Sohbetler (10 Aralık 2017; 22:00)

20122

BÜLENT SEZGİN: İyi geceler değerli izleyicilerimiz. Hoş Sohbetler’e başlıyoruz, inşaAllah. Adnan Bey hoş geldiniz.

ADNAN OKTAR: Hoş bulduk, siz de hoş geldiniz.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: AK Parti Sivas Kongresi’nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan şu açıklamaları yaptı Adnan Bey: “Müslüman hele de Türk’se cesur insandır bu böyle biline. Biz ‘kim var?’ diye seslenince sağına ve soluna bakmadan ‘ben varım’ diye haykırmayı hayatının merkezine yerleştirmiş insanlarız. Tavrımızı muhataplarımızın kimliğine göre değil, haklı mı haksız mı olduğuna bakarak belirleriz. Zalim öz kardeşimiz de olsa karşısına geçmekten çekinmeyiz. 1492 yılında ey İsrail, Yahudi’ler İspanya’dan göçe zorlandığında onlara kapılarını açan biz olduk. 19. Yüzyılda Yahudi’ler Rusya’da yaşadıkları baskılar karşısında yine kurtuluşu Osmanlı’ya sığınmakta buldular.” Devam ediyor. “Bu konuda bir Alman seyyah şöyle tespitte bulunuyor; ‘yeryüzüne Yahudi’ler herhangi bir memleketten kovuldular mı doğru Türkiye’ye sığınırlar.’ Bu milletin geçmişinde asla holokost yoktur, soykırım yoktur bunu böyle biliniz. Bu milletin tarihinde etnik temizlik yoktur, katliam, zulüm işkence yoktur, sömürgecilik yoktur. Biz birilerinin tehditlerinden, şantajlarından yılacak bir millet değiliz. Biz mazlumların yanında olmaya devam edeceğiz. Bu anlayışla ilk kıblemiz gözbebeğimiz Kudüs konusunda tüm imkanlarımızı sonuna kadar kullanacağız” dedi.

ADNAN OKTAR: Evet, Tayyip Hocam her zaman vatanın, milletin, devletin, İslam aleminin lehine Kuran’ı savunan bir üslupla güzel açıklamalar serdediyor, maşaAllah. Allah razı olsun. Ama biz tabii İsrail’le Türkiye’nin dost olmasını istiyoruz, hiçbir şekilde gerilim olsun istemiyoruz. Kudüs Filistin’e aittir, Kudüs İsrail’e aittir. Batısı birisinde, doğusu birisinde böyle kardeşçe yaşayacaklar, inşaAllah. Tabii ki onlar da orada olacaklar, Hristiyan’lar da olacak, Müslüman’lar da orada olacaklar hep birlikte kullanacağız. İsrail de her yerde olsun. Bütün Ortadoğu’da olsun her yere gelip yerleşsin. Fabrikalar kursun, okullar kursun yaşasın. Kendi atalarının yaşadığı topraklarda özgürce evler yapsın, ibadethaneler açsın gönlümüz ondan yana. Yok şurası senin, yok burası benim gibi değil ortak birlikte o mübarek yerleri kullanmak, oralarda Allah’a ibadet etmek en güzeli olur, inşaAllah.

OKTAR BABUNA: Arkadaşlarımız İbrahim Tuncer ve Altuğ Berker, İran’daki arkadaşımız Hadi Eftekhari’yle birlikte sizi temsilen İran’da görüşmeler yaptılar. İranlı kardeşlerimizden çok büyük ilgi ve alaka gördüler. Görüştükleri herkesin Türkiye-İran ittifakına çok büyük destek verdiğini söylediler. Arkadaşlarımız, İran Devlet Radyo Televizyon Kurumu’ndan Malik Bey’le görüştüler. Malik Bey çalışmalarınızı çok yakından takip eden bir kişi. İran’ın önde gelen reformist Şehirvend Gazetesi Uluslararası Editörü Armin Montazari ve Seyit Afşin’i görüyoruz kardeşlerimizle birlikte. Reformist Camiya Ferda Gazetesi Editörü Cevat Haydaryan’a çalışmalarınız hakkında bilgiler verdiler, eserlerinizi hediye ettiler. Şimdiki resimde arkadaşlarımız 4 dönem milletvekilliği yapmış Reformist İtimat Gazetesi’nin Sahibi ve Baş Editörü Elias Hazrati ile görülüyor. Sizin faaliyetleriniz ve fikirlerinizin Türkiye siyasetine etkileri hakkında görüştüler. Kendisine “Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as) bu Yüzyılda Gelecek,” “İslam Terörü Lanetler” eserlerinizi hediye ettiler. Ayrıca “İngiliz Derin Devleti” kitabını verdiler. Size sevgi ve selamlarını iletti.

ADNAN OKTAR: Aleyküm Selam.

OKTAR BABUNA: Hüseyin Amiri Reformist Jame Jam Gazetesi’nin Editörü. Arkadaşlarımız kendisine “İslam Terörü Lanetler” eserinizi hediye ettiler. Hüseyin Amiri kendisini seküler olarak tanımladı. Sizin çalışmalarınızı çok faydalı bulduğunu söyledi. Arkadaşlarımız, devlete bağlı basılan İran’ın en önde gelen Farsça gazetelerinden biri olan İran Gazetesi’ne davet edildiler. Uluslararası haberlerden sorumlu Benevşe Gulami Hanım arkadaşlarımızı Yazı İşleri Müdürü ile birlikte karşıladı. Arkadaşlarımız için birinci sınıf bir karşılama yapıldı, bütün bölümler tek tek gezdirildi. Daha sonra sizin faaliyetleriniz ve Türkiye-İran ilişkileri hakkında görüşlerinizi almak üzere röportaj yaptılar, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Çok çok güzel olmuş.

OKTAR BABUNA: Ayetullah Muhammed Ali Nizamzade, Ayetullah Hamaney’in İran’ın yurtdışında okuyan öğrencilerinden sorumlu mollası olan ve doğrudan Hamaney’e bağlı bir kişi. Hamaney’in sağ kolu olarak biliniyor. Kendisine, “Hz. İsa ve Mehdi Bu Yüzyılda Gelecek,” “İslam Terörü Lanetler” kitabınız ve İran’daki çalışmalarınızı anlatan broşür hediye edildi, maşaAllah. Ayetullah Nizamzade arkadaşlarımıza çok yakın ilgi ve alaka gösterdi. İttihad-ı İslam, Mehdiyet sevgisi, Şii-Sünni kardeşliği gibi konular üzerinde konuşuldu. Arkadaşlarımız sizin Türkiye’de Sünni-Şii kardeşliği tesis etme konusundaki çabalarınızdan bahsettiler, çok memnun oldu. Ayrıca sizin Allah’ın varlığını bilimsel delillerle anlatan çalışmalarınızı çok önemli bulduğunu ifade etti. Peygamberimiz (sav)’in Musevi cenazesinde ayağa kalkmasını örnek vererek tüm insanlara sevgiyle yaklaşmak gerektiği vurgusunu yaptı. Arkadaşlarımız sizin geçtiğimiz haftalarda İran-Irak sınırında hayatını kaybeden 600’den fazla İranlı kardeşimize hitaben Ayetullah Hamaney’e yazdığız taziye mektubunu kendisine ilettiler. Cumhurbaşkanımız Sayın Tayip Erdoğan’ın Muharrem’in 19’unda Şii konferansına katılmasını, Hz. Hüseyin (ra) hakkında konuşmasını müspet bir adım olarak değerlendirdiğini ifade etti. “Deccala karşı mücadele eden herkes bizim kardeşimizdir” dedi, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah elhamdülillah. İran bizim canımız. İranlı kardeşlerimizi çok seviyoruz. Mümin muttaki tertemiz insanlar, dürüst insanlar. Çok eskidir dostluğumuz çok çok eskidir. İran’la biz hep barış içinde, kardeşlik içerisinde, güzellik içerisinde yaşadık bundan sonra da bu şekilde olacaktır. Allah beraberliğimizi pekiştirsin. Hz. Mehdi (as) zuhurunda İran, Türkiye, Rusya hep birlikte güzel hizmetler edelim, inşaAllah. Evet.

OKTAR BABUNA: Ayetullah Hamaney’e depremde hayatını kaybedenlere hitaben yazdığınız taziye mektubu görülüyor. Thomas Erdbrink Hollandalı New York Times Tahran Büro Şefi ile görüştüler. Kendisi çalışmalarınız hakkında bilgi sahibiydi. Kendisine “İslam Terörü Lanetler” eserinizi hediye ettiler, İran’daki çalışmalarızla ilgili broşür verdiler kendisine, görülüyor şu anda. Arnavutluk Ehli Beyt Araştırma Merkezi Direktörü Şeyh Kemalüdin Reka ve oğlu arkadaşlarımızla. Tunus’tan Hüccet’ül İslam Amini ve Şeyh Ferid Beji. Ayrıca Belçika İslam Partisi Başkanı Abdelhay Bakkali Tahiri. Sizin çalışmalarınızı ve Avrupa’daki faaliyetlerinizi yakından takip ediyor kendisi. Abdelhay Bakkali Tahiri ve Fas, Cezayir ve Tunus’tan gelen delegeler. Avusturya’dan Molla Muhammed Waldmann sizinle ile irtibat halinde olmak istediğini söyledi. Konferansa Türkiye’den katılanlar arasında Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Bitmez de vardı. Birlikte sohbet ettiler. Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz ile arkadaşlarımız. Ehl-i Beyt Alimleri Derneği Başkanı Hasan Kanaatli ile. Berlin İmam Rıza Vakfı ve Camii Başkanı Molla Sabahattin Yılmaztürk Beyefendi. Yemek sonrası Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Temel Karamollaoğlu, Prof. Hasan Onat, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Bitmez. Ehlibeyt Federasyonu Genel Başkanı Hasan Kanaatli ve Türkiye’den birçok katılımcının olduğu çay sohbeti. Seyyid Zakir’ül Hasan Nakavi (Pakistan Vilayeti TV sahibi), Nasır Abbas Caferi (Pakistan Şiilerinin lideri) ve Dr. Raşit Abbas. Meclisteki Hizbullah Partisi Basın Sözcüsü Sayyed Ibrahim Amin Al Sayyed. Hacı Hasan Amürat, Suriye Beladüşşam Üniversitesi Rektörü. Nurbahşi Tarikatı’ndan Seyit Şemsettin Pirzad Pakistan ve İran’daki arkadaşımız Hadi Eftekhari ile. Afganistan’dan Şeyh Seyyit Esadullah Nakşibendi Müceddidi ve Şeyh Muhammed Atif Gorgani. Yemen’den Şii Husiler’in saha komutanlarından Amin el Hakim ve Hacı Ağa Abdülkerim el Mehri. Bu kişiler arkadaşlarımıza Yemen’de durumun çok ağır olduğunu, her gün birçok çocuk, kadın, insanın şehit olduğunu, altyapının tamamen çöktüğünü, vebadan çok sayıda insanın hayatını kaybettiğini söylediler. Asya ve Latin Amerika’da irşad faaliyetlerini yürüten Hüccet’ül İslam Molla Hüseyin Tangsiri, kendisi arkadaşlarımızın sizin talebeniz olduğunu duyar duymaz yanlarına gitmiş. Darwinizm karşıtı faaliyetlerinizi çok desteklediğini, Ehlibeyt sevginizin çok güzel olduğunu söylemiş. Sizi Allah’ın koruması için dua etmiş ve size sevgisini coşkulu bir şekilde arkadaşlarımıza anlatmış, maşaAllah. Arkadaşlarımıza fikri çalışmalarınızda sizin emrinizde olduğunu iletmiş.

ADNAN OKTAR: Estağfirullah, biz onların emrindeyiz.

OKTAR BABUNA: Hüccet’ül İslam Fazel Maybodi arkadaşlarımızla görülüyor. “Hz. İsa ve Mehdi Bu Yüzyılda Gelecek” eserinizi ve İran’daki çalışmalarınızla ilgili broşür hediye edildi. Kendisiyle irtibatımızı sürdüreceğiz, inşaAllah. Press TV web sitesi direktörü Habib Abdülhüseyin Azeri, arkadaşlarımızla çok yakından ilgilendi. İran’daki bir konferansa davetli olarak katılmaları konusunda yardımcı oldu. Şimdi, bunun fotoğrafı yok ama Mustafa Afselzade serbest gazeteci Fars Haber Ajansı Fereshtegan Gazetesi, Press TV için haberler yapıyor. Sizinle iki sene önce röportaj yapmış faaliyetlerinizden haberdar. Arkadaşlarımız çalışmalarınızla ilgili kendisine genel bilgi verdiler, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Bu çok güzel. İran bizim canımız, Azerbaycan bizim canımız, Gürcistan bizim canımız hepsiyle birlikte olacağız, inşaAllah. Ermeni kardeşlerimizle de Ermenistan’ı da, Rusya’yı da bu güzel birliğin içerisine alacağız. İsrail de bizimle birlikte olacak. Bölgede cennet gibi bir ortam meydana getireceğiz, inşaAllah. Hristiyanlar da, Museviler de, Müslümanlar da özgürlük ve huzur içinde yaşayacaklar. İngiliz derin devleti batacak, mahvolacak, helak olacak, deccaliyet bitecek. Münafıklardan Ehlibeyt’in intikamını alacağız ilimle irfanla, kanunla hukukla adalet tam yerine gelmiş olacak, inşaAllah.

OKTAR BABUNA: Sizin İngiliz derin devletiyle ilgili açıklamalarınızdan sonra Sayın Hamaney, “Sünnilerle Şiilerin arasını bozmaya çalışan İngiliz derin devleti” diye açıklama yapmıştı.

ADNAN OKTAR: Çok net konuşmuştu, evet.

OKTAR BABUNA: Ayrıca arkadaşlarımız İbrahim Tuncer ve Altuğ Berker, İran’da yapılan ikinci bir uluslararası konferansa daha, devlet adına sizi temsilen resmi davetlilerdi. Konferansın konusu İslam Birliği ve Mezheplerin Birleştirilmesi. Burada bir çok din alimi, düşünce kuruluşları, akademisyen, politikacı, diplomatla görüştüler. Irak Şii Lideri Ayetullah Sistani’nin yeğeni Seyit Muhammed Ahmet Sistani ile birlikte görülüyorlar. Şeyh Nazım Hazretleri’nin Almanya’daki temsilcilerinden Eşref Efendi. Faruk Ali Yıldırım Alevi İnanç Birliği Vakfı Başkanı. Dimitri Aleksandrakis Yunanistan’ın İran Büyükelçisi. İran Eski Dışişleri Bakanı Manuçehr Muttaki. Arkadaşlarımızı görür görmez sizi sormuş. Kendisine “İngiliz Derin Devleti” kitabınızı hediye etmişler. Ebul Fazıl Koşmaneş, Bilim ve Teknoloji Bakanlığı Kuran Araştırmaları Geliştirme ve Koordinasyon Merkezi’nde Bölüm Başkanı. Muhammed Ali Mirzai, Düşünce Merkezi Başkanı. Ebul Fazıl Koşmaneş sizin çalışmalarınızı takip ediyor. Her ikisi de arkadaşlarımıza destek vereceklerini ifade etmişler.

ADNAN OKTAR: EvvelAllah hep beraberiz, hep birlikteyiz.

OKTAR BABUNA: Faiz Mohammad Osmani, Afganistan’da vakıflardan sorumlu Bakan. Dana önce İstanbul’da bizim hanım arkadaşlarımızla bir toplantıda tanışmış. Çalışmalarınızın çok faydalı olduğunu söylemiş, maşaAllah. Dr. Ali Al Hakim, İngiltere Middlesex Üniversitesi’nde Profesör. Sizi çalışmalarınızdan tanıyan birisi. Hizbullah Lideri Şeyh Nasrallah’ın Genel Sekreteri Yardımcısı Şeyh Naim Kasım. Dr. Şeyh Zuheyr El Caid, Lübnan İslami Eylem Kuruluşu’nun Başkanı. Molla Abolhasan Ahmadi. Muhammed Hasan Teberağina, Altuğ’un yanındaki kişi. Konferansı düzenleyen kurum Dar’ül Takrib’in Başkan Yardımcısı. En başta bulunan kişi Bahreyn İmam Rıza, Camii İmamı, ortadaki sarıklı kardeşimiz Şeyh Bahreyni. Liderleri şu anda hapiste Bahreyni onun yardımcısı. Ceketli olan kişinin ismi Şerifi Şeyh Bahreyni’nin yardımcısı. Arkadaşlarımıza Bahreyn’de üzerlerinde büyük baskı olduğunu söylemişler. Ayetullah Seyit Sadık Musevi, Beyrut ve İran’da yaşıyor. Birleşmiş Milletler’de çok sayıda toplantılara katlan bir kişi. Ras Mubarak, Gana Milletvekili. Seyit Mehdi Tahtfiruzeh, Senendeç eyaleti Milletvekili, 4 dönemdir milletvekilliği yapıyor. Ayetullah Seyit Hüseyin Sacedi, Meşhed ve Kabil’de Hz. Kaim Mehdi (as) Medreseleri Başkanı. Arthur Suleymanov, Rusya İslam Üniversitesi Rektörü. Diriss Hani, Fas’ta yaşayan yazar-filozof, 30’dan fazla kitabı var. Irak Dışişleri Bakanı İbrahim El Caferi ile kapanış konuşmasından sonra arkadaşlarımız yemeğe katıldılar. İbrahim El Caferi’e sizin adınıza arkadaşlarımız plaket teslim ederken. Cavad Al Anani, Eski Ürdün Dışişleri Bakanı, Ahmed Ali Akbari, Press TV ve Hispan TV’de Direktör. Şeyh Muhammed Ferid Tazuri, Bedir El Kubra Merkezi Başkanı. Abid Ali Abid, Danimarka’da bulunan Dünya Barışı Organizasyonu’nun Başkanı. Ayetullah Şeyh Mohsen Araki. Konferansı düzenleyen Takrib Kurumu’nun Başkanı, Dünya İslam Mezheplerini Yakınlaştırma Forumu Genel Sekreteri. İranlı Düşünür, Din Adamı, Üniversite Hocası ve Politikacı. Büyük İslami düşünür Ayetullah Muhammed Bakir El Sadr’ın talebelerinden, Ayetullah seviyesinde çok tanınmış bir din alimi, maşaAllah.  Hüccet’ül İslam Musevi, Konferansı düzenleyen Takrib’in Başkanı, Ayetullah Araki’nin yardımcısı. Ayetullah Tashiri, Dünya Takrib Komitesi Başkanı. Konferansın kapanışı sırasında Altuğ Berker ve İbrahim Tuncer. Konferansın kapanış konuşması. Altuğ ve İbrahim konferansın kapanış sonrasında. Konferans sırasında basın arkadaşlarımıza çok yoğun ilgi gösterdi. İbrahim Tuncer ve Altuğ Berker, İran basınından aralarında İran Devlet Radyo ve Televizyon Kurumu, Seher 2 TV, El Kevser TV, Naim TV gibi önde gelen TV kanallarıyla sizin adınıza röportaj yaptılar. Arkadaşlarımız verdikleri röportajlarda, Ortadoğu’daki bu savaş ortamının ancak Hz. Mehdi (as)’ın zuhuruyla birlikte son bulacağını sık sık dile getirdiler. El Kevser Televizyonu, Altuğ Berker ile röportaj yaparken Seher 2 TV, İbrahim Tuncer ile röportaj yaparken İran’daki arkadaşımız Hadi Bey tercümanlık yaptı. Hadi arkadaşımız İbrahim’lere çok yardımcı oldu, maşaAllah. El Naim TV, İbrahim Tuncer’le röportaj yaparken, Hadi kardeşimiz tercümanlık yapıyor. El Kevser TV İbrahim Tuncer’le röportaj yaparken. El Kevser TV kapanış konuşmasının yapıldığı salonda Trump’ın Kudüs kararıyla ilgili İbrahim’in sizin görüşlerinizi aktardığı röportaj. Seher 2 TV Altuğ Berker röportajı. Seher 2 TV İbrahim’le röportajı. Filistin Özgürlük Global Referandum Kuruluşu Qodsna ile Altuğ Berker’in röportajı. İran Devlet Radyo Televizyon Kurumu (IRIB), Altuğ Berker’le röportajı. El İşrak TV, İbrahim Tuncer ile röportaj yaparken. Şimdilik bu kadar Hocam, maşaAllah, elhamdülillah.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Bu işte Mehdiyet’in ayak sesleri. Bak bütün Müslümanlar birleşiyor, kardeş oluyor. İran’ı bize çocukluğumuzdan beri düşman gibi gösterirler, Şiileri düşman gibi gösterirler. Şiiler nurdur, Ehlibeyt dostudur, Hz. Ali (kv) dostudur. Yapılan o tarihi kalleşliğe karşı bir reaksiyondur. Hz. Ali (kv)’yi sevmeleri onların yüceliğindendir, güzelliğindendir. Ehlibeyt sevgisi imandandır, Ehlibeyt düşmanlığı da deccaliyete teslimiyet anlamına gelir. Deccal yanlıları Ehlibeyt’e karşıdır. Münafıklar Ehlibeyt düşmanı olurlar. Küfür, deccaliyet Ehlibeyt’i hedef almıştır. Dolayısıyla Sünni-Şii kardeştir hem de ne kardeş, mükemmel kardeştir. Bölgede birleşeceğiz, deccaliyetin o fosiline ot tıkayacağız Allah’ın izniyle, ilimle irfanla, kanunla hukukla evvelAllah.

Dinliyorum buyurun.

ASLI HANTAL: Faaliyet haberimiz var.

GÜLEN BATURALP: Arkadaşlarımız Pınar Akkaş, Deniz Tanık ve Filiz Arık sizi temsilen Türkiye Kudüs Ekonomik İşbirliği Sempozyumu’na katıldılar. Kudüs’ten kalabalık bir heyetin iştirak ettiği sempozyumda AK Parti Milletvekili Metin Külünk ve yine AK Parti Milletvekili Hasan Turanbeyler de birer konuşma yaptılar. Burada Kudüs Üniversitesi Rektörü İmad Ebu Kişik, İHSİAD Başkanı Nurullah Şahin ve Kudüs Ulusal Ekonomi Eski Bakanı Mazin Sinokrot ile birlikte arkadaşlarımız görülüyor. Bakan Bey’e sizin çalışmalarınızdan bahsettiler. Emine Hanım ve Kudüs Üniversitesi’nden Prof. Hüseyin Jaddu ile İslam Birliği’nin önemi hakkında görüştüler. Burada, Kudüs Ticaret Odası Başkanı Yüksek Mühendis Halit Saheb ile birlikte arkadaşlarımız. Kudüs Sosyal Konut Başkanı Husni Al-Natsheh, Beytül Mukaddes Teftiş Kurulundan Ahmed Lawzi ve Mansur Nassar ile Deniz ve Filiz Hanım birlikteler bu resimde. Bakan danışmanı Filistin Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Azzam Alhaslamoun ile birlikte Filistin’den gelen bazı misafirler ve arkadaşlarımız görülüyor. Konuşmacılarla yapılan ikili görüşmelerde İslam Birliği konusunda ümitvar olmadıklarını ancak Türkiye’ye güvendiklerini ifade ettiler. Toplantıda İslam Birliği çağrısı yapılmadı.

ADNAN OKTAR: Ümitvar olamaz çünkü Hz. Mehdi (as)’ın dışında bunu yapacak kimse yok. 150 seneden beri uğraşıyorlar İslam Birliği için, Hz. Mehdi (as)’ın dışında mümkün değil imkansız. Bir de konu sadece sevgi. Kardeşim, şimdi sen İsrail’e sevgisiz yaklaşırsan o da sana sevgi duyamaz. İran’a sen sevgiyle yaklaşmazsan o da sana sevgiyle yaklaşmaz. Sevgi hepsini çözecek. Mesela Yunanistan, tek konu orada sevgi olacak. Siyasi çıkarların tartışmaya açılması durumunda sevgi ortadan kalkar. Sadece sevgi “ne olursa olsun biz sizi seviyoruz” bu kadar. Yani karşılıklı bir muhabbet. İnsan onlar kardeşim bir anda çözülür. Sevgi esas alınacak, sevginin dışında hiçbir konu konuşulmaması lazım. “Benim şu çıkarım var, senin şu çıkarın var” o zaman bu iş olmaz. İsrail’le de öyle sadece sevgi “biz size dostuz, kardeşiz, seviyoruz sizi, bütün bölge sizin istediğiniz gibi gezin” dersin. Adamlar sınırları kaldırır yıkar-atar özgürce yaşar. Gelsin Harran’da da üniversite yapsın gelsin otursun, ev yapsın, sinagog da yapsın, biz oraya gidelim, onlar buraya gelsin. Kudüs’te onların da evi olsun bizim de evimiz olsun her yer bomboş. Ne oluyor yani? İran nur gibi bir ülke. Hz. Ali (kv)’den yana olmaları çok doğru. Hz. Ali (kv)’ye gadir yaptılar, çok büyük gadre uğradı büyük haksızlık yaptılar. O dünya tatlısıydı dedem, çok büyük kahpelik yapıldı ona karşı, büyük oyun oynandı. Allah razı olsun korumuş-kollamışlar Hz. Ali (kv)’i daha ne istiyorsun? Halen de seviyorlar. Hz. Mehdi (as)’ı seviyorlar, Ehlibeyt’i seviyorlar ne istiyorsun adamlardan, insanlardan? Ne güzel nur gibi insanlar, bu onur duyacağımız bir şey, bizim şeref duyacağımız bir şey. Yani muhalif olacağımız bir şey değil ki bu. Şii ne demek? Hz Ali (kv)’yi seven demek, ne güzel oh Allah razı olsun güzel. Ehlibeyt’i seven demek ne güzel, daha ne istiyorsun? Fethullah Gülen ne diyor? “Cennete giden yol oradan geçse ben cenneti istemem” diyor. Deccal adamı eğitmiş bu hale getirmiş cenneti istemiyor adam. Deccalın cennetine ne diyorsun? “Ona tamam” diyor. Bak, Mehdiyet’e şiddetle karşı “Mehdi diye bir şey yok” diyor. İran olduğu gibi Hz. Mehdi (as)’ı bekliyor. Bu konuda büyük bir yanlışlık vardı, elhamdülillah o yanlışı düzelttik. İran bizim canımız seviyoruz İran’ı. Azerbaycan baş tacımız, Ermenistan bizim kendi evlatlarımız. Gürcistan zaten biziz, Gürcistan demek Türkiye demektir. Mesela bak orada pasaport-vize yok Gürcistan’la. Gürcü işçiler geliyorlar, bizimkiler gidiyor aynı Konya, Gürcistan’la Konya’nın hiç farkı yok şu an. Elini-kolunu sallayarak adamlar gidip-geliyorlar herkes o kadar. Gürcistan’a binin arabaya geçip gidiyorsun, böyle olması lazım.

İsrail’e bütün İslam alemi şefkatle bakarsa meseleler kökünden hallolur, sevgiyle bakarsa hallolur. Diyeceksin “arkadaş biz sana düşman değiliz, ananın ak sütü gibi helal olsun nerede istiyorsan git yaşa.” Yani İsrail sınırlarına da gerek yok nerede yaşarsan yaşa. Kardeşim, hayret edeceğiniz şekilde boştur oralar. Mesela 10 kilometre gidiyorsun bir tane insana rastlamazsın bomboş. Git yerleş nerede istiyorsan yerleş. Oraya tarlalar yap, bahçeler yap, bağlar yap, üniversite kur, hastane aç daha ne istiyoruz? Kardeşimizsin istediğin gibi rahat et. Mümin müminin kardeşi, onlar da mümin insanlar. Allah’tan korkuyor, Peygamber (sav)’e bağlı, bütün peygamberleri sever. Hz. Muhammed (sav)’e yalancı demiyor. Hz. Muhammed (sav)’in hak peygamber olduğunu hepsi kabul ediyorlar. O zaman nedir? Nasıl düşman oluyorsun o zaman? Mümin bir insana nasıl düşman oluyorsun? Kudüs, Kudüs ortak şehirdir herkesindir Kudüs bütün dünyanındır, bütün Müslümanların herkesin, Hristiyan, Musevi, Müslüman herkes. Birlikte yaşasınlar. Ama orayı sanayi şehri yapmak yahut siyasi şehir yapmak çok büyük bir hata. Orası dini bir şehir, İslami bir şehir. Oradan her şeyi alacaksın devlet dairesi bilmem ne oraya sığışmaz. Büyükelçiliklerin falan ne işi var orada? Her yer tarihi bina. Aç güzelce oradaki gecekonduları falan da aç, oraları güzel bağlık-bahçelik yap, şehri dışarıya doğru kaydırmak lazım. Şehrin merkezini sadece imar edip düzeltip temizleyip arı-duru temiz haliyle muhafaza etmek lazım. Tarihi dokusuna hiç dokunmamak lazım Kudüs’ün. Ha dışarıya doğru ne yapıyorsan yap, dışarıya doğru şehri genişlet orada ne istiyorsan yap. Şehrin merkezine niye geliyorsun? Daracık sokaklar ufacık yer, sırt sırta yaşıyor insanlar zoruna ne oldu? Güzel her yeri bir temizleyelim mis gibi olsun her yer, bağlık-bahçelik böyle üzümlük, zeytinlik tarihi dokusuyla güzel kalsın. Dünyanın her tarafından insanlar gelsin namaz kılsınlar, sinagoga gitsinler, camiye gitsinler. 3 milyon Musevi var yazık-günah yani nasıl yaşıyorsa yaşasın. Zalimi varsa zalimine Allah hidayet versin, hidayet vermiyorsa Allah helak etsin. Zalimine biz de karşıyız zalimini kimse desteklemez zaten. Ama sevgi gelirse zalim kalmaz. Mehdiyet’i geciktirmenin bir alemi yok. Her yerde bu kavga devam ediyor bunun dışında. Mehdiyet’in dünyaya hiçbir zararı yok, faydası ucu-bucağı yok. Ama bu sistemin zararı bütün dünyaya herkese. Benim canım da Musevi asıllı, o dünyalar tatlısı çok şeker bayağı efendi. Musevi bak işte nur gibi insan, canavar mı? Dünya tatlısı bal gibi kız, bal gibi insan. Sen ne diyorsun? Diyorsun ki “ey ağaç bana haber vereceksin Musevi nerede var ben öldüreceğim” diyorsun. Allah’tan kork, bre katil Allah’tan kork. Şimdi burada ağaç olduğunu düşünelim, sen “oradan ağaçtan ses geldi” diyeceksin. Bu çocuğu burada şehit etmeye mi kalkacaksın sen? Öyle bir şeye müsaade etmeyiz. Hiçbir Musevi’yi ve İsrail’i yok etme düşüncesi olmaz. Müslüman’a yakışacak bir şey değil. Peygamber neslini yok etmek demek şeytana uymak demektir. Hz. İbrahim (as)’ın evlatlarını, Hz. Yusuf (as)’ın evlatlarını, Hz. Musa (as)’ın evlatlarını genetik kod olarak da zaten peygamber nesli bu insanlar, ruh olarak da peygamber nesli. Sen ne diyorsun? “Şeytan bana ağaçtan bağıracak” diyorsun. “Ağaç bağıracak” diyor ya bak, ağaçtan gelecek ses ne biliyor musun? Şeytanın sesi. “Öldür diyecek Musevi’yi” diyor, o da gidip öldürecekmiş. Ağaç, taş diyor taş “ey falanca” diyecekmiş bak “git oradaki kişi Musevi onu öldür” diyecekmiş, gidip öldürecekmiş. Şimdi bu ses nereden geliyor desen “ne bileyim” diyor “taştan geliyor” diyor. Şeytandan geliyor şeytandan aklını başına al. Allah’tan kork densizliği bırak, öyle bir şey yapmaya kalkarsan da gök kubbeyi tepene geçiririz. Ve yapamazsın zaten. Münasebetsizlik istemiyoruz. Taştan gelen sesle masum bir insanı öldürmek ne demek, nasıl bir kepazeliktir bu? “Kaya haber verecek bana” diyor. Bak hiçbiri de sormuyor ki “bu kayadan gelen ses neyin nesi?” demiyor. Masum bir Müslüman’ı bir taş öldür diyorsa belli ki şeytandan. Bu kadar akılsızlık olur mu? Benim kuzum bak dünyalar tatlısı bal gibi bir kız çok şeker kuzu gibi. Allah ömrünü uzun etsin, Allah ona sağlık sıhhat versin. Musevilere uzanan eller, mazlumlara uzanan eller, masum Müslüman’a uzanan eller, masum Ortodokslara uzanan eller Allah tarafından kırılır. Allah kullarını da vesile eder. Kepazelik, rezillik istemiyoruz. Hiç kimse hiç kimseye zulmetmeyecek istemiyoruz bunu.

Ebu Basir bir Müslüman’ın Yahudi veya Hristiyan biriyle musafaha etmesi hakkında İmam Bakır ve İmam-ı Sadık’tan şöyle rivayet edilir. Yani musafaha “Hoş geldin” diyorsun ya el tutuyorsun “hoş geldin” bak dikkat edin, “onlarla elinizi bir giysiye sararak musafaha edin.” Mesela geldi misafir değil mi? “Bir dakika” diyeceksin “çok özür dilerim” orada artık bir giysi diyor, ne bulursa ceket falan da olabilir elini saracakmış, ondan sonra elini tutacakmış. Bak rezalete bak. “Eğer elinizle de musafaha etmek durumunda kalırsanız elinizi yıkayın.” Ne kadar çirkin, ne kadar ayıp. Elini bezle saracakmış Musevi’yi yahut Hristiyan’ın elini öyle tutacakmış. Şeytani ve çok çirkin. Allah diyor ki “Hristiyan ve Musevilerle evlenebilirsiniz, onlardan hanım alabilirsiniz” diyor. İnsan hanımına sarılırken beze sararak mı sarılacak? Onun dediğine göre öyle olması gerekir. Naylona saracak karısını muşambaya falan öyle sarılacak bu demeye göre.

Ebu Hureyre (ra)’den bak hepsi yalan, “Peygamber (sav)’den işitmiş olarak rivayet edildiğine göre” bak nasıl da yalanı ferah ferah anlatıyorlar. Yalan da demeyeyim de nezaketiyle doğru değil yani. “Yahudiler ve Hristiyanlarla rastlaştığınızda evvela siz selam vermeyin.” Susacakmışız. “Onlardan birine bir yolda rast gelirseniz kendisini yolun dar tarafına sıkıştırın” buyurmuşlardır. Mesela yolda gidiyor ya, adamın üstüne üstüne gidip yolun kenarına doğru itecekmişiz. Adam artık yolun dar tarafı neresiyse, herhalde köşeye sıkıştırmak gerekiyormuş. Bu normal ahlakta olan, aklı başında bir insanın yapacağı bir şey mi bu? Şu çirkinliğe bak. Almanya’ya gidiyor, Hristiyanlar onları köşeye mi sıkıştırıyor. İsrail’e gidiyor omuzlarıyla köşeye mi sıkıştırıyorlar? Nerede görülmüş böyle bir şey? Yani çirkinliği, sevgisizliği, merhametsizliği hadis diye Müslümanlara öğretip muazzam sevgisiz bir nesil yetiştirdiler. Merhametsiz nesiller yetiştirdiler. Hepsi değil ama bir kısmı böyle gelenekçi takımdan arkadaşlar.

Bak yine uydurma hadis. “Yahudilerden ve Hitlilerden” bu sefer Hintlilere de kafayı takmışlar “70 göbek uzak olsanız da yine de uzak durun.” Yahudi’nin ne suçu var, Hintlinin ne suçu var siz deli misiniz? Şu akla bak. Onu köşeye sıkıştır, buna tükür, onun kafasını yar, deli misiniz siz? Heykel gördün tükür, resim gördün tükür, Yahudi gördün köşeye sıkıştır, Hristiyan gördün bilmem duvardan aşağı itmeye kalkıyor.

Ramuz’ul Ehadis’te yine, “Kıyamet günü Müslümanlar, üzerinde dağlar gibi günahlarla gelecekler.” Yani adam öldürecek, fuhuş yapacak, pislik yapacak, hırsızlık yapacak ne yaptıysa. “O şekilde günahla geldikten sonra Allah (cc) onlardan bunlardan tümünü bağışlayacak” diyor. Ama nasıl bağışlayacak biliyor musun? “Yahudilerin üzerine yükleyecek Allah hepsini” diyor. O fuhuş yapacakmış günahını Musevi’nin üstüne. Hırsızlık yapacakmış, o da Musevi’nin üstüne gidecekmiş. Nerede bu? Ramuz’ul Ehadis’te, uydurma bir rivayet daha.

Deylemi ibni Adiy’den, “Kim bir fakire verecek paraya sahip değildir” eğer parası yoksa “bir Yahudi’’ye lanet etsin aynı sevabı kazanır” diyor. Mesela bu nur gibi insan gelecekmişiz haşa “Allah” diyeceğiz haşa “sana lanet etsin” diyeceğiz “oh bir sevap kazandık” diyeceğiz. Normal ahlaka sahip, normal akla sahip bir Müslüman’ın yapacağı, düşüneceği şey mi şu? Deli bile yapmaz şunu. Ne kadar korkunç bir şey. Kuzu gibi, nur gibi insan, sana ne yaptı bu? Allah’a inanıyor, Peygamber (sav)’e inanıyor, bütün peygamberlere inanıyor, Hz. Muhammed (sav)  de yalancı da demiyor, hiçbir Musevi demez. Çiçek gibi kız, tertemiz insan Allah’tan korkun. Hayır ağır konuşacağım olmuyor, aslında ben onlara hakkını verim yani tam cevap veririm çok ağır konuşurum bayağı da rahatlarım, nezaketiyle konuşmak durumunda kalıyorum. Çok ayıp yaptıkları ve çok çirkin.

Müslim Fiten’de bak Sahih Müslim’de sahih hadis kitabı. “Sizler Yahudilerle mutlaka savaşacaksınız.” Bak mutlaka savaşı teşvik eden bir hadis, uydurma bir hadis. “Harp o kadar şiddetli olacak ki hatta taş” diyor taş, sokaktaki taş “ey Müslüman, şu arkamdaki bir Yahudi’dir, gel de onu öldür diyecektir. Müslüman da gidip onu öldürecek” diyor. Bak cinayet teşviki. Şimdi adam mesela İsrail’de geçiyor oradan bir Musevi, birden gidip bıçaklıyor öldürüyor mesela. “Ne yaptın?” diyorsun “taş bana söyledi” diyor “taştan duydum” diyor “Allah’ın emrini yerine getirdim” diyor. Bu normalde bunun İslam hukukunda cezası ölümdür yani idam edilir. Bir Musevi’yi, suçsuz günahsız bir Musevi’yi bir adam taammüden öldürdüyse cezası idamdır. Ama bizim hukukumuzda ebedi hapis, müebbet hapis. Ve çok büyük bir ahlaksızlık ve bunun karşılığı da ebedi cehennemdir. Bir Musevi’yi, mümindir Museviler zaten, eğer bir Müslüman gider öldürürse karşılığı ebedi cehennemdir. Kuran’ın hükmü açık “masum bir canı” diyor “eğer öldürürseniz karşılığı cehennemdir” diyor.

“Bir adam başka bir adama “ey Yahudi” dediği zaman ona yirmi sopa vurunuz” diyor “çünkü hakarettir bu” diyor. Görüyor musun kafayı? İşte sevgisizliği böyle teşvik ediyorlar. Ondan sonra diyor ki “İslam sevgi dinidir” diyor. Senin anlattığın baştan sona nefret, her yerde nefretten bahsediyorsun. Resme nefret, heykele nefret, adam sakalını kesiyor götürüyor öldürüyor. Namaz kılmıyor Müslüman, onu da öldürüyor. Hacca gitmiyor, onu da öldürüyor. Zekat vermiyor, onu da öldürüyor. Altın kullanmaya devam ediyor adam, onu da öldürüyor. Her şeyin karşılığı ölüm, Musevi olmanın karşılığı da ölüm. Deli misiniz siz? Allah size akıl fikir versin. Ne hale gelmişsiniz? Müslümanlıkla alakanız kalmamış, şeytana uymuşsunuz. Allah belanızı vermiş. Aklınızı başınıza alın, Allah’a sığının. Kuran’da nerede böyle bir şey var? Kuran’da Allah bilakis “Musevi ve Hristiyan hanımlara evlenin” diyor Allah, “sevgiliniz olsun” diyor Allah. “Muşambaya sarın” demiyor. “Gördüğünüzde gidip öldürün” demiyor. Böyle bir şey yok. Bunu nereden çıkarttı bu kafayı bunlar? Bunlar o devirdeki müşriklerin, münafıkların uydurmaları. Kin dolu adamların uydurmaları. O zaman Musevilerin dinine haset ediyorlardı, kinle yaklaştılar. Bu gelenekçi hurafelere uymanın alemi yok.

Kudüs herkesindir, bütün Müslümanların, bütün Hristiyanların yani Müslüman, Musevi, Hristiyan hepsi orada huzur içinde ibadet edecek. Orası siyasi başkent olmaz. On binlerce araba dolar oraya, sokaklarda adım atılmaz. Çünkü oranın memurları gelecek, yüzlerce devlet var şimdi. Oraya yüzlerce büyükelçilik açılacak. Avuç kadar şehir, her yer elçilik binası dolacak. Aileleri gelecek, onların evleri de dolacak. En az on bin araba gelecek. Avuç kadar şehir ne hale gelir orası? Şu akıl mı? Bilakis bütün devlet dairelerini oradan çıkartmak lazım. Orası mescit, Kudüs’ün özelliği mescit olmasıdır. Her yeri mescittir Kudüs’ün. Dolayısıyla yanlış. Tayyip Hoca’nın dediği de o yani Amerika o kararını kaldırsın. Kudüs mescit olarak değerlendirilsin. Museviler, Hristiyanlar yani Müslüman, Hristiyan, Musevi birlikte ibadet etsin, orada yaşasınlar, barış içinde yaşasınlar; anlatmak istediği bu.

Evet, dinliyorum.

ASLI HANTAL: Adnan Bey, Antalya’daki kardeşlerimiz ev sohbetinde toplanmışlar. Fotoğraf gönderdiler, görebiliriz.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah, bu ne güzel muhabbet, bu ne güzel topluluk. Ne kadar çok melek var orada bakıyorum. Onlardan bir tanesi yeter.

GÜLEN BATURALP: Aynı zamanda video da göndermişler size, mesajları var kardeşlerimizin.

VTR: Adnan Oktar Hocamızı çok seviyoruz. Münafıklar kerizliğinize, enayiliğinize doymayın.

ADNAN OKTAR: Dört tane münafık var. Bütün Türkiye… Şimdi nadide bir şey olduğu için münafık, hakikaten zor rastlanıyor. Ayda, yılda bir münafık bulduk herkes üstüne çöktü. Münafık hakikaten zor rastlanan bir şeydir. Ama rastlandığında da hakikaten o ibadet olarak çok iyi değerlendirilmesi lazım, çünkü münafık doğrudan şeytandır. Gelen her konuşması, her yazısı şeytandan olduğu için onları dikkatlice, Kuran’la değerlendirmek gerekiyor. Oradaki şeytani mesajı görmek gerekiyor. Tabii Allah’ın lanetlediği mahluklar bunlar. Allah bunlardan herkesi uzak tutar. Yani peşin belası vardır bunların. Ama Allah’ın ne demek istediğini de orada görmek lazım. Mesela çünkü münafığı uzun uzun tarif etmiş ama biz münafığı eğer izlemezsek Kuran’ın o ayetlerini de görmemiş oluruz, olmaz. Mesela Allah diyor ki “Şira yıldızı” diyor. Bakacaksın o yıldız kim. Mesela aydan bahsediyor, ayla ilgileneceksin. Güneşten bahsediyor, güneşten haberin yok, olmaz. Münafıktan bahsedince de sıcak takip olduğu için o münafıkla ilgilenmek lazım. Yani hazır pratik örnek varken biz ta hayali vakalar gibi anlatamayız hazır olan bir vakayı. Hazır olan vakaya çökeceksin. Kuran’la, kanunla, hukukla gereğini yapacaksın. O ibadeti Hac ibadeti gibi mühim bir ibadettir, titizlikle yerine getirmek lazım.

Evet, dinliyorum.

VTR: Gayb ne demektir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım o nasıl bir tarzdır, yakışmış sana iyi olmuşsun, aferin. Gayb, bilinmeyen, yani mesela adam evine bir şey saklar, ona gayb denir. Kaybolma oradan gelir, gayb. Mesela “nerede çantan?” “Kayboldu” diyorsun. Gayb oldu. Aslında gaybtır, oradan gelir. Gaib olan, Gaib imam mesela, bulunamayan, gizli olan, gizli bilgi, yani bilinmeyen. Gaib, Allah bilir gaibi. Ama isterse de kuluna bildirir. Mesela geçmişe ait de gayb bilgisi olur, geleceğe ait de gayb bilgisi olur, bulamazsın gizlidir. Veyahut bir eşya mesela şu an Kutsal emanetler gaib. Kutsal sandık mesela gaib şu an. Bulunduğunda Allah buldurur.

Adamlardaki vahşiliğe bak, mesela kanlı gözleriyle hırlayarak, elinde sopayla geliyor. Mesela “aranızda Yahudi var mı?” diye hırlıyor. Mesela maazAllah neuzübillah biri “evet” dese, bitti yani. Bu insanları bu kadar vahşi yetiştirmenin, böyle insanlıktan çıkartmanın alemi yok. Hocalar, alimler falan birleşsinler, bu fitneyi ortadan kaldırsınlar. Onlar kaldırmazsa biz düzeltiyoruz zaten, anlatıyoruz inşaAllah. Ama bu zulümdür yani çok büyük bir zulüm, Allah’ın kullarına insanları düşman yapmaya kalkmak zulümdür. Özelikle peygamber neslini ortadan kaldırmaya kalkmak çok büyük bir zulümdür.

Evet, dinliyorum.

VTR: Filistin kimin toprağıdır?

ADNAN OKTAR: Filistin Allah’ın toprağı, Allah’a aittir. Ama sen millet olarak soruyorsan müminlere aittir. Hristiyan müminler ve kimse oranın yerlisi yani tapu olarak söylüyorsan yerlisi kimse orada onlara aittir. Ama resmi tapu olarak soruyor değil mi? Evet, orada kim mukimse ona aittir. Hukuki açıdan yani tapu geçerlidir. Ama manevi anlamda orası müminlerindir, Hristiyan, Musevi, Müslüman müminlerindir bütün bölge. Mübarek topraklardır. Eskiden öyle bir olay yoktu, bu nereden çıktı ben anlamıyorum. Hep beraber yaşıyorlardı hiç öyle bir konu yoktu. Ticaret de yapıyorlardı. Bomboştu oralar, bayağı rahattı insanlar. Yine aynı, bir şey yok. Duvarlara falan ne gerek var tel örgülere, polise? Herkes birbirini sevsin, normal yaşayın. Dünyanın parasını da harcıyorlar, üzülüyorlar da boş yere. İşte bak, Mehdiyet’in eksikliği her yerde görülüyor. Git sarıl, ne güzel. O hahamlar gece gündüz Allah’ı anıyorlar, hoca efendiler gece gündüz Allah’ı anıyorlar. Hristiyanlar kiliseden çıkmıyorlar, gece gündüz Allah’ı anıyorlar. Dana ne istiyorsun? Ne güzel. Orada koca koca kiliseler var. İnsanın içine girdiğinde içi açılıyor, ne güzel Allah’ın evi. Sinagog muhteşem sinagoglar var, insanın içi açılıyor. Mescitler mis gibi gül kokuyor, koca koca mescitler. Ne güzel. Oraları bağlık bahçelik yapın, zeytinlik, portakal, limon bahçeleri yapın. Bir arada oturun zorunuza ne oldu, bomboş arazi. İnanılır gibi değil, hayretler içinde kalıyorum. Ne gerek var savaşa? Egoist yaklaşmamak lazım, sevgiyle yaklaşmak lazım.

Evet, dinliyorum.

VTR: Adnan Bey, güzel ahlak zor zamanda mı belli olur?

ADNAN OKTAR: Canımın içi, güzel ahlak evet, güzel konuştun, zor zamanda belli olur. Mesela Hz. Yusuf (as)’ın ahlakı nerede? Kuyuda. “Ya Rabbi Sana hamd ediyorum, Sana şükrediyorum, beni bu kuyudan kurtar” diyor en fazla. Hapse giriyor muntazam namazlarını kılıyor, Allah’a dua ediyor, tertemiz gıcır gıcır. Çıkacağı gün belli değil, hukuk yok orada çünkü. Bir kere hapse girmek var.

Biz 1400 yıl boyunca orada birlikte yaşadık Filistin’de. Ne zaman kepazelik, rezalet çıktı? İngiliz derin devleti bölgeye gelince. İngiliz derin devleti bölgeye gelince olaylar başladı. Hiçbir şey yoktu, 400 yıldan beri biz mutlu yaşıyorduk. Hatta Museviler, Hristiyanlar, Müslümanlar Hristiyan kiliselerinin anahtarlarını Müslümanlara da veriyorlardı, onlarda duruyordu, halen de öyledir. Ne oluyor ya, ne oluyor? Bir de oralar mübarek topraklar. Oralara öyle tesis falan bilmem ne, sanayi, kesinlikle olmaz. Onu biz İsrail’e mektup olarak yazalım hükümete rica edelim. Aman ha. Tel Aviv’de işte tamam yeter, ne fark eder yani? Orası ibadet şehri, orası mescit olan bir şehir.

Tayyip Hocam’ı herkes sever. Tayyip Hocam’ın öyle hırsı yoktur yanlış anlaşılıyor olabilir. Onu da İsrail’e bildirelim. Yani hiçbir kavme, hiçbir ırka, hiçbir mezhebe öfkesi, kini yoktur Tayyip Hoca’nın.

Evet, dinliyorum.

ASLI HANTAL: Cumhurbaşkanı Erdoğan Kudüs ile ilgili şu açıklamaları yaptı bugün. “Amerika’nın bu adımının tamamıyla evanjelist bir yaklaşım olduğunu da ortaya koymak durumundayım. 1947-67 arasında Filistin küçülmeye başladı. 1967’de İsrail iyice büyüdü. Geliyoruz bugüne. Mevcut durum. Şu anda İsrail ne oldu, bugün ve Filistin ne oldu? Filistin mazlum mağdur, İsrail tam bir işgal devleti. Dünyanın almış olduğu hiçbir kararı bugüne kadar bu İsrail tanımamıştır. Şimdi de Amerika ve İsrail 1980 Birleşmiş Milletler kararı Amerika ve İsrail’in dışında buna uyan yok. İsrail terör devletidir, terör. On dört yaşındaki çocuğu gözleri bağlı olarak bu teröristler bakın ne halde sürüklüyorlar.”

ADNAN OKTAR: Şimdi bu tabii iyi bir gelişme değil. Güzel bir gelişme değil. Trump ortalığı birbirine kattı. Onun yapacağı tek şey bu kararı geri alması ve İsrail’le Filistin’i barıştıralım. Yani iyiye gitmez bu. Kötüye gider. Adam çıktı Kissinger “Kan gövdeyi götürecek Ortadoğu’da”  dedi, daha yeni söyledi, bir ay oldu. Alınmış bir karar var ve bu İngiliz derin devletinin kararı. Şimdi bu kararı biz durdurtalım. Bu kan gövdeyi götürme olayını durduralım, İngiliz derin devletinin oyununu bozalım. Çünkü İslam ülkelerini birleştirip Musevi-Hristiyan ittifakı meydana getirip, Müslümanları da kendi aralarında ittifak haline getirip muazzam bir savaş düşünüyorlar. Yok, kardeşim buna müsaade etmeyeceğiz. Filistin’le İsraillileri barıştıracağız ve kardeş hale getireceğiz. Bu oyunu bozacağız. Kan istemiyoruz. Yani bu oyunu ne yapıp yapıp bozacağız. Bilakis barıştırıp sarmaş dolaş kardeş yapacağız. Koskoca topraklar hepsine yeter. Ne oluyor yani?

Evet, dinliyorum.

VTR: Zengin olmanın sırrı var mı?

ADNAN OKTAR: Zengin olmanın sırrı Allah’ı çok sevmektir, Allah’ı çok seversen bak, sonunda bütün dünyayı senin hale getirir. Allah’ı çok seversen bütün dünyanın mülkünü sana verir. Hz. Süleyman (as) da öyle oldu. Allah’ı çok seviyordu, bütün dünyanın mülkünü ona verdi. Zülkarneyn Allah’ı çok seviyordu, Allah dünyanın mülkünü ona verdi. İmam Mehdi (as) mesela göreceksiniz, bütün dünyanın mülkü onun ama kendi evinde yaşayacak yani zenginlikse bütün dünya onun yani.

Bir savaş arzusu var benim gördüğüm, kan dökmek istiyorlar. Fakir Müslüman ülkeleri -bir avuç da Musevi var- birbirine kırdırmak istiyorlar. Bu oyunu durduralım. Tayyip Hoca da buna karşı.

Bu aralar grip salgını varmış aman dikkatli olun. Bol bol et. Hatta şimdiden yaptırtayım ben güzel ala. Yalnız yağlı et olsun ki zehrini alsın. Yağsız pirzola yenmez. Şeyh Nazım Hocam’dan öğrenmiştim. “Etin zehrini yağ alır” diyor “yağın zehrini de et alır” diyor. Dünya tatlısı böyle acayip iştahlı yiyordu pirzolaları. Ama arkasından asıl o böyle kırmızıbiber yiyordu. Şu acı kırmızıbiber var ya adı var mı onun? Arnavut biberi gibi bir şey işte kırmızı. Şakır şakır yiyordu böyle. Yani normalde birisi dudağına falan dokunsa dudak şişiyor hastanelik oluyor bildiğin. Böyle bir acayip. Şeyh Nazım Hocam büyük bir iştahla yiyordu maşaAllah şifa. Onu yiyen adam da grip kalır mı kardeşim?

Evet dinliyorum.

VTR: Adnan Bey güzel kadınları niye seviyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Benim yakışıklım aslanım boylu poslum benim. Saç modeli şahane olmuş. Tip de tam klasik yakışıklı delikanlısın. Güzel kadınları niye seviyorum? Çocukluğumdan beri güzel kadınları seviyorum ben. Küçükken bile öyleydi çok severdim kadınları. Annemin bir hanım arkadaşı gelmişti ben yedi yaşındaydım hatırlıyorum. Gözlerine yeşil kalem çekmişti annem dedi ki “Seninle görüşmek istiyormuş. Niyeyse anlamadım” dedi. Geldi kadın çok anlamlı ve bayağı güzel bakıyordu hiç unutmam. Ondan sonra ben yeşil kalemli kadınları çok beğendim, göz üstünde yeşil. Ama böyle zehir yeşili yani çok güzeldi. Ondan sonra işte dikkat ederseniz hep aklımdadır o benim hiç unutmam. Tablolarımda falan da hep böyle vardır yeşil. Hep severim yani. Kadınlar benim ruhumda çok derin etki yapıyor yani müthiş heyecanlanıyorum. Boydan boya çok güzel varlıklar yani. Her yerleri güzel. Yani seyretmek, konuşmak tabii insanın dokunma hissi de çok şiddetli oluyor. Yani insan sevdiğine tabii dokunmak istiyor ama şimdi helali olması lazım dokunması için de. Ama kokuları çok güzel, bakışları çok güzel, sesleri çok güzel, fizik görünümleri çok güzel, ciltleri güzel, huyları çok güzel yani çok sadık vefalılar. Mesela bak o yeni arkadaşım esmer olan muhteşem bir insan çok asil. Boylu poslu falan. Canım benim bak sırf sevdiği için geliyor. Ama mesela sevdiğimi hissediyor ama sevgimden emin olmak istiyor. Haklı o normal tarif ettikçe daha çok hissediyor. Yani insanın ruhundaki etkiyi bilmek istiyor tabii. Ama çok soylu bir insan, o soyluluk insanı çok etkiliyor. Bir kadına değer vermek çok heyecan verici. Saygı duymak çok heyecan verici. Vefa çok heyecan verici, vefalı olmak. Mesela bir kadının uğruna ölümü göze almak çok güzel. Yani bir delikanlının, bir kabadayının yüksek vasfıdır. Çok asil bir duygu. Yani bir şey olduğunda kadının önüne geçip, onu o beladan korumak, o şeyden korumak, herhangi bir şey de olabilir ona benzer mesela. Onun ruhunda onu kafasına koymuş olmak yani. Efendim sağlığına sıhhatine dikkat etmek mesela bir kadını çiçek gibi diri tutmak. Çünkü evinde mesela karanfil oluyor insanın, ödü kopuyor o karanfil solacak diye korkuyor insan değil mi? Suluyor hatta güneş görmeyince tedirgin oluyor. Soğutmayı bile açamıyoruz. Korkudan çiçeğe bir şey olacak diye. Kadın da öyledir yani aman aman bir şey olmasın. Rengi solmasın, hastalanmasın diye insan yüreği ağzına geliyor çok titiz oluyor. Aman iyi beslensin, spor yapsın, imanını çok güçlü tutayım. Şeytanın etkisinde kalmasın. Çünkü şeytan çok sıkıyor kadınları, çok eziyor yani yazık pestilleri çıkıyor şeytandan çok etkileniyorlar. Şeytandan uzak tutmak çok önemli. İmanlarını güçlü tutmak çok önemli. İmanları güçlü olduğunda Allah nimet olarak ayrıca çok güzelleştiriyor onları. Bir de bedenen ruhen çok sağlıklı oluyorlar. Allah nimet olarak ayrıca onu da veriyor. Tabii ahiretini düşündüğümüz için biz asıl onu istiyoruz. Allah’ı sevdiğimiz için. Allah’ı sevdiğimiz için sevdiğimizin de Allah’ı sevmesini isteriz. Yani çünkü çok korkunç bir şey. Sen seveceksin, sevdiğin Allah’tan uzak olur çok korkunç öyle bir şey olmaz. Çünkü ahirette beraber olmak istiyorsun. O zaman ayırırlar seni. Mesela sen de sevemezsin de ayrıca yani o Allah’tan uzaksa sen nasıl seveceksin? Velev ki yapsa bile Allah esirgesin öyle bir şey ayırırlar yani onun için sevdiğiyle mutlaka ahirette beraber olmak istediği için mümin onun sevinciyle zaten seviyorsun. Yani yoksa yirmi yıl, otuz yıl, kırk yıl seveceksin sonra bitecek öyle sevgi olmaz. Sonsuza niyetle sevilir kadın. Ruhumda benim çok şiddetli etki yapıyor. Hani yüksekten düşen insan mesela arabayla giderken birdenbire bir şey düşüyor gibi oluyor ya mesela arabayla inerken bütün böyle… bir de asansörde falan olur birdenbire aniden asansörle inerken bir şey oluyor ya insana ben kadın gördüğümde öyle oluyorum. Yani korkunç etkileniyorum yani müthiş etkileniyorum. Bakmaya doyamıyorum mesela gözleri beni büyülüyor yani kadınların gözü. Yani çok uzun bakmak istiyorum saatlerce bakmak isterim. Sesi çok güzel mesela konuşmak çok heyecan verici kadınla konuşmak. Ama dostça ve samimi ve kendisi olarak o şekilde. Yani dünyadaki, kainattaki en yüksek nimettir, en yüksek duygudur, en yüksek hazdır kadın. Şeytan tam tersine çevirmiş inanılır gibi değil. Kadın aleyhine ifadeler çok korkunç, dehşet verici.

Bak tekrar ediyorum Musevi benim kardeşim. Bak alçaklığa bak ki böyle tatlı bir varlığı adam öldürmek istiyor. Suçu “Yahudi” diyor. Musevi, Musevi ne diyoruz? “Hazreti Musa (as)’ya iman ediyor” diyor. Daha ne istiyorsun? Hazreti İbrahim (as)’i seviyor, Hazreti Yusuf (as)’u seviyor. Bizim dinimize de saygılı. “Yalan söyledi” demiyor, zorun ne o zaman ne istiyorsun? “Allah bir” diyor, ahirete inanıyor, cennete inanıyor, cehenneme inanıyor, Allah’ı çok seviyor. Zorun ne yani ne istiyorsun? Geriye kin ve haset kalıyor. Başka bir şey kalmıyor. Kinle hasedinle sen bir insanı öldürmeye kalkarsan gök kubbeyi tepene göçertiriz. Kanunla hukukla, ilimle irfanla yani. Öyle bir şey olmaz. Zalime karşı ol mazlumdan ne istiyorsun?

Evet dinliyorum

VTR: Hak imam nasıl tanınır?

ADNAN OKTAR: Canımın içi o yüzündeki ifade ne kadar temiz senin, ne kadar dürüst delikanlısın sen. Sana her gören güvenir çok efendi yüzün, çok temiz. Hak imam nasıl tanınır? Öyle şeylerde Allah sağlama bağlar. Kalbe vahyeder. Kalbe vahyeder mesela benim kız arkadaşlarımı Allah sevdirirken kalplerine vahyettiği için yoksa yüz bin kişi bir araya gelse ikna edemez. Yüz trilyonlar versen yine ikna olmazlar. Öyle bir şey olmaz ancak Allah ikna eder. Allah sevdirir, Allah vahyeder. Allah vahyetti mi dünya bir araya gelse geriye çeviremez. Yüz bin münafık getirsen, yüz bin kâfir getirsen değişen bir şey olmaz.

Kedi çok şeker bir şey, bayağı güzel bir varlık ama insan dünyada istediği gibi sevemiyor. Bir de akıllı olmadığı için laf söz de dinlemiyor. Mesela otur diyorsun oturmuyor, canı sıkılıyor direkt kalkmak istiyor. Göndermek istiyorsun gitmek istemiyor bilakis gelip oturmak istiyor. Mesela Sarman’da öyle “oğlum git” diyoruz gitmiyor “gel” deyince de gelmiyor bela adam yani. Misafirlerle aşağıda oturuyorum bacaya tırmanıyor rezalet çıkarıyor. Akvaryumun üstüne çıkıyor ayağını akvaryumun içine sokmaya kalkıyor. Yani laf söz dinletmek mümkün değil benim gördüğüm öyle.

Evet dinliyorum.

VTR: Diktatörler, Tanrılık iddiasında mı bulunur?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm her diktatör değil ama birçoğu öyle. Yani derin devletin etkisiyle yapıyorlar. Mesela Nimrot yani Nemrut öyleydi Tanrılık iddiasında bulunuyordu. Buhtunnasr o da ilahlık iddiasında bulunuyordu. Kesin Allah olduğunu iddia ediyordu. İngiliz derin devletinin başı şu anki ihtiyar o da ilah olduğu iddiasında. Firavun açıkça söylüyorum “ben Allah’ım” diyor haşa. Kaddafi de ama onun aklı yerinde değildi yani. O tam raporluydu yani böyle 46-C yani tam. Mevlana tabii açık açık söylüyordu yani Allah olduğunu açık açık söylüyordu. Adam “inşaAllah” diyor adama “terbiyesizlik yapma” diyor. “Edebini takın” diyor. Bir de çok çirkin laflar ediyor. “Bunu ben söylüyorum diyor bana niye inşaAllah diyorsun” diyor. “Bana inşaAllah olur mu söyleyen benim zaten” diyor. Yani “Allah söylüyor” diyor “sen nerden çıkarttın ki?” diyor. Peygamber (sav)’e de “Mustafa” diyor. “Sık sık intihar teşebbüsünde bulunurdu” diyor. “Cebrail gelirdi ‘sana mal mülk verilecek’ derdi o zaman rahatlardı” diyor. “Ama sık sık bunu yapardı” diyor. “Kafasını mala mülke takmıştı” diyor. “Ama ona kitap Kuran aracıyla geldiği için o kitap kaybolur Kuran, geçerliliği kalmaz” diyor. “Ama benim kitabımda aracı yok ben Allah’la doğrudan bağlantıyla yaptım” diyor. Sonra da bir aşama sonra diyor ki “ben zaten Allah’ım” diyor. “Onun için benim kitabım, en sağlamı benimki” diyor. Bütün Avrupa’nın homoseksüelleri, Amerika’nın homoseksüelleri, ateistleri tamamı ama İngiliz derin devletinin tamamı hepsi Rumi. FETÖ terör örgütü tamamı Rumi şu an. Yani Rumi olmayan hiçbiri yok. Kendilerinin Rumi Forum diye var bakın Avrupa’da homoseksüellere tamamı Rumiler. Ama Anadolu Rumiliği ayrıdır tabii.

Evet dinliyorum.

VTR: Her şeye görüntü diyorsunuz peki bunu kanıtlar mısınız?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım kanıtlarım da, teorik bil teorik. Sadece benim yazdıklarımdan anlamaya çalış. Teorik bilmen yeterli. Pratik bilmenizi istemiyorum. Yani onu kaldıramayabilirsin. Teorik bilmen daha iyi. Ben çok önce, yıllar önce öyle karar aldım. Hatta ona bile çok çekindim ben. Teorik anlatmaya bile çekindim. Ama teoriyi insanlar kaldırabiliyorlar. Onun için bir mahsur görmedim teorik anlatmakta. Çükü öyle ciddi bir şey meydana gelmedi onda. Ama pratik anlatmam.

Evet dinliyorum.

VTR: Münafıkların beden dili, kendilerini ele verir mi? Ey keriz münafıklar, kerizliğinize doymayın.

ADNAN OKTAR: Çok şekerler. Yakışıklım benim, güzel yüzlüm benim. Aslanım eli yüzü çok temiz nur gibi. Tabii bunlara Allah söyletiyor yani çok acayip. Mesela münafıkları Allah’ın böyle dünya çapında aşağılaması dünyaya rezil etmesi, hâlbuki onları yaratan da Allah. Şeytanı yaratan, şeytanı münafığın bedenine sokan, o münafığı şeytanın kontrolüne sokan da Allah’tır. Fakat onları aşağılayan da Allah oluyor. İşte hep dünyaya Allah bir renk meydana getirmiş oluyor. Cenab-ı Allah’ın hikmeti. Mesela ehlibeyte saldırdı o zaman münafıklar. İntikamları alınmadı onların. İşte ahir zamanda alınacak intikamları. Mesela Hazreti Ali (kv)’nin intikamı alınmadı. Yani intikamı Ehli Beyt’in dünya hâkimiyetidir. Resulullah (sav)’ın o pak soyunun dünya hâkimiyeti. Münafıklar onu istemiyor bak tek istedikleri buydu. Ehli Beyt hakim olması Müslümanlara ana konu buydu başka hiçbir iddiaları yoktu. Cenab-ı Allah aksine Ehli Beyt’i dünya hâkimi yaptı. Şimdi münafıklar kafayı taktı yine Ehli Beyt’e dikkat ederseniz. Yine Mehdi (as)’ye kafayı takıyorlar. Her münafığın kafayı taktığı... Peygamberimiz (sav)’in Mehdi (as)’yle ilgili hadislerine kafayı takıyorlar. Yani bir kısmı bilgisizliğinden yapıyor ayrı. Münafıkları kastediyorum ben ayrı onlarınki.

Evet dinliyorum

VTR: İnançlı, modern, Atatürkçü bir gençlik nasıl yetişir diye bir soru sormak istiyorum Adnan Hocamıza?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım bu güzellik nedir ben yanlış görmüyorum değil mi? Gözler yeşil, kaşlar muhteşem, sakal şahane olmuş sakal bıyık çok güzel tarz yapmışsın. Yüzündeki ifade de çok çok güzel, çok temiz yani özetle süper yakışıklı delikanlısın. Allah sana uzun ömür, hayır bereket, sağlık sıhhat versin. Seni cennetle ödüllendirsin, sana korku yaşatmasın Allah, sadece Allah korkusu versin sana. Ama hakikaten muhteşem güzel çok yakışıklı maşaAllah. Bak zer aleminden ordu gibi geldiniz, topluca geldiniz baksana yüz bine yakın gençle röportaj yaptık hepsi zer aleminden geldiği açıkça görülüyor aslanlar ve hepsi modern, hepsi Atatürkçü, hepsi aydın, hepsi Kuran Müslümanı, hepsi vatanını, milletini seviyor ve çok iyi niyetli, dürüst, güvenilir, efendiliğin de üstünde efendiler maşaAllah. Allah hepsine güzellik, hayır versin. Genç kızlar da mesela ellerinden yüzünden böyle efendilik akıyor adeta. Delikanlı bak yüzü nasıl tertemiz maşaAllah. Sen Allah’a bırak vicdanınızı temiz tut gerisine sen hiç karışma, samimi ol bırak gerisini çok rahat ol. Cayır cayır gidiyor. Şimdi bir savaş istiyorlar bunu yaptırtmayacağız. Çünkü bu savaştan amaç Müslüman alemini de yok etmek, İsrail’deki Musevileri de yok etmek dertleri bu. Toplam zaten yüz binin üstünde falan bir Musevi kalacak diyorlar yani çok az. Yüz yirmi bin küsur falan bak zaten bir avuç Musevi var orada. Bak hesaba bak adamlardaki deliliğin şiddetine bak yüz yirmi bin Musevi kalacakmış. Ne demek biliyor musunuz? “Hepsini kazıyacağız” diyor. Yüz yirmi bin ne demek? Bitirmişsin yok etmişsin zaten. Müsaade eder miyiz? Bir dene de bir bak bakayım ne oluyor. Gök kubbeyi tepene geçiririz altında kalırsın ciyak ciyak bağırırsın aklını başına alacaksın müsaade etmeyiz. Ne Müslüman katliamlarına müsaade ederiz, ne Musevi katliamına müsaade ederiz ey deccal. O dedeyi şimdi alıp getirecekler Kudüs’e orada görürsünüz yolda yürümekten aciz bir ihtiyar.

Evet, dinliyorum.

VTR: İnsanlar adetleri neden sorgulamıyor?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm nasıl gücü yetsin? Mahalleye gücü yetmez, şehre gücü yetmez, akrabalarına gücü yetmez. Bir kişi hangi biriyle baş etsin? Bu sorgulamayı yapacak olan İmam Mehdi (as)’dir. Mehdi (as)’ye tabi oldun mu Kuran’ın en kolay kurallarının dışında kural kalmıyor, yüzbinlerce bizi ezen zincir kalkmış olacak yüz binlerce. Kuran’ın parmakla sayılan kuralları kalacak o kadar, kuşlar gibi özgür ve rahat olacağız inşaAllah.

VTR: Ben Samsun’dan Mustafa. Hayat neden bu kadar acımasız?

ADNAN OKTAR: Canımın içi yakışıklım, güzel yüzlüm bir kere dünyalar güzelisin sen, niye bu kadar üzüldün? Muhteşem tipin bir kere çok yakışıklısın süper seni herkes, her kız beğenir seni, bir kere çok güzelsin. Bir daha dinleyeyim seni bakayım.

VTR: Ben Samsun’dan Mustafa. Hayat neden bu kadar acımasız?

ADNAN OKTAR: Canımın içi seni üzmüşler benim anladığım. Şöyle olmuş olabilir; sen Kuran’ı al bir oku, bir kere daha oku, bir kere daha oku Allah’a güven. Samimi delikanlısın. Bak sen Allah’a kendini bırak acımasızlığın tamamını Allah kaldırır hiç çekinme. O acımasızlık seni imtihan için Allah o güzel badireye çekmiş çileli bir imtihandan geçmişsin o seni güzelleştirir, o sana sevgiyi öğretir, o sana merhameti, şefkati öğretir. Şimdi mesela ben seninle görüşsem çok merhametli olduğunu göreceğim, şefkatli olduğunu göreceğim, fakirleri koruduğunu göreceğim değil mi? Mesela delikanlı olduğunu, kabadayı olduğunu göreceğim. Sevdiklerinin haysiyetine, şerefine titiz olduğunu göreceğim mesela genç kız arkadaşlarının namusuna, dinine, sağlığına, sıhhatine, neşesine özen gösterdiğini göreceğim o zaman herkes seni sever ama çile, çile insanı güzelleştirir. Taif’te Peygamberimiz (sav) anlattım işte daire şeklinde ayılar sarıyor etrafını hayvan gibi adamlar yüz binlerce kere tükürüyorlar Peygamberimiz (sav)’e yüz binlerce kere, bir kere, iki kere değil ve sürekli hakaret ediyorlar. İki buçuk kilometre küfrediyorlar, iki buçuk kilometre küfür ve iki buçuk kilometre boyunca taş atıyorlar ayakları her yeri kan revan içinde kalıyor. Bak Allah deprem meleğini gönderiyor Cebrail (as)’le beraber, Cebrail (as) vahyediyor “eğer istersen Allah bütün araziyi yerle bir edecek” diyor olur bu tip olaylarda olur, nadir rastlanan bir şey değildir çok olmuş bir şeydir. Tevrat’ta da görülür bu, İncil’de de görülür İncil’de çok örnekleri var hemen olurdu orada, yerle bir olur hepsi kaçışırdı darmadağın olurdu her yer ve çok da makul olurdu yani öyle aklın ihtiyarını alan bir şey değil bu. Peygamber (sav)’in de aklının ihtiyarını almaz çok makul olurdu. Peygamberimiz (sav) “Ya Rabbi” diyor “onlar cahil” diyor “ceza verme” diyor. İsterse üzülebilir fakat üzülmedi sadece “cahil onlar” diyor “bilmiyorlar onlar” diyor. Dese “Ya Rabbi gereğini yap” dese bitti. Deprem meleği bu tip şeylerde hemen meydana getiriyor olayı, hatta ben onları toparlayayım bir araya örneklerini, yakın örnekleriyle de gösterebilirim hemen yapar Allah. Ama sabrediyor Peygamber (sav) işte onun için Allah “Habibim” diyor. Sevgi böyle gelişir onun için benim yakışıklımın da kendisini üzmeye gerek yok. Çok yakışıklısın bir kere sağlıklı sıhhatli bir delikanlısın, bu seni mutlu etsin baksana çakı gibisin süper güzel delikanlısın. Allah ömrünü uzun etsin, seni cennetiyle sarsın, sakın üzülmek yok hatta sevin çile çektiğin için çünkü çileyle güzelleştin, çileyle şefkati, merhameti öğrendin, aşkı öğrendin cennetin genişledi bundan sonra o gözle bakacaksın.

Evet, dinliyorum.      

VTR: Merhaba, 2018 ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Dedim ya adamları eğer bırakırsak savaş yapacaklar. Bu olayları tırmandıracaklar iki, üç ay sonra kan gövdeyi götürecek. Mısır, Ürdün, Türkiye’yi de savaşın içine sokmak istiyorlar. Irak, Suriye oradaki teröristleri de olayın içine sokacaklar buna müsaade etmeyiz. Deccal istedi diye böyle bir kepazeliğe müsaade etmeyiz. Trump korktu ne diyorlarsa yapıyor olmaz öyle şey. Onun mektubunun tercümesi herhalde bitiyor benim kanaatim, bitsin mektubunu gönderelim, oraya ayrıca da arkadaş da gönderelim bizzat görüşme de isteyelim böyle rezalet olmaz. Kafaya baksana “yüz yirmi bin Yahudi kalacak” diyor. Öbürleri? “Ölecek öbürü” diyor. Bak rezilliğe bak, akılsızlığa bak. Müslüman aleminin de üçte ikisinin öleceğine inanıyorlar, bu ne azgınlıktır, bu ne deliliktir zorunuza ne oldu? Ayrıca hiç heveslenmeyin buna müsaade etmeyeceğiz el mi yaman, bey mi yaman görürsünüz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba Adnan Bey. Kediciklerle mutlu musunuz?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, dünyalar güzelim benim. Allah bizlere nimet verdiği gibi sevgi veriyor, iyilik veriyor, güzellik veriyor kız arkadaşlarımın hepsini ayrı ayrı seviyorum ve doyamıyorum, bakmaya doyamıyorum çok çok seviyorum. Cennet bizi ancak kurtarır burada sevgiye doyulacak gibi değil ama kadın hakikaten çok garip bir varlık Allah’ın hikmeti, çok muhteşem bir nimet, nasıl göremiyorlar ben inanamıyorum hayretler içinde kalıyorum ve çok kaba davranıyorlar kadınlara çok yazık, çok nazenin varlıklar su gibi. Adam yok “git bulaşık yıka” diyor “çamaşır yıka” diyor “çocuğa bak” diyor “anama bak, dedeme bak” yetişmiyor diyor ki “kaynananın evine git orayı da git sil süpür” diyor deli misin sen? El kadar çocuk o, “hadi git ütüyü yap” diyor “pazara git alışveriş yap” diyor olmaz. Kendisi bacaklarını uzatıyor oturuyor işini gücünü alemi ne sen kendin yap.

Evet, dinliyorum.        

VTR: Seven insan neden sevdiği kişinin hayatını kısıtlar? Bunu merak ediyorum.

ADNAN OKTAR: Çok çok güzel maşaAllah. Bir Fransız film yıldızı vardı ona benziyor. Gözler, burun, dudaklar falan bayağı güzel çok iddialı bir kız, çok çok iddialı maşaAllah. Canımın içi o işte kıskançlık ve güvensizlik, güven duymuyor kısıtlamasının nedeni o. Kız arkadaşı bir yere gidiyor telefon ediyor “şu an neredesin?” Diyor “çarşıdayım” diyor “hiç ses gelmiyor” diyor “nerenin çarşısı?” diyor “şöyle bir etrafında dön bakalım” diyor “aç” diyor “kamerayı.” Kız şöyle etrafında dönüyor “tamam” diyor. Yarım saat sonra bir daha arıyor “neredesin?” Diyor. “Evdeyim” diyor. “Kimin evi?” Diyor. “Annemin evi neresi olacak?” diyor. “İnanmıyorum” diyor “aç bakalım” diyor. Bir de orada şöyle bir döndürttürüyor. “Odada ne var şimdi?” diyor “odaya bir gir bakayım” odadan şüpheleniyor “odayı da bir göster oralarda da bir dön” diyor. Kardeşim böyle kepazelik olur mu? Sen ne diyorsun?” Potansiyel fuhuş yapacak adamsın” diyorsun. “Allah’tan korkmuyorsun dinin, imanın yok” ona getiriyorsun sen. Namussuzlukla suçluyorsun ne işin var o zaman onunla onun? Niye yanına yanaşıyorsun o zaman o kadar güvenmiyorsan, saygı duymuyorsan, değer vermiyorsan? Küfrediyorsun ya ağzını topla küfrediyorsun olur mu öyle bir kepazelik? Ne demek etrafında dön bilmem ne falan ne kadar çirkin, ne kadar ayıp. O çocuklar da yazık yapıyor kuzu gibi onlar da, çocuk ona itaat ediyor bir oluyor, iki oluyor kız sonunda tabii “artık yeter” diyor. Ondan sonra diyor işte “mermi çaktım resmine, cigara yaktım” artık olay daha da beter bir hale geliyor. Halbuki kısıtlanan bir hayatta kadın güzelliği olmaz, kadın özgürse güzel olur yani kısıtlanan bir kadının güzelliği kalmaz kadın içine kapanır çok olumsuz etkilenir. Özgürse güzel olur ama tabii özgürlük adına da kadını felakete sürüklemek olmaz. Mesela gece on ikide hadi çık gez yani belli ki başı belaya girecek o özgürlük değil o olmaz. Önce onun canını koruyacaksın can azizdir. Namusuna, dinine saldırı olacaksa tabii ki tedbir alınır, kendisi en başta zaten tedbir alır o ayrı. Ama benim canım çok güzel Allah onu bana cennette kardeş etsin yani bayağı bayağı güzelsin maşaAllah.

Evet.

VTR: Deccalin ordusunda kimler vardır? Mehdi (as)’nin ordusunda kimler vardır?

ADNAN OKTAR: Canımın içi aslında iki taraf da Allah tarafından yaratılıyor. Hayret edilecek şey mesela istese olmaz. Allah zaten diyor “Ben istesem olmaz” diyor “Ben öyle yaratıyorum” diyor. Mesela deccal adamı özel olarak yaratıyor Allah, ta çocukluğunda deccal olarak yaratıyor, onun ordusu olacak adamlarla birlikte yaratıyor. Mehdi (as)’ı yaratıyor onunla olacak insanları da birlikte yaratıyor, onların ahlakını güzel yapıyor, onların kişiliğini bozuyor ve ikisini birbiriyle karşılaştırıyor ve bunun sonucunda sevgi oluşuyor ve sevgi bunun dışında da oluşmuyor, bu sistemin dışında sevgi oluşmaz. Ama deccal ölüdür mesela o dede şimdi heyecanla onu yeneceğiz Allah’ın izniyle Müslümanlar olarak ama ölü. Adamları onlar da ölüdür, münafıklar onlar da ölüdür. Müslümanlara Allah gönderir yardım eder, ölü olduğunu bilsen eve sokmazsın. İnsan acayip çekinir ölünün değil mi ölü sana evinin önünü süpürüyor ölü binayı bırakıp kaçar insanlar değil mi? Hortlak çıksa süpürgeyle evin önünü süpürse ne yapardı adam? Münafık da ölüdür ama müminler bilmez ama sonra şeytan onun içine ilkah olup girdiğinde artık atağa başlıyor ondan sonra Müslümanların aleyhine faaliyete başlar vahyeder artık şeytan. Onun ağzından konuşur, “Ya” dersin “nerden bu ağzına geliyor bu laflar, konuşmalar?” Yani çok seri konuşmaya başlar, çok seri yazmaya başlar şeytanın ilkahıyla, hepsi şeytanın vahyidir. İlimde rasih olanlar oradaki şeytanın vahyini görüp Müslümanların nasıl hareket etmesi gerektiği, nasıl bir stratejiye ihtiyaçları olduğunu oradan anlayabilir. Çünkü şeytanın hassas olduğu noktaların tam tersinin yapılması lazım. Şeytan diyor ki mesela “bu sıcakta savaşa çıkmayın.” Hemen çıkmak gerekiyor demektir. Mesela diyor ki, “biz savaşmayı bilseydik gelirdik” diyor demek ki biliyor, mutlaka göndereceksin. Münafığın dediğinin tam tersinin yapılması lazım. Kuran’ı tenzih ediyorum ne derse tersini yapacaksın genellikle yöntem budur. Mesela münafık şeytan ne diyor? Kendine uygulanan metodu kadınlara uygulamaya kalkmış. Diyor ki, “kadınlar ne derse tersini yapın.” Şeytan şimdi bırak sen ne dersen biz tersini yapacağız. Niye kadınların dediğinin tersini yapalım? Kadınlar bayağı akıllılar. Çok güzel konuşuyor, güzel düşünüyorlar biz onun dediklerini yaparız onların. Senin dediğinin tersini yapacağız dolayısıyla da münafıkların dediğinin tersini. Mesela diyor ki, “Müslümanlara dağılın,” dağılmadığı gibi daha genişleyeceksin demektir, daha büyüyeceksin. Mesela “şunu yapmayın” diyor münafık, aksini yapacaksın. Mesela Müslümanların eğlenmesini istemiyor, daha fazla eğleneceksin. Mesela Müslümanların giyimini kıskanıyor, daha şık, daha güzel giyineceksin. Müslümanların evini kıskanıyor daha güzel ev yapacaksın. Arabasını kıskanıyor daha güzel araba yapacaksın işte o zaman mükemmele doğru gidersin. Şeytanın feneri Müslümanın gideceği yolu aydınlatır, münafığın fenerine bakacaksın o senin gideceğin yeri aydınlatır. Mesela diyor ki münafık, “bu nasıl bir güzel ev?” Bir tane daha güzel ev yapman gerekiyor demektir. İkinci bir güzel ev. Mesela güzel kıyafet giyiyorsun değil mi ağrına gitmiş? On, tane daha alacaksın. Ayakkabını mı kıskandı? On tane daha alacaksın. Münafıkla mücadele Müslümana bereket getirir. Müslümanları birleştirir güçlendirir. Azmini artırır, ülkü ruhunu geliştirir. Beyne şifa, ruha şifadır. Öbür türlü meskenet oluşur Allah esirgesin.  

Evet, dinliyorum.

ASLI HANTAL: Sayın Devlet Bahçeli, Kudüs konusuyla ilgili bugün şu açıklamaları yaptı; “Bir buçuk milyarı aşkın Müslüman var dünyada. Trump’a ve İsrail’e kaşı intifada bulunmalarında çok büyük fayda var. Zannediyorum cumhurbaşkanlığının İstanbul’da yapacağı toplantıya davet edilen bütün Müslüman ülkelerin katılmasında fayda var.”

ADNAN OKTAR: Katılsınlar da uyuyorlar toplantıda hepsi uyuyor. Yemek yiyorlar uyuşuyorlar. Mehdiyet’in dışında hiçbir toplantıdan netice alınmaz. Bak Mehdi (as) dışında, Mehdiyet’i savunan toplantı dışında yapılan toplantı mesela Mehdi karşıtı toplantılarda hepsinde koma şeklinde uyuyorlar. “Mehdi (as) gelmeyecektir” diye toplantı yaptıklarında akıl almaz uyuşuyorlar. Muazzam bir ağırlık geliyor üstlerine ve hepsi uyuyor bir mucize bu Allah’tan. İslam ülkeleri toplandığında hiçbir netice çıkmaz. Mehdi (as)’nin dışında yapılan toplantılardan bir bereket çıkmaz. Mehdiyet’le birlikte yapılırsa zaten anında konu dünya çapında hallolur.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sadakat şartlara mı bağlıdır?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm eğer Kuran ahlakını kabul ettiyse, Allah’tan korkuyorsa, samimiyse, Allah’a karşı içten bir saygısı varsa, içten candan bir koruyla Allah’tan korkuyorsa, Allah’ı canından daha çok seviyorsa zaten şartlar tamam demektir. Karşılıklı iki tarafta da varsa bu, ikisinin de anayasası aynı. Ve ikisi için de hiçbir sorun yok demektir. Kız için de erkek için de hiçbir sorun yok demektir. Ama birinden bir bu anayasayı kabul etmiyorsa sistem çöker tabii. Ne yaparsan yap düzelmez. Ne yaparsan yap dengeye getiremezsin.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sizce Türk kızları mı, yoksa Avrupa kızları mı?

ADNAN OKTAR: Türk kızları da çok güzel, Avrupa kızları da çok güzel. Japonlar da çok güzel. Kadınların ayrımı yapılamaz. Mesela Türkmen kızları çok güzel. Japonlar nefis güzel oluyorlar. Zenciler çok güzeller. Hepsi birbirinden güzeller Allah hepsini Adem (as) ve Havva (as)’nın soyundan yaratmış çok mübarek bir nevidir. Nesl-i mübarek yani mübarek bir taife. Bediüzzaman “mübarek bir taifedir” diyor. Allah onları öyle hoş yaratmış. Cennet nimeti olarak yaratmış. Sonsuza kadar da öyle olacaklar. Ama değerlerini iyi bilmek lazım. Allah değerlerini iyi bilen nesiller yaratsın inşaAllah. Hepimize her şeyin en güzelini, en hayırlısını, en fazlasını nasip etsin.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba. Sonsuz zaman nedir?

ADNAN OKTAR: Nasıl güzel Allah’ın hikmeti maşaAllah. Yeni neslin bu kadar güzel olması bir mucize. Allah’ın bir mucizesi. Ve çok efendiler hepsi, çok güvenilir, çok dengeli, güzel yüzlüler. Allah benim güzel yüzlümü de cennetle şereflendirsin. Cennette bana kardeş etsin. O üşüdüğü için değil benim kanaatim tesettür olarak örtmüş başını aferin benim güzel yüzlüme. Benim nur yüzlümü bir daha dinleyeyim ben.

VTR: Merhaba. Sonsuz zaman nedir?

ADNAN OKTAR: Canımın içi o hiç anlaşılamayacak gibi görünüyor. Bir kere an içerisinde yani sonsuz kısa zaman içerisinde sonsuz uzun zaman yaratılmış. Gerçekten bu işi insanın anlaması mümkün değil. Bilimsel olarak doğru ama anlaşılması mümkün değil. Gerçek anlamda zaman ve mekan yok. Mesela uzayda öyle bir şey yok, zaman ve mekan yok. Einstein çok iyi anlamış bu konuyu. Modern fizikçiler çok iyi anlamışlar. Ama halka anlatamamışlar kitap yazmışlar ama çok sathi kalmış. Modern fizikçiler hiç anlatamamışlar. Ne çekiniyorsunuz? Söyleyin işte madde de yok, zaman da yok algı biçimi bunlar. Sonsuz zamanı Allah özellikle büyüklüğünü hissettirmek için bizim de aczimizi görmek için yaratıyor. Bütün gücümüzle uğraşıyoruz kavramak mümkün değil. Hiç anlaşılacak gibi değil. Mesela sonsuzluk da hiç anlaşılacak gibi değil. Şimdi bizim evrenimiz çok büyük evren diyorlar işte Samanyolu falan. Biraz uzaklaşıyorlar Samanyolu iğne ucu kadar kalıyor. Diğer takım adalar, takım yıldızları diyorlar onlardan biraz uzaklaşıyorlar onlar da iğne ucu kadar kalıyor. Sonra bizim evrenimizden çıkıyoruz ilerliyoruz bizim evrenimiz iğne ucu kadar kalıyor. Yani öyle tarif edilecek gibi bir şey görünmüyor. Biz sadece Allah’ın büyüklüğünü görüp ona şükredip kullukta kalmak durumundayız. Yani ne kadar beynimizi zorlarsak zorlayalım Allah’ın istediği bilginin dışında bir bilgiye erişemeyiz. Şu mevcut bilgiyle yetinmenin dışında yapacak bir şeyimiz yok.

Evet, dinliyorum.

VTR: Mehdi (as) ortaya çıkmak için neyi bekliyor?

ADNAN OKTAR: Mehdi (as)’nin ortaya çıkması diye bir şey yok. O yanlış biliniyor. İnsanların kalbinde Mehdi (as)’yle ilgili bilgi Allah tarafından vahiy olarak yavaş yavaş aktarılarak artırılıyor. Belirli bir düzeye gelince insanlar kendiliğinden harekete geçerek Mehdi (as)’yi alıp başa geçiriyorlar. Mehdi (as) kabul etmez böyle bir şeyi. Mehdilik iddiasını da kabul etmez. “Sen Mehdi’sin” diye kabul etmez de ama “Müslüman aleminin başına geç” işte “sevgiyi öğret, dostluğu öğret, fitneyi yatıştır.” Onu kabul eder ama “ben Mehdi’yim” onu asla kabul etmez. Zaten Bediüzzaman “bidayeten kendisi de bilmez kendisini” diyor. Yani “Mehdi olduğunu bilmez” diyor.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ben Amasya’dan Aynur. Sevgisini gösteremeyen insanlar kibirli midir?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm senin Allah’a inandığın, Allah’ı sevdiğin açık açık anlaşılıyor. Yüzünde çok açık nur görülüyor. Ve gerçekten çok güzel bir insansın. Güzel bir kadınsın. Allah sana uzun ömür versin, sağlık sıhhat versin. Seni cennet arkadaşı, cennet dostu yapsın. Sevgiyi gerçekten anladığın üslubundan anlaşılıyor. Hakikaten gururlu kibirli insanlar sevgiyi bir türlü dile getiremez, anlatmak istemez. Boş yere canı yanar ve sevgi onun ruhunda azaba dönüşür boğulur adeta. Halbuki sevgi çok güzel bir nimet. Sevgi söylenmesi gereken bir güzelliktir. İfade edilmesi ve tarif edilmesi gereken bir güzelliktir. Allah zaten vahiyle ona en güzel şekilde söyletir. O Allah’ın vahyini kapatmış oluyor söylemiyor. Allah’ın güzelliğini örtbas etmeye kalkıyor. O zaman facia olur Allah ona verdiği bereketi, iyiliği, güzelliği alır. Sevgi mutlaka anlatılması lazım. Hem de en güzel bir dille. Ve en güzel şekliyle anlatılması lazım. Kibir, gurur, enaniyet, egoistlik, bencillik, Allah korkusunun eksik olması yani facia. Hep olay dikkat ederseniz Allah’a olan sevginin olmamasından kaynaklanıyor. Allah inancı. Allah inancının çok güçlü olması gerekiyor insanlarda.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ya bu bütün dünyanın hepsi, bizim zihnimizde oluşturduğumuz farklı bir dünya ise, ya şizofren hastasıysak, ya siz, ben, onların hepsi bir kişilik değilsek, zihnimizde oluşan bir karaktersek?

ADNAN OKTAR: Öyle bir şey yok güzel yüzlüm. Sana o görüntü verilmezse sen zihninde istesen de onu oluşturamazsın. Aslında öyle bir yetenek insana verilmiştir kısmen ama o Allah’ın varlığını anlamamız için verilmiş bir güçtür. Allah’ın gücünü anlamamız için. Mesela kafamızda istesek bir dağ, nehir, şehir hemen oluşturabiliyoruz. Yolda gitme manzarası, bir yemek görünüşü, yiyecek görünüşü hemen oluşturabiliyoruz kafamızda. Allah’ın yaratma gücünün nasıl kolay olduğunu göstermesi açısından insanda bunu tecelli ettiriyor ki “Yaratmam çok kolay siz bile isteseniz yaratıyorsunuz. Benim nasıl rahat yaratacağımı anlayın.” O anlamdadır bu ama tabii onu da yaratan Allah’tır. Ama biz görüntülere tabi oluyoruz dikkat ederseniz. Bir film akıyor onu görüyoruz. Bu sahneyi biz beynimizde tasarlayarak elde etmemiz mümkün değil çok berrak, net bir görüntü. Ve çok detaylı. Hiçbir şekilde böyle bir yeteneğimiz olmadığı belli. Ama görüntü olduğu doğru ama üç boyutlu bir görüntü. Fakat bir gölge varlık olarak madde vardır.

Evet, dinliyorum.

VTR: Tövbe etmek rahatlatır mı?

ADNAN OKTAR: Tövbe etmek tabii, Allah bizden bunu istiyor. Bir ibadettir. Biz insanız hata yaparız, günaha girebiliriz. Tövbe etmek ferahlıktır özellikle dua etmeden önce istiğfar önemlidir. Estağfirullah  estağfirullah estağfirullah diye Allah’tan bağışlama diledikten sonra dua etmek güzel olur. Çünkü tövbe zaten duadır. Ama duanın başlangıcında istiğfar önemlidir.

Evet, dinliyorum.

VTR: Dünyada sizin gibi bir grup var mı?

ADNAN OKTAR: Severim ben senin güzelliğini, candanlığını. Tesettürü çok güzel olmuş aferin benim güzelime. Çok yakışıyor genç kızlara tesettür. Ne bileyim ben çok hoşuma gidiyor onları öyle görünce. Uzun pardösü, başörtüsü çok şeker duruyorlar. Aferin benim canıma. Darwinizm’le uğraşan tek grubuz. Darwinizm’i yenen tek grubuz. Homoseksüellikle mücadele eden tek grubuz. İman hakikatlerini ve Kuran mucizelerini dünya çapında bu kadar yayan tek grubuz. PKK’yla ve komünizmle mücadele eden, ilmi anlamda mücadele eden tek grubuz. İttihad-ı İslam’ı bu kadar çaplı ve geniş ısrarlı, kararlı dünya çapında anlatan tek grubuz. Mehdiyet’i ve İsa Mesih’in inişini detaylarıyla, delilleriyle 1200 yıldan beri anlatılmadığı şekliyle anlatan tek grubuz. Sevgiyi dünyada ısrarlar anlatan, savunan tek grubuz. Dolayısıyla hayır işlerinde hep önde olmaya gayret ediyoruz. Mesela Türkiye’de de İslam, din, mukaddesat aleyhine bir yazı çıktığında onlarla ilgili dava açan tek grubuz. Kimse o davalarla ilgilenmiyor bir tek biz ilgileniyoruz. Kadın haklarını savunan, kadınların üstünlüğünü, güzel ahlakını açık açık öven, anlatan yine tek Müslüman grubuz. Feministler de bu konuyu halledemiyorlar, anlatamıyorlar. Ama en kapsamlı, en rahat, en detaylı, en vurucu ayete ve diğer kaynaklara İncil’e, Tevrat’a dayandırarak kadın hakları ve kadın sevgisini anlatan tek grubuz. Üç yüzün üzerinde kitap, on binlerce internet sitesi. Çünkü bir tek bana değil arkadaşlarıma ait de siteler var.

AYŞE KOÇ: Ücretsiz kitap dağıtımı.

ADNAN OKTAR: Evet. Ücretsiz kitap adam kimse ücretsiz kitap dağıtmaz. Olacak iş değil.

EBRU ALTAN: Belgeseller, konferanslar.

ADNAN OKTAR: Milyonlarca tabii. Yine konferans yapanlar var ama konferansı kendi kafalarına göre yapıyor. Bizim yaptığımız konferansta Mehdilikle ilgili yaptığımızda tam net delillerle anlatıyoruz. Darwinizm’le ilgili oldu mu yerle bir ediyoruz. Adam konferans yapıyor Darwinizm’le ilgili ortalı. Darwinistler de bir şey söylüyor karşıtları da bir şey söylüyor ortada bırakıyorlar. Halbuki biz konferans yaptığımızda konuyu tam net vuzuhata kavuşturup açık delillerle neticelendiriyoruz. Fosilleri ortaya çıkarıp Darwinizm’i tarihe gömmek sadece bize ait oldu. Türkiye ve dünya fosil diye bir şey bilmiyordu. Bütün dünyada fosilleri tanıtmak, fosilleri sergilemek ve fosillerle bilimsel delillerle Darwinizm’i çürütmek bir tek bize mahsus bir şey. Tek bir proteinin tesadüfen olamayacağını dünya bilmiyordu hiç kimse bilmiyordu. Bilen de anlatamıyordu kapalı biliniyordu yani çok küçük bir çevre içinde biliniyordu bu. Bütün dünyaya bir proteinin tesadüfen olmayacağını anlatan ilk biz olduk. Mesela başörtüsü hadisinin geçersizliğini bin yıldan beri kimse fark edemedi. Nur Suresi’nde başörtüsü ile ilgili ayet olmadığını kimse fark edemedi biz anlattık. Herkesin de kanaati geldi. Mesela kırk yıldan beri ben hiç tatile çıkmıyorum. Bu bir rekordur bunu kimse yapmaz. Bana mahsus. Bize mahsus bir şey evet. Bayram, kar, çamur, darbe hiçbir şey beni engellemedi. Darbe oluyor yine buradayım. Darbeyi yatıştırmakla uğraşıyoruz. Kar, çamur, buz. Bayramın birinci günü buradayız bayramın birinci günü bakıyorsun herkes ortada yok birçok kişi. Kimi memleketinde kimi bilmem nede. Ama ben mutlaka buradayım. Allah yolunda malını canını tamamen Allah’a adayan insan çok nadir olur. Bizim arkadaş grubumuzun tamamında bu var. Üzerine tek bir malı olmayan bir insan olmaz. Hiç olmazsa bankada üç-beş kuruş parası olur. Dilencinin bile bankada parası oluyor torbayla elinde bir şeyle çıkıyor değil mi? Bende bak hiç yok mal. Hiç üzerime kayıtlı dünyada hiçbir şey yok.

Mesela hiç kimsenin etrafında bu kadar güzel genç kız olmaz dünyada. Bu kadar tutkuyla onu seven. Vardır da parayla getirilmiş kadınlar alakası yok. Her birinin dünyası ayrı onlar da üç-beş kişi falan profesyonel kişiler. Ama burada hepsi üniversite mezunu, hepsi güzel ahlaklı, hepsi dindar ve bana tutkuyla, aşkla bağlı insanlar. Bu hiç görülmemiş bir şey. Bin yıl geriye bile gitsen görülmemiş bir şey. Hiçbir kadın burada hiçbir genç kız birbirini kıskanmıyor. Her yerde birçok yerde kan gövdeyi götürüyor acayip kıskançlık oluyor.

Bütün Türkiye’yi duvarları olmayan üniversite haline getirdik. Her yere kitaplarımız gitti, her yerde konferanslar yapıldı. Ve halen de devam ediyor bütün Türkiye’yi vatan sathını mektep haline getirdik. Kuran Müslümanlığı bizim vesilemizle bütün Türkiye çapında anlaşıldı.

Bu homoseksüel renkler her yere yayılıyordu bu homoseksüel renklerinin kullanımını ve homoseksüel propagandasını durdurttuk Türkiye’de. İngiliz derin devleti hakkında iki yüz yıldır bir sessizlik vardı kimse sesini çıkartmıyor ve çekiniyordu. Ben Allah razı olsun arkadaşlarımla aslanlar gibi kapıyı gümbür gümbür kırıp açtık ve o yoldan şu an beş yüzün üzerinde Türk yazar İngiliz derin devletinin aleyhinde açıklama yaptı. Tayyip Hocam da açıklama yaptı, Devlet Bahçeli de açıklama yaptı. Yiğit Bulut defalarca açık açık söylediler. Mesela İngiliz Rumiliği, İngiliz Şiiliği, İngiliz Sünniliği kavramlarının ne olduğunu anlattık. Ve ateist Rumiliğin tehlikesine net önlem aldık.

Adamlık dinini deşifre ettik. Adamlık dini bilinmiyordu bütün dünya öğrendi. Hüzün ve romantizmin İslam’da yeri olmadığını anlattık, duygusallığın. Adamlar “hüngür hüngür ağlayın” diye birbirlerine ders yapıyorlardı biz bu mantığın İslam’a Kuran’a uygun olmadığını bütün herkese anlattık.  

Gelecek korkusunun haram olduğunu herkese anlattık. Kıbrıs’ı bazı kişiler gözden çıkartmıştı. Kıbrıs’a iki uçak dolusu bak, iki uçak dolusu akademisyen götürdük. Mehter takımını da götürdük. Kıbrıs yıkıldı ve elhamdülillah Kıbrıs kurtuldu ondan sonra. Rauf Denktaş’ı Ceddin Deden’le karşıladık. Moraller gitmişti. İman hakikatlerini sürekli gündemde tutmak, iman hakikatlerini herkese öğretmek, anlatmak yine bizlere nasip oldu. O yönleriyle tabii ki Allah bizleri nimetlendirdi elhamdülillah. Ben güzel yüzlümü bir daha göreyim.

VTR: Dünyada sizin gibi bir grup var mı?

ADNAN OKTAR: Canımın içi keşke olsa, keşke görsek ama benim gördüğüm yok. Olsa ben hemen peşlerinden giderim hemen. Zaten niye bekleyeyim, ne güzel. Hemen tabi olurum ama görüyorsunuz delilleriyle sayıyorum. Bu anlattıklarımı herkes gördü, herkes yaşadı. Fiilen, açık, alenen görülen deliller bunlar ki bir kısmı şu anlattıklarım. Sabaha kadar da anlatırım.

VTR: Adnan Bey, neden selfie çektirmiyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Canlarım benim, ikisi de çok güzeller. Nasıl güzel gözleri, canımın içi. Bir de genç kızlarda böyle bir şey var; bir arkadaşlarının başı açık oluyor, birisi kapalı oluyor. Çok şekerler, böyle geziyorlar. O da iyi oluyor yani İslami propaganda açısından, dini propaganda açısından çok iyi oluyor. Çünkü bazen başörtülü benim canlarıma bazı kahpeler, bazı aşağılık, şerefsiz, namussuzlar çirkin sözler ediyorlar. Ama kapalı kızın yanında açık kız olunca o dengeleniyor, pek yapamıyorlar. O da onun adına orada cevap veriyor falan. O yönden iyi oluyor. İkisi de çok güzeller. Allah ikisine de sağlık, sıhhat, uzun ömür, bereket, hayır versin. Benim canıma da gözlük yakışmış. Tesettürün için de seni tebrik ediyorum. Nur gibi elin, yüzün. Bayağı güzelsin. Arkadaşın zaten şahane, çok güzel. İkiniz de çok güzelsiniz. Allah sizi cennetle şereflendirsin, nuruyla sarsın. Güzel yüzlüm selfie balıkgözüyle çekiliyor. Armut gibi bir görüntü ortaya çıkıyor. Anlamıyorum ben neden yapıyorlar? Adamın gözleri önde, kafa arkada yani bir acayip. Normal resim çektirmek varken, neden buna gerek var? Ben bunu anlamış değilim. Eskiden lunaparklarda aynalar olurdu. Bakan insan bir acayip olurdu. Biliyorsunuz değil mi? Şimdi onun gibi yani selfie ama iyi bir teknoloji geliştirirler de balıkgözü gibi değil de, adam gibi çeken bir resim sistemi olursa makul olan bu olur. Öbür türlü hoş bir çekim olmuyor, kaliteli bir görüntü oluşmuyor. Benim güzellerimi Allah cennette bana kardeş etsin, arkadaş etsin. İkisini de çok sevdim. Çok güzeller ikisi de. Allah ayırmasın onları, cennette de inşaAllah birlikte olsunlar ama hep beraber birlikte olacağız inşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ben Batuhan, Samsun’dan. Size bir sorum olacak. Bizim ülkemizde bu durum ne olacak? Bunu bana bir açıklayın da bir rahatlayalım gençler olarak.

ADNAN OKTAR: Severim senin neşeni, güzelliğini, yakışıklılığını. Kaş, göz, burun, dişler, çok yakışıklı, bayağı güzelsin maşaAllah. Tarz süper olmuş, bayağı güzel olmuşsun. Bir daha dinleyeyim seni.

VTR: Ben Batuhan, Samsun’dan. Size bir sorum olacak. Bizim ülkemizde bu durum ne olacak? Bunu bana bir açıklayın da bir rahatlayalım gençler olarak.

ADNAN OKTAR: Yakışıklım Türkiye’ye hiçbir şey olmaz. Çok büyük olaylar olacak, savaşlar olacak ama bizim Türkiye bu işlerin içinde olmayacak. Biz inşaAllah mahfuzuz, inşaAllah Mehdiyet’in bereketi içerisindeyiz. Güzel şeyleri göreceğiz, hayır göreceğiz, iyilikler göreceğiz. Modern, Atatürkçü, koyu dindar, dünyanın en modern gençliğinin arz-ı endam ettiği bir ülke olacak Türkiye. Bunu göreceksiniz. Hiç gönlünüzde bir sıkıntı, zorluk olmasın. Her şey mükemmel olacak.

Tayyip Hoca’nın etrafını münafıklar sarmıştı ama büyük bir muhasara Allah korudu, mucize olarak. FETÖ münafıkları sarmıştı. Muazzam bir münafık ordusuyla çepeçevre sarılmıştı hem hükümet, hem Tayyip Hoca. Allah korudu. Samimi olduğu için bak, Allah nasıl korudu herkes gördü. Hiçbir şey yapamadılar, hiçbir şey olmadı. Burnunun dibinde artık yanında, münafık kaynıyor. Hiçbir şey yapamadılar. Belinde silah var münafığın, Tayyip Hoca’yı şehit etmeye yemin etmiş, ant etmiş adamlar bunlar. Yemin etmiş, ant içmiş. Belinde silah var, hiçbir şey yapamadı. Allah korudu.

Evet, dinliyorum.

ASLI HANTAL: Darbe girişimi sırasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Dalaman Havalimanı’na götüren helikopterin teknisyeni polis Tayyip Sina Doğan, cep telefonuna ByLock yüklediği iddiasıyla tutuklandı.

ADNAN OKTAR: Allah korumuş baksana. Helikopterde adam, Allah korumuş. Aman Tayyip Hoca’ya sahip çıkalım aman aman aman aman, milletçe yani milletçe.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ortadoğu kimin kontrolünde?

ADNAN OKTAR: Ortadoğu tamamen deccaliyet ama bir süre sonra tam tersine, Mehdiyet’in kontrolüne girecek inşaAllah.

Evet.

VTR: Merhaba Adnan Bey, vicdanın sesi azalır mı?

ADNAN OKTAR: Sen nasıl güzel kızsın sen, nasıl tatlısın sen. Hayret bu kadar güzel olması maşaAllah. Canım benim Allah sana uzun ömür versin, hep seni sevindirsin, senin güzel yaşamanı sağlasın Allah ve bu güzelliğin hiç bozulmasın inşaAllah. Cennette de inşaAllah yan yana dost oluruz, arkadaş oluruz. Dünyalar güzelim benim, insan bakmaya doyamıyor sana maşaAllah. Ben güzeller güzelimi bir daha dinleyeyim.

VTR: Merhaba Adnan Bey, vicdanın sesi azalır mı?

ADNAN OKTAR: Canım benim bir kere verildi mi o, bir daha azalmaz. Muntazamdır çünkü Allah R’hu'l Kudüs’le insanı desteklediğinde, kutsal ruhla desteklediğinde o vicdana oturuyor, bir daha gitmiyor o. O şekilde. Ben mesela küçükken çok iyi hatırlıyorum. Ulucanlar’da annemle gidiyorduk, gün gibi aklımda. Ufacık daha çocuğum, küçük. Dört yaşında falandım, dört-beş yaşında. Annem dedi ki, “seni kucağıma alayım” dedi. “Sakın” dedim. Elinde paket var, yiyecek falan paketleri var. Bir de ben, “öyle bir şey olmaz” dedim. “Kesinlikle kabul etmem” dedim. Çocuktum, dört yaşında falandım küçüktüm yani. Pıtır pıtır yürüyordum. Bir dükkan vardı çikolata falan satılan onun vitrinin içine sokuyorlardı beni. Ben kendim istediğim çikolatayı oradan gidip buluyordum. Mesela oradan düşünüyorum çocukluğumda. Düğüne gitmiştim hiç unutmam. Alt kattaydı düğün. Pencereleri ızgarayla kaplamışlar, demir tel ızgarayla. O da kirlenmiş, tozlanmış. Ben o zamanlar altı yaşında falandım, küçük çocuğum altı-yedi yaşında. Ben hayret etmiştim insanlara. Bütün millet eğleniyor, Allah korkusu kimsenin aklına gelmiyor mu acaba diye. Çünkü hiç Allah’tan bahsetme yok, unutmuşlar böyle. Bir acayip durum vardı. Herkes ama. Bana korku vermişti o yani beni bir korku gibi his kaplamıştı, rahatsız olmuştum çocukken. İnsan bilmez diye bir şey yok, bilir. Ama benim hayret ettiğim, hiç dini eğitim vermediler bana çocukken. Mesela şunlar haram, şarap hiç bilmiyordum şarabı. Nasıl olur da öğretilmez yani? Hep başıboştu o zaman bütün her yer. Köye giderdik, köyde de çocuklara hiç kimse bir şey anlatmazdı. Başka mahallelere giderdik, oralar da öyleydi. Tokat’a giderdik, orada da öyle. Amasya’ya giderim, orada da öyle. Hiç kimse hiçbir şey bilmiyordu çocuklar. Çocuklara dini eğitim çok önemli. Bu nasıl bir insanlık anlayışı? Ben anlamıyorum ki. 10 dakika çocuğu al karşına, helalleri, haramları say. 10 dakikanı alır, bir kere söyle. Hiç söylemiyorlar.  Mesela biz Tokat'ta Yeşilırmak'ın kenarında falan yıkanırdık orda. Hep boş kafalıydı çocuklar. Dikkat ederdim, hep ipsiz sapsız yok bilmem ne falan böyle. Berbat konuşmalar, berbat izahlar. Amasya'ya giderdik öyleydi. Sungurlu'ya gitmiştik orda da öyle. Yani kimi gözlemlesem öyle. Yani çok dikkatli izliyordum. Israrla Allah'tan bahis yoktu. Halbuki çok kolay o. Bir kere anlatsalar bile çocuğun kafasına o yerleşir kalır ya bir kere yani.

Evet dinliyorum.

ASLI HANTAL: Adnan Bey Ankara'dan kardeşlerimizin size mesajı var: “Canım Hocamız bugün Ankara'da kardeşlerimizle beraber tebliğde etkili olmak konusunda sohbet ettik inşaAllah. Hüseyin, Ömer, Yasin, Eren, Kadir, Fatih Kaya, Fatih Köse, Mehmet, Tuğba, Haydar, Can, Gülseren kardeşlerimiz.

GÜLEN BATURALP: Bir de ayrıca kardeşlerimiz Viyana'dan: “Aşkım, canımızdan çok sevdiğimiz Adnan Hocam, Viyana'da bugün kardeşlerimizle bir araya geldik. Senin muhteşem eserlerinden okuduk, sohbet ettik. MaşaAllah elhamdülillah. Seni çok fazla seviyoruz heybetlim, nurum benim.”

ADNAN OKTAR: Orda yanınızda melek de var bir tane. Kardeşim buna hangi can dayanır şu şekerliğe bak sen. Gıdıya mıdıya bak sen. Bir de keyfi yerinde. Kazağın şekerliği de ortada boncuklu moncuklu. Çok güzel olmuş.

GÜLEN BATURALP: Bir de videoları da var.

ADNAN OKTAR: Bakayım. Şimdi ben buna ne diyeyim ben buna? Yani nasıl çaresiz bir durum. Sese bak, şekerliğe bak hallere bak. Dünya tatlısı. Allah hepsine güçlü hidayet nasip etsin. Cennette Allah kardeş etsin. En güzel şey tabii hidayettir. Allah’ın Hadi ismi. O çok manidar bir şey bak hidayet. Mehdi kelimesindendir Hadi, hidayet. Hep Kuran'da defalarca geçer. Yüzlerce kere geçer. Hidayet, hidayet, hidayet. Hidayetin karşılığı Mehdiyet’tir. Aynı Mehdi. Hadi'yle Mehdi aynıdır. Allah'ın Hadi ismi.

Evet.

VTR: Dünya derin devletinin 2018 ile ilgili planları var mı?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım işte dünya savaşı istiyorlar 2018 için. Hemen adamlar başladı gördünüz. Aylar öncesinden söyledim. “2018'de çok büyük olaylar olacak” dedim. Hatırlıyorsunuz. 7-8 ay önce söyledim. Ve tekrar tekrar yine söyledim. Adamlar gözümüzün içine baka baka bu işe girdiler. Bir de buraya adam gönderiyorlar. “İran'ı çok seviyoruz, sizi çok seviyoruz” diye. Halbuki en baş hedefler Türkiye ve İran. Hayır bunlar iyi niyetle geliyor olabilirler. O sarı marı bilmiyordur hakikaten, o ayrı meselede. Gönderen takım önemli. Neyse o adamlar yani bu münasebetsizlikten vazgeçsinler. Olayın farkındayız yani. Bilmiyorum bu yeterli mi, bunu söylemem. Ama onları herhalde rezil, kepaze etmemi istiyorlar. Anlaşıldı. Onu da yaparız, dert değil. İlimle irfanla, kanunla hukukla.

Evet dinliyorum.

VTR: İnsanları para ve makamına göre değerlendirmek doğru mudur?

ADNAN OKTAR: Benim canımın içi sen çok içli, derin düşünen bir insan olduğun belli yüzünden. Allah derinliğini artırsın, imanını artırsın, seni cennetiyle sarsın, cennetiyle şereflendirsin. Tabii ki çok çirkin para ve makamına göre değerlendirmek. Aşağılayıcı tabii ki. Yani kişilikli bir insanın yapacağı bir şey değil. Ahlakı bizi ilgilendirir. Allah'a olan sevgisi, Allah'a yakınlığı, egoistlikten bencillikten kurtulması. Yani özetle Kuran'ı yaşaması bizi ilgilendirir. Yani paraya makama göre ama bu yaygın tabii. Çok çok aşağılayıcı ve insanları ciddi şekilde küçük düşüren bir durum. Ama benim yakışıklım bunu görmüş. Buna karşı tavır almış. O yüzden de Allah yüzüne güzel bir ifade vermiş. Allah seni cennet kuzusu yapsın. Cennette de arkadaş yapsın inşaAllah.

Evet dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Kirazla oynayan bir kedi var.

ADNAN OKTAR: Hayır yiyecek ama olayı bir türlü şöyle bir dengeye getiremiyor. Ama çok tatlı bir kedi. Bayağı güzel. Nadir oluyor güzel kedi. Yani gerçek anlamda güzel. Ama şu sokak kedilerinin garibanlığı çok hoş. Çöp kutularının üstünde el yüz böyle beşaret vaziyette bakıyorlar. İnsan çok acıyor onlara. Onlara özellikle bu önümüzdeki günlerde başladı da soğuklar, bir kolaylık sağlanması için acele, tedbir için belediyeye yine bir ricada bulunalım.

Evet dinliyorum.

VTR: Mason locasına gittiniz mi?

ADNAN OKTAR: Ah severim ben senin tatlılığını. O kıyafetini de severim ben senin. Çok yakışmış. Bayağı güzel olmuş. Mason locasına gitmedim ama masonlar benim bulunduğum yere geldiler. Ben hiçbir zaman için masonların bulunduğu yere gitmem. Ama sağ olsunlar onlar benim bulunduğum yere geliyorlar. Tapınak şövalyeleri de geliyor, masonlar da geliyor. Geçenlerde Yunanlı mason arkadaşlarım geldi, Rus masonlar geldi, Venezüella'dan geldiler masonlardan. Çok değerli, kibar, saygılı, hürmetli insanlar.

EBRU ALTAN: Ayrıca sizin mason locası açma yetkiniz de var.

ADNAN OKTAR: Evet mason locası açma yetkisi de verdiler. Ama ben öyle bir şey yapmadım.

Evet dinliyorum.

VTR: Peygamberler de kıskanmış mıdır?

ADNAN OKTAR: Ah benim canım, ah benim güzelim. Kartpostal gibi, kartpostal kızları gibi. Nasıl güzel. Hayret güzelliği, maşaAllah. Canımın içi Allah sana sağlık, sıhhat, sevinç, derin iman nasip etsin. Senin bu güzelliğini hep korusun. Ama çok güzel bu ya maşaAllah. Seni cennette bana dost, arkadaş etsin. O çok önemli. Şu dişler, dudaklar, burnu, gözler çok çok güzel maşaAllah. Saçlar muhteşem. Saçına da tarz yapmış, o da çok güzel olmuş, yakışmış. Benim nurlum bir daha konuşursa.

VTR: Peygamberler de kıskanmış mıdır?

ADNAN OKTAR: Tabii peygamberler, Peygamberimiz (sav) de çok kıskançtı. Eşlerini kıskanıyordu, hanımlarını kıskanıyordu. Diğer peygamberler de öyle. Ama kıskanma şöyle yani koruyordu. Koruyordu yani. Hakaret etmesinler, kötülük yapmasınlar diye koruyordu. Allah Kendisi kıskanç zaten. Allah “perdeyle görüşeceksiniz” dedi Peygamber (sav)'in hanımlarına. Allah kıskanç olduğu için perde arkasından konuştular. Münafıklar zarar vermesin diye. Çünkü pis herifler. Bakışları pis, niyetleri pis, konuşmaları pis. Onların iğrenç yüzüyle muhatap olmamaları için perde arkasından konuşmayı Allah istedi. Ama müminler de tabii mecburen o münafıkların zarar vermemesi için onlar da hep perde arkasından konuşmak durumunda kaldılar. Ama onların ki bir ibadet oldu. Fakat münafıkların kötülüğünden korunmuş oldular. Dolayısıyla Allah kadınları kıskanır. Kıskandığı için mesela o işte çarşaf giymelerini söylemesi Allah'ın kadınları kıskanması, Allah'ın onları korumak istemesidir. Yani kıskanma derken koruma. Ve diğer birçok ayette de hep kadınları koruyucu hükümler vardır Kuran’da. “Kuran hep erkeklere hitap ediyor” diyor. Adamın aklı ne kadar zayıf. Ne diyor erkeğe? “Kadına mehrini vereceksin.” Bir daha diyor “Ey erkekler karınızı boşadığınızda evden dışarı çıkarmayacaksınız.” İki; “kadınlara velayet görevini yerine getireceksiniz.” Üç; “eğer aranız açılırsa şahit getireceksiniz, hakem getireceksiniz.” Hep kadınların lehine, hep lehine. Mesela diyor ki, kadınlara ailesi destek olsun yahut akrabaları, kardeşleri destek olsun. Hüküm, kadının lehine. Mesela kadını boşuyor adam haşa “defol git” diyor kadına. Allah öyle demiyor. “Güzellikle boşayacaksınız.” Küfretmek, bağırmak, çağırmak, kavga bunu istemiyor Allah. İki; “evden çık git diyemezsiniz” diyor Allah “evini kullanacak” diyor. Canı isterse gider. Yani kadını evden gönderme diye bir konu yok. Boşandığında kadın mesela evin bir bölümünü alıyor kendine kullanıyor. Çünkü kadın nereden bulsun ev? Bulursa ayrı, bulursa gider. Ama bulmadığında çıkmıyor, evi kullanıyor. Ayrıca eşi ona nafaka ödemek durumunda. Nereden bulsun kadın tabii ki nafakayı ödeyecek. “Ve güzel davranacaksınız” diyor. “Güzel bir salıverme tarzıyla” güzel bir salıverme tarzıyla hiçbir çare yoksa. Kadının talebine bağlı olarak.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sofralarınızda neden hep ihtişam hakim?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm aslında öyle olması lazım eğer imkan varsa. Çünkü sofra Allah'ın tecellisidir. Allah'ın nimetlerinin sergisidir. Sofradaki nimetler Allah'ın sanatının tek tek sergilendiği sergi olduğu için sadece yemek yemek için değil Allah'ın nimetlerine şükretmek içindir sofra. Onun için Müslümanları da çağırıp topluca yemek yenir. Ve sofra süslenir, güzelleştirilir. Allah'ın nimetlerine tek tek bakıp şükredilir. Mesela orada bir elma var tabakta, muz var diğer meyveler var hepsi sanat eseri. Hepsinin kokusu ayrı, hepsinin tadı ayrı. Muhteşem bir şey. Mesela zeytinler var büyük nimet. Yeşil zeytin, siyah zeytin. Mesela yumurta çok büyük bir nimet. Hayvandan böyle bir şey oluyor. Süt ineğin kanından, kan; kanın içinden süt geliyor tertemiz, mis gibi. Kıpkızıl kanın içerisinden bembeyaz süt. Mesela kan kokmuyor, süt kokuyor, süt tadı. Onun için sofra mutlaka Allah'ın sanatını sergileyecek tarzda olması lazım. Mümin bir bakacak önce Allah'a şükredecek, hamd edecek. İman hakikatlerini görecek orada. Cennetteki asıllarını göstermesi için Allah'a dua edecek. Ramazanda çok şahane oluyor. Ankara'da şahane olur. Top çok önemli bir şey. Top işini yine bir halletseler. Biz mesela tadını çıkarırdık. Top bir patlardı yer gök inlerdi. Ama yine de devam etmezdik illa ki ezanı duyacağız. Ezanı duymak da yetmiyordu. Mahyalara da bakıyorduk gidip çıkıp ışıklar yandı mı falan. Ondan sonra az bir tuzla bismillah deyip az bir tuz sonra su ondan sonra yemek şahane. Yoğurtlu pirinç çorbası naneli çok önemli. Evet, bunlar önemlidir. Etli patates yemeği. Ve salata ama çok zengin. Üstünde zeytinler tek tek tek dizilirdi bizim evde böyle siyah zeytinler. Yumurta da böyle yuvarlak yuvarlak kesilmiş olarak dizilir. Tam sanat eseri tarzında oluyordu. Marullar şunlar bunlar renkli olan diğer sebzelerin görünüşü çok ihtişamlı oluyor. Zeytinyağı üstünde gezdiriliyor. Dolayısıyla sofra Allah'ın nimetlerini görmek için bir sergidir, bir nimet sergisidir.

Evet, dinliyorum.

VTR: Türkiye'de sağ sol birleşir mi?

ADNAN OKTAR: Nasıl benim dünyalar tatlım? Hem de hayret edecek şekilde güzel. Norveçli, İsveçli kızlara benziyor. Ama yüzünde çok masum, tatlı, güzel bir ifade var. Her yeri güzel kaş, göz, elmacık kemikleri, burnu, dudakları, çenesi her yeri güzel. Beresi de çok güzel olmuş. Saçı çok kaliteli, güzel o da hoş olmuş. Çok masum, terbiyeli, çok nezih, güvenilir bir insan olduğu belli. Ben canımı bir daha dinleyeyim.

VTR: Türkiye'de sağ sol birleşir mi?

ADNAN OKTAR: Canımın içi Mehdiyet devrinde birleşecekler evet. Hayret edecek bir şey ama. Çünkü sol bakacak ki kendi isteklerinin en alası Mehdiyet’te var. Sağ da bakacak ki kendi isteklerinin en mükemmeli yine Mehdiyet’te var. İttifak edecekler. Ama bütün dünyada bir tek Türkiye için değil. Bütün dünyada bu böyle olacak. Sağ, sol birleşecek. Benim canımı Allah cennetle şereflendirsin. Çok beğendim onu. Cennette kardeş etsin inşaAllah. Ama bir kuzu temizliği var mı bana mı öyle geliyor. Değil mi çok şeker? Ne güzel evde böyle bir insan olması. Annesi çok acayip seviyordur bunu. Bir de anneler çok düşkün oluyor böyle şekerlere. Zırt pırt telefon açıyorlar bilmem “neredesin, ne yapıyorsun?” falan. Çok hoşuma gidiyor onların öyle annelik içgüdüsü bayağı güzel.

Evet, dinliyorum.

VTR: Münafık ilk günden belli olur mu?

ADNAN OKTAR: Yok belli olmaz. O zaman zaten imtihanın anlamı kalmaz. Münafığın yalnız bünyesi anlaşılır. Ben hatta bu münafık güruhuna ilk geldiklerinde içlerinden bir tanesine dedim ki “bak sen kalırsın” dedim “ama bunların hepsi gider” dedim. O meşhurdur bu sözüm. Hepsi bilir onu, herkes bilir. Ama on beş yıl önce söyledim. “Sen kalırsın” dedim kalabalık içinde söyledim “ama bunların hepsi gider” dedim. Aynı dediğim gibi çıktı.

Evet, dinliyorum.

VTR: Adnan Bey Merhaba ismim Aslı. Sokak hayvanları hakkında insanların neden bu kadar bilinçsiz olduğunu ve bir kapının önüne bir kap mama ve su koymanın neden bu kadar zor olduğunu sormak istiyorum?

ADNAN OKTAR: İşte bu tipik bir cennet kuzusu bu. Allah nasıl güzel merhamet vermiş görüyor musun kalbine. Nasıl acı çekiyordur o kedileri öyle görünce. Benim canım tabii ki yerden göğe kadar haklı doğru söylüyor. Onu ısrarla bütün Türkiye'de yayalım. Özellikle bu kar ve kış, soğukta kalorisi yüksek yiyecekler bir parça tabakla verildiğinde hayvan soğuğa karşı direnç kazanabiliyor. Öbür türlü donabilir Allah esirgesin. Biraz da buz gibi su değil de ılık su içebileceği kadar bırakmak çok önemli. Çok büyük sevabı var. Çünkü ağzı var dili yok onun nereden bulsun? Çöp kutularının başında bekliyorlar. Çöp kutusunda zaten zehirli yiyecekler oluyor çoğu. Hayvan onu ayırt etmekte de zorlanıyor. Ne zorun ya koy bir tabak bir şey bir kenara koy yesin ne olur yani? Doğru söylüyor benim bir tanem. Allah seni cennetiyle şereflendirsin. Bu merhametinle inşaAllah cennete gidersin. Zaten yüzün çok çok tatlı. Bu küçük canınla, yaşın da küçük görülüyor. Bu kadar merhametli olman çok yüksek bir ahlaka sahip olduğunu gösteriyor. Yiğit bir kız olduğun, kahraman olduğun, vicdanlı olduğun hemen anlaşılıyor. Allah sana hiç zorluk yaşatmasın, hep kolaylık içinde, güzellik içinde yaşatsın. Cennette de benim yanımda olursun inşaAllah. İnşaAllah görürüm dost arkadaş oluruz.

Evet.

VTR: Emirhan Özdemir. Eski çizgi romanların niye çoğu Türkçe’ye çevrilmiyor?

ADNAN OKTAR: Bayağı güzel canımın içi, süper güzel. Bir de aslan gibi bu da bayağı sıkı delikanlı olacak. Emirhan, ismi de güzel canımın. Ne vardı? Kaptan Swing vardı. Tom ve Jerry vardı. Belki bazı bir kısmı için söylüyordur. Evet, onlar çok hoşuna gider tabii olabilir. Onu yayınevlerinin yapması gerekiyor. Ticari yönden gereksiz mi buluyorlar acaba? TRT yapabilir onu, devlet yapabilir çocuklar için. Ne olacak ki iki tercüman tutsalar yaparlar. Bu konuyu ben bir araştırayım. Benim yakışıklımın derdine biz mutlaka bir çözüm bulmamız lazım. Ben eskiden çok hoşlanırdım çizgi romanlardan. Bayağı güzel oluyordu. Ama çok imkansızlık vardı o zaman. Televizyon yoktu hiçbir şey yoktu. En etkilisi çizgi roman oluyor. Gökler Hakimi Gordon vardı. Hürriyet Gazetesi’nde çıkardı. Sarışın Bomba vardı. Ben o kadına hayrandım böyle. İnce belli, geniş kalçalı, iri göğüslü sarışın bir kadın Sarışın Bomba diye. Hatta kıskanırdım da böyle. Gökler Hakimi Gordon çok dürüst bir insandı. Mesela Dedektif Nick vardı, Dest vardı onun yardımcısı. Nick de öyle dedektiflik yapıyordu ama çok dürüst bir dedektif. İt kopukla falan muhatap olurdu. Dest onun dürüst yardımcısıydı ama İngiliz ikisi de. Ama derken farklılığı açısından vurgulamak söylüyorum. Hatta dedektif Nick’e adamlardan bir tanesi kötülük yapmak istiyor. Kalemi zehirli kalem yani onu bayıltacak bir kalem kalemini atıyor. Dedektif Nick elinde tabancası olmasına rağmen ki onun toplu küçük tabancası var. O çarpması ile beraber dedektif Nick şuurunu kaybediyordu. Ben gıcık olmuştum orada olaya.

Arif Şentürk çok değerli bir Ağabeyimiz. Trakya şivesi onda mükemmel çok çok güzel.

Evet, dinliyorum.

VTR: Dini yaşadığımı herkese belli etmek zorunda mıyım?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm güzel ahlaklı olduğunu göstermen nimet olur. Mesela dürüst bir insansan onu niye gizliyorsun? Tabii göster. Merhametliysen merhametini göster. Bu bir nimettir, güzelliktir. Allah seni sever, kulları seni sever. Allah güzel olanın görülmesini ister, güzel ahlak gizlenmez. Mesela merhametliysen, şefkatliysen, dürüstsen, efendiysen, isabetli kararlar veriyorsan, akıllıysan bu Allah'tan sana verilmiş bir nimet. Allah güzel tecelli etmiş oluyor sende. Sen de o tecelliyi göstermekle mükellefsin. Tabii ki göstereceksin. Güzel ahlakın gizlenmesi diye bir konu olamayacağına göre göstermen de büyük bir güzellik olur. Büyük bir ihtişam olur. Senin gibi yakışıklı güzel bir delikanlıya yakışan da odur. Ama yakışıklım şöyle olabilir. Belki zekat verirsin ama onu gizli yaparsın bu doğru. Namaz kıldığını ispat etmek zorunda değilsin. Öyle bir şey olmaz. Adam diyor ki “nereden bileceğim?” sana ne adam sana ispat etmek durumunda değil. Ama güzel ahlakını gizlemek diye bir konu olmaz. Güzel ahlakını tabii göstereceksin.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba Adnan Hocam daha iyi ve barışçıl bir dünya neden olmuyor?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm sizin devriniz işte çok iyi hepinize Allah bak vahyetmiş, hepinize ilham etmiş. Bu yeni gelen ekip muhteşem. Büyük bir kitle olarak gelmişsiniz. Allah bizi sizlerle nimetlendirdi. Zer aleminden büyük bir ordu gelmiş baksana. Hepiniz aynı şeyi söylüyorsunuz. Hep barış, sevgi, kardeşlik, güzellik, Müslümanların birleşmesi, zulmün kalkınması ve hepiniz Mehdiyet’ten haberdarsınız. Allah kalbinize ilham etmiş. Hepiniz sevgiyi coşkuyla savunuyorsunuz. Güzel ahlakı savunuyorsunuz ve çok dürüstsünüz. Ve hepiniz çok güzelsiniz bu çok dikkat çekiyor. Demek ki güzel bir gelişme olacak. Şimdi ikinci kuşağı bekliyoruz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Benim öncelikle gelecekle ilgili bir kaygım var. Daha gencim ileride işsizlik oranı nasıl olacak, artacak mı veya kariyerimi nasıl etkileyecek bu benim? Onu merak ediyorum ileride işsiz kalacak mıyım yoksa iyi bir şekilde hayatımı sürdürebilecek miyim?

ADNAN OKTAR: Bir kere süper güzelsin, çok yakışıklı delikanlısın ve zekisin. EvvelAllah hiçbir şey olmaz. Çok güzel yaşarsın. Allah sana bir kere nimetini vermiş seni çok güzel yakışıklı yaratmış. Baksana saçlar, kaş, göz her şey mükemmel. Hiç kendini sıkma, üzme, Allah'a kendini bırak gayet güzel, rahat, huzurlu yaşarsın. Sadece kanaatkar ol. Allah bir nimet verdiğinde ona kanaat getir. Acele etmezsen kademeli olarak… Ama şükret tabii sürekli şükret. Kademeli olarak Allah sana nimetini arttıracak göreceksin.

Evet, dinliyorum.

VTR: İsmim Hazal. Doktor olarak çok nöbet tutuyoruz ve bu sorunu nasıl çözebiliriz onun cevabını arıyorum?

ADNAN OKTAR: Güzel Hazal ne güzel mesleğin var senin, Allah sana ne güzel nimet vermiş. Ve çok kutsal, bereketli güzel bir görev çok sevindim. Allah sana uzun ömür, sağlık, sıhhat versin. Seni cennetiyle, bereketiyle, hidayetiyle süslesin. Çok fazla Tıp Fakültesi açılması gerekiyor. Yani doktor sayısının çok artırılması gerekiyor. Mesela İstanbul'da en az dört tıp fakültesi açılabilir. Ankara'da dört. Erzurum’da dört. Samsun’da dört. Adana'da dört. Değil mi? Gerekirse de yabancı uzman da getirilebilir. Yabancı doktorlar getirilebilir. İyi mütehassıs doktorlar getirmek lazım. Üniversitelerde de gezmeleri lazım onların. Mesela bir yıl orada bir yıl orada bir yıl orada. Veyahut altışar ay arayla gezip öğrencileri yetiştirmeleri lazım. Tıp bütün öğrencilerin sevdiği bir dal. Sayısı artırılsın, puanı düşürülsün. Yetenekli gençler orada görev alırlarsa bu çok güzel olur. O zaman da bu ağırlık kalkar hakikaten çok yoruluyor doktorlar. Maaşları artırılması lazım. Dışarıda çok onurlandırılmaları lazım. Psikolojik desteklenmelerinde faydaları var. Her yerde herkes doktorlara sevgi göstersin, ilgi alaka göstersin. Bence doktor lokantaya geldiğinde para almak ayıp bana göre ayıp ben almam. Çünkü sen ona gidiyorsun o seni muayene ediyor hastalığını falan. Sekiz saat, dokuz saat ameliyata giriyor. Dokuz-on saat ayakta emek veriyor. Onun stresinden kan ter içinde kalıyor. Sen onlara lokantana geldiğinde yemek yedirdiğinde bereketinden istifade edeceksin. Doktor rozeti varsa bitti. Doktor olduğunu anlarsan, tanıyorsan yahut da. “Estağfurullah” dersin “bereketinle geldin bereketinle gidersin. Rica ederim” diyeceksin. “Sakın böyle bir teklif olmasın” dersin. Eğlence yerlerinde falan da öyle baş tacı edilmesi lazım doktorların. En ön masalarda güzel hürmet görmeleri lazım ki moralleri şevkleri artsın. Çünkü o mutlu olursa doktor o da etrafına da mutluluk saçar. Hastalara karşı çok sevgi dolu olur. Ama genellikle doktorlar çok kibar olurlar, saygılı, efendi oluyorlar. Ama millet olarak da desteklememiz lazım. Hele ki öyle it kopuğun eline onları vermememiz lazım. Onlara sığınma odası olayı anlatıyorum her zaman. Sığınma odası mutlaka yapılması lazım. Ve Özel Harekat polisi her acil bölümde en az iki Özel Harekat polisi bulunması lazım. Bir de millet olarak da, halk olarak da koruyalım polisleri. Mesela hasta yakınları “ne oluyor?” falan dersin, “nedir bu azgınlık?” araya girmek lazım. Daima onları koruyan kollayan olmak lazım. Doktor çok hürmet edilmesi gereken bir insandır. Öğretmen de öyle öğretmenleri ezmek son zamanlarda biraz moda oldu. Bu çok ayıp, çok çirkin yani öğretmenlere iftira attırmak bilmem ne bazıları için diyorum çok yakışıksız çirkin.

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Palabıyık kuşlarıyla ilgili bilgi vermek istiyorum. Bu kuşlar Güney Amerika'nın Batı kıyılarında kuzey Peru’da ve Şili’nin merkezinde yaşarlar. Bu kuşların bıyıkları sadece erkek olanlarda değil ayrıca dişilerinde de mevcuttur. Bıyıklarının uzunluğu kuşun vücudunun ne kadar sağlıklı olduğunu gösterir. Palabıyık kuşlarının yaşadıkları bölgelerde küçük okyanus balık türleri kıyılara sürüklenir ve kuşlar bu balıklarla beslenirler. Çıkardıkları ses ise kedi miyavlamasına benzer. Canlıları bu kadar sevimli yaratan sonsuz merhamet sahibi olan yüce Allah'tır.

ASLI HANTAL: Yayınımız sona erdi. Yarın görüşmek üzere inşaAllah. 

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER