İnsanın, ruhunu Kuran ahlakına uygun bir şekilde derinleştirememesi sonucunda ``yüzeysel`` bir bakış açısı ortaya çıkar ve bu yüzeysellik davranışlara da yansır. Bunun temel nedeni, Allah'a yakın olma ve O'nun rızasını kazanma konusunda istekli olmamaktır.
Basit karakterli insanlar, kendi küçük dünyalarında yaşarlar. Çevrelerinde gelişen olayları değerlendirme şekilleri de aynı oranda yüzeysel olur. Bu dar bakış açısını genel olarak şu başlıklar altında ele alabiliriz:
Olayların Hayırlı Yönlerini Görememeleri
Basit insanların en belirgin özelliklerinden biri sürekli olarak olumsuz yorumlar yapmalarıdır. Çoğu zaman olayların hayırlı yönlerini göremediklerinden, olaylardan mağdur olacakları, üzülecekleri, sıkıntıya düşecekleri yorumlar çıkarır ve haksızlığa uğradıklarına yönelik çıkarımlar yapma eğiliminde olurlar. Hatta böyle insanlar kendilerine iyi bir söz söylendiğinde bile aniden duygusallaşır, ağlamaklı bir tavır gösterirler. Tüm bunların en önemli nedeni din ahlakının özünü kavrayamamış olmalarıdır. Çünkü Kuran'ı tüm hayatında uygulayan bir insan, olumsuz düşüncelerin etkisi altına girmemesi ve Allah'ın rahmetinden ümit kesmemesi gerektiğini bilir. Bu, Allah'ın Kuran'da bildirdiği önemli bir konudur:
"… Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umut kesmez. " (Yusuf Suresi, 87)
Sürekli Ümitsiz ve Karamsar Bir Ruh Halinde Olmaları
Ümitsizlik ve karamsarlık, basitlik kültüründe yaşayan zayıf kişilikli insanların maddi ve manevi güçlerini ellerinden alan, onlara moral bozukluğu, şevksizlik ve mutsuzluk veren bir özelliktir. Bu insanlar kendileri olumsuz yorumlar yaptıkları gibi, müminlerin her olaydaki hayır ve hikmetleri gören ve dile getiren yorumlarına da şaşırırlar. Kendilerinin felaket gibi yorumladıkları olayların tamamen Allah'ın kontrolünde olduğunu bir türlü kavrayamazlar. Bu anlayışsızlıkları konuşmalarına da yoğun bir karamsarlık ve olumsuzluk olarak yansır. Sahip oldukları çarpık bakış açısı ve yaptıkları bu olumsuz yorumlarla etraflarındaki aynı kültürden insanlara da sıkıntı ve ağırlık verir, onların da ümidini kırarlar. Hiçbir zaman İslam ahlakının insanlığa getirdiği barışı, güvenliği, rahatlığı, mutluluğu, güzellikleri anlatmazlar. Müslümanların yaptıkları hayırlı çalışma ve hizmetlerden, İslam ahlakını yaşamanın kolaylığından, Allah'ın müminlerin üzerindeki rahmetinden bahsetmezler. Yaptıkları yorumların hemen hemen tamamına sızlanma ve çözümsüzlük hakimdir.
Ancak bir mümin bulunduğu bir ortamda asla böyle bir yorum şekline izin vermez. Çünkü insanın karşısına bir zorluk çıkacaksa o zorluğu yaratacak olan Allah'tır ve herşeyde olduğu gibi zorlukların da tümünde insan için bir hayır ve güzellik vardır. Allah'ın yardımıyla aşılamayacak hiçbir zorluk yoktur. Bunun bilincindeki Müslüman, her zaman her konuda ümitvardır. Dolayısıyla üslup ve konuşmalarında olumsuz bir yoruma ve vurguya yer olmaz. Karşısına çıkan her olayı hayırlı görür, "acaba sonuç ne olacak", "ya şöyle olursa..." gibi olumsuz bir üslup kullanmaz. Allah, Peygamberimiz (sav) döneminde bir zorluk anında sahabelerin kullandıkları güzel üslubu Kuran`da şu şekilde bildirmiştir:
"Mü'minler (düşman) birliklerini gördükleri zaman ise (korkuya kapılmadan) dediler ki: "Bu, Allah'ın ve Resûlü'nün bize vadettiği şeydir; Allah ve Resûlü doğru söylemiştir." Ve (bu,) yalnızca onların imanlarını ve teslimiyetlerini artırdı." (Ahzab Suresi, 22)
Bilmedikleri Konularda da Yorum Yapmaları
Basit karakterdeki bir insan bir konuyu iyi bilmese bile mutlaka yorum yapma ihtiyacı hisseder. Konuşulan hiçbir konu ile ilgili olarak "Ben bilmiyorum. Bilgim yok, haberim yok." demek istemez. Tam tersine, bilmediği konular, tanımadığı insanlar, karşılaşmadığı durumlar hakkında da zan ve tahminlere dayalı yorumlar yapar. Kuran ahlakına göre düşünmediğinden, bilmese bile biliyormuş gibi davranmakta bir sakınca görmez. Bunun sebebi kişinin, insanların gözündeki imajını zedelemekten çekinmesi ve "bilmiyorum" demenin nefsine ağır gelmesidir. Oysa Allah Kuran'da zan ve tahminlere dayalı, doğru olmayan açıklamalar yapan insanların gafil insanlar olduklarına dikkat çeker. Allah başka bir ayette de insanların bilgileri olmayan konularda tartışmamalarını, bilmedikleri şeylerin arkasına düşmemelerini emreder:
"İşte sizler böylesiniz; (diyelim ki) hakkında bilginiz olan şeyde tartıştınız, ama hiç bilginiz olmayan bir konuda ne diye tartışıp-duruyorsunuz? Oysa Allah bilir, sizler bilmezsiniz." (Al-i İmran Suresi, 66)
Gerçekten Allah'tan korkan bir insan ise doğruluğu hakkında şüphe duyduğu bir bilgiyi aktarmaktan ya da emin olmadığı bir sözü söylemekten çekinir. Zandan, tahminden ve tereddütlü bir bilgiyi savunmaktan, üzerine yorumlar yapmaktan kaçınır. Böyle bir durumla karşılaştığında bilgisi olmadığını söylemekten ise kesinlikle çekinmez. Çünkü bunun aksi, Allah'ın, "Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur." (İsra Suresi, 36) ayetinde bildirdiği gibi, kişiyi büyük bir sorumluluk altında bırakabilir.
Olayları Abartılı Şekilde Anlatmaları
Basit insanın bir başka yönü de insanların dikkatlerini üzerine çekmek için olayları abartarak anlatmasıdır. Söylediklerini etrafındakilerin dinlemelerini sağlamak, onları güldürmek, kendisini sempatik bulmalarını sağlayarak dikkat çekmek gibi basit amaçları için çok rahatlıkla abartılı anlatımlar yapmaktan, karşı tarafa doğruluğu şüpheli olan ilginç bilgiler aktarmaktan çekinmez. Hatta çoğu zaman bu yönde inatçı tartışmalara, sözlü çekişmelere girmekten de kaçınmaz. Dikkat çekme arzusu baskın geldiğinden bir şekilde bunu dindirmek amacıyla, gerçeği saptırarak ve aslından farklı şekillere sokarak yalan söyleyebilir.
Bu basit karakterdeki kişiler dikkatlerini, Allah'ın razı olduğu ahlakı göstermeye değil de daha ağırlıklı olarak kendilerini ön plana çıkarmaya, insanların rızasını kazanmaya yönelttikleri için bu üslubun temelde yalan üzerine kurulu olmasını önemsemezler. Hatta yaptıkları bu abartılı konuşmaları yalandan saymaz, zararsız bir sohbet ya da masumane bir eğlence olarak göstermeye çalışırlar. Oysa Kuran'da "...yalan söz söylemekten de kaçının." (Hac Suresi, 30) buyurulmaktadır. Bu sebeple küçük büyük, zararlı zararsız diye düşünmeden yalan söylemekten kaçınmak gerekir.
Sonuç
Burada anlatılanlar, günlük hayatta hemen herkesin karşılaştığı basit insanlara ait karakter özelliklerinden birkaç tanesidir. Yaşama amacının farkında olmayan ve dolayısıyla Allah'ın rızasını kazanıp cennete girmeyi gerçek anlamda ummayan kimseler, nefislerinin gösterdiği yola uyarak bunlar gibi daha pek çok basit özelliğe kolaylıkla meyledebilirler.
Akıl sahibi ve güzel ahlaktan hoşlanan bir insan ise karşısındaki kişinin konuşmalarındaki -yukarıda bahsettiğimiz şekilde- abartılı, doğru olmayan açıklamaları ve onların yüzeysel bakış açılarını fark edebilir. Bu kişilerin yanlış bakış açılarından kurtulmaları amacıyla, bunları doğru olacak şekilde düzeltmesi için kişiyi teşvik eder. Ve kendisi de böyle bir duruma düşmekten şiddetle sakınır.