Peygamberimiz (sav), sahih hadisleriyle hem manevi hem fiziksel özellikleri, hem de yapacakları icraatlarla Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelişi hakkında çok detaylı bilgiler vermiştir. Ancak kimi çevreler, hiçbir bilgi ve delile dayandırmadan bu iki mübarek şahsın gelişini reddetmeye çalışmaktadırlar. Bu amaçla, Hz. İsa'nın yeniden yeryüzüne geleceği beklenen, içerisinde bulunduğumuz bu dönemde, "Hz. İsa'nın öldüğü ve ikinci kez gelmeyeceği" yanılgıları gündeme getirilmektedir. Aynı şekilde Hz. Mehdi'nin gelişi de çeşitli açıklamalarla tevil edilmeye çalışılmaktadır. "Hz. Mehdi'nin geçmişte geldiği, Hz. Mehdiliğin bir şahsı manevi olacağı ya da Hz. Mehdi'nin hiç gelmeyeceği" gibi yanlış, Peygamberimiz (sav)'in hadisleriyle ve İslam alimlerinin açıklamalarıyla açıkça çelişen mantıklar öne sürülmektedir. Oysa burada gözardı edilmemesi gereken çok önemli bir gerçek vardır:
"HZ. İSA VE HZ. MEHDİ'NİN GELMEYECEKLERİNİN SÖYLENMESİ, ASLINDA BU MÜBAREK ŞAHISLARIN GELECEKLERİNİ ORTAYA KOYAN ÖNEMLİ ALAMETLERDEN BİRİDİR."
Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelmeyecekleri iddiaları, bu iddiaları öne sürenlerin gerçekte, Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelmesi ihtimalinden çok tedirgin olmalarından kaynaklanmaktadır.
Tüm Müslümanlar, Ehl-i Sünnet alimleri tarafından ittifakla kabul edilen Hz. İsa ve Hz. Mehdi ile ilgili gerçekleri ve konudaki bu gelişmeleri haber veren sahih hadisleri çok iyi bilmektedirler. Bunun yanı sıra Allah'ın Kuran'da bildirdiği İslam ahlakının mutlaka hakim olacağı gerçeğini ve bu gelişmeler yaşanırken de Allah'ın adetullahı gereği, Müslümanların başında, onların manevi liderliğini üstlenecek bir elçinin var olması gerektiğinin de bilincindedirler. Ancak bazı kişiler bu konuyu çok iyi bilmelerine ve hadislerde bildirilen alametlerin ardı ardınca gerçekleştiğini görmelerine rağmen, Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelişini şiddetle reddetmeye çalışmaktadırlar. Israrla bu kutlu şahısların gelmeyeceklerini iddia etmekte, asılsız yorum ve tevillerle bu gerçekleri örtbas etmeye, çalışmaktadırlar. İnsanları yanlış bilgilendirerek yüzyıllardır İslam alemince beklenen bu kutlu olayı geçersiz kılmak istemektedirler. öyle ki yaşadıkları bu tedirginlikten dolayı, Hz. Mehdi konusunu açmanın, Hz. Mehdi'den ve geleceğinden bahsetmenin fitne olacağını söyleyecek kadar ileri gitmektedirler. Halbuki "Mehdiyet meselesi, gizlenmesi, örtbas edilmesi değil; müjdelenmesi gereken bir konudur". Hz. Mehdi'nin gelişi bizzat Peygamberimiz (sav) tarafından müjdelenmiştir ve Peygamberimiz (sav)'in bu konuda mütevatir olarak kabul edilen çok sayıda hadisi vardır. Peygamberimiz (sav) bir hadisinde, "HZ. MEHDİ İLE MÜJDELENİN. O Kureyş'ten ve Ehl-i Beyt'imden bir kişidir." (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Ahir zaman, s.13) sözleriyle, bu konunun Müslümanlar için bir müjde olduğunu bildirmiştir. Dolayısıyla Müslümanların bu konudan konuşmaktan sakınmaları değil, aksine bu haberi birbirlerine müjdelemeleri gerekir.
