''İlk nefes'' geni
ucgen

''İlk nefes'' geni

2104
ABD'nin Cincinnati Çocuk Hastanesi'nden uzmanlar, anne karnında akciğer gelişimini ve doğum sırasında bebeğin nefes almasını sağlayan 'Foxa2' adlı geni keşfettiklerini açıkladılar. Buna göre anne karnındaki güvenli ortamdan hayatın zorlu yollarına adım atılan ilk anda alınan ilk nefesin de bir gen tarafından kontrol edildiği belirlenmiş oldu.
 
Prematüre doğumlarda umut
 
Cincinnati Çocuk Hastanesi doktorları, 'Foxa2' adı verilen genin keşfinin akciğer sorunuyla dünyaya gelen prematüre bebeklerin tedavisinde önemli bir adım olacağını düşünüyorlar.
Gebeliğin ilk altı ayında akciğerler tamamen gelişmiş olmuyor. Bu yüzden erken doğan bebekler solunum güçlükleri yaşıyorlar. Bu genin keşfi sayesinde hem erken doğan bebeklere hem de akciğer sorunu çeken çocuk ve yetişkinlere daha iyi bir tedavi sağlanabilecek.
 
Yeterli hava almayı sağlıyor
 
Dr. Jeffrey Whitsett konuyla ilgili olarak, "Foxa2'nin, doğumdan sonra ciğerlerdeki küçük hava yollarının çökmesini engelleyerek yeterli hava almayı sağlayan ve ciğerleri hastalıklardan koruyan bir gen grubunu kontrol ettiğini saptadık. Bu sayede akciğer hastalıklarına karşı yeni tedaviler bulunabilir" dedi.
 
Genetik Yapının Kusursuzluğu
 
Gelişen bilimin ortaya çıkardığı tablo, canlıların asla tesadüflerle ortaya çıkamayacak kadar kusursuz bir düzenliliğe ve son derece kompleks bir yapıya sahip olduğudur. İnsan Genomu Projesi vesilesi ile gündemde olan insan genindeki kusursuz yapı, bunu bir kere daha gözler önüne sermektedir. Foxa2 adlı gen de, bu kusursuz yapıyı kanıtlayan bir başka örnektir.
 
İnsan hücresindeki DNA'larda 200.000 civarında gen bulunur. Her gen, karşılığı olduğu protein türüne göre, sayıları 1000 ila 186.000 arasında değişen nükleotidlerin özel bir sıralamada dizilmesinden oluşur. Bu genler, insan vücudunda görev yapan yaklaşık 200.000 civarındaki proteinin kodlarını saklar ve bu proteinlerin üretimini denetlerler. Üç milyar harften oluşan DNA'daki bilgiler, A-T-G-C harflerinin birbiri ardına özel ve anlamlı bir sıra içinde dizilmesi ile oluşur. Ancak bu sıralamada tek bir harf hatasının dahi yapılmaması gerekir.
 
Ansiklopedide yanlış yazılmış bir kelime ya da harf hatası önemsenmez, hatta çoğu zaman fark edilmez bile. Buna karşın, DNA'da herhangi bir basamaktaki, örneğin 1 milyar 719 milyon 348 bin 632'nci basamaktaki bir harfin yanlış kodlanması gibi bir hata bile, hücre için, dolayısıyla insan için çok ciddi sonuçlara yol açabilir. Örneğin çocuklarda görülen hemofili (kan kanseri) hastalığı bu tip bir yanlış kodlanmanın sonucudur.
 
Genetik yapıdaki çeşitli bozuklukların neden olduğu birçok kalıtsal hastalık vardır. Her biri çok ciddi olabilen bu hastalıkların tek nedeni, genetik şifredeki milyarlarca harften yalnızca bir veya birkaç tanesinin yanlış yerde bulunmasıdır. Sözgelimi, Mongolizm veya Down Sendromu oldukça yaygındır. Nedeni ise her hücredeki 21. kromozom çiftinde fazladan bir kromozom bulunmasıdır. Bir diğer örnek ise Huntigton Koresidir. Hasta 35 yaşına kadar sağlıklıdır, ama bu yaştan sonra birdenbire kol, bacak ve yüz kaslarında denetlenemeyen istemsiz kasılmalar başlar. Tedavisi olmayan bu ölümcül hastalık beyni de etkilediğinden hastanın belleği ve düşünme yetileri de giderek zayıflar.
 
Foxa2 genine dönecek olursak, bilimin keşfettiği gibi, bu genin varlığı insanın ilk nefesini sağlıklı bir şekilde alabilmesini sağlamaktadır.
Düşünecek olursak, bugüne kadar yeryüzünde yaşamış her insanda bu gen, en doğru sıralamayla her insanın DNA'sının tam da olması gereken yerinde var olmuş ve hiç yanlış yapmadan görevini yerine getirmiştir. Bu genin kendi yapısındaki veya bulunduğu yerdeki en ufak bir hata belki de bu kadar insanın “ilk nefesi” hiç alamamış olmalarına sebep olacaktı.
 
Tüm genetik hastalıkların gösterdiği önemli bir gerçek vardır; canlılardaki genetik yapı o kadar hassas, dengeli ve kusursuzca hesaplanarak planlanmıştır ki, bu düzendeki en küçük bir değişiklik dahi ciddi sorunlar oluşturabilmektedir. Sadece bir harfin eksikliği veya fazlalığı ölümcül hastalıklara, hayat boyu sürecek ciddi sakatlıklara veya “ilk nefes”in alınamamasına neden olabilmektedir. Dolayısıyla böylesine hassas bir denge ve düzenin tesadüfen oluştuğunu, ve evrim teorisinin iddia ettiği gibi mutasyonlar yoluyla geliştiğini söylemek kesinlikle imkansızdır.
Nasıl ki her eserin veya her bilginin bir yazarı ve sahibi varsa, genlerdeki bilginin de bir sahibi ve Yaratıcısı vardır; ve O Yaratıcı, üstün ve güçlü, sonsuz ilim ve akıl sahibi olan Rabbimiz Allah'tır.

Kaynaklar
http://www.harunyahya.org/bilim/hy_dna/2.html
http://www.cnnturk.com/BILIM_TEKNOLOJI/BILIM/haber_detay.asp?PID=15&HID=1&haberID=39306
PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo