Sayın Adalet Bakanımız  Fahri Kasırga'ya Açık Mektup
ucgen

Sayın Adalet Bakanımız Fahri Kasırga'ya Açık Mektup

21667

Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir. Ancak 2000 yılından beri Türkiye'nin gündeminde olan Bilim Araştırma Vakfı Davasında yaşanan bazı hukuk ihlalleri, Türkiyemiz'in bu vasfına  maalesef gölge düşürmektedir.

Sayın Adnan Oktar'ı ve BAV mensuplarını tüm Türk halkı uzun zamandır tanımakta ve çalışmalarını yakından takip etmektedir. Sayın Adnan Oktar'ın 50'ye yakın dile çevrilmiş 250'den fazla eseri bulunmaktadır. Dünyanın dört bir yanında bu eserleri olağanüstü takdir toplamaktadır. Sayın Adnan Oktar'ın Fahri Başkanı olduğu Bilim Araştırma Vakfı Atatürkçü, milliyetçi, ülkelerine hizmeti ana gaye edinmiş, inançlı, kültürlü, güzel ahlaklı insanlardan oluşmaktadır. Ülkemizin yüzakı olan bu insanlar, eğitimli, devletine itaatli, sicili tertemiz, trafik suçu bile bulunmayan kişilerdir. BAV mensuplarını ve Sayın Adnan Oktar'ı hiçbir hukuki delil olmadan, zorla çete mensubu gibi göstermek büyük bir vicdansızlık ve çirkin bir oyundur. 2000 yılından bu yana devam eden ve 7 farklı mahkeme heyetinin inceleyerek hiç bir suç unsuru bulamadıkları BAV davasının bir oyun olduğunu tüm Türk halkı bilmektedir. Asıl kendileri çete üyesi olan bir takım kişiler, üniversite öğrencilerinden, araştırmacılardan, bilim adamlarından, yazarlardan oluşan BAV mensuplarından hayali bir çete oluşturmaya çalışmaktadırlar. Ve bunu da Türk Milletinin gözünün içine baka baka yapmaktadırlar. Halbuki mahkeme huzuruna çıkarak kendilerini savunmak zorunda bırakılan BAV camiasının yüzlerindeki ve gözlerindeki dürüstlüğü, temizliği, tavırlarındaki ve konuşmalarındaki güzel ahlakı ve akılcılığı hakimlerimiz de açıkça görmektedir. Ayrıca dava dosyasındaki lehte delillerin sayısının çok olması ve BAV mensupları hakkında hiçbir suç unsuru bulunmaması yargılananların masumiyetlerini açık şekilde gözler önüne sermektedir. Zaten sorun da bu noktada ortaya çıkmıştır. Ortada suç olmayınca, malum "suç oluşturma yöntemleri" devreye girmiş, bu yetmeyince hukuk zorlanmış, bu da sonuç vermediğinde yargıya baskı yöntemleri devreye sokulmuştur.

Sayın Bakanım, BAV davasının 70 klasörlük dosyası davanın başladığı tarihten bu yana 7 farklı mahkeme tarafından detaylı şekilde incelenmiştir. Bu mahkemelerin hiç biri davanın 4422 sayılı kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine dair bir kanaat belirtmemiştir. Hatta 3 ve 4 Nolu DGM'ler davanın 4422 sayılı kanunun unsurlarını taşımadığını teyit etmiştir. Ardından 2. Ağır Ceza Mahkemesine gelen BAV davası daha sonra zaman aşımı nedeniyle düşmüştür. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı zamanaşımı kararının yerinde olduğu ve onanması gerektiği yönünde tebliğname vermiştir.

Dava 6 sanık açısından aynı iddianame ve aynı sevk maddeleri üzerinden görülmeye devam etmiş ve Mahkeme heyeti tüm sanıkları kapsayacak şekilde hiç bir suç unsuru bulunmadığı gerekçesiyle yargılananlara beraat kararı vermiştir. Tüm bu gelişmeler BAV davasında örgüt suçuyla yargılanmayı gerektirecek bir durum olmadığını ve sanıkların masumiyetlerini ispatlamaktadır.

Buna rağmen Yargıtay 8. Ceza Dairesi zor ve baskı altında alınan ve hiçbir hukuki geçerliliği olmayan emniyet ifadelerine dayandırdığı ilamla zaman aşımı kararını bozmuştur. Ve ilamı taraflara bilgi vermeden basına sızdırarak ihyas-ı reyde bulunmuşlardır. Haklarında reddi hakim talebinde bulunulan yargıtay üyeleri, CMK 29'a aykırı olarak, davayı 2. Ağır Ceza Mahkemesine göndermiştir. Mahkeme Heyeti, reddi hakim taleplerinin neticelenmesini beklemeden hayali bir duyum üzerine hiçbir hukuki gerekçe belirtmeden Sayın Adnan Oktar hakkında yurtdışı yasağı kararı almıştır. Son olarak 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 13. Temmuz 2007 tarihli duruşmasında dava yeniden Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilerek belirsiz bir sürecin içine girmiştir. Sayın Adnan Oktar hakkında verilen yurtdışı yasağı kararı da bir sonuca bağlanmamıştır. Elbette bu konunun gidişatı tarafımızca takip edilecektir. Usule aykırı olarak alınan ve Sayın Adnan Oktar'ın mağduriyetine sebebiyet veren bu kararın gidişatının Adalet Bakanımız olarak sizin de takip etmenizi istirham ediyoruz.

2000 senesinden beri BAV Davası'nda gizli bir psikolojik savaş sürmektedir. Bir yanda BAV Camiası'nın masumiyetini ispatlayan adli deliller, hukuk kuralları ve vicdan; diğer yanda BAV Camiası'nın mağduriyetini isteyen, devletimizin kurumlarına sızmış komünist, sol örgütlenmeler ile bazı basın kuruluşlarının kimi yöneticilerinin baskıları. Oysa zaman kavga ve düşmanlık zamanı değil, kardeşlik ve birlik zamanıdır. Ülkemizin doğusu çok ağır bir bölünme tehdidiyle karşı karşıyadır. Irak'ın kuzeyinde bağımsız bir Kürdistan devleti kurma ve güneydoğumuzu terörle kopararak bu devletle bütünleştirme planı adım adım hedefine yürümektedir.

Ancak unutulmamalıdır ki, Adnan Oktar böyle bir tehlikenin varlığını 10 yıl öncesinden eserlerinde haber vermiştir. Maalesef sol-sosyalist kesimin bır kısmı ve dünyadaki sosyalist enternasyonal içten içe PKK'ya hayranlık duymakta ve bölücü örgütü, komünist ideolojiyi en iyi uygulayan sistem olarak görmektedir. Ağızları ile karşıymış gibi konuşup PKK'yı için için desteklemektedirler. BAV da bölücü örgütün ideolojisine karşı olduğu için sol, sadece Türkiye'de değil, dünya çapında BAV'a saldırmaktadır. Komünist derin devlet çetesi önce ülkemizin doğusunu PKK'ya vermeyi planlamakta, sonra da ülkenin tamamını Çin yanlısı komünist bir devlet haline getirmeyi hedeflemektedir. Bu amacını gerçekleştirirken de en büyük engellerden birisi olarak Sayın Adnan Oktar'ı ve BAV'ı görmektedir. Onun için bu komünist derin devlet çetesi, devlet kurumlarındaki bütün elemanları ile Sayın Adnan Oktar'a ve BAV camiasına karşı sürekli bir oyun ve komplo içerisindedir. BAV Camiası'nın materyalizmi ve komünist ideolojiyi dünya çapında sarsan fikri çalışmaları komünist derin devlet çetesini ve bazı medya gruplarını ideolojik olarak son derece rahatsız etmektedir. Kafalarında tasarladıkları dünya düzeninin önünde aşılmaz bir set meydana getiren bu fikri faaliyetlere karşı duydukları hınç ve kin, onları BAV Camiası'na karşı güçbirliğine sevketmektedir. Bunun sonucunda ortaya yalanlar, iftiralar, çarpıtmalar, usülsüzlükler, baskılar çıkmaktadır.

Nitekim Sayın Adnan Oktar'a bugüne dek pek çok komplo kurulmuş ancak hiçbirinden bir netice alınamamıştır. Sayın Adnan Oktar gerek hukuk nezdinde gerekse Türk halkının vicdanında her zaman aklanmıştır. 1986 yılında  Sayın Adnan Oktar Yahudilik ve Masonluk adlı bir eser yayınlamış bunun üzerine kendisine karşı büyük bir karalama kampanyası başlatılmıştır. Bu kitaptan rahatsız olan çevrelerin baskıları neticesinde bir gazetede yayınlanan bir sözü nedeniyle Sayın Adnan Oktar tutuklanmıştır. Bu tutukluluğun 9. ayında yeni bir uygulama devreye sokulmuş ve Adnan Oktar, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne yatırılarak 10 ay boyunca burada tutulmuştur. Burada geçen süre boyunca Sayın Adnan Oktar, zulüm amaçlı pek çok haksız uygulamaya maruz kalmıştır. Adnan Oktar 19 ay tutuklu kaldıktan sonra, savcılığın "ifadelerinde suç unsuru bulunmadığı"nı belirtmesiyle beraat etmiştir ve mahkemece serbest bırakılmıştır.

1991 yılında masonluk tarihi ve dünya masonluğunun örgütlenmesiyle ilgili çok önemli bir kitap çalışması yapan Sayın Adnan Oktar'a yönelik yeni bir komplo daha düzenlenmiştir. Adnan Oktar'ın annesiyle birlikte yaşadığı Ortaköy'deki  evinde arama yapan polisler, yaklaşık iki bin kitaptan oluşan kütüphanede, "ellerini attıkları ilk kitabın içinde" bir paket kokain bulmuşlardır. Bunun üzerine Sayın Adnan Oktar, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde gözaltına alınmıştır. Kendisine gözaltında kaldığı 62 saatin sonunda Adli Tıp Kurumu'nda kokain testi yapılmıştır. Bu test neticesinde Adnan Oktar'ın kanında kokainin bir yan ürününün bulunduğu açıklanmıştır. Oysa bu kokain yan ürününün vücuttan en geç 48 saat içinde tamamen atıldığı bilinmektedir. Tahlil ise tam 62 saat sonra yapılmış ve kokain yan ürününe yüksek miktarda rastlanmıştır. Ayrıca, Adnan Oktar'ın kanında çıkartılan bu kokain dozu, 62 saat önceden -yani gözaltı öncesi- alınmış olsa, Adnan Oktar'ın ölümüne neden olacak kadar yüksektir. Bu durum, kokainin Adnan Oktar'ın vücuduna 62 saatten çok daha kısa bir süre önce, yani gözaltında bulunduğu sırada girdiğini göstermiştir.

Bu gerçek, başvurularımız neticesinde aralarında Scotland Yard'ın da bulunduğu 30'a yakın uluslararası adli tıp kurumu tarafından teyit edilmiştir. Daha sonra Türk Adli Tıp Kurumu'nun da kokainin gözaltında yemeğine karıştırılarak verildiğini teyit etmesiyle olayın komplo olduğu ispatlanmış ve Sayın Adnan Oktar mahkemede beraat ederek aklanmıştır.

Ancak kokain komplosu Adnan Oktar'a kurulmaya çalışılan tuzakların sonuncusu olmamıştır. O dönemlerde bu tip iftiralarla Sayın Adnan Oktar'ın çalışmalarını engellemek isteyen komünist çevreler , bunlardan hiç bir sonuç alamayınca bu sefer de çete iddiasını devreye sokmuşlardır.
Geçmişte olduğu gibi bu davayı da bir oldu bittiye getirmek isteyenler bilmelidir ki, BAV davası sadece Türk kamuoyu tarafından değil tüm dünya tarafından yakından takip edilmektedir. Dünyanın birçok ülkesinin en önemli hukuk profesörleri dava hakkında detaylı olarak bilgilendirilmişler ve davanın gidişatını dikkatle izlemektedirler. Özellikle Ceza Hukuku konusunda uzman olan bu akademisyenler dava süreci içerisinde yaşanan hukuksuzluklar ve usulsüzlükler hakkında yazdıkları onlarca mütalaayı mahkemeye sunmuşlardır. Bu mütalaalarda yargılananlar hakkında tek bir suç delili bile bulunmadığı halde davanın suni olarak uzatılması ve zorla çete kapsamına sokulmaya çalışılması şaşkınlıkla karşılanmaktadır. 

Sayın Bakanım, ülkemizin geleceğinin, milli birlik ve beraberliğimizin güçlü savunucuları BAV üyelerine ve Sayın Adnan Oktar'a karşı kurulmaya çalışılan bu tuzağı Yüce Türk Adaletinin bozacağına ve Adalet Bakanımız olarak sizin bu çirkin oyuna izin vermeyeceğinize inanıyoruz. Türk Adaleti, olmayan suçlar üreten kötü niyet sahiplerine asla göz yummayacaktır. Er ya da geç hukuku kendi amaçlarına alet etmeye ve yargıyı baskı altına almaya kalkışanların ellerini kanun ve hukuk önünde kıracaktır.

Sedat Altan
(Bilim Araştırma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı)

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER