Bir süre nefessiz kalsaydınız neler olurdu? Yaklaşık bir dakika sonra bayılır, iki ila üç dakika sonra beyin ölümü gerçekleşir ve artık yaşamıyor olurdunuz. İnsanın tek bir nefes alabilmesi bile, Allah`a şükretmesini gerektiren nimetlerden biridir.
Vücudumuzdaki her hücrenin nefes yoluyla alınan oksijene ihtiyacı vardır. Oksijen olmadan kalbinizin atışı, kaslarınızın hareketi, hücre bölünmesi ve düşünmek gibi hayati işlemlerin hiçbiri gerçekleşemezdi.
Solunum Sisteminin Giriş Kapısı: Burun
Burun soluduğumuz havayı akciğerler için uygun hale getirir. Aerodinamik açıdan harika bir tasarıma sahip olan bu organ, mükemmel bir klima gibi çalışır, içi özel filtreler ile donatılmıştır. Burnun kıvrımlı yapısı, havanın içeride dolaşmasını sağlar. Böylece hava ısıtılır ve burun mukozası sayesinde nemlendirilir. Burnun içindeki tüyler de adeta bir hava filtresi görevi görür. Toz, bakteri ve polenler gibi yaklaşık 20 milyar yabancı madde, burna girişte bu tüylere takılır. Bu engeli aşabilen zararlı parçacıklar ise ikinci savunma hattı olan mukus salgısına yakalanır.
Mukus ve Silyalar
Üst solunum yolları ve nefes borusu, ‘mukus` adı verilen jel benzeri yapışkan bir sıvı ile kaplıdır. Mukus, solunum yollarını nemli tutar. Aynı zamanda akciğerlere ulaşabilecek zararlı maddeleri yakalar. Mukusun yardımcısı olan silyalar, hareketli birer iticidirler. Silyalar, üzerine yabancı maddeler yapışmış olan mukusu, yutağa doğru taşırlar. Burada ise yutkunma refleksiyle birlikte yutulan yabancı maddeler mide asiti tarafından imha edilirler. Ya da bu yabancı maddeler öksürük yoluyla yutaktan dışarı atılırlar. Nefes borusunda bulunan silyalar, mukus tabakasını yukarı doğru taşırlar. Üst solunum yollarında bulunan silyalar da tam tersine aşağı doğru bir hareket yaparlar. Her iki bölgede de yabancı maddeler yutağa doğru taşınmaktadır.
Nefes Borusu
Aldığımız nefesin akciğerlere uzanan yolculuğunda kat edilen en uzun mesafe, nefes borusunun içidir. Nefes borusunun yapısı da insan vücudundaki mükemmel tasarımın bir başka örneğidir. Nefes borusu halkalı bir yapıya sahiptir. Kıkırdak bir dokudan oluşur. Bu da farklı yönlere hareket imkanı sağlar. Eğer nefes borusunun yapısı etten olsaydı, yumuşak yapısı nedeniyle sürekli tıkanırdı. Bu da nefes almamızı imkansız hale getirirdi. Eğer kemik gibi sert bir maddeden yapılmış olsaydı, bu durumda da hareketlerimiz büyük ölçüde sınırlanırdı. Ancak nefes borusunu oluşturan kıkırdak yapı hem her türlü harekete uyum gösterir, hem de esnekliği sayesinde daima açık kalır. Soluk borusunun hemen girişinde ``epiklot`` isimli bir kapakçık bulunur. Bu kapakçık, yutkunma esnasında soluk borusunun girişini otomatik olarak kapatır ve her yediğimiz yemekte bizi boğulmaktan kurtarır.
Akciğerler
Akciğerler, yüzlerce kola ayrılmış bronşlardan oluşur. Bronşların uçlarında her biri toplu iğne ucu büyüklüğünde ‘alveol` adı verilen hava kesecikleri bulunur. Sağlıklı bir akciğerde toplam 300 milyon alveol vardır. Bu hava keseciklerinin yüzey alanlarının toplamı, bir tenis kortu büyüklüğündedir. Bronşlardan geçen hava, alveollerin içine dolar. Alveollerin içi ise, ‘kapil` adı verilen kılcal damarlar ile örülüdür. Alveol ve kılcal damarın birbirlerine temas ettiği bölge, çok ince bir dokudan oluşur. Böylece kan ve hava arasında gaz alışverişi yapılabilir. Kirli kanda bulunan karbondioksit ve havada bulunan oksijen, burada yer değiştirir ve kirli kan alveollerde temizlenir. Aldığınız her nefesin kanınızı temizlemesini sağlayan sistem, toplu iğne ucu kadar küçük bir baloncuğun içinde kuruludur. 300 milyon baloncuğun göğsünüzün içine yerleştirilmiş olması ve bu baloncukların görevlerini her an yerine getirmeleri, Allah`ın benzersiz yaratma sanatını gösterir.
Alveollerin İçindeki Olağanüstü İşçiler
Alveoller her nefes alışta biraz genişleyip, nefes verişte tekrar eski hallerine dönerler. Alveollerin iç yüzeyi alveol sıvısıyla kaplıdır. Bu sıvıda bulunan su molekülleri yüzey gerilimi oluştururlar. Yüzey gerilimi, su moleküllerinin birbirlerini çekmeleri sonucunda oluşan bir kuvvettir. Moleküller birbirlerini çektiklerinde, biraraya gelme eğilimi göstererek yüzey gerilimi oluşturur ve dış yüzeylerini en az miktarda tutmaya çalışırlar. Alveol sıvısındaki su moleküllerinin oluşturacağı yüzey geriliminin de alveolleri içeri doğru çekmesi gerekir. Dolayısıyla normalde, her nefes alışta içeri çöken alveolleri tekrar açmak için hem büyük güç harcamamız hem de büyük acı çekmemiz gerekir. Ama büyük bir rahatlıkla nefes alırız. Peki bunun sırrı nedir?
300 milyon alveolün her birinin içine birer görevli yerleştirilmiştir. Bu görevlinin ismi ``Tip 2`` hücredir. Tip 2 hücreler ``sürfaktan`` isimli özel bir madde üretir ve bu maddeyi alveolün iç yüzeyine yayarlar. Sürfaktan, suyun yüzey gerilim kuvvetini düşürmek için özel olarak tasarlanmış bir moleküldür. Bu molekül sayesinde alveolün içine çökmesi engellenmiş olur. Üst solunum yollarındaki güvenlik önlemlerini aşan herhangi bir yabancı madde, akciğerlere ulaşırsa alveoller için büyük tehlike oluşturur. İşte makrofajlar, alveole giren bu yabancı cisimleri hemen yutar ve böylece sağlığımızın korunmasında büyük rol oynarlar. İnsan vücudundaki bütün detayları olduğu gibi makrofajları, Tip 2 hücreleri, içinde bulundukları alveolleri ve alveollerin mükemmel tasarımını, bronşları ve akciğerleri yaratan alemlerin Rabbi Yüce Allah`tır.