
Asil bir insanın dine olan yaklaşımı, dinin ve Kuran’ın derinliğini kavramaya yönelik isteği son derece samimidir. İmanından kaynaklanan bir coşku ve heyecanla Allah’ın sonsuzluğunu, yüceliğini, kudretini düşünür ve kavramaya çalışır. Baktığı herşeyde Allah’ın tecellilerini görür ve dile getirir. Asil insanın bir diğer özelliği de her zaman her yerde aynı tavrı göstermesidir. Bu ahlaktan uzak basit insanlar duruma, şartlara ve kişilere göre değişken karakterler sergileyebilirler. Örneğin kendilerince daha değerli gördükleri bir profesörün yanında daha olgun, daha aklıbaşında bir tavır ortaya koyarken, basit olduğunu düşündükleri kişilerin yanında kendileri de onlara uyup benzer tavırları gösterip, benzer esprileri yaparak aynı basitliğin içine girmekte bir sakınca görmezler.. Oysa Müslüman heryerde ve her şartta Allah’ın kendisini gördüğünü bilmenin şuuruyla hareket eder. Kuran ahlakına ve Allah’ın rızasına uygun tek bir karakteri vardır, her yerde bu karakteri gösterir. Asil bir insan için öncelik; kendisini insanların değil Allah’ın görüyor olmasıdır. Bu yüzden de insanların ölçülerine göre değil, Allah’ın kendisinden hoşnut olmasına yönelik tavırlar ortaya koyar.
Asil bir Müslüman, ruhunu Kuran’a uygun ve en doğru şekilde kontrol eder. Nefsini eğitir, ahlakında derinleşmek için sürekli bir çaba içerisinde olması gerektiğini bilir.
Asil insanın sevgi anlayışı da Kuran’a uygun ve asildir. Karşısındakini Allah için ve onda Allah’ın tecellilerini gördüğü için sever. Sevgisinde dünyevi karşılık beklemez, herşeyde olduğu gibi sevgi anlayışında da ahirete yönelmiş bir ruh hali içindedir. Müslümanlarda gördüğü Allah’ın tecellilerini düşünür, incelikleri görmeye çalışır. Hem kendisinde hem de diğer Müslümanların sevilecek güzel yönlerini ön plana çıkarmaya çalışır. Sevgisini, karşısındaki kişi için ince düşünerek, fedakar olarak, onun eksiklerini gidermeye çalışarak, daha iyi olması için çaba sarfederek ve nefsini kendi nefsinden önde tutarak gösterir. Sevgisi Allah rızası temeline dayandığı için tüm bunları yalnızca Allah için yapar.
Müslüman ruhundaki bu asilliği, hayatının her anına etki edecek şekilde yaşar. Ölüm anında da yine asil ve Allah sevgisiyle doludur. Her anını Allah için yaşadığının bilinciyle asil olmaktan asla taviz vermez. Ruhunu sürekli canlı, Allah aşkıyla dolu, şevkli tutarak Allah’ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmayı ümid eder.