Geçtiğimiz Haziran ayının ilk günlerinde Türkiye ve Azerbaycan’ın üst makamları tarafından Türk –İslam Birliği’nin kurulması yolunda önemli bir adım atıldı.
İki Müslüman kardeş ülkenin liderleri,“İki devlet tek millet” olma yönündeki temennilerini ve önümüzdeki dönemde bunu gerçekleştirmek için yapacakları çalışmaları açıklayarak Türk – İslam Birliği’ni büyük bir heyecanla bekleyen çevrelere önemli bir müjde verdi.
Hiç kuşku yoktur ki Sayın Adnan Oktar’ın öncüsü olduğu ve uzun yıllardır bu doğrultuda gerçekleştirdiği çalışmaların akabinde yaşanan bu gelişmeler, Allah’ın izniyle İslam ahlakının dünya çapındaki aydınlık geleceğinin bir başlangıcıdır.
Türkiye; geliştireceği stratejilerle hem tüm Ortadoğu, Balkanlar, Kafkasya ve Orta Asya'da kalıcı barışı temin edebilecek, hem de böyle bir birliktelikten oluşacak ekonomik gücü en hakkaniyetli şekilde idare edebilecek bir tarihi birikime sahiptir. Hiçbir maddi değer; tarihe yön vermiş, insanlığa barışı, adaleti ve huzuru getirmiş, zengin bir kültüre sahip, köklü bir medeniyetin kurucusu olan bir milletin sahip olduğu tecrübenin yerini tutamaz. Geçmişte olduğu gibi bugün de Müslüman Türk Milleti; sabrı, imanı ve güzel ahlakı ile mazlumun yanında, zalimin karşısında yer alacak, farklı kültürlerden ve kökenlerden gelen insanları adalet ve hoşgörü potasında birleştirecek ve tüm dünyanın özlemini çektiği barış ve güvenlik ortamını oluşturacaktır. Bu bakımdan, tarih boyunca cihan devletleri kurarak kıtaları nizama sokmuş, örfünü, kültürünü büyük bir aşk ile muhafaza etmiş olan Müslüman Türk Milleti çok önemli bir dönemeçtedir.
Türk-İslam Birliği'nin kurulması tüm İslam ve Türk dünyası tarafından şevkle ve heyecanla beklenmektedir. Bu birliğin ilk ve en önemli adımı, Azerbaycan ve Türkiye'nin iki devlet, tek millet olarak birleşmesidir. Sayın Adnan Oktar Türk-İslam Birliği'nin ilk aşaması olan bu birleşmenin, daha fazla vakit kaybedilmeden ve daha geç kalınmadan bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini gerek eserlerinde gerekse verdiği röportajlarda birçok kez vurgulamıştır.
Son olarak Sayın Adnan Oktar’ın Onursal Başkanı olduğu Bilim Araştırma Vakfı’nca 29 Mayıs 2008 tarihinde yayınlanan “İKİ DEVLET TEK MİLLET OLARAK AZERBAYCAN – TÜRKİYE BİRLEŞSİN” ilanının hemen ardından 04 Haziran 2008 tarihinde yaşanan gelişmeler, Sayın Adnan Oktar’ın uzun yıllardır gündeme getirdiği İslam Birliği yolunda önemli bir adımdır.
Azerbaycan ve Türkiye’nin “İKİ DEVLET TEK MİLLET” Olarak Birleşme Sürecini Hızlandırmak İçin…
Yakın geçmişte yaşanan Hocalı Katliamı gibi acıların tekrar etmemesi sağlanmalı, bu topraklara huzurun ve güvenliğin hakim olması için 1992 yılında kapatılıp işgal edilen Laçin Koridoru açılmalı, Dağlık Karabağ bölgesi başta olmak üzere işgal altındaki tüm topraklar işgalden kurtulmalıdır. Laçin Koridoru'nun açılması için her türlü diplomatik girişimde bulunulmalıdır.
Gerginliği tırmandırmak, sürekli düşmanlık duygusunu körüklemek kimsenin yararına olan bir davranış değildir. Çağımız öfke ve kin çağı değil, dostluk, sevgi, anlayış, işbirliği ve kardeşlik çağıdır. Öfke, intikam çağları artık geride kalmıştır. Ermenistan da kardeşçe ve dostça bir yaklaşım içinde olmalı, düşmanlıkları körüklemek yerine sevgiyi ve barışı ön plana almalı, "Türk düşmanlığı" düşüncesinden tamamen vazgeçmelidir. Bu düşmanlık duygusu günümüzün sosyal gerçeklerine de aykırıdır. Bu şekilde yaşamanın, Ermenistan'a bugüne kadar ekonomik olarak da kültürel olarak da bir faydası dokunmamıştır. Düşmanlık siyasetine devam edilmesi durumunda, Ermenistan'ın içinde bulunduğu ekonomik şartlar daha da kötüleşecek, fakirlik ve yokluk daha da artacaktır. Müreffeh ve aydınlık bir Ermenistan'ın yolu, kardeşlik ve sevgiden geçmektedir.
Ermeniler, Kitap Ehli olan bir topluluktur. Müslümanların Kitap Ehli'ne bakış açısı Kuran'a göre çok açıktır. Peygamber Efendimiz (sav) de Kitap Ehli'ne karşı her zaman hoşgörülü ve merhametli olmuştur. Nitekim gerek Selçuklu gerekse Osmanlı dönemi boyunca Ermeniler, Türk hakimiyeti altında hiçbir yerde bulamadıkları refah ve huzuru bulmuşlar, Osmanlılar da Ermenileri Millet-i Sıdıka (Sadık Millet) olarak adlandırmışlardır.
Ancak, Ermenilerin geçmişe dayalı öfke ve kin duygularından kurtulmaları, hasmane bir tutum içinde olmamaları son derece önemlidir. Nitekim inançlarının gereği de budur. İncil'in pek çok açıklamasında, komşuya duyulan sevginin önemine özellikle dikkat çekilmiş, hatta inananların komşularının iyiliği için gayret etmeleri gerektiği bildirilmiştir. Ermenistan'ın komşularına karşı izlediği siyasetin temelinde de, İncil'de kendilerine söylendiği şekilde, sevgi ve merhamet olmalıdır.
“İsa şu karşılığı verdi: Adam öldürme, zina etme, hırsızlık yapma, yalan yere tanıklık etme, annene babana saygı göster ve komşunu kendin gibi sev.” (Matta, 19; 18-19)
“Sevgi, komşuya kötülük etmez. Bu nedenle sevgi, Kutsal Yasa'nın yerine getirilmesidir.” (Pavlus'un Romalılara Mektubu, 13; 10)
“Her birimiz, komşusunu ruhça geliştirmek amacıyla, komşusunun iyiliğini gözeterek onu hoşnut etsin...” (Pavlus'un Romalılara Mektubu, 15;2)
Eğer Ermenistan dostluktan ve kardeşlikten yana tavır koyarsa, geçmişte yaşanmış tüm olaylar bir kenara bırakılarak, Ermenistan'la ticari ve kültürel ilişkiler kurulabilir. Azerbaycan ve Türkiye'nin birleşmesiyle oluşacak dostluk ortamından Ermenistan'ın da fayda göreceği açıktır. Ekonomik, siyasi ve ticari birliktelik tüm taraflara fayda sağlayacak, bu koşullar altında çok rahat ve müreffeh bir yaşama alanı oluşacaktır. Ermeniler de ticaretlerinde, dinlerinde, dillerinde, yaşamlarında daha özgür, daha güven içinde, daha rahat olacaklardır. Bölgede sürekli tırmanan gerilim yerini barışa bırakacaktır. Bu barıştan tüm tarafların fayda göreceği ortadadır.
Bugün yapılması gereken geçmişi bırakıp geleceğe bakmaktır. Sürekli geçmişte neler olduğunu konuşmak yerine gelecekte neler yapılabileceğini, bölgede ekonomik koşulların nasıl geliştirilebileceğini, kültürel bir atılımın nasıl yapılabileceğini, istikrarın nasıl sağlanabileceğini, anlaşmazlıkların nasıl tamamen ortadan kaldırılabileceğini konuşmak gerekir. Üstünde durulması gereken budur. Geçmişi bugüne taşıyarak, gerginlik ortamı meydana getirmenin kimseye faydası yoktur. Şiddet, gerginlik ve aşırılık hiçbir topluma yarar sağlamaz. Her türlü şiddetten kaçınmak, aşırılık yerine ılımlılığı tercih etmek, itidalli davranmak, hoşgörülü ve sabırlı olmak, gündeme gelebilecek tüm sorunları uzlaşıyla çözüme kavuşturmak en akılcı ve mantıklı yoldur.
Müslüman Ülkelerin Gerek İkili Olarak Gerekse Daha Geniş Platformlarda Birleşmeleri Fikrinin Öncüsü Olan Sayın Adnan Oktar’ın Röportajlarında Konuyla İlgili Yaptığı Açıklamalar…
Bir Yıl Önce 8 Haziran 2007 Tarihinde Yabancı Gazetecilerle Yapılan Basın Toplantısı…
“Türk devletleri ile Türkiye’nin çoktan birlikte olması gerekiyordu şu ana kadar, bu gereksiz bir gecikmeyle devam ediyor. Konya ili neyse Azerbaycan da odur. Eskişehir neyse Türkistan da odur. Bu devletlerin tek bir çatı altında birleşmeleri ve kardeşçe Dünya barışını koruyacak bir güç olarak aydın çizgide, sevgi dolu, şefkati, merhameti insanlığa sunarak bir bölgede denge unsuru olmasında çok büyük fayda var ve bunun gecikmemesi gerekiyor. Türkiye eğer bölgede ağırlığını koyarsa, anarşinin, terörün en yoğun olduğu bölge de huzura kavuşacaktır. Yani Türkiye’nin bölgede lider olması çok hayati bir konu. Türk Milleti’nin çok hoş insani özellikleri vardır. Sevgide, şefkatte, merhamette, misafirperverlikte, insancıllıkta dünyaya örnek olacak çok üstün yetenekleri vardır. Bu yetenekte olan insanların bölgede denge unsuru olmasında da çok büyük fayda vardır.”
Ocak 2008 tarihli Çay TV Röportajı…
Sunucu: Türkiye'nin yeniden Osmanlı dönemindeki gibi bölgeye hakim, eski gücünde bir ülke olmasını istiyorsunuz. Dünyaya yön veren bir ülke olmasını istiyorsunuz. Bu konuma Türkiye gelebilecek mi?
Adnan Oktar: Zaten yüzyılların mirası bu. Bütün İslam ülkeleri bunu istiyor. Bütün Türk devletleri istiyor. Azerbaycan'a sorun, direkt Türkiye'nin yönetiminde olmayı istiyorlar. Türkiye ile sınırlarımızı kaldıralım tek devlet olalım diyor Azerbaycan.
Haziran 2008 tarihli Azerbaycan TV Röportajı…
Sunucu: Gelelim sizin çok önemle üzerinde durduğunuz bu Türk-İslam Birliği konusuna. Şimdi bu sizin istediğiniz Türk-İslam Birliği. Mesela siz bu birliğin Türkiye’nin öncülüğünde kurulmasını istiyorsunuz. Bununla ilgili çalışmalarınız var. Hatta konferanslar düzenlendi. Şimdi bu kuruluş aynı zamanda bir eski SSCB dönemi gibi, Yugoslavya dönemi gibi öyle bir yapılanma mı olacak yoksa nasıl olacak?
Adnan Oktar: Hayır hayır. Bu bir gönül birliği. Benim düşündüğüm Türk-İslam Birliği’nde bütün devletler milli devlet olarak kalıyor. Hepsi. Bu bir gönül birliği yani bir sevgi birliği, muhabbet birliği ve ortak akıl birliği. Mesela bir yerde bir terör olduğunda ortak karar alıp ortadan kaldırmak. Ekonomik bir çıkmaz olduğunda ortak karar alıp bunu çözmek. Mesela bir ülkenin ekonomik çöküntü içinde olması durumunda ortak karar alıp onu kurtarmak.
Sunucu: “Laçin Koridoru’nun ismini bile hatırlamanız bizim için gerçekten çok şaşırtıcı…”
Sunucu: Hocam peki sizin düşünceniz nedir Azerbaycan’la ilgili? Azerbaycan şu anda biliyorsunuz ki diğer devletlerde olduğu gibi bazı işgal altında olan toprağı vardır. Karabağ toprağı vardır. Biraz önce röportaj öncesinde konuştuğumuz zaman siz Laçin Koridoru’ndan bahsettiniz. İsmini bile hatırlamanız bizim için gerçekten çok şaşırtıcı bir şeydir. Çünkü birçok insan onu bilmiyor. Ne düşünüyorsunuz Hocam bu konuda? Ermenistan’ın işgali, bizim toprakları alması. Daha sonra Karabağ ile ilgili sorunlar, daha sonra Hocalı soykırımı oldu.
Adnan Oktar: Bu Laçin koridoru yıllardan beri beni özellikle çok rahatsız eden bir konudur. Onun mutlaka bir an önce açılması gerekiyor. İki devlet tek millet. Bir kere iki taraf da Türk, iki taraf da Müslüman. Tamamen suni bir ayırım var. Yani Ankara ile Konya’yı ayırmış gibi bir şey oldu. Bu ne kadar mantıklı olursa iki ülkenin ayrı olması da o kadar mantıklı şu an. O Karabağ sorununun Ermenistan ile akılcı görüşmelerle mutlaka bir an önce çözülmesi gerekiyor. Çünkü bu onların da lehine. Yani Türkiye’yi karşısına almak, Azerbaycan’ı karşısına almak, Ermenistan için en son düşünülmesi gereken bir şeydir. En hatalı harekettir. Türkiye’yi de Azerbaycan’ı da kendine dost bilip, yakın bilip onların desteğini araması gerekiyor. Onun için bu Karabağ sorununun bir an önce hallolması, o yolun açılması, koridorun açılması çok hayati. Türkiye ile bağı sağlayan yoldur. Çok hayati. Bu olmayacak şey değil. Çok kolay yapılır. Yani diplomatik bir düzenleme ile çok kolay yapılır. Ama azmetmek lazım.
Sunucu: On seneyi aşkın bir zamandır yapılamıyor. Diplomatik olaylar devam ettiriliyor.
Adnan Oktar: Büyük kamuoyu baskısı gerekir. Arkadaş diyeceksin bu yolu açalım. Ermenistan’a biz destek olalım, ekonomisini canlandıralım. Gelin bizde çalışın. Biz de sizde çalışalım. Gelin Azerbaycan’da istediğiniz gibi gelişin çalışma yapın. Azeriler de sizin topraklarınızda çalışsın. Ama şurayı halledelim. Yani şu haksız işgal kalksın yolu da açalım. İki devlet bir millet oluşsun.
Sunucu: Yani böyle Türk-İslam Birliği’ne atılan ilk adım olmuş oluyor.
Adnan Oktar: Çok hayati. Birinci meyve budur.
29.Mayıs.2008 Tarihli “Azerbaycan-Türkiye” İlanının Hemen Ertesinde Basında Çıkan Haberler
04.Haziran.2008 / Yeni Şafak Gazetesi
Azerbaycan ve Türkiye İki Ayrı Devlet Tek Millet
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev baş başa ve heyetlerarası görüşmelerin ardından basın toplantısı düzenlediler. Sayın Erdoğan yapılan görüşmelerde iki ülke arasındaki siyasi, ekonomik, askeri, kültürel, ticari, eğitim gibi alanlarda ilişkileri gözden geçirdiklerini belirtti. Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerin müstesna bir nitelik kazandığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, ortak projelerin, iki ülke arasındaki stratejik ilişkilerin gücünü gösteren önemli bir gösterge olduğunu söyledi.
Aynı şekilde İKÖ'de (İslam Konferansı Örgütü) iki ülkenin hep dayanışma içinde olduğunu, Avrupa Parlamentosu'nda da bunun örneklerinin bulunduğunu ifade eden Erdoğan, Türk dünyasında da Türkiye ile Azerbaycan arasındaki dayanışmanın iyi bir örnek olduğunu belirtti. Erdoğan, “Aldığımız kararlarda hiçbir zaman bir şüphecilik yoktur. Hemen süratle gereği neyse bu yapılmıştır. Bundan sonra da yapılmaya devam edecektir. Bizim dayanışmamız olmaması halinde o zaman bizim 'iki ayrı devlet, tek millet' anlayışı yerine gelmez. Bunu her zaman yerine getirmemiz lazım” diye konuştu.
l 05.Haziran.2008 /Türkiye Gazetesi
Erivan’a Mesaj
ERDOĞAN: Ermeni işgali altındaki Yukarı Karabağ için bundan sonra da Azerbaycan ile ortak hareket edeceğiz.
Günübirlik ziyaret için Nahçıvan’a giden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile bir araya geldi. Baş başa ve heyetlerarası görüşmelerin ardından basın toplantısı düzenleyen iki lider, Ermenistan işgali altındaki Dağlık Karabağ bölgesi için birlik mesajı gönderdi. Erdoğan, “Yukarı Karabağ meselesinin Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü çerçevesinde, uluslararası hukuk ilkelerine uygun olarak çözüme kavuşturulmasını arzuluyoruz. Bugüne kadar bu konuyu nasıl desteklediysek bundan sonra da aynı kararlılıkla desteklemeye devam edeceğiz” dedi. Türkiye ile Azerbaycan arasındaki dayanışmanın iyi bir örnek olduğunu anlatan Başbakan Erdoğan, “Dayanışmanın olmaması halinde ‘iki ayrı devlet, tek millet’ anlayışı yerine gelmez. Bunu her zaman yerine getirmemiz lazım” diye konuştu.
05.Haziran.2008 /Akşam Gazetesi İki Ayrı Devlet Tek Millet
Erdoğan ve Aliyev, Nahçıvan’da ‘dayanışma’ mesajları verdi. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’le görüşmelerin ardından ortak düzenledikleri basın toplantısında Erdoğan şöyle konuştu:
- KAFKASYA ARTIK ÇÖZÜLSÜN: Güney Kafkasya’da barış, istikrar ve refah ile iş birliğinin tesisi konusunda Sayın Aliyev ile aynı görüşleri paylaşıyoruz. Yukarı Karabağ sorununun Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü çerçevesinde artık çözüme kavuşturulması bizlerin de arzuladığı en önemli konudur.
- TÜRK DAYANIŞMASI: Türk dünyasında Türkiye ile Azerbaycan arasındaki dayanışma iyi bir örnek. Bizim dayanışmamız olmaması halinde o zaman bizim ‘iki ayrı devlet, tek millet’ anlayışı yerine gelmez. Bunu her zaman yerine getirmemiz lazım.
Aliyev de, Azerbaycan ve Türkiye’nin her konudaki tutumlarının ‘’tamamen örtüştüğünü’’ söyledi. Nahçıvan’da böyle bir görüşmenin büyük önemi olduğunu kaydeden Aliyev, “Çünkü Nahçıvan, Azerbaycan’ın Türkiye ile kara sınırı olan tek bölgesidir. Türkiye, 1990’lı yıllardaki kriz döneminde (Ermenistan tarafından yapılan) muhasara (kuşatma) altındaki Nahçıvan için ciddi rol oynadı” dedi.
05.Haziran.2008 / Sabah Gazetesi
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, Nahçıvan Özerk Bölgesi'ni ziyaretinde Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev ile iki ülke arasında önemli ekonomik adımlar atıldı. … Aliyev Azerbaycan'ın Türk vatandaşlarına uyguladığı vizeyi kaldırma kararını açıkladı.
Kafkaslardaki Kardeş Cumhuriyet: AZERBAYCAN
Azerbaycan Türkleri 28 Mayıs 1918'de ulusal Azerbaycan devletini kurmuşlardır. 1920’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne katılmak zorunda kalan Azerbaycan, 30 Eylül 1991’de SSCB’nin çöküşüyle bağımsızlığını yeniden ilan etmiştir.
Azeriler Kafkasya bölgesinin en büyük Türk bölümünü oluşturmaktadır. Ülkede eğitim bu bölgedeki tüm diğer Türk devlet ve topluluklarına göre çok ileri seviyededir.
Asya kıtasının batısında Kafkasya Dağlarının Güneydoğu yamaçlarında yer alır.
86.000 km2 yüzölçümü, 8 milyon nüfusu, verimli tarım arazileri ve doğalgaz, petrol ve demir cevheri gibi zengin doğal kaynakları ile güçlü bir devlet olma yolunda ilerleyen Azerbaycan Cumhuriyeti, stratejik açıdan Kafkaslar'ın ve Orta Asya'nın en önemli bölgesinde yer alır.
Türk işadamları tarafından gerek yatırım gerekse ticari faaliyet bakımından tercih edilen bir ülkedir. 1992 yılından itibaren birçok Türk şirketi Azerbaycan'da müşterek müessese kurmuşlar, şube veya temsilcilik açmışlardır.
“ Türk İslam Birliği’nin bir gün bile gecikecek durumu yok. Hemen olması lazım. Bu herkesin lehine. Ne NATO’nun aleyhine, ne Avrupa Birliği’nin aleyhine, bütün dünyanın lehine bu. Her yönden çok büyük bir menfaat ve fayda var bunda. Ama Türkiye’nin lider olması şart görünüyor.”
Adnan Oktar (Nisan 2008 tarihli Türkmeneli TV Röportajı…)
Türk Birliği'nden İslam Birliği'ne Doğru
Türkiye ve Azerbaycan arasında tesis edilecek işbirliği ve bütünleşme politikalarının ilk adımı, bu ülkeler arasında "Türklük ve Müslümanlık" bilincinin geliştirilmesidir. Türkiye önderliğinde gerçekleştirilecek "Türk-İslam Birliği" Allah’ın izniyle bir öncü model olacaktır.
Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasçısı olan Türkiye'nin, Balkanlar'dan Doğu Türkistan'a kadar uzanan bölgede bu yönde yapacağı başarılı girişimler yıllarca "Adil Türk İdaresi" altında yaşamış Ortadoğu Müslümanlarını da olumlu yönde etkileyerek İslam Birliği'nin bir an önce oluşturulmasını sağlayacaktır. Milli ve dini kimliklerin giderek daha da önem kazanacağı ve medeniyetler arasında çatışmalara sahne olacağı düşünülen bir çağda sağlanacak İslam Birliği, böyle bir çatışmanın zeminini de ortadan kaldıracaktır. Bununla birlikte, Allah'ın izni ile, yaşanacak bu güzel gelişmelerle tüm dünya aydınlık bir çağa kavuşacaktır.
“Kim Allah'ı, Resûlü'nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır.” (Maide Suresi, 56)