Geçtiğimiz gün Bangladeş’te ömür boyu hapis cezasına çarptırılmış olan Cemaat-i İslami lideri Abdulkadir Molla, temyiz mahkemesine başvurmuş ve kararın iptalini beklerken Yargıtay tarafından idama mahkum edilmiştir. Sessiz sedasız uygulanmak üzere olan bu idam kararı, özellikle sosyal medyada ve kamuoyunda verdiğimiz tepkiler sonucunda tüm dünyaya deşifre olmuş, bu sebeple Bangladeş hükümeti kararı bir gün ertelemiş ve mahkemece tekrar görüşüleceğini söyleyerek zaman kazanmaya çalışmıştır. Bir gün sonraki mahkemede sadece usulen savunma dinlenmiş ve istişareye dahi ihtiyaç duyulmadan tekrar idam kararı verilmiştir. Devlet başkanı Sheikh Hasina, 1971 yılındaki bağımsızlık savaşı sırasında Pakistan ile işbirliği yaptığı iddiasıyla Bangladeş’te savaş suçlusu ilan edilmiş olan Cemaati İslami üyelerinin birer birer bu karşılığı alacaklarını twitter hesabından bildirmiş ve Bangladeş’in laik bir ülke olduğunu söylemiştir. Oysa idam vahşet dolu bir uygulamadır, laik devlet anlayışı ve demokrasi ile bir bağlantısı yoktur; yalnızca korku imparatorluğu işlevi gören devletlerde canlı kalmıştır.
İdam cezası, suçlunun pişman olmasını, davranışlarını düzeltmesini, geçmişten dersler almasını sağlayan bir ceza değildir. Bir insanın canı alındığında artık geçmiş hatalarından ders çıkarma, pişman olup düzelme ihtimali yoktur. Eğer amaç toplum güvenliği ise, bu kişiler müebbet hapis edilerek veya rehabilite edilerek de aynı hatta daha olumlu sonuç alınabilir.
İdam, din ve ahlaki değerlerden yoksun barbar toplumların geçmişte tek çözüm olarak bildikleri son derece çağ dışı bir cezalandırma şeklidir ve uygulayan toplumlara temelde hiç bir mutluluk getirmez. Tam tersine o toplumları, tüm sorunları öldürmekle halletmeye çalışan vahşi topluluklar haline getirir ki bunun ceremesini daima devletlerin kendisi çeker. Sheikh Hasina, ülkesinde idamlarla bir disiplin sağlanacağını zannediyor olabilir. Oysa idamlar toplum içinde öfkeyi daha kızıştıracak, hükümet yanlısı kişiler bile öldürerek bir yere varmayı hedefleyecek ve bu bela mutlaka hükümetin kendisine dönecektir. Şu an dünyada idamın resmi olduğu ülkelere şöyle bir bakıldığında bu durum daha açık anlaşılabilmektedir.
İdam; ceza hukuku veya toplum düzeni gibi yatıştırıcı kelimelerle yumuşatılamayacak kadar büyük bir vahşettir. Özellikle Müslüman ülkelerin bundan kesin olarak kaçınması gerekir. Çünkü İslam dini, öldürmeyi büyük bir suç saymış ve bir kişiyi öldürenin bütün insanlığı öldürmüş gibi olacağını bildirmiş bir dindir. Kimileri bu açıklamalara Kuran’daki kısas ayetlerini bildirerek karşı çıkarlar. Oysa kısasta da Allah’ın beğendiği ve istediği affedici olmaktır:
Ey iman edenler, öldürülenler hakkında size kısas yazıldı (farz kılındı). Özgüre karşı özgür, köleye karşı köle ve dişiye karşı dişi. Fakat kimin (hangi katilin) lehine, onun (maktulün) kardeşi (varisi veya velisi) tarafından bağışlanırsa, artık (yapılması gereken) örfe uymak (ve) ona (maktulün varis veya velisine) güzellikle (diyet) ödemektir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Artık kim bundan sonra tecavüzde bulunursa, onun için elem verici bir azap vardır. (Bakara Suresi, 178)
Kötülüğün karşılığı, onun misli (benzeri) olan kötülüktür. Ama kim affeder ve ıslah ederse (dirliği kurup-sağlarsa) artık onun ecri Allah'a aittir. Gerçekten O, zalimleri sevmez. (Şura Suresi, 40)
Kuran ayetlerinde görüldüğü gibi asıl olan affetmek ve ıslah etmektir. İdam cezası affetmek gibi bir ibadeti ortadan kaldırdığı gibi yine ayette geçen bir insanın ıslah edilmesi aynı zamanda toplum içinde dirliğin kurulup sağlanması ihtimallerini de ortadan kaldırır. Müslüman toplumlarda bir suçluya yönelik olarak verilmesi gereken eğitim şu ayetteki gibi olmalıdır:
Sen af (veya kolaylık) yolunu benimse, (İslam'a) uygun olanı (örfü) emret ve cahillerden yüz çevir. (Araf Suresi, 199)
Demek ki İslam’a göre yapılması gereken önce affetmek ve ardından İslam’ın güzel ahlakını ona öğretmektir. Sırf intikam almak, oy kazanmak veya ömür boyu hapse mahkum insanların bakımını üstlenmemek gibi sebeplerle idam gibi bir vahşet sistemini kurmak ve bunu umarsızca uygulamak, Kuran’a göre büyük suçtur.
İşte bu nedenle Bangladeş de dahil olmak üzere bütün ülkelerde acilen idam cezasının kaldırılması gerekmektedir. Tüm idam cezalarının acilen hapis cezasına dönüştürülmesi elzemdir. İslam’a ve toplumsal düzene uygun olan budur. Bangladeş’te de Abdulkadir Molla hakkında verilmiş olan ve bugün içinde her an uygulanabilme ihtimali olan idam kararının acilen kaldırılması gerekmektedir. Aksi taktirde bu tip idam kararları sessiz sedasız verilmeye ve yine sessizce uygulanmaya devam edecektir. Özellikle Bangladeş gibi hukuk sisteminin ciddi hatalarla işlediği bir ülkede, böyle bir vahşetin devam etmesine izin verilmemelidir. Çok iyi bilinmektedir ki, Molla’nın idam edilmesi durumunda hem toplum içindeki huzursuzluk artacak ve bunu yeni idamlar takip edecektir. Bunun için acilen bütün kurumların bu konuda seslerini duyurması ve hem Bangladeş’te hem de bütün dünyada idam kararlarının durdurulması için çok sesli bir kampanya başlatılması gerekmektedir. Bu kampanyaya desteğinizi acilen bekliyoruz.