplerinden etkileneceksin.

Evet.

VTR: Türkiye'deki insanların beslenmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Allah sana uzun ömür versin, sağlık sıhhat hidayet versin. Canımın içi tabii Türkiye'de beslenme maalesef felaket. Allah koruyor bizi. Bir kere höpür höpür her gün çay içiliyor Yani höpürdeterek içiyorlar. Her gün kahve. Çay bir kere mineral alımını durduran bir madde ve kafein de çarpıntıya sebep olur. Mesela demir emilimini engelliyor, kalsiyum emilimini engeller. Çok ekmek yeniyor, protein az alınıyor. Kalsiyum, magnezyum, fosfor ihtiva eden yiyecekler az yeniyor. Allah koruyor milleti. Çok mükemmel akılcı bir beslenme programı yapılabilir pahalıya mal olmadan da olur bu.

Evet dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Cumhurbaşkanımız şöyle söyledi: “Herhalde dünyada benim kadar şeffaf olan, benim kadar açık konuşan, benim kadar görüşlerini net ifade eden bir başka lider de var mıdır onu da bilmiyorum. Kimsenin yüzüne karşı söyleyemeyeceğim bir sözü o kişinin arkasından söylemeyeceğimi beni tanıyanlar bilir. Bir kişiye bir mesaj vermem gerekirse bunu bizzat yaparım. Bunun dışında “Cumhurbaşkanı şöyle istiyor Reis şöyle düşünüyor.” Bak benim ne düşündüğümü bilenler de var ha. Şahsıma bu tip yakıştırmalar izafe edenlerin hukuki takibi için Cumhurbaşkanlığındaki ilgili arkadaşlarımıza bildirilmesinde fayda görüyorum” dedi.

ADNAN OKTAR: Helal olsun Tayyip Hocam’a. Şu aracı adamlar eğer bir daha bir yapsınlar böyle bir şeyi savcılığa bildireceğim bir daha sakın ha. Tayyip Hoca adına bizzat buraya gelip böyle abuk sabuk yalan söylerlerse fitil fitil analarından emdikleri süt burunlarından gelir bak kanunla hukukla. Bir daha böyle bir densizlik istemiyorum.

Azerbaycan'da haber yapan sitedeki kardeşlerimiz yüz yüze görüşmekten memnuniyet duyacaklarını iletmişler. Buyursunlar, şeref verirler, onur verirler. Onlar bizim canımız. Selamlarına aleyküm selam ve rahmetullahi.

Evet dinliyorum.

VTR: En çok içtiğiniz içecek nedir?

ADNAN OKTAR: Canımın içi senin kastettiğin yani suyun dışında, meyve suyunun da dışında herhalde kanaatim. Kola tabii ki şu anda da kola. Ama çok tavsiye etmem herkese çünkü tansiyon yükseltir kola. Riskli bir içecek özellikle tansiyon hastalarında süper riskli olur. Aman aman sakın sakın. Bir de ayrıca kola vücuttaki kalsiyumu alabilir. Çünkü fosfor var içinde eğer vücut bir denge göremezse kemiklerden o kalsiyumu alabilir. Çünkü fosfor-kalsiyum dengesi var vücutta, o dengeyi sağlamak için öyle bir şey yapabilir. Gerçi düşük dozu ama yine de risk var dikkatli olsunlar.

Haberler.com evet ne diyor? Adnan Oktar: “Kıyafetleri yüzünden kadınları taciz edenler tespit edilsin.” Doğru güzel.

Evet dinliyorum.

VTR: Bugüne kadar yaptıklarınızla hayallerinize yaklaşabildiniz mi ve onları gerçekleştirdiniz mi?

ADNAN OKTAR: Şimdi benim senin cevabını verecek halim var mı? Çok çok güzelsin. Kaş yüksekliğin güzel, gözlerin çok güzel, burnun güzel, elmacık kemiklerin güzel, dudakların çok düzgün. Saçların çok güzel bir de çok kibar, saygılı, nezih, kaliteli bir kızsın. Allah sana çok uzun ömür versin, sağlık sıhhat versin hep böyle güzel kal. Canımın içi bak dedim ki “Bu Darwinizm'i yıkacağım” dedim elhamdülillah yıktım. “PKK'ya aman vermeyeceğim” dedim aman vermedik ve mahvoldu.” İngiliz derin devletini tepeleyeceğiz” dedim tepeledik elhamdülillah. 400'e yakın yazar Türkiye'de tavır aldı şu an Türkiye'nin bir numaralı hedefidir İngiliz derin devleti. Homoseksüelliğe tavır aldık Türkiye'de homoseksüel tırmanışını tamamen kestik. Rumiliği tamamen durdurduk elhamdülillah yani İngiliz Rumiliğini. Say say sabaha kadar bitmez. Ne istediysem oldu elhamdülillah. Güzel, sevimli, tatlı, efendi kız arkadaşlarım var, çok efendi delikanlı kardeşlerim var. Allah bereket veriyor, imkan veriyor gayet güzel İslam'ı anlatmaya devam ediyoruz.

Evet dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: ABD Başkanı’na en yakın isimler Beyaz Saray’dan uzaklaşmak zorunda kaldı. Trump’ı iktidara taşıyan çekirdek ekip eriyor. Baş Stratejist Steve Bannon 'ın istifasıyla bu ekipteki dördüncü kişi de Beyaz Saray’dan ayrılmış oldu. Trump’ı başkanlığa taşıyan seçim kampanyasının yürütücüsü Bannon yönetim dışı kalmasının ardından “Uğrunda savaştığımız ve kazandığımız Trump Başkanlığı sona erdi. Bundan başka bir şey olacak, her türden çatışma olacak. İyi günler kötü günler olacak ama Trump'ın Başkanlığı sona erdi” dedi.

ADNAN OKTAR: Yok. Sona ermesi için bir sebep yok. Türkiye desteklesin, İran desteklesin, Rusya desteklesin. İngiliz derin devletinin komple yapacağını en başında söylemiştim. En başta. Oyun oynayacaklar dedim ve onun iktidarını devirmeye çalışacaklar dedim. Darbe yapamadılar. Şimdi de İngiliz derin devletinin etkilediği adamlarla oyun oynamaya kalkıyorlar. Bütün gücümüzle destekleyelim Trump'ı. Rusya, Pakistan, Çin, Türkiye, İran hepsi Trump'ı desteklesin. Onun devrilmesine yummayalım, hiçbir şekilde müsaade etmeyelim.

Evet dinliyorum.

VTR: Neden kendi dizilerimiz kurgulamıyoruz da başka ülkelerden çalıyoruz?

ADNAN OKTAR: Yani “Başka ülkelerden alıyoruz” diyorsun. Herhalde akıllarına gelmiyor. Dizi hazırlayacak bilgi, ufuk, görüş ruhlarında oluşmuyor demek ki. Niye? Çünkü çok sıkıldılar. Sanat yok, sevgi yok, korku var. İngiliz derin devletinin azgın FETÖ’cüleri insanların adeta beynine büyü yaptılar. Gençlerin beynine büyü yaptılar adeta. Bu deccalın büyüsünü bozacağız. Peygamberimiz (sav) de diyor, Bediüzzaman da diyor: “Sihir ve manyetizmanın nevinden müthiş harikalara mazhar olan deccal ise” diyor. “Surî hükümetini bir nevi rububiyet tasavvur ederek ilahlığını iddia eder” diyor. “Zavallı bir insanın ilahlık iddia etmesi ne kadar ahmakçasına ve maskaraca bir olay olduğu herkesçe bilinir” diyor. “Bu harekete karşı kahraman ordu” diyor Türk ordusu için “Kahraman ordu ve imanlı millet bu komiteyi dağıtacağı rivayetlerden anlaşıyor” diyor. Decalliyetin oyununu bozacağız inşaAllah imanla, akılla.

Evet dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Şeker yalayan bir kedi vardı.

ADNAN OKTAR: Yalnız kediye şeker yedirmek hasta eder hayvanı. Tehlikeli bir şey yapmışlar. Aman kimse yapmasın yani veterinere sormadan kendi kafalarına göre yiyecek vermesinler hayvana, önüne gelen her şey verilmez kim yaptıysa çok büyük hata yapmış. Acayip şeker yükselmesi olur, hayvan çok zarara girebilir. Çünkü alışık olmadığı bir şey o.

Evet dinliyorum.

VTR: Türk dizilerinde neden hep jön karakterleri uzun boylu ve kavga eden tiplerden seçiliyor?

ADNAN OKTAR: Bir kısım zayıf insanların bilinçaltında hep böyle büyük, iri yarı olmak, çok kuvvetli olmak, Rambo gibi olmak, vurdu mu devirmek, kafa atmak. Ezmek içgüdüsü oluyor bilinçlerinde onda o yaşıyor yani onun idealindeki insan olmuş oluyor ona hayran oluyor. Onun gibi boylu poslu olmak vurduğunu devirmek falan çok kötü tabi bilinçaltına verilen kötü imajın bir nevi tatmini olmuş oluyor bu. Bilinçaltına güzel imaj verilse öyle bir bilinç, öyle bir mantık oluşturulmuş olsa böyle bir talep de olmaz böyle bir olay da olmaz.

Evet.

VTR: İsmim Davut. Ülkemizde diğer spor branşlarında daha başarılı olunduğu halde neden futbola daha çok ilgi gösteriliyor?

ADNAN OKTAR: Evet. Ben de onu anlayabilmiş değilim. Yani o kadar vücudu geliştiren bir spor da değil futbol. Bilakis vücudun gelişmesine olumsuz etki yapıyor gibi geliyor bana. Çünkü üst taraf gelişmiyor sadece alt tarafta, bacaklarda da belki biraz bacak kaslarını geliştiriyor olabilir ama üst taraf gelişmiyor. Halbuki sporda her yerin dengeli gelişmesi gerekiyor. Benim favorim bodydir. Çok hırslı olmayan makul bir body. Çok dengeli kuvvet yapar ve vücut geliştirir ve pehlivanlık en yaman spor odur. Tabii diğer dallar hepsi olur da ama ilk öncelikli bunları söylüyorum.

Evet dinliyorum.

VTR: Sizi herkesten daha iyi tanıyan kişi kimdir?

ADNAN OKTAR: Beni herkesten iyi tanıyan kişi yani, o zor bir soru. Şöyle diyelim beni tabii en iyi Allah bilir. Melekler bilir öyle diyebiliriz. Eğer görüşürsek Hızır (as) bilir. Onun dışında insan ne derece bilebilir? Yakın kız arkadaşlarım tanırlar beni, iyi bilirler. En makul en doğrusu bu olur herhalde anlattıklarım içinde.  

Evet.

BÜLENT SEZGİN: Beşparmak Dağları’nı kısa bir süre de aşarak Kıbrıs Türklerini zulümden kurtarmaya vesile olan 16. Genelkurmay Başkanımız Orgeneral Semih Sancar'ın kahramanlık madalyaları, plaketleri ve eşyaları Ankara'daki bitpazarında ortaya çıktı. Hayatı başarılarla dolu olan ve Kıbrıs harekatından sonra kendisine verilen mareşallik unvanını kabul etmeyen kahramanımıza bu yapılanın saygıya ve vefaya uygun olmadığı yönünde eleştiriler geldi.

ADNAN OKTAR: Kardeşim saygıya, vefaya uygun olmadığına dair eleştiriler geldi yani korkunç bir skandal bir kere bunun sessiz sedasız halledilmesi gerekiyordu ve bunun basına yansımaması gerekiyordu. Şu an bize küfür edilmiş durumda adeta. Hakaret edildi bize. Milletçe bize bir hakarettir bu, meydan okumadır ve çok korkunç bir şey bu. Kim yaptıysa çok büyük bir hata yapmış ve biz bu hakaretin asla kabul etmeyiz. Çok ayıp bu. Millete yapılan hakaret de demeyeyim hadi, küfür de demeyeyim; saygısızlık, çok büyük bir saygısızlık, öyle diyelim. Çok edep dışı bir hareket, bir de paşamız niye mareşalliği kabul etmemiş? O da çok garip bir şey. Meydan muharebesi kazanmış Orgeneralsin niye kabul etmiyorsun mübarek? Niye bizim milletimize bir mareşalliği çok gördün rahmetli mübarek? Neyse bir hayır vardır tevazu ediyorsun ama bunda tevazuluk bir şey yok. Sen meydan muharebesi kazanmışsın. Tabii ki sen mareşal olmuyorsan kim olacak yani? Değil mi? Meydan muharebesi kazanmışsın tabii ki mareşalsin. Gıyabında mareşallik verilsin Semih Sancar Beyefendi’ye. Orgeneral Semih Sancar Beyefendi’ye gıyabında mareşallik rütbesi verilsin. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu güzel görevi deruhte etsin. O madalyalar da götürülsün meclise iade edilsin. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bir yerde muhafaza edilsin. Çok korkunç, çok korkunç, çok ürkütücü ve dehşet verici. Biz bunu hiç duymamamız gerekiyordu. Bizim gözlerimiz bunu görmemesi gerekirdi, duymamamız gerekirdi. Böyle bir olay hiç olmaması gerekirdi. Derhal Paşamıza mareşallik rütbesi verilsin gıyabında. Ve madalyalarını da meclise götürelim bir yerde sergilensin. Bu ayıp derhal temizlensin, dehşet verici.

Yine Bodrum'da deprem olmuş büyüklük 3.2 derinlik 12 küsur kilometre.

Bu çok korkunç. Bak ben meclisten Tayyip Hoca’dan rica ediyorum Kıbrıs'ı almış, Kıbrıs'ı almış bir Orgeneral var Kıbrıs'ı almış. Teklif etme değil doğrudan verilmesi gerekirdi bir yanlışlık olmuş gıyabında derhal mareşallik rütbesi verilsin rica ediyoruz, istirham ediyoruz milletçe. Paşamıza derhal mareşallik rütbesi verilsin gıyapta ve madalyaları derhal oradan alınsın mecliste güzel bir yerde sergilensin. Meclisin müze olan bölümünde sergilensin resmi ile birlikte. Bu çok ağırımıza gitti çok rahatsız olduk ve bizi kızdırdı daha Türkçesi. Çok ağır bir eylem ve çok ürkütücü bir durum.

Evet dinliyorum.

VTR: İstanbul'da deprem beklentisi var. Sizce böyle bir şey olacak mı?

ADNAN OKTAR: Canımın içi o kadar güzelsin ki, alnın çok güzel, burnun çok güzel, yüzün çok güzel, gözlüğün çok güzel, saçların çok kaliteli, dekolten de yakışmış. Çok kibar, kaliteli, klas bir kız olduğun hemen anlaşılıyor. Allah sana uzun ömür versin, sağlık sıhhat versin, annene babana sana bu nimetlerini ihsan etsin. Gönlünüz rahat olsun. Bak Ankara'ya garanti vermiyorum. Adana'ya garanti vermiyorum ama İstanbul'a garanti veriyorum. Hicri 1506’ya kadar İstanbul'da deprem yok inşaAllah. Neden? Çünkü Mehdiyet’in olduğu bir yerde deprem olmaz, büyük felaket olmaz, darbe de olmaz, darbeyi de yapamazlar. Darbenin olmamasının nedeni Mehdiyet’tir. İki bine yakın mucize meydana geldi iki bine yakın. Kitabını hazırlıyorum hepsi harika. Tek nedeni, darbenin yapılamamasının tek nedeni Mehdiyet’in bereketidir yoksa gece 3’te yapacaklardı. Tayyip Hoca’yı da şehit edeceklerdi Allah esirgesin konu bitecekti. İngiliz gemileri 50 bin askerle 20 bin değil. 20 bin sadece yakın olanlar, yakın olan askerler 30 bin de üste asker bekliyordu. 10 bini paraşüt komandosu.

“Hayat Namazla Güzeldir” etiketi birinci sırada, elhamdülillah yani hiç boş bırakmıyoruz hiçbir yeri. MaşaAllah. Her gün bir güzellik Allah’a çok şükür.

Evet, dinliyorum.

VTR: Yüzme hakkında neler düşünüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Sen nasıl güzelsin sen, sen nasıl güzelsin, Allah seni ne güzel yaratmış. Aslan delikanlım benim. Allah seni korusun. Allah sana sağlık, sıhhat versin. Çok güzel değil mi? MaşaAllah. Allah, annene, babana da uzun ömür versin seni iyi koruyup kollasınlar. Senin iyi, başarılı bir hayat sürmen için onların da tabii sağ salim olmalarında çok büyük fayda var, Allah onlarla beraber ömrünü uzun etsin. Benim yakışıklımı bana bir daha göster. 

VTR: Yüzme hakkında neler düşünüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Canımın içi çok güzel olur delikanlı erkeklere gider. Kızlara dengeli bir yüzme olması lazım. Çünkü erkek vücuduna dönüyor vücutları, göğüs kafesi çok genişliyor, omuzları genişliyor, kalçaları daralıyor yani kadınsı görünümlerini kaybediyorlar. Kadınlara aletli jimnastik olabilir hafif ve jimnastik, yer jimnastiği olabilir o çok iyi olur hakikaten güzel oluyorlar onda. Tango öğrensinler hanımlar, tango o çok güzel vücut da geliştirir iyi bir spordur tango. Paten iyi olur paten ama tabii ona uygun bir yer olması gerekiyor, güzel geliştirir kadınları, daha hoş kadınsı bir görünüm verir.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Şu an arka arkaya gelen depremlerin nedenini herkes düşünmeye, sorgulamaya başladı Adnan Bey. İki gün önce Cüneyt Özdemir Twitter’da depremler için şöyle bir twit yazdı; Gösterebiliriz. “Bitmek bilmeyen bir sallantı var. Sanki yeryüzü homurduyor. Artçı depremlere benzemiyor. Çok tuhaf ya da bana öyle geliyor” dedi.

ADNAN OKTAR: Mehdiyet devrinin en bariz alametlerinden biri de depremlerin sıklaşmasıdır. Anlamazdan gelenler bunu önümüzdeki günlerde daha da çok görecekler, görecekler derken görüyorlar zaten. Peygamberimiz (sav) görülmemiş şekilde Mehdiyet devrinde depremlerin artacağını söylüyor. 1980 yılından itibaren akıl almaz boyutta, akıl almaz bir sıklıkta depremler artmaya başladı Mehdiyet’in çıkışıyla beraber ve bu yüz bin yıllık, iki yüz bin yıllık tarihte görülmemiş yükseklikte derecesi ve sıklığı.

Evet.

VTR: Merhabalar Adnan Bey. Ben Mehmet Ali Manisa’dan. Bir sorum olacaktı. Ne kadar maaş alıyorsunuz? Onu merak etmiştim.

ADNAN OKTAR: Mehmet Ali, ben maaşımı Allah’tan alıyorum. Bizim maaşımız Allah’ın rızasıdır, rahmetidir, cennetidir. Maaş derken Allah’tan ödülümüz, Allah’ın razı olmasıdır onun dışında benim bir maaşım olmaz, arkadaşlarımın da herhangi bir maaşı olmaz. Hiç kimse burada para karşılığında Allah’ı anmak için gelmiyor hepsi Allah rızası için, Allah’a teslim olduğu için, Allah’a hizmet için geliyor. Ben üste para veririm Allah’ı anlatırken, üste para veririm ama asla para almam. Haramdır, Kuran’da Allah, “sizden ücret istemeyenlere uyun” diyor. Ücret istiyorsa onu Allah kabul etmiyor.

Evet.

BÜLENT SEZGİN: Deprem grafiği vardı. 1900’den sonrası. Özellikle 1999’dan sonra çok hızlı bir artış var.

ADNAN OKTAR: 99’dan sonra.

BÜLENT SEZGİN: Evet.

