Sohbetler (20 Ocak 2017; 12:00)

1989

BÜLENT SEZGİN: İyi günler değerli izleyicilerimiz, Adnan Oktar’la Sohbetler’e başlıyoruz inşaAllah. Adnan Bey hoş geldiniz.

ADNAN OKTAR: Hoş bulduk herkes hoş geldi.

Ne diyelim? “Mutluluk sevgi birliğinde” diyelim. Evet.

Dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Ahmet Davutoğlu’na yakınlığı ile tanınan Anayasa Mahkemesi eski Raportörü Osman Can resmini görebiliriz, başkanlık sistemi önerisinde yerel yönetimleri güçlendirecek hiçbir değişiklik yapılmadığını ve bunun bir geriye gidiş olduğunu söyledi. “Almanya, İtalya ve İspanya gibi ülkelerde yerel yönetimler inanılmaz şekilde güçlüdür. Türkiye’de bu potansiyel İtalya’dan daha fazla aslında ancak yeni yapılan başkanlık sistemi yerel yönetimler konusunda hiçbir şey getirmiyor, çok sınırlı bir yerel yönetimler özerkliği üzerine sistemi kuruyorlar. Halbuki başkan yerelin alanına girmemeli. Trump, New Orleans’ta belediyenin işine karışamaz mesela ancak bu yeni anayasa paketinde yerel yönetimlerin durumunu daha da güçlendirecek hiçbir değişiklik yapmamışlar” dedi.

ADNAN OKTAR: Yapmadılarsa doğru yapmışlar, isabetli hareket etmişler ondan müjde olarak almış olduk bu haberi, demek ki sağlam bir çalışma var, böyle doğru bilgilendirmelere ihtiyacımız var. Demek ki doğru yoldaymışlar. Uygulama doğru olmuş Allah razı olsun iyi, o zaman kanaatimiz geldi. Ben başka türlü zannetmiştim ama şimdi bu şahıs uzman bir kişi bu garanti veriyor yani yerel yönetimler ile ilgili hiçbir sorun olmayacak diyor, iyi güzel.

Her şeyi Allah hayırla bitirir, hayırla yaratır, hayırla zaten neticelenmiş işler ama ben yine de sebebe sarılıyorum usulen sorup öğreniyorum. Yoksa Türkiye’ye kimse yamuk yapamaz yani her şey hayırla biter bak deniyorlar deniyorlar hiçbir netice yok.

Dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Trump’ın başkanlığı devraldığı yemin töreni bugün yapılıyor. CNN International tören hakkında ilginç bir haber yaptı Adnan Bey. Yemin töreninde yeni başkan ve yardımcısının hayatını kaybetmesine yol açacak bir felaketin yaşanması halinde başkanlık görevine geçici olarak Obama’nın kabinesinden bir yetkilinin geçeceğini belirtti. CNN‘nin tam yemin tören öncesi böyle ilginç bir hatırlatma yapması Amerikan basınında ‘CNN şiddeti ve yapılacak bir suikastı resmen teşvik ediyor’ şeklinde eleştiriler gelmesine neden oldu.

ADNAN OKTAR: İşte İngiliz derin devleti alçak bir kudurmuşluk peşinde, azgınlık peşinde, şımarıklığı had safhaya vardı. Bütün istihbarat örgütleri Rus, Türk, İran efendim Müslüman istihbarat örgütleri hepsi yardımcı olsunlar. Trump’ı koruma konusunda herkes kararlı olsun. Kahpelik kalleşlik kapıda gibi görünüyor, kollarını bacaklarını kanunla hukukla kırarız, densizlik istemiyoruz. Evet.

KARTAL GÖKTAN: Milli Eğitim Müsteşarı Yusuf Tekin -resmini görebiliriz- evrim teorisini müfredattan çıkarılması konusunda şunları söyledi; “Evrim teorisi gibi çok az sayıda teori müfredat taslağında var. Evrim teorisi niye seçilmiş bilmiyorum. Biz evrim teorisinin İslami şartlara uymaması açısından hiç bakmadık. Sadece gelişim trendi açısından o ünitenin o müfredatta verilmesini doğru bulmadık. Temel eğitim ve ortaöğretim müfredatında bulunmasını doğru bulmadık. O kadar teori var neden evrim teorisini seçip içine koymuşuz? Diğer teorilerin doğru olmadığını mı iddia etmek gerekir o zaman.” dedi. 

ADNAN OKTAR: Kardeşim şimdi hesap vermeye gerek yok. Evrim teorisi doğrudan Allah’ı inkar için ortaya atılmış, şiddet ve terörün kaynağı olan berbat bir inanç, her şeyi tesadüfle anlatan bir inanç bu olmaz, cevabı verilirse olur. Cevabı nedir? Fosillerin sergilenmesidir. Türkiye’de bütün liselerde okulların geniş salonlarında sabit fosil sergileri olsun, öğrenciler baksın kendileri karar versinler. Protein molekülünün yapısı da bulunsun şema halinde, bilimsel olarak tesadüfen olamayacağı da açıklansın. Bizim dediğimiz bu. Yoksa Akatlarda putperest inanç neydi? Darwinizm’di. Sümerlerde putperest inanç neydi? Darwinizm’di. Eski Yunan’da Darwinizm, Firavun Nemrut devrinde Darwinizm. Tamam o devrin inancı olarak, o putperest inanç olarak öğreniriz genel kültür açısından ama bilimsellikle uzaktan yakından alakası yok. Tesadüf nasıl bilim olur? Tesadüf sürekli tesadüf. “Şu nasıl oldu?” “O da tesadüfen” “Bu nasıl?” “Bu da tesadüfen” “Bu nedir?” “Bilimdir” diyor, bilimin adı tesadüf olmaz. Tesadüfün adı da bilim olmaz, bırakacaklar bu acayip ifadeleri.

Evet dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Milli Eğitim Müsteşarı Yusuf Tekin, cihat kavramının müfredata girmesi konusundaki eleştiriler hakkında şöyle bir açıklama yaptı; “Cihat; çalışma çabalama anlamına” gelir.

ADNAN OKTAR: Doğru.

BÜLENT SEZGİN: “Kitaplarda o anlamda kullanılmış. Bugün kullanıldığı anlamında savaş anlamında kullanılmıyor mücadele anlamında kullanılıyor ama kamuoyunda bir rahatsızlık varsa bu düzeltilebilir, kelime olarak düzeltilebilir” dedi.

ADNAN OKTAR: Yok kardeşim ceht ceht, cehtü gayret, cihat değil de ceht desinler cehtü gayret. Ceht ettim diyor ceht ettim gayret ettim. Azmi kastü ceht ettim, azmettim, kastettim, cehdettim gayret ettim yanlış bir şey yok ama Arapça kelimeden adam huylanıyorsa başka kelime de kullanılır ama ceht gayret güzel kelimeler bir şey yok bunda. O kıtaldir, Kuran’da kıtal olarak geçer yani savaş katletme kıtal ayrı o, ceht ayrıdır.

Evrimin Milli Eğitim’de çocuklara öğretilmesini PKK çok istiyor, İngiliz derin devleti çok istiyor niye istiyor? Çünkü her şeyi tesadüfle açıklıyor, bilimsellikle uzaktan yakından alakası yok. Tesadüfen çamur oldu, tesadüfen molekül meydana geldi, tesadüfen moleküllerden protein meydana geldi, tesadüfen o solucan oldu, solucandan tesadüfen göz çıktı milyonlarca milyarlarca tesadüften bahsediyor, böyle bir bilim olur mu? Tesadüfen kulak çıktı, tesadüfen burun çıktı dalga mı geçiyorsunuz siz? Her şeyi tesadüfle anlatıyor. Diyor “biz tesadüf der miyiz ya, biz o kadar aklımızı mı yedik?” diyor, “biz tesadüf demiyoruz” diyor “rastlantı diyoruz rastlantı” diyor yani adamlara ne cevap verelim? Ne diyeyim ben bunlara? Her şey tesadüf diyor, koful tesadüfen oldu diyor kofulun üstündeki peki molekül yapısındaki şu gelişme nasıl oldu? O da tesadüfen oldu diyor. Tesadüf diyorsun dikkat edersen, yok diyor tesadüf der miyim rastlantısal rastlantı demek istedim diyor. Bu çok kızdırıcı çok ayıp yapıyorlar, insan zekasıyla alay etmek çok büyük ayıp. Tek bir proteinin oluşması için başka proteine ihtiyaç var, bunun dışında mümkünü yok. 60 özel protein gerekiyor bir proteinin oluşması için, bitti. Mutlaka yaratılış gerekiyor bunun dışında mümkün değil teknik olarak. İnsanlarda bulunan sayı toplam olarak 700 milyonun üstünde fosil yani hazır elan mevcut olan 700 milyonun üstünde fosil var. Ya kardeşim niye sergilenmiyor bunlar dünyanın hiçbir yerinde, neden yasak? Okullarda fosil gördü mü adamlar cin görmüş gibi kaçıyor, hiçbir şekilde istemiyorlar fosil, bırakın sergileyelim. Bak fosil sergilemiyor olmaları zaten teorinin ne kadar samimiyetsiz ne kadar yanlış yolda olduğunu gösteriyor, fosilden korkan bir teori bu düşünün. Bir de fosil de her yerden kaynıyor, geçen anlattım fosil bulunan bir dağ var her yeri fosil orayı askeri bölge yaptılar kimseyi yanaştırmıyorlar. Çünkü halk gidip fosil alıp evine götürüyordu. Geçenlerde Bebek’te geziyorum epey oldu, denizin kenarı ağzına kadar fosil dolu kayalar var, denizden gelmiş kaya fosil dolu, baş edecekleri gibi değil yani. Bahçeye de taş getirmişlerdi, taşları doğramışlar baktım içlerinde ağaç fosilleri var taşın içinde, canlı fosilleri var. Her yer fosil niye inkar ediyorsunuz? Nereye kadar kaçacaksınız? Sende fosil var mı?

KARTAL GÖKTAN: Evet.

ADNAN OKTAR: Hemen cebine baktın.

PKK’nın teorisi inancı komünizmdir, komünizmin oturduğu dört ayak Darwinizm’dir yani ana temeli, mesela her binanın bir temeli vardır değil mi ana temeli, komünizmin de ana temeli Darwinizm’dir. O temeli aldığında komünizm çöker. Komünist diyalektik inancın temel yapısını Darwinizm oluşturur.

Getir göster. Nedir bu?

KARTAL GÖKTAN: 175 Milyon yıllık Yusufçuk fosili.

ADNAN OKTAR: 175 milyon yıllık Yusufçuk, 175 milyon yıldan beri değişmemiş, şimdi öğrencilere bunu niye göstermiyorsunuz? Göster anlat ‘evrim oldu evladım’ de bakayım diyebiliyorsan, çocuk bunu gördü mü nasıl inansın sana? Gözüne mi inansın sana mı inanansın? Başka var mı?

KARTAL GÖKTAN: Evet.

ADNAN OKTAR: Rica edelim.

KARTAL GÖKTAN: 5 Milyon yıllık Denizatı fosili.

ADNAN OKTAR: Denizatı 5 milyon yıllık, bak köftenin gözü bile duruyor hadi bakayım aksini ispat etsinler. En ala delil fosildir.

BÜLENT SEZGİN: Hocam bir yerde bir fosil gördüklerinde akla ilk sizin isminiz geliyor maşaAllah.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Bu nedir?

KARTAL GÖKTAN: 46 Milyon yıllık Ak Pelikan.

ADNAN OKTAR: Ak pelikan 46 Milyon yıllık al buyur hiçbir değişikliğe uğramamış, 46 Milyon yıldan beri duruyor. Bir daha söyle bu neydi?

KARTAL GÖKTAN: 46 Milyon yıllık Ak Pelikan fosili

ADNAN OKTAR: Ak pelikan AK Parti’nin Ak Pelikanı inşaAllah. Evet götürebilirsiniz. Hani var mıymış değişiklik? Aynısı, Ak Pelikanın aynısı, hayvanı alıp getireyim buraya aynısı.

KARTAL GÖKTAN: 150 Milyon yıllık At Nalı Yengeci fosili.

ADNAN OKTAR: 150 Milyon yıllık At Nalı Yengeci fosili bak her şeyi duruyor hayvanın. Fosiller sahte diyor ya kardeşim kolayı var. Ben sana tahlil için para vereyim götür İstanbul Üniversitesi’ne arkadaş dersin bu fosil sahte mi değil mi? Zaten bakar bakmaz anlarlar hemen gerçek olduğunu ama kanaatin gelmedi taksi paranı ben vereceğim, tahlil paranı da ben vereceğim, tahlil ettir araştır laboratuvardan getir, dediğin yanlış çıkarsa ne yapacağız? Bir şey yapmayacağız. Benim dediğim doğru çıkarsa ne olacak? Evrim teorisiyle ilgili en az 50 kitap alıp dağıtacaksın. Değil mi?  Evet. Ne o?

KARTAL GÖKTAN: 100 Milyon yıllık Uçan Balık fosili.

ADNAN OKTAR: 100 Milyon yıllık Uçan Balık fosili bak hiçbir değişikliğe uğramamış. Yakından bakıldığında kılçıkları tek tek tel tel görünüyor, bak hiçbir değişikliğe uğramamış. 150 milyon yıl 150 saat değil bak 150 gün değil 150 milyon yıl Uçan Balık aynısının tıpkısı hiçbir değişiklik yok balıkta, gitsinler balıkçıya aynısı. Hani nerede burada evrim? Dürüst olsunlar, samimi olsunlar.

BÜLENT SEZGİN: Ahmet Hakan “Devlet Bey’e ‘dönmek’ konulu açık mektup” başlıklı bir yazı yazdı. Yazısı şöyle; “Devlet Bey ben dönenleri çok severim yani koşullar değişince yaklaşımını farklılaştıranları yani dün a dediğine bugün b deme cesaretini gösterenleri ama bir şartla dönen kişi çıkacak diyecek ki, ben dün a diyordum bugün b diyorum sebebi şu diyecek. Bir insanın dönek diye küçümsenmemesi için bu hesaplaşmayı yapması şarttır. Siz de çıkın ve dün başkanlık sistemine karşıyken bugün neden bundan vazgeçtiğinizi açıklayın, söyleneceklerden ancak böyle kurtulabilirsiniz” dedi.

ADNAN OKTAR: Böyle bir üslup yakışmamış tabii örtülü olarak ve hakaret gibi olmuş çirkin olmuş, öyle olmaz da fakat biz tabii Devlet Bey’in bu anayasa maddelerini neden kabul ettiğine dair bir açıklama yapmasının hayati olduğunu düşünüyoruz. Çünkü çok aklı başında bir insan, tahlillerine güveniyoruz, analizlerine güveniyoruz yani her türlü görüşüne güveniyoruz ama hiçbir açıklama yok biz yani neden bunu desteklememiz gerektiğini şu an bilmiyoruz. Ama genel olarak şöyle de diyebilirler ‘ya arkadaş sizin bilmediğiniz olay var bu adamlar devleti ele geçirmişler devleti adeta, büyük bir tehdit var, büyük bir tehlike var öyle acil ki tarif edemiyoruz. Bu tedbirlerle anca ucu ucuna kurtaracağız’ o zaman amenna saddakna hemen gerekeni yapalım yani ne diyorsanız yaparız ama hiçbir açıklama yok. Sadece bunu kabul edin diyorlar ne olduğunu bilmiyoruz, ne olur bilsek? Devlet sırrı deyin onu da kabul ediyoruz yani riskli bir durum var tarif edemeyeceğimiz bir durum var dersiniz, kastettiğimiz bu deyin o da olur yahut şu an açıklayacağımız gibi değil ama bize güvenin şu an bunu kabul edin faydalı olduğunu göreceksiniz. Bu da olur. Ama hiçbir şey bilmiyoruz ki. Neyin ne olduğunu bilmiyoruz. Neyin ne amaçla olduğunu bilmiyoruz. Sayın Bahçeli de tabii ki daha önce karşıydı. Şu an “kabul ediyorum” diyor. Ama darbenin getirdiği şartlarla ilgili olduğu anlaşılıyor. Ama bunu biz de bilelim. Ama öyle bir durum vardır ki halka da anlatılmaması gerekiyordur. Fakat böyle bir tedbir de konuyu hallediyordur. Siz de “biz anlatmayalım siz bunu yapın hayırlı, kurtarıcı, faydalı olacağını görürsünüz” deseler o da olur.

BÜLENT SEZGİN: Geçen gün bir açıklama yapmıştı. “Biz bu sistemin içinde olmasaydık federasyona götürecek bir Başkanlık Sistemi gelecekti” demişti.

ADNAN OKTAR: Şimdi federasyona götürecek Başkanlık sistemi nasıl gelsin biz istemiyorsak yani. MHP istemiyor, CHP istemiyor, biz istemiyoruz, AK Parti’nin içinde büyük kitle istemiyor. Nasıl gelsin? Ama tamam federasyona kapıyı kapattılarsa, ona tedbir aldılarsa güzel. Peki, buna rağmen Başkanlık sistemi neden gerekiyor? Bu tedbirler alındığına göre. Başkanlık sisteminden kasıt zaten federasyondu asıl istedikleri. Federasyon getirip Güneydoğu’yu PKK’ya olmasa da işte oradaki adamlara ilgili kişiler kimse onlara teslim edip bir nevi bu konudan kurtulmak istiyorlardı bazı kişiler o kafadaydılar. Açıkça amaç buydu herkes de biliyor. İngiliz derin devletinin dayatması bu. İki yüz yıllık bir dayatma yeni bir şey değil. Peki, şu an bunun bize ne faydası olacak ben bunu anlamadım. Başkanlık sisteminin. Bir nevi Başkanlık sisteminin. Ama diyorlarsa ki daha önce Cumhurbaşkanı, siyasete giremez denmişti ama mecburen siyasete giriyor. Orada doğru haklılar. Hakikaten onda bir gariplik var. Onun düzeltilmesi gerekiyor. Ona bir dediğimiz yok. Ama her şey anlatılsın, açıklansın, şeffaf olsun. Kavrayalım neyi ne için yaptığımızı bilelim. Gözü kapalı hareket etmeyelim. Ben halkın bildiğini zannetmiyorum. Kimse bilmiyor. Neyi ne için olduğunu bilmiyoruz. Halbuki kısa kısa bilgi verilebilir. Ne olur, ne kaybedilir? Bir de darbe riskinin en güzel ortadan kalkmasının çözümü CHP, MHP, AK Parti’nin kol kola olmasıdır. Bu millet demektir. Sana nasıl darbe yapsın adam? Millete darbe yapılmaz. Ama halkı ikiye bölersen darbecilerin ekmeğine yağ sürmüş olursun. Halk ikiye bölünme görüntüsünde olursa darbeciler o ikiye bölündüğünü düşündüğü kısımdan yana tavır alır. Onları kazanmaya çalışır. Bela kol gezer ondan sonra Allah esirgesin.

BÜLENT SEZGİN: Siz Mısır’ı örnek vermiştiniz anlatmıştınız. Çok kolay oldu demiştiniz. Halk ikiye bölündü.

ADNAN OKTAR: Tabii halkı ikiye böldüler bitirdiler konuyu.

CAN DAĞTEKİN: Siz darbe günü demiştiniz “artık klasik siyaset olmaz” demiştiniz “herkes bir olsun” demiştiniz. Gerçekten o gün öyle oldu.

ADNAN OKTAR: Tabii “Bundan sonra klasik siyaset devri bitti” dedim. Hemen unuttular. İlk başta bunu yaptılar ama sonra hemen unuttular. Şimdi kıyasıya siyaset politikasına başladı. Bu tehlikeli. Yanlış yani.

Yaratılış bilimsel olarak açıklanacak bir şey değil. Yaratılış metafizik olduğu belli. Neyini açıklayacaksın? Sıfır hacim sonsuz yoğunluktaki bir maddeden. Daha önce zaman yok ve mekan yok. On beş milyar yıl önce zaman ve mekan yok. Bunu nasıl bilimsel açıklarsın? Bilimsel açıklanacak bir şey değil ki bu. Neyini açıklayacaksın? Bilinç de yok, insan bilinci yok. Sadece Allah’ın bilinci var. Zaman yok, mekan yok. Birden zaman ve mekan oluşuyor. Neyini açıklayacaksın bunun bilimsel. Hadi bilimsel açıklayalım. Neyini açıklayacaksın? “Sıfır hacimdeki bir şeyden” diyor. Sıfır hacim ne demek? Dalga mı geçiyorsun? Yok demek sıfır hacim. Ve sonsuz yoğunlukta bir şeyden yani yokluktan. Bütün kainat saniyeler içerisinde oluyor. Saniyeler içerisinde bunun neyini sen bilimsel açıklayacaksın? Bütün bunlar bittikten sonra bilim devreye girebilir. İnsanlar yaratılır, hayvanlar yaratılır hepsi yaratılır sonra sen devreye girersin. İnsanı nasıl yaratmış Allah? Hücresini nasıl yaratmış? Kofulu nasıl yaratmış? Bilim burada faydası olur. Yoksa Allah'ın olmadığını ispatta sen bilimle kol kola girersen bilim seni yere vurur. Oradan bir yere çıkamazsın sen. Kainatın yaratılışında, insanın yaratılışında bitiremezsin bu işi. Orada Allah'a teslim olacaksın. Ondan sonra bilim devreye girer. Orada bilimi sonuna kadar kullanacaksın tabii ki. Uçsuz bucaksız kullanacaksın.

“Evrim yanlıştır” diyemiyor kimse. Yasak dünyada. Hiçbir öğretmen diyemiyor. Hiçbir fosil sergilenemiyor. Burada bir anormallik yok mu? Hiçbir öğretmen benim bu evrim teorisine aklım yatmıyor diyemiyor. Fosiller niye sergilenmiyor dahi diyemiyorsun. Hiçbir okulda fosil sergilenmiyor. Hiçbir bilim kurumunda fosil sergilenmiyor. Saklanıyor, burada bir anormallik yok mu? Evrimin olmadığını söyleyen adamın işine son veriyorlar anında. Sahte bir teoriyi, yalan bir teoriyi ısrarla anlatmaya kalkmak doğru değil. Yalan derken doğru değil. Doğru olmayan bir teori. Ve dünyanın en berbat, en biçimsiz uydurması. Dünyanın en kötü yalanı. En kötü uydurması. En doğru olmayan sözü. Diğerlerinin hepsi bilimdir. Anlat, izafi fiziği anlat, kuantum fiziğini anlat bunların hepsi bilimdir. Ama Darwinizm tamamen hurafe üstüne kurulmuş berbat bir sistem. İnsan zekasıyla alay eden bir sistem. Sana “kuantum fiziğini niye anlatıyorsun?” diyen var mı? “Modern fiziği niye anlatıyorsun?” diyen var mı? Anlat doğru bunlar. Ama evrim teorisi baştan sona tesadüfe dayandırılmış bir yalan. Bir uydurma sistemi. Baştan sona uydurma. Yedi yüz milyon fosilden korkuyorsa bu teori zaten bitmiş. Bak yedi yüz milyon fosilin hiçbirini gündeme getirmek istemiyor adamlar. Hiçbirini. Biz getirip gösteriyoruz. Hiçbir yerde gördünüz mü siz?

Antik Yunan’da var Darwinizm. Sümerlerde var. Akatlarda var. Hititlerde var. Bütün putperest kavimlerde var. Nemrut’ta var, Firavun’da var. Bizde de olsun dersen bu mantıksızlık olur. Çünkü tesadüflere dayalı bir hurafe bir putperest dini. Buna inanmak çok büyük bir hata olur. İnandıklarını da zannetmiyorum ayrıca.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: İngiliz BBC internet sitesinde 2015 tarihli bir haber var Adnan Bey. Sizin deşifre ettiğiniz meşhur yaşayan fosillerin bazılarının resimlerini vermişler. Bunlardan bazıları at nalı yengeci, coelacanth, kozalak fosilleri. Ve bunlar için şu açıklamalar yapılmış yazıda. “Çevrelerine uyum sağlayan bazı canlıların evrimi duruyor. Bunlar da evrimi durmuş canlılar” demişler.

ADNAN OKTAR: Belediye otobüsü mü bu? Onda durdu bunda gidiyor falan. Kardeşim yedi yüz milyonun üstünde fosil var. Hiçbirinde evrime ait en ufak bir alamet yok. Hepsi mükemmel canlılar. Ne diyeyim ben bunlara?

BÜLENT SEZGİN: Hocam 3.7 milyar yaşında bir fosil bulundu bakteri fosili. Daha öncesinde herhangi bir canlı yok. Tek hücreli. Ve şu an bilimin dahi keşfedemediği fotosentez işlemini yapıyor bu siyanobakteriler. Şu an dünyadaki yüzde otuz oksijeni sağlayan canlılar inşaAllah. Halen de yaşıyor.

ADNAN OKTAR: Anlatsan anlamazdan geliyorlar işte. “Ne dedin?” falan diyorlar.

Kadın milletvekilleri bu kavga işine girmesinler. Onlara hiç yakışmaz. Erkekler yaptı biz de yapalım olmaz.  Çok yakışıksız duruyor, sakın. Mesela gelmiş kadın kendini orada kelepçelemiş. Tamam, dursun isterse üç beş saat ne kadar istiyorsa dursun. Orada olay çıkartmaya gerek yok. Daha sakin olsunlar. Kadınlara hiç yakışmaz bu. Onlara kibarlık, kalite, nezaket, klaslık yakışır. Boş bulundular diye düşünüyorum. Aman aman bir daha tekrar etmesin. Hiç olmamış. O kadın çığlıkları falan komik duruyor. Yakışmaz onlara. Bir de böyle şeyleri sıklaştırmak doğru değil. Sokakta kavga var, içerde kavga falan. Huzurlu olduğunu gösterelim Türkiye’nin. Kadın milletvekillerine kavga hakikaten hiç olmamış. Aman aman rica ediyorum bir daha kesin böyle bir şey yapmasınlar. O normal kendini oraya kelepçelemiş dikkat çekmek istiyor falan. Kadın milletvekili elleme dursun. Yorulunca zaten çıkarır gider. Orada şamata yapmak falan kadın kadına kavga falan hiç olmamış.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: İngiltere’de uyuşturucu bağımlısı bir anne, sevgilisiyle birlikte ilişkilerini zorlaştırdığı için dört yaşındaki çocuğunu uyuşturucu vererek öldürdü. Kadınla adamın uzun yıllardır uyuşturucu kullandıkları ve sattıkları belirlendi. Küçük çocuk kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Fotoğrafları vardı.

ADNAN OKTAR: Ah severim ben onun tatlılığını, severim ben onun güzelliğini. Şehit olmuş benim güzelim. Cennet kuzusu olmuş o. İşte çoluğu çocuğu manyakların eline teslim ediyorlar. Onlar da her türlü zulmü yapıyor. Yani komşuya, bilenlere müdahale hakkı verilmesi lazım çocuklarla ilgili olarak.

Darwinizm’in yaptığı belanın insanlar farkında değil. Otuz kere anlattık. Kardeşim bak bütün savaşlar, ırkçılık, komünist düşüncenin kökeninde bilimsel anlamda da, kendi sözlerine göre Darwinizm var. Marks söylüyor; “Benim düşüncemin fikri temelini Darwinizm oluşturuyor” diyor. Lenin de bunu söylüyor, Mao da bunu söylüyor. Marksizm’in kökeni Darwinizm’dir. Devlet eliyle sen bunu desteklersen komünizm gelişir. Konu bu.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Takvim Yazarı Ergün Diler, İngiliz derin devletinin Amerika üzerindeki hakimiyetini konu alan bir yazı yazdı. “Pentagon, Amerikan savunma bakanlığı olarak bilinse de, kurulduğundan beri içinde en güçlü akım İngilizlerdir. İngilizler, başkasının gücünü kullanan ve yönlendiren bir akıldır. Zaten İngilizler Amerika’nın kuruluş reçetesinin içinde var. Trump da şimdilik İngiltere’nin bu fikirlerine sıcak bakmak zorunda. Ancak kesin olan şu ki, Amerika’da iki kanat çarpışacak. Çünkü Amerika’nın da içinde derin bir yapı var. Ve o yapı da Britanya’yı istemiyor” dedi.

ADNAN OKTAR: Evet, İsa Mesih’in ekibi istemeyen ama küçük bir grup bu. Mehdiyet ve İsa Mesih grupları. Bu zamanla güçlenecek. Şu an öyle büyük bir güç değil o.

Türkiye’de, Milli Eğitim’de Darwinizm’in oyununu istemiyoruz. Bilim istiyoruz, bilim. Fizik bilimdir, biyoloji bilimdir, tarih bilimdir, hepsi bilimdir. Ama Darwinizm oyundur, aldatmacadır, insanlarla dalga geçmektir. Bilimle uzaktan, yakından hiçbir alakası yoktur. Tamamen tesadüflere dayalı, başından sonuna kadar tesadüfü kullanan, bir eski Mezopotamya dini, Hitit dini, eski bir Yunan dinidir. Bir dini inançtır. Her şeyin tesadüfen olduğuna inanan bir inanç, dindir. Yani sapkın bir felsefedir. Dolayısıyla çocuklara dayatma tarzında dünyanın her tarafında öğretiliyor bu. Buna karşıyız. Bilime evet, hurafeye hayır. İstemiyoruz. “Darwinizm anlatılmasın mı?” diyor. Anlat, hurafeyi biz öğrenelim. Hurafenin ne olduğunu bilsin insanlar. Müsaade et de cevabını verelim. Cevabını verdirmiyorsun, sorun bu. Paleontolojik delilleri istemiyorsun. Proteinin yapısını açıklayacağız diyoruz, istemiyorsun. Kofulları, mitokondrileri anlatalım diyoruz, istemiyorsun. Sen ne istiyorsun? Ağzı açık hurafe dinleyelim istiyorsun. Biz ağzı açık hurafe dinlemeyiz. Sen ağzı açık dinliyorsan o ayrı mesele. Bizde bu olmaz.

Karl Marks diyor; “Bizim görüşlerimizin” diyor, yani Marksist görüşün. “…Doğal tarih temelini içeren kitap işte budur” diyor. Yani benim kitabımın, düşüncemin temeli Darwin’in kitabıdır diyor. Yani ‘Türlerin Kökeni’. Budur benim eserlerimin, düşüncemin ana kökeni budur diyor. Dünyayı mahveden bir düşüncedir bu düşünce. Düşünce derken putperest inancı.

Hükümetleri hep yıldırmışlar şu ana kadar. “Sen bilime mi karşısın?” Biz hurafeye karşıyız. Bilime niye karşı olalım sen ne konuşuyorsun? Bilime niye karşı olalım? Fizik bilimdir, kimya bilimdir. Darwinizm nasıl bilim oluyor? Sapkın bir inanç, putperest inancı. Dört bin yıllık, beş bin yıllık geçmişi var. Putperest bir inanç. Ve bakın başından sonuna kadar yüz binlerce, milyonlarca tesadüf üzerine kurulmuş bir din. Her şeyi tesadüfle açıklıyor. Böyle bir din.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Yeniçağ Yazarı Batuhan Çolak da Osmanlı’nın çöküşünde İngiliz derin devletinin rolü hakkında bir yazı yazdı. İngilizlerin o dönemde cemaat ve tarikatların içine ajanlarını sokup, sapkın gelenekler oluşturduğunu, bu tarikat liderleri ‘direnmeyin’ fetvası yayınladıkları için, Anadolu’da orduların tek kurşun atmadan teslim edildiğini söyledi. “İngilizler bizi manda yapmak istediler. Ancak Türkler kan vererek vatanlarını korumayı başardılar.”

ADNAN OKTAR: Aferin. Kimmiş bu delikanlı?

KARTAL GÖKTAN: Görebiliriz. Yeniçağ Yazarı Batuhan Çolak.

ADNAN OKTAR: Batuhan delikanlıymışsın, helal olsun. Yiğitler kervanına sen de katıldın. İki yüzü aştı Osmanlı’nın aslanları, Cumhuriyet’in aslanları. İngiliz derin devletine bir tokat daha. Her gün tokat. İki yüz yıldan bu yana böyle bir şey yoktu. Ana kapıyı sonuna kadar açtık. Dedik ki; Aslanlar dalın içeriye. Osmanlı ordusu gibi koçyiğitler, yalın kılıç içeri daldılar, ilimle irfanla. Bu konu bitti Türkiye’de. Türkiye’nin öncülüğünde bütün dünyayı ayağa kaldıracağız. İlimle irfanla, kanunla hukukla.

“Allah insanı evrim süreciyle yaratmış olamaz mı? Cevap var mı?” Mustafa Kemal Alemdar. Allah’ın buna gücü yeter mi? Yeter tabii yani o anlamda söylüyorsan. Fakat Kuran’da diyor ki Allah; “Ben bir hesap üzerine, düzgün bir beşer olarak yarattım insanı” diyor. “Ahseni takvim yani mükemmel bir oran ve mükemmel bir güzellikte yarattım.” Sen öbüründe diyorsun ki; “Milyonlarca yamuk yumuk olayın içerisinden yavaş yavaş az yamuklar kendini toparladı. İlerledi onlar, en az yamuklar. Sonunda yamula düzele falan en sonunda insan meydana geldi” diyorsun. Yani abuk yamuktan insan oldu diyorsun sen. Kuran’da böyle bir şey demiyor Allah. Mükemmel yarattım diyor. Ahseni takvim diyor. Şimdi bunu deyince Allah diyor ki bak; “Yaratılışa bakın bunu göreceksiniz” diyor. Allah Allah, bakıyoruz. 700 milyon fosile bakıyoruz, jilet gibi düzgün. Bozuk hiçbir şey yok. Niye yalan söylüyorsunuz kardeşim koskoca adamlar? Yani yalan derken yalan da demeyeyim de yani doğru konuşmuyorsunuz. Ayıp yapıyorsunuz. Çocuk değil karşınızdaki. Ve üstelik diyorsun ki bak, tesadüf. Sonra? Bir tesadüf daha. “Kaç kere tesadüf oldu?” diyorsun. “Yaklaşık 27-28 milyon tane tesadüf oldu” diyor. Hepsi yamuk yumuk mu? “Hepsi yamuk yumuktu” diyor. “Aradan bir tanesi sıyrıldı” diyor. “İşte rast geldi, öyle eli yüzü biraz düzgün oldu, o da insan oldu.” Diyor. Sen dalga mı geçiyorsun ya? Nasıl olsun böyle bir şey? Bunun akılla bilimle ne alakası var? Safsatanın en kötüsü, eski bir Mezopotamya dini ama en berbatı, yani en kötü putperest düşünce. Yapmayın, etmeyin. Yani şeytan bile buna gülmekten artık yerlere yatıyordur yani. Buna nasıl inanıyorsunuz koskoca adamlar? Bilim falan değil, fizik bilimdir, kimya bilimdir, biyoloji bilimdir. Bu bilim değil bu. Bu uydurma, hurafe bu, yani aklı başında yaklaşsınlar.

“O Allah ki, Yaratan'dır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir.”(Haşr Suresi, 24) Diyor Allah. “Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk' (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun?” (Mülk Suresi, 3) diyor. Bakıyoruz fosillere mühendislik harikası, mimari harikası, bak, sanat harikası, her yönden harika. Kaç milyon yıllık? Yüz elli milyon. Kaç milyon? Üç yüz, dört yüz milyon. Kardeşim mükemmel bir simetri, mükemmel bir altın oran. Sen ne diyorsun ya? “Tesadüfler sonucu yamuk yumuk şeyler oldu” diyorsun. “Onların arasından bunlar çıktı” diyorsun. Evrim tamamen karmakarışık, bozuk, ezik, darmakeşan sistemlerin içerisinden es kaza az yamukların ileri çıkmasıyla bir şeyler olduğu iddiasıdır. Bu çok kötü bir iddia, çok mantıksız bir iddia. Buna kimse de saygı duymasın, alay ediyorlar insanlarla, dalga geçiyorlar. Bunun bilimle alakası yok. Adam iki büklüm oluyor “ya ben bilime karşı mı geleceğim?” diyor. Bilim değil bu. Etme çatma, dalga geçiyorlar seninle. Bilim böyle mi olur? Fizik bilimi baştanbaşa bilimdir. Çok hoş bir şeydir bilim, mübarektir, Allah’ın sanatını bilimle anlarsın. Astronomi bilimdir, hepsi bilimdir. Ama bu bilim değil. Biyolojinin içerisine katılmış bir hurafe sistemi. Hititlerde var yani bütün sapkın dinlerde var, Azteklerde falan hepsinde var, eski Yunan’da var.

“İslam alimi neden “evrim var” demişlerdi? Bu konuyu anlamıyorum.” Kardeşim, İslam alimi dediğin adam imanı zayıf, yani bak, Mevlana ne diyor? “Canlarım kardeşlerim” diyor. “Bizim yolumuzda Müslümanlık diye bir şey yok” diyor. Adam daha ne desin?

Mustafa Kemal Alemdar, “Evrimle olduğuna dair bir kanıt yok ama olmadığına dair de bir ifade yok. Nasıl o sonuca vardınız?” Ya kardeşim, yaratılış metafizik. Yani bir kere o metafizik kısmı kabul edeceksin. Metafiziğin içinde fiziği ara ama bak, sana söylüyorum. Diyor ki; “Evrende uçsuz bucaksız boşluk vardı” diyor. Şimdi kardeşim uçsuz bucaksız boşluk, o da bir mekandır. Şimdi öyle de değil. Yani olayın fevkaladeliğini kavrayamıyor insanlar. Uçsuz bucaksız boşluk demek mekan demektir. Mekan yoktu on beş milyar yıl önce, mekan yok ve zaman yok. Aniden mekan ve zaman oluyor. Bu ne bu? Bu metafiziktir bu. Bu oluştuktan sonra artık bilim devreye girer. Ondan sonra dersin arkadaş işte “atomlar şöyle döndü, protonlar böyle döndü.” Bunlar olur. “Kainat şöyle yaratıldı.” İnsanların, canlıların yaratılışı… Bilim diyor ki; “aniden ortaya çıkıyor” diyor. Bu kısım metafizik. Burada açıklama yok. Bütün Darwinist bilim adamları diyorlar ki; “bütün türler aniden ortaya çıkıyor ve aniden yok oluyor” diyorlar. Yani “bir periyot içinde çıkıyorlar bir periyot içinde yok oluyorlar.” Bunun açıklaması yok. Kayboluş şekillerini onu bilimsel açıklayabiliriz ama ani çıkışını açıklayamıyoruz. Bu metafiziktir. Bak, kayboluşunu açıklayabiliriz. Mesela dinozorlar niye kayboldu? Orman yangınları çıkmıştır, yanmıştır hayvanlar. Bunu açıklayabiliriz buluruz yanmışsa kemikleri falan. Veyahut bir şeyden zehirlenmişlerdir, gıda bulamamışlardır, bunları açıklayabiliriz. Ama yaratılışının açıklaması yok, aniden ortaya çıkıyor. Küt, bütün her yerde var, aniden var. Açıklaması yok. Neyini açıklayacaksın yani? Daha evvelinde de hiçbir şey yok. Belirli bir günün belirli bir saatinde şak, her yerde oluşuyor, bu mucize bu metafizik. Bunun açıklanacak bir yönü yok? Yani bir yaratılış var, “Allah yarattı” diyeceksin. Başka denecek bir şey yok. Ondan sonra bilim işler kardeşim, bilim işlemez diye bir şey yok ondan sonra. Kayboluşuyla ilgilen, olur. Kayboluşunu inceleyebiliriz “niye kayboldu?” diye. Bazen de bilinemiyor, bazen de bilinir.

Kadınlar çok güzel varlıklar, kıymetini bilmiyor insanlar. Yani Allah büyük bir bela varmış, yani bak, ilk verilen bela kadın insanların elinden alınmış. Allah ellerinden almış. Yani büyük bir bölümünün, yüzde doksan dokuzunun elinden almış. Bu çok büyük bir felakettir, kadının erkeğin elinden alınmış olması çok büyük bir felakettir. Yani bütün nimet, güzellik elinden alınmış oluyor. Kadın gitti mi zaten her şey gitti. Ondan sonra bak, bu sefer homoseksüel oldular, birbirlerine düştüler birçoğu. Bu çok büyük bir beladır. Sen kadını kapatmaya kalkarsan marul gibi sarmaya kalkarsan, neşesini kaçırırsan, sevincini kaçırırsan, hayatın bütün yönlerini ona tıkarsan, “cehennemi siz dolduracaksınız” dersen, uğursuz bir mahluk olduğunu söylersen haşa, insan olmadığını iddia edersen, yarım insan olduğunu söylersen, akıl almaz hakaretler edersen Allah belanı verir ve kadını senin elinden alır, yalnız başına kalırsın. İnsanların büyük bir bölümü bu belanın içine düştü. Allah ondan sonra da daha da beter bela verdi homoseksüelliğin içine düştüler. Yani büyük bir felaket oluştu dünyada, büyük bir tufan, yani güzelliğin insanların elinden gitmesi çok büyük bir felakettir. Yüzde doksan dokuzunun elinden Allah bu nimeti aldı.

Mesela bu Kambriyen patlaması var, birden o kadar çok canlı çıkıyor ki ve saniye hesabıyla dünyanın her yerini doldurmuşlar bir anda. Mesela diyor ki bu Stephen Jay Gould Darwinist Paleontolog dünya çapında çok ünlü, koyu Darwinsttir. “Fosil kayıtları Darwin’e mutluluktan çok hüzün getirdi” diyor. “Fosil kayıtları mutluluk getirmedi” diyor. Bak, bize mutluluk getiriyor ama “ona hüzün getirdi” diyor. “Hiçbir şey onu neredeyse tüm kompleks dizaynın ortaya çıktığı Kambriyen patlamasından daha çok rahatsız etmedi.” Diyor.  Kambriyen patlaması Darwinistleri mahvetti. Biliyorsunuz yetmiş yıl boyunca sakladılar bu fosilleri, yetmiş yıl. Bak, diktatörlüğün korkaklığını görüyor musunuz, Darwinist korkaklığı? Fosil sergisine müsaade etmiyor, proteinlerin yapısını anlatmaya da müsaade etmiyor. Kambriyene ait fosillerin saklanmasını organize ediyorlar, yetmiş yıl saklıyorlar. Şu anda da daha hala insanlara göstermiyorlar. Şu anda da göstermiyorlar. Sadece yeri tespit edildi, yine depoda tutuyorlar. Yine sergilenmiyor.

EBRU ALTAN: Adnan Bey siz anlatmıştınız bundan beş yüz milyon yıl önce Kambriyen döneminde ilk defa kompleks göz yapısı ortaya çıkıyor. Bunu hiçbir şekilde açıklayamıyorlar.

ADNAN OKTAR: “Beş yüz milyon yıl önce göz nasıl meydana geldi?” diyorsun. Açıklama yok. “Burun nasıl oldu?” Açıklama yok. “Beynin içinde gözsüz gören kim?” diyorsun. Onu hiç açıklayamıyor. Bak, beynin içinde gözü olmadan gören biri var ve şuurlu, asıl gören de o. “O nedir?” diyoruz. Ona cevap yok. “Darwinizm bilimdir” diyor. Kardeşim Darwinizm bilimdir de sen asıl görenden bahsedemiyorsun ki? Asıl duyanı anlatamıyorsun, asıl dokunanı anlatamıyorsun, asıl tadanı, asıl koklayanı söyleyemiyorsun. Asıl koklayan ayrı, asıl dokunan ayrı, onu anlatsana sen bize. Yani metafizik olduğunu gördükleri halde daha hala anlamazdan geliyorlar.

Allah insanları önce bir zer aleminde yarattı, zer aleminde bütün kainatı. Bunlara göre evrimle yaratıldılar o zer aleminde. Kuran’da var. “Bütün insanlığı Allah zer aleminde yarattım” diyor. Onlara soruyor. “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” (demişti de) Onlar: “Evet (Rabbimiz'sin), şahid olduk” demişlerdi.” (Araf Suresi, 172) Varlık olarak yaratıyor. Sonra dünyaya geliyorlar. Dünyayı da aynı sistemle yaratıyor işte. Ölüyor, ölünce hep beraber hepsini birden kaldırıyor, “sanki 'yayılan' çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar.” (Kamer Suresi, 7) Diyor. Hepsi birden kalkıyor, hepsini birden cennete koyuyor. Nerede burada evrim? Melekler var şu an. Evrimle mi yaratılıyor melekler? Cinler var, evrimle mi yaratılıyorlar? Hz. Musa (as)’ın asası evrimleşti mi bir anda? Yılana döndü, anında yılan oldu. Hz. İsa (as)’ın yaptığı kuş, nedir o? Normal bildiğin kuş, uçup gitti hayvan, onun yavruları hala yaşıyor. İsa Mesih zamanında kuş olup uçan o hayvanın yavruları hala yaşıyor. Hani evrim vardı?

Evrim teorisini kabul etmeyen sınıfta kalıyor. Çocuklar “inanmadığım halde var” diyor hepsi “doğru” falan diyorlar, o şekilde sınıf geçebiliyorlar. Yani bu utanç verici bu dayatma. Bırakın serbest bilim olsun. Dünyanın her tarafında koyu bir despot sistem olarak Darwinizm yaşatılıyor, kabul ettiriliyor. Darwinizm’in eleştirilmesi dünya çapında yasak, bütün dünyada yasak. Hiçbir okulda, hiçbir konferansta hiçbir yerde hiçbir kimse çıkıp “Darwinizm yanlıştır, doğrusu budur” diyemiyor. Şu an dünya çapında bir diktatörlük olarak hakim, bir tek buna mahsus olarak ama, Darwinizm’e mahsus olarak. İngiliz derin devletinin himayesinde olduğu için her yerde muazzam bir koruma kalkanıyla muhafaza ediliyor idi ama biz varken yapamazlar.

Dinliyorum ben sizi bir şeyler söyleyin.

KARTAL GÖKTAN: El Bab’ta terör örgütü DEAŞ’ın Türk askerlerinin bulunduğu alana saldırı düzenlediği bildirildi. Saldırıda beş asker şehit olurken dokuz asker de yaralandı.

ADNAN OKTAR: Beş şehit, dokuz tane de gazi. Allah şehitlere gani gani rahmet etsin, şahadetlerini makbul etsin, kabul etsin, meşhur etsin Allah. Gazilerimizi de tebrik ediyoruz. Allah onlara da gazilik makamı vermiş. Ona da imreniyoruz, şehitlik makamına da imreniyoruz. Bu kardeşlerimiz El Bab’ta şehit olan kardeşlerimiz Hz. Ali’lerle, Hz. Hamza’larla, Resulullah (sav) ile bir aradalar şu an. Ailelerini de tebrik ediyoruz. Allah onlara uzun ömür versin, bereket versin, hayır versin, cennette kardeş etsin. Sabr-ı cemil güzel bir sabırla Allah onları uzun ömürle yaşatsın.

Bir de “Türkiye’ye IŞİD’le iç içe” falan diyorlardı işte “Tayyip Erdoğan IŞİD’i organize ediyor” falan diyorlardı. Böyle bir şey olur mu işte? Yani şiddetle karşılar, hükümete de karşılar, devlete de karşılar, Türk askerine de karşılar. IŞİD ile Türkiye’nin hiçbir bağının olmadığını gösteriyor bu olaylar.

Evet.

BÜLENT SEZGİN: Bir resim göstereceğim. Amber içinde korunmuş iğnesiz arı fosili var Adnan Bey. Yirmi beş milyon yıllık, iki arı görüyoruz. İğnesiz arı. Günümüzdeki arılarla hiçbir farkı yok.

ADNAN OKTAR: Yirmi beş milyon yıllık.

BÜLENT SEZGİN: Yirmi beş milyon yılık, amber içinde korunmuş.

ADNAN OKTAR: Çok güzel, alın size delil. Çok samimiyetsizler. Yedi yüz milyonun üstünde fosil gösteriyoruz. “Hiçbir değişiklik yok” diyoruz. Daha hala evrimden bahsediyor. Diyoruz ki adama “sen bir tane bize evrimin olduğuna dair delil göster.” “Yok” diyor. Biz yedi yüz milyonun üstünde evrimin olmadığına, yaratılışa dair delil gösteriyoruz. Adamlar daha hala bas bas bağırıyorlar. İngiliz derin devletinin yaygarası bu. Onların etkisinde kalanlar da farkına varmadan onların yolunda ilerlemiş oluyor farkına varmadan.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Hakan Albayrak, Karar Gazetesi’nde tarihte Arapların Osmanlı’yı arkadan vurduğuna dair algının İngiliz fitnesi olduğunu vurgulayan bir yazı yazdı. “O dönemde Araplar değil sadece İngiliz işbirlikçisi olanlar isyan ettiler, hatta bunlar Arapların kendi başlarına da bela oldu” dedi. Mustafa Armağan ve arkadaşlarının çıkardığı Derin Tarih dergisinin “İngilizlerin yüz yıllık oyununu bozuyoruz” başlığıyla çıkan son sayısını herkesin okuması gerektiğini, orada bu konunun açıkça anlatıldığını söyledi. “Armağan ve arkadaşları ne güzel adamlar. Fitne fesat ehlinin ördüğü psikolojik duvarı bir güzel yıkıyor” dedi.

ADNAN OKTAR: Helal olsun delikanlımıza. Helal olsun o dergide güzel yazılar yazanlara. İngiliz derin devletinin başına balyozları yağmur gibi yağdırıyor. Osmanlı’nın, cumhuriyetin aslanları açtığımız geniş kapıdan oluk oluk içeriye akıyorlar. Allah gazalarını mübarek etsin. İlim gazası bu, irfan gazası, ilimle irfanla gaza ediyorlar. Allah yardımcıları olsun. Bu koçyiğit kimdir? Resmini görebiliyor muyuz?

KARTAL GÖKTAN: Karar Gazetesi’nden Hakan Albayrak.

ADNAN OKTAR: Helal olsun Hakan sana, helal olsun arkadaşlarına, tebrik ediyoruz. Doğru yoldasınız. Deccalın kafasına kafasına vurun ilimle irfanla.

Dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Başbakan Binali Yıldırım Başkanlık sistemine geçildiğinde bakanların dışarıdan atanacağını bu nedenle MHP’lilerin de bakan olarak atanabileceğini söyledi. Sayın Devlet Bahçeli’ye Başbakan’ın bu sözleri soruldu. Devlet Bahçeli anayasa değişiklik teklif sürecinde hiçbir pazarlık yapmadıklarının altını çizerek “MHP milletin talepleri doğrultusunda anayasa değişikliği kararı aldı. Bize karanlıkta göz kırpmışlar bizim haberimiz yok” dedi. “Peki, böyle bir teklif gelirse ne yaparsınız?” sorusuna ise, “2019’a daha üç yıl var kim öle kim kala” cevabını verdi.

ADNAN OKTAR: Doğru söylüyor. Yani kimsenin ömrü yakasında sabit değil. Doğru söylüyor. Ayrıca MHP’den zaten bakan alınabilir. O hükümetin yapamayacağı bir şey değil, istese koalisyon tarzında da yapabilir hükümet. Ama bunun için ille başkanlık sistemine gerek yok yahut özel bir anayasa ayarlamasına gerek yok. Yani AK Parti istese MHP’Yi hükümet ortağı yapar, olduğu gibi alır. Tuğrul Türkeş’i nasıl aldılar? O tarzda da yapabilir, her çeşit yapabilir.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Oda TV Yazarı Şıvan Okçuoğlu Gülencilere “terörist” diyemeyen Amerika’nın 1984 CIA raporunda Süleymanlı cemaatini bir terör örgütü olarak tanımladığını yazdı. Raporda Süleymancılar için şöyle deniliyor. “Türkiye’de düzinelerce küçük terörist grup bulunuyor. Süleymancılar da İslam devleti fikrini savunuyor ve şeriat kanunlarıyla halifelik düzenine geri dönülmesi gerektiğini düşünüyorlar. Süleymancılar Kuran eğitim okulları açılıyorlar. Yasaklanmış aşırılık yanlısı felsefeleri öğretiyorlar, küçük çaplı yasa dışı dernekler işletiyorlar. Bunlar orduya sızmışlar ve Türkiye’den Batı Avrupa’ya giden işçiler içerisinde açıkça faaliyet içerisindeler” deniliyor.

ADNAN OKTAR: Süleymancılar için de Nurcular için de hepsi için böyle bir ifade var ama yanlış. Süleymancılar çok efendi, aklı başında insanlardır. Devletten yanadırlar her zaman, hükümetten yanadırlar. Anarşiye ve teröre de şiddetle karşı, müspet hareket eden Nurculara çok benzeyen bir yapılanmadır. Nurcu ve Süleymancı yapılanmaları birbirini çok andırır. Hüseyin Hilmi Işık’ın ekibi de andırıyordu, yani dağılmasaydı çok andırıyordu. Ama en güzel örnek olan tabii Bediüzzaman oldu. Bediüzzaman’dan sonra Süleyman Hilmi Tunahan ortaya çıktı. O da güzel bir çığır açtı. Dolayısıyla çift kanaldan ilerlemiş oldular. Her iki taraf da risksiz, temiz insanlar. Fethullah Gülen Hareketine İngiliz derin devleti el attığı için bu hale geldi.

Mesela Rusları da öyle perişan eden İngiliz derin devletidir. Mesela bak, İngiliz Kralı 5. George ve son Rus Çarı 2. Nikola kuzenler, resimleri var birbirinin aynısı. Bu şekilde İngiliz derin devleti Rusya’yı kontrol altına almıştı, halen de bürokraside yüzde seksen hakimiyeti var. Yani İngiliz derin devletinin de öyle çok eskidir, ta Abdülhamit devrinden beri yapılanmışlardır. Paralel yapıyla bağlantılı zannediliyor, sırf paralel yapıyla alakası yok. İngiliz derin devletinin çok köklü eski bir yapılanması vardır. Hükümet ondan bahsediyor aslında. Diyorlar ya “üç saat uyuyamazsınız duysanız” falan. Onu anlatmak istiyorlar, yani muazzam bir yapılanmaya gitmişler ama bir güçleri olmayacak. Hepsinden büyük olan Allah’tır.

Aslanlarımız beş şehidimize ben bir hediye göndereyim gazilere. Evet, gazilere dinlettik şehitler de kendi boyutlarında yetenekleri yüksek oluyor bizim gibi değil. Bizim boyutumuz üç boyutluyuz, onlar dördüncü boyutta oluyorlar. Dördüncü boyut üçüncü boyutu çok rahat kontrol altına alabilen bir yapı ama tabii Allah nasip ederse göreceğiz.

Şimdi kısa bir ara verelim. Sonra devam edeceğiz.

BÜLENT SEZGİN: Kısa videolarla devam ediyoruz programımıza.

Adnan Oktar’la Sohbetler burada sonra eriyor. Tekrar görüşmek üzere, hoşça kalın.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER