Sayın Aydın Doğan,
Türkiye'nin en büyük medya grubunun başındasınız ve kanaatimizce bu durum sizin açınızdan büyük hayırlara vesile olacak güzel bir imkandır.
Basın organlarının ve bunların yöneticilerinin, siyasi - felsefi veya ideolojik tercihleri olması, kimi düşüncelere kendilerini yakın, kimilerine uzak hissetmeleri normaldir. Herkesin aynı konularda aynı düşüncelere sahip olmasını, kimse beklememektedir. Ancak bir basın kuruluşunun politik ya da ideolojik çizgisi, onu meslek ilkelerinden uzaklaştıracak bir önyargıyı beraberinde getirmemelidir. Gazeteci, beğenmediği şeyleri gerekçeleriyle ifade etmeli; ama yalana, yargısız infaza, iftiraya ve hakarete kesinlikle tevessül etmemelidir. Bu tür bir yaklaşımla, Türk Halkı'nı rahatsız etmekten ve halkın basına olan güvenini sarsmaktan öte bir yere varılamayacağı açıktır.
Sayın Aydın Doğan,
Gerilim ve kavga kimseye birşey kazandırmamıştır ve kazandırması da düşünülemez. Bu çerçevede, uzun süreden beri BAV camiası aleyhine medya grubunuz tarafından yapılan yayınların hiçbir anlaşılırlığı ve faydası bulunmamaktadır. Yayın grubunuzca yapılan haberlerin tamamı dedikodulara ve iftiralara dayanmaktadır. Örneğin Ebru Şimşek isimli eski mankenin iddialarının iftira mahiyetinde olduğu, bu kişinin ünlenme ve adını gündemde tutma stratejisi güttüğünün siz de farkındasınız. (Ebru Şimşek konusu hakkında savcılıklar ve mahkemelerce verilmiş kararları aşağıda tekrar hatırlatıyoruz.) Bunlar konusunda defalarca sizi ve medya grubunuzu bilgilendirmemize rağmen Ebru Şimşek'in yalan olduğu mahkeme kararıyla kesinleşen iftiralarına sahip çıkan haberler yapılması bizce son derece hatalı bir tutumdur.
Ebru Şimşek hakkındaki tutumunuzun bir benzeri, son günlerde haber yapılan "Adnan Oktar'a yurt dışı yasağı" konusunda da devam etmiştir. Mahkemenin, müdahil avukatların talebi üzerine verdiği yurt dışı yasağı kararının tarafınızca halkımıza aksettirilme tarzı yakışıksızdır.
Oysa böyle bir yayıncılık anlayışına hiç gerek yoktur, buna ihtiyacınız da bulunmamaktadır. Vereceğiniz bir talimatla önünüze kapsamlı bilgi yığabilecek çok yetenekli gazeteci ve muhabirleriniz vardır. Bunlara küçük bir araştırma yaptırsanız ilk önce Sayın Adnan Oktar'ın pasaportunun bile olmadığını, bu konuda bir başvurusunun dahi bulunmadığını öğrenebilirdiniz. Özetle, kişiler hakkında yayın yaparken daha dikkatli olmanız, akıl ve vicdan ölçülerini dikkate almanız gereklidir.
Hepimizin, her konuda karşılıklı dayanışma ve birliğe ihtiyacımız bulunmaktadır. Birbiriyle kucaklaşan bir topluma kavuşmak için bu tip yayınlardan yayın grubunuzu uzak tutmanız gerekmektedir.
Sayın Aydın Doğan,
Bugünlerde insanlarımızın yüksek morale, umut ve güvene ihtiyacı vardır. Milletimiz, acımasızca eleştirilerden, saldırgan üsluplardan, hakaret tarzı ifadelerden ve ahlaki değerlerimizi hiçe sayan görüntü ve haberlerden olumsuz etkilenmektedir. Gergin ve kavgacı üsluplar, karalama kampanyaları, itham ve iftiralar artık son bulmalıdır.
Özellikle son yıllarda toplumumuzun üzerine gerilim ve huzursuzluğun çöktüğü, insanlarımızın yüzünün asıklaşıp solduğu, asabiyetin, tahammülsüzlüğün, bezmişliğin ve mutsuzluğun kol gezdiği bir ortam sözkonusudur. Bu sorunun aşılması için medyamıza büyük görevler düşmekte, dahası medya çözüm yolunda anahtar konumda yer almaktadır.
Sizin, Türkiye'de kavgaların son bulmasını, insanlarımız arasında sevgi, şefkat ve muhabbet meydana gelmesini sağlayabilecek bir yayın gücüne sahip olduğunuz bir gerçektir. Nitekim, daha önce "Doğan Medya Grubu İlkeleri" başlığıyla kamuoyuna ilan ettiğiniz ilkeler sorumluluk bilinciyle hareket edildiğinin güzel bir işareti olmuştur. Açıkladığınız ilkelere riayet edilmesi halinde sahibi bulunduğunuz yayın grubu toplumumuz üzerinde yapıcı bir etki oluşturacak, huzur ortamının tesisi için büyük katkı sağlayacaktır.
Ahlaki güzelliklerin, yardımlaşmanın, merhametin, saygı ve hürmetin öğütlendiği, tespit edilen yanlışların en güzel biçimde dile getirilip en yapıcı ve dostane şekilde eleştirildiği, kanunların en güzel biçimde işletilmesine yardımcı olan güçlü ve özgür bir basın hepimizin ihtiyacıdır.
Elinizde tarihi bir fırsat bulunmaktadır. Bunu değerlendirmeniz ve ülkemizin güzel ve parlak bir geleceğe kavuşmasına önemli katkılarda bulunmanız halkımızın beklentisidir. Bu katkınız, gelecekte hayır dualarıyla anılmanıza ve daima iyi bir şekilde hatırlanmanıza sebep olacaktır.
Saygılarımızla.
Tarkan Yavaş (Bilim Araştırma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı)
Adnan Oktar'ın pasaport sahibi olmadığını, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Pasaport Şubesi'nin 22.06.2007 tarihinde verdiği bu resmi belge ortaya koymaktadır.
SAHTE TANIK EBRU ŞİMŞEK VE İFTİRALARI HAKKINDAKİ 10 ÖNEMLİ GERÇEK
GERÇEK 1: İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 2006/26 Esas sayılı davada Başsavcılık beraat mütalaası, 2. Ağır Ceza Mahkemesi de 2007/7 nolu beraat kararını vermiştir. Bu mütalaada ve beraat kararında Ebru Şimşek'in iddialarının gerçekdışı olduğu açıkça ifade edilmiştir. Bu karar kesinleşmiştir. Bu karar tek başına Ebru Şimşek'in iftira ettiğini ispatlamaktadır. Mahkeme, yaptığı incelemeler sonucunda verdiği beraat kararında Ebru Şimşek'in anlatımlarının gerçekdışı olduğunu belgeleyen bilirkişi raporlarını, tanık ifadelerini, keşif tutanaklarını ve diğer belgeleri tek tek sayarak, Ebru Şimşek'in anlatımlarının doğru olmadığının anlaşıldığını vurgulamıştır. Beraat kararında aynen şu ifadeler yer almıştır:
"Sanıkların savunmalarına, katılan Ebru Şimşek vekillerinin beyanlarına, Ebru Şimşek ile ilgili izlenen CD görüntülerine, yine Ebru Şimşek ile ilgili CD görüntüleri üzerinde görüş beyan eden bilirkişi Nevzat Tarhan'ın beyanına, inşaat mühendisi bilirkişi Çağlar Göksu'nun Ebru Şimşek'in görüntülerinin alındığı evle ilgili beyanına, Ebru Şimşek'in ilişkileri konusunda beyanda bulunan Savunma tanıkları Özgür Aydemir, Mehmet Ali Yıldırım, Alkas Çakmak, Alper Çakmak, Tacettin İnce, Yavuz Coşkun, İbrahim Özcan, Ecevit Şahin'in anlatımlarına göre; sanıklar (..) hakkında TEHDİT İLE MENFAAT SAĞLAMAK (ŞANTAJ) SUÇUNDAN AÇILAN DAVADA ATILI SUÇUN SÜBUT BULMADIĞI ANLAŞILMAKLA (...) SANIKLARIN BERAATİNE KARAR VERİLMESİ GEREKTİĞİ SONUCUNA VARILMIŞTIR."
GERÇEK 2: Zamanaşımı sebebiyle ortadan kalkmasına karar verilen 2004/337 Esas sayılı davada da Yargıtay Ebru Şimşek'in iddiaları bakımından temyiz talebini kabul etmemiş, Ebru Şimşek'in iddiaları bakımından verilen düşme kararını 2007/3877 karar nolu ilamıyla onamıştır. Yargıtay ilamında bu konuda aynen şu ifadelere yer verilmiştir:
"… hakkında müdahiller Ebru Şimşek … 'e şantaj suçundan 765 sayılı TCK'nun 192/1(2 kez) … fıkralarından açılan kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına ilişkin verilen kararlar usul ve yasaya uygun bulunduğundan müdahiller vekilinin bu suçlara yönelik yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, isimleri sayılan sanıkların belirtilen suçlarından verilen hükmün istem gibi oybirliği ile ONANMASINA...
GERÇEK 3: Ebru Şimşek'in iddiaları hakkında beraat kararını veren İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi, yargılama sürecinde 14.10.2004 tarihinde Ebru Şimşek'in (silah zoruyla çekildiğini iddia ettiği) gayriahlaki görüntülerini heyet halinde İZLEMİŞTİR. Mahkeme Heyeti, Ebru Şimşek'in iddialarının aksine, görüntülerde Ebru Şimşek'in hiçbir şekilde zorlama altında olmadığını veya rol yapmasının söz konusu olmadığını bizzat müşahede etmiştir.
Mahkeme buna ilişkin izlenimlerini 14.10.2004 tarihli izleme tutanağına "İlk önce Ebru Şimşek'in bir erkekle konuşmaları olduğu ve para alışverişi olduğu, bu erkeğin çıkması üzerine, başka bir erkeğin geldiği, para karşılığı ilişkiye girme konusunda aralarında görüşmeler olduğu, bunun üzerine Ebru Şimşek'in soyunduğu, erkeğin de belden üst tarafının soyunduğu ve yatakta birlikte konuştukları, ancak herhangi bir şekilde cinsel ilişkinin olmadığı ve daha sonra Ebru Şimşek'in odadan giyinerek ayrıldığı görüldü." ifadeleriyle geçirmiştir.
GERÇEK 4: Ebru Şimşek'in bir BAV mensubunun İstinye'deki evinde çekildiğini öne sürdüğü görüntülerinin, gerçekte bu evle ilgisinin bulunmadığı bilirkişi raporuyla ortaya çıkmıştır. Bilindiği gibi, 1994 yılında, Ebru Şimşek, ortaya attığı "benim görüntülerimi BAV mensupları silah tehdidiyle çekti" senaryosuna kendince inandırıcılık katmak amacıyla, olayın nerede gerçekleştiğini soran emniyet görevlilerine bir BAV mensubunun İstinye'deki evini göstermiştir. Bununla da yetinmeyerek, -daha önce başvurduğu mahkemelerin iddiaların geçersizliğini görerek takipsizlik kararı verdiği- bu ithamını, BAV Davası'na taşımıştır. Bunun üzerine davaya bakan İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi, İstinye'deki bu ev ile Ebru Şimşek'in görüntülerindeki evi, mahkeme heyetinin de iştiraki ile resmi bilirkişiye inceletmiştir. Mahkemenin tayin ettiği İnşaat Yüksek Mühendisi Çağlar Göksu tarafından gerçekleştirilen bu bilirkişi tetkiki sonucunda, EBRU ŞİMŞEK'İN KANAL 6'DA YAYINLANAN GÖRÜNTÜLERİNDEKİ EVİN KESİNLİKLE İSTİNYE'DEKİ EV OLMADIĞI, bu iki evin tamamen farklı yerler olduğu ortaya çıkmıştır. Bilirkişinin buna ilişkin verdiği raporun sonuç kısmında şu ifadeler yer almıştır: "… Söz konusu mekanların AYRI MEKANLAR olduğu, gizli kamera görüntülerinin kaydedildiği mekandaki döşeme sisteminin asmolen döşemeli sisteme çevrilmesinin teknik olarak mümkün olmadığı kanaatindeyim." (18.10.2004 tarihli bilirkişi raporu, sf.3) Başka bir deyişle, Ebru Şimşek baştan sona GERÇEK DIŞI BİR SENARYO ANLATMIŞ, senelerce Türk Halkı'nı YANILTMIŞTIR. Gösterdiği evin görüntülerdeki evle ilgisi bulunmadığı gibi, anlattığı "silahlı tehdit" hikayesinin de görüntülerdeki gayriahlaki olayla ilgisi bulunmamaktadır. Görüntülerdeki olay gerçek bir GAYRİAHLAKİ PAZARLIĞA aittir ve konunun BAV mensuplarıyla hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.
GERÇEK 5: Ebru Şimşek'in gerçekleri gizlediğini ve BAV mensuplarına İFTİRA ETTİĞİNİ bizzat o dönemdeki ev arkadaşı Filiz Karataş itiraf etmiştir. Bu kişi İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde tanık sıfatıyla verdiği 9.12.2004 tarihli ifadesinde, Ebru Şimşek'in görüntülerinin GERÇEK BİR PAZARLIĞI yansıttığını, bu durum deşifre olunca televizyonda yayınlanan görüntüleri inkar etme yoluna gittiklerini ve bu amaçla BAV mensuplarını hedef seçerek birlikte bu tehdit senaryosunu uydurduklarını samimi olarak İTİRAF ETMİŞTİR.
GERÇEK 6: Ebru Şimşek'in malum görüntülerinde kendisinin tehdit altında olmadığını 21.10.2005 tarihli, Prof. Dr. Şevki Sözen, Doç. Dr. Nevzat Alkan, Uzm. Dr. Birgül Tüzün imzalı İstanbul Tıp Fakültesi raporu ispatlamaktadır.
GERÇEK 7: Ebru Şimşek'in malum görüntülerinde şuurunun açık olduğu ve o görüntülerde gerçek bir olayın yer aldığı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Prof. Dr. Aslan Oğuz, Depam ve Dr. Ayşın Turpoğlu'nun ayrı ayrı verdikleri bilimsel mütalaalar ispatlamıştır.
GERÇEK 8: Ebru Şimşek'in malum görüntülerinin onun gerçek yaşamından bir kesit olduğu, bizzat bu konuda tanık olarak adli mercilerde ifade veren kişilerin tanıklıkları ispatlamıştır. (Örneğin: İbrahim Özcan'ın Fatih Savcılığı'na 15.11.2002 tarihli, Birol Göç'ün Büyükçekmece Savcılığı'na 3.11.2002 tarihli, Turgay Tepedelen'in 3.1.2003 tarihli, Mehmet Ali Yıldırım'ın 27.2.2003 tarihli, Tacettin İnce'nin 5.3.2003 tarihli, Yavuz Coşkun'un 5.3.2003 tarihli tanık ifadeleri, Ecevit Şahin'in Kadıköy Savcılığı 4.8.2003 tarihli, Mehmet Uğur Başpınar'ın İstanbul Savcılığı 25.6.2003 tarihli, Orhan Danışmaz'ın İstanbul Savcılığı 25.6.2003 tarihli, Özgür Aydemir'in Sarıyer Savcılığı 30.7.2003 tarihli ifadeleri)
GERÇEK 9: Ebru Şimşek ilk iddiasını 1994 yılında ortaya atmış ve bu konuda suç duyurusunda bulunmuştu. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı konuyu detaylıca araştırmış ve bu iddiaların gerçekdışı olduğunu verdiği 1996/9848 Hz sayılı takipsizlik kararı ile netleştirmiştir. Bu karar kesinleşmiştir.
GERÇEK 10: Ebru Şimşek'in adli mercilere anlattığı iftirasıyla ilgili olarak kendisi aleyhinde Cumhuriyet Savcıları İFTİRA suçundan 10 ayrı iddianame düzenlemiştir. Bunlardan bir tanesi olan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2003/7250 Hazırlık sayılı iddianamesinde, Ebru Şimşek'in iddiaları hakkında şu tespitler yer almaktadır:
"Sanık Ebru Şimşek'in, uygun olmayan şekil ve ortamlarda çekilen görüntü ve resimlerinden dolayı yitirdiği itibarını telafi etmek düşüncesiyle, Adnan Oktar'ın da aralarında bulunduğu kişilere hayali bir takım isnatlar yakıştırdığı, zorla ve ilaçlı içki içirtilerek, gizlice resim ve hareket görüntülerinin çekildiği, tehdit edildiği gibi isnatlarla şikayetçi olduğu, bu isnatlar öncesi hazırladığı plan ve senaryonun, özellikle Filiz Karataş tarafından birçok merci ve mahkeme önünde açıklandığı; böylelikle sanığın (Ebru Şimşek'in) suçsuz olduğunu bildiği kişi ve kişilere karşı iftira atmak suçunu işlediği kanısına varılmıştır."
Bu davalardan 8'i halen devam etmekte, Ebru Şimşek'in Sayın Adnan Oktar ve BAV mensuplarını itham eden anlatımları sebebiyle farklı Cumhuriyet Savcılıklarının talebi doğrultusunda, Ebru Şimşek'in "suç işlemediğini bildiği kişilere iftira etmek suçundan cezalandırılması talebiyle yargılamalar devam etmektedir.