ADNAN OKTAR'IN KAÇKAR TV'DEKİ CANLI RÖPORTAJI (1 EKİM 2010)
ADNAN OKTAR: “(Geldiklerinde de) Size karşı 'cimri ve bencildirler.” “Egoisttirler” diyor Allah. Cimri, yani parasını verse bile ondan acı duyar, ızdırap duyar, o bir türlü onu unutamaz. Bir acıymış gibi hisseder ve verirken de isteyerek vermez. “Ve bencildirler. Şayet korku gelecek olsa, ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün.” Bakışlarında bir anormallik olduğunu söylüyor Allah, münafıkların. Bir çok ayette bu, burada da belirtiyor. Bak, “gözleri dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün.” Öküz gibi bakar münafıklar, Allah’ın hikmeti yani böyle. “Korku gidince, hayra karşı oldukça düşkünlük göstererek sizi keskin dilleriyle (eleştirip inciterek) karşılarlar.” Münafığın sürekli bir eleştirme, kendince incitmeye çalışma yönünde, yani rahatsız etme yönünde bir çalışması vardır.
Bu ayette diyor ki: “Korku gidince, hayra karşı oldukça düşkünlük göstererek”, yani çıkara düşkünlük göstererek, “sizi keskin dilleriyle”, demek ki münafıkların böyle keskin, pislik dilleri var demek ki. Yani Kurani, imani konuları tenzih ederim, pislik dillerine Allah dikkat çekiyor, pistir konuşmaları. Ve amacını da Allah diyor, bak; “eleştirip, inciterek”, “incitme amaçlı ve eleştirme amaçlı yaparlar” diyor. “İşte onlar iman etmemişlerdir”, “iman etmedikleri için böyle oluyorlar” diyor Allah. “Böylece Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu Allah'a göre pek kolaydır.” Bütün yapıp ettikleri boşa gidiyor. Münafık bunu bilmiyor. Bozulmuştur münafığın tuzağı, o hakikaten bir şey yapabileceğini zanneder. Yapamayınca kendi beceriksizliğinden olduğunu düşünür. Yeni bir atak daha yapar, yine boşa çıkar, yine bir atak yapar, yine boşa çıkar. Her yaptığı atak, Müslümanların lehine, kendi aleyhine olur. Ama bunun kendi beceriksizliğinden olduğunu zanneder. Şansa inanır, “şansları yine yaver gitti” der. “Yine şansları yaver gitti” der. “Onlar (münafıklar, düşman) birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer (askeri) birlikler gelecek olsa, çölde bedevi-Araplar arasında olup sizin haberlerinizi (ordan) sormayı cidden arzu ediyorlardı.” Böyle cahil cühela, nötr insanlar, böyle, yani pek bilgisi olmayan, Müslümanlara karşı olan, ama şiddetli karşı olmayan kişiler arasında da dolanıyorlar. Cahil cühela, müşrikler, böyle aklı zayıf olan insanlar etrafında dolanıyorlar. Oralarda Müslümanlar hakkında haber soruyorlar. Yani ne yapıyorlar, ne ediyorlar, nasıl yapalım? Yani o habere göre atak, saldırı yapacağı için, sürekli habere ihtiyacı vardır münafığın. O haber ihtiyacını Kuran belirtiyor. “Ve dışarıya çıkıp, özel olarak bunu araştırır, haber alır.” Yani Müslümanların zaaf noktası var mı, zayıf noktası var mı? Mesela hangi tarihte saldırsa iyi olabilir? Nerden saldırsa iyi olabilir? Hangi konularla iftira atsa iyi olabilir? Nasıl yalancı bir şahitlik mi yapacak, oyun mu oynayacak, itlik mi yapacak, çakallık mı yapacak, bunun için bilgiye ihtiyacı vardır. Onun için sürekli yeni gelen bilgiye göre ataklarını tazeliyor. Ama her atağının boşa gideceğini Allah ayette belirtiyor. Ama bu, onun şuurunda olmadığı için boş bir çabanın içerisine giriyor, debeleniyor, uğraşıyor, fakat yine de netice alacağına inanır. Son ana kadar netice alacağına inanır. Ta ölüm gelip, onu alıp götürünceye kadar. Yani takdir edilen, Allah’ın takdir ettiği vakit gelinceye kadar. Evet, müminler ise, bak diyorlar ki: “Mü'minler (düşman) birliklerini gördüklerinde”, yani münafıkları, oyun oynayan sahtekarları, işte ailelerden, itten kopuktan kişileri veya onların kışkırttığı kişileri yahut kandırılıp yönlendirilen kişileri, “gördükleri zaman ise (korkuya kapılmadan) dediler ki: "Bu, Allah (c.c.)'ın ve Resûlü (s.a.v.)’nün bize vadettiği şeydir.” Bize zaten söylemişti Cenab-ı Allah böyle bir saldırı olacağını, münafıkların ve küfrün saldırı yapacağı zaten bildirmişti. “Allah ve Resûlü doğru söylemiştir.” “Çünkü bundan sevap alacağız, güzel bir şey” diyor, “bunda hayır var.” "Ve (bu,) yalnızca onların imanlarını ve teslimiyetlerini arttırdı.” Birbirlerine bağlılıklarını arttırıyor, imanlarını arttırıyor, heyecanlarını arttırıyor. Ben de onun için dedim ya, münafıklar bana saldırmadığında bir eksiklik hissediyorum. Bak bunun bir ihtiyaç olduğunu Allah burada işte ayette açıklıyor. "Ve (bu,) yalnızca onların imanlarını ve teslimiyetlerini arttırdı.” Demek ki Müslümanın buna ihtiyacı var. Yani bir manevi gıdadır. Yani münafığın mutlaka saldırması lazım. Yani Kuran bunu ehemmiyetli bir ihtiyaç olarak ve şifa olarak, Müslümanlara şifa olarak belirtiyor Allah. Müslümanlara saldırı oldu mu, Müslümanın içi açılıyor. Adrenalin etkisi yapıyor, kuvvet geliyor. Sağlığı yerine geliyor, şevki yerine geliyor, neşesi yerine geliyor. Telif gücü artar, anlatım gücü artar, heybeti artar. Bereket, bolluk ve güzellik oluşur münafığın saldırısıyla. Olmadığında mümin sabreder. Sabredersin, yani beklersin. Çünkü saldırı olmadan mümin normal fonksiyonunu tam icra edemiyor. Ne yeteri kadar sevap alabilir, ne ibadetlerini yapabilir yeteri kadar, yani birçok ibadetini yapamaz. Nasıl namaz kılmak için suya ihtiyaç var, abdest almaya ihtiyaç var, değil mi? Seccadeye ihtiyaç var, bu ibadetlerin olması için de münafığa ihtiyacı var. Münafık olmadığında bu değerli ibadetlerin büyük bir bölümünü yapamaz, yarım kalır. Yani ayağı olmayınca bir insan kıyamda duramıyor. Münafık olmayınca da bu cihadı, bu heyecanı, bu dava aşkını tam yaşayamıyor. Kuran buna işaret ediyor. Bak; “Allah ve Resûlü doğru söylemiştir. Ve (bu,) yalnızca onların imanlarını ve teslimiyetlerini arttırdı.” “Arttırdı”, bak mevcut bir iman var, bir teslimiyet var, bu duruyor. Bunda artma oluyor, ne zaman? Münafık saldırdığında. Öbür türlü normal seyrinde gidiyor. Öbür türlü olağanüstü bir gelişme olup, mükemmellik oluyor. Onun için münafığa çok büyük ihtiyaç vardır.