HZ. İBRAHİM ZENGİNDİ. ALLAH KURAN'DA HZ. İBRAHİM'İ ZENGİN KILDIĞINI BİLDİRMİŞTİR. AYNI BİLGİ TEVRAT'TA DA YER ALMAKTADIR
Hz. İbrahim (a.s) çok zengindi. Kuran ayetinde, zengin olduğu açıkça belirtiliyor. Aynı şekilde Tevrat’ta da Yaratılış bölümü 24: 34-36. “Adam, “Ben İbrahim’im hizmetkârıyım” dedi. “Rab Efendim’i alabildiğine kutsadı.” Yani “Hz. İbrahim (a.s)’ı alabildiğine kutsadı.” Diyor Cenab-ı Allah. “Ve onu zengin etti. Ona davar, sığır, altın, gümüş, köleler, cariyeler, develer, eşekler verdi. Karısı Sara, ileri yaşta Efendim’e bir oğul doğurdu. Efendim sahip olduğu her şeyi oğluna verdi” diyor. Hz. İshak (a.s).
Yaratılış bölümü 26: 12-13, “İshak o ülkede ekin ekti ve ektiğinin yüz katını biçti.” Allah bereket veriyor. “Rab onu kutsamıştı. İshak bolluğa kavuştu. Varlığı gittikçe büyüyordu. Çok zengin oldu.” Bak, Tevrat’ta “zengin oldu” demiyor. “Çok zengin oldu. Sürülerle davar, sığır ve birçok uşak sahibi oldu. “Filistililer” o zamanın putperest kavmi. O devirde Filisti diye kavim vardı. Gittiler “Filistin” diye adamlar o putperestlerin ismini kendilerine aldılar. Kardeşim, sen Müslüman adamsın. Putperest ismini niye alıyorsun? Nerenin Filistisi? Sen Müslüman adamsın. Hz. İsmail (a.s)’ın evladısın. Filisti’yle alakan yok. Çok büyük hata yaptılar. Onu düzeltmeleri lazım. Yani Filistin denmemesi lazım. “Onu kıskanmaya başladılar.” Kimi? Peygamberi kıskanıyorlar. Filistililer Hz. İshak (a.s)’ı. “Avimelek İshak'a, “Ülkemizden git” dedi, “Çünkü gücün bizim gücümüzü aştı.” Bak, ta o zamanlar Musevileri kovma, gönderme kafası var. Görüyor musunuz? İbrahim (a.s)’ın evlatlarını. Kıskanıyor, zenginliğini kıskanıyor. “Git” diyor. Nereye gidecek? Kendi ülkesi, atasının yeri.
Yaratılış’ta 30:43, Hz. Yakup (a.s) da çok zengin yani Hz. İsrail (a.s). “Yakup alabildiğine zenginleşti. Çok sayıda sürü, cariye, köle, deve, eşek sahibi oldu.” Şimdi kölesi var ama paşa gibi yaşıyor köle. Cariyesi var ama prenses gibi yaşıyor. Yani bizim bildiğimiz gibi değil. Eşek o zamanın arabası. Çok önemli yani. Eşek deyip geçmeyeceksin. Atlar, koyunlar, davarlar, zaten çadır hayatı yaşıyorlar. Süt, tereyağı, bol bol yani.
MAL DAĞITIRKEN HESABA VURMAK, GRAMA ÖLÇÜYE VURMAK MÜMİNE YAKIŞMAZ. MÜMİN MALINI HESAPSIZCA GÜZELLİKLE VERİR, SÖZÜNÜ ETMEZ
Sad Suresi 35’te Hz. Süleyman (a.s), “Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et.” Allah’tan zenginlik istiyor. “Şüphesiz Sen, karşılıksız armağan edensin.” Cenab-ı Allah cinleri bile emrine veriyor. Müthiş bir teknoloji sunuyor.
Sad Suresi, 39. “İşte bu, bizim vergimizdir.” “Benim dağıttığım” diyor Allah. “(Ey Süleyman) Artık sen de hesaba vurmaksızın, ver ya da tut.” Aynı bak, Hz. Mehdi (a.s) gibi. “Mehdi de hesaba vurmaksızın dağıtacak” diyor “malı.” Hesaba niye vurmuyor? Çünkü Müslümanlıkta velayet sisteminde öyle bir şey yok. Hesaba vuruyorsa bir cimrilik vardır. Sen fakire mal dağıtıyorsun, kiloyla niye veriyorsun? Gücünün yetebildiği kadar ver kucağına, gönder. Elbise taşıyabildiği kadar ver. Yiyecek taşıyabildiği kadar ver. Niye tartıyorsun? Niye grama vuruyorsun? Grama vurmak, teraziye götürmek İslam ahlakına yakışmaz dağıtırken. Avuç avuç dağıtacaksın. Bol bol dağıtacaksın. Kuran ona dikkat çekiyor, “hesaba vurmaksızın.” “Hesaba vurma” diyor. Şu kadar dağıttım da demeyeceksin. Şu kadar verdim de demeyeceksin. Zibil gibi, fakire fukaraya öyle dağıtılır.
Yusuf Suresi, 54-56’da, “Biz yeryüzünde Yusuf'a güç ve imkân (iktidar) verdik.” diyor Allah. “Güç ve imkân (iktidar)” Yani zenginlik, mal, mülk, iktidar, her şey. “Biz kime dilersek rahmetimizi nasib ederiz ve iyilik yapanların ecrini kayba uğratmayız.” diyor Cenab-ı Allah.