Sayın Adnan Oktar sohbet programlarında Suriye’deki iç savaş ve sonrasında yaşanan IŞİD saldırılarından kaçarak ülkemize sığınan kardeşlerimize Hükümetimiz ve Türk halkının tutumu için “Milletimizin gani gönüllü olduğu, imkanlarımızdan fedakarlık ederek mazlumların ezilmesine razı olmayacağı” yorumunda bulunmaktadır. Kardeşlerimizden sıkıntı duyarak geri gitmelerini isteyen bazı kimseler için “aynı konumda bizlerin de olabileceğini, bu yüzden bu kişilerin sabırlı ve şefkatli olmaları gerektiğini” hatırlatmaktadır. Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan da Sayın Oktar’ın yorumlarıyla tam örtüşen bir yorumla milletimizin büyüklüğünden bahsetmiş, “Bırakın biz biraz sıkıntı çekelim ama bu insanlara sahip çıkalım” ifadelerini kullanmıştır. 20 Eylül 2014, A9 TV ADNAN OKTAR: Millet olarak biz gani gönüllüyüz. Yani aç kalırız; ama başkasının tok kalmasını isteriz. Mazlumun ezilmesini istemeyiz. Bir ekmek yiyeceğine çeyrek ekmek yersin; ama o insanı kurtarmış olursun. Hakikaten benim içim parçalandı o anneleri, çocukları görünce, garibanlar... Bir de sarı sarı saçları acayip şekerler yani, bayağı sevimli ufaklıklar, süper tatlılar. Babası PKK’lıymış beni ilgilendirmez, çocuk masum, annesi masum. Benim mazlumlarla alıp veremediğim yok, onlar baş tacı, onlara benim sevgim muhabbetim coşkun. Kürt anneler, Kürt çocuklar, benim annelerim onlar, benim çocuklarım, benim kardeşlerim... Adnan Oktar'ın Voix Magazine'de yayınlanan makalesi: ADNAN OKTAR: Ülkemizin misafirperverliği aslında uluslararası ortamda da onaylandı. Fakat son zamanlarda ülkemize gelen Suriyeli kardeşlerimizle ilgili olarak rahatsız edici bazı sesler duyuluyor. Bu kardeşlerimizle ilişkimizi politika, siyaset veya ülke ekonomisi çerçevesinde düşünen, “konjonktür, jeopolitik, reelpolitik” gibi kavramların arkasına sığınarak ülkelerine geri dönsünler gibi soğuk açıklamalar yapanlar var. Oysa bu tür açıklamalar Türk insanının geleneksel misafirperverliği, vicdanı ve merhameti ile asla bağdaşmıyor. Ölümden kaçan insana kapıyı kapatıp sonra "ne güzel imkânlarımız bize kaldı "gibi bir vicdansızlığı Türk halkı asla kabul etmez. “Mültecileri almayalım ya da geri gönderelim” diyenlerin bu önerilerini açıklığa kavuşturmaları gerekir. Bu insanların geri döndükleri yerde yiyecekleri olacak mı? Kalacakları yerler var mı? En önemlisi onların güvenlik içinde yaşayacakları yerler hazır mı? Yoksa onları cehennem gibi bir ortama mı geri göndermek istiyorlar? Bir çözüm buldular mı, yoksa sadece vicdansızlar mı? Bu soruların cevaplarını öncelikle Türk halkına vermeliler. Aksi takdirde onları geri gönderen, onların katledilmesinden de sorumlu olur. A9 TV, 18 Ağustos 2014 Son zamanlarda Suriyelilere yönelik protestoların ardından tedirgin olan beş yüz Suriyeli özel izinle Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesinde bulunan sınır kapısından geçiş yaparak ülkelerine döndü. ADNAN OKTAR: Yazık günah böyle insanları tedirgin etmek. Zaten başları belada. İnanılır gibi değil! Düşünün bir yangın var; adamın evi yanıyor, evi yanarken dışarıya kaçıyor, üstü başı yanmış; “Sen niye kaçtın yangından? Git içeride yan” diyorsun. Böyle bir mantık olur mu? Böyle bir korkunçluk olur mu? A9 TV; 13 Ağustos 2014 (Gaziantep’te önceki gün Suriyeli kiracının ev sahibini öldürmesinin ardından şehirde olaylar çıktı. Kalabalık bir grup ellerinde pala ve bıçaklarla sokaklarda gördükleri Suriyeli sığınmacı kardeşlerimize saldırdılar.) ADNAN OKTAR: Ama çok ayıp ediyorlar! Misafire böyle yapılır mı? Felaket olmuş. Bu özel provokasyon da olabilir. Yani en başından provokasyon olabilir. Büyük bir felaket bu, Allah vermesin. Herkesi sükunete, itidale davet etmek lazım. Bunun provokasyon olduğu belli. Onlar Allah misafiri, mazlum, gariban insanlar, yazık günah. ONLAR DA BİR SAVAŞ OLSA BİR ÜLKEYE SIĞINSALAR NASIL ZORLUK İÇİNDE KALACAKLARINI BİR DÜŞÜNSÜNLER. Hiç kimse egoist, bencil bir bakış açısıyla bakmasın. Çok zalimce bir bakış açısı o. Merhametle, şefkatle bakmaları lazım, acıma hissiyle baksınlar. Allah vermesin bak KENDİLERİ DE AYNI ŞEKİLDE OLMUŞ OLSA GELİP TÜRKİYE’YE SIĞINSALAR, AYNI ŞARTLARDA OLSALAR NE YAPARLARDI? Bunu bir düşünsünler. Kirayı veremiyorsa affet, bağışla o kirayı ona. Sadakaya niyet et. A9 TV; 27 Temmuz 2014 ADNAN OKTAR: SABIRLI, ŞEFKATLİ, MERHAMETLİ. Çünkü büyük bir felaket. Çoluk çocuk başka insanlar... ŞİKAYET EDENLER DE AYNI KONUMA DÜŞEBİLİRDİ NE YAPACAKLARDI? SURİYE’DE OLDUKLARINI DÜŞÜNSÜNLER. Türkiye’ye gelmişler, onlar neresi olursa kabul ediyorlar. Zaten bir şey dedikleri yok, mazlum, gariban insanlar. A9 TV; 13 Temmuz 2014 Sayın Erdoğan Urfa’da halka “Suriyeli kardeşlerimize sahip çıkın” çağrısı yaptı. “Biliyorum sıkıntılar var ama siz Ensar’sınız, Urfa’daki misafir Suriyeli kardeşlerimize şimdiye kadar sahip çıktınız. Lütfen buna devam edin. Ensar’a yakışan budur” dedi. ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam ne mübarek insan. Üslubun güzelliğine bak, üslubun güzelliğine bak. Daha önceki konuşmalarımızda Ensar olduklarını söylemiştim, Tayyip Hocam bak aynı güzel üslubu kullanıyor maşaAllah. Yakışmış. Biz orada Suriyeli sığınmacılara bakıyoruz ama çok zor şartlarda yaşıyorlar. İttihad-ı İslam olmadığı için, Türkiye’nin de maddi gücü olmadığı için kardeşlerimiz çadırlarda sefalet içinde yaşıyorlar. Biz onları saray gibi yerde yaşatırdık İttihad-ı İslam olsa. Bir kere öyle kaçıp, göçmelerine gerek kalmazdı. Kendi evlerini saray haline getirirdik. Oralar Paris, Londra gibi olurdu. Geniş caddelerde zevk, heyecan, derin iman coşkusuyla yaşarlardı. Ama görüyorsunuz hallerini. Tam bir ıstırap ortamı var, tam bir sefalet ortamı var. Yaşıyor ama insanlar çadırda yaşamanın ne demek olduğunu bilmezler. Kolay bir şey değil. Kışın da o çadırlardalar, yazın da o çadırlardalar. O sıcakta o çadırın içinde yaşamanın zorluğunu bir düşünün. Kırk beş derece sıcaklıkta. Yaşanacak gibi değil. Kışın da buz gibi soğuk oluyor. Ama canlarım ne yapsınlar? Zor bir ortam olduğu için çıtlarını çıkarmıyorlar. Öbür türlü ölüm onları bekliyor. “Öleceğimize böyle bir ortamda yaşayalım daha iyi” diyorlar. |