Bunun yanı sıra, Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelişinden tedirginlik duyan kimselerin çabalarında son derece çelişkili bir durum dikkati çekmektedir: Eğer söz konusu şahıslar Hz. İsa'nın geleceğine, Hz. Mehdi'nin varlığına ve yapacağı faaliyetlere gerçekten inanmıyorlarsa, bunların geçersiz beklentilerden ibaret olduğunu düşünüyorlarsa, neden böylesine büyük bir panik içerisindedirler? Eğer Hz. İsa'nın ve Hz. Mehdi'nin gelmeyeceği kanaatindelerse, neden tüm gündemlerini bu konuya ayırmakta, neden her fırsatta, her yerde sürekli bu konuları anlatmakta, sürekli iddialarını destekleyecek yeni teviller bulmaya çalışmaktadırlar? Tüm bu sorular çok açık olarak şu sonucu göstermektedir ki, söz konusu kimseler Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin kesin olarak geleceği kanaatini taşımakta, ancak çeşitli kaygı ve endişelerle, panik ve ajitasyon içerisinde bu gerçekleri örtbas ve tevil etmenin yollarını aramaktadırlar. Zira çok açıktır ki, eğer bir insan bir şeyin var olduğuna ve gerçekleşeceğine inanmıyorsa, bu konuda son derece rahat olur. çünkü nasıl olsa bir sonuca varmayacaktır; konu zaten kökten hallolmuş durumdadır.
Ama eğer tüm gücüyle, tüm imkanlarını seferber ederek bunun gerçek olmadığını sürekli yeni tevillerle desteklemeye çalışarak yazıyor, anlatıyor ve ısrarla tekrarlayarak gündeme getiriyorsa, o zaman bu şahıs konunun gerçekliğine ciddi şekilde inanıyor demektir.
Hz. İsa ve Hz. Mehdi gelmeyecek diyenler bu çabalarıyla, Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelişlerine, tanınmalarına, güçlenmelerine ve etkilerinin dünya çapında gelişmesine hizmet etmektedirler.
Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelişini, yaptıkları aleyhte çalışmalarla durdurabilecekleri gibi çocukca fikirlere kapılan insanlar önemli bir gerçeği gözardı etmektedirler. Hz. İsa ve Hz. Mehdi gelecek ve görevlerini yerine getireceklerdir. Çünkü bu Allah'ın vadidir ve Al-i İmran Suresi'nin 9. ayetinde de haber verildiği gibi "vaadinden dönmeyeceğini" bildirmiştir. |
Yüzlerce kitap, dergi ve köşe yazısıyla, televizyonlarda, radyolarda, açık oturumlarda hep bu konu ele alınmakta, hep aynı sözler dile getirilmekte, ‘Hz. İsa'nın öldüğü, Hz. Mehdi'nin var olmadığı ve gelmeyecekleri' anlatılmaktadır. Ancak Hz. İsa ve Hz. Mehdi aleyhinde olduğu düşünülerek yapılan tüm bu faaliyetler hakkında gözardı edilen önemli bir gerçek vardır: Bu kutlu şahıslar aleyhinde söylenen her söz, yapılan her faaliyet Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin tanınmalarına, sevilmelerine, güçlenmelerine, ortaya çıkışlarına ve yapacakları hizmetlere güç katacak, tüm bu müjdeli gelişmeleri daha da hızlandıracaktır. Hz. İsa ve Hz. Mehdi aleyhindeki her girişim, bu şahısların etkilerinin giderek daha da artmasına ve tüm dünyada ses getirmelerine katkıda bulunacaktır. Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelmeyeceklerini öne süren, "Ben Hz. İsa'nın ve Hz. Mehdi'nin geleceğine inanmıyorum" diyen her şahıs, aleyhte yaptığı her çalışma ile Hz. İsa'ya ve Hz. Mehdi'ye hizmet etmiş olacaktır. "Ben Hz. Mehdi'ye karşıyım" diyen her insan, Hz. Mehdiliğin gündeme getirilmesini, araştırılmasını, öğrenilmesini sağlayacaktır.
Dolayısıyla, inkar edenler de, münafık ahlakı gösterenler de, Kuran ahlakı aleyhinde bir fikri benimseyenler de, Hz. İsa ve Hz. Mehdi'ye düşman olanlar da, her ne kadar istemeseler de, -Allah'ın dilemesiyle- bilerek ya da bilmeyerek bu müjdelerin duyurulmasına ve İslam ahlakının tüm dünyada yayılmasına büyük destek vermektedirler.
Belirli bir tarihe kadar Hz. Mehdi'nin geleceğini savunan bazı kesimler, 1980'lerden sonra Hz. Mehdi'nin çıkmayacağını öne sürmeye başlamışlardır.
Hz. Mehdi'nin gelişine çeşitli korkularla yaklaşan insanlar, "Bizim Hz. Mehdimiz çıkmıştır; bizim tarikimizin, bizim cemaatimizin Hz. Mehdisi çıkmıştır. Geleceği beklenen Hz. Mehdi gelse bile, bu kişi bizim Hz. Mehdimiz'den üstün olamaz. Olsa olsa, bizim Hz. Mehdimiz'in bir talebesi olabilir. Ama zaten gelişi de şüphelidir ve gereksizdir. Bu nedenle de gelmemesi çok daha iyi olur." gibi fikirlerle hareket etmektedirler.
