Masonların ve Darwinistlerin Karanlık İttifakı
Geçtiğimiz ay “Masonluğun Saklanan Yüzü” yazı dizimizin ilk bölümünde, masonlar tarafından gizli tutulan ve kamuoyunda merak uyandıran “Masonluğun temel ilkeleri ve dünya görüşü nedir?”, “Gizli örgütlerle bağlantısı var mıdır?” soruları başta olmak üzere, masonluk hakkındaki önemli soruları yanıtlamıştık.
Yazı dizimizin bu ayki bölümünde ise;
- Atatürk’ün masonluk hakkındaki düşünceleri,
- Masonların din ahlakına karşı gerçekleştirdikleri faaliyetlerin neler olduğu,
- Bilim ve akıl dışı olan evrim teorisini neden destekledikleri
gibi konular yer alıyor. Karanlık yapısı ile son günlerde yeniden gündeme gelen masonluğun gerçek felsefesi ve amaçları saklanan yönleriyle gözler önüne
seriliyor.
1. Atatürk Masonluk Hakkında Ne Düşünüyordu?
Atatürk, “Çocuklarımıza her şeyden evvel Türkiye’ye düşman bütün uluslarla mücadele etmek öğretilmelidir.” demektedir. Mustafa Kemal Atatürk, kökü dışarıda olan bütün kurumlara karşı net bir tavır almıştır. 1935 tarihinde mason localarını kapatmıştır. Dr. M. Kemal Öke, Atatürk’ü masonların tabii reisi göstermek için gayret sarf etmiş, Atatürk bu teklifi reddetmiş ve şöyle demiştir:
“Ben bu cemiyete girmem, ben başkalarının yaptığı prensiplere değil, ancak kendi prensiplerime uyarım.”
Masonlar, 1935 yılında da Cumhurbaşkanlığı konutu olarak kullanılan Çankaya Köşkü'nü kovularak terk etmişlerdi. Mason localarının kapatılmak istenmesi üzerine Atatürk'ü ikna etmek için 11 Ocak 1935 tarihinde Cumhurbaşkanlığı konutuna çıkan Mason heyeti, Atatürk'ün büyük tepkisiyle karşılaşmıştı. Dönemin Van Milletvekili İbrahim Arvasi anılarında bu tarihi gerçeği şu şekilde anlatıyor:
‘’Masonların Büyük Üstadı Mim Kemal, Reis-i Cumhur'a hitaben: "Efendimiz biz zaten maiyet-i devletindeyiz fakat siz Meşrik-i Azam'ımız olursanız, bir pervane gibi etrafınızda dönüp dolaşırız demiş. Reis-i Cumhur da; peki bir şey soracağım, bana cevap veriniz de sonra... Siz Avrupa'da hangi locaya bağlısınız ve mektebinizin ismi nedir?" diye sormuş.
Mason Üstadı Mim Kemal "Biz Cenova'ya tabiyiz ve Reisimiz Barca Mişon'dur" diye cevap verince küplere binen Mustafa Kemal Paşa, "Haydi defolun buradan, cehennem olun gidin. Yahudi uşakları! Benim milletim bana kahraman sıfatı verdi. Ben sizin gibi bir çift Yahudi'ye uşak mı olacağım? Bu gece sabaha kadar Türkiye'deki bütün locaları kapatmadığınız takdirde, yarın teşkil edeceğim Divan ı Harb-i Örfi'ye hepinizi verir ve astırırım. Haydi defolun karşımdan" diyerek masonları kovdu.’’
İbrahim Arvasi'nin "Tarihi Hakikatler" isimli kitabının 71 ve 72. sayfalarında anlattığına göre; “Atatürk'ten ağır hakaret işiterek kovulan masonlar, o gece adeta yıldırım hızıyla durumu İzmir, İstanbul ve Adana'daki localara bildirirler. Sabah olmadan Türkiye'deki bütün locaların kapanma kararlarını aldırıp, ilgili belgeleri daha sabah kahvaltısı sofrasından kalkmayan Atatürk'ün önüne koyup derin bir nefes alırlar.”
2. Masonlukta Gizlilik Neden Önemlidir?
Masonlar bu sorunun da en açık cevabını yine kendi kaynaklarında vermektedirler:
“Masonluk sırlarını ve hakikatleri maskeler. Arzu edenler ise esasen hafifçe maskelenmiş olan bu hakikatleri bulabilirler. Bu hakikatlerin ise bazen zayıf ve düşüncesizlere açıklanması tehlikeli olabilir. Hatta onların mevcut olan inançlarını bile yok edebilir. Masonluğa intisab edenlerinkini (girenlerinkini) ise kuvvetlendirir. Kadim (daimi) sırların tesis edilme sebebi bundan ileri gelmektedir. Bunlar bilgi ve hikmet arayıcıları için bu işe başlangıç veya verilecek malumata hazırlık safhası vazifesini gören mekteptir. Doğru dürüst bir hazırlık safhasından geçmeden verilen hakikatler bunları alanlar için yıkıcı ve şaşırtıcı olabilir.”
(Masonlara Özel) Mimar Sinan Dergisi, Masonluk ve Esasları adlı yazı, Raşit Temel, 2. yıl, eylül 1968, sayı:7, sf:11)“Bize tevdi (emanet) edilen sırları kalbimizin en derin köşelerinde saklamalıyız. Bir ölü kadar sessiz, bir mezar kadar ketum olmalıyız. Bu bizler için bir yemin, bir şeref, bir vicdan borcudur.” ((Masonlara Özel) Mimar Sinan Dergisi, Masonluk Sırları-Ketumiyet vs Susmanın Fazileti adlı yazı, Hanri Benazus, 2. yıl, eylül 1968, sayı:7, sf:16)
3. Masonlar neden Birçok Gizli Gerçeğj Sembollerle İfade Ederler?
Semboller, sır ve gizlilik konusunda son derece titiz olan masonlar için büyük önem taşır. Çünkü, dışarıdan bakıldığında belirli bir mana taşımayan birçok sembol, masonlar için çok şey ifade edebilmektedir. Bu sayede kendi aralarında rahatlıkla anlaşabilmekte ancak harici olanlara (mason olmayanlara) da fark edilmemektedirler. Gizli bir örgüt olan masonluk, sembollerle Yahudi mistizmi olan Kabalist yapıyı devam ettirmektedirler. Mimar Sinan dergisinde sembollerin önemi şöyle dile getirilir:
“Masonluğun bir tarifi onun "Allegori perdesi arkasına gizlenmiş sembollerle tasvir edilen bir ahlak sistemi" olduğudur. Loca içinde dilsiz, sessiz, hatta tozlanmış duran amblemlerin manalarını incelemek ve bu suretle hakikatleri meydana çıkarmak hepimizin vazifesidir. Yani Masonluğun sistemiyle, allegorileriyle, sembolleriyle ne öğretmek istediği hakkında bilgimiz olmalıdır." (Mimar Sinan - Sayı:13, Yıl:4)
Masonik sembolizm, tamamen büyü ve okültizm üzerine kurulu Kabalizm kaynaklıdır. Sembollerdeki benzerlik, ifade ettikleri anlamlar hep bunu ispat etmektedir.
4. Masonların Dine Bakışları Nasıldır?
Masonlar kendi kaynaklarında din ahlakına olan bakış açılarını anlatırlarken yaptıkları izahlarda dini bir dogma olarak sözde boş bir inanç olarak ifade ederler.
Masonluk hakkında günümüze kadar yazılan pek çok eserde, masonların "dinsiz" ve "din düşmanı" oldukları ısrarla vurgulanmıştır. Masonlar ise kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda ve her vesileyle bu iddiaları yalanlamış, kendilerinin bütün dinleri kabul ettiklerini, hatta ateist olanların masonluğa alınmadığını, locaya kabul sırasında ise üç mukaddes kitabın da bulundurulup yemin töreninin öyle gerçekleştirildiğini ifade etmişlerdir. Ancak kendi kaynaklarında din ahlakına olan bakış açılarını anlatırlarken yaptıkları izahlarda dini, bir dogma olarak, sözde boş bir inanç olarak ifade ederler. İşte masonların kendi ağızlarından birkaç örnek: (Bu alıntılarda geçen uygunsuz anlatımdan Rabbimiz’i tenzih ederiz.)
“Bu evrenin bir mimarı vardır. Buna Tanrı, Allah, Total enerji (kudreti külliye) Salt güç (kudreti mutlaka) Kutsal Güç (kudreti ulviye) Doğa, Evren… denebilmektedir. Bizce bu güç, ulu ve yücedir ve “Evrenin Ulu Mimarıdır”. İnkar edilemez (yadsınamaz) nitelendirilemez (tavsif edilemez). Olumlu bilim akıl, bilgelik, mantık bunu reddetmez…
…Burada bir açıklama yapmak isterim: Olumlu bilim, doğa, toplum ve insana özgü (ait) olayların, gözlem (müşahede), inceleme (tetkik), deneme (tecrübe), olayları çoğaltarak aynı işlemleri yenileme (tekrar), sonucu anlatma, tartışma ve eleştirmeden ve bilimsel yasaların bulunmasından doğar. Bu bilimsel eylemlerden geçmeyen bütün düşünü ve inançlar, bize göre dogmatiktir, boş inançlardır (batıl) dır. Olumlu akıl da, olumlu bilimden ve onun sonuçlarından başka bir şey benimsemeyen akıl (aklı selim, sağduyu)”dur.” (Masonluk Bir Ahlak Okuludur. Dr. Selami Işındağ, sf: 13)
Mimar Sinan dergisindeki "Masonluğun İlk Devirleri" başlıklı bir makalede belirtildiği gibi, "Masonluk, kiliselerin dışında hakikati arayanların biraraya geldiği, toplandığı yer, melce (sığınılacak yer) oluyordu." (Neşet Sirman, Masonluğun İlk Devirleri, Mimar Sinan, 1997, Sayı 104, s. 41)
"Hakikati dinin dışında arayan" bu zümre, din ahlakına karşı da büyük bir husumet duyuyordu. Bu nedenle örgüt, kısa sürede Kilisenin, özellikle de Katolik Kilisesi'nin rahatsızlık duyduğu bir güç merkezi haline geldi. Bu masonluk-Kilise çatışması giderek büyüyerek 18. ve 19. yüzyıl Avrupası'na damgasını vurdu. 19. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa dışındaki coğrafyalara da yayılmaya başlayan masonluk, gittiği her ülkede din karşıtı felsefelerin ve hareketlerin çıkış noktası haline geldi.
Masonların kendi yayın organlarından bu konudaki diğer alıntılar da şu şekildedir:
"Bir dinin tesirinden hala kendini kurtaramayan Masonik prensip ve hakikatleri kavrayamayan Masonların bol miktarda mevcudiyeti çok üzücüdür." (Mimar Sinan, S: 4, Sf: 40)
"Ölümden sonra hayat var mı? İnsanoğlu bu sorunun cevabını henüz vermiş değil" (Mimar Sinan 1977, S:24, Sf:8 )
"Ruhun ölmezliğine inanmak, imgeye (hayale) kapılmaktır." (Mason Dergisi, Ocak 1975, Sf:8 )
“Beşeriyet de ruh fikri, ölüm korkusundan, daha doğrusu birdenbire ‘yok oluşun’ kabul edilememesi, bu korkunun elem ve azabının hafifletilmesi düşüncelerinden doğmuştur." (Türk Mason Dergisi 1965 S: 59 Sf: 30-36)
Yukarıdaki alıntılardan da anlaşılacağı gibi Masonlar, aslında dine inanmazlar ve inanmadıklarını sadece kendi üyelerinin okuyabilecekleri dergi ve yayınlarda açıklarlar. Halka yönelik yayınlarda ise bu gerçeği perdeleyerek, dine inandıklarını, aralarında dini inançlara saygılı insanların da olduğunu özellikle vurgularlar.
5. Masonlar Ateizme Temel Oluşturan Evrimi Neden Desteklerler?
Bilimsel hiçbir dayanağı olmadığı halde bilimsel bir gerçekmiş gibi lanse edilen evrim teorisi Türkiye'ye ilk defa Masonlar tarafından sokulmuş ve din ahlakına karşı kullanılmaya başlanmıştır. Masonlar kendilerine özel yayınları olan Mimar Sinan Dergisi’nde bu konuyu şu sekilde anlatmaktadırlar:
"Bizde de Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde (Mason) Ahmet Mithat Efendi'nin kendi çıkardığı "Dağarcık" dergisinde "Dünyada İnsan Zuhuru" adlı kısa makalede Lamarck'in "Dönüşüm" teorisine dayanarak insanın maymundan türediğini bildirmesi üzerine İstanbul din bilginlerinin tepkisine yol açtı." (Mimar Sinan Dergisi Sayi: 39, Sf: 38)
Masonlar evrim teorisini kabulle yetinmeyip, bunu topluma da yayma ve benimsetmenin en büyük görevlerinden biri olduğunu şöyle ifade etmektedirler:
"Hepimize düşen en büyük insancıl ve Masonik görev, olumlu bilim ve akıldan ayrılmamak bunun "Evrimde en iyi ve tek yol olduğunu benimseyerek, bu inancımızı insanlar arasında yaymak halkı olumlu bilimlerle yetiştirmektir." (Türk Mason Dergisi, Sayı:25-26, Mart 1977, Sf: 59)
Masonluğun gizli bir örgüt olmasının belki de en önemli sebebi din ahlakına karşı olan yapılarını belli etmemeye çalışmalarıdır. Çünkü masonluk dine inanmaz ve bunu topluma yaymak için çaba harcar. Din ahlakının ortadan kalkması için ilk başvurdukları yöntem de bilimsellikten uzak bir aldatmaca olan evrim teorisini gerçekmiş gibi topluma yaymaya çalışmalarıdır. Yine kendi yayın organları olan bir dergide Üstadları Selami Işındağ evrimi çıraklarına şöyle öğütlüyor:
"Araştırmalara göre, XIX. asrın sonları ile XX. asrın başlarında İngiltere'nin Sussex Kontluğunda ve Piltdown bölgesinde bulunan iskeletler, insan ile maymun arasında bir taslak mevcuda aittir. Bu taslağa, iki ayak üzerinde yürüdüğünden (Ayakta duran insan maymun-Pitocantrus erektus) ismi verilmiştir. Yani evvela yüksek maymunlar, sonra da Tantativ Men ve sonra da insan, gelmiş gibi görülmektedir." (Otuzuncu Derece Ritüelinin Tetkiki, Dr. Selami Işındağ, 1966, Sf: 34)
Önemli Not: Piltdown bölgesinde bulunduğu iddia edilen kafatasının gerçek olmadığı, çenesinin yeni ölmüş orangutana, kafatasının ise 500 yaşında bir insana ait olduğu, eskitmek için de çeşitli kimyasallar kullanıldığı anlaşıldıktan sonra, bu olay bilim tarihine Piltdown Sahtekarlığı olarak geçmiştir. (Daha fazla bilgi için Hayatın Gerçek Kökeni, Harun Yahya, Araştırma Yayıncılık)
6. Yakın Tarihimizde Türk Masonlarının Dine Karşı Yürüttükleri Mücadeleler Nelerdir?
Yıllar boyunca kendilerini bir 'hayır kurumu' olarak tanıtan masonların en rahatsız oldukları konulardan birisi, gerçek yüzlerinin açığa çıkarılması, gizli faaliyetlerinin deşifre edilmesidir. Dünyanın pek çok ülkesinde, bu yönde faaliyet yapan kişiler masonlar tarafından engellenmiş, bir şekilde faaliyetleri durdurulmuştur. İtalya'da P2 mason locasının açığa çıkmasının ardından, bu konuyu soruşturan savcıların ve emniyet görevlerinin birer birer faili meçhul bir şekilde öldürülmeleri bu durumun yakın tarihten çarpıcı bir örneğidir. Ülkemizde ise, masonların iç yüzlerini açığa çıkaran çalışmalar yapan kişilere karşı da, zaman zaman çeşitli komplolar yapılmış, ancak bu komplolar bir sonuca ulaşamamıştır.
Bu durum İslam tarihinde de birçok defa yaşanmıştır. İnkarcılar hep tuzak kurmuşlar ancak Allah kurdukları tuzakları inananlardan uzaklaştırmış, hayra çevirmiştir. Bu durum bir ayette şöyle bildirilmiştir:
“Hani o inkâr edenler, seni tutuklamak ya da öldürmek veya sürgün etmek amacıyla, tuzak kuruyorlardı. Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken, Allah da bir düzen (bir karşılık) kuruyordu. Allah, düzen kurucuların (tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır.” (Enfal Suresi, 30)
Değerli İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur'da masonların kendisine olan özel düşmanlıklarını da ifade etmiştir. Bu büyük alime yapılan haksız baskı ve zulümlerde masonların büyük rolü vardır:
“Burada bir günde çektiğim sıkıntı ve azabı, Eskişehir'de bir ayda çekmezdim. Dehşetli masonlar, insafsız bir masonu bana musallat etmişler, ta ki hiddetimden ve işkencelerine karşı "artık yeter" dememden bir bahane bulup, zalimane tecavüzlerine bir sebep göstererek yalanlarını gizlesinler.”
Bediüzzaman'ın hayatını anlatan Son Şahitler adlı kitapta, bu büyük İslam alimine masonların çektirdiği sıkıntı ve eziyetler anlatılmaktadır. Bediüzzaman'ın kendi ağzından masonların suçsuz yere kendisini hapse attırdığı açıklanmaktadır.
7. Türkiye’deki Masonlar Yabancı Ülkelerdeki Masonlarla Nasıl Bir İlişki İçindedirler?
Masonluk varlığını ilk kez 1717'de İngiltere'de resmi olarak ilan etti. Bu tarihten sonra, önce İngiltere'de, ardından başta Fransa olmak üzere kıta Avrupası'nda yayılan masonluk, her ülkede din ahlakına karşı olan kişilerin toplanma yeri oldu. Kendilerini "hür düşünürler" olarak ilan eden -bununla, İlahi dinleri tanımadıklarını ifade eden- (Allah’ı tenzih ederiz.) pek çok Avrupalı mason, localarda buluştu. Kendi anlatımlarında uluslarüstü olduklarını şu şekilde açıklıyorlardı:
“Franmasonluk siyasal bir parti olmamakla beraber, siyasal ve sosyal olayların akımına uygun olarak uluslararası birleşik ve sosyal bir kuruluş halinde örgütlenmesi 18. yüzyılın başlarına rastlar. Mezheplerin özgürlük kurallarını uygulamaya çalıştığı sırada, onlara yardım için, din adamları kurallarının (ruhban heyetlerinin) nüfuz ve iktidarlarına karşı savaş açmak durumuna giren farmasonluğun yıkmak istediği şey, Kilisenin hükümetler ve halk üzerindeki tahakkümü idi. Bundan dolayı 1738 ve 1751 yıllarında Papa tarafından dinsiz olarak ilan edilmiştir...” (Naki Cevad Akkerman, Politika ve Masonluk, Mimar Sinan, Eylül 1968, Sayı 7, s. 66-67)
Hepimize düşen en büyük insancıl ve masonik görev, olumlu bilim ve akıldan ayrılmamak, bunun evrimde en iyi ve tek yol olduğunu benimseyerek bu inancımızı insanlar arasında yaymak, halkı olumlu bilimlerle yetiştirmektir. Ernest Renan'ın şu sözleri çok önemlidir: "Ancak halk olumlu bilim ve akıl ile eğitilirse, aydınlatılırsa, dinlerin boş inançları kendi kendine yıkılır." Lessing'in şu sözleri de bu düşünceyi destekler: "İnsanların olumlu bilim ve akıl ile aydınlatılmasıyla bir gün dine gerek kalmayacaktır.
Masonik sembollerden bazıları:
Masonlar, felsefelerini, gerçek manalarını sadece kendi üyelerine açıkladıkları semboller aracılığıyla ifade ederler. 33 derecelik masonik hiyerarşi içinde kademe kademe yükselen mason, her derecede masonik sembollerin yeni anlamlarını öğrenir.
Çift Sütun
Üzerlerine "Jakin" ve "Boaz" kelimeleri kazınmış olan bu sütunlarda masonların amacı, ilham aldıkları pagan inançları ifade etmektir. Mason localarının değişmez dekorlarından biri, locanın girişinde yer alan bu ikiz sütunlardır.
Altı Köşeli Yıldız
Masonlar altı köşeli yıldızı, Eski Mısır'ın putperest kültürünün sembolü olarak benimsemişlerdir.
Göz Altındaki Piramit
Bu sembol hakkında yapılan araştırmalarda, 1 dolarlık Amerikan banknotunun üzerinde yer alan bu sembolü benimseyen ABD kurucularının mason olduklarına, bu nedenle hümanist felsefeyi benimsediklerine vurgu yapılmaktadır.
Gönye ve Pergel
Bu sembolün, aslında yine Eski Mısır'dan veya Hristiyanlık öncesi Aryan inançlarından kaynaklanan pagan bir hurafenin işareti olduğu masonik kaynaklarda da kabul edilmektedir.
Bilimsel hiçbir dayanağı olmadığı halde bilimsel bir gerçekmiş gibi lanse edilen evrim teorisi Türkiye'ye ilk defa Masonlar tarafından sokulmuş ve din ahlakına karşı kullanılmaya başlanmıştır.
Masonlar tüm dünyayı bir "tapınak" haline getirme amacındadır. Ama hayal ettikleri bu tapınak, İlahi bir dinin değil, hümanist bir dinin tapınağıdır.
"İnsan" kavramının putlaştırıldığı, materyalist ve evrimci felsefenin tek doğru sayıldığı bir dünya hayalidir bu.