BÜLENT SEZGİN: İyi geceler değerli izleyicilerimiz. Adnan Oktar ile Sohbetler’e başlıyoruz inşaAllah. Adnan Bey hoş geldiniz.
ADNAN OKTAR: Bülent Bey hoş bulduk.
Şimdi deccal, deccallık haysiyetiyle, deccallik iddiasıyla ortaya çıktığı için yılmaz. Çünkü Allah olduğunu iddia ediyor. Yani Allah'tan daha üstün bir şey yok diyor. Ben de Allah'ım diyor, haşa. O zaman ben can alırım diyor. İnsanların canını alan benim, diyor. Canlarını da bağışlayan benim, diyor. Can aldığımı insanlara göstereceğim, diyor. Şu an can alıyor. Kendi taraftarlarına sizin canınızı bağışlıyorum, diyor. İşte benim cennetim diyor, İngiliz derin devleti olduğu gibi emrinizde diyor. Nereye gitseniz size iş de var, aş da var, imkan da var. Her şeyi sağlarım diyor. Şöhret, güç, büyüklük her şey olur diyor. Zaten deccale hizmet edenlere bir süre sonra o, haşa Allahlık vasfı veriyor. Siz de lordsunuz diyor. Seni de lord ilan ettim diyor. Sen de Allah'sın diyor. Birbirlerine lordum diye hitap ediyorlar. Yani Allah'ım diye hitap ediyorlar, haşa. Onun için deccal yılmaz, onu söyleyeyim. Yani hani diyorlar ya terörün belini kıracağız falan, İslam alemi birleşmeden, İttihad-ı İslam olmadan, Mehdi (as) zahir olmadan, İsa Mesih'le birlikte hareket etmeden deccalin ölümü diye bir şey yok. Deccalin yenilmesi diye bir şey yok. Bakın, görün bütün şiddetiyle terör tırmanır. Yani deccal çünkü vasfı odur, Allahsız, Kitapsız sistemi savunur. Allah karşıtı olduğu için Allahsızlığı savunmaya devam edecektir. Allah olduğunu iddia ettiği için de can almaya devam edecektir. Dehşet ve şiddeti yayacaktır. Kendi taraftarlarını da işte kendince yaşattığını, cennetine koyduğunu iddia ediyor. Şimdi bunları da insanlar görüyor ve görmeye devam edecekler. İslam alemi birleşmeden, İttihad-ı İslam olmadan deccalin yenilmesi diye bir konu yok. Hiçbir ülke tek başına deccalle baş edemez. Yani dünyadaki şu an hiçbir ülke deccalle tek başına baş edemez. Mutlaka İslam birliği olması gerekiyor. İttihad-ı İslam olması gerekiyor. İlk çıktığında bilmiş bir mürşit gibi davranıyor deccal. İlk, en başında. Sonraki çalışmalarında kendisinin peygamber olduğunu, vahiy aldığını iddia ediyor. Etrafında işte o derin devlet yapılanması oluşmaya başlıyor. En son iddiası da ben Allah'ım diyor, haşa. Uluhiyet iddia ediyor. O zaman tabii çok delice bir ruh meydana geliyor, çok delice bir enaniyet ve kibir meydana geliyor.
Resulullah diyor ki: "Deccal çıktığı zaman herkes onu sahici bir mürşit sanıp peşine takılacak, sonra çalışmalarını sürdürecek, derken peygamberlik iddia edecek. Bunu gören akıl sahibi kişiler ondan ayrılacaklar.” Peygamberlik iddia ettiğini anlayınca. “Daha sonra Uluhiyet, ilahlık davasında bulunacak, -haşa- ben Allah'ım diyecek.” Taberani bunu sahabe olan Bin Mu'temer'den şöyle rivayet ediyor: (Medineli allame Muhammed bin Resul el Hüseyni el Berzenci, Kıyamet Alametleri, sayfa 212) Burada da Arapçası var. “Şeytanlar ona ne istersen söyle yapalım, diyecekler” diyor, cin şeytanlar. “O da: “Haydi gidin insanlara benim onların Rabbi olduğumu söyleyin”” Allah olduğumu söyleyin “deyip her birini bir tarafa salacak” diyor. Dünyanın her tarafında şu an casusları, elemanları, yancıları İngiliz derin devletine yalakalık yapıyorlar, ama deliler gibi. Mesela Churcill'i kendilerine mürşit olarak gösteriyor. Churcill de lorddu, lordluk iddia ediyordu. Yani kendisinin Allah olduğunu iddia ediyordu. Bütün bu ekibin özelliği bu. “Bir kısım insanlar deccalle sohbet edecekler ve diyecekler ki: “Biz onun kafir olduğunu biliyoruz. Yemeğinden yemek, ağacından faydalanmak için onunla arkadaşlık yapıyoruz” diyecekler” diyor. “Deccalin tabileri, ona uyanlar çok fazladır” diyor Peygamberimiz (sav) . “Kendisine birçok kimse iltihak edip katılacak” diyor. (Et Tebrizi Veliyüddin Muhammed). “Muhakkak ki deccal Harem (Mekke, Medine ve Beyt-i Mukaddes) dışında yeryüzünün tümüne galip gelecek.” Her yerde deccaliyet hakim olacak, diyor. “Deccalin sayısız planları vardır” diyor Peygamberimiz (sav). “Ordusu isteksiz kölelerden oluşur. Fil orduları vardır deccalin” diyor.
Fillerin 2. Dünya Savaşı'nda kullanılması hakkında bilgi var mı sizde? Resim var mı?
KARTAL GÖKTAN: Evet var Hocam. 2. Dünya Savaşı'nda İngilizler Burma'dan sürülmüştü. Hindistan'a çekilmiş, bölgeye nasıl geri döneceklerini planlıyorlardı. İngiliz özel kuvvetlerinin gerilla savaşında uzmanlaşmış biriminde istihbaratçı olan Billy Williams, Hindistan'dan sınırın öteki tarafına geçip fillerini savaşta kullandı. Askeri harekatın en yoğun döneminde Williams'ın komutası altında 1600 fil, biniciler ve seyisler vardı. Ayrıca 1. Dünya Savaşı'nda da filler kullanılmıştı.
ADNAN OKTAR: 1600 fil.
KARTAL GÖKTAN: Evet.
ADNAN OKTAR: Deccalın fil orduları vardır, diyor. İngiliz derin devletinin de fil orduları var. 1600 fil kullanıyor insanları öldürmek için. Üstlerine makinalı tüfek yerleştiriyor. Karakol gibi kullanıyor adeta fillerin sırtını.
Şii-Sünni karşıtlığını körükleyen herkese şüphe gözüyle bakmak lazım. Şiiler son derece dindar, efendi, güzel insanlar. Sünniler de son derece dindar, efendi, güzel insanlar. İkisini birbirine düşürmeye çalışanlar ya bilgisizliklerinden yapıyorlar, ya İngiliz derin devletinin paralı elemanları.
Deccal insanları öldürürken iddiası şu: Ben Allah'ım diyor, fakat can alırım, can da veririm diyor. Daha önce de aynı, Cengizhan, Hülagü zamanında, Hülagü fitnesinde özellikle. O da aynı iddiada. Bak Firavun da aynı iddiada, Nemrut da aynı iddiada. Nemrut, ben de insan öldürürüm diyor. Ben de diriltirim diyor, Kuran'da geçiyor ayette. Bütün deccaller bu ifadeyi kullanıyorlar, Allah'ın hikmeti. Ama Darwinist felsefe açısından işte böyle vicdansız insanları teşvik etmek için de nüfusun fazlalığını söylüyorlar. Yani ne kadar fazla insan öldürürsen, o kadar insanlık rahat eder diyorlar. Ve kitle katliamlarını teşvik ediyorlar. İslam aleminin de çok kalabalık olduğunu söylüyorlar. Ne kadar çok ölürseler o kadar kargaşa olmaz, o kadar huzur olur diyorlar. Yani şeytani bir mantık. Halbuki imanla, sevgiyle netice alacakken öldürerek netice alalım diyorlar. Çok şeytani, manyakça, psikopatça bir fikir.
İmam-ı Sadık diyor ki: “Deccal ilk önce Türk’le savaşır.” Bak Türklere saldırmaya başladı, görüyorsunuz. “Sonra deccalin kökünün kazınması Mehdi'nin eliyle olur. Mehdi ilk sancağını açıp Türklere yönelir.” Yani Türkleri kurtarmanın peşinde olur ilk sancağını açıp. (Yevmul Halas, sayfa 329). İmam-ı Sadık'tan hadis, 1300 yıllık hadis.
Yine Peygamber (sav)'in hadisinde İmam Cafer-i Sadık, Hud Suresi 8'i açıklarken: “And olsun, onlardan azabı sayılı bir topluluğa veya belli bir süreye kadar ertelesek mutlaka onu alıkoyan nedir derler. Haberiniz olsun, onlara bunun geleceği gün onlardan geri çevrilecek değildir ve alaya almakta oldukları şey de kendilerini çepeçevre kuşatacaktır.” Diyorlar ya hani: Mehdi'yi alıkoyan nedir? Gelsin. Gelsin gereğini yapsın diyorlar. Niye bekliyor diyorlar. Bunu diyen bir zulüm ehli olacak. Yani kalbinde sevgi olmayan veyahut bilgisi olmayan insanlar bunu söyleyecekler. Fakat Mehdi ve Oonun fikir sistemi, onları da çepeçevre kuşatacak. Bu İmam Cafer-i Sadık'ın yorumu. Yani İmam Cafer-i Sadık, Peygamberimiz (sav)'in torunu biliyorsunuz. Bak onu alıkoyan nedir, Mehdi'yi alıkoyan nedir anlamında diyecekler diyor Cafer-i Sadık. “Bunun” yani Mehdi'nin “geleceği gün onlardan geri çevrilecek değildir. Alaya almakta oldukları şey de,” Mehdiyet'i alaya alıyorlar ya kendilerince gelmeyecek, gelmeyecek diyorlar ya, “kendilerini çepeçevre kuşatacaktır.” Ayette kastedilen budur diyor Cafer-i Sadık.
Kahraman Türk, "Kitapları Hocanızın değil de ona bağlı ekibin yazdığı, Adnan Oktar adına çıktığı iddiası var. Ne diyorsunuz bu konu hakkında?" Kitabı yazanlar buradalar zaten hepsi. Görüyorsunuz hepsi geliyorlar. Bunun dışında benim talebem yok. Ama bizim Hasan'a sormuşlar Çin'de. Demişler “kitapları siz yazıyorsunuz” demişler Hasan'a. Hoca da “kitapları ben yazıyorum” dedi. “Maalesef bir şey söyleyeceğim” demiş. “Çok acı bir olay ama” demiş, “Hocamız bize rağmen yazıyor” demiş.
Mesela bak Nemrut diyor ki; şeytandan Allah'a sığınırım, Bakara Suresi 258'de: “Benim Rabbim diriltir ve öldürür demişti” diyor. Allah olduğu için öldürür, diriltir. Deccal de yani “Nemrut da: “Ben de öldürür ve diriltirim” demişti” diyor. Görüyor musun ilahlık iddiasını? Bu hiç değişmemiş ya hayret. Firavun devrinde de aynısı, Nemrut'ta da aynısı, Roma döneminde de aynısı, İngiliz derin devletinde de aynısı. Şu anda da ben de öldürür, diriltirim diyor deccal.
Sünni-Şii çatışması deccalin bir oyunu. Bunu teşvik eden hocalara çok dikkat etmek lazım. Aleviler güzel insanlardır, Şiiler güzel insanlardır. Bektaşiler çok çok güzel, hepsi güzel insanlardır. Sünni-Şii kardeştir, aksini söyleyen kalleştir yahut bilgisizdir yahut vicdanını kullanmıyordur.
Hindistan'da mesela, Ahmet Rıza Khan, Şah Veliyullah Dehlevi ve güya alimler Şiileri kafir ilan ettiler. Ortadoğu'da ise Ezher mezunu Yusuf El-Kardavi, Suudi Arap Abdurrahman El-Berrak ve Londra'da yaşayan Ebu Beşir El-Tartusi Şiilerin kafir olduklarına dair fetvalar yayınladılar. Bunlar bir oyun, İngiliz derin devletinin bir oyunu. Bu oyuna kimse gelmesin. Şiiler kafir değil, nur gibi Müslümanlar. Ne Sünniler kafir, ne Şiiler kafir. Tertemiz Müslüman bunlar.
Şimdi siz çocuklar iman hakikatlerinden, Kuran mucizelerinden, münafık alametlerinden devam edin. Biz geleceğiz yine görüşeceğiz.
Oktar bir şeyler anlat.
OKTAR BABUNA: Münafıklıktan bahsedelim mi Hocam?
ADNAN OKTAR: Münafık tabii çok hayret edilecek bir şey. İnsanın takatinin yeteceği bir şey değil. Rahat, makul yaşamak varken münafıklık o kadar karmaşık ve o kadar zor ki, o kadar acılarla sarılmış ki iki günlük dünyayı böyle zehir etmek mucize bu. Çünkü her an bir pislik düşünmesi gerekiyor münafığın. Her an bir adilik. Samimi ve rahat yaşasana, huzurlu yaşasana. Ne gerek var kepazeliğe? Niye sürekli pislik düşünmen gerekiyor? Niye sürekli adilik yapman gerekiyor? Niye kafan sürekli adiliğe çalışması gerekiyor? Hayır peşinde ol, samimi ol gönlün huzurlu olsun. Vicdanın da rahat olsun. Çünkü vicdan boğar öyle insanları. Vicdan delirtir. Böyle insanların sağlığı da bozulur, aklı da bozulur, şevki de bozulur. İnsan bunu bedenin kaldıracağı bir şey değil münafıklık.
“Sevgi birliği ne güzel” diyelim.
Oya, “Hocam Hz. Ali (kv) torunusunuz. Biz Şialara, desteklerinizi bekliyoruz. Şia hakkında bilgilendirmede bulunur musunuz?” Kardeşim Şia demek Hz. Ali (kv)’yi sevenler demektir. Hz. Ali (kv) mazlum olarak şehit edildi. Halifelik de onun hakkıydı oyuna getirdiler. Evlatları da haklıydı kendi de haklıydı. Resulullah (sav)’ın tercihi de oydu. Oyun oynadılar olay bu. Hepimiz Şii’yiz, hepimiz Hz. Ali (kv)’nin Şia’sıyız. Bütün Müslümanlar Şia’dır. Hepsi Hz. Ali (kv)’nin Şia’sıdır. Hz. Ali (kv)’yi sevenler anlamındandır Şia. Hz. Ali (kv)’yi sevmeyen zaten Müslüman değildir yani. Evet, dolayısıyla Şialar bizim baş tacımızdır iftihar ediyoruz onlarla iftihar. Onlar Mehdi aşığıdır. Onların vesilesiyle Mehdilik ile ilgili hadislerin çoğu geldi. Sünnilerin arasına münafık o zaman çok karışmıştı yine de onlar mücadele edip Sünniler Mehdi hadislerini devam ettirebildiler, ahir zaman hadislerini devam ettirebildiler. Sünnilere de çok baskı oldu münafıklarda tarih içinde. Ama Şia’ya amansız baskı oldu. Sünniler de Şiiler de çok acı çektiler birbirlerine sarılsınlar kardeş iki taraf da. Akıl almaz kuvvet buluruz. Ve deccalin ensesine tokadı basacağız ilimle irfanla, kanunla hukukla.
“Türklerde kargaşa çıktığında” diyor Resulullah (sav) “artık Mehdi’nin çıkışını bekleyin. O çıkıp adalet getirecektir” diyor. Bihar’ul Envar bin yıllık kitapta. “Türklerde karmaşa çıktığında artık Mehdi’nin çıkışını bekleyin. O çıkıp adalet getirecektir.” Resulullah (sav) söylüyor bunu. “Kaiminiz Mehdi çıktığında hevesler cimriliğe dönmüşken onları doğru yola çeker. İnsanlar Kuran’ı kendi fikirlerine döndürmektelerken fikirleri Kuran’a döndürülür” yani kötü niyetle Kuran’ı değiştirmeye kalkarlarken insanlar gerçek anlamda Kuran’a döndürülür diyor Mehdi (as) vesilesiyle. “Kitabın terk edilmiş hükümlerini Mehdi hayata döndürür” diyor. Bihar’ul Envar’da 1.cilt 159. sayfa. Öbür hadis “Türklerde karmaşa çıktığında” terör faaliyetleri arttığında “artık Mehdi’nin çıkışını bekleyin. O çıkıp adalet getirecektir” Bihar’ul Envar 1.cilt 160. sayfada.
Deccal Türkiye’ye de uğradı. Zaman zaman oraya buraya bütün dünyayı gezer diyor. 17 Ağustos’ta Türkiye’ye uğramıştı ve dehşete düştü. Öyle duyduk bize öyle geldi haberler büyüklerimizden, sevdiklerimizden.
Ebû Saîd el-Hudrî nakletti “Resulullah bize deccal ile ilgili bilgi verdi” diyor. Sürekli bilgi veriyor Peygamberimiz (sav). Bak şu an yasak alimler falan hiç deccal hakkında bilgi vermiyorlar. Bu deccalin çıktığını gösteriyor. Bunu Cübbeli de diyor “Deccalden bahsedilmedikçe, Mehdi’den bahsedilmedikçe bilin ki deccal zuhur etmiştir” diyor deccalin zamanında. Yani Resulullah (sav)’ın hadisi tabii nakledenler değiştiriyorlar falan feşmekan. Yani Mehdi’den ve deccalden alimlerin bahsetmemesi durumunda en büyük alamettir ki Mehdi de deccal de zuhur etti, bunu bileceksin. “Deccal Medine’nin içine girmesi yasakken çıkacak” yani İstanbul Medine. “Bu nedenle Medine yakınlarında bir yere gelecek” neresi var öyle yakınlarında? Var mı öyle bilebileceğiniz semtler?
OKTAR BABUNA: 17 Ağustos’ta mı?
ADNAN OKTAR: Evet, 17 Ağustos’ta nereye gelmiş olabilir? Neyse söylemeyelim bir yerlere gelmiş ama Medine yakınlarında bir yere gelmiş. “O dönemdeki bütün insanların dünyanın en iyisi olan kişi “bu deccal” diyecek” diyor, teşhis koyacak diyor. Kim bunu söyleyecek olan?
OKTAR BABUNA: Mehdi (as).
ADNAN OKTAR: Mehdi (as)’dir. Nerede diyor? Bihar’ul Envar’ın 1.cildinin 139.sayfasında. Bin yıllık eser. Bak “Deccal Medine içine girmesi yasakken çıkacak. Bu nedenle Medine yakınlarında bir yere gelecek” İstanbul’a giremiyor. Ama İstanbul’un yakınına bir yere gelecek diyor. “O dönemde dünyadaki insanların en iyisi “andolsun bu deccal” diyecek” diyor. Deccale teşhis koyacak, ilk teşhisi koyuyor. “İstanbul’un yakınında bir yere gelecek.” diyor. Tabii çok büyük olay olacak geldiğinde de.
Hz. Sa’b İbn-i Cesame (ra)’dan rivayet edildi, sahabe. “Deccal insanlarca kendisinden bahsedilmekten zuhul edilmedikçe” unutulmadıkça ve vazgeçilmedikçe “ve imamlar da cami minberlerinde ondan bahsetmeyi terk etmedikçe çıkmaz.” Şu an ne oluyor? Terk.
“Mehdi (as)’ın hükmü Hızır’ın hükmü gibi olacak.” diyor. “Musa bin İmran’a nasıl ağır gelmişti Hızır’ın yaptıkları” diyor. Yani Hızır (as) meşreplidir Mehdi (as), ona işaret.
“Hocam, çocukluğum boyunca gözümde büyüttüğüm heykellere olan tarih kitaplarında sayfalarca adlarını andığımız Lenin’ler Marx’lar Türkçe isim kökü açıklamanızdan sonra sayenizde fos oldu.” diyor. “Hayırlı yayınlar.” diyor. Canım biz bilimsel açıklamasını yapıyoruz. Dil bilimi açısından. Bu bilimsel bir çalışma. Merak ettiklerini kardeşlerimiz sorabilirler. Araştırırız, bilimsel araştırma yaparız. Dil bilimcilik ayrı bir dil dalı. Bilim dalı yani.
Evet, dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman’ın geçtiğimiz hafta geçirdiği ameliyatın başarılı geçtiği açıklandı. Kahraman’ın yoğun bakım servisindeki tedavisi devam ediyor. Kendisine Allah’tan acil şifa diliyoruz inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Aman Hocamıza iyi baksınlar. Neydi rahatsızlığı?
OKTAR BABUNA: Ana atar damarında genişleme olmuş. O fazla olunca patlayabiliyor Allah saklasın. Ağır kanama yapabiliyor onun için ameliyat oldu.
ADNAN OKTAR: Evet, zamanla bazen hacim alıyor o damar, genişleyebiliyor.
OKTAR BABUNA: Balonlaşma yapıyor böyle kenara.
ADNAN OKTAR: “Ahir zaman deccali dinin hafife alındığı dönemde çıkar. Dünyayı beyaz bir eşekle dolaşır ki eşeğin kulaklarının arası 20 metredir.” Yani süslü bir trenle gezeceği anlaşılıyor.
Deccal insanların mutluluğunu istemez, sevincini istemez. Herkesin kendisine dönmesini, kendisinin boyunduruğunda olmasını ister. Deccalin birçok şartı vardır. Oradaki insanlar ondan habersiz insanlar. Kendine -haşa- kul olmaya zorluyor insanları. Deccalin bir özelliği de insanlara mutsuzluk vermesidir. Yeis, ümitsizlik, korku, panik ve matem. Deccalin hedefi budur. İnsanları öldürmek veyahut manen öldürmek. Onların yaşam sevincini yok etmek, heyecanını yok etmek, mutluluklarını yok etmektir. Onun için Deccalin en kızacağı şeylerden biri de neşe ve sevinçtir. Neşeye saldırır deccal, sevince saldırır, mutluluğa saldırır, güzelliğe saldırır, birlik beraberliğe saldırır ve en çok imana saldırır. Kuran’a saldırır, imana saldırır. Hedeflerini iyi bilmek lazım.
Periscope’da bir kardeşimiz diyor ki, “Oradaki kardeşlerimiz maaş karşılığı mı geliyorlar?” diyor. İşte hepsi Allah rızası için geliyor. Benim canım tutkuyla sevdiğim o da beni tutkuyla sevdiği bir insandır. Biz birbirimizi deli gibi severiz eskiden beri. Tabii ki Allah rızası için geliyor o ayrı. Fakat model olarak gelen arkadaşlar yabancı olanlara para veriyoruz tabii. Ama cüzi bir para. Ben ayrıca hediye de veriyorum gönüllerini de alıyorum. Seviyorum onları ben, şefkat duyuyorum. Ama kız arkadaşlarımız ve kardeşlerimiz sureti katiye de para almazlar. Fakir olanlar da var aramızda, arkadaşlarımızdan falan. Peynir ekmek yer, zeytin ekmek yer ama kesin hiçbir şeye tamah etmez. Allah rızası için yaşayan insanlar.
Bu son saldırı deccal saldırılarından bir saldırıdır.
“Hocam, hep bu çocukların namazında niyazında mı?” diyor. Bizde namaz kılmayan bir arkadaş büyük bir felakete uğramış gibi olur. Namazı, herhangi bir namazı kaçırsa mesela sabah namazını kaçırsa Allah vermesin böyle cenaze kaldırmış bir ev düşünün, öyledir yani çok çok rahatsız olur kardeşimiz. Çok nadir olur bizde namazını kaçıran. O teessürünü sık sık belirtir. Namaz kaçırmak çok büyük bir felakettir Müslüman için. Asla kabul edilecek bir şey değil.
VTR: Terörle Mücadele Doğru Yolda Mı?
SALİHA HANIM: Programımız devam ediyor.
BÜLENT SEZGİN: Milat Gazetesi’nden Sadullah Özcan başkanlık sistemi ile ilgili şunu yazdı Adnan Bey. “Başkanlık sistemini şu an yeni manevralar yapma ve inisiyatifi ellerine geçirme adına Amerika, İngiltere, Almanya dahil birçok şer güç istiyor. Bunlar içimizdeki maşaları istiyor. Hepsi devredeler. Hatta duyumlara göre şu an, istediğimiz şekilde geçiyor diye sevinenlerin bile olduğu iddia ediliyor. Fakat bunlar 300-500 yıllık geçmişleri ile 5 bin yıllık devlet aklına galip geleceğini zannetmesinler.”
ADNAN OKTAR: İngiliz derin devletinden bahsetmiş ama çok kapalı bahsetmiş. Bir daha.
BÜLENT SEZGİN: Milat Gazetesi’nden Sadullah Özcan başkanlık sistemi ile ilgili şunları yazdı. “Başkanlık sistemini şu an yeni manevralar yapma ve inisiyatifi ellerine geçirme adına Amerika, İngiltere, Almanya dahil birçok şer güç istiyor. Bunlar içimizdeki maşaları istiyor. Hepsi devredeler. Hatta duyumlara göre şu an, istediğimiz şekilde geçiyor diye sevinenlerin bile olduğu iddia ediliyor. Fakat bunlar 300-500 yıllık geçmişleri ile 5 bin yıllık devlet aklına galip geleceğini zannetmesinler.”
ADNAN OKTAR: Şimdi yalnız hata yapmış. Birçok ülke sayıyor. Birçok ülke olsa İngiltere, Amerika falan saydığı gibi olsa çelişki olur ve savaş olur, çatışırlar. Çıkar savaşı olur. Amerika’nın savaşı ne için olur? İngiltere’den çıkar sağlamak. İngiltere’nin çıkarı ne olur? Amerika’dan savaşta bir şeyler elde etmek için olur. Akıl almaz bir uyum, akıl almaz bir yatışmışlık ve intizam olduğuna göre, tek noktadan idare edildikleri belli. Dolayısıyla orda saydığı liste çok yanlış olmuş. Karşımızda sadece İngiliz derin devleti var. “300-500 yıllık” diyor. Zaten Amerika daha yeni kuruldu. İngilizler tarafından kurulmuş bir devlet. Sen mesela bize anlatıyorsun? 500 yıldan bahsediyorsun. Belli ki İngiliz derin devletinden bahsediyorsun ama onu net söylemen lazım. Bu kafa karıştırmalar da İngiliz derin devletinin işine yarıyor. Çok büyük hata yapmış. Bir daha oku.
BÜLENT SEZGİN: Milat Gazetesi’nden Sadullah Özcan başkanlık sistemi ile ilgili şunları yazdı. “Başkanlık sistemini şu an yeni manevralar yapma ve inisiyatifi ellerine geçirme adına Amerika, İngiltere, Almanya dahil birçok şer güç istiyor.”
ADNAN OKTAR: Almanya’ya daha yeni hürriyet verdi İngiltere. İngiliz derin devleti daha yeni hürriyet verdi. Hiçbir şeye müsaade etmiyorlardı. Japonya’ya da daha yeni müsaade ettiler. Ki birçok konuda daha müsaade etmiyorlar. Japonya ve Almanya esir ülkeler bunlar. Almanya diye bir şey yok. Japonya diye de bir şey yok. Bunlar esir ülkeler. Esaret anlaşması yapmış ülkeler. Ve adamlar ne derse onu yapıyorlar. Amerika’yı kuran İngiltere. Bütün detaylarıyla, bütün müesseseleriyle Amerika’yı kuran İngiltere. Amerika’ya oradan buradan adamlar geldiler. Kaçakçılar, kanun kaçakları, altın arayıcıları çeşitli insanlar geldiler. Onları adamlar millet, devlet haline getirdiler İngilizler. Ve kendilerine bağladılar. Dolayısıyla tek bir devlet var, İngiliz derin devleti var.
KARTAL GÖKTAN: Belçikalı kardeşlerimizin bir faaliyeti var Adnan Bey. Belçika’daki kardeşlerimiz bir araya gelerek ‘Komünizm pusuda’, ‘Hayalin diğer adı madde’ ve ‘Ölüm kıyamet cehennem’ isimli kitaplarınızdan bölümler ve Kuran’dan okumuşlar.
ADNAN OKTAR: Ne güzel o evdeki nur. Ne güzel mutluluk maşaAllah.
Başbakan da çok mazlum insan. Tam Anadolu insanı, çok nezih. Dürüstlük elinden yüzünden akıyor Başbakan’ın. Çok efendi, her konuşması dürüst. Tam içimizden birisi yani.
Alman ordusu 1955’te kuruldu. Millet Almanya’yı kendi başına başı buyruk ülke sanıyor. Öyle bir şey yok. Bir daha öyle bir şey konuşmasınlar arkadaşlar. Bak ordusu bile 1955’te kuruldu. 1955 daha dün gibi. Hatta bugün itibariyle 60 bin askeri var. Sembolik 60 bin asker. Türkiye’nin neredeyse 500 bin askeri var. Onların 60 bin Alman ordusu. 1871 yılına kadar da derebeylikler şeklinde yönetiliyordu. Alman ordusu diye bir şey yoktu 1871’e kadar. Sen neden bahsediyorsun? 300- 500 yıllık ömür. İngiliz derin devletinden bahsediyorsun. O zaman direkt söyle. Niye dikkati dağıtıyorsun? Yok şu, yok bu. Bilmem ne. Olmaz.
Tarihte kurulan ilk Türk devleti Asya Hun Devleti. MÖ 220’ye dayanıyor.
Şafi milletine göre satranç helal. Bak hadise göre diyorlar ya hadiste her şey anlatılıyor diyor. İmam Şafi diyor ki bu hadis uydurma hadis diyor böyle bir şey yok diyor. Satranç helaldir diyor. Öbür üç mezhebe göre de haram. Hanbeli, Maliki, Hanefi’ye göre. Onlara göre haram. Hadise dayandırıyorlar. Şafi de diyor ki “bu hadis sahih hadis değil” diyor. “Uydurma mevzu hadis. Ben böyle bir hüküm görmedim kaynağı da yok” diyor. “Dolayısıyla bu doğru değil. Satranç helaldir” diyor. işte gelenekçi sistemin korkunçluğu burada yatıyor.
BÜLENT SEZGİN: 13. Yüzyıla ait bir resim var Adnan Bey. Endülüs’te satranç oynayan Müslümanlar.
ADNAN OKTAR: Evet, dinliyorum.
KARTAL GÖKTAN: Star Gazetesi Yazarı Resul Tosun, “Her fert ayrı ayrı kimi mezheplere, küçük cemaatlere mensup olabilir. Bu gayet doğaldır. Her insanın tabiatına uygun bir cemaatin, grubun, camianın içinde bulunması yadırganmamalıdır. Yeter ki büyük cemaati olan ümmete mensubiyetini unutmasın ve gereğini yapsın. Yani kendi mensup olduğu küçük cemaat ile büyük cemaati olan ümmetin çıkarı söz konusu olduğunda ümmetin çıkarını tercih etme bilincinde olsun yeter.”
ADNAN OKTAR: Canım, zaten öyleler. Süleymanlı herkese Kuran öğretiyor. Ne için öğretiyor? Önüne gelene öğretiyor. Adam, Süleymanlı’ysan ben sana Kuran öğretirim demiyor. Selamünaleyküm diyen herkese “Kuran istiyor musun öğretmemi?” diyor. “Öğretirim” diyor. Nurcular da öyle. Risale-i Nur okunan evlere arkadaşlarını alıp getiriyor adam. Mühendis oluyor, işçi oluyor, köylü kim varsa hadi seni al götüreyim diyor. Gidip evde okutturuyor. Okuyorlar. Bir insan zaten doğuştan Nurcu olmaz, doğuştan Süleymancı olmaz. Doğuştan Nakşibendi, Kadiri de olmaz. Nakşibendilerin toplantısına çağırırlardı giderdim ben. Kadirilerin toplantısına çağırırlardı giderdim. Ama şu son zamanlarda çok korkuttular tabii tarikatları cemaatleri. Toplantı yapmaktan çok kaçınıyorlar. Birbirleriyle görüşmekten de çok kaçınıyorlar. Eskiden birbirlerinin ziyaretlerine falan giderlerdi. Birçoğunun ödleri kopuyor. Bayağı çekiniyorlar. Hiçbir yerde toplantı yok. Bu tarikatların cemaatlerin üstüne gittikleri için. İngiliz derin devleti bir talimat verdi. Dünya çapında her yerde tarikatların ve cemaatlerin üstüne gidiliyor. Hepsinin o meşhur şeffaf toplumun projesine uyması için baskı yapılıyor.
KARTAL GÖKTAN: Adnan Bey bugün yayınlanan bir makaleniz var bilgisini vermek istiyorum.
ADNAN OKTAR: Evet.
KARTAL GÖKTAN: İsrail’in en büyük İngilizce basılı gazetesi olan Jerusalem Post ve Jerusalem Post’un internet sitesinde aynı zamanda bugün “Kutsal mekanlar çatışma değil, uzlaşma merkezleri olmalı” başlıklı yazınız yayınladı. Bu yazınızda UNESCO’nun Kudüs ve Kutsal mekanlara yönelik Musevileri dışlayan kararını eleştiriyor, bu bölgenin üç dinin mensupları için kutsal olduğunu anlatıyorsunuz. Bu tarz politik ve haksız kararların husumet ve anlaşmazlığı arttıracağını bunun yerine üç dinin ortak paydası olan sevgi ile hareket edilmesi halinde gerçek bir çözüme kavuşmanın mümkün olduğunu vurguluyorsunuz.
ADNAN OKTAR: Moşiyah’tan önce böyle bir şey olması Mehdi (as)’den önce çok zor.
Evet dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Dün ve bugün Türkiye Gazetesi’nden Salim Köklü, Nuri Elibol, Necati Özfatura, Milli Gazete Yazarı Ayhan Kaya, Takvim Yazarı Bülent Erandaç ve Yeni Şafak Yazarı Yusuf Kaplan gibi çok sayıda yazarımız İngiliz derin devletini gündeme getiren yazılar yazdılar Adnan bey. Türkiye Gazetesi Salim Köklü şöyle yazdı, “İngilizler, Osmanlı devletini yıktılar. Osmanlı İmparatorluğu topraklarında yirmi üç adet irili ufaklı birçok devlet kurdular. Bunun sebebi Müslümanların kuvvetli ve büyük bir devlet kurmalarına mani olmaktı. İslam ülkeleri diye isimlendirilen memleketler arasında devamlı birbirlerine düşmanlıkları ve harpleri kışkırttılar. Mesela Sünni Müslümanların büyük ekseriyeti teşkil ettikleri Suriye’de yüzde dokuz olan Nusayrileri hakim yaptılar. Müslümanların bulunduğu memleketlerde hakiki ehli sünnet alimleri öldürüldü. İslam kitapları hatta Mushaf’ı Şerifler bile yok edildi. Bu İslam alimlerinin yerine kendileri tarafından yetiştirilen din cahili mezhepsiz kimseleri getirdiler” diye yazdı.
ADNAN OKTAR: Hoca’nın resmini görelim çok güzel konuşmuş İngiliz derin devletine karşı Osmanlı’nın aslanları, cumhuriyetin aslanları, Atatürk’ün koçyiğitleri galeyana geldi. Hukukla, kanunla demokratik ölçülerle tepkilerini bütün şiddetiyle ilk defa iki yüz yıldan beri Abdülhamit’ten sonra ilk defa bizim öncülümüzde, bizim açtığımız kapıdan içeri coşkunca atak yaparak şu an güzel duygularını ifade ediyorlar.
KARTAL GÖKTAN: Türkiye Gazetesi’nden Necati Özfatura Chatham House kurucularından Rockefeller ve Rothschild ailesine dikkat çeken yazısında “Darbeleri yapan, Gezi olaylarında rolü olan milyarder Soros aslında Rothschild ve Rockefeller Yahudi asıllı küresel sermayenin temsilcisidir” dedi.
ADNAN OKTAR: Helal olsun Hoca’ya. Hoca eski toprak. İngiliz derin devletine bir tokat da Hocamız’dan gelmiş. Hocamız Osmanlı’dır. Cumhuriyetin yetiştirdiği aslanlardandır Allah ömrünü uzun etsin.
Evet dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Türkiye Gazetesi Nuri Elibol da aynı şekilde bir yazı yazdı; “Türkiye, Kuzey Irak bölgesel yönetimi ile son yüz yılın en stratejik enerji anlaşmasını yaptı. İngilizleri çok rahatsız eden bu adım bardağı taşıran son damlaydı” dedi.
ADNAN OKTAR: İngiliz derin devletini İngiliz, İngiliz deyip durmasınlar. Ben İngilizleri severim. İngiliz derin devletidir bela olan. Deccal olan odur birbirine karıştırıyorlar. İkide bir Amerika’yı ortaya çıkarıyorlar, Amerika’yı İngiliz derin devleti kurdu. Yönetim İngilizlerin elinde bütün dünya biliyor. Almanya Almanya diyor 1955’te adamların ordusu kuruldu 1955’te. Esir ülkedir Almanya. İngiltere’ye esir düşmüş bir ülkedir. Yani bunları bilmediklerini düşünemiyorum. Ya toparlayamıyorlar kafalarında yahut hakikaten bilmiyorlar bilmiyorum.
Evet dinliyorum.
KARTAL GÖKTAN: Milli Gazete Yazarı Ayhan Kaya da İngiliz derin devletinin ahlaksızlığını ifade eden bir örnek anlattı yazısında; “Malta’dan dönüşünde bir gün şair Ahmet Haşim’e rastlayan Süleyman Nazif Bey Malta’daki ızdırabın derecesinden bahisle İngilizlerin esirlere konservenin ilk icat olduğu devirden kalma konserveler yedirdiklerini söyler. Ahmet Haşim “İnsan etinden mi?” diye sorunca “yok” der “İngilizler hiç insan etini başkasına yedirirler mi?”
ADNAN OKTAR: İngiliz derin devletinin özelliğidir vahşidir. Hakikaten bunlarda insan kanı, insan eti bizim tabii burada düşünemeyeceğimiz, ifade edemeyeceğimiz iğrençlikte bir istekle onlar tarafından makbul görülüyor. O konulara hiç girmiyorum yani insanlarda dehşet ve yılgınlık meydana getirmesin diye. Deccalin bir yönü de odur. İnsan eti ve insan kanı deccaliyet için çok önemlidir. Mahluk bunlar insan değiller.
Evet dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Bülent Erandaç da yazısında İngiliz derin devleti konusunda bilgilendirme yapmaya devam etti. Ve şunları yazdı; “MİT çerçevesinden bir yakın tarih okuması yaparsak Türkiye’mizin İngilizler tarafından asıl formatlandığını, NATO zihniyetiyle nasıl 789 bin kilometrekarelik Anadolu topraklarından dışa bakamayan hale getirilirken can damarımız MİT’in de CIA, MI6, MOSSAD’ın olmaktan nasıl çıkarıldığını anlamamız kolaylaşır.”
ADNAN OKTAR: Yani şimdi burada çok acı olaylara değinmiş. Ben o konuları tabii açmayayım da fakat çok acıdır tabii bu durum. Ama şu an Türkiye Mehdiyet’in zıl ve gölgesi altındadır. Bundan sonra deccaliyetin yapacağı bir şey yok. Yani deccaliyet yenilmeye mahkum. Mehdiyet metafizik bir olaydır, deccaliyetin baş edeceği gibi bir şey değildir. Normal fizik güçlerle çok rahat baş eder deccaliyet ama Mehdiyet metafizik bir güç. Deccaliyetin anlayamadığı, tarif edemediği, tahlil edemediği, teşhis koyamadığı bir güç. Dolayısıyla baş edemiyor şu an. Ve yenilmeye doğru gidiyor gittikçe yenilme, gittikçe ezilmeye doğru gidiyor.
Evet dinliyorum.
KARTAL GÖKTAN: Yeni Şafak’tan Yusuf Kaplan, İngiltere-Amerika konsorsiyumuna dikkat çeken yazısında şunları ifade etti; “Oyun çok açık. Amerika-İngiltere terör konsorsiyumu çok fena yakalandı. O yüzden canımızı yakmaya başladı hem de kitleleri toplulukları katlettirecekleri kadar ipin ucunu kaçırdı.”
ADNAN OKTAR: İpin ucu sonu var mı? İşte kaçırma değil. Deccaliyet bunu yapar. Yalnız karıştırma büyük bir hata olmuş yine Amerika-İngiltere sen karıştırdın mı adama güç verirsin. İki gözle bakmaya başlarsın o zaman adama. Tek bir güç var. İngiliz derin devleti var. Amerika’yı İngilizler kurdu ve İngilizler yönetiyor anlatamıyorum konuyu herhalde. Dolayısıyla böyle bir şey yok. Amerikan halkı çok gariban mazlum insanlardan oluşur. Bilmez böyle anormallikleri hiç, itlikleri. Amerika’da böyle insan bulamazsın. Amerika’yı kullanıyor İngiliz derin devleti. Yani bir fitne ve şer odağı. Deccaliyet elden ele, elde ele geçer. Ahir zamandaki deccaliyet en şiddetlisi. Kan dökücü, dinsiz, ateist bir sistemdir deccaliyet. Tarih içerisinde çeşitli deccal vakaları olmuştur. İşte Firavunlar, Nemrutlar çeşitli şeddatlar işte en azgın tuğyanın, delaletin en azgını şu an ahir zamanda deccaliyettir ve deccaldır. Şu an onun azgınlığını görüyor millet. Ve bunun dozu gittikçe de artacak ve Hz. Mehdi (as) çıkıncaya kadar da devam edecek. Bak söyledik aynısıyla oluyor görüyorsunuz. Yani inanmamak bir şeyi değiştirmez. Bu bir gerçek.
Satranç helaldir kardeşim, tavla da helaldir. Niye haram olsun? Satranç beyni geliştiren, aklı geliştiren, muhakeme yargıyı geliştiren çok mühim bir beyin sporudur. Ve çok faydalıdır. Satranç oynayanlara bakın kıpkırmızı olur kafaları beynin çalışmasından dolayı muazzam yorulur. Hem dikkati geliştirir hem hafızayı hem yargıyı. Yargı mekanizmasını geliştirir. Muhakeme ve yargı çok güçlü olur. İyi satranç oynayanlar genellikle çok zeki insanlardır. Çocuklarda zeka gelişiminde çok büyük faydası vardır satrancın, haram olması için de hiçbir neden yok.
Evet dinliyorum.
KARTAL GÖKTAN: Mehmet Şevket Eygi Hocamız bugünkü yazısında Mehdi (as)’yi anlattı. “Her dinin, her mezhebin, her cemaatin, her topluluğun bir reisi olduğu gibi Müslümanların da bir önderi olmalıdır. Bunu engellemeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Katoliklerin papası, Protestan kiliselerinin kendi büyük papazları, Anglikanların baş piskoposları, masonların üstadı azamları, Tibet Budistlerinin Dalay Lamaları, Yahudilerin baş hahamları her dinin ve sektin başkanı olacak da Müslümanların halifesi olmayacak mantıklı mıdır bu? Eşitliğe uyar mı? Hilafet Mehdi Hazretlerinin gelişinden önce mi kurulacaktır sonra mı? Mehdi zuhur edince halife o olacaktır.”
ADNAN OKTAR: Güzel. Mehdi (as)’den başka zaten lider yok. Kimse kabul etmez. Sadece Mehdi (as)’yi kabul ederler. Şimdi Mehdi konusuna direnenler bakacaklar ki kaderin akışı başka türlü olacak gibi değil. Kader tek yönde akıyor o zaman kanaatleri gelecek. Bu kanaatlerinin gelmesi için olacak olaylar çok yoğunlaşacak önümüzdeki günlerde. Yani Mehdi (as)’nin zuhuruyla ilgili kanaatlerinin tam oluşması için olacak olaylar tarihte görülmemiş boyutlara ulaşacak. Ve “hamiyeti İslamiye feveran eder” diyor Bediüzzaman “Mehdi başlarına geçip tariki hak ve hakikate sevk edecek” diyor. “Hem en büyük bir müceddit hem en büyük bir müçtehit hem hakim hem mehdi hem mürşit ve en büyük kumandan olarak” diyor “bir zatı nuraniyi gönderecek o zat da” diyor “ehli beyti nebeviden olacaktır” yani seyit olacaktır” diyor. “Ben kendimi seyit bilemiyorum” diyor “bu nesilde seyitler bilinemiyor” diyor. “Fakat ahir zamanda gelecek olan o zat” o acip zat “ahir zamanın acip zatı benden yüz yıl sonra gelecek” diyor. “İstanbul’da gelecek” diyor. “İlk yapacağı şey de Darwinizm’i, materyalizmi yerle bir etmektir” diyor. “İlk yapacağı görev budur” diyor. Nurcular bunu büyük bölümü yüzde doksan sekizi, yüzde doksan dokuzu gizlediler yıllarca. Biz de geceli gündüzlü yayın yaptık. Bak Nurculuğun şu an esamesi yok çünkü Mehdilik gündeme gelince kendilerini bir hoş hissettiler. Mehdi (as)’ye talebe olduklarını anlayınca çok ağırlarına gitti bayağı çekildiler. Fethullah Gülen kökten inkar etti. Hem Mehdi (as)’yi hem İsa Mesih’in gelişini inkar etti. Mehdi (as)’ye talebe olduğunu anlayınca, olacağını anlayınca. Çünkü en büyük kendi olamayacağına göre. Birçok Nur talebesinin de çok ağrına gitti geri çekildiler. Yani çok pasif ve ilgisiz nir Nurculuk anlayışı gelişmeye başladı. Hâlbuki Bediüzzaman’ın en çok üstünde durduğu konu İttihat-ı İslam ve Mehdi’dir. “Ben” diyor “Mehdi’nin pişdar bir neferiyim, öncü bir askeriyim ona yer hazır eden bir dümdarıyım” diyor. “Benim bir tane vazifem var o da bu” diyor. Sen Bediüzzaman’ın bir tane vazifem var dediği konuyu, kökten ortadan kaldırmaya kalkıyorsun.
Evet, dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Donald Trump hiçbir bilgisayarın güvenli olmadığını söyledi. Trump, “Eğer gerçekten önemli bir şeye sahipseniz yazın ve eski moda usulle kurye ile yollayın. Ne dedikleri umurumda değil hiçbir bilgisayar güvenli değil” dedi.
ADNAN OKTAR: Akılcı hareket ediyor tabii iyi yapmış. Doğru yapıyor.
Times’ de olan o ilan bakabiliyor muyuz?
BÜLENT SEZGİN: Evet.
KARTAL GÖKTAN: Dünyanın en ünlü meydanlarından Amerika New York’ta ki Time Square’de ‘Gelin Birlik Olalım’ konulu ilanınız yayınlandı. Şu an gördüğümüz resimler yılbaşı öncesine ait resimler.
ADNAN OKTAR: Ne yazıyor orada?
OKTAR BABUNA: Kral Aslan Adnan Oktar yazıyor. Gerçekten öyle yazıyor maşaAllah.
ADNAN OKTAR: Üstte Kral Aslan yazıyor altta Adnan Oktar. Nedir o kitap hakkında bilgi nasıl?
KARTAL GÖKTAN: “Gelin Birlik Olalım” isimli kitabınızın…
BÜLENT SEZGİN: “Tüm dünya için birliğe çağrı. Gelin birlik olalım sevgi birliği güzellik ve barış getirir” yazıyor.
ADNAN OKTAR: “Sevgi birliği güzellik ve barış getirir.”
KARTAL GÖKTAN: Yılbaşında da bu meydanda iki milyon kişi toplandı Adnan Bey. Amerika’da CNN, NBC, ABC tüm televizyonlar canlı yayın yaptılar bu meydandan. ABC kanalının programını yüz elli milyon kişi televizyondan izliyor. Şu an yılbaşı gecesinin öncesinden görüntüler görüyoruz. ABC’nin kanalındaki programdan da görüntüler görebiliriz. ABC’nin canlı kutlama programından görüntüler. İlanınız her daim arka planda görünüyor.
BÜLENT SEZGİN: O gece en çok izlenen kanal olmuş Amerika’da yaklaşık yüz elli milyon kişi izlemiş.
KARTAL GÖKTAN: Evet yine ABC’nin görüntüleri. New York Square’in gündüz görüntüsü.
ADNAN OKTAR: Evet.
KARTAL GÖKTAN: Amerikalı ünlü sunucu Ryan Seacrest on beş milyondan fazla takipçisi olan Twitter hesabından bazı fotoğraflar paylaştı, bu fotoğraflarda da ilanınızı görüyoruz. Yine aynı kişi üç milyon takipçisi olan Instagram hesabında da bir resim paylaştı. İlanınız dikkat çekici şekilde görünüyor. Amerika’dan yayın yapan ve en çok izlenen TV kanallarından NBC, ABC de gece boyunca yaptığı yayınlarda hep ilanınızın göründüğü sahneler oldu. Bu meydandan eğlenceye katılan kişiler de sosyal medyadan fotoğraflar paylaştı. Onlara dair örnekleri de görüyoruz.
ADNAN OKTAR: Evet, güzel. Bu ilanlar kitapların daha çok satılmasına neden oluyor, kitaplar daha çok satıldıkça ilanlar da daha çok artıyor. Yayınevi bu konularda çok faal maşaAllah, hakikaten bir yılda otuz milyon kitap, muazzam bir sayı bu. Hem internetten iniyor, hem satış, hem dağıtım, hem de bu ilanlarla ilgileniyor yayın şirketi çok güzel. Tabii haklı olarak çok kazandığı için ilanlarını da çok fazla yerde yayınlamaya başladı o da bereketimizden maşaAllah Allah’ın nimeti.
BÜLENT SEZGİN: Reina’da şehit olanların kimlikleri belli olanların, bazı kişilerin resimleri vardı Adnan Bey. Lübnanlı İlyas Vardini, Hintli modacı Kuşi Şah.
ADNAN OKTAR: Bayağı şekermiş.
BÜLENT SEZGİN: Koray Karakoç, Lübnanlı iş adamının kızı Rita Şami.
ADNAN OKTAR: Bak aslan gibi delikanlı kız, yazık günah.
BÜLENT SEZGİN: Mehmet Kerim Akyıl, Mustafa Kaya, Suudi Arabistanlı Abdullah Amed, Türkiye’de okuyan Iraklı öğrenci Celal Abbas.
ADNAN OKTAR: Allah hepsine rahmet etsin, ailelerine de sabr-ı cemil, güzel bir sabır diliyoruz Cenab-ı Allah’tan.
Evet dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Reina’da yılbaşını nişanlısıyla birlikte kutlamaya giden Mustafa Seymen orada şehit olanlardan biriydi Adnan Bey. Cenazesinde helallik alınması anında din görevlisince yapılan dua sırasında kalabalıktan birinin “Hocam, Mustafa şehit, kurban olayım sana Mustafa’nın şehit olduğunu söyle, çekinme söyle” diye seslenince din görevlisi “Cenab-ı Allah inşaAllah şehitlerden yazar” diyerek duasına devam etti. Ancak direkt olarak şehittir demedi. Fotoğrafı da vardı. Mustafa Seymen.
ADNAN OKTAR: Kardeşim bak deccal saldırdığında, deccal saldırdığında ruhunu teslim eden herkes şehittir deccal saldırırsa, bunu Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri anlatıyor uzun uzun. Şu anki deccal saldırısıdır. Bunlar da masum mazlum insanlar.
Evet dinliyorum.
KARTAL GÖKTAN: İngilizler yüz yıl sonra o sözü yine söyledi; “Hasta adam.” Daily Telegraph Gazetesi için bir makale kalemi alan tarihçi akademisyen Mark Almond, “Türkiye, Avrupa’nın yanı başındaki hasta adama mı dönüşüyor?” dedi.
ADNAN OKTAR: İşte onu kafaya koymuşlar bir kere, yüz elli yıl önce kafaya koymuşlar illaki onu ifade edecekler ve uygulayacaklar. Hasta adam; bütün İslam alemini hasta ettiniz ama baştabip görevde, İmam Mehdi (as) görevde sizin yapacağınız hiçbir şey yok. O hasta çakı gibi dimdik ayağa kalkacak ve sizin yanlış yaptıklarınızı da düzeltecek inşaAllah. Baştabip görevde, İmam Mehdi (as). Tabii ki hastalandırdınız, bütün İslam alemini hastalandırdınız görülüyor bu, mahvettiniz.
Ebu Davud’daki hadiste 4328 numaralı hadis ve Müslim’de 294 numaralı hadis. “Deccalın askerleri bütün ruhlarıyla deccala casusluk yapan casus kişiler olacak.” İngiliz derin devletinin şu an milyonlarca casusu var, yüz binlerce casusu var. Özellikle gençler arasında kızlardan, erkeklerden casuslar var, onlar it gibi alçakça ve kahpece kendi kavimleri aleyhine, kendi dinleri aleyhine, kendi kardeşleri aleyhine kahpece, kalleşçe, alçakça, namussuzca casusluk yapıyorlar. Yağmur gibi bilgi gidiyor İngiliz derin devletine, onlar da ona göre Müslümanlara yapılacak saldırıları planlıyorlar. Mesela son saldırıyla ilgili oluk oluk bilgi gittiği anlaşılıyor İngiliz derin devletine. Adamlar eliyle koymuş gibi zemini biliyorlar, santimlerine kadar ezberlemişler orayı.
Peygamberimiz (sav) deccalın İngiltere’den çıkacağını o kadar açık sarih anlatmış ki, bir tane, iki tane hadis değil mesela bakın; “Deccalın karargahı güneşin batım tarafında bir adada bulunacak.” Ve kuzey tarafında olduğunu söylüyor, bir adada. Suyuti, Dibac ale’l Müslim’de var 6/261. Müslim hadis numarası yine 2942. Avnu`l-Mabud 11/317. Es Sünen, El Varide, Fi’l Fiten 6/1149.
“İslam ümmetinden deccale tabi olanlar Kuran’ı okuyan ama ondan bir şey anlamayan kimseler olacak.” Abdulrezzak Musannef’inde hadis numarası 20790. Müstedrek 4/486.
“Deccalın askerlerinin bir bölümü İslam ümmetinden olacak.” Musannef’in hadisinde 20825.
“Deccal ve askerleri aşırı iftiracı ve hakikatleri çarpıtan kimseler olacak.” Bak hakikatleri çarpıtan kimseler olacak. (İthafu'l-Cemaa Bima Var Fi'l-Fiten Ve'l Melahim 3/85)“
Deccalın her şeyden çok şikayet eden bir görüntüsü vardır” diyor İbn Mace’de, Sünen-i hadis 4074. İbn Şeybe, Musannef, hadis numarası: 38791.
“Deccalın askerleri kendilerini bir şeylerin arkasına gizleyen kişiler olacak” yani çaktırmayacaklar, sezdirmeden hareket edecekler. Dinsiz olduğu halde dindar gibi görünecek yahut işte Rumiliğin arkasına saklanacak, Darwinizm’le ortaya çıkacak. (Ebu Davud hadisi 4328, Müslim hadis numarası 2942)
“Deccalı bu kadar büyüten ve yücelten askerlerinin deccale bağlılığı olacak” diyor. (El Müstedrek 4/507)
“Deccal ağlayıp inleyen, üzüntülü, kederli bir görüntüye sahiptir” diyor. (İbni Ebu Şeybe, Musannef’te hadis numarası 38791. İbni Mace’de, Sünen-i hadis numarası 4074)
“Deccalın askerleri bütün ruhlarıyla deccale casusluk yapan casus kişiler olacak.” Cessase hadis Ebu Davud hadis numarası 4328. Müslim 294)
Bak “Deccal ağlayıp inleyen, üzüntülü, kederli bir görüntüye sahiptir” diyor. Bu çok manidar.
İngilizlerin gurur duyduğu Anglosakson ırkı aslında orada oluşmuş bir ırk değil. Sakson soyu 410 yıllarında Almanya’nın Saksonya bölgesinden göçen insanlar. İşte Anglosakson dediği, Saksonya bölgesinden gidiyor Almanya’nın, zaten adı üstünde. Sakson soyu 410 yıllarında Almanya’nın Saksonya bölgesinden göçmüşlerdir bunu her yerde herkes bilsin. Genetik olarak Alman soyu onlar, Saksonya’daki kişiler daha Türkçesi, Anglosakson işte oradan geliyor Saksonya’dan giden kişiler.
Resulullah (sav) ahir zaman alametleri ile ilgili diyor ki; bak çıkacak yerlerini de söylüyor deccaliyetin. Asıl yöneticilerinin nerden çıkacağını söylüyor. Asıl fertlerinin kaynağının nasıl olacağını söylüyor. Bak diyor ki; “Cermen memleketlerine” Alman, “memleketlerine ve burada varılan gizli anlaşmalara yazıklar olsun.” Bak gizli anlaşma. Zaten İngiliz derin devletinin ana özelliği. Bak yazıklar olsun ve Sint ile Hint’e yani Sint ve Hint; Hindistan ve Pakistan eyvahlar olsun diyor. En İngiliz derin devletinin güçlü olduğu yerler orasıdır. Bütün elemanları, yancıları hep oradan çıkar. Hindistan ve Pakistan’dan çıkar. “Bu zamanda meydana gelecek çatışma, cinayet ve fesatlara da eyvahlar olsun” diyor yine Peygamberimiz (sav). Bak tablo gibi olayın tamamını anlatmış bir mucize bu. (Bihar’ul Envar 14. Cilt 319. sayfada.) İngilizler kurum kurum kuruluyorlar “Biz İngiliz’iz” diye. Kardeşim sen oraya Saksonya’dan gelmişsin, Anglosakson adı üstünde Saksonya’dan gelmiş göçmenler öyle bir ırk yok yani, oranın yerleşik bir ırkı yok ama Resulullah (sav)’ın onu bildirmesi çok acayip. Bak, Resulullah ferman etti ki: “Cermen memleketlerine” Alman memleketlerine “ve burada varılan gizli anlaşmalara yazıklar olsun” diyor. Bak gizli zaten derin devletin ana vasfını açıklıyor. “Ve Sint ve Hint’e” Hindistan ve Pakistan’a “eyvahlar” olsun. İngiliz derin devletinin en hakim olduğu bölgeler, benim kitabımda da bunu açıklıyorum detaylı. “Bu zamanda meydana gelecek” yani ahir zamanda, deccal zamanında bu işte Saksonların yaptığı çalışmalar sonucu meydana gelen fitne zamanında, “bu zamanda meydana gelecek çatışma, cinayet ve fesatlara da eyvahlar olsun” diyor. Nerde? Bihar’ul Envar 14. Cilt 319. Sayfada. İsteyen bakabilir, bin yıllık eser. Bak daha adamlar oraya gitmeden Resulullah (sav) söylüyor, faaliyete başlamadan söylüyor. Daha orada İngiliz derin devleti kurulmamış o devirde. Daha yeni yeni gidiyorlar yeni yerleşiyorlar.
Saksonlar bu Saksonya bölgesinden Britanya’ya geldiklerinde oranın yerlilerine Briton deniliyordu. Britanya deniliyorlar Briton, Britonlar. Britonlara kitle katliamı yaptı Saksonlar. Bak ilk derin devlet deliliğini orada yaptılar. Britonları kitle halinde yok ettiler Saksonlar. Yani çok çok nadir kalmıştır Briton, Briton ırkından. Hep Sakson. Briton kalmamış ki Britanya olsun. Ama aransa bulunur tabii tek tük oralarda.
Bütün hanımlar birbirinden güzel maşaAllah. Allah’a şükür Allah öyle gösteriyor. O göstermese göremeyiz. O sevdirmese sevemeyiz. O işittirmese işitemeyiz. Dışarda dalga var, sadece dalga yani titreşim. Renkler de titreşim halinde, ses de titreşim halinde, madde de titreşim. Titreşimin dışında bir şey yok. Ama şu yaşadığımız alemin güzelliğine bak.
BEYZA BAYRAKTAR: Sizden de muhteşem bir his geliyor ve Allah onu hissettiriyor, hayat veriyor insana.
ADNAN OKTAR: Ne güzel bak o da Allah’ın bir lütfu.
BÜLENT SEZGİN: Yayınımızın sonuna geldik. Yarın tekrar görüşmek üzere hoşça kalın.