İnsan, dünya hayatında nefsindeki kötülükleri yenip ömrünü Allah'ın razı olacağı şekilde geçirmekle sorumludur. Allah, rızasını kazanan kulları için, dünyadaki bu kısa yaşamın ardından, sonsuz ve eşsiz bir hayat yaratmıştır. Bu süre içerisinde sabır gösteren, güzel ahlakta kararlı davranan, Allah'a samimi bir kul olan kimseler ahirette sonsuz cennet hayatıyla karşılaşacaklardır. Kuşkusuz bu Rabbimiz'in kullarına olan ihsanının, rahmetinin ve sevgisinin çok önemli bir tecellisidir.
Allah her insanı, herşeyin en güzelinden, en mükemmelinden zevk alacak ve bunlara karşı büyük bir özlem duyacak bir ruh ile yaratmıştır. Bu nedenle insan, hayatı idrak etmeye başladığı andan itibaren bu mükemmelliğe ulaşabilmek için, içinde sürekli olarak büyük bir istek duyar. Ancak buna ne kadar çok istek duyarsa duysun ve bunun için ne kadar çok çaba harcarsa harcasın, dünya hayatında hiçbir zaman aradığı mükemmellikle karşılaşamaz. Çünkü Allah dünya hayatını özel olarak kusurlu ve eksik olarak yaratmıştır. Elbette Allah'ın bu yaratışında pek çok hikmet vardır. Çünkü "O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir." (Haşr Suresi, 24) ayetiyle bildirildiğ gibi, Yüce Allah'ın yaratışı kusursuzdur. Peygamber Efendimiz (sav) de bir hadis-i şerifinde cennetin insan için nasıl büyük bir nimet olduğunu şöyle bir örnek ile açıklamıştır:
Cennette, yay kadar bir yer, Güneş'in üzerine doğduğu veya battığı şeyden (dünyadan) daha hayırlıdır. [Kütüb-i Sitte-14, s. 429/2]