Dünyada İslam karşıtlığına yol açan gerçek İslam değil bağnazlıktır
Bugün tüm dünyada ‘İslamofobi’ adı altında yaşanan korku, aslında gerçek İslam dinine karşı değil, bağnazlığa karşı duyulan korkudur. Aynı korku Müslüman ülkelerin kendi içindeki, farklı görüşler arasında da yaşanmaktadır. Müslüman yönetimler dahi, kendi halkları içerisinde radikal grupların gelişmesine karşı ciddi bir teyakkuz ve temkin ile yaklaşmaktadırlar. Bu nedenle de, böyle bir ihtimal dahi söz konusu olduğunda, durumu baskı ve şiddet ve zor kullanarak kontrol altına almaya çalışmaktadırlar.
Bangladeş’te yaşananlar Müslümanların Kuran ahlakını tam olarak yaşamamasının sonucudur
İşte bugün Bangladeş’te Cemaat-i İslami liderlerinden Abdul Kadir Molla’nın ömür boyu hapis yerine, idam cezasıyla karşılık görmesi de, yine bu radikal gruplara ve bağnazlığa karşı duyulan tedirginliğin bir sonucudur. Dolayısıyla İslam’ı doğru algılayan samimi Müslümanlar, hem dünyaya hem de kendi coğrafyalarındaki halklarına İslam’ın gerçek yüzünü biran önce tanıtmakla sorumludurlar. Aksinde dünyanın bir çok ülkesinde, dindar kimselere yapılan bu gibi zulümlerin sayısı giderek artabilir.
Müslümanlar zorluklar karşısında birbirlerine destek olmalıdırlar
Vicdan ve Hamiyet-i İslamiye duyguları, inanan bir insanı, şahit olduğu bir zulüm karşısında sessiz kalamayacağı şekilde harekete geçirir. Yaşanan zulüm ve haksızlığı durdurabilmek için elinden gelen her şeyi yapar. Sesini duyurabileceği her imkanı kullanır ve var gücüyle o mazlum insanlara destek olmaya, onlara yardım ulaştırmaya çalışır.
İşte bizler de Allah’tan korkan Müslümanlar olarak, bu yüzden Bangladeş’te Abdul Kadir Molla’ya karşı yapılan zulmü engellemeye ve oradaki mazlum Müslümanların sesini tüm dünyaya duyurmaya çalıştık. Gerek sosyal medyadan gerekse siyasi yollarla Türk milleti olarak, Bangladeş’teki yardıma muhtaç Müslümanların sesini duyurup, zulmü durdurmanın yollarını aradık.
“Müslüman, Müslümana zulmetmez ve onu tehlikede bırakmaz”
Peygamberimiz (sav) bir hadisinde, “Müslüman, Müslümana zulmetmez ve onu tehlikede bırakmaz” (Buhari, cilt 5, s. 2261) diye bildirmiştir.
Kuran’da ise, “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin...” (Hucurat Suresi, 10) buyrulmuştur. Bangladeş gibi Müslüman bir ülkede, inanan insanların Müslüman kardeşlerinin kanını dökmeleri, Kuran ahlakına göre asla kabul edilebilir değildir.
Müslümanlar hatalara karşı hoşgörülü, şefkatli ve affedicidirler
Ve Müslümanın en önemli özelliklerinden biri, insanlara karşı affedici, şefkatli ve merhametli bir tavır içerisinde olmasıdır. Her insan hata yapabilir. Önemli olan bu hataları tekrarlamamak ve bunlardan yola çıkarak iyi ve güzel olana ulaşabilmektir. Bangladeş halkı da, geçmiş yıllarda yaşanan olayların değerlendirmesini yaparken, intikam alma gözüyle değil, hoşgörüyle bakarak merhamet ve affediciliği esas alarak hareket etmelidir. Allah Kuran’da, hatalar karşısında “affetmenin her zaman daha hayırlı olduğunu” bildirmiştir. Bu nedenle Bangladeş hükümeti de, ülkesindeki yargılamalarda ve ceza kararlarında da, Kuran’da bildirilen bu üstün ahlak anlayışını unutmamalıdır.
Allah, Müslümanların zorlukları birlik olarak yenebileceklerini bildirmiştir
Sadece Bangladeş halkının kendi içinde muhalefeti bırakıp kardeşçe yaşaması değil, dünyadaki tüm Müslümanların Allah'ın bildirdiği bu farzı yerine getirip birlik olmaları gerekir. Çünkü Rabbimiz, “Ve haklarına tecavüz edildiği zaman, BİRLİK OLUP KARŞI KOYANLARDIR.” (Şura Suresi, 39) ve “Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, SANKİ BİRBİRLERİNE KENETLENMİŞ BİR BİNA GİBİ SAF BAĞLAYARAK MÜCADELE EDENLERİ sever.” (Saff Suresi, 4) diye bildirmiştir.
Ve Allah, “Eğer siz bunu yapmazsanız (BİRBİRİNİZE YARDIM ETMEZ VE DOST OLMAZSANIZ) yeryüzünde bir fitne ve BÜYÜK BİR BOZGUNCULUK (FESAT) OLUR." (Enfal Suresi, 73) sözleriyle, eğer Müslümanlar birlik olmaz, birbirlerini desteklemezlerse, o zaman dünyada zulmün, kargaşanın, acıların, savaşların, çatışmaların kan dökücülüğün hakim olacağını bildirmiştir. Allah'ın “...ÇEKİŞİP BİRBİRİNİZE DÜŞMEYİN, çözülüp YILGINLAŞIRSINIZ, GÜCÜNÜZ GİDER...” (Enfal Suresi, 46) ayetiyle hatırlattığı gibi, böyle bir durumda Müslümanların haksızlıklar karşısında güçsüz kalıp mağlup olacaklarını hatırlatmıştır.
Müslümanların güç birliği oluşturması çok kolaydır; zor görülmemelidir
Müslümanların dünyadaki haksızlıklara karşı güç birliği oluşturup birlik ruhu içerisinde, tek ses olarak hareket etmeleri aslında çok kolaydır. Pek çok Müslüman bunu gözünde büyütmekte, olası senaryolar üreterek böyle bir birliği zor görmektedir. Kolaylıkla aşılabilecek konular, büyük engeller gibi değerlendirilerek harekete geçilmemektedir. Küresel dengelerin, çıkar çatışmalarının, sosyal, siyasi, ekonomik ya da kültürel farklılıkların, böyle bir birliği olanaksız kılacağı düşünülmektedir. Oysa ki ortada ne zor ve ne de karmaşık olan hiçbir şey yoktur. Bu zaten, her vicdanın severek tasdik edeceği insani bir dayanışma birliğidir.
Müslümanlar arasındaki birlik ve dayanışma, dünyanın diğer ülkelerine de büyük konfor sağlayacaktır
Böyle bir birlik dünya üzerindeki her din, her inanç ve her düşünceden insanın da rahat yaşamasını sağlayacak büyük bir konfordur. Dünyanın çok geniş bir coğrafyasına yayılmış ve çok geniş bir nüfusa sahip olan Müslümanların sevgi ve kardeşlik ruhu içerisinde yaşamaları, dünyanın her yerine barış, huzur, adalet, hoşgörü, merhamet ve affediciliği hakim kılacaktır.
Bu yazının orjinali Malezya Islam Partisi’nin gazetesi olan Harakah Daily News’de yayınlanmıştır: