İstanbul'dan Bihaç'a Yolculuk
Osmanlı mirasının Balkanlar'da nasıl hala ayakta olduğunu görmek için, İstanbul'dan çıkıp Bosna-Hersek'in kuzeybatı ucundaki Bihaç'a bir yolculuk yapmak yeterli. Çünkü yolda fark edersiniz ki, izlemekte olduğunuz rota aynı zamanda da Türkiye'nin "etki alanı"nı oluşturan "Müslüman ve Türk kuşak"tır.
İstanbul'dan yola çıkıp Yunanistan'a girdiğinizde, Türk azınlığın yaşadığı Batı Trakya toprakları üzerinde ilerlersiniz. Burada yaklaşık 120 bin Türk soydaşımız vardır ve Yunanistan'ın yıllardır uyguladığı asimilasyon politikalarına rağmen ısrarla milli ve dini kimliklerini korumaktadırlar.
Batı Trakya'nın hemen yukarısında, Güneydoğu Bulgaristan'da ise daha kalabalık ve geniş bir Türk azınlık yaşamaktadır. Bulgaristan nüfusunun % 9'unu oluşturan Türkler, ülkenin kuzey ve güneyinde yer alan iki geniş bölgede yaşarlar. Güneydeki daha geniş bölge, sözünü ettiğimiz "yeşil kuşak"ın ilk büyük halkasıdır. Güney Bulgaristan'da batıya doğru ilerledikçe bu kez de Pomakların yoğun olarak yaşadığı bölgelere varırsınız. Pomaklar, Osmanlı zamanında İslam'ı kabul etmiş Bulgar Müslümanlarıdır. Ancak kendilerini Bulgar soydaşlarından ziyade Türk dindaşlarına yakın görürler. Bu nedenle onlar da söz konusu yeşil kuşağın bir parçasıdırlar. Pomaklar ve Türkler, az sayıdaki Çingene ile birlikte, Bulgaristan'ın % 13'lük Müslüman nüfusunu oluştururlar.
Osmanlı Yok Ama İzleri Hala Ayakta
Batıya doğru daha da ilerleyince Makedonya'ya varırsınız. Yunanistan'la Sırbistan'ın arasında sıkışmış olan ve her ikisini de kendisi için bir tehdit olarak gören bu mini Balkan devleti, stratejik olarak Türkiye'yle aynı saftadır. Dahası, Makedonya'da çok sayıda Arnavut ve sayıları yüksek olmasa da ağırlıkları bulunan bir Türk azınlık yaşamaktadır. Bu iki Müslüman unsur, ülke nüfusunun yaklaşık %40'a yakın bir kısmını oluşturarak yeşil kuşağı batıya doğru devam ettirirler.
Daha da batıya gittiğinizde ise, Türkiye'ye göçmüş olan milyonlarca soydaşı, Müslümanlığı ve anti-Sırp, anti-Yunan dış politikası nedeniyle Türkiye'ye yakından bağlı olan Arnavutluk'a ulaşırsınız. Arnavutluk sizi Adriyatik sahillerine ulaştırır.
Hepsi bu kadar değil. Arnavutluk'tan kuzeye çıkın, bu kez "Sırbistan'ın içindeki Arnavutluk"a, yani Kosova'ya ulaşırsınız. Kosova nüfusunun %90'ını oluşturmalarına karşın Sırbistan yönetimi tarafından sistemli bir biçimde ezilen bu Arnavutlar, baskının doğurduğu radikalleşmenin de etkisiyle, Müslüman kimliğine ve dolayısıyla Türk eksenine son derece yakındırlar. İbrahim Rugova gibi basiretli bir liderin önderliğinde 10 yılı aşkın süredir Belgrad'ın asimilasyon ve baskı politikalarına göğüs geren "Arnavutluk Cumhuriyeti", bugün resmi olarak tanınmasa da, bağımsızlığa giden yolda ısrarla yürümektedir. Kosova'daki Arnavutların tarihsel olarak kendilerini yakın gördükleri en büyük dostları ise, Arnavutluk'tan sonra, Türkiye'dir.
Kosova'dan kuzeybatıya doğru ilerlediğinizde ise, Sırbistan ile Karadağ arasındaki sınır boyunca uzanan Sancak bölgesine gelirsiniz. 1912'ye kadar Osmanlı toprağı olarak kalmış olan bu bölgedeki Slav Müslümanları, son derece güçlü bir İslami kimliğe sahiptirler.
Osmanlı'nın Uç Sınırı: Bihaç
Sancak'ın bittiği yerde Bosna başlar. Bugün Doğu Bosna, Bosna-Hersek Federasyonu'nun Sırp tarafını oluşturan Republika Srpska'ya aittir. İşgal yoluyla elde edilmiş olan Doğu Bosna biraz yarılsa, İzzetbegoviç'in Dayton Anlaşması'nda bırakmamak için çok direndiği "Gorazde koridoru"nu kullanarak Saraybosna'ya ve oradan da Devlet-i Ali Osmaniye'nin sınırlarının vardığı en uç noktaya, Bihaç'a varmak mümkündür.
Edirne'den Bihaç'a uzanan bu kuşak, dikkat edilirse, jeostratejik yönden oldukça anlamlı bir hat üzerinde uzanmaktadır. Bu ise tesadüfi bir durum değil, aksine hesaplanmış ve bilinçli olarak oluşturulmuş bir dizayndır: Osmanlı yönetimi, Balkanlar'ı fethettikten sonra bölge coğrafyasında bir düzenleme yapmış ve asırlar süren bir süreç içinde bölgedeki önemli stratejik noktalara Müslüman nüfus yerleştirmiştir. Bu Müslüman nüfusun bir kısmı Anadolu'dan göç ederek Balkanlar'a yerleştirilen göçebe Türkmen boyları, bir kısmı ise Müslümanlığı sonradan kabul eden bölge halklarıdır (Arnavutlar, Boşnaklar ya da Pomaklar gibi).
Kısacası Devlet-i Ali Osmaniye artık yoktur, ama Balkanlar'ı bir uçtan diğer bir uca kat eden bir Türk-İslam varlığı onun mirası olarak hala ayaktadır. Sayıları 10 milyonu bulan Balkan Müslümanları, Edirne'den Bihaç'a kadar uzanan bir hat üzerinde yaşamaktadırlar. Dahası, bu hat üzerinde bazıları 1878'den bazıları ise 1912'den bu yana hayatta kalma mücadelesi vermektedir.