Geçtiğimiz ay Suudi Arabistan öncülüğünde BAE, Bahreyn, Kuveyt ve Katar'dan oluşan Körfez ülkeleriyle birlikte Mısır, Ürdün, Fas ve Sudan'ın katılımıyla başlayan Yemen'deki Husi Ensarullah hareketine yönelik hava operasyonları tüm şiddetiyle sürüyor. Koalisyon güçlerinin hava operasyonlarının yanı sıra ülkedeki silahlı gruplar arasındaki kanlı çatışmalar da hız kesmeden devam ediyor. Yemen'in güneyindeki şehirlerde devrik Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih ve Husiler'e bağlı güçler ile Güney Halk Komitesi milisleri ve Cumhurbaşkanı Hadi'yi destekleyen güçler arasında sürekli çatışmalar yaşanıyor.
BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi Sözcüsü Jens Laerke'in belirttiği üzere, Yemen'deki 22 şehirden 18'ini etkileyen ve ülkenin güneyinde, özellikle de Aden'de yoğunlaşarak devam eden hava saldırılarında çok sayıda sivil halk hayatını kaybediyor.
Uluslararası Göç Örgütü (IOM)'un sözcüsü Joel Millman'ın verdiği bilgilere göre, birkaç hafta önce El Mazrak mülteci kampının hedef alındığı hava saldırılarında kampta bulunan en az 40 kişi hayatını kaybetti, onlarca masum insan da yaralandı. Görgü tanıklarının verdikleri bilgilere göre hava saldırıları nedeniyle ambulanslar bölgeye yardım götürmekte güçlük çekiyor.
Aynı saldırının ertesi günü ise, Sana'nın 140 km. kadar güneyindeki Husi kontrol noktasına düzenlenen bombardımanda 15'i sivil olmak üzere 35 kişi hayatını kaybetti. Yine, Hudeyde ilindeki bir yoğurt fabrikasının isabet aldığı hava saldırısında 37 işçi öldü, 75 kişi de ağır yaralandı. Koalisyon güçleri fabrikanın Husiler tatarfından silah deposu olarak kullanıldığını belirtti.
Laerke, BM Cenevre Ofisi'nde düzenlenen basın toplantısında, yaklaşık 20 günlük bilançoyu şöyle açıkladı, "Yemen'de 19 Mart-12 Nisan arasında çıkan çatışmalarda 731 sivil hayatını kaybetti, 2 bin 754 sivil de yaralandı. Yine aynı tarihler arasında 150 bin Yemenli de yerinden edildi" açıklamasını yaptı.
Yemen'deki koalisyon katılımlı iç savaştan canını kurtaran sivilleri bu sefer de sıkıntı ve perişanlık dolu bir yaşam bekliyor. Yaşam şartlarının her geçen gün daha da güçleştiği Yemen'de halk açlık ve susuzlukla mücadele ediyor.
Geçtiğimiz günlerde, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Yemen'deki insani tehlikenin boyutlarını gözler önüne seren önemli bir yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, ülkenin büyük şehirlerinde meydana gelen çatışmalar nedeniyle pazarların kapandığı, fiyatların arttığı belirtildi. Operasyonun gıda üretimi açısından çok hayati olan tarım mevsimine rastlaması nedeniyle ürünlerin hasadı ve temel gıda ürünlerinin ekimi için gerekli hazırlıkların yapılamadığı vurgulandı.
Bunun sonucunda yaklaşık 11 milyon insan açlık tehlikesiyle karşı karşıya. Bu sayının 5 milyona yakını ise günlük gıda ihtiyacını karşılayamıyor. Açıklamada 26 milyon nüfuslu ülkenin 16 milyonunun temiz içme suyu kaynaklarından mahrum ve insani yardıma muhtaç olduğu, ülke genelinde 850 bin çocuğun da yetersiz beslendiği kaydediliyor.
17 Nisan'da BM'nin uluslararası topluma Yemen'deki 7.5 milyon kişi için 273,7 milyon dolarlık acil insani yardım çağrısının ardından Suudi Arabistan ülkeye 274 milyon dolar yardım yapma kararı aldığını bildirdi. 274 milyonun Yemen'deki yıkıma ve felakete neden olan Suudi öncülüğündeki "Kararlılık Fırtınası" operasyonunun milyarlarca dolarlık maliyetinin sadece küçük bir küsuratı sayılabilecek bir miktar olduğunu belirtmeye gerek yok.
Yemen'deki 26 milyon insanın hayatı ve insani hakları komşu ya da çevre ülkelerin buradaki siyasi hesaplarından çok daha önemlidir. Bu nedenle Yemen üzerinden bir güç ve itibar çatışmasına giren bölge ülkelerinin derhal bu tutumlarına son vermeleri şarttır.
İran, ülke içinde kendi Şii ideolojik ağırlığını kurmak amacıyla perde arkasından çeşitli etnik grupları kendine bağlayıp örgütlemeyi ve desteklemeyi bırakmalı, Suudi Arabistan ve diğer Sünni koalisyon ülkeleri de bu siyasi tehdidi kan ve şiddetle çözme politikasından derhal vazgeçmelidir.
Bu noktada, askeri koalisyonun sözcüsü Tuğgeneral Ahmed el-Asiri'nin, "Bu çalışmanın sabra ihtiyacı var. İmkan ve zamanımız sınırlı olmadığı için acelemiz yok. Operasyon hedefler gerçekleşinceye kadar devam edecektir" şeklindeki ifadeleri son derece endişe vericidir.
"İmkan ve zaman sınırımız yok, acelemiz yok" diyen el-Asiri, operasyonun devam ettiği her saniyenin Yemen'i kan ve ateş denizinin içine sokacağının, ülkeyi daha fazla yerle bir edeceğinin, daha fazla sivil ölümüne yol açacağının ve sağ kalan Yemen halkını daha büyük bir felakete sürükleyeceğinin pek bilincinde görünmemektedir.
Bu yüzden ilgili ülke yönetimlerinin basiretli ve sorumlu bir tutumla hareket ederek hiç zaman kaybetmeden operasyon ve çatışmaları dudurup acil bir ateşkese gitmeleri insani ve vicdani bir zorunluluktur.
Onyılların tecrübesi ile askeri operasyonların hiçbir tarihte, hiçbir ülke ve hiçbir sorun için çözüm olmadığı gibi sorunların katlanmasından başka bir işe yaramadığı görülmüştür. Bu nedenle Yemen için bu aşamada yegane çözüm tüm tarafların özgür biçimde katılacakları demokratik bir seçimle herkesin üzerinde uzlaştığı barışçıl bir iktidarın yönetime getirilmesidir.