Geçtiğimiz haftalarda Fransa’da yaşanan Charlie Hebdo saldırısının ardından Avrupa devletlerinin parlamentoları hararetli çalışmalara başladılar. Teker teker terörle mücadele yasaları[i] [ii] [iii]çıkaran ve sivil toplum kuruluşlarından yardım almak için harekete geçen Avrupa devletlerinin en çok dikkat etmeleri gereken nokta, terörle mücadele ederken radikallerin zehirli ideolojilerini daha da beslememek.
Radikal terör dünya demografisini değiştirebilecek tehdit seviyesine çoktan geldi. Geçtiğimiz hafta Avrupa Birliği’nin yapısını belki de tamamen değiştirebilecek, turizm, ticaret, diplomasi alanlarında Avrupalıların yaşam standardını düşürebilecek bir öneri olan Schengen vize sistemini ortadan kaldırmak ve sınır geçişlerinde sıkı bir kontrol[iv] yapmak gündeme geldi. Sınır kontrollerinin yeniden yapılmaya başlanmasını isteyen başlıca ülkeler İngiltere, Belçika, Danimarka, Fransa, Almanya, Polonya, İspanya ve Hollanda, terör tehdidinden kendi paylarını almış başlıca ülkeler. Peki bu ülkeler halkın rahatını bozan ve toplumda kutuplaşma meydana getirecek olan bu yasalarla ne kadar sonuç alabilirler?
Bunu herkes bilmelidir ki, Müslüman grupların hayatlarını daha da zorlaştırmaya yönelik atılan her adım radikal fikirdeki grupların ekmeğine yağ sürecektir. Çünkü bu grupların beslendikleri kaynak zaten öfke ve nefrettir. Öfke ve nefretle baş etmede tek başına kanunlar yetersizdir.
Şunu unutmamalıyız ki radikal terörün başlangıç noktası bağnazlıktır. Bağnazların sevgisiz, neşesiz, kapkaranlık dünyaları medeni yasalarla kontrol edilemez. Siz çok sıkı güvenlik tedbirleri alarak ve hayatı o şehirdeki hemen herkes için zorlaştırarak bir teröristin alışveriş merkezine bomba koymasını belki birkaç defa engelleyebilirsiniz, fakat o alışveriş merkezinde dekolte giyinen hanımlara karşı nefret besleyen bir bağnazın fikrini değiştiremezsiniz.
Batı toplumunun amacı o alışveriş merkezindeki herkesin hayatını kutsal bilen ve medeni normlara saygılı nesiller yetiştirmek olmalıdır. Aksi takdirde terörle mücadele hem maddi açıdan hem de zaman açısından bir girdap haline gelir ve bu da teröristlerin kazanması demektir. Bugün ABD’de oluşan durum tam olarak da budur. Sıkı terör yasaları ile turizmi bile adeta imkansız hale getiren, iş adamlarının ve yabancı yatırımcıların faaliyetlerini zorlaştıran ve yüksek askeri harcamaları ile ekonomisini darboğaza sokan ABD’de İslam adına ortaya çıkan radikal teröristlerin eylemleri çok nadir oluyor olabilir. Fakat Amerikan halkı yaşam standartlarının yaklaşık tamamını kaybetmiş, yollarına ve köprülerine tadilat yapmaktan bile aciz kalmış bir ekonomi ile ayakta kalmaya çalışan ve içten içe nefret politikasının halkı sardığı bir devlet haline gelmiştir. Nitekim bu nefret politikalarından elde edilen sonuç halk ayaklanmaları, cinnet geçiren yüzlerce insanın silahlı saldırı yapması ve devlete karşı güven kaybı olarak ortaya çıkmıştır.
Fransız İçişleri Bakanı Bernard Cazeneuve’ün sınır kontrolü teklifi, Avrupa Devletlerinin hala radikalizm konusunu ne kadar az kavradığını açıkça gözler önüne seriyor. Cazeneuve, Avrupa Birliği içindeki sınırlara kontrol noktası eklenmesi yerine Avrupa Birliği ülkelerine girişi zorlaştıran bir yasa tasarısı[v] önerdi. Yani Sayın Bakan radikal tehdidin sınır tanımadığının, Avrupa toplum yapısını ne kadar tehdit ettiğinin ve genetik anlamda Avrupalı bir ailede doğan bir gencin de radikalleşebileceği gerçeğinin henüz farkında değil. Oysa günümüzdeki iletişim yöntemleri artık radikal terör gruplarının internet üzerinde eğitim kurumları oluşturmasına, dolayısıyla da her an dünyanın her yerine fikren gidebilmesine olanak sağlıyor. 1950’lerde Küba’da ortaya çıkan komünist gerilla hareketi için yandaş toplamak belki gerillanın teker teker Sierra Maestra’daki dağ köylerine ziyareti anlamına geliyordu ve köyleri askeri abluka altına almak fikrin ilerlemesini yavaşlatabilirdi. Veya Sun Tzu’nun kitabının dolaşımını engellemek Uzak Doğu ülkelerindeki gerilla savaşçılarının eğitimine etki edebilirdi. Oysa şu an internetle dünyanın en yüksek köyü de en uzak ada devleti de yalnızca tek “tık” ötede. İnterneti filtrelemeye çalışmanın bilgiye erişimi durdurmayacağı da anlaşılır hale geldi. Bir site kapatıldığında bir başkası o anda başka bir adreste ortaya çıkıyor. Artık teker teker hücrelerde faaliyet gösteren ve hemen her topluma homojen olarak dağılmış ‘yalnız kurt’ adı verilen kişiler yönlendiriyor terör eylemlerini.
Bu tehdidin karşısında uygulanabilecek tek yöntem var; ideolojik eğitimde interneti, televizyonları ve radyoları radikallerden daha iyi kullanabilmek. Eğer radikallerin ideolojik propaganda siteleri bin adet ise, bizim sevgi, kardeşlik ve birlik propagandası yapan sitelerimiz on binlerce olmalı.
Avrupa Devletlerinin yapması gereken, Müslüman topluluklarda sadece Kuran’a riayet eden bir anlayış gelişebilmesi için yardımcı olmaktır.
Dünyanın en kalabalık Müslüman ülkelerinden birisi olmasına rağmen istikrarlı bir demokrasi ve seküler bir anayasaya sahip olan Türkiye Batı’ya yardımcı olabilir. Türkiye’nin gençliğini terör gruplarına katılımdan korumadaki başarısı ve Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında Batılı yaşam tarzına uyum oranı, ülkenin yüzyıllara dayanan İslam geleneği ve gençlerini yönlendirmedeki deneyiminin olumlu sonuçları olduğunu göstermektedir. Avrupa ülkelerinde Müslümanların sayısı çok az olmasına rağmen, terör gruplarına katılım, %99’u Müslüman olan Türkiye ile karşılaştırıldığında çok daha fazladır. Bu açıdan Türkiye, Avrupa’nın ortağı olmaya uygun bir isimdir.
[i] http://www.theguardian.com/commentisfree/libertycentral/2009/jan/22/explainer-terrorism-legislation
[ii] http://www.christiantimes.com/article/david.cameron.wants.new.anti.terror.laws.in.cyberspace.after.paris.attacks/50351.htm
[iii] http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/europe/france/11335586/EU-pushing-for-new-anti-terror-powers-to-monitor-air-travel.html
[iv] http://europa.eu/rapid/press-release_MEMO-15-3140_en.htm
[v] http://www.ft.com/cms/s/0/9f340c78-99af-11e4-93c1-00144feabdc0.html#axzz3PKGrqhaZ
Adnan Oktar'ıon New Straits Times'da yayınlanan makalesi