Arap koalisyon güçlerinin Yemen’de yürüttüğü Kararlılık Operasyonun durdurulduğu ilan edildi. Ancak bombardımanın ara ara devam ettiği haberleri dünya kamuoyuna yansıyor.
Taraflar operasyona ilişkin bilanço tutarken Birleşmiş Milletler, Yemen'de 19 Mart tarihinden bu yana devam eden çatışmalarda ölenlerin sayısının bini aştığını, 4,300 kişiden fazlasının yaralandığını açıkladı.[1] Bu haberlere göre ağırlıklı olarak Sana, Aden, Sa'ada ve Al Dhale'e şehirlerinde meydana gelen çatışmalarda yaşanan can kayıplarının büyük kısmı kadınlar ve çocuklardan. Yalnız başkent Sana'da 209 kişinin öldüğü, 936 kişinin de yaralandığı bildirildi.
Dahası, hava operasyonları sonucunda zaten zor durumda olan ülke ekonomisi iyice darbe aldı. Yemen’de fırınlarda ekmek bulunmuyor, hastalıklar iyice yaygınlaştı ve uluslararası havaalanlarının kapalı tutulması nedeniyle gıda ve hayati ihtiyaçlar halka ulaştırılamıyor. Tüm bunlar nedeniyle, Yemen’in 26 milyon nüfusunun yarısından fazlasının insani yardıma ihtiyacı var. Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (UNOCHA) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) yaklaşık 2 milyon çocuğun ülkede eğitime devam edemediğini belirtirken, Yemen'deki sağlık sisteminin çökmek üzere olduğu uyarısında bulundu. Tüm bu bilgileri ve rakamları sadece bir istatistik olarak değerlendirmek mümkün değil, resmi kayıtlara geçen bu durum Yemen’in artık bir insanlık krizinin eşiğinde olduğunu gösteriyor.[2]
Kimi kaynaklara göre Suudi Arabistan’ın öncülüğünde yürütülen operasyonun sona erdirilmesinin asıl nedeni ülkede büyüyen insani kriz. Husilerin yerleşim bölgelerine yönelik saldırıları ile koalisyon güçlerinin bombardımanları ve yoğun sokak çatışmaları nedeniyle özellikle başkent Sana sakinleri, evlerini terk etmek zorunda kaldılar. Operasyonun sona ermesinden 3 hafta önce binlerce Yemenli çatışmalardan kaçarak Cibuti ve Somali’deki mülteci kamplarına sığındı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNCHR), Yemen’de önümüzdeki 3 ay içinde 274 milyon dolar acil insani yardıma ihtiyaç duyulduğunu açıkladı.[3]
Ülkeye yakıt ve gıda yardımının yapılamaması, elektrik kesintileri ve güven ortamının bulunmaması nedeniyle tüm Yemen halkı tedirginlik içinde. İnsan hakları kuruluşları abluka altındaki bazı bölgelerde özellikle fakir ailelerin gıda ve ilaç temin edemediğine dikkat çekiyorlar. Güvenlik ve sağlık alanında problemlerin yaşandığı, temel hizmetlerin verilemediği ülkede halk, istikrarın yeniden sağlanacağı günleri umutla bekliyor. Oxfam isimli yardım kuruluşunun Yemen’deki insani durumla ilgili açıklamasında, "Yemen'deki insani durum endişe verici. Ülke nüfusunun yüzde 60'ı yardımlara güveniyor” diye belirtiyor. Yapılan tespitlere göre gıda ve yakıt eksikliği yaşanmasının nedeni operasyon sırasında ülkeyi hedef alan hava saldırıları.[4]
Yemen’de son bir ay içinde yaşanan tüm bu gelişmeler aslında somut bir gerçeği ortaya koyuyor. Batılı ülkeler çeşitli siyasi hedefleri uğruna kendilerince üçüncü dünya ülkeleri olarak sınıflandırdıkları coğrafyalarda askeri operasyonlar düzenlemekte, bu müdahalelere lojistik, istihbarat ve silah desteği sağlamakta sakınca görmüyorlar. Sözde bölgede terörizmle mücadele etmek ve istikrarı sağlamak için istihbarat elemanlarını, askeri üslerini ve personelini yerleştiren bu devletler için masum sivillerin, kadın ve çocukların ölümü göz ardı ediliyor. Yemen’de olduğu gibi tüm olup bitenlerin ardından uluslararası örgütler maddi ve insan kayıpları ile ilgili istatistikleri basına açıklamakla, bunlarla ilgili raporlar hazırlamakla yetiniyorlar.
Yemen’de her insanı etkileyen bu kargaşa ve çatışma ortamının sona erdirilmesi, insanlık krizinin aşılması, güvenlik ve istikrarın sağlanması ve ülkenin maddi ve manevi refaha kavuşması için yapılması gereken toplumda mezhep kaynaklı parçalanmanın, gruplaşmanın sona erdirilmesi. Müslümanlar birbirlerini Şii ya da Sünni olmakla suçlayıp, kardeş kanı akıtmaya devam ettikçe yaşanan bu sıkıntılar sona ermeyecek. Halbuki, Peygamberimiz (sav) döneminde onunla birlikte hareket eden Müslümanların arasında kavmiyet veya soy ayrımcılığı asla bulunmuyordu. Günümüzde acının asıl nedeni İslam ülkelerinin bu samimiyetten, sevgi ve şefkat ahlakından uzaklaşmış olmaları.
Ortadoğu’da Arap, Türkmen, Azeri, Fars, Kürt, Türk gibi çok sayıda etnik grup bulunmakta ancak hepsinin ortak noktası tüm bu etnik grupların Müslüman olmaları. Asıl olan temel birlikteliği, sevgi ve kardeşlik bağlarını oluşturan bu hayati değer terk edildiği için Osmanlı’nın yıkılışından bu yana Ortadoğu’ya istikrar, barış ve huzur gelmedi. Yalnız Yemen’de değil, İslam dünyasına hâkim olan şiddet ve terörün, geri kalmışlık ve istikrarsızlığın sona ermesi için bir an önce tüm Müslümanların birlik olmaları gerekiyor. Ülkelerin kendi çıkarlarını değil, bölgedeki tüm insanların maddi ve manevi rahatını, huzurunu ve güvenliğini sağlayacak politikaları uygulamaları ile bu acılar sona erebilir.
Yemen’in güçlenmesi, yaralarını sarması, anlaşmazlıkları sona erdirmesi ve tüm İslam coğrafyasına örnek olacak kültürel, ahlaki ve sosyal kalkınmayı elde edebilmesi için öncelikle yapılması gereken ülkedeki tüm Müslümanların hiç zaman kaybetmeden candan bir sevgiyle birbirlerini kucaklamaları, kardeş olduklarını unutmamalarıdır. Bunun için ülkedeki Şii ve Sünni grupların birlik oluşturmak için gereken adımları acilen atmaları gerekir.