ADNAN OKTAR: 99 zaten çok hayatidir, Kuran’da da 99’a işaret vardır. Onu daha sonra açıklarım. 

Evet, dinliyorum.

VTR: Sık sık tatile çıkıyor musun?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm saçın çok yakışmış. Bakayım sana ben bir daha.

VTR: Sık sık tatile çıkıyor musun?

ADNAN OKTAR: Canımın içi benim tatilim her gün mesela şu an tatildeyim. Müzik var, eğlence var, güzel hanımların içindeyim, güzel yiyecekler, güzel evler, havuzlu bahçe, en ala tatil köyünde olmaz bunlar. Ve herkes birbirine selam veriyor, saygı gösteriyor, herkes birbirine dost, herkes birbirine kardeş, herkes birbirine yardımcı dışarıda bunu bulmak çok zor.

Evet.

VTR: Arkadaşlarınızla boş zamanlarda ne yapmayı seversiniz?

ADNAN OKTAR: Arkadaşlarımla, kız arkadaşlarımla demek istiyorsun, onlarla dans ederiz, spor yaparız, gezeriz.

Evet.

VTR: En son hangi filme gittiniz?

ADNAN OKTAR: Ah severim ben senin tatlılığını, o gözündeki o güzel ifadeyi, çok şahane o yüzündeki o güzel ifade, bayağı güzel kızsın. En son hangi filme gittiniz? Her gün biraz film seyrederim ben ama evde seyrediyorum ama perde ekran yani en kaliteli sinemada olmaz o, yiyecekler, meyveler, çikolatalar var, hava temiz, film güzel.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Güzel bir bebek yüzü var.

ADNAN OKTAR: Bak bu tatlıları böyle şapur şupur hiç kimse öpmesin. Ciltleri onların çok çok ince ve çok kibar olur. Alerji yapar. Sakın. Bir de mikrop kaparlar Allah esirgesin. Çok dikkatli olmak lazım. Bir tek annesine müsaade var o kadar. Babası da öyle, sakal bıyıkla çocuğa batıra batıra böyle sakın ha. Önceden elini ayağını yıkayacak, vücudu steril olacak yeni kıyafet giyecek. Elini alkolle steril ettikten sonra ondan sonra sevebilir. Sakal bıyık olmamak şartıyla. Bıyık batırarak öpmek olmaz çocuğu. Yahut işte hafifçe belli belirsiz öpebilir.

Evet dinliyorum.

VTR: Hiç operaya gittiniz mi?

ADNAN OKTAR: Gittim, gittim keşke gitmeseydim. Topkapı’da opera tarihi binada icra olundu, böyle büyük bir keyifle oturduk ne güzel dedik. Aman Allah’ım. Üçüncü bölümde artık kalkıp gidecektim, kardeşim anlatamam. Nasıl bağırıyorlar Allah’ım Ya Rabbim. Ama tabii opera güzeldir onu söyleyeyim tenor, bariton sesler onların icrası çok hoştur, sanatın güzel bir dalıdır ama sıkılanın çıkma hakkı olması lazım o kadar. Çok dikkat çekiyor şimdi kalkarsan da hani sanata karşı saygıda kusur gibi görünüyor, sonuna kadar seyretmek gerekiyor, sonuna kadar seyrettim ama ben de ben olmaktan çıktım.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Washington Post’ta Türkiye ile ilgili olumsuz bir makale yayınlandı. Makalede Sayın Erdoğan’ın her zamankinden güçlü görünse de Türkiye’nin şiddet ve karmaşa sarmanına girebileceği çünkü Türkiye’de demokrasinin öldüğü iddia edildi. “Türkiye askeriye gibi kurumlardaki bölünme Erdoğan’ın demokrasiyi aşındırması ve parlamenter demokrasiye yönelik devam eden saldırıları sonucunda önümüzdeki yıl karşılaşılması muhtemel şoklara hazırlıksız yakalanacaktır. Eğer ülkedeki durum kontrolden çıkarsa sonuç şiddet ve karmaşa sarmanı olabilir” deniyor.

