Allah (cc)`ın elçileri olan mübarek peygamberlerimiz her zaman yaşadıkları dönemin en ileri, en akıllı, ilim ve irfan sahibi kişileri olmuşlardır. Kendilerine Allah (cc)`tan üstün bir feraset ve teşhis kabiliyeti verilmiştir. Bu mübarek insanlar tarih boyunca kavimlerini dine ve güzel ahlaka davet etmiş, ulaşabildikleri bütün insanlara Allah (cc)`ın ayetlerini tebliğ etmiş, zamanlarının en büyük tebliğcileri olmuşlardır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) de, Allah (cc)'ın "Şu halde, sen bundan dolayı davet et ve emrolunduğun gibi doğru bir istikamet tuttur..." (Şura Suresi, 15) ayetiyle de bildirdiği gibi, insanları uyarmakla görevlendirdiği son peygamberidir. Tüm Müslümanların Peygamber Efendimiz (sav)`i örnek alarak kendilerini iyi yetiştirmeleri, bilgilerini artırmaları çok önemlidir. Çünkü bir Müslümanın en büyük sorumluluklarından biri, etrafındaki insanlara İslam ahlakını anlatmak ve onları da Allah (cc)'a iman etmeye teşvik etmektir.
Günümüzde de Müslümanların, insanların rızalarını gözetmeden, kim ne der diye düşünüp "kınayanın kınamasından korkmadan" Peygamberimiz (sav)'in sünnetine uyarak Kuran ahlakını insanlara anlatmaları gerekir. Bu, Allah (cc)'ın razı olacağı ve karşılığında insanları cenneti ile müjdelediği mümin alametidir. Peygamber Efendimiz (sav), Müslümanlara bu sünnetine uymalarını şöyle bildirmiştir:
"Benim tebliğ ettiklerimi, beni görenler (şahid olanlar) görmeyenlere tebliğ etsin, duyursun." (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 398)
Kuran bilgisi ve geniş bir bilgi birikimi olan müminin olaylara bakışı son derece akılcı olur, herşeyi Kuran`ın ışığında değerlendirir. Örneğin Kuran ahlakına karşı olan komünizm, faşizm ya da anarşizm gibi sapkın ideolojileri iyi tanıyan bir mümin, bu fikirlerin Kuran'ın nuruyla nasıl geçersiz kılınabileceğini kolaylıkla tespit edebilir. Dolayısıyla, dinsizliğin yaygın olduğu, pek çok insanın inkardaki çabalarına çaba kattıkları böyle bir dönemde, her Müslümanın yapması gereken, Kuran'a karşıt fikirlerle ilmi bir mücadele için kendini her yönden yetiştirmektir.
Bediüzzaman da bir sözünde ilim öğrenmenin ve aklın önemine dikkat çekerek Müslümanlara bu konuyu hatırlatmıştır:
Fünun (ilim, fen) gösterdikleri fevaid (fayda) ve hikem (hikmet) ile bizzarure (zaruri olarak) Saniin (herşeyi sanatla yaratan Allah) kasd ve sanat ve hikmetine şehadet ettiklerinden (şahit olduklarından) ukulü (akılları) kabul etmeye mecbur etmişlerdir. Adeta vehim (olmadığı halde var olduğunu zannetmek) şeytanlarını tard etmek (kovmak) için her bir fen birer necm-i sakıbtır (karanlığı delep parlak yıldız). Yani batıl vehimleri delip yakan birer yıldızdırlar. (İşaratü-l İ`caz, s. 97)
Yeryüzünde güzel ahlakın hakim olup zulmün ve adaletsizliğin ortadan kalkmasını isteyen tüm müminlerin yapması gereken, ilim ve irfan sahibi olmak ve insanlara Allah (cc)`ın varlığını, hesap gününü hatırlatmak, onları Kuran ahlakını yaşamaya davet etmektir.