“Başbakanımız kendisine sinirli denmesine üzüldüğünü belirterek, bu ülkenin sorunlarıyla ilgili gerilim yaşadığını, yoksa şahsi gerilimi olan bir insan olmadığını söyledi. Kendisine ‘diktatör’ denmesine yönelik de şöyle bir sitemde bulundu. “ Yakından tanıyanlar bilir. Haksızlıklara susmam. Ama bir gerilim insanı diye değerlendiriliyorsam üzülmek hakkımdır. Hele hele diktatör filan. İnsan biraz insaf eder. Bu tür şeyler insanı üzüyor” dedi.”
“Tayyip Hocam'a kimse diktatör demesin. Hem ayıp, hem günah. İsteyen istediğini söylüyor, isteyen bağırıyor çağırıyor, olur mu öyle şey? Daha ne yapsın? Bir de sürekli hukuku rahatlatıcı, demokrasiyi güçlendirici kanunlar çıkarıyor. Ayrıca "Kanun teklif getirin, ben açığım" diyor. "İstediğiniz bir şey varsa onu da yapalım," diyor.
Bütün bunlara rağmen yani diktatörlük filan, bunlar çok gereksiz sözler. Tayyip Hocam bence hiç kale almasın, çünkü biz öyle görmüyoruz. Aklı selimle, samimi baktığımızda doğru olan neyse onu görürüz. Olmayan bir şeye ‘diktatör’ diyerek ortaya çıkmaları çok çirkin.
Ortadoğu'nun en ılımlı en akılcı devlet yapılanması var Türkiye’de. Demokrasinin tıkır tıkır işlediği bir sistem var. Herkes aklı başında; MHP aklı başında, CHP aklı başında, AK parti öyle, Saadet Partisi öyle, BBP öyle. Hepsi makuller. Bu kadar makul partilerin olduğu, makul insanların olduğu bir ortamda ‘diktatör iddiası’ çok soğuk ve yavan duruyor.
Bu insanlar Başbakan’a karşı çok acımasız bir üslup kullanıyorlar. Olmaz, o da insan evladı, o da dokuz ay on günlük bir insan, onun da şefkate ihtiyacı var. Sürekli kafa tutan, çirkin sözlerin muhatabı olursa, bu da çok yıpratıcı olur.
Başbakan’a karşı da saygılı ve sevecen ve şefkatli yaklaşmak lazım. O makine değil ki, insan nihayet. Altmış yaşına gelmiş insan neredeyse. Yazık günah. Akşama kadar koşuşturuyor, oradan oraya gidiyor. Para için mi gidiyor, hayır. İyi niyetli, Müslüman bir insan. Şu anki mevcut imkanlar içerisinde en iyi olduğuna inandığını yapıyor. Modernliğe açık, bağnazlığa karşı. Yani söylendiğinde gereğini de yapıyor, daha ne yapsın? Ani öfke doğru değil. Şefkatle yaklaşmakta fayda var. (17 Ağustos 2013, Adnan Oktar, A9 TV)