ADNAN OKTAR: Yok yok biz öyle o zannettiği gibi bir ülke değiliz bayağı aklı başında bir ülkeyiz. Bizim milletimizin insanı çok aklı başındadır. Devlet, millet bizim millet için çok önemlidir, bayrak çok önemlidir, fitneye şiddetle karşıdır bizim milletimiz, bizi tanımıyor onlar. Sokağa dökülürüz, bağırırız, çağırırız öyle bir şey olmaz. Sokağa dökülecek tipler vardır da biz onları sokaktan toplamasını biliriz, onları bize bıraksınlar öyle bir sorun olmaz kanunla, hukukla gereğini yaparız ama Türkiye’de herkes aklı başındadır, herkes devletten yanadır, herkes milletten yanadır, herkes huzurdan, güvenden yanadır, istikrardan yanadır, huzur bozacak bir şeyi asla kimse kabul etmez. Ama farz edelim insanları gerecek acayip bir durum gelişti biz onu uyarırız zaten önceden ve ona tedbir alırız, öyle bir şey olmaz ama buna rağmen bizim milletimizde böyle bir tavır olmaz, hasleti yüksektir, karakteri yüksektir, seciyesi yüksektir Türk milletinin.

VTR: Allah Kuran’da “Göğsünüzde iki kalp kılmadı” ayetinde ne demek istiyor?

ADNAN OKTAR: Benim anladığım eğer yanlışsa düzeltirler zaten ayetin devamına bir bakmak lazım. Ahzab Suresi 4 olması lazım Ahzab Suresi 4. Allah, “Allah bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmadı ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi sizin anneleriniz yapmadı, evlatlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız saymadı.” Hem evlatlığın, hem öz çocuğun olmaz. Hem annen, hem işte haram gibi görüyorsun ama eşin sana helal ama aynı zamanda anne yapıyorsun eşini bir anda. “İki tane olmaz” diyor Allah. Hem annen ama hem de helalin olmaz. O bir tanesi doğru hangisi doğru? Helali olması doğru. O ettiği yemin geçerli değil onu söylüyor Allah ayette. Evlatlığı da öz çocuğu değildir. Öz çocuk hükmünde değildir. Sen onu öyle desen bile o senin öz çocuğun değil ama mümin kardeşindir, velayet altındadır sen onun velisi olursun, koruyup kollarsın ama senin öz çocuğun değildir yani “kavramları değiştirmeyin” diyor Allah. Öz çocuğuysa öz çocuğundur, evlatlığınsa evlatlığındır “o iki kalp birleşmez” diyor Allah, ayrı ayrıdır. Senin seçeceğin kalp hangisidir doğru olandır yani nedir? O çocuk senin çocuğundur yahut evlatlığındır. Evlatlığınsa evlatlığın diyeceksin, çocuğunsa çocuğumsun diyeceksin. İki kalbi birleştirmeye kalkmayacaksın.

Evet.

VTR: Dünyadaki su miktarı değişir mi?

ADNAN OKTAR: Dünyadaki su miktarı değişmez. Madde değişmez. Madde miktarı da değişmez sürekli durur.

Evet.

VTR: En iyi yaptığınız yemek nedir?

ADNAN OKTAR: En iyi yaptığım yemek? Benim bildiğim kebabı ben çok iyi yaparım ama benim dere otlu salçalı pilavım hatırlıyorsunuz yani dağılmışlardı çocuklar, bolca da yapmıştım nefisti yine isteseler yine yaparım. Patlıcan yemeği çok şahane yapmıştım, etli patlıcan ama kebap yani et pişirmede üstüme yoktur. Şimdi insanlar et pişirirler yanık kokar veyahut işte garip bir kokusu vardır böyle et kokusu gelir garip bir koku değil mi? Böyledir yahut bazen lastik yanmış gibi kokar. Kardeşim benim yaptığım kebapta bak öğünmek gibi oluyor ama gerçek olduğu için söylüyorum bütün mahalleyi acı bir kebap kokusu kaplamıştı, bana acımaklı gözlerle bakıyorlardı ve ben de acıdığım için hepsine tek tek servis yaptım ve tavuk budu kardeşim. Bu normal tavuklu pilavlı insanlar zor yerler böyle kemiklerini sıyırdılar o derece.

AYŞE KOÇ: Kısa sürede yaptınız.

ADNAN OKTAR: Evet, kuşbaşı etli dere otlu pilav.

Evet, dinliyorum.

VTR: İETT kartınız var mı?

ADNAN OKTAR: Canımın içi, evet bak birkaç kere de gösterdim ve böyle çok ihtişamlı bir kart, alenen yazıyor İETT. Niye? Öğrenciyim de onun için. Niye? Üniversite öğrencisiyiz ve güzel sanatlar akademisi öğrencisi olduğuma dair okul kimlik kartımda daima yanımda oluyor cayır cayır, şu anda da okulun öğrencisiyim, şu anda da okulun öğrencisiyim. Gittiğimde okula bitti.

Evet, dinliyorum.

VTR: Çocukluğunuz şu anki halinize benziyor mu?

ADNAN OKTAR: Benziyor mu bir bakalım. Benziyor değil mi? Baksana benziyor.

Evet, dinliyorum.

VTR: Kestiğiniz kurbanların etini kime veriyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Vay sevimli vay, sen yakınlarda olsan sana kesin kurban kavurmayı bizzat başında durur yaptırırım ekmek arası, yarım ekmek arası sana şart üstüne de biraz domates, biber de koyardım salata niyetine az bir şey, bolca da tuzlayıp tabii miktarı kafi bir güzel onları yerdim. Bir daha bu yakışıklıyı göreyim ben.       

VTR: Kestiğiniz kurbanların etini kime veriyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Tabii ki ihtiyacı olanlara, onlar zaten söylemezler halk fakir insanlar nadir et yiyebilirler. Öyle topluca yani öyle beş kiloluk et, dört kiloluk et mümkün değildir, en faza yarım kilo et alırlar ve o yarım kilo et genellikle Allah vermesin bir hafta falan gider, bir kaşık falan koyarlar yemeğin içine. Zarara mı uğruyorlar? Yo Allah onlara sağlık sıhhat veriyor, kolesterollerine baksan çok çok düşüktür, kalp, damar hastalığı olmaz, çakı gibi oluyorlar, mineral sorunu olmuyor, kemikleri de gayet güçlü oluyor ama tabii içimizde bir uhde. Mehdiyet devrinde benim canlarımın hiçbir ihtiyacı olmayacak inşaAllah.

Evet dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Bir firmada hamallık yapan kırk yaşındaki Fuat Özdemir isimli kişiyi görebiliriz. Üç yıl önce lotodan on bir milyon lira ikramiye kazanınca, bu üç yıl içinde başına pek çok bela geldi. İddiaya göre bir işadamından büro satın aldı ama büro silahlı saldırıya uğradı. Kendisinin koruması için Karagümrük çetesine para verdi ama parasını mafyaya kaptırıp mafyayla başı belaya girdi. Patronu parasını elinden aldı, alkol bağımlısı oldu ve üç yılın sonunda dün gece alkole bağlı sirozdan hayatını kaybetti.

ADNAN OKTAR: İşte insanlar birbirini koruyup kollasa, velayet sistemi olsa, Mehdiyet anlayışı olsa o insanı herkes korur kollardı, yalnız kalmazdı ama ortada yalnız kaldı mıydı bol parayla sanki bir kurt saldırısına uğruyor ve mahvediyorlar. Allah rahmet etsin.

Evet, bir soru daha alalım.

VTR: Merhaba Adnan Hocam. Ben Acıbademli Tarık. Sevgilerle, büyük Atatürkçü Adnan Hocam, bin yaşa.

ADNAN OKTAR: Sen aslansın aslan. Allah sana uzun ömür versin, dünya tatlısısın sen. Sağlık, sıhhat, hidayetle seni Allah sevinç içinde yaşatsın.           

Kısa bir ara verelim.

BÜLENT SEZGİN: Kısa videolarla devam ediyoruz programımıza.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER