Kuran'da güzel ahlaka dair verilen bilgilerden biri de kibirden sakınmaktır. Rabbimiz, birçok ayetiyle insanlara tevazulu ve alçak gönüllü olmayı emretmiş, büyüklenmeyi ve böbürlenmeyi sevmediğini bildirmiştir. Kuran ahlakını yaşamayan kimi insanlar, kibir ve enaniyeti önemli tavır bozuklukları olarak görmez, bu yönde nefislerini eğitmeye gerek görmezler. Bilgilerinden, mallarından, mevkilerinden, zekalarından, kültürlerinden, kısacası sahip oldukları maddi-manevi herşeyden dolayı büyüklüğe kapılır ve diğer insanları küçük görürler. Çevrelerindeki insanlar arasında her zaman için en seçkin, en farklı, en akıllı, en güçlü, en üstün ve en dikkat çeken kişi olmak isterler. Kendilerinden daha üstün özelliklere sahip olan insanların varlığını gördükleri halde, bu kimseleri takdir edemez, onlardan örnek alamaz, istifade edemez ve eksik oldukları yönleri kabul edemezler. Her zaman çevrelerindeki insanlara hükmetmek ister, herşeyin en doğrusunu düşündüklerini zannederler. Her fırsatta diğer insanları ezmeye ve bu şekilde kendilerini büyütmeye çalışırlar.
Büyüklenme isteğinin kişiyi sürüklediği en büyük hatalardan biri ise, ölümün, ahiretin ve hesap gününün yakınlığını ve gerçekliğini unutturmasıdır. Bu ruh halindeki bir kişi bir gün mutlaka öleceğini, sahip olduğu herşeyi bu dünyada bırakacağını, övündüğü herşeyin toprak altında çürüyeceğini düşünmeye hiç yanaşmaz. Rabbimiz Kuran'da insanları böyle bir tavır bozukluğuna karşı uyarmış insanları tevazulu olmaya çağırmıştır:
"Yeryüzünde böbürlenerek yürüme; çünkü sen ne yeri yarabilirsin, ne dağlara boyca ulaşabilirsin." (İsra Suresi, 37)
Bir başka ayette ise Allah (cc) büyüklük hissine kapılan insanları sevmediğini bildirmiştir. (Lokman Suresi, 18)
Kimi insanlar bu konuda kendilerini kandırabilir, tevazulu olduklarını düşünebilirler. Ancak Kuran'da bildirilen, hayatın her anına, kişinin tüm davranışlarına yansıyan bir tevazudur. Kendisi ve sahip oldukları da dahil, herşeyin sahibinin ve onları var edenin Yüce Allah (cc) olduğunu, herşeyin Allah (cc)'ın bilgisi ve emriyle gerçekleştiğinin bilincine varmış insanların tevazusudur. Bu insanlar da ancak müminlerdir. Kuran ahlakını gereği gibi yaşamayan bir insanın, gerçek anlamda tevazuyu da yaşaması mümkün değildir. Allah (cc)'ın emrine uyma amacıyla ve Kuran'da bildirilen şekilde yaşanmadığı sürece, gösterilen tevazu, geçici bir özellik ya da bir gösteriş, ve riyakarlık aracı olmaktan öteye gitmeyecektir.
Kuran'da bildirilen mümin ahlakındaki tevazu ise, müminlerin tüm hayatları boyunca, her şartta ve ayırt etmeden her insana karşı gönülden yaşadıkları bir ahlak özelliğidir.
Unutulmamalıdır kibir şeytanın en temel özelliklerindendir. Büyüklenmesi, şeytanın cennetten kovulmasına, lanetlenmesine ve cehennem azabını hak etmesine neden olmuştur. Bu nedenle Allah (cc)'ın gücü karşısındaki aczini unutan, haksız bir büyüklenme içerisine giren kimseler de şeytanın bu durumunu düşünmelidirler. Zira Allah (cc) bir ayetinde, kibir ve üstünlük arzusuna kapılan kimseler için ahirette acı bir azap olabileceğini hatırlatmaktadır. Allah (cc) dünyada büyüklük taslayanlara o gün şöyle seslenileceğini bildirmektedir:
"(Azabı) Tad; çünkü sen, (kendince) üstün, onurluydun."(Duhan Suresi, 49)