Güzel söz söylemek denince genellikle iltifat etmek, sevgiyi dile getirmek ya da umut veren konuşmalar yapmak gibi davranışlar algılanır. Oysa Allah`ın Kuran`da bizlere öğrettiği güzel söz, her ne kadar bu sayılanları içine alsa da, çok daha farklı ve geniş bir anlam içerir. Allah güzel sözü bizlere ``Allah`a çağıran, salih amelde bulunan ve: ‘Gerçekten ben Müslümanlardanım` diyenden daha güzel sözlü kimdir?`` (Fussilet Suresi, 33) ayetiyle tarif eder. Ayette de belirtildiği üzere, asıl güzel söz insanları Allah`a çağıran, Kuran ahlakını yaşamaya davet eden sözdür. Tüm bu anlamları kapsadığı şekliyle güzel sözü söyleyenler ise yalnızca iman edenlerdir.
Dünya hayatında Allah`a çağıran, Kuran ahlakını yaşamayı hatırlatan her söz kaçırılmaması gereken fırsatlardır. Dünyada henüz vakit varken Kuran ahlakının yaşanması için verilen her öğüt, hayra ve iyiliğe yönelik her çağrı ve hesap gününe karşı yapılan her uyarı, insanların azaptan korunmasına ve cenneti kazanmasına vesile olacaktır.
Allah ``… sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak bulunduracağız.`` (Meryem Suresi, 68) ve ``Sonra, takva sahiplerini kurtarırız ve zulmedenleri diz üstü çökmüş olarak bırakıveririz.`` (Meryem Suresi, 72) ayetleriyle, tüm insanların her an cehennemle yüzyüze gelebileceğini ve ancak iman edenlerin cehennemden kurtarılacağını haber vermiştir.
Müslümanlara Düşen Görev
İnsanları doğru yola davet etmek, Allah`ın tüm vicdanlı insanlara verdiği önemli bir sorumluluktur. Allah, ``Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.`` (Al-i İmran Suresi, 104) ayetiyle bu sorumluluğu insanlara bildirmiştir.
İman eden her insan dünya hayatı boyunca sürekli güzel ahlakı anlatmakla, bizzat kendisi yaşamakla ve insanlara güzellikleri tavsiye edip, onları kötülüklerden sakındırmakla yükümlüdür. Güzel bir hayat isteyen insanın güzellikleri teşvik etmesi, iyilik isteyenin iyiliği yaymak için çaba harcaması, vicdanlı davranışlar görmek isteyen kişinin vicdanlı olmayı tavsiye etmesi, zulme razı olmayanın zalimleri uyarması, kısacası doğruluk isteyen insanın diğer insanları da doğruya davet etmesi şarttır. Bu daveti yaparken akıldan çıkarılmaması gereken en önemli noktalardan biri ise, hidayeti verecek ve güzel sözü karşı tarafta etkili kılacak olanın ancak Allah olduğudur.
Güzel Söze Uymamanın Getireceği Sonuç
Müminler insanları Allah`ın rızasına, rahmetine ve cennetine çağırırken onların çağrısına uymayanlar ve yüz çevirenler gerçekte şeytanın yoluna uymuş olurlar. Ancak bu kişilere sorulacak olsa ``ben Kuran`a uymuyorum ve şeytanın çağrısına uyuyorum`` şeklinde birşey elbette söylemez; hatta böyle birşeyi şiddetle reddeder. Ama inkarcılar kabul etseler de etmeseler de güzel söze uymamakla fiilen bu tercihi yapmış olurlar.
İnananların cennete ve Allah`ın mağfiretine çağırmasını dinlemeyip, şeytanın çağrısına uyanlar ve onun vaat ettiği uzun emellere aldananlar ise ahirette tam bir hüsrana uğrarlar. Peşinden gittikleri şeytan onları yarı yolda bırakacaktır. Allah şeytanın yoluna uyan insanların ahirette nasıl bir duruma düşeceklerini bir başka ayetinde şöyle haber verir:
İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki: ``Doğrusu, Allah, size gerçek olan va`di va`detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtacak değilim, siz de beni kurtacak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azap vardır.`` (İbrahim Suresi, 22)
Dünyadaki imtihan ortamının bir gereği olarak her insan dünyada hem şeytanın hem de müminlerin çağrısıyla muhatap olur. İnsan unutmamalıdır ki, herkes sonsuz hayatını bu tercihine uygun bir şekilde yaşayacaktır. Şeytanın çağrısına uyanlar cehennem ehlinden olacak, güzel söze icabet edenler ise sonsuz cennetle karşılık göreceklerdir. Öğüt alıp düşünmek ve güzel söze uymak her insanın kendisine kalmıştır.
Güzel Söze Uyanların Kazancı
Tüm hayatları boyunca kendilerine verilen öğütleri tutan, uyarıldıkları konularda tevazuyla teslimiyet gösteren ve korkup-sakınarak hareket eden müminler hesap günü geldiğinde de Allah`ın huzuruna arınmış olarak çıkacaklardır. Allah iman edenlere bu müjdeyi ayetlerinde şöyle bildirmiştir:
``Tağut`a kulluk etmekten kaçınan ve Allah`a içten yönelenler ise; onlar için bir müjde vardır, öyleyse kullarıma müjde ver.`` (Zümer Suresi, 17)
Allah dinine uyan, Kendisi`nden sakınarak hareket eden ve diğer insanları da Kuran ahlakına davet eden kullarına dünyada da güzellikler vaat etmiştir. İnananlar için vaat edilen ebedi güzellikler kendilerine henüz dünyadayken gösterilir. Cennete yakışacak bir ahlaka ulaşmak için çabalayan müminler, kendilerine cenneti tanıtacak, cennete olan özlemlerini ve arzularını daha da artıracak nimetlerin ve ortamların bir benzerini bu dünyada yaşamaya başlarlar.
Sonuç olarak hiç unutmamak gerekir ki, güzel söze uymayan insanlar ne kadar büyük bir kayıp içindelerse, kendilerine yapılan davete icabet eden insanlar da o kadar büyük bir kazanç içinde olacaklardır. Bu gerçek, dünya hayatında da rahatlıkla anlaşılabilir, ancak farkın ne denli büyük olduğu esas olarak ahirette ortaya çıkacaktır.
Şimdiye kadar bu konuda uzun uzun düşünmemiş olmak ya da ciddi bir karar almamış olmak da insanı kararsızlığa ya da ümitsizliğe düşürmemelidir. Çünkü önemli olan geçmiş değil, içinde bulunduğumuz andır. Ve belki de şu an alınacak bir karar sonsuz nimetlere açılabilecek bir anahtar, bir yol olacaktır. İşte burada önemli olan vicdanın, doğrunun, güzelin ve hak olanın sözünü dinlemek, nefsin her türlü fısıltısına karşı gelmektir.