Nitekim bu gibi düşüncelerin getirdiği korkularla, geçmiş dönemlerde gelmesini büyük bir şevkle bekledikleri Hz. Mehdi konusundaki bakış açılarını, belirli bir dönemden sonra tamamen değiştirmişlerdir. Zira 1978, 1979 ve 1980'lerde yayınlanan İslam ahlakını anlatan dergi, kitap, kaset, broşür gibi eserlere bakanlar, o devirde yoğun olarak Hz. Mehdi'nin geleceğinden bahsedildiğini göreceklerdir. Ancak 1986-87'lerden sonra ani bir dönüşle bu konudan vazgeçildiği, çeşitli tevillerle ya da doğrudan reddedilerek veya bu konu geçiştirilerek Hz. Mehdilik konusunun kapatılmasının istendiği görülecektir. Bu tarihten sonra Hz. Mehdi'nin gelmeyeceğini iddia eden yayınlar ya da söylemler ani bir şekilde yoğunlaşmıştır. çünkü bu yıllardan sonra, söz konusu insanların, kendi istedikleri veya kendi belirledikleri Hz. Mehdi'den ziyade, daha başka bir ihtimal dikkatlerini çekmiştir. Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde ve İslam alimlerinin açıklamalarında anlatılan Hz. Mehdi'nin ve yerine getireceği faaliyetlerin, kendi Hz. Mehdi adaylarıyla bağdaşmadığını, bu kimselerin söz konusu tariflerdeki Hz. Mehdi olamayacağını anladıkları için "Hz. Mehdi'nin geleceği" konusundaki inançlarından da tümüyle vazgeçmişlerdir. Tüm İslam dünyasının refaha kavuşmasına vesile olacak, Kuran ahlakının yeryüzünde hakim kılınmasını sağlayacak olan böyle önemli bir insanın gelişini, sırf kendi fikirlerine, beklentilerine ya da istedikleri şahısların özelliklerine uymuyor diye temelden reddetme yoluna gitmişlerdir. "Hz. Mehdi gelmeyecek" diyerek bu konunun üzerini tamemen örtmeye çalışmışlardır.
Bu şekilde kaderin sevkiyle, iradeleri dışında, Hz. Mehdi'nin gelişinin önemli alametlerinden birini daha oluşturmuşlardır.
Peygamberimiz (sav) hadislerinde, Hz. Mehdi'nin ortaya çıkışının yaklaştığını gösteren önemli alametlerden birinin, "Hz. Mehdi gelmeyecekmiş, Hz. Mehdi yokmuş" sözlerinin yaygınlaşması olduğu bildirilmiştir. Bu konudaki hadislerden bazıları şöyledir:
"İnsanların ümitsiz olduğu ve "HİÇ HZ. MEHDİ FALAN YOKMUŞ" DEDİĞİ BİR SIRADA ALLAH HZ. MEHDİ'Yİ GöNDERİR..."
"...Hz. Mehdi, Resulullah'ın bayrağı ile, insanların başlarına bela üzerine bela yağdığı ve ÇIKIŞINDAN ÜMİT KESİLDİĞİ BİR SIRADA ÇIKAR..."
Bazı kimselerin, "Hz. İsa ve Hz. Mehdi gelmeyecek" diyerek bu gerçeği engelleyebileceklerini düşünmeleri, kader gerçeğini kavrayamamalarından kaynaklanmaktadır. Kaderde, gelecekte yaşanacak olan her olay önceden bellidir. Her ne yapılırsa yapılsın, Allah'ın kaderde belirlediği ve yakın bir gelecekte yaşanacak olan bu önemli olayları önleyebilmek mümkün değildir. |
Hz. Mehdi'nin gelmeyeceğini öne süren kimselerin, her ne yaparlarsa yapsınlar Hz. Mehdi'ye hizmet etmekten kurtulamamaları bir mucizedir. Allah'ın dilemesiyle, Hz. Mehdi aleyhindeki her girişim, bu mübarek şahsın etkisinin giderek daha da artmasına katkıda bulunacaktır. "Ben Hz. Mehdi'ye inanmıyorum" diyen her şahıs, Hz. Mehdi aleyhinde yaptığı her çalışma ile bu mübarek şahsa hizmet etmiş olacaktır.
Hz. Mehdi aleyhinde çalışma yapılırsa, Hz. Mehdi'nin gelmeyeceği düşüncesi büyük bir yanılgıdır; Hz. İsa da Hz. Mehdi de kaderde takdir edildiği için geleceklerdir. Aleyhte faaliyet yapmak, gelmeyeceklerini savunmak, bu sonucu değiştirmeyecektir.
Hz. Mehdi'nin gelmeyeceğini savunan ve bu yönde ısrarlı çalışmalar yürüten kimselerin bu yolla ulaşacaklarını düşündükleri bir sonuç vardır: Eğer Hz. Mehdi'nin gelişini reddederlerse, hadisler doğrultusunda gerçekleşen alametleri gizlerlerse, Hz. İsa'nın da Hz. Mehdi'nin de gelişini durdurabileceklerine inanmaktadırlar. Zira Bediüzzaman Said Nursi'nin "... akıllarına güvenen bir kısım ehl-i ilim (ilim sahibi), onların bir kısmına zaîf (zayıf) veya mevzu (hadis) demişler. İmanı zayıf ve enaniyeti kavi bir kısım da, inkâra kadar gitmişler." (Sözler, s. 355) sözleriyle belirttiği gibi insanlar ahir zamanda ortaya çıkacak olan Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin, gerçekte bu konumlarını suni olarak elde edeceklerini düşünmektedirler. Fırsatları iyi değerlendiren, zeki bir insanın ortaya çıkıp, uygun şartları oluşturacağını ve halkı kandırarak Hz. Mehdilik ünvanını elde edeceğini sanmaktadırlar. Aynı şekilde yine bir başka şahsın çıkıp imkanları akılcı bir şekilde kullanarak kendisini Hz. İsa olarak tanıtacağını ve insanları bu duruma inandıracağını zannetmektedirler. Eğer Hz. İsa ve Hz. Mehdi beklentisine karşı suskun kalırlarsa, bazı insanların bu ortamdan istifade ederek kendilerini Hz. İsa ve Hz. Mehdi ilan edeceklerinden ve halkı da buna ikna edeceklerinden endişe etmektedirler. Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelmeyeceklerine dair yoğun faaliyet yapıp, kitaplar, yazılar yazdıkları takdirde de bu durumu engelleyebileceklerine inanmaktadırlar.
Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelmeyecekleri iddialarını öne süren bu kimselerin bilinçaltlarındaki gerçek, "... ya gelirlerse korkusu"dur. Böyle batıl bir inançla, ısrarla "Hz. İsa gelmeyecek Hz. Mehdi gelmeyecek" denirse, bu şahısların gerçekten gelmeyeceklerine inanıyor olabilirler. Ya da gelseler bile, bunun sonucunda, güçsüz olacaklarını ve etkisiz hale geleceklerini düşünüyor olabilirler.
Burada gözardı ettikleri gerçek ise şudur: Bu şahısların gelişleri, Allah kaderde böyle takdir ettiği için gerçekleşecektir. Herhangi iki zeki insan fırsatları iyi değerlendirdiği, imkanları lehte kullanarak halkı kandırdığı için değil. Allah kaderde iki üstün vasıflı kulunu seçip bu görevle vazifelendirmiştir. Bu kimselerin, "Hz. İsa ve Hz. Mehdi gelmeyecek" diyerek bu gerçeği engelleyebileceklerini düşünmeleri ise, kader gerçeğini kavrayamamalarından kaynaklanmaktadır. Kaderde, gelecekte yaşanacak olan her olay önceden bellidir. Her ne yapılırsa yapılsın gelecekte yaşanacak olan bu olayları önleyebilmek mümkün değildir. Günümüzde aleyhte faaliyetler yürütülerek Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelişi engellenmek istenmektedir. Ama kaderde, yakın gelecekte gerçekleşecek tüm bu olaylar yaşanmış, bitmiştir. Allah Katında kıyamet çoktan kopmuş, Deccal de, Yecüc Mecüc de, Hz. İsa da, Hz. Mehdi de çıkmıştır. Kuran'da kıyametin kopması, o sırada yaşanacak olaylar, olmuş bitmiş olarak anlatılmaktadır. Biz kadere bağlı olduğumuz için o zaman dilimlerine giremeyiz ve bunları öğrenemeyiz. Bu durum, tarih boyunca yaşanmış ve yaşanacak olan tüm olaylar için geçerlidir. Hz. Musa takdir edildiği zamanda gelmiş görevini yapmış, vefat etmiştir. Hz. Musa'nın geleceği bildirildiğinde, gelmemesi için tedbirler alınmış, ümmeti her türlü zorluğu çıkartmış ancak gelişi engellenememiştir. Geldiğinde de kendisine çok az bir topluluk yardım etmiş, münafıklar, inkar edenler engel olmaya çalışmış ancak buna rağmen Hz. Musa kaderde takdir edildiği şekilde başarılı olmuştur. Hz. Musa'nın Kuran ayetlerinde bildirilen sözleri, daha dünya yaratılmadan önce de bellidir. çünkü Hz. Musa kaderde takdir edilen sözleri söylemiştir.
Hz. Muhammed (sav)'in gelişi de önlenmek istenmiş ama bu çabalar, sonucu değiştirmemiştir. Kavminde müşrikler arasında büyük bir panik yaşanmıştır ama Peygamberimiz (sav)'in gelişini durduramamışlardır. Hz. Muhammed (sav), kaderde yaratıldığı şekilde gelmiş, Allah'ın kaderinde takdir ettiği sözleri söylemiş ve görevini tamamlamıştır.
Tarih boyunca hiçbir elçi, nebi ya da resulün gelişi engellemeyle, önlemeyle durdurulamamıştır. Şehit olan peygamberler de, tebdir alınmadığı ya da öyle rast geldiği için değil, kaderlerinde öyle takdir edildiği için şehit olmuşlardır.
Aynı şekilde hiçbir peygamber ya da elçinin gelişi belirli şartlara bağlı olmamıştır. Kaderde olan mutlaka gerçekleşmiştir.
Hz. İsa ve Hz. Mehdi için de aynı durum geçerlidir; Allah Katında nasıl ki kıyamet kopmuş, Yecüc Mecüc, Deccal çıkmış ve hezimete uğratılmış ise, Hz. İsa ve Hz. Mehdi de, kaderde gelmiş, dinsiz akımları fikren etkisiz hale getirmiş, tüm dünyada İslam ahlakını hakim kılmış, görevlerini tamamlamışlardır. Tüm dünyada savaşlar, çatışmalar, sıkıntı ve zorluklar son bulmuş, bolluk, zenginlik, huzur ve barış hakim olmuş, Altınçağ yaşanmıştır. Tüm bu gelişmeler bizim zaman dilimimizde henüz yaşanmadığı için biz bunları henüz görmedik, bilmiyoruz. Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin çıkışını, İslam ahlakının hakimiyetini, Altınçağ'ın yaşanmasını heyecanla bekliyoruz. Fakat Allah Katında aslında hepsi yaşanmış bitmiştir.
Dolayısıyla "Hz. Mehdi aleyhinde yazalım, yardım etmeyelim Hz. Mehdi çıkmasın, destek olmayalım, Hz. Mehdi'nin çevresindekiler dağılıp gitsin" gibi mantıklarla yapılan çalışmaların hiçbir etkisi olmayacaktır. İstenildiği kadar aleyhte faaliyet yapılsın, istenildiği kadar gelmeyecekleri yazılsın, anlatılsın, kaderde bu olaylar yaşanacaktır. Bu gelişmelerin hiçbiri, zeki insanların oyunlarıyla, hile ile, fırsatları iyi değerlendirmekle gerçekleştirilebilecek ya da zekice girişimlerle bozulup değiştirilebilecek olaylar değildir. Hiçbir faaliyet bu sonucu engelleyemeyecektir.
İşte Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelişini, yaptıkları aleyhte çalışmalarla durdurabilecekleri gibi çocukça fikirlere kapılan insanlar bu önemli gerçeği gözardı etmektedirler. Hz. İsa ve Hz. Mehdi gelecek ve görevlerini yerine getireceklerdir. çünkü Allah Kuran'da "vaadinden caymayacağını" bildirmiştir. (Al-i İmran Suresi, 9) Allah Cebbar isminin tecellisiyle tüm bunları gerçekleştirecektir.
Hz. İsa ve Hz. Mehdi aleyhinde faaliyet yapılması, gelmeyeceklerinin, gerçek olmadıklarının söylenmesi, bu şekilde kitaplar yazılması ise, yine takdir edilen kaderin bir parçasıdır. Peygamberimiz (sav)'in "Hz. Mehdi'nin, gelmeyeceğinin söylendiği bir dönemde çıkacağını" bildiren hadislerinin gerçekleşmesi için, Allah kaderde bu şekilde yaratmaktadır. Bu kimseler, Allah'ın takdir ettiği kadere tabi oldukları için, istemeseler de Hz. Mehdi'ye hizmet etmektedirler. Aleyhte faaliyet yaptıklarını sandıkları halde, gerçekte Peygamberimiz (sav)'in hadislerinin gerçekleşmesine vesile olmakta, Hz. Mehdi'nin geliş alametlerinden birini oluşturmaktadırlar.
"Biz çaba harcamazsak, kendimizi düzeltmezsek Hz. Mehdi gelmeyecektir" düşüncesi yanlıştır. Hz. İsa ve Hz. Mehdi, insanlar gaflet içerisinde olsalar da kaderde takdir edildiği için gelecek ve başarılı olacaklardır.
Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelişi konusunda çeşitli şüphelere kapılan kimseler Peygamberimiz (sav)'in, İslam alimlerinin ve Bediüzzaman'ın verdiği müjdeleri, ‘biz çaba gösterirsek bir olay olur; çaba göstermezsek olmaz' mantığıyla değerlendirmektedirler. "Biz kendimizi düzeltmezsek, Hz. Mehdi gelse bile ne olur ki?" diye düşünmektedirler. Oysa ki bu büyük bir yanılgıdır. Gafil ve cahil insanların çokluğu, Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelmeyeceğini gösteren bir delil değildir. Bunların hiçbiri Hz. Mehdi'nin başarısını engelleyemeyecektir. Allah dilediği anda, dilediği şeyi, hiçbir şarta bağlı olmadan yaratmaya kadirdir. Bu nedenle, Müslümanlar gerekli şartları oluşturmasalar, hiçbir şey yapmasalar, tamamen gaflete dalsalar dahi kaderde takdir edilen sonuç gerçekleşecektir. Kimse yardımcı olmasa da, Hz. İsa da Hz. Mehdi de gelecek, görevlerini yapacak ve dünya çapında başarılı olacaklardır. Allah Kuran'da, "Siz Ona (Peygambere) yardım etmezseniz, Allah Ona yardım etmiştir..." (Tevbe Suresi, 40) şeklinde buyurmaktadır. Ahir zamanda Rabbimiz, Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin yardımcısı da yine Rabbimiz olacak ve İslam ahlakının tüm dünyada hakim olmasında bu şahısları vesile kılacaktır.
Peygamberimiz (sav), "Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin, insanların çaba gösterdikleri değil, tam tersine, İslam ahlakından tamamen uzaklaştıkları ve gaflete daldıkları bir dönemde geleceklerini" bildirmiştir.
Peygamberimiz (sav) hadislerinde, Hz. İsa'nın ve Hz. Mehdi'nin tüm dünyanın büyük bir ahlaki bozulma içerisine düşeceği, insanların İslam ahlakından tümüyle uzaklaşacakları, ibadetlerini terk edecekleri hatta dinden çıkacakları bir dönemde geleceklerini bildirmiştir. Peygamberimiz (sav)'in Hz. İsa'nın ve Hz. Mehdi'nin çıkışından önceki bu gaflet ve İslam ahlakından uzaklaşmayı haber verdiği hadislerinden bazıları şöyledir:
Allah apaçık inkar edilir hale gelmedikçe kıyamet kopmaz.
3
İnsanlara bir zaman gelecektir ki Kuran-ı Kerim'in yalnız resmi, İslam'ın yalnız ismi kalacaktır. Onlar İslam'dan en uzak insanlar oldukları halde İslami isimlerle isimlenecekler, mescitleri görünüşte mamur olduğu halde hidayet yönünden harap olacaktır.
4
İnsanlara bir zaman gelir ki Kuran-ı Kerim bir vadide, insanlar başka bir vadide olurlar.
5
Bundan sonra birtakımı, Kuran okuyan fakat okudukları dillerinde kalan kalplerinde inanmayan insanların türeyeceği bir zaman gelecektir.
6
İnsanlar üzerine bir zaman gelecek ki, onların hepsi Kuran okur, ibadete çalışırlar ve ehli bidatle de meşgul olurlar. Lakin bilmedikleri cihetten müşrik olurlar ve okumalarına ve ilimlerine bedel rızık alırlar ve dünyayı din karşılığında yerler. İşte bunlar, kör Deccal'in avanesi olacaklardır.
7
Kıyamete yakın karanlık gecelerin parçaları gibi karışıklıklar olacaktır. Bu karışıklıklar içinde kişi mümin olarak sabahlayıp kafir olarak akşamlayacak, mümin olarak akşamlayıp kafir olarak sabahlayacaktır.
8İnsanlara bir zaman gelir ki camilerinde toplanıp namaz kılarlar. Fakat aralarında mümin bulunmaz.
9
Hz. Huzeyfe'nin anlattığına göre, Resulullah Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Ey Huzeyfe! O günde onlar Ridde (dinden çıkmak) üzere olacaklardır... namaz da kılmayacaklardır."
10
İnsanlar öyle bir zamanla karşı karşıya kalacaklar ki, namaz terk edilecek, yapılar uzanacak, yemin ve lanetleşmeler çok olacak, rüşvet ve zina alabildiğine yayılacak, ahiret dünyaya değişilecek...
11
… Bunlar Kuran okuyacaklar; ama Kuran boğazlarından aşağı inmeyecek. Bunlar, okun avı delip süratle çıkıp gittiği gibi İslâm'dan süratle çıkacaklar...
12
Peygamberimiz (sav) hadislerinde Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin çıkışından önce Müslümanların tembelleşeceğini, insanların gaflete dalarak Kuran ahlakından uzaklaşacaklarını bildirmiştir. Bu gaflet öyle bir dereceye varacaktır ki kimi insanlar Hz. Mehdi'nin gelişini, faaliyetlerine başladığını ve 300 kişi kadar az sayıdaki yardımcısıyla birlikte İslam adına büyük bir mücadele verdiklerini, inkarcıların fikir sistemlerini etkisiz hale getirerek dünyayı yerinden oynattığını dahi idrak edemeyeceklerdir. İnkar edenlerin ve Deccaliyet'in, Hz. Mehdi ve talebeleri gibi mübarek insanları ezmeye yönelik baskılarını fark edemeyecek kadar şiddetli bir gaflet ve perdelenme içerisinde olacaklardır.
İşte Hz. Mehdi böyle bir gaflet ortamı varken çıkacak ve Hz. İsa'yla birlikte İslam ahlakının hakim olmasına vesile olacaktır.
HZ. MEHDİ'NİN İMAN NURU, BİR IŞIĞIN AYNADAN AYNAYA YANSIYIP HER YERE YAYILMASI GİBİ TÜM DÜNYAYA YAYILACAKTIR
Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde, Hz. Mehdi'nin çevresinde ona yardım eden, destek olan çekirdek bir grup olacağı ve bu grubun yaklaşık 300 kişiden oluşacağı bildirilmektedir. Hz. Mehdi gibi büyük bir mürşidin çevresinde, milyonlarla ifade edilen çok fazla insan bulunması gerekirken, bu sayının bu kadar sınırlı olmasının bir sebebi de yazı boyunca anlatılan korkular nedeniyle insanların Hz. Mehdi'ye destek olmaktan kaçınmalarıdır. Yardımcılarının sayısı az olacak, ancak Hz. Mehdi'nin ruhaniyeti tüm dünyayı kaplayacaktır.
Allah Kuran'da nurunu tamamlayacağını bildirmiştir. Nitekim Allah'ın dilemesiyle, İslam'ın gelişmesine, Kuran ahlakının yayılmasına yönelik çaba harcayan her insan, bilerek ya da bilmeyerek Hz. Mehdi'ye hizmet etmektedir. Dolayısıyla dünyada yapılan her faaliyet, aslında Hz. Mehdi'nin hizmetindedir. Bu yönde kitap hazırlayan, dergi ya da gazete çıkaran, yazı yazan, konferans veren her insan, istesin ya da istemesin Allah'ın takdiri üzere Hz. Mehdi'ye yardım etmekte, onu desteklemekte ve Hz. Mehdi'nin manevi önderliğinde İslam ahlakının hakimiyetine zemin hazırlamaktadır. Yaşanan küçük büyük her olay, Allah'ın kaderde dilediği gibi, Hz. Mehdi'nin manevi önderliğinde İslam ahlakının dünya hakimiyetinin gerçekleşmesinde çok önemli bir rol oynayacaktır. Yapılan her faaliyet, bilerek ya da bilmeyerek, istenerek ya da istenmeyerek bu sonuca ulaşılmasına destek olacaktır. Lehte yapılan faaliyetler kadar aleyhte yapılan tüm çalışma ve propagandalar da yine, Hz. Mehdi'nin ortaya çıkışına, tanınmasına, hizmetlerine güç katacaktır.
Hz. Mehdi'ye destek olan kişilerin sayıları azdır. Ancak Hz. Mehdiliğin gölgesi tüm dünyayı kaplamıştır. Tüm dünya farkında olmadan Hz. Mehdiliğin mantığına, bakış açısına, tebliğ yöntemine uyar, onun iman heyecanının etkisi altına girer. İmana olan eğilim ve imani heyecan, Hz. Mehdi'den talebelerine, talebelerinden çevrelerindeki insanlara, oradan da giderek tüm dünyaya dalga dalga yayılır. Bir kişi bir kitap okur, bir konuşmaya şahit olur ya da bir film seyreder; imanında bir heyecan artışı olur. Aldığı bu feyz ve imani heyecanla okuduklarını ya da dinlediklerini bir başkasına anlatır. O kişi de ondan aldığı imani feyzi bir başkasına aktarır. Bu şekilde, zincirleme bir etkileşim ile, iman heyecanı ve etkisi, sürekli artarak insanlar arasında hızla yayılır. Yahudilerden Hıristiyanlara kadar, dalga dalga dünyanın dört bir yanını kaplar. Bunun sonucunda ise tüm dünyada imani bir uyanış olur.
Dünya, bu imani heyecan ve feyzin kaynağını bilmez; imana karşı olan giderek artan bu eğilimin, Hz. Mehdiliğin feyzinden kaynaklandığının farkına varmaz. Oysa bu Hz. Mehdiliğin ve Hz. Mehdi'nin en önemli alametlerinden biridir.
Hz. Mehdiliğin, dalga dalga tüm dünyaya yayılan bu iman feyzinin kaynağını İslam alimleri, Hz. Mehdi'nin "Kutb'ul İrşad" (alemin gafletten uyanmasına, hidayetine ve doğru yola ulaşmasına vesile kılınan kimse, Hz. Resulullah Efendimiz (sav)'in gerçek varisi; O'nun ilmine, edebine, ruhları nur ile temizleme işine, kalpleri Allah'a çevirme mesleğine, nefisleri terbiye etme ve hayata denge verme sanatına varis olan büyük zat) ve "Kutb'ul Aktab" (alemin nizamı ile alakalanan, insanların doğru yolu bulmasına vasıta kılınan, zamanın en büyük mürşidi olan büyük zat) vasıflarından kaynaklandığını açıklamışlardır.
Günümüzde, tüm dünyada yaşanan bu imani uyanışın, feyz ve heyecanın her geçen gün arttığını gösteren pek çok gelişme meydana gelmektedir. Allah'ın, "Ve insanların Allah'ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde" (Nasr Suresi, 2) ayetiyle bildirdiği gibi, insanlar dalga dalga imana yaklaşmakta, Allah'a yönelmektedirler.
Dünya, bu imani uyanışın kaynağının, ve tüm dünyaya nasıl etki ettiğinin farkında değildir. Oysa ki bu imani diriliş, Hz. Mehdi'nin ortaya çıkışının çok yakın olduğunun en açık alametlerinden biridir. çünkü tüm dünyayı saran bu iman heyecanının asıl çıkış noktası, Hz. Mehdi'nin nuru, iman heyecanı, feyzi ve bereketidir.
Bilindiği gibi, Hz. Mehdi'nin en büyük alametlerinden biri, bu mübarek şahsın Hz. Mehdilik iddiasıyla ortaya çıkmamasıdır. çünkü Hz. Mehdi'nin kendini tanıtmaya ihtiyacı yoktur. Kaderinde bu görevi yapmakla görevlendirildiği için Allah onu insanlara imanının nuru, feyzi ve dünya çapındaki etkisi ile tanıtacaktır.
Kuşkusuz bu Allah'ın salih kullarına olan vaadinin ve yardımının bir tecellisidir. Allah'ın takdirinin önüne geçebilecek yoktur. Allah, İslam ahlakının tüm yeryüzünde yerleşik kılınmasını dilemiştir; Allah'ın izniyle bu büyük vaad gerçekleşecektir. Kuran'da Allah'ın dilemesiyle müminlerin üstün geleceği şöyle bildirilmiştir:
Onlara yardım ettik, böylece üstün gelenler oldular. (Saffat Suresi, 116)
Müşrikler istemese de, O, dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur. (Tevbe Suresi, 33)
KAYNAKLAR:
1 Ali Bin Husameddin el-Muttaki, Kitab-ul Burhan fi-Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 55
2 Ali Bin Husameddin el-Muttaki, Kitab-ul Burhan fi-Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 55
3 Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 85; Kitabül Burhan Fi Alametil Hz. Mehdiyyil Ahir Zaman, s. 27
4 Hakim, Deylemi; Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s.27
5 Hakim, Tirmizi; Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s.25
6 Taberani; Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 64
7 Deylemi; Geleceğin Tarihi 1, s.27
8 Kur'an ve Sünnette Kıyamet ve Ahiret, s. 155
9 Hakim; Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 19
10 Ukayli, En-Necmu's-sakıb fi Beyanı Enne'l Hz. Mehdi min Evladı Ali b. Ebi Talib Ale't-Temam ve'l kamal
11 Kıyamet Alametleri, s.157
12 Buhâri, Menâkib, 25; Megâzi, 61; Müslim, Zekât, 142-160