A9 TV, 13 Mart 1018
(Türkiye, Afrin’e girişine günler kala Afrin merkezi dışında şehir merkezinin güney kısmına yönelik bir hamle gerçekleştirdi. PKK sivilleri Afrin’de kalkan olarak kullanmak istiyor ve sivillerin çıkışına izin vermiyor. Ancak siviller güneyden kendilerine kaçış noktası bulmaya çalışıyorlar. Türk Silahlı Kuvvetleri bu durumu çözmek için güneyde sivillerin çıkışı için güvenli bir koridor oluşturuyor.)
Eşya almalarına gerek yok aslında, onu söylesek. Çıksınlar bir önce, eşyayı ne yapacak eşyaya hiç gerek yok. Güzel mesela çoluk-çocuk çıksınlar. Biraz da böyle boş kamyonet falan göndermek lazım. Onların arabası yahut birisi gidip alabilir birileri alabilir otobüs falan da gönderilebilir. Orayı bir boşaltmak gerekiyor. Öbürleri de kerizliği bıraksınlar da enayiliği, ahmaklığı bıraksınlar. Zaten ahmaklar da. Hiç uzatmadan teslim olsunlar hiç. Belli ki alacağız, bu çok büyük bir ahmaklık değil mi? Neyine direniyorsun be hey keriz? Yüzde yüz alınacak belli ne şamata yapıyorsun? Hayır, kazanacağın hiçbir şey yok, sadece kaybedersin. Gel Türk güvenlik güçlerine teslim ol, Türk adaletine de güven yargılan bitsin, değil mi? Orada kendini ne hale sokmuş oluyorsun. “Teslim ol” çağrısını çok sık yapsınlar aslında, biz de televizyonlardan da söyleyelim. Çünkü alıyor onlar oradan televizyondan. İnternetten de açıklansın teslim olsunlar, hiç uğraştırmasınlar hiç. Beyaz fanila falan da olabilir. Bir sırığa, bir değneğe falan bağlasınlar. Silahı atacak, üstünde silah falan hiçbir şey olmayacak. Parka marka varsa üstünde onu da atacak, sonra giyebilir ayrı mesele. Eli başının üzerinde askerlere doğru ilerleyecek. Yavaş yavaş üçer üçer, beşer beşer teslim alınabilirler. Beşer beşer, altışar altışar da alınabilirler. Böyle kalleşlik, artistlik yapmaya da kalmayacaklar, artistlik demeyeyim de kalleşlik yapmaya kalkmayacaklar. Bazen de oyun oynuyorlar poz rol yapıyorlar falan. Kötü yönde bir rol bu yani. Halkı da hemen bıraksınlar ahlaksızlık yapmasınlar, halk orayı boşaltsın kendileri de teslim olsun bu kadar, uzatacak bir şey yok.
(“Peygamber Efendimiz (sav) miraca çıkmış mıdır? Çıktıysa neden Kuran’da geçmiyor?” izleyici sorusu)
Miraç Kuran’da geçiyor işte. “Sidreti müntehada” diyor Peygamberimiz (sav)’in neler gördüğünü Allah anlatıyor. “Göz şaşmadı, aşmadı, sidreyi kapatan örttü” diyor. Yani cenneti görmemesi için örtü çekildi Peygamberimiz (sav)’e. Çünkü görse dünyadan soğur, hem ne soğuma. Cehenneme döner dünya, çok acı çeker. Onun için Allah merhametinden cenneti kapadı “bakma” dedi zaten, o da bakmadı. Allah onu övüyor zaten bakmamasını “göz aşmadı ve şaşmadı” yani bakmadı diyor. Ve sidreyi de ayıca örtüyorlar. Örterken bakabilirdi bakmadı. Çok doğru bir şey çünkü Allah zaten “bakma” diyor. Bakma deyince bakılmaz zaten. Ama cehennem gösterildi Peygamberimiz (sav)’e uzaktan. Varlığını görmesi için hakku’l yakin kanaati gelmesi için gösterildi. Ki o da tahammülü zor bir şeydir yani. Her insanın kaldıracağı bir şey değildir. Çünkü çok sıkıntı verir zordur yani. Ama dünyaya olan muhabbeti artırır, dünyayla kıyas açısından artırır.
İsra Suresi 1’de Cenab-ı Allah, şeytandan Allah’a sığınırım: “Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa'ya götüren O (Allah) yücedir. Gerçekten O, işitendir, görendir.” İşte burada açık açık Cenab-ı Allah söylüyor. Ama tabii bu gidiş yekaza halinde oldu Peygamberimiz (sav) yekaza yani uyku ile uyanıklık arasında. Çünkü öbür türlü aklın ihtiyarını kaldırır, aklın ihtiyarının kalkmaması için yekaza halinde gidiyor. Ama çok net gördü zaten. Soruyorlar müşrikler orada “şu kapıyı anlat” diyorlar. Hiç gitmemiş mesela Mescid-i Aksa’ya anlatıyor. “Şu mahalleyi tarif et” diyorlar anlatıyor. “Şurayı anlat” diyorlar tarif ediyor. “Hep gözümün önüne getirildi görüntüsü gördüm” diyor Peygamberimiz (sav).
Bak, şeytandan Allah’a sığınırım: “Andolsun, onu bir de diğer inişte görmüştü.” [Necm Suresi, 13] “Sidretü'l-Münteha'nın yanında.” [Necm Suresi, 14] “Ki Cennetü'l-Me'va onun yanındadır.” [Necm Suresi, 15] Bak, Cenntül Me’vaya bakmıyor. “Sidreyi örten örtmekte iken,” [Necm Suresi, 16] “Göz kayıp-şaşmadı ve (sınırı) aşmadı.” [Necm Suresi, 17] “Andolsun, o, Rabbinin en büyük ayetlerinden olanı gördü.” [Necm Suresi, 18]
(“Afrin’e giden Mehmetçiklerimizin birbirlerini operasyona yolcu ederkenki görüntüleri var.”)
Bir memlekette bu kadar çok kabadayı ben görmedim. Hakikaten çok nadir olur kabadayı, mahallede bir tane iki tane olur. Çaka çaka kabadayı dolu memleket, maşaAllah. Allah hepsine hayır bereket versin. Allah gazalarını mübarek etsin. Afrin, biz uzun sürer zannettik ama öyle gibi görünmüyor. Aslında çakallık yapmasalar ahmak herifler boş yere kendilerini ezdirecekler. Köpek herifler, sözümü tutsalar bitecek. Ne uzatıyorsun, belli ki kafan ezilecek teslim ol bitsin. Tamamen sarılmışsınız böyle bir ahmaklık olur mu? Sarılmışsın işte teslim ol bitsin. Ne yapabilirsin ne yapacağını düşünüyorsun yani? Kendince böyle hani bir komünist kafasıyla bir şey yaptığını düşünüyor. Rezil-kepaze olursun başka bir şey olmaz aşağılanırsın. Gel normal teslim ol, Türk mahkemelerinde neyse suçunun karşılığı ona göre yargılanırsın. Zaten teslim olmanı da lehine değerlendirir mahkeme. Ama sen orada köpek kafası gibi kafanın ezilmesini istiyorsan ayrı mesele. Uzatmasınlar, fanila falan da olur bir ağaca bağlasınlar, üçer üçer, beşer beşer başının üstüne koysun elini çıksınlar. Lafı uzatmaya gerek yok. Parka falan da varsa üstünden atsın, parkayı yere atsın sonra alır. Eli başının üstünde, bir elinde de o sopa olursa beyaz bayraklı bir kişi de olsa yeter o. Beşer beşer, dörder yavaş yavaş Türk askerinin yanına yanaşsınlar teslim olsunlar. Kahpelik yapan da zannediyorum çıkmaz inşaAllah. Yaparsa da yaptığına yapacağına pişman olur. Çünkü bu çok büyük bir kalleşlik ahmaklık, iyi niyete karşı böyle bir şey olmaz. Teslim olmaları için ısrarlı anons yapılsın.
(Bugün Afrin operasyonunda Uzman Çavuş Orhan Sürmen, PKK’lı teröristlerin altına bomba sakladıkları Kuran-ı Kerim’i yerden kaldırmak isterken bombanın infilak etmesiyle şehit oldu.)
Vay alçaklar vay, vay kahpeler vay. Benim şanlı yiğidim, senin şehadet şeklin de o kadar asil ki, bak Allah’ın Kitabı’na saygından sevginden, Allah’ın Kitabı’na muhabbetinden Kuran’ı korumak için eğiliyorsun ve şehit oluyorsun. Bu kaderindeydi ne mutlu sana, ne mutlu ailene. Şehadetini tebrik ediyoruz şanlı yiğit, şanlı kabadayı tebrik ediyoruz seni. Allah annene babana uzun ömür, sabr-ı cemil nasip etsin. Vay kahpeler, Kuran’ın altına bomba koymak ha? Bilmiyorum da ben olsam böyle şeyde cinnet geçiririm ve çok feci karşılığını veririm. Bence karşılığını bayağı oturtturarak versinler. Yani o öyle olmaz böyle olur gibisinden. İşte otuz kere söylüyorum, kontrgerilla o kadar önemli ki, mesela bin kişilik iki bin kişilik kontrgerilla olmuş olsa mükemmel hesap sorar. Yani aralarına karışmak da çok önemli MİT elemanı olarak, kontrgerilla elamanı olarak kanunla belirleseler, mesela PKK’nın da arasına karışıp orada o alçaklık yapmaya kalkan kim hepsini tespit edebilirler. Tabii çok imanlı insanlar gerekiyor. Mesela FETÖ kahpelik yaptı, 20 yıldan beri PKK’nın içinde görev yapan MİT elemanlarını 70’e yakın aslanımızı ihbar ettiler. Bir gecede hepsi infaz edildi şehit edildi. Sessiz sedasız da cenazeleri kaldırılmış oldu, isimsiz kahramanlar. Ama onları ihbar eden adamlar hapishanede geğirerek yatıyorlar. Yani bilmiyorum benim aklıma böyle deli deli şeyler geliyor. O adamların yanına bu bırakılmaması lazım. Tabii yine kanunla hukukla ama bu hazmedilecek gibi bir şey değil bu. Çok kızdırıcı, her aklıma geldiğinde çok kızdırıyor beni. Yani o öyle olmaz böyle olur bence çok önemli bir yöntem.
Mina Başaran ve Arkadaşları İçin Çirkin Sözler Söyleyenler Çok Ayıp Ediyorlar. Bütün Kanallarda Sevgi, Merhamet, Şefkat Anlatılsın. Bu Kin, Öfke ve Nefret Kınansın
Sevgisizlik o kadar yayıldı ki, bu milli bir mesele. Bak ben defalarca söyledim, Allah rızası için bunu Milli Güvenli Kurulu’nda devlet meselesi olarak ele alalım. Bütün kanallarda sevgi anlatılsın, merhamet anlatılsın, şefkat anlatılsın. Bunu mecburi yayınlar haline getirttirelim. Ve merhametsizlik ve zalimlik de kınansın. Bu kin ve nefret, öfke kınansın yayınlarda. Ayrıca bunu yazan kişiler oluyor internette şurada burada, bunlar resimleriyle falan yayınlansın internette önden yandan resimlerle. Mesela ne yazmış, adamın resmi; ne yazmış adamın resmi. Böyle örnek vakalar da olursa daha etkili olur. Mesela o genç kızlar dünyalar güzeli hepsi nur gibi genç kızlar, aslan gibi genç kızlar. Belki de Allah onları şehit de etmiş olabilir. Nereden biliyorsun sen ne olduğunu? Çünkü yanarak ölmüşler. Yanarak ölmenin karşılığı şehadettir. Peygamberimiz (sav)’in hadisi açık. Bir de nur gibi kaliteli kızlar. Yobaz takımında bir de böyle kaliteli güzel insanları kıskanıp haset etme çıktı. Mesela Etiler Mahallesi, Ulus Mahallesi böyle seçkin semtlere karşı öfke, seçkin kaliteli insanlara karşı öfke. Dans eden, eğlenen, güzel giyinen, dekolte giyinen kişilere karşı öfke, güzel parfüm kullanan, güzel makyaj yapanlara öfke, böyle bir mantık çıktı. Buna karşı da hem uyarı yapılması lazım hem anlatım yapılması lazım. Hem de ağzını bozanların da yayınlanmasında fayda var. Dolayısıyla faydalı olabilmesi için de hükümetin bir karar alıp uygulamaya geçmesi gerekiyor. Bunu söyledim ama herhalde bir üç-beş kere söylemem gerekecek.
(Adnan Bey siz, darbe gecesi darbeci askerlere müdahale eden siviller için yargılama olmaması gerektiğini söylemiştiniz. Bunun üzerine hükümet harekete geçti ve 15 Temmuz gecesi darbecilere müdahale eden sivillere, yargı muafiyeti getiren bir kanun çıkardı. Ancak CHP buna karşı çıkıyor ve Anayasa Mahkemesi’ne gideceğini söylüyor.)
Kardeşim orada can havliyle vatan müdafaası yapıyor adam. CHP onu ayıp yapar, onu yaparsa anlamı da çok acayip. Şimdi sokakta silahlı adamlar, “biz devleti ele geçireceğiz, hepinizi katledeceğiz” diyor; herkese de ateş ediyor ve vatanın elden gideceği belli, vatanın paramparça olacağı belli, milyonlarca insanın asılıp kesileceği belli. Buna karşı sen adama “otur” diyorsun. Adam can havliyle korur, kendini korur, vatanını korur. Bunu yaparken de hatalar olabilir, yanlışlıklar olabilir. Hukuki açıdan yani o anda onu koruyup kollayamayabilir, onu düşünemeyebilir şahıs. Mesela farz edelim tankı devirir, devirdiği için de içindeki asker yaralanmış olabilir. Onun hesabını veremeyiz, böyle bir şey olmaz. Yahut tankı yakar, devletin malıdır yakar. Yakar yani ne yapsın var mı başka bir yol? Başka bir yol varsa söylesin o zaman aklım alır. Ya yol göstersinler, yine olsa yine yaparız yani başka türlü bir yol olmaz bunda. Tankla adam çıkarsa yakarız o tankı. Ne yapalım, evi ocağı yıksın mı? Milleti tarasın mı otomatik silahla? Kim yaparsa yapsın böyle bir şeyi kabul etmeyiz. Vatandaşı imha etmeye kalkan, kendisi karşılaştığı neticeyi kabul etmek durumundadır.
(Cumhurbaşkanı Erdoğan Beştepe’de 81 ilin müftüleri ile bir araya geldi. Kabulde Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş da bulundu. Basına kapalı gerçekleşen kabul, elli dakika sürdü. Cumhurbaşkanımız bu toplantıda müftülerimize; alanı yanlış fetvalar veren sözde din adamlarına bırakmamaları gerektiğini anlattı.)
Çok iyi yapmış, çok güzel bir toplantı olmuş. Bir kere, cumhuriyet tarihinin en muhteşem açıklamasını yaptı. Cumhuriyet tarihinde böyle bir şey yok. “Kuran yeterlidir” dedi, Mehdiyet’in damgasını vurdu. “Kuran'a uygun sünnetin dışında da sünnet kabul etmeyiz” dedi Mehdiyet’in damgasını bir kere daha vurdu. Ve artık bu damgayı çözecek adam düşünemiyorum. Bu artık Mehdiyet’in muhteşem zaferidir yani mükemmel bir Mehdiyet açıklamasıdır. Bundan sonra ne müşrikler, ne münafıklar, ne üçkâğıtçılar yol bulup bu güzelliği aşamazlar. İstenen çizgi tam oturmuştur. Diyanet İşleri Başkanı da çıktı dedi ki, “Kadınlar aleyhine dinimizde hiçbir hüküm bulamazsınız” dedi. Oradan da konuyu kapattı. Buhari, Müslim, Tırmizi’deki bütün kadın aleyhtarı açıklamaların tamamına çizgi çekmiş oldu ve konu bu şekilde bir kere daha Mehdiyet’in başarısı ile sonuçlandı maşaAllah.
(“Sevdiğiniz birinin peşinden koşar mısınız?” izleyici sorusu)
Tabii yani o çok önemli bir şey. Sevgiyi ifade etme şekli zaten. Yani her şeyde öyledir. Mesela şu kedimde bile bayağı uğraştım onu alıp getirinceye kadar. Sevginin gereği odur. Sabır gösterilir, şefkat gösterilir, irade gösterilir, gayret edilir. Ama tabii karşıdaki insan kasten böyle ağır yaparak, karşıdakini üzmeye çalışarak, kendini geri çekerek naza çekme mi diyelim artık o tip bir şey yapıyorsa bu çok ayıp tabii, bu çok çirkin. Seven insanın yapacağı bir şey değil aklı başında bir insan hiç yapmaz. Nezakete de yakışmaz çünkü ölçü vardır. Sevilecek bir insan mı değil mi ona bakarsın eğer sevilecek bir insansa seversin. Sevilecek bir insana naz yapmak, tavır almak ahlaka sığmaz o, vicdana da sığmaz. Zaten öyle bir insan değerli bir insan değildir. Yani küçük bir insandır. Dolayısıyla soylu, kaliteli bir insan, asil bir insan sevgiyi gördüğünde, gerçek sevgi gördüğünde zaten ona açtır büyük nimet olarak görür ve karşılıklı o sevgi en güzel şekilde ifade edilir ve kolaylaştırılır sevgi. Ama ne gerekiyorsa yaparsın, en zor engeller bile aşılır sevgi için yardımcı olursun; bu tarz olması gerekir.
(Siz bir süre önce Afrin operasyonuyla ilgili önemli detayları dünya kamuoyunun yeterince bilmediğini, bu konuda özel bir çalışma yapılması gerektiğini söylemiştiniz. Gezi olaylarında ve darbe girişiminde olduğu gibi bu konuda da sizin uluslararası basındaki yazılarınız dikkat çekiyor Adnan Bey. Dün hem İsrail’in, hem de dünyanın en büyük gazetelerinden Jerusalem Post’ta “Türkiye'nin haklı mücadelesi Afrin operasyonu” başlıklı yazınız yayınlandı.)
Bu yazıda Türkiye’nin bu operasyonu başlatmada ne kadar haklı olduğunu delilleriyle anlatıyorsunuz. Operasyonun Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1624/2170 ve 2178 kararları çerçevesinde başlatıldığını ve bunun bir işgal girişimi olmadığını, Suriye’nin toprak bütünlüğünü esas aldığını belirtiyorsunuz. Bu konuda Rusya’nın, Suriye rejiminin ve Afrin halkının bilgilendirildiğini anlatıyorsunuz. NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip Türkiye’nin istese operasyonu hava saldırılarıyla birkaç saat içinde bitirebileceğini, bunu yapmamasının tek sebebinin sivilleri korumak olduğunu ve sivilleri korumak için gösterilen özel çabaları anlatıyorsunuz. Aynı zamanda makalenizde basında ve sosyal medyada çıkan yalan haberlere de değiniyor, bunların PKK’ya bağlı bazı kaynaklar tarafından başka yerlerde çekilmiş resimler kullanılarak servis edildiğini belirtiyorsunuz.
(Aydın’ın Efeler ilçesinde kimliği belirsiz kişi veya kişiler ikisi yavru üç sokak köpeğini demiryolundaki raylara bağlayarak üzerlerinden tren geçmesini sağladı. Köpeklerden biri ezilerek can verdi. Kısa süre sonra bölgedeki iki yavru köpeğin daha aynı şekilde raylara iple bağlandığı ihbarını alan büyük şehir belediye ekipleri treni durdurarak bağlı yavruları ezilmekten kurtardı.)
Orada kamera falan yok mu? Bir de buluyorlar adamı mahkemeye çıkarıyorlar bir para cezası falan verip gönderiyorlar. Onlar da ipsiz sapsız açıklama yapıyorlar yani otuz kere söyledim bu insanların tanıtılması lazım. Bunlar cinayet de işlemiş olabilirler, polis bunları araştırması lazım. Alaka tetkiki yapılması lazım. Evinde, kaldığı yerlerde falan çok geniş araştırma yapılması lazım ve polis takibine alınması lazım. Bunu yapan ne yapmaz? Hasta işte adam. Tanıtılmasında bir mahsuru yok önden, yandan resimleri her yerde internette yayınlansın. Millet bunları alıp tren yoluna götürüp boğacak hali yok bir şey yapmazlar. Ama olmaması vahim yani bu bizi kızdırıyor bu önü sonu gelmiyor bunun.
(“Cinsellik haram mı?” izleyici sorusu)
İşte Türkiye’de homoseksüelliği geliştirmek için adamlar cinselliği tabu haline getirdiler. Yok “üç yaşında çocuğun bacağına bakarsan şöyle olur, ananın bacağına bakarsan böyle olur.” İşte “genç delikanlılara bakarsan on dokuz misli daha tahrik olursun.” Abuk sabuk, ipsiz sapsız böyle açıklamalar. Bununla homoseksüelliği geliştirdiler bayağı bir adamlar bunu elde ettiler. Ama Tayyip Hocam manevi yumruğu vurunca yerin dibine geçtiler. Bundan sonra bellerini doğrultamazlar evvelAllah. Diyanet İşleri Başkanı’na da helal olsun Tayyip Hoca’nın tam arkasında onun yanında. Ben böyle ilginç şeyler yapacak falan zannettim ama iyi güzel gidiyor. O da Mehdiyet üslubunu kabul etmiş. Ben Mehdiyet üslubuna zıt konuşacak diye düşünmüştüm ama Mehdiyet üslubunun içine girmiş. Bu çok güzel. Tayyip Hocam zaten Mehdiyet üslubunu kullanıyor. Mehdiyet üslubunu bak senelerden beri kullana kullana hükümet de kabul etti, Diyanet de kabul etti her yer her şey kabul etti. Tayyip Hocam’ın gönlünde zaten eskiden beri vardı. Çünkü Mehdi ruhlu maşaAllah.
(Washington Post Türkiye aleyhine dünya ülkelerini göreve çağıran şöyle bir yazı yazdı: “Türkiye sorunlu bir demokrasi ve diktatörlüğe dönüşüyor. Aydınlanmış ılımlılığın bir örneği olan ülke Erdoğan tarafından kasvetli totaliter bir hapishaneye dönüştürülüyor. Erdoğan memnuniyet içinde Rusya, Çin, Mısır gibi ülkelerle birlikte yürüyor. Erdoğan’ın diktatörlüğünün adı konmalı kulaklarını tıkasa bile ABD ve diğer ülkeler sesli biçimde protesto etmeli” dedi.)
Şimdi onu aslında biraz kıracak bir şeyler yapılabilir böyle müzik, eğlence, güzel hanımlar, böyle sanat estetik. Yani sürekli savaşan bir ülke gibi görünüyor hakikaten şu an. Estetiğe, sanata, kaliteye önem vermeyen bir ülke gibi görünüyor. Ama şu son çıkışıyla Tayyip Hocam muazzam bir yumruk vurdu, mükemmel bir Mehdiyet yumruğu. Ama bir de fiili bir şeyler yapalım mesela müzik festivalleri olsun, resim sergileri olsun. Hanımların dekolteyi rahatça giyindikleri ve gezindikleri görünsün. Ama tabii yobaz hırlaması biraz hükümeti zorluyor. Onların hırlamalarını durdurmak için şu an bir atak yapıldı. Ama tabii bu arada da modern kadın imajının da iyi vurgulanması mümkün. Bunu genişleterek Avrupa’ya gösterelim. Sanata, müziğe, estetiğe olan eğilimimizi Türkiye’nin neşesini, rahatlığını da göstermemizde fayda var.
(Afrin Raco’da bombalı düzeneği görünce bombanın üstüne atlayan ve on beşe yakın Türk askerinin hayatını kurtaran ÖSO mensubu 22 yaşındaki Ahmet El Hamdo şehit oldu.)
Ahmet sen nasıl güzelsin sen. Sen nasıl yakışıklı delikanlısın sen. Aferin benim canıma, aferin benim güzel yüzlüme. MaşaAllah sana. Ah benim canım benim şehitlik sana nasıl yakışmış. Sen ne güzel insansın sen maşaAllah. Allah sana cenneti uygun bulmuş, bu güzelliğinle zaten cennet yakışır sana. Hoş geldin sefa geldin cennete. Allah nimetini artırsın sana, güzelliğini artırsın cennette inşaAllah. Sonsuza kadar oradasın müminlerle birliktesin. Allah orada arkadaş olmayı nasip etsin. Ne mutlu sana. Ne mutlu annene babana. Bizlere de bir iyilik yapıp bizleri de çağırırsan bayağı güzel olur. İmrendik sana maşaAllah diyoruz.
(“İslam güncellemesi ne anlama geliyor?” izleyici sorusu)
Tayyip Hoca bir kere ana zemini oturtturdu. Konu çok net ve temiz anlaşılmayacak bir şey yok. Dedi ki “Kuran yeterlidir” zaten bu bitiriyor konuyu ama ikinci olarak ayrıca münafık böğürmesini ve sahtekarlığını da zırlamasını durdurmak için ve haklı olarak, doğru olarak, gerekli olarak dedi ki “Kuran’a uygun sünnete amenna ve saddakna tam uyuyorsa” bitti. Şimdi o konuyu bir kenara alalım yani bu konu her şeyi kapatıyor, bu tam bir Mehdiyet. Tam Mehdiyet’in damgası. Sadece İslam adına gelen daha önce İslam’ın içine sokulmuş bütün pislikleri temizleyeceğiz diyor. Güncelleme demek birikmiş pislikleri temizleme demektir bu kadar. Karmaşık bir şey yok. Kadınlara yapılan hakaretleri, çocuklara yapılan hakaretleri, alçaklıkları, kahpelikleri, şirretlikleri, kin dolu nefret dolu ifadeleri, İslam’da olmayan pis iftiraları güncelleyip temizleyeceğiz diyor bu kadar basit, çok açık, gayet kolay. Anlaşılmayacak bir şey yok. Kuran’a muhabbetini tam açıklıyor, saygısını tam açıklıyor. Kuran’a uygun sünnete de muhabbetini sevgisini tam açıklıyor. Pislikle de benim aram yoktur diyor pisliği de temizleyeceğiz diyor çok güzel, mükemmel bir konuşma. Anlatılmak istenen budur.
(“Gençler neden kıyafetlerine göre yargılanıyor?” izleyici sorusu)
Tayyip Hocam’ın attığı yumruk işte sizin elbisenize karışan bu karanlık, çirkef, pislik güruhun o kirli ve kokmuş ağzına çaktığı bir kazıktır. O pislik alanını, o pislik boşluğunu çaktığı kazıkla kapatmış oldu. Tayyip Hocamız’ın ağzından da nur saçılıyor. Münafıkların, müşriklerin, alçakların, kadın düşmanlarının, homoseksüel bazı güruhun, İngiliz derin devletinin ajanlarının İslam’a, Kuran’a yakıştırmak istedikleri kirleri, eracifi, pisliği alıp onların gırtlağından içeri tepti. Konu da bitti. Bundan sonra kurtuluş ve ferahlıktır gönlünüz çok rahat olsun. Büyük geçmiş olsun Allah beladan kurtardı. Hırlamaları, zırlamaları bir süre devam edecektir. Hiçbir şey olmaz.
(“Eleştiri adabı nedir?” izleyici sorusu)
Eleştiriyi akılcı yapmak lazım tabii karşı tarafı iyi takip ederek yapmak lazım. Yüzünü, gözünü, vücut elektriğini, tepkilerini, vücut dilini takip ederek yani iyi anlıyor mu kavrıyor mu, ne tepki veriyor ona göre etkileyici söz söylemek gerekiyor. Kuran’da Allah onu söylüyor etkileyici söz yani uyuyorsa uyandırıcı bir söz olması lazım. Onu Allah ilham eder insanlara. Yani samimi olurlarsa samimi Müslüman’a Allah ilham eder.
(İran üzerinde düşen jette vefat eden sekiz genç kız için sosyal medyada son derece çirkin yorumlar yapılmaya devam ettiğini söylemiştik. Haber Türk Yazarı Sevilay Yılman konuyla ilgili şunları yazdı. “O yorumlara baktıkça kendi kendime ‘nasıl bir ülkede yaşıyoruz Allah’ım nasıl biz bu hale geldik?’ demekten nevrim döndü. İşin garibi bu tür yorumları yapanlar tek bir görüşten insanlar falan da değil. Bu akıllara ziyan yorumları yapanların profillerine göz attığımda kiminin Müslüman, muhafazakâr, dindar, kiminin ise her fırsatta önce insan diye bağıran sosyalistler olduğunu gördüm” dedi.)
Kardeşim ben söylüyorum büyük bir felaket var Türkiye’nin üstünde. Bir nefret ruhu hakim olmuş sevilen kimse yok. Hemen hemen herkes herkesten nefret ediyor. Büyük bir kitle. Yani korkunç bir sevgisizlik ve merhametsizlik yayılmış. Bu milli bir tehlikedir. Buna karşı televizyonlarda, radyolarda, gazetelerde sevginin gece gündüz gündemde tutulması gerekiyor ve nefretin yasaklanması ve çirkinliğinin vurgulanması lazım. Mesela bunu yapan adamlar deşifre edilsin. İnsanlara gösterilsin resmiyle falan “bunlar bunları yazmış” diye insanlara tanıtılsın. İbreti âlem olsun bunlar. Ama sevgiyi güzelliği anlatan insanlar da örnek verilsinler. Sevginin dışında bir şeye Türkiye’de müsaade edilmesin. Yol sadece sevgiye açılsın. Nefrete yolu tamamen kapatalım.
(“Toplu taşımaların ücretsiz olmasını istiyorum.”)
Olur ama herhalde harçlık problemi var gibi geldi bana biraz. Yani şöyle harçlığın vardır ama onu daha önemli yerlere yatırmak istiyorsun ne bileyim mesela dondurma gibi efendim hamburger gibi falan böyle hayati kalemler varken otobüs, dolmuş ne alaka diyorsun haklısın doğru söylüyorsun. Alper öğrenciler için bu olabilir güzel yüzlüm sen de öğrencisin. Olur tabii yani olmayacak bir şey değil. Öğrenci ne var yani pasosunu gösterir biter. Yani o kadar. Yani öğrenci kimliğini göstermesi yeterli olması lazım olabilir. Genellikle yangın değil mi gençler bu konuda? Çünkü çok az oluyor paraları zaten.