Hz. İsa (a.s)'ın sadece ruhuyla geleceğini söyleyenler yanılmaktadır, Hz. İsa (a.s) bedeniyle ve ruhuyla bu yüzyılda yeniden yeryüzüne gelecektir
ucgen

Hz. İsa (a.s)'ın sadece ruhuyla geleceğini söyleyenler yanılmaktadır, Hz. İsa (a.s) bedeniyle ve ruhuyla bu yüzyılda yeniden yeryüzüne gelecektir

36125
Kuran ayetlerinde, sahih hadislerde ve Bediüzzaman Said Nursi gibi büyük İslam alimlerinin açıklamalarında Hz. İsa (as)'ın ahir zamanda bedeniyle ve ruhuyla yeryüzüne geleceği açık ve net bir şekilde bildirilmektedir.


 Hz. İsa (a.s.)'ın sadece ruhuyla geleceği yanılgısındaki Nur talebelerine örnek




Hz. İsa (as)'ın sadece ruhuyla geleceğini iddia etmek ise hem Kuran'a, hem hadislere hem de Üstad Said Nursi Hazretleri'nin açıklamalarına uygun değildir.

1.    Hz. İsa (as)'ın İlk Başlarda Tanınmaması, Allah'ın Bu Mübarek Zatı İnkarcılardan Koruması İçindir

Bediüzzaman Hazretleri, Hz. İsa (as) geldiğinde ilk başlarda tanınmayacağını, onu derin imanlı yakın talebelerinin imanın nuru ile tanıyacaklarını söylemektedir. Ancak, bu bazı kimselerin söylediği gibi Hz. İsa (as)'ın ruh olarak geleceği anlamını asla taşımamaktadır. Tam tersine Hz. İsa (as)'ın cismi-i beşeriyle (yani insani bedeniyle) geleceği Risale-i Nur'da açık ve net olarak ifade edilmiştir. Hz. İsa (as)'ın ilk başlarda tanınmayacak olmasının sebebi ise ahir zaman fitnelerinin çok şiddetli olması; deccaliyetin yürüttüğü din, Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as) aleyhtarı faaliyetler; deccaliyetin propagandasıyla insanların büyük çoğunluğunun imandan ve imanın nurundan uzaklamış olmalarıdır. Bu, Allah'ın Hz. İsa (as)'ı her türlü tehlikeden ve fitneden koruması için hikmetle yaratılmış bir durumdur.

HAZRET-İ İSA ALEYHİSSELAM GELDİĞİ VAKİT, herkes ONUN HAKİKÎ İSA, olduğunu bilmek lâzım değildir. ONUN MUKARREB VE HAVASSI (derin imanlı yakın talebeleri), nur-u iman (imanın ışığı) ile ONU TANIR. Yoksa bedahet (açıkça) derecesinde herkes onu tanımayacaktır... (Mektubat, s. 60)



HAZRET-İ İSA ALEYHİSSELAM GELDİĞİ VAKİT

Bediüzzaman "HZ. İSA ALEYHİSSELAM GELDİĞİ VAKİT" sözleriyle birkaç önemli konuya açıklık kazandırmaktadır. Bediüzzaman "GELDİĞİ VAKİT" ifadesiyle öncelikle Hz. İsa (as)'ın "KESİN OLARAK GELECEĞİNİ" müjdelemektedir. Buradaki "GELME" fiiliyle ise Bediüzzaman Hz. İsa (as)'ın "bir ruh" veya "manevi bir varlık" olmadığını "BİR ŞAHIS" olduğunu ve "BEDENİYLE, RUHUYLA TEK BİR ŞAHSIN" geleceğini net olarak ifade etmektedir.

ONUN HAKİKÎ İSA

Bediüzzaman, "ONUN HAKİKİ İSA" ifadesiyle, Hz. İsa (as)'ın ruh olarak değil "BEDENİYLE BİR İNSAN" olacağını bir kez daha vurgulamaktadır. Bediüzzaman "HAKİKİ İSA" diyerek, bedeni ve ruhuyla gelecek "BİR KİŞİ" den bahsetmekte, Hz. İsa (as)'ın başka şahıslardan olan farkını ise "HAKİKİ" kelimesiyle netleştirmektedir. Bediüzzaman ayrıca burada kullandığı kişilik ifade eden "ONUN" sözüyle de Hz. İsa (as)'ın "BİR ŞAHIS" olduğunu bir kez daha dile getirmektedir. Bediüzzaman ayrıca buradaki "HAKİKİ İSA" sözleriyle Hz. İsa (as)'ın, yeryüzüne ikinci kez gelişinde, yine hepsi birer şahıs olan "sahte Mesihler"den farklı olacağını vurgulamış ve bu mübarek zatın "GERÇEK HZ. İSA" olacağını belirtmiştir. Ne Hz. İsa (as) ne de o dönemde çıkacak sahte mesihler birer ruh olarak gelmeyeceklerdir.

ONUN MUKARREB VE HAVASSI (derin imanlı yakın talebeleri)

Bediüzzaman burada "MUKARREB VE HAVASSI" diyerek Hz. İsa (as)'ın "DERİN İMANLI YAKIN TALEBELERİ" olacağından bahsetmiştir. Ruh olarak inen bir varlığın "talebeleri" ya da "yakın çevresi" olacağından bahsedebilmek hiçbir şekilde mümkün değildir. Ancak bir insanın talebeleri olabilir. RUHUN TALEBELERİ OLMAZ. Hz. İsa (as) BİR İNSAN OLARAK, BEDENİYLE gelecek, çevresinde de talebeleri olacaktır.

nur-u iman (imanın ışığı) ile ONU TANIR.

Bediüzzaman burada geçen "ONU" kelimesiyle, yine Hz. İsa (as)'ın "BİR ŞAHIS", "BİR İNSAN" olarak geleceğini, "BİR RUH" olarak veya "MANEVİ BİR VARLIK" olarak GELMEYECEĞİNİ açık ve net ifade etmektedir. Bediüzzaman'ın kullandığı "TANIR" kelimesi ise, bu konuyu hiçbir itiraza yer bırakmayacak şekilde netleştirmektedir. "TANIMA" durumu ancak "BİR İNSAN", "BİR ŞAHIS" için söz konusu olabilir. Yakın çevresinin BİR RUHU TANIMASI elbette ki MÜMKÜN DEĞİLDİR.


2.    Tarih Boyunca Hiçbir Peygamber Ruh Olarak Gelmemiş, Gelen Peygamberleri Halkın Büyük Çoğunluğu Tanımayıp İnkar Etmiştir

Hz. Musa (as) geldiğinde, Firavun'un saldığı dehşet nedeniyle sayıca az gençler dışında Hz. Musa (as)'a iman eden olmamıştır. Hz. Nuh (as) ile birlikte iman edenlerin sayısı son derece azdır. Hz. Lut (as) ile birlikte iman edenler bir ev halkı kadardır. Kehf Ehli sayıca az olan genç bir mümin topluluğudur. Hz. İsa (as) yeryüzüne ilk gelişinde havarilerinin sayısı son derece az olmuştur. Bu Allah'ın kanunudur. Nitekim Bakara Suresi'nin 249. ayetinde, "Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir" diye bildirilmiştir. Rabbimiz Peygamber gönderdiğinde bu mübarek zatları tanıyıp anlayabilen, onlara iman edip itaat eden insanların sayıca çok az oldukları bu ayetle haber verilmektedir.

Allah'ın bu kanunu ahir zaman için de geçerlidir. Ahir zamanda da deccaliyetin fitneleri ve aleyhte propagandaları nedeniyle, Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as) geniş kitlelere tarafından tanınmayacaklar, yanlarında da çok az sayıda insan olacaktır. Hz. İsa (as)'ın tanınmamasının sebebi, tanınması mümkün olmayan ruhani bir varlık olmasından değil, imani feraseti ve basireti olmayan insanların görüşlerinin ve anlayışlarının kapalı olmasındandır. Nitekim, Bediüzzaman Hazretleri'nin de söylediği gibi imani şuuru olanlar, nurani bir akla sahip olanlar Hz. İsa (as)'ı görür görmez bu mübarek zatı tanıyacaklar ve ona tabi olup, talebesi haline geleceklerdir.


3.    Bediüzzaman Hazretleri Hz. İsa (as)'ın Cism-i Beşeriyle (bedeniyle) Semavatta Bulunduğunu ve Cism-i Beşeriyle Yeryüzüne Döneceğini Söylemiştir

Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlub olan İsevilik ve İslamiyet; ittihad (birleşmeleri) neticesinde, dinsizlik cereyanına (akımına) galebe edip (galip gelip) dağıtacak istidadında (kabiliyette) iken ALEM-İ SEMAVATTA (gökler aleminde) CİSM-İ BEŞERİSİYLE (insani cismiyle, bedeniyle) BULUNAN ŞAHS-I İSA ALEYHİSSELAM O DİN-İ HAK CEREYANININ (hak dinin) BAŞINA GEÇECEĞİNİ bir Muhbir-i Sadık (doğru haber aktaran -Peygamberimiz (sav)'in sıfatlarından biri-), bir Kadir-i Külli Şey'in (herşeye muktedir olan Yüce Allah'ın) vaadine istinad ederek (dayanarak) haber vermiştir. Madem haber vermiş, haktır; madem KADİR-İ KÜLLİ ŞEY (herşeye muktedir olan Yüce Allah) VAAD ETMİŞ ELBETTE YAPACAKTIR... (Mektubat, s. 53-54)

Bediüzzaman Hazretlerinin sözleri çok açıktır:

•    ALEM-İ SEMAVATTA (gökler aleminde) CİSM-İ BEŞERİSİYLE (insani cismiyle, bedeniyle) BULUNAN Hz. İsa (as) bedeniyle semavatta bulunmaktadır ve bedeniyle yeryüzüne inecektir. Bediüzzaman burada "İNSAN" anlamına gelen "BEŞER" kelimesini kullanarak Hz. İsa (as)'ın bir ruh olarak veya şahsı manevi olarak değil, "madde olarak varlığı olan bir şahıs" olduğunu, yani bedeniyle birlikte geleceğini açıkça ifade etmiştir.

•    ŞAHS-I İSA ALEYHİSSELAM
Bediüzzaman'ın burada kullandığı "ŞAHS-I İSA ALEYHİSSELAM" ifadesi, "HZ. İSA'NIN ŞAHSI" anlamına gelmektedir. İçinde bulunduğumuz ahir zamanda yeryüzüne yeniden gelecek olan Hz. İsa (as)'ın şahsıdır. Sadece ruhu değil, ruhu ve bedeniyle birlikte bizzat kendi zatıdır.
 
•    O DİN-İ HAK CEREYANININ (hak dinin) BAŞINA GEÇECEĞİNİ
Bediüzzaman, "O DİN-İ HAK CEREYANININ BAŞINA GEÇECEĞİNİ" sözleriyle Hz. İsa (as)'ın, yeniden yeryüzüne geldiğinde gerçek İsevilerin lideri olacağını bildirmektedir. Bunu yapacak olan Hz. İsa (as)'ın zatıdır. Hz. İsa (as)'ın bizzat şahsı, bedeni ve ruhuyla kendisi tüm Hristiyan aleminin Müslüman olmasına vesile olacak ve bizzat kendisi bu hak topluluğun başına geçecektir.

•    KADİR-İ KÜLLİ ŞEY (herşeye muktedir olan Yüce Allah) VAAD ETMİŞ ELBETTE YAPACAKTIR...
Allah, herşeye muktedir olandır, vaadinden dönemeyendir. Kuran'da Hz. İsa (as)'ın yeninden dünyaya geleceğini, tüm Kitap Ehli'nin ona iman edeceğini ve İslam ahlakının yeryüzüne hakim olacağını vaad eden Rabbimiz, bu vaadini muhakkak gerçekleştirecektir.

Allah'ın bu vaadi bir ayette şöyle bildirilmiştir:

Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara vaad etmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl ‘güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde ‘güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır. (Nur Suresi, 55)

Kuran'da Allah'ın vaadini muhakkak yerine getireceği ise bazı ayetlerde şu şekilde haber verilmektedir:

(Bu,) Allah'ın vaadidir; Allah, vadinden geri dönmez. Ancak insanların çoğu bilmezler. (Rum Suresi, 6)

... Doğrusu Allah, vaadinden cayıp-dönmez. (Al-i İmran Suresi, 9)

... Şüphesiz Allah, verdiği sözden dönmez. (Rad Suresi, 31)


4.    Bediüzzaman Hazretleri, Allah'ın Hz. İsa (as)'ı bedeniyle birlikte Kendi Katına Aldığını ve Bedeniyle Birlikte Yeniden Yeryüzüne Göndereceğini Söylemektedir

... Hazret-i İsa Aleyhisselam'ı, İsa dinine ait en mühim bir hüsn-ü hatimesi (güzel neticesi) için, değil  SEMA-İ DÜNYADA (gökler aleminde) CESEDİYLE (insani bedeniyle) BULUNAN VE HAYATTA OLAN HAZRET-İ İSA, belki ALEM-İ AHİRETİN (ahiret aleminin) EN UZAK KÖŞESİNE GİTSEYDİ VE HAKİKATEN ÖLSEYDİ, YİNE ŞÖYLE BİR NETİCE-İ AZÎME (büyük bir sonuç) İÇİN ONA YENİDEN CESED GİYDİRİP DÜNYAYA GÖNDERMEK, O HAKÎM'İN HİKMETİNDEN UZAK DEĞİL... belki O'nun hikmeti öyle iktiza ettiği için (gerektiği için) VAAD ETMİŞ VE VAAD ETTİĞİ İÇİN ELBETTE GÖNDERECEK. (Mektubat, s. 56-57)

SEMA-İ DÜNYADA (gökler aleminde) CESEDİYLE (insani bedeniyle) BULUNAN VE HAYATTA OLAN HAZRET-İ İSA

Bediüzzaman, bu sözleriyle Hz. İsa (as)'ın Allah Katında diri olduğunu söylemektedir. Ve Allah'ın takdir ettiği vakit geldiğinde, bedeniyle yeryüzüne geri dönecek ve Rabbimiz'in elçisi olarak insanları gerçek din ahlakına davet edecektir. Üstad Hazretleri üzerinde durarak "Cesediyle" yani "İnsani bedeniyle" demektedir. Açıkça görülmektedir ki, Hz. İsa (as) bazılarının iddia ettiği gibi ruh olarak değil bedeni ve ruhuyla birlikte, bir beşer olarak, Allah'ın kutlu bir elçisi olarak yeryüzüne dönecektir.

ALEM-İ AHİRETİN (ahiret aleminin) EN UZAK KÖŞESİNE GİTSEYDİ VE HAKİKATEN ÖLSEYDİ, YİNE ŞÖYLE BİR NETİCE-İ AZÎME (büyük bir sonuç) İÇİN ONA YENİDEN CESED GİYDİRİP DÜNYAYA GÖNDERMEK, O HAKÎM'İN HİKMETİNDEN UZAK DEĞİL...

Bediüzzaman ayrıca burada bir örnek vermekte ve "HAKİKATEN ÖLSEYDİ, yine şöyle bir netice-i azime (büyük bir sonuç) için ona YENİDEN CESED GİYDİRİP DÜNYAYA GÖNDERMEK, O HAKİM'İN  HİKMETİNDEN UZAK DEĞİL" demektedir. Bediüzzaman bu sözleriyle açıkça "BİR İNSAN"dan bahsettiğini ve Hz. İsa (as)'ın sadece ruhunun gelmesi diye bir durumun söz konusu olmadığını ortaya koymaktadır. Rabbimiz'in takdiriyle Hz. İsa'nın ahir zamanda "RUHU VE BEDENİYLE BİR ŞAHIS, BİR BEŞER" olarak ikinci kez yeryüzüne gelişini bir kez daha müjdelemektedir.

Tüm bu deliller, Allah'ın gücünü ve kudretini gereği gibi takdir edemedikleri için Hz. İsa (as)'ın ölmediği ve bedeniyle birlikte yeryüzüne geri döneceği gerçeğini reddetmeye çalışan kimselerin, büyük bir yanılgı içinde olduklarının göstergesidir.

Unutmamak gerekir ki, Allah üstün güç ve kudret sahibi, herşeye kadir olandır. Dilediğini dilediği şekilde yaratır. İlmi sonsuzdur. Allah'ın belirlediği süre geldiğinde, büyük bir mucize gerçekleşecek ve Hz. İsa (as) dünyaya geri dönecektir. Bu gerçek, ayetlerle ve hadislerle müjdelenmiştir ve tüm iman edenlerin üzerinde düşünmesi gereken bir harikadır. Bediüzzaman da Allah'ın bu vaadini dile getirmiş, Kuran'da bildirildiği gibi Rabbimiz'in kesin olarak vaadinden dönmeyeceğini hatırlatarak Hz. İsa (as)'ın insani bedeniyle yeryüzüne ikinci kez gelişinin "KESİN BİR GERÇEK" olduğunu müjdelemiştir.

Kuran'da ve hadislerde haber verilen Dabbet-ül Arz bilgisayar ve internet teknolojisine işaret etmektedir (doğrusunu Allah bilir)
 

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER