Allah (cc) insanları ancak iman ettikleri ve Kendisi'nden korktukları takdirde güzel bir hayat yaşayabilecek fıtratta yaratmıştır. Kuran ahlakından uzak bir yaşam süren insanlar nefislerindeki bencillik, çıkar hırsı, kin, öfke, kıskançlık ve rekabet gibi kötü özellikler nedeniyle hiçbir zaman gerçek anlamda mutlu olamazlar. Kendileri gibi çevrelerindeki insanlara da huzursuzluk, mutsuzluk, sıkıntı ve zorluk dolu bir hayat sunarlar. Hiçbir zaman birlikte hareket edemez, işbirliği yapamaz, gerçek anlamda dostluklar kuramaz; bu nedenle de çeşitli hiziplere bölünürler. Bu hizipleşmenin bir sonucu olarak da birbirlerine karşı çok şiddetli düşmanlık beslerler. Allah (cc) inkar edenlerin bu özelliklerini bir ayetinde şöyle bildirir:
"… Kendi aralarındaki çarpışmaları ise pek şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın, oysa kalpleri paramparçadır. Bu, şüphesiz onların akletmeyen bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir." (Haşr Suresi, 14)
İnkar edenler, kendi içlerinde böyle hizipleşmelerine rağmen yine de onları biraraya getiren ve birlikte hareket etmelerini sağlayan bazı olaylar vardır. Herşeyden önce onları biraraya getiren ve ortak bir amaçta birleştiren, şeytanın iman etmeyen bu kimseler üzerindeki etkisidir. Biraraya gelişleri elbetteki bir çağrı, duyuru veya yazılı bir sözleşme ile olmaz. Hatta çoğu zaman kendi aralarında tek bir kelime dahi konuşmadan, tek bir kez görüşme yapmadan güçlü bir birlik oluştururlar. Maddi ve manevi çıkarları nedeniyle her zaman rekabet ve çekişme içinde bulunan kişiler bile, ortak bir hedef söz konusu olduğunda tüm çekişmeleri unutur ve birleşirler. Bu hedef şeytanın kendilerine emrettiği hedeftir: Allah (cc)'a ve ahiret gününe iman eden Müslümanlara, vicdanlı, samimi, dürüst ve haktan yana olan insanlara karşı bir güç oluşturmak ve onları çeşitli yollarla etkisiz hale getirebilmek ya da kendi taraflarına çekebilmek… Allah (cc), "… Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli-çağrılarda bulunurlar..." (En'am Suresi, 121) ayetiyle şeytanın inkar edenlere yaptığı bu gizli çağrıyı iman edenlere bildirmiştir.
Şeytanın telkinleri ve yönlendirmesi ile oluşan bu ittifakın eylemleri ve nihai amacı, tarih boyunca yaşamış olan inkar edenlerinkinden farksızdır. Geçmişte de günümüzde de inkar edenlerin ittifakının en büyük hedefi, Allah inancının, Allah (cc)'ın Kuran'da bildirdiği güzel ahlakın, fedakarlığın, samimiyetin, dürüstlüğün, vicdanın ve adaletin insanlar arasında hakim olmasını engellemektir.
Bu kişiler her ne kadar iyiliğin, güzelliğin, doğruların savunucuları olduklarını söyleseler de, aslında Kuran ahlakının yaşanması onların inkara dayalı çıkarlarını, dünyevi hırslarını engellemektedir. Bu nedenle var güçleriyle Kuran ahlakını yaşayan insanların sayısının artmasını engellemek için çaba harcarlar. İman edenlerin kendi saflarına geçip, doğru yoldan sapmalarını ise içten arzu ederler. İman edenlerin hakkı savunmaktan vazgeçtiklerini, yalnızca bu dünya menfaatleri için çalışan, gerçeklere gözlerini kapatan, sadece eğlencesinin ve diğer ihtiyaçlarının peşinde koşan insanlar olduklarını görmeyi içten arzu ederler. Eğer bu arzuları gerçekleşirse kendi ittifaklarından hemen vazgeçerler. İman edenlerin, kendileri gibi konuşmaya, düşünmeye ve yazmaya başlamaları, insanlara, kadınlara, çocuklara, gençlere, yaşlılara kendileri gibi davranmaları onların müminler aleyhindeki faaliyetlerini durdurmaları için yeterlidir. Allah (cc) birçok ayetinde inkar edenlerin iman edenleri kendi taraflarına çekmek için müthiş bir istek duyduklarını bildirmektedir. Bu ayetlerden bazıları şöyledir:
"Onlar, kendilerinin inkara sapmaları gibi sizin de inkara sapmanızı istediler. Böylelikle bir olacaktınız... " (Nisa Suresi, 89)
"Eğer sizi ele geçirecek olurlarsa, size düşman kesilirler, ellerini ve dillerini kötülükle size uzatırlar. Onlar sizin inkar etmenizi içten arzu etmişlerdir." (Mümtehine Suresi, 2)
Allah (cc) bir başka ayetinde ise inkarcıların inananları dinlerinden döndürünceye kadar mücadele edeceklerini bildirmektedir:
"… Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden geri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler... " (Bakara Suresi, 217)
Kuran'da geçmiş kavimlerin bu girişimlerinden örnekler verilmiş ve inkarcıların müminlere karşı iftiralar atarak tutuklattırma, ölümle tehdit etme, öldürmeye yeltenme, suikast, katliam, sürgün gibi birçok yöntemi denedikleri bildirilmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki Kuran'da Allah (cc)'ın dininden uzaklaşmış bu insanların çabalarının boşa çıkacağı da haber verilmiştir. Ayette şöyle buyrulmaktadır:
"Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanladı ve kendilerinden sonra (sayısı çok) fırkalar da. Her ümmet, kendi elçilerini (susturmak için) yakalamaya yeltendi. Hakkı, onunla yürürlükten kaldırmak için, 'batıla-dayanarak' mücadeleye giriştiler. Ben de onları yakalayıverdim. Artık Benim cezalandırmam nasılmış? " (Mümin Suresi, 5)