Günün Ayeti: | ||||||||||||
| ||||||||||||
Günün Hadisi: | ||||||||||||
| ||||||||||||
İslam Ahlakı : | ||||||||||||
TEVAZU, KOLAY VE RAHAT BİR HAYAT GETİRİR Kibir ve büyüklenme bir insana en çok zulüm ve sıkıntı yaşatan kötü ahlak özelliklerindendir. Tevazu ise, tam aksine, insana huzur ve rahatlık getirir. Kibirli bir insan, herşeyden önce tüm özelliklerini kendine ait zanneder. Örneğin zekasının Allah'ın kendisine verdiği bir nimet olduğunu düşünüp şükredeceğine, zekasıyla övünür. Bu özelliğini gözünde büyüterek çevresindekileri kendisinden küçük görür ve aşağılar. Bu karakterinin sonucu olarak, çevresindekiler tarafından sevilmez, itici bulunur. Dolayısıyla kibirli insanların gerçek, samimi, içten bir sevgi ile kendilerine bağlı dostları olmaz. Çevrelerinde hep kendilerine göstermelik bir ilgi ve saygı gösteren insanlar olur. Kibirli insanın kendi kendine yaptığı en büyük zulümlerden biri de, çevresine karşı hep kusursuz ve eksiksiz görünmeye çalışmasıdır. Zekası ile kibirlenen bir insan daima en zeki olma iddiasındadır. Asla hata yapmayı kabullenemez. Bir hata yaptığında bunun insanlar tarafından fark edilmemesi için elinden geleni yapar, hatta yalan söyleyerek çok küçük durumlara düşer. Oysa insan son derece aciz, eksikliklere sahip ve bu dünya hayatında her an denenen bir varlıktır. Hayatı boyunca birçok eksikliği ve hatası olması son derece doğaldır. Bunları diğer insanların gözünden saklamaya çalışmak ise son derece anlamsız ve gereksizdir. Allah'ın herşeyi gören ve bilen olması, insanın aciz ve eksikliklerle dolu bir varlık olduğunu kavraması, ve insanların gözünde ne olduğunun değil, asıl Allah Katındaki yerinin önemli olduğunu bilmesi, insanın üzerindeki bu zulmü kaldırarak, yaşadığı hayatı kolay ve huzurlu hale getirir. Kibirli insanlar, dünya hayatında hiçbir emellerine erişemedikleri gibi, en önemlisi Yüce Allah'ın sevgisini de kaybederler. Tevazulu insanlar ise, kibirli insanların yaşadıkları sıkıntı ve baskıları hiçbir zaman yaşamazlar. Elbette ki her insan herşeyin en güzeline sahip olmayı, herşeyin en iyisini yapmayı ister. Ancak bunları dünyevi hırslarını tatmin etmek, insanların gözlerinde büyümek ve bundan dolayı saygı görmek için yapanlar büyük bir kayıp içindedirler. Mütevazi bir insan ise bunların hepsini Allah'ı razı etmek ve sevap kazanmak için ister. Bir şey başardığında veya güzel bir özelliğe sahip olduğunda, bunların hiçbirinin kendisinden olmadığını, her birinin Allah'ın kendisine lütfettiği nimetler olduğunu bilir. Bunları kendisine veren, kaderinde kendisine başarı, güzellik ve nimet yaratan Allah'a şükreder. Dolayısıyla bunlardan herhangi birini kaybettiğinde de mutsuz olmaz. Bunun da kendisi için bir deneme olduğunu bilir ve tevekkül eder. Ne başarıyı ne de başarısızlığı, ne güzelliği ne de çirkinliği sahiplenmez. Hepsinin dünya hayatında kendisini denemek için yaratılan olay ve görüntüler olduğunu bilerek, bu inancının kendisine verdiği huzur ve rahatlığı yaşar. | ||||||||||||
Darwinizm'in Sahtekarlıkları : | ||||||||||||
NEBRASKA ADAMI SKANDALI Evrim teorisine delil bulma çalışmalarının yoğun bir şekilde devam ettiği 1922 yılında, Amerikan Doğa Tarih Müzesi müdürü Henry Fairfield Osborn, Batı Nebraska'daki Yılan Deresi yakınlarında, Plieocen Dönemi'ne ait bir azı dişi fosili bulduğunu açıkladı. Elde edilen sadece tek bir dişe bakılarak, Bunun bir maymun adama ait olduğu kabul edildi. Sadece hayalden ibaret olan bu konuyla ilgili "çok derin" bilimsel tartışmalar da başlatıldı. Büyük tartışmalara neden olan bu fosile "Nebraska Adamı" adı verildi. "Bilimsel" ismi de hemen üretildi: Hesperopithecus haroldcooki. Birçok otorite Osborn'u destekledi. Bu tek dişe dayanılarak Nebraska Adamı'nın kafatası ve vücudunun rekonstrüksiyon resimleri çizildi. Hatta daha da ileri gidilerek Nebraska adamının, eşinin ve çocuklarının doğal ortamda ailece çizilmiş resimleri de yayınlandı. Evrimciler yine tüm imkanlarını uydurma bir senaryo için seferber etmeye başlamışlardı. Nebraska eyaletinden çıkmış bir politikacı olan William Bryan, haklı olarak Nebraska adamıyla ilgili delillerin çok yetersiz olduğunu, bu delillerin hiçbir şeyi kanıtlamayacağını, bir süre daha beklenmesi gerektiğini savunuyordu. Tek sözde delillerinden yoksun kalacaklarını anlayan evrimci bilim adamları hemen atağa geçtiler ve Bryan’ın ne kadar çağ dışı olduğu, bilimsellikten uzak bir düşünce yapısına sahip olduğu yönünde demeçler vermeye başladılar. 1927 yılında iskeletin öbür parçaları da bulundu. Bulunan yeni parçalara göre bu diş ne maymuna ne de insana aitti. Dişin, yabani Amerikan domuzunun soyu tükenmiş bir türüne ait olduğu anlaşıldı. William Gregory, bu yanılgıyı duyurduğu Science dergisinde yayınladığı makalesine şöyle bir başlık atmıştı: Görüldüğü kadarıyla Hesperopithecus ne maymun ne de insan. (W. K. Gregory, "Hesperopithecus Apparently Not An Ape Nor A Man", Science, cilt 66, Aralık 1927, s. 579.) Sonuçta Hesperopithecus haroldcooki'nin ve "ailesi"nin tüm çizimleri alelacele literatürden çıkarıldı. Evrimciler ise her zamanki gibi, hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam ettiler. | ||||||||||||
Ahir Zaman'dan İşaretler: | ||||||||||||
AFGANİSTAN'IN İŞGALİ “Talikan'a (Afganistan'a) yazık oldu. Şüphesiz Allah Teala'nın orada altın ve gümüş olmayan hazineleri vardır.'' (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 59) Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’in hadis-i şeriflerinde, Afganistan'ın ahir zamanda işgal edileceğine dairbazı işaretler bulunmaktadır. Gerçekten de Rusların Afganistan'ı işgali olan 1979 yılı Hicri 1400 yılına, diğer bir ifadeyle Hicri 14. yüzyılın başlangıcına denk gelmektedir. Orada altın ve gümüş olmayan hazineleri vardır... Rivayetin bu bölümünde de Afganistan'ın maddi zenginliklerine dikkat çekilmektedir. Bugün Afganistan'da çeşitli sebeplerle işletilmeye açılmamış büyük petrol yatakları, demir havzaları ve kömür madenleri tespit edilmiştir | ||||||||||||
Yaratılış Delilleri : | ||||||||||||
Venüs etobur bir bitkidir. Bitki, üzerine konan bir böceği kapanındaki tüylere dokununca yakalar. Tüyler bir elektrik devresi gibi davranır. Tüye dokunulduğu anda elektrik sinyalleri yayılır ve bitki hücrelerindeki su dengesi değişir. Su alıp şişen hücreler de kapanı kapatırlar. Elektrik devrelerinde de akım kontrolü için kullanılan anahtarlar Venüs'ün tüyleri gibi çalışır. Anahtar açıkken devreden akım geçmez. Anahtar kapatılıp devre tamamlandığında elektrik tekrar tellerde akmaya başlar. Aslında Venüsün elektrik devresi birbirine seri bağlanmış iki anahtar gibi çalışır: Kapanın kapanması için iki tüyün uyarımı gereklidir. Bir bitki, bir insanın bile özel bir çalışma yapmadan öğrenemeyeceği bu bilgileri nereden bilmekte ve hatasız olarak nasıl kullanmaktadır? Bu sorunun tek cevabı vardır: Bitkiye neler yapacağını öğreten herşeyin hakimi olan Yüce Allah'tır. | ||||||||||||
Peygamberimiz(SAV)'in Mucizeleri: | ||||||||||||
PEYGAMBERİMİZ (SAV)'E VAHYİN GELDİĞİ SIRADA ŞAHİT OLUNANLAR Allah Müzzemmil Suresi'nde Peygamber Efendimiz (sav)'e gece kalkıp vahiy için hazırlık yapmasını buyurmuş, vahyin ne kadar ağır bir söz olduğunu haber vermiştir: Ey örtüsüne bürünen, Az bir kısmı hariç olmak üzere, geceleyin kalk: (Gecenin) Yarısı kadar. Ya da ondan biraz eksilt. Veya üzerine ilave et. Ve Kur'an'ı belli bir düzen içinde (tertil üzere) oku. Gerçek şu ki, Biz senin üzerine ‘oldukça ağır' bir söz (vahy) bırakacağız. Doğrusu gece neşesi (gece ibadeti, insanın iç dünyasında uyandırdığı) etki bakımından daha kuvvetli, okumak bakımından daha sağlamdır. Çünkü gündüz, senin için uzun uğraşılar vardır. Rabbinin ismini zikret ve her şeyden kendini çekerek yalnızca O'na yönel. (Müzzemmil Suresi, 1-8) Hadislerde de, Peygamberimiz (sav) Allah'tan vahiy alma gibi olağanüstü bir olayı yaşarken bulunduğu odada harikulade manevi olaylar yaşandığı bildirilmektedir. Bazı hadislerde Peygamberimiz (sav)'e vahiy geldiği zaman çevresindekilerin arı uğultusu gibi bir ses duydukları bildirilmektedir. Bazı kaynaklarda ise Peygamberimiz (sav)'in yüzünün yanında arı uğultusu gibi bir ses duyulduğu aktarılmaktadır. Buhari ve Müslim, Hz. Ayşe (ra)'dan şu hadis-i şerifi nakletmişlerdir: El-Haris b. Hişam Resulullah (sav)'a: "Vahiy nasıl geliyor?" diye sordu. Şöyle buyurdu: Bazen çan sesi gibi bana çok ağır bir şekilde gelip dediklerini kavradığımda benden ayrılıyor. Bazen insan kılığında gelir, bana konuşur ve ben de onun dediklerini ezberleyip kavrarım. Buhari ve Tirmizi Hz. Ayşe (ra)'dan şunu da nakletmişlerdir: Andolsun ki O'nu şöyle görmüştüm: Çok soğuk bir günde vahiy inmişti. Melek yanından ayrıldığında alnından –sel gibi- ter boşanıyordu. Taberani ise Zeyd b. Sabit (ra)'dan şunu nakletmiştir: Ben Allah Resulü'ne gelen vahiyleri yazardım. O'na vahiy indiğinde, şiddetli bir yorgunluk hisseder ve inci tanesi gibi terler boşalırdı. Vahiy hali sona erdiği zaman O okur, ben de yazardım. Ebu Nu'aym, el-Feltan b.Asım'dan şunu nakletmiştir: Allah Resulü (sav)'e vahiy indiği zaman, gözleri açık, kulağı ve kalbi Allah tarafından gelen (ayetlerde) olurdu. Ebu Nu'aym, Ebu Hüreyre (ra)'dan şunu nakletmiştir: Allah Resulü (sav)'e vahiy geldiği zaman, kendinden geçer gibi olurdu. | ||||||||||||
Belgesel : | ||||||||||||
İSLAM: DÜNYAYI AYDINLATAN IŞIK Esşiz görüntüler, bilgisayarda hazırlanmış 3 boyutlu haritalar, harika bir müzik ve güçlü bir anlatımla hazırlanan 45 dakikalık filmde, İslam'ın Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) devrinden başlayarak insanlara nasıl merhamet ve hoşgörü öğrettiği, akıl, bilim, hikmet ve sanat kazandırdığı anlatılıyor. Filmin bölüm başlıkları şöyle: 1) Putların Kırılması 2) İslam'ın Hoşgörüsü, Adaleti ve Merhameti 3) Bilimin İslami Kaynağı 4) İslam'ın Yüksek Medeniyeti Filmi izlediğinizde, İslam dininin Arabistan'dan başlayarak tüm Ortadoğu'ya, Kuzey Afrika'ya, İspanya'ya yayılırken dünyanın en görkemli medeniyetlerinden birini kurduğunu ve bu büyük kültürel yükselişin Kuran ahlakına dayandığını göreceksiniz. Filmin sunucusunun belirttiği gibi, İslam'ın ışığının tüm dünyayı aydınlattığına tanık olacaksınız